Nedir.Org*
Soru Sor

Platonun Bilgi Kuramı Sunumları

  • 4
    5 yıl önce
    İlgili Yazı: Platonun Bilgi Kuramı

    Dosya Adı: Platon Bilgi Türleri DOCX Word Sunum

    (Göster / Gizle) Sunum İçeriği: Düz metin (text) olarak..
    PLATON'DABİLGİTÜRLERİİhsan TURGUTPlaton'da "Bilgi Türleri" gibi bir konuyu derinliğine incelemek bu denemenin işi değildir. Bu deneme bazı önemli noktalara değinmekle yetinecektir. Eidos, İdea, Aisthesis, Doxa, Logos Episterne, Gnosis gibi ana terimler Platon'un bilgi tlıeorisinde açık bir biçimde belirlen-memiştir. Biz bunların da ayrıntılı bir tartışmasına girmiyeceğiz. Bu terimler çeşitli dialoglarda çeşitli anlamlarda kullanılmııştır. Orta devir dial~glarında bu durum daha çok göze batmaktadır. Hatta aynı dialogda bazen aynı teri~i~ çeşitli anlamlarıyla karşılanmaktadır. Son dialog-la~dan' Theaetetus~da Logos sözü üzerinde düzenli olarak durulmuş-tu'r. Fakatdaha erken yazdıgı dialoglardaki anlamını vermemiştir. Bu b'ÖyleolU:U:caPlaton'un bilgi theorisi tam bir açıklığa kavuşmamıştır. Epist~ıne (connahre) çoğu kez gnosis (savoire) ile karışmış, sonunda iş yine felsefecilere bırakılmıştır. Bu dil karışıklığına rağmen Platon hala uğraştığımız felsefe sorunlarının çoğuna el atmış, felsefe tarihinde büyük filosoflardan biri olmaya hak kazanını.ştır. Kant ve Wittgens-t",in gibi onun da bütün uğraşısı fel~efe olmuştur.Platon'da bilgi türlerine, bilgi (episteme)ve doğru sanı (aletes doxa; true belief) ayrımı ile başlayacağız. Platon'un bu ayırımı yaptığı ilkdialog Menon'dur..Doğru sanı (tme belief) bir bilgi türü olmamakla beraber bilgiye en yakın olanıdır.l Menon'da (80a-86) Sokrates genç bir köleden, yar-dım etmeden, bir geometrik problemin çözümünü yaptırabileceğini ileri sürmektedir. Problem geometrik olduğu için duyulara ihtiyaç gerekme-mektedir. Bundan dolayı Sokrates iddia ediyor ki köle, daha önce kendi-sin:de varolan bir bilgiyi oluşturacaktır. Bunun için de "hatırlarna"1 Doğru sanımn (True Belief) bir bilgi türii olup olmadığı tartışma konusudw'. Bana öyle geliyor ki fenomen bilgisi hariç, bizim dış dünya bilgimiz doğru samdır. Şu halde doğru sam dış dünyaya özgü bir bilgi türü olabilir. Fakat bu bir tartışma konusudur,350İHSAN TURGUT(Recollection, anamnesis) denilen bir yöntem kullanmaktadır. Sokra-tes'e göre bu yöntem şairlerce ve din hatiplerince iyi bilinmektedir. Bu yöntem, dialogdan anlaşıldığına göre, düzenli bir biçimde soru sorup, unutulan bilgiyi hatırlatmaktan ibarettir. Sokrates bunun için okumamış genç bir köleyiseçiyor ve belki bunun için de bir geometri problemini örnek veriyor. Köle gerçekten cahil midir? Sözü geçen problemle ilgili hiç bir şey bilmiyor mu? Nedcn bir geometrik problem? .. Bu sorular ayrıca tartışma konusudur. Şu varki köle ve geometrik proh-lem dialogdaki amaç için zekice seçilmiş birer örnektir. Sokrates, ayrıca btl "hatırlama" yönteminin yalnız geometri ve matematik için d~ğil~bütün bilim dalları için geçerli olduğunı.:.ileri sürmektedir.Sokrates, yerinde