Nedir.Org*
Soru Sor

İltizam Sistemi Sunumları

  • 3
    5 yıl önce
    İlgili Yazı: İltizam Sistemi

    Dosya Adı: İltizam ve Malikane Sistemi Ödevi Word docx

    (Göster / Gizle) Sunum İçeriği: Düz metin (text) olarak..
    İLTİZAM VE MALİKÂNE SİSTEMİİltizam SistemiOsmanlı vergi sistemi içerisinde tımar sisteminin önemini kaybetmeye başlaması, devleti, yeni vergi kaynakları yaratmak konusunda mecbur bırakmıştı. Yoğun savaşlar dönemi, Osmanlı maliyesi için nakit ihtiyacını doğurmuş yeni vergi sistemleri ile beraber, devletin gelir kaynaklarının taşradan devletin merkezî hazinesine aktarılmasını gerekli kılıyordu. Tımar sistemi Osmanlı vergi toplama ve gelir kaynaklarının işletiminin 17. Yüzyıla kadar süren çağdaş haliydi. Tımar sisteminin önemini kaybetmesi ile beraber iltizam usulü devletin vergi kaynaklarını etkili kullanmanın bir başka yöntemi olarak ortaya çıkmıştı. Gelir kaynaklarının belirli bir meblağ karşılığında mültezime verilmesi ve ayrıca, devletin her yıl toplayacağı vergileri de bu sistemle toplamaya başlaması Osmanlı hazinesine hızlı para akışı sağlamak için alınan bir yöntemdi. Bu sistemin ardından, ortaya çıkan malikâne sistemi de yine aynı amaca hizmet etmiş ve bu defa belirli bir süre için verilen iltizamların içeriğinin değişime uğraması ve kayd-ı hayat şartıyla verilmesi, Osmanlı mülk anlayışının değişmesine neden olmuştu. Özel mülkiyetin ortaya çıkmasının asıl nedeni olarak görülen malikâne sistemi, yarattığı toplumsal, ekonomik ve idari değişimler ile beraber 19. Yüzyıla kadar sürmüştü. Tımar’dan başlayıp sırasıyla iltizam ve malikâne usullerinin pratiği, dönemin ihtiyaçları gereği Osmanlı âdem-i merkeziyet düzeninin farklılaşmasına ve devletin verginin tahsildarı durumundan kontrolörü durumuna geçmesi olarak düşünülebilir.İltizam sistemi, 16. ve 17. yüzyıllarda yoğun olarak uygulanmış ve devletin acil nakdî ihtiyacını gidermede önemli bir rol oynayacağı düşünülmüştü. Devlet maliyesi, artan ihtiyaçları karşılama amacı güderken de gider kaleminin de azalmasını diğer bit taraftan istemişti. Tımar sistemindeki sistemin iltizam sistemi arasındaki en büyük fark, vergi tahsilinin yapılmasının ardından ortaya çıkan meblağın, o vergi kaynağından çıkmadankullanılmasıydı. Devlet, kaynağı artık merkez hazine de toplamak ve malî problemlerini bu yönde çözmek istediğinde iltizam sistemi 16. ve 17. yüzyılın malî reformlarından biri haline gelmişti. Gelirleri arttırmak için, para tağşişi, müsadere, yeni vergiler koyma veya mevcut olanları yükseltme gibi usuller yanında, kısa vâdeli iç istikraz mahiyetinde görünen bir metot da artan ölçüde kullanıldı. Mültezimlerden yapılan bu iç istikrazın özü şu idi: Devlet, müzayede de taayyün etmiş olan iltizam bedelinin bir kısmını mültezimden peşin olarak talep ediyordu. Verginin tahsil, hatta tahakkuk etmesinden aylarca evvel, ehemmiyeti zamanla artan peşini yatırmak mecburiyeti, neticede müzayede şartlarından biri haline gelmişti.1 İşte bu peşinatlar ve devamında alacak olduğu tahsil edilmiş vergiler nakdi ihtiyacın karşılanmasında önemli rol oynayacağı düşünüldü. Devlet hem gelirleri arttıracak hem de giderlerini azaltacaktı.