İşte Cevaplar
Cevap : Kanıtlayıcı Anlatım: Kanıtlamak, bir düşünceye katılmama nedenini belirterek o düşünceden farklı olan bir düşünceyi ortaya koymak ve bu düşüncenin bir başkasınca kabul edilmesini sağlamaktır. Kanıtlayıcı anlatımın temel amacı, inandırma, aydınlatma, kendi görüşünü bir başkasına kabul ettirmedir. Bu amaç, kanıtlayıcı anlatımı açıklayıcı ve öğretici anlatımdan ayıran en önemli fardır. Açıklayıcı anlatımda bilgilendirme ve öğretme; kanıtlayıcı anlatımda doğru bilinenlerin yanlış, yanlış bilinenlerin de doğru olduğunu kanıtlama amacı vardır.
Kanıtlayıcı anlatım nerelerde kullanılır?
Bu anlatım türü daha çok bilimselliğin ön planda olduğu makale türü yazılarda, siyasi ya da ideolojik yazılarda, fikir yazılarında, tartışmalarda kullanılır.
Metin Türleri:
a- Makale
b- Deneme
c- Eleştiri
d- Fıkra
e- Söylev
Not: tartışmalarda çoğunlukla kanıtlayıcı anlatım kullanılır.
a- Münazara
b- Forum
c- Panel
d- Açık Oturum
…
Kanıtlayıcı anlatımın özellikleri nelerdir?
a- Kanıtlayıcı anlatımda amaç öne sürülen düşüncenin kanıtlanmasıdır.
b- Kanıtlayıcı anlatımda düşüncenin kabullenilip benimsenmesini sağlamak, okuru ikna etmek için bazı ifadeler aralıklarla tekrar edilir. Okuru düşünmeye sevk edici sorular sorulur.
c- Kanıtlayıcı anlatımda ifadeyi güçlendirmek için örnekleme, tanık gösterme, bilimsel verilerden yararlanma vb. gibi düşünceyi geliştirme yollarından yararlanılır.
d- Dil göndergesel ve alıcıyı harekete geçirme işlevlerinde kullanılır.
e- Kanıtlayıcı anlatımda ifadeler, okur kitlesinin yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi vb. gibi özellikleri dikkate alınarak şekillendirilir.
f- Kanıtlayıcı anlatımda açıklama önemli bir yer tutar.
Kanıtlayıcı Anlatım Örneği 1
Yazarlık Yeteneği Yiter mi?
Yazarlık yeteneği yiter mi? Eskiden yitmeyeceği kanısmdaydım. Yazar nihayet, ilerleyemez, bir noktada kalırdı; niçin yeteneğini yitirsindi? Bu konuda okuduğum iki yazı bende karıncalanma yarattı. Bunlardan biri oldukça eski: Bir mizah dergisinde belki de bir Halkevi Dergisi'nde (unuttum şimdi), Hüseyin Rifat'ın eskiden ne güzel şiirler yazdığı, hatta Hayyam'dan ne güzel çeviriler yaptığı ama artık yeteneğini iyiden iyiye yitirdiği söyleniyordu. Fazla önemsememiş olacağım ki ya da Hüseyin Rifat gibi hiçbir zaman yakınlık duymadığım bir şairle ilgili bir saptama bende hiçbir izlenim uyandırmamış olacak ki okuyup geçmiştim. Sonra bir gün Sartre (Satr)'ın 'Edebiyat Nedir?'ini okudum (O kitabın çok önemli bulduğum son bölümü, yani yarısı Türkçeye çevrilmedi). Sartre da Fransız edebiyatında bazı yazarların yeteneklerini yitirdiklerinden söz ediyordu. O zaman, o Mizah Dergisi'ndeki ya da Halkevi Dergisi'ndeki yazı da dirildi, yem' bir güncellik kazandı bende.
Ama yine de yalnızca bir soruydu bu benim için: Yazar, nasıl olurdu da yazarlık yeteneğini yitirirdi? Okumuş olduklarını hiç mi hiç okumamış, daha önemlisi, yazmış olduklarını hiç mi hiç yazmamış bir duruma nasıl gelebilirdi?