sorulan ve doğru olarak sorulan sorulara verilen doğru cevapların hilgi' (episterne) olamıyacağını, bunun ancak doğru sanı (Trile Belief) olun.abileceğinİileri sürmektedir. Yani köleden al-dığı doğıii cevaplar an~ak d'oğru s~nılardır. Doğru sanının bilgi olabil-mesi için temellendirilmesi, verilen cevapların neden doğru olduğu, yani logos (burada reason veya account)un verilmesi ve kolayca unutul-maması gerekmektedir. Şu halde' bilgi logos'la beraber gelmektedir, logussuz' bilgi olmuyor. Logos', Menon'da ve Phaidon'da olduğu gibibilgi (epısteme) için gerekli ve yeterli (sufficient and necessary) bir koşul 'oluyor.Menon'da (97a, sonrası) Platon, doğru sanı bazen pratikte bilgi kadar yararlı o1duğunusöylemektedir. Bunun için Larissa2 yolunu örnek-olarak vermektedil. Buna göre iki durum vardır. Bunlardan hiri Larissa'. ya hizzat giden ve gören adamın durumu, diğeri ise Larissa'yagitmemiş, dolayısıyle Larissa yolunu ve Larissa'yı görmemiş adamın durumu. Bu ikinci adam Larissa yoluna ve Larissa'ya özgü yardımcı bilgiyi (infor-mation) almıştır. Bu ikinci adamın bilgisi doğru sanıdır. Ama bu doğru sanı ile bu adam Liırissa'ya varabilirse, pratik yarar bakımından bilgi kadar yararlı olur. Fakat Menon'un ilcri sürdüğii ve Sokrat'ın kabul-lendiği gibi doğru sanı bilgi kadar temellendirilmcmiştir, yani Logos'-tan yoksundur: Buna benzer bir örnek de son dialoglardan Theaete-tus'ta (201 a-c) Platon, bir mahkemede jürisinin verdiğikarar, bilgiye değil ~anıya dayanmaktadır, diyor. Bilgiye sahip olanlar ancak doğru-dan doğruya olayı gören tanıklardır. Yargıçların verdiği karar tanık-2 Larissa, Yuna~istan'da bir kenttir.PLATON'DABİLGİ TÜRLERİ351ların ifadelerine dayandığı için ikinci elden bir bilgi oluyor. İkinci elden bir bilgi ise doğru sanı olabiliyor. Yargıçlar belki doğruya yakın bir karar verebilirler, fakat episteme'ye dayanan bir karar veremezler. Çünkü olayın oluşu sırasında orada değillerdi. İster Menon'dakiLarissa örneğinde, ister Theaetetus'deki jüri veya tanık (Jury, eye-Wittness) örneğinde, Platon "fenomen" bilgisinden söz ediyor ve episteme sö-zünü bunun için kullanıyor. Bu tür bilgi nesnelerin bilgisinden farklı oluyor. Robinson (Essays in Greek Philosophy, S. 5) Theaetetus'daki bu örneği çok ilginç buluyor, fenomen bilgi türü için iyi bir örnek sa-yılabileceğini söylüyor. Aslında Platon, fenomen ve matematiksel -buna geometri de girer- bilgilerde oldukça açık ve seçiktir. Ama nes-nelerin bilgisinde, özellikleson dialoglarda bir çıkmaz içindedir. Bunun en güzelörnekleri Theaetetus'un son bölümü ile Parmanides'in (Platon'un bir dialogu) ilk bölümüdür. Farmenides'in ilk bölümünde üçüncü adam (the third man argument) ile sonu gelıniyen bir felsefe tartışmasına gir-miştir (infinite regress).Kuşkusuz, yukardaverdiğimiz "juri"örneği,eleştirilmeyeuy-. gundur. Şöyle ki yargıçların verdiği kararlarda bilgi olına durumu olabildiği halde tanıkların durumunda olmıyahilir. Fakat örneğin ve-riliş niyeti