İltizam, devletin vergi kaynaklarının (mukataaların) işletilmesini para karşılığı ve belirli bir süre için şahıslara devretme sistemidir. İltizama verilen bir mukataadan hazinenin sağladığı gelir "bütçe"lerde "iltizam bedeli" altında görünür.2 İltizam işini yürüten kimseye mültezim denir. Mültezimin karı,vergi toplama masrafları çıktıktan sonra elinde kalan net vergi hâsılatı ve hazineye ödediği iltizam bedeli arasındaki farka eşittir.3Genel olarak mukataa haline getirilen işletme, vergi veya resim tahsil işi tahvil adı verilen üç yıllık bir süre için açık arttırma ile iltizâma veriliyordu. Bunun gayesi elverişli ve elverişsiz şartların birbirlerini etkisiz bırakacağı normal bir işletme süresi tanınmasıdır.4 Mukataalar belirli bir dönemi kapsayacak şekilde iltizama verilse bile, sistemin kendi içerisinde kurduğu açık arttırma sistemi, verilmiş mukataanın fiyatını tahvil süresi içerisinde0139700Mehmet Genç, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, Ötüken Neşriyat, (İstanbul, 2000), s. 104Yavuz Cezar, Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi, Alan Yayıncılık, (İstanbul, 1986), s.21Yavuz Cezar, a.g.e. s.21Ahmet Tabakoğlu, Gerileme Dönemine Girerken Osmanlı Maliyesi, Dergah Yayınları, (İstanbul: 1985), s.122arttıran olduğu takdirde, tahvilin bir başkasına devrinin de yolunu açmıştı. Mesela dış ticaretin gelişmesi dolayısıyla gümrüklerin büyük kâr bırakma ihtimali belirdiğinde mukataayı arttıran olduğu takdirde, eski mültezimin yeni bedeli kabul etmemesi halinde tahvil süresinin sonu beklenmeden mukataa arttırana devredilirdi. Eğer bu devir işi tahvilin (yani aynı üç yılın) başlarında gerçekleşmiş ise yeni iltizam yine aynı tahvilin sonuna kadar işlerdi.5 Açık arttırma yöntemiyle verilen iltizamlar, tahvili sadece 1 dönem için değil birden fazla dönem için de alabilirlerdi. Bu durum, mukataanın gelirlerinin devlete intikal etmesinin uzun dönemlerde de sürmesini sağladı. Diğer bir açıdan ise, o mukataaların iltizamlarının o bölgede mutlak otorite olarak ortaya çıkmasına da vesile olabilir. Çünkü bölgenin gelirlerini toplama görevinin yanı sıra verilen berat ile o bölgenin idari ve ekonomik yöneticisi sıfatını eline alıyordu.Sistem, ortaklar arasında çatışmalara neden olduğunda, devlet, birleşme biçimleri ve konu olan meblağlarla ilgili sorunları çözmek için müdahalede bulunuyordu. Bu uygulamanın âdem-i merkeziyetçi niteliği yüzünden, Osmanlı devleti sistemin işleyişini denetlemek için birçok farklı memur ayarlayıp bu göreve atamıştı. Buna rağmen kısa vadeli sözleşmeler, köylülüğün çok fazla suistimal edilmesine yol açmıştı. Çünkü mültezimler sağladıkları yararı, uzun vadeli yatırımların zararına olacak şekilde en fazlaya çıkarma eğilimindeydiler.6Mukataalar, zaman zaman iltizama verilemezdi. Tahvil süresi bitmeden defalarca hazineye ek gelir sağlamak amacıyla iltizama verilmesi, gerek diğer vergilerin toplanmasının da süreleri dolmadan yeni görevlilere verilmesi sonucu, mültezimlerde güvensizlik sorunu ortaya çıkabiliyordu. Mültezimler bu değişimlerde zaman zaman mukataa gelirlerinden yararlanmadan birçok masraflara katlanmış, harçlar, resimler vermiş bulunuyordu.7 Enflasyon ya da tağşiş dolayısıyla iltizamlardan toplanılan vergilerin ödenmesinde sıkıntılar ortaya çıkıyor ve devlete ödenen paranın