Bu iki yazıyı okuyuşumun üzerinden yıllar geçti. Sonunda şu kanıya vardım: Yitiyor, yitebiliyor. Bir şair bir gün daha kötü bir şair, bir yazar daha kötü bir yazar hâline gelebiliyor. Hatta, bir bakıma kendi eski yazdıklarının okuru olma düzeyini artık tutturamamaya başlıyor. Bunu, bir şairin, bir yazarın belli bir anda oluştuğu doruk anına ya da durumuna artık bir daha ulaşamaması gerçeğiyle karıştırmayalım. Koşullar değiştiği için geri düşmüş olmak da ayrı şey. Yeni durumlara ayak uyduramamadan da eskimiş olmaktan da başka bir şey benim demek istediğim. Başarısızlıktan söz etmiyorum.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu son yıllarda eskimişti. Ama bir Necip Fazıl Kısakürek'te bir yetenek erozyonu olmuştur. Bir Falih Rıfkı Atay da öyle... John Steinbeck (Con Staynbek)'in son yıllarında, böyle bir durum görülmüştür. Öyle ki bu yazara Nobel Ödülü'nün verilişi bazı çevrelerde sürpriz olarak karşılanmıştı
Cemal SÜREYA
Kanıtlayıcı Anlatım Örneği 2
“Neden klasik şiirimiz unutulmaya yüz tuttu. Bir milleti var eden onun tarihi değil midir? Bir İngiliz genci kendisinden yüzyıllar önce yaşamış ecdadının aynı dil ile yazılmış bir eserini rahat rahat okuyabiliyor iken biz neden bir Nedim’in ya da Şeyh Galip’in eserlerini okuyamıyoruz. Ne demiş Oktay Sinanoğlu “ Dil giderse Türkiye gider.” Halbuki bizi var eden geçmişimizdir. Eski edebiyatımız tükenmez bir hazinedir. Gayret edip üç beş kelime öğrensek eski edebiyatımızın tadına varacağız, köklerimiz yerine oturacak, benliğimize bizi biz yapan değerlerimize döneceğiz. Eski dilimiz ile yeni dilimizi harmanlar isek zengin ve eşsiz bir edebiyat oluşturabiliriz. ”
Kanıtlayıcı Anlatım Örneği 3
Bazıları yaşamın bir mücadele olduğunu, güçlünün sürekli zayıfı yendiğini söyler. Canlıları incelediğimizde bunun doğru olmadığını görürüz. Öyle olsaydı, diğerlerine göre en zayıf ve güçsüz olan canlıların soylarının tükenmesi gerekirdi. Oysa birçok güçsüz canlı, milyonlarca yıldır varlıklarını sürdürüyor. Çünkü canlılar dünyasında yaşamı güç belirlemez. Doğada canlılar arasında müthiş bir denge vardır. Bu denge içinde canlılar arasında ilginç yardımlaşma biçimleri de görülür.
Diğer Cevaplara Gözat
Kanıtlayıcı anlatım nerelerde kullanılır?
Bu anlatım türü daha çok bilimselliğin ön planda olduğu makale türü yazılarda, siyasi ya da ideolojik yazılarda, fikir yazılarında, tartışmalarda kullanılır.
Metin Türleri:
a- Makale
b- Deneme
c- Eleştiri
d- Fıkra
e- Söylev
Not: tartışmalarda çoğunlukla kanıtlayıcı anlatım kullanılır.
a- Münazara
b- Forum
c- Panel
d- Açık Oturum
…
Kanıtlayıcı anlatımın özellikleri nelerdir?
a- Kanıtlayıcı anlatımda amaç öne sürülen düşüncenin kanıtlanmasıdır.
b- Kanıtlayıcı anlatımda düşüncenin kabullenilip benimsenmesini sağlamak, okuru ikna etmek için bazı ifadeler aralıklarla tekrar edilir. Okuru düşünmeye sevk edici sorular sorulur.
c- Kanıtlayıcı anlatımda ifadeyi güçlendirmek için örnekleme, tanık gösterme, bilimsel verilerden yararlanma vb. gibi düşünceyi geliştirme yollarından yararlanılır.
d- Dil göndergesel ve alıcıyı harekete geçirme işlevlerinde kullanılır.
e- Kanıtlayıcı anlatımda ifadeler, okur kitlesinin yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi vb. gibi özellikleri dikkate alınarak şekillendirilir.
f- Kanıtlayıcı anlatımda açıklama önemli bir yer tutar.
Kanıtlayıcı Anlatım Örneği 1
Yazarlık Yeteneği Yiter mi?