başkadır. Örnek, doğrudan doğruya deneyle (direct expe-rience), ikinci el bilginin ayırımını yapmak için verilmiştir. Bu yönden iyi bir örnektir ve amacına varmıştır. Bilgi doğrudan doğruya deneyden, doğru sanı ise ikinci el bilgiden doğar ve bir ikna (persuasion) sonucuna dayanabilir, fakat bilgide ikna olamaz.Giiniimüzde l)azı mantıki pozitivistler bilgi thorilerini Platon'un bu tür bilgi temellendirmelerine dayandırmaktatır. Örneğin, halen İngiltere'nin en kuvvetli atomcu ve dilci filozoflarından olan Ayer "the probleın of knowledge" de bu tür bir temellendirme yapmaktadır.3Ayer bilgi için şu üç koşulu ileri sürüyor:(P) nin, yani bir önermenin veya yargının doğru olması (P must be true).(x) yani yargıda bulunan (P) den emin olması gerekmektedir (x is sure of that p).(x), (P) doğrudur derken, buna hakkı ve elinde yeteri kadar delilolmalıdır .3 Ayer, "The Problem of knowledge, I". ei BI. New York ve Londra, 1956.V\'.ti:c•...352İHSANTURGUTPlaton'un 'kastettiği logos' bu üçüncü koşulu karşılamaktadır. Yani "x" in "P" nin doğruluğu için gerekli hakkı kendisinden bulma-sıdır; Hamlyn4 Platon'un ve Ayer'in bilgiyi bu biçimindedeğerlendirmeyi yetersiz hatta hatalı buluyor, Logos'un birçok durumlarda bilgi için gereklihir neden olmadığını ileri sürüyor. Ben burada bunun tartış-masına ,girmeden diyaloğumuza döneceğim.Menon'dahilgi türü hakımından çok önemli bir nokta görülmek-tedir.Bilgi ve sanı (kİi.owledge-belief)hurada aklın ayrı durumlarıdır (states of mind), fakat hUIJ.larıkarşılayan nesneleri aynı tür nesnelerdir. Örneğin daha önce sözüI;.iiettiğimiz geometri problemi hem hilgiyi hem de sanı nesnesi için k~ııanılmıştı. Halhuki Cumhm'iyet'te (Republic, Confonl'un İngilizce çevresı 477-480) hilginin nesneleriyle sanı'nın nesneleri'ayrıdır. Bilginin nesnelc~i ancak filozofun bilebileceği formlar veya ideler, ~anı'nı~ nesneleri ise dış dünyamızdaki nesnelerdir. Fi-lozofun dünyası ile filozof olmıyanın dünyası (Commonman, lay man) hirhirinden ayrılmıştır. Birinin dünyası gerçek, değişmiyen ideler dünyası, ötekinin isedurmadan değişen bir rüya ve gölgeler dünyası-dır. Aklın ve onu karşılıyan nesnelerin durumları çizgi ve mağara isti-aresinde daha güzel helirlenmiştir (Tlıe Divided Line, the Simile of Cave 509 a-514). Burada aklın hilgi ve sanı olarak durumu değiştiği gibi, hunu karşılıyan' nesneler de değişmcktedir. Çizgi ve mağara istiMaresİ ayrı ayrıverilmiş örnekler olmakla beraber hiz ikisini aynı gra-fikte görehiliriz.Nesneler (Ohjeets)İyi (good)İyiye dayanan ideler IntelIigible worldMatematiksel nesneler Görülebilen nesneler'World of AppearaiıcesAklın durumları (states of mind)D İntelligence(noesis)Bilgi(episteme)C Düşünce (Thinking) dianoia B Belief (Pistis)AImaginin or conjecture (Eıkasıa)A. Çizginin hu bölümü tanımanın en düşük seviyesidir ki 'InIlla Eıkasıa denir. Bu da dilimizde "tasavvur etme" veya "farz etme"4 Hamlyn, "The Theor} of knowledge," 5. Bl. Macmillian 1970.PLATON'DA BİLGİ TÜRLERİ353anlamma gelebilir. Akıl