cinsinin ödemelerde farklılık arz etmesi devleti önlem066040Ahmet Tabakoğlu, a.g.e s. 123Karen Barkey, Farklılıklar İmparatorluğu Osmanlılar, Versus Kitap, (İstanbul, 2011), s. 306- 307Ahmet Tabakoğlu, a.g.e s. 124almaya mecbur ediyordu. Zira gelirlerin iyi para ile toplanıp hazineye kötü para ile teslim edilmek eğilimi söz konusuydu. Bu eğilim ise devletin elinde rezerv parası işlevini gören iyi paranın azalmasına bu da uzak bölgelerde yapılması gereken bazı harcamaların finansmanında dar boğazların ortaya çıkmasına yol açıyordu.8Mültezim talebini azaltan bu gibi olumsuz nedenlerden dolayı, mültezim bulmakta zorlanan devlet “emin” adı verilen devlet görevlileri aracılığıyla iltizam düzenini sürdürmeye devam ediyordu. Mukataaların devlet eliyle işletilmesi emanet (ya da ber-vech-i iltizam) adı verilen sistemdi. Emanet sistemi, sadece mültezimlere çekici gelmeyen bölgeler için değil, devlet denetiminin gerekli olduğu bölgeler (maden rezervleri ya da stratejik öneme sahip bölgeler) için tercih edilen bir yöntemdi.9Görüldüğü üzere, emanet sistemi iltizamın devlet eliyle oluşturulmuş bir formuydu ve iltizam sisteminin devamlı kılınması sağlanmaya çalışıyordu. İltizam süreleri ve devletin yaşadığı iç ve dış problemler zamanla iltizam sisteminin, yerini malikâne sistemine bırakılmasına yol açmıştı. Mukataalar artık belirli bir süre için değil, “kayd-ı” hayat” şartı ile iltizama verilmeye başlanıyordu. Bu da özel mülkiyetin önünü açmış ve Osmanlı Devleti’nin topraklarında 19. yüzyıl ve sonrasına etki edecek toplumsal ve mali bir dönüşüme sebep olacaktı.Malikâne SistemiMalikâne sistemi, İltizamların ömür boyu yani kayd-ı hayat şartıyla verilmesidir. XVI ve XVII. yüzyılların nakit ihtiyacını karşılamanın yöntemi iltizam gibi görünse de, 1695 yılında yayımlanan bir ferman ile 18. yüzyılda mukataalar malikâneye dönüştürülmesine izin verilmişti.10 Malikâne sisteminde mukataaların gelirleri, muaccele ve müeccele adı verilen iki0113665Ahmet Tabakoğlu, a.g.e. s. 124-125Ahmet Tabakoğlu, a.g.e. s. 128Ahmet Tabakoğlu, a.g.e. s. 130farklı ödeme şekli ile satışa çıkarılmıştı. Muaccele; satış sırasında ödenen peşin miktardı. Müeccele ise her yıl ödenecek taksite verilen addı. Yani; malikâne sistemi, devletin nakit ihtiyacını hem satışta hem de her yıl dönüşümlü olarak yıl başına almasını sağlayarak nakdi gelirleri arttıracak açık arttırma usulüyle satışı gerçekleştirilen bir sistem olarak düşünülmüştü. Sistemin gayesi, ihdasını ilân eden fermanın da tespit ve ifade ettiği gibi, sık sık değişen mültezimlerin mümkün olduğu kadar fazla kâr sağlamak uğruna tahrip ettiği vergi kaynağını ihya ve idame etmek üzere değişmez bir mültezimin tasarrufuna bağlamaktı.11Müzayede usulü, ilk olarak İstanbul’da ortaya çıkmış, daha sonra taşraya yayılmıştı. Müzayede, devlet en düşük muaccele miktarını belirleyip, malikâne sahibi olmak isteyen müteşebbislerden en yüksek teklifi verene satışı şeklinde gerçekleştiriliyordu. Satış için görevli memura bildirilen meblağlar, kayıt altına alınıyordu ve sonuç ilanen açıklanıyordu. Eğer müzayede de asgari meblağ karşılanmamışsa, satış gerçekleşmiyordu ve devlet satışı yeni bir müzayede ile devam ettiriyordu.Satışa çıkarılmış mukataalar, yıllık hâsılatı