Yazarlık yeteneği yiter mi? Eskiden yitmeyeceği kanısmdaydım. Yazar nihayet, ilerleyemez, bir noktada kalırdı; niçin yeteneğini yitirsindi? Bu konuda okuduğum iki yazı bende karıncalanma yarattı. Bunlardan biri oldukça eski: Bir mizah dergisinde belki de bir Halkevi Dergisi'nde (unuttum şimdi), Hüseyin Rifat'ın eskiden ne güzel şiirler yazdığı, hatta Hayyam'dan ne güzel çeviriler yaptığı ama artık yeteneğini iyiden iyiye yitirdiği söyleniyordu. Fazla önemsememiş olacağım ki ya da Hüseyin Rifat gibi hiçbir zaman yakınlık duymadığım bir şairle ilgili bir saptama bende hiçbir izlenim uyandırmamış olacak ki okuyup geçmiştim. Sonra bir gün Sartre (Satr)'ın 'Edebiyat Nedir?'ini okudum (O kitabın çok önemli bulduğum son bölümü, yani yarısı Türkçeye çevrilmedi). Sartre da Fransız edebiyatında bazı yazarların yeteneklerini yitirdiklerinden söz ediyordu. O zaman, o Mizah Dergisi'ndeki ya da Halkevi Dergisi'ndeki yazı da dirildi, yem' bir güncellik kazandı bende.
Ama yine de yalnızca bir soruydu bu benim için: Yazar, nasıl olurdu da yazarlık yeteneğini yitirirdi? Okumuş olduklarını hiç mi hiç okumamış, daha önemlisi, yazmış olduklarını hiç mi hiç yazmamış bir duruma nasıl gelebilirdi?
Bu iki yazıyı okuyuşumun üzerinden yıllar geçti. Sonunda şu kanıya vardım: Yitiyor, yitebiliyor. Bir şair bir gün daha kötü bir şair, bir yazar daha kötü bir yazar hâline gelebiliyor. Hatta, bir bakıma kendi eski yazdıklarının okuru olma düzeyini artık tutturamamaya başlıyor. Bunu, bir şairin, bir yazarın belli bir anda oluştuğu doruk anına ya da durumuna artık bir daha ulaşamaması gerçeğiyle karıştırmayalım. Koşullar değiştiği için geri düşmüş olmak da ayrı şey. Yeni durumlara ayak uyduramamadan da eskimiş olmaktan da başka bir şey benim demek istediğim. Başarısızlıktan söz etmiyorum.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu son yıllarda eskimişti. Ama bir Necip Fazıl Kısakürek'te bir yetenek erozyonu olmuştur. Bir Falih Rıfkı Atay da öyle... John Steinbeck (Con Staynbek)'in son yıllarında, böyle bir durum görülmüştür. Öyle ki bu yazara Nobel Ödülü'nün verilişi bazı çevrelerde sürpriz olarak karşılanmıştı
Cemal SÜREYA
Kanıtlayıcı Anlatım Örneği 2
“Neden klasik şiirimiz unutulmaya yüz tuttu. Bir milleti var eden onun tarihi değil midir? Bir İngiliz genci kendisinden yüzyıllar önce yaşamış ecdadının aynı dil ile yazılmış bir eserini rahat rahat okuyabiliyor iken biz neden bir Nedim’in ya da Şeyh Galip’in eserlerini okuyamıyoruz. Ne demiş Oktay Sinanoğlu “ Dil giderse Türkiye gider.” Halbuki bizi var eden geçmişimizdir. Eski edebiyatımız tükenmez bir hazinedir. Gayret edip üç beş kelime öğrensek eski edebiyatımızın tadına varacağız, köklerimiz yerine oturacak, benliğimize bizi biz yapan değerlerimize döneceğiz. Eski dilimiz ile yeni dilimizi harmanlar isek zengin ve eşsiz bir edebiyat oluşturabiliriz. ”
Kanıtlayıcı Anlatım Örneği 3
Bazıları yaşamın bir mücadele olduğunu, güçlünün sürekli zayıfı yendiğini söyler. Canlıları incelediğimizde bunun doğru olmadığını görürüz. Öyle olsaydı, diğerlerine göre en zayıf ve güçsüz olan canlıların soylarının tükenmesi gerekirdi. Oysa birçok güçsüz canlı, milyonlarca yıldır varlıklarını sürdürüyor. Çünkü canlılar dünyasında yaşamı güç belirlemez. Doğada canlılar arasında müthiş bir denge vardır. Bu denge içinde canlılar arasında ilginç yardımlaşma biçimleri de görülür.
Diğer Cevaplara Gözat
Cevap Yaz Arama Yap