burada hiçbir bilgiye sahip değildir. Burada görüntüler, günlük ahlaki değerler, gerçek bilgi ve değerler olarak bi-linir. Bu durum mağarada bağlı olan tutukluların yalnız duvardaki gÖlgeleri görmeleri gibidir.B. Bu bölümde aklın sanı (doxa, pistis) durumunu görmekteyiz. Bunun nesneleri, dokunabilen ve görülebilenlerdir. Sanı sahibi olan bir kişi bunları gerçek sanır. Bu durum mağarada bağlı olan tutukluların kurtulma çabalarını gösterme durumu gibidir. Burada artık çevremiz-deki nesneleri görme durumundayız. Fakat bu nesneleri gerçek nesne sayarız.C. Akli durum burada düşünme (thinking, dianoıa) dir, nesneleri ise matematiksel nesnelerdir. Burada akıl düşünce ile görülebilenden akli olan gerçeğe (from the visible thing to the intelligible reality) geçmek üzeredir. Nitekim matematiğin bu iki yönü vardır. Şekil ve sa-yılar görülebilen imajlar ve fakat düşünIDen vedüşünccede var olan nesnelerdir. Nitekim Menon'da köleye sorulan geometri şekli, Platon önce şekil veya imaj olarak tarlaya çizdi, sonra onu düşüncede var olanlıir nesne durumuna getirdi. Matematik nesneler, duyu nesneleri' ile ideler arasında bir yerde oldukları için onlar imajlar olarak duyulur, ideler olarak da düşünülür. Platon'un matematike özgü bu görüşü günümüzde de geçerlidir. Kantve Russel'in görüşleri bundan pek farklı değildir.D. Bu aklın en yüksek durumudur. Burada artık hiç bir imaj ve görülebilen nesne yoktur. Yöntem dialektikdir. Aklın durumu intel-ligence veya akli sezgi (noesis), bunu karşılıyan bilgi ise epistemedir.Burada "iyi" güneşe benzetilmiştir. Güneş hayatın kaynağıdır, her şeye ışık ve aydınlık verir. İyi de öyledir. Her akli olan şeyin başında "iyi" gelir. İdelerin de kaynağıodur. En son ve mutlak prensip' "iyi" dir. Dünyamızda güneş nasıl ışığıylaher şeyin görülmesine neden oluyorsa, akli dünyada (intelligible world) da "iyi" idesi gerçeğin nede-nidir. İdelerin bilgisini verir, fakat kendisi (iyi idesi)ne gerçektir (veya gerçeğin kendisi) ne de bilgidir. Güneş gibi, ne ışıktır, ne gören göz (sight) ne deyaşamadır. Ama ışık saçarak her şeye yaşam verendir. "iyi" ile güneş arasındaki ilişkiyi şöyle bir benzetme ile daha iyi gös-terebiliriz.354İHSAN TURGUTGörülebilen evren (visible world) = Aklı: evren (intelligible world.The World of Forms)Güneşİyi idesi (Form of the Good)IşıkGerçek (trutlı),Fiziksel nesnelerBilginesneleri (İdeler)(Object of Sight),Görüş (Sight)Bilgi(Episteme),Çizgive Mağara istiaresi elbette böyle ortaya konulamaz. Platon'un . felsefesi içinde ve genel felsefe açısından bu iki "benzetme" için sÖy-lecekler çoktur. Bu konuda literatür oldukça zengindir. Örneğin Fer-guson5 çizgi ile mağara arasında herhangi bir ilişki veya paralellik görmememektedir. Ama bütün bunlar tartışma konusudur.