düşük olan mukataalar olarak başlangıçta görülse de, arkasında yatan neden farklıydı. Geliri az olan mukataalara talep yoğun olacağı için, hazine, mümkün olduğu kadar geniş alıcı kitlelerine ulaşarak malikâne piyasasına alıcı kazandırmayı hedeflemişti.12 Bir başka neden ise, iltizam usulünün tahrip ettiği tarım kesiminde başlamış olmasıydı. Çünkü padişah hasları olan zirai toprakların hâsılatının tahsil işi özellikle güney eyaletlerinde vali, muhassıl, voyvoda vs. lere iltizama veriliyordu. Onlarda görevi ayrı mültezimlere vermesi ve kısa yoldan kar sağlama isteği nedeniyle köylünün zarara uğratılması oluşan bir durumdu. Köylüyü içine düştüğü bu kısa süreli kâr sağlama kapitalizminden kurtarmak için malikâne ideal bir sistem olarak düşünülmüştü.130375920Mehmet Genç, a.g.e s. 107Mehmet Genç, a.g.e s. 109Ahmet Tabakoğlu, a.g.e s.130Müzayede de muaccele teklifini en yüksek yapan kişiye satış yapılmasının ardından verilen bir berat ile mukataanın vergi ile ilgili hakları o kişinin eline geçmiş olsa da bir takım idari ve inzibatî hakları da oluyordu. Bu durumda mültezimlere sadece kadılar karışabilecek ve bu da vergi kaynağını topladığı bölgede mültezime oldukça geniş haklar sağlayacaktı.14Malikâneler kayd-ı hayat şartıyla verildiği için, babadan oğula geçmezdi. Onun yerine öldüğünde tekrar ihale yapılır ve yeni bir müzayede ile satışı gerçekleşirdi. Beratın üzerine konan mahlûl ibaresi, mültezim öldükten sonra oğlunun mukataaya sahip olma hakkını elinden almıştı. Bunun dışında, Malikâne sahibi, dilediğinde mukataayı serbestçe satabilecekti. Eğer malikânecinin sattığı kişi de ölürse, yine devlet mukataaya el koyup yeniden müzayede yapma hakkına sahipti.“İmparatorluktaki her turlu gelir kaynağının "mukataa" adı altında örgütlenmediğine de işaret etmek gerekir. Nitekim hâsılatı merkezi hazineye intikal etmeyen ve mahallinde timar erbabına ve bazı idarecilere tahsis olunan vergi kaynakları için "mukataa" terimi pek kullanılmaz. Ele alınan dönemdeki uygulamaya göre, bu kaynaklar ancak merkezi hazine gelirleri içine katıldıkları anda mukataalaşmış olurlar. Bu acıdan bakıldığında "mukataa" terimi bir bakıma, hâsılatı merkezi hazineye ait gelir kaynağını ifade etmiş olur. Bununla beraber, merkezi hazinenin "mukataa" biçiminde anılmayan başka gelir kaynakları da vardır: cizye, avarız, bedeliyyeler gibi.Ne var ki, bir gelir kaynağı (vergi kastediliyor) mukataa olarak anılmasa bile, bir mukataa gibi yine de emanet ve iltizam konusu olabilir. Bir mukataada vergi miktar veya oranları önemini yitirdiği ve vergi maktu olarak tahsil olunmaya başlandığı anda mukataa "maktu'a" ya donuşmuş olur.”15Malikâne sistemi oldukça kârlı bir sistem olarak Osmanlı hazinesi kaynaklarından biriydi. Devlet hem satış bedeli üzerinden nakit bir para alıyordu. Hem yıllık müeccelelerini alıyordu. Ayrıca tahsilatını da böylece gerçekleştirerek merkezi hazinenin nakit sıkıntısına çare oluyordu. Bu kârlı sistem, son olarak, cebelu belediyesi adı altında da bir takım ödemeler alarak, her yönüyle bir kâr ve nakit karşılama yöntemine dönüşmüştü. İran savaşları sırasında, 1738 de, ek bir mâlî kaynak sağlama amacıyla 1000 müaccelelerin her 1000 guruşundan 1500318770Mehmet Genç, a.g.e s.109Yavuz