ŞimdiPhaidon'daki duruma hafifçe dokunduktan sonra bilgi theorisi bakımından çok önemli olan Theaitetes'a geçeceğim.Phaidon'ya göre (73 b-c) biz episteme'yi duyularla elde edemeyiz. Nesneler bize oldukları gibi görünmüyorlar. Örneğin, eşit görünen iki ç:ubuk alırsak, bu bazı kişilere eşit görülür bazılarına göre eşit değildir. Eşit veya eşitlik kavramı (equal itself) mn bağımsız olarak bir varlığı vardır. Bu kişilere ve nesnelere göre değişmiyen objektif bir eşittiliktir. Bu ide veya kavram olarak herkeste vardır ve biz bunu dış dcneyden al~mayız.Eşitlik kavramına veya idesine varan kişi (bunlar hakkında epistemesi olan kişi) dış dünyaya baktığı zaman nelcrin cşit olup ol-madığım anlar. Cumhuriyet'e (Republic) görc bunun için filozof olmak gerekiyor. Filozof olmak demek, idelerin bilgisine ulaşmak, bunun için de "Dialektiği" iyi kullanabilmek demektir.Cumhuriyet'te küçük, fakat bizim için çok ilginç bir pasaj daha vardır. 253 c, VII.ci kitapdaki bu pasaj yukardaki Phaidon'nun pasajı-na çok yakındır. Buna göre elimize baktığımızda, üçüncü parmak, duyularm bize verdiği kadarı ile, yandaki parmaklarla karşılaştırıl-dığı durumda, hem uzun hem kısa olabilir. Bu biçimde alınan bilgi ters (paradoxical) olabiliyor, yani hem uzun hem de kısa olabiliyor.Platon duyulardaki bu tersliği gidermek için uzunluk, kısalık ve eşitlik idelerini görmemizi ve bunlarda bir terslik olmadığını ileri sü-5 Ferguson, Plato's Sinıile of Light. The Classical quartcrly,1921, 22, 34, (ÜÇ BI.)PLATON'DA BİLGİ TÜRLERİ355rüyor. Şu halde Phaidon'da ve Republik'te ancak idelerin epistemesi vardır. Nesnelerinepistemesi yoktur. Onlarm aıcak sanı veya doğru sanısı vardır. Yalnız daha önce sözünü ettiğimiz Menon'daki LarissaörI).eğiile Theaetat'Üs'deki Juri veya tanık örneği buna istisna teşkil ediyor. Bu iki örnekte nesnelerin ve fenomenlerin de epistemesi oluyor. Hatta bazap' Theaetetüs'un son bölümünde nesneler bilgisi için doğru sanı veya episteme'yi kullanmıyor, bunların yerine gnosis'ı kullanıyor. Aslında sözünü ettiğim bu dialogaşimdi dönmek istiyorum.Theaetetüs'de Platon düzenli bir biçimde bilgi sorununu ve bunun d~yu veya algı, sanı Ve logosla olan ilgisini tartışmaktadır. Dialoga is-mini veren Theaetetüs'ün kendisi "Bilgi nedir?" sorusu~a verdiği cevapla konuya giriyor. "bilgi algıdır". Sokrates, "Protegoras'da bir bakıma "insanherşeyin ölçüsüdür'? söylerken bilgi bir çeşit algıdir, diyordu". Eğer bir şey varsa bana görünen veya algıladığım .biçimi ile vardır. Rüzgar bana soğuk geliyorsa, onu öyle biliyorum demektir. Rüzgarın kendisi ne doğuktur ne sıcaktır, herkese göründüğü gibidir.Sokrates daha da ileri giderek, amacına ulaşmak için Protagoras'ın relativizmini, Heraklitos'un akış veya hareket theorisi ile birleştiri-yor, (The Theory of flux). Bu iki theori birleşir mi birleşmez mi, ayrı bir tartışma konusudur. Bu ikinci theori ile Sokrates, ki bu Platon'dur. nesnelerin yalnız bize göre algılanmaları relativ değil, aynı zamanda kendileri bir akış ve hareket içindedir. Böylece sürekli bir akış içinde olan nesnelerin (hiz de dahil) bilgisi olamaz ve böylece algı hilgi olamaz. Bilgi için değişmezlik ve mutlaklık gereklidir, helirliyemediğimi2<şey-leri de hilemeyiz. Böylece