Cezar, a.g.e s. 22- 23guruş alınmakta olduğunu vakayinameler yazmaktadır.16 Ayrıca, her padişahın tahta çıkması ile birlikte, müaccele miktarlarının %25’i kadar da “cülûs resmî” adı verilen vergi de 18. Yüzyılın bir döneminde alınan vergilerden biriydi.1719685141605Kaynak: Karen Barkey, Empire of Difference The Ottomans in Comperative Perspectives, CambridgeUniversity Press, (New York: 2008), s. 236Uygulanmaya başlandığı 17. Yüzyılın sonlarından 19 yüzyılın ortalarına kadar mâlikane sistemi ile muaccelelerde büyük bir artış olmuş ama devletin mali problemlerini çözmekte yine de yeterli olmamıştı. 18. Yüzyılda mâlikane sistemi o kadar yaygınlaşmıştı k i mukataalar eyalet boyutunda verilebiliyordu. Nitekim 1746 yılında sırası ile Adana, Trablusşam eyaletleri, Aydın muhassıllığı, Rakka eyaleti, Kıbrıs ve Mora Muhassıllıkları mâlikane verilmişti.18Mâlikane sistemi içerisindekiler, kendi içerisinde bir nevi devlet ile reaya arasına giren özel müteşebbis olarak görünebilir. Çünkü, devlet ile reaya arasındaki vergi meselesinde vergi0266065Ahmet Tabakoğlu, a.g.e s. 134Mehmet Genç, a.g.e s. 116Ahmet Tabakoğlu, a.g.e s. 135kaynağının, süreli sahibi ve devlet adına vergi toplayıp, devletin alacağı meblağları nakit olarak ödeyerek, vergi kaynağından kendine çıkardığı payı maaşı olarak gösterebileceğimiz bir zümredir. Yani, devlet adına devletin işini yapan, ve devletin toplayacağı vergiyi, nakdî ödemeler yoluyla üzerine alan, girişimciler sınıfı olarak düşünmeliyiz. Bu sistem, 18. yüzyılda, vergi kaynağının merkezi hazineye ulaşmasının en önemli yolu olarak ortaya çıkmış ve özel mülkiyet anlayışını daha ileri boyutlara taşımış bir sistem olarak düşünülmelidir. Başlangıçta, birkaç yıl süreyle verilen temsil ve vergi toplam görevinin zamanla kayd-ı hayat şartına dönüşmesinin altında yatan nedenler, tamamen Osmanlı maliyesinin ve hazinesinin zor durumda kalmasıyla temayül etmiştir. Zaruri ihtiyaçlardan doğan bu sistem, Osmanlı dönüşüm devrinin en klasik ve bariz örneklerinden biri olarak ortaya çıkmıştır.İltizam ve malikane sistemi, amaçları belli olan bir sistem olarak ortaya çıkmışsa da reayanın taşıdığı önem bir kez daha devletin ve mültezim ya da mâlikanecinin dikkatini çekmiştir. Önlemler alınmaya çalışılmışsa da reaya bu büyük vergi toplam yarışları sırasında oldukça ezilmiş ve göç etmeğe başladığı da olmuştur. Osmanlı malî sistemi içerisinde yer alan ve reaya-devlet arasında ara form niteliği taşıyan bu berat sahipleri, Osmanlı hazinesinin işini kolaylaştırmak amacıyla yararlanılmaya çalışılmışsa da güçlü aile ve beylerin de ortaya çıkışını hazırlamış ve âyânların ileride yönetimde söz sahibi olacağı döneme kadar yoğun süreçler geçirmiştir.KAYNAKÇABarkey, Karen, Empire of Difference The Ottomans in Comperative Perspectives, Cambridge University Press, (New York: 2008)Barkey, Karen, Farklılıklar İmparatorluğu Osmanlılar, Versus Kitap, (İstanbul: 2011)Genç, Mehmet, Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, Ötüken Neşriyat, (İstanbul:2000)Cezar, Yavuz, Osmanlı Maliyesinde Bunalım ve Değişim Dönemi, Alan Yayıncılık, (İstanbul:1986)Tabakoğlu, Ahmet, Gerileme Dönemine Girerken Osmanlı Maliyesi, Dergah Yayınları, (İstanbul: 1985)

    Yorumlar

    Sil