Platon Theaetetüs'ünI nci bölümünde (151-187a) Protagoras ile Heraklites'in tartışınasını yaparak hugün hile kabullenebileceğimiz hir algı theorisi (theory ofperceptıon) örneğini ortaya atıyor. Ve aslında Platon hu theoriyi duyusal nesneler için ge-çerli olduğunu, fakat bizi Epistemeye götüremiyeceğini söylüyor. Öyle ise bizi bilgiye ne götürchilir? Durınadan değişen ve herkese göre ayrı ayrı algılanan nesneleri nasıl helirliyehiliriz? Platon hu soruya şimdiye kadar görülmedik biçimde cevap veriyor. Mcnon'da, Phaidon'da, :ı:tepublik'te, eratelos'ta cevap idelerdi. Değişmiyen, Üniversal ideler,~~~ıkTlıeaetatüs'de görülmüyor. Burada tersine Kant'ın, tam olmasa bile, genel kavramlarına benziyen hir buluşla ortaya çıkıyor. Bunu Hamlyn6 Platon düşüncesinde çok ilginç, hatta devrimci görmektedir.6 Hamlyn, "The conununion of Forms and the development of Plato's logic, Ph. quart.1955. Hamlyu, "Serısation and perception" Platon höliimü.356İHSANTURGUTBu",~laton'un "TaKoiva" (Ta Koina) dediği "ortak kavramlar" görüşüdür.TIleaetetüs'ün 184-185 nci bölümünde Sözünü ettiğini Ta Koıva de-neydım kazanılan ortak kavramlardır. Örneğin: varlık, aynılık, fark-lılık, durgunluk, iyi, kötü, tek, çift gibi kavramlar bunlardandır. Platon bunların tam bir listesini vermiyor. Biz bu sözü edilen kavramları geçmiş; şimdiki ve gelecekteki ilişkileriylekarşılaştırarak öğreniyoruz. Çocukluk-tan be,ri, eğitim ve yaşam biçiminin bizde böyle kavramlar doğurduğu doğrud)IT'.Veya -Hume:daki gibi izlenimlerden (impressions) oluşmuşidelerdirbunlar..Cprnford _gibi geleneksel görüşü yansıtanlar, bu Ta Koıva'nın idealer oldu.ğun,!!,fakat Platon'un nedense bunların sözünü etmediğini söylüyor. Ama J. Burnet'in de belirttiği gibi, Platon bunlara burada ve başka yerde idea demiyor ve Plaion'un genelolarak bir idea'dan kastettiğini burada Ta Koıva'dan aynı şeyi kastetmiyor.7,Aslında Platon'un bu bölümde Ta koıva'dan söz etmesi, "Bilgi algıdır" tezini çürütmek içindir. Duyular bize ancak izlenimler verirler, onların yargı olabilmesi, doğruluklarından veya yanlışlıklarından söz etmek içinzihinde var olan Ta Koıva (Ta Koına) ile birleşmesi gerek-mektedir. Yoksa onların belirlenemiyeceğini ileri sürüyor. Duyu verile-riniıi; bilgi olahilmesi için zilıinde kavram olarak yer alan varlık kav-ramı ile birleşmesi gerekmektedir. Bu varlık kavramı (existence or' being) ne Protagoras'ın sandığı gibi herkeste relativ, ne de Heraklitos'de olduğu gibi sürekli bir değişme içindedir. Kuşkusuz, Platon buyeni görüşü ile Protagoras vconun gibi düşiiııcneıılere Son eleştirmesiııi yapıyor ve algının bilgi olmıyacağını ispat ediyor. Ama burada algll1ll1, bilginin elde edilmesinde önemli olduğunu da belirtiyor. Bir bakıma algının bilgi için değerlendirmesini yaparak, onu ilk adım olarak kabulediyor. Bunu Menon'da ve burada Theaetetüs'da açık biçimde görü-yoruz.Theaetetüs'ün 2 nci bölümünde (187 e - 188 c) Platon yanlış sanı-ıiIn (faIse belief) olasılıklarını araştırıyol'. Sonunda yanlış sam yok-tur sonucuna varıyor. Cornford, Taylor gibi gelenekselfilozoflar, bunun dialogun doğrultusunda doğru olduğunu kabul ederler. Platon Thea-etetos'da duyusal uesnelerle uğraşıyor, akılsal evrenle uğraşııuyor, yani. .7J. Burnet, "Grcek Plıilosphy", s. 241. Papermac ed.PLATON'DA BİLGİ TÜRLERİ357ideleri tartışmaya sokmuyor, böyle olunca algısal evrende yanlış sanı olmaz. Fakat bu görüşe Runciman, Gulley, Robinson, Ryle ve Hamlyn gibi filozoflar katılmıyor8• Bunlara göre Platon yanlış sanılanların ola-bileceğini kabul ediyor, fakat Theaetetüs'da sorunu başka yönden ele alıyor. Aslında bu bölüm pek bizi ilgilendirmiyor.Bilgi türü ve bununla ilgili olarak logosun eleştirmesi üçüncü bölü-mü oluşturur (201 c-202 c). Günümüzde tartışılması en çok yapılan bölüın de budur. Platon buradabaşkalarından duyduğu bir düşü nakl ediyor. Bu düş theorisi'ni Ryle, Oxford Üniversitesi'nde verdiği, fakat yayınlamadığı bir konferansında, Platon'un burada fikir değiıştir-diğini, ideler dünyasını terkettiğini, dille ilgili yeni bir atomlar tlıeorİ-sine girdiğini söylüyor9• Diğer yandan Wittgenstein "PhilosophicalInvestigations'nindekendisinin ve Russell'ın sözünü ettiği atomlarm,Platon'undüşündekibasitelementlerolduğunusöyleyerekbütüntheoriyi nakleder.'Platon bu theorisinde elementlerden ve kompleksIerden söz ediyor. Elementler, harfler (letters), kompleksler (syllable) oluyor. Harf bi-linmez, çünkü logos'u yoktur. Hece bilinir, çünkü logusu vardır. Fakat hecede bilinmez, Platon diyor; çünkü harfler bilinmezse, onlardan ol~şan heceler de bilinmez. Bilinmiyen şeylerden oluşan şey de bilinmez. Yani elementler bilinmezse onlardan oluşan kompleksler de bilinmez. Yahıız Platon'un ne tür element ve kompleksIerden söz ettiğini bilmi-yoruz. Fiziksel elementler olduğu belli değiL. Kendisi "Theaetetüs" ismini oluşturan harflerden. ve hecelerden örnek veriyor .. Elementlerin hecc, hel'elerin sö:.ı;ve sü:.ı;lerinönermeleri oluı;turduğunu ve buradan bir sözün, bir önermenin elementi (atoın) olduğunu açıkca belirtmiyor. Öte yandan harflerin hecelerde, hecelerin sözlerele,sözlerin önerınelerde hangi kurala göre sıralandıklarından hiç söz etmiyor. Wittgenstein, kendisinin ve Rusell'in atomlarmı Platon'un elementlerine benzetmekle hata ediyor. Çünkü Wittgenstein ve Russell'ın atomları mantıl(sal atomlardır. Statüleri tamaınen mantıksaldır. Platon'da hu mantıksal yapıyı göremediğimiz gibi, elementlerin ve kompleksIerin neyi göster-d~lerini de bilemiyoruz. Bildiğimiz şey, Platon Logos'un ba:.ı;ıanlam-3 Guney, Plato's theory of knowledge. II. ci höliim.9 Runciınen, Plato~s Later Epistoınolugy, Son BöHilU,Hylc, Pbıo'sParnıcııidc~,ınind1939, Robinson HamIyn ayıu eser ve makale.,,'358İHSANTURGUTlarını, .elementleri ve kompleksIeri ilgilendirdiği kadarıyla bize vermek istiyor.Logos'un ilk anlamı önemsizdir. Bu sadece akılda olan bir düşünce-dir. Sözle ifade edilmediği için bir anlamı yoktur. Logos'un 2 nci anla~ mı yoktur. Logos'un 2 nci anlamı bir şeyi oluşturan parçaları açıkla-madır. Örneğin; bir arabayı oluşturan bütün parçalarımn bir listesini yapmak, ,bunların bilgisi ile arabanın bilgisine kavuşmak. Daha açık bir örnek alalım; insanın tanımı. buna göre, bacaklar, gövde ve bir baş olacaktır. İnsanı oluşturan bu kısımları hilirşek, insam da hilmiş olacağız. Fakat Plat~m bu biçimde ulaşılan bilginin doğru sanıyı geçmediğini, çünkii parçaların tam bilgisine sahip olamadığımız için bütünün de bil-gisine sahipolmayız diyor. O halde logos'un başka bir anlamına bakmak gerekiyor, bu da bir nesnenin diğer nesnelerden olan farklılığını belirt-medir.' Örneğin, güneş gök nesnelerinin en parlak olanıdır. Sokrates'ın burnu şöyledir gibi ....Logos'un bu anlamı da bizi bilgiye götürınez, bu farklılığı belirtme ile yaptığımız tamm bizi doğru samdan öteye götürmez. Nitekim aym farklılığa başka bir varlıkta darastlıyabiliriz. Başka birinin burnu Sokrates'in burnuna, başka bir nesne, gökte güneş'e benzeyebilir. As-lında güneş örneği, tekliği olan bir örnektir. Başka I)ir neSne ile karşı-laştırılması söz konusu değildir. O halde' logos'unbu son anlamı da işimize yaramıyor ve dialog olumsuz yönden bitiyor. Bana göre dialog olumsuz bitmiyor. Aslında Platon nesnelerin bilgisinin (episterne) olaınıyacağının, aına onların doğru sanı ile bilinebileceğini dolaylı yol-dan belirtmek istiyor. Yani bizim dış dünya bilgimiz doğru sanıyı geçmeınektedir. Bu bir bakıma doğru olabilir. Nesnelere özgü mutlak bir bilgi türü aramamn belki de olasılığı yoktur. Klasik görüşü simgeli-yen Cornford, Taylor gibi dilozofların da haklı tarafları yok değiL.Bu görüşe göre Platon logos'un, Menon'da Pheadon'da kullandığı anlamına Theaetetus'a getirmemiştir. Bunun nedeni de İdeler Theorisinin Teaete-tüs'un dışında bırakılmış olmasıdır. Bu böyle olunca Theatetüs'ün bir çok sorunları çözülememiştir. Bu görüş hcl' ne kadar sempatik görülüyorsa da, yukarda helirttiğim gibi ben bu görüşe katılmıyorum.Theaetetüs'dan sonra Platon'un açık olarak episteıneyi tartıştığı yer Philebas (61 d-e), Yedinci Mektup (seventlı Letter 342) dür. Yedinci Mektup'ta episteıne fenomenlerin bilgisi değil, fakat gerçeklerin yani idelerin bilgisidir. Son olarak Ross'a göre (Platon's Theory of ideas)PLATON'DABİLGİ TÜRLERİ359Platon'un Akademide "iyi" üzerinde verdiği bir konferansı vardır. Fakat burada matematiksel nesneler üzerinde konuşmuştur. Bu konferanstan Aristotelas'in anladığı şey (Ross'a göre) ideler ideal sayılardır. Eğer buböyle ise epistemenin nesneleri düşüncemizde var olan soyut sayılar-dır. Kanunlar (laws) adlı dialogda (875 c-d) episteıne kanun ve gelenek olarak bir şeyin özü (logosu) anlammda kullanılmıştır. Bu aynı zamand'a birbirine benziyen bir çok nesneden bir idea oluşturma anlamma da gelınektedir. Fakat bu son dialoglardan episteme için kesin bir sonuç çıkararnayız. çünkü bunlar epistemeyi düzenli bir biçimde cleştiren dialoglar değildir.

    İndir / Download : 80_platon-bilgi-turleri.docx


    Yorumlar

    Sil