Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Öğretici metin örneği nedir

Bu sorunun cevabı için bana yardımcı olur musunuz.

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Hypatia

    • 2019-12-29 14:24:27

    Cevap : Atatürkçü Düşüncede Dayanışmanın, Millî Birliğin Sağlanmasındaki Önemi

    Gerçekten millet olmak için en başta arzu edilen husus, toplumun fertleri arasında sevgi ve saygı hislerini canlı tutan en gerekli anlarda karşılık beklemeksizin dayanışmayı sağlayan duygu ortaklığının mevcudiyeti olmalıdır. Bu ortak duygu ancak, ortak bir kültür hayatı yaşayan toplumlarda ortaya çıkabilir. O halde milli kültür millet olmanın sosyal dokusunu meydana getirmektedir. Bir toplulukta fertler aynı kültür, aynı terbiye ve aynı duygularla birleşiyorsa orada millet gerçeği vardır denilebilir. Kültürde birlik, sosyal yapının güçlenmesini sağlar. Çünkü fertler arasındaki ortak duygu ortak şuuru yaratır. Bu bakımdan milli şuur veya milli duygu kültür hayatının dışa bir yansımasıdır. Ancak ortak kültür değerleri fertler arasında birleştirici rol oynayabilirler. Bu da sosyal yapının güçlenmesini sağlar. O halde milli kültürün en önemli görevi millet olma sürecini pekiştirmiş olmasıdır. Şüphe yok ki, Millet bir gönül birliği, bir ruh anlaşması ve bunun hukuki ifadesi olan birlikte yaşama arzu ve iradesidir. Bu birlik ve anlaşmanın doğması için elverişli bir zemin lazımdır. Bu zemin yukarıda saydığımız ortak ülke, ortak dil, ortak soy, ortak din ve ortak tarih gibi objektif faktörlerdir. Ancak sübjektif veya kültürel faktörler bu zemin üzerinde yükselebilir. Demek ki bir milletin var olabilmesi için objektif ve sübjektif faktörlerin birbirini tamamlamaları ve takviye etmeleri gerekmektedir. Ayrıca bir insan grubunun bir gönül birliği halini alarak bir millet meydana getirmesinde siyasi kuvvet ve teşkilatın da önemli bir rolü vardır.

    Atatürk Milli Mücadele'nin başlangıcından itibaren milli güç, milli birlik ve bütünlük konusuna son derece önem vermiş, bu mücadeleyi Türk milletinin maddi ve manevi gücünü birleştirmesiyle başarmıştır. Milli Mücadele, milli sınırların kurtarılması olduğu kadar, millet birliğinin sağlanmasına da yönelik olmuştur. "Milli birlik, milli duygu, milli kültür en yüksekte göz diktiğimiz idealdir" diyen Atatürk, Türk milletinin birliğini kuvvetlendirecek manevi harcı kültür milliyetçiliğinde bulmuştur. Atatürk'ün Milliyetçilik anlayışının önemli bir özelliği de sınıf mücadelesini reddetmesi ve sosyal dayanışmayı esas almasıdır. Atatürk; Türk toplumunu teşkil eden köylü, çiftçi, işçi, esnaf, sanatkâr, sanayici, tüccar, serbest meslek sahibi ve memur gibi her çeşit meslek ve zümrelerin, aynı milli toplumun birer unsuru olarak, sosyal adalete uygun esaslar içinde, ahenkli bir tarzda işbirliği yapmalarını; bunlar arasında çıkabilecek anlaşmazlıkların millet yararını her şeyin üstünde tutarak uzlaştırılmasını ve bağdaştırılmasını öngören temel bir görüşe sahiptir. Atatürk'ün gerek Milliyetçilik anlayışı, gerekse Halkçılık anlayışı sosyal adalete, sosyal güvenliğe toplumun ekonomik bakımdan zayıf kesimlerinin korunmasına ve güçlendirilmesine, adaletli gelir dağılımına büyük önem vermekle beraber, sınıf mücadelesini reddeder. Atatürk'e göre Türk toplumu, menfaatleri birbiriyle çatışan ve aralarında zorunlu olarak bir mücadele olması gereken sınıflardan değil, birbirine muhtaç olan ve aralarında uyum bulunan çeşitli çalışma gruplarından oluşmuştur. Bu anlamda Atatürk'ün Halkçılık ilkesi ile üçüncü Fransız Cumhuriyeti'nin hâkim ideolojisi olan "dayanışmacılık" (solidarisme) arasında yakın benzerlikler görmek mümkündür. Yukarıda aktarılanlardan anlaşılmaktadır ki, halkçılık fikri temel esprisi itibarıyla meşruiyetin kaynağını halkta gören ve demokratik milliyetçi akımın kullandığı anlamda dil, vatan ve kültür beraberliğine dayanan bir millet meydana getirmeyi amaçlayan bir fikirdir. Osmanlı toplum yapısının esasını oluşturan avam-havas ayrılıklarına son vermek ve aydınlarla halk arasındaki ayrılıkları ortadan kaldırmak, halkın yönetime katılmasını sağlamak, halkın birbirine rakip zümrelerden oluşmadığını, yani sınıf çatışmaları yerine "tesanüd (dayanışma)" fikrini yerleştirmek gibi mühim yapı farklılaşmaları halkçılık fikrinin ana eksenini oluşturmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk'teki halkçılık fikrinin ilk belirtilerini henüz 1920'lerin başında bizzat hazırladığı "Halkçılık Programı”nda görüyoruz. Sonradan 1924 Anayasası'na esas teşkil edecek olan bu program bir bakıma dayanışma felsefesi için köklü tedbirleri ihtiva etmektedir. O'na göre halkçılık sadece siyasi ve hukuki bir kavram değildir. Aynı zamanda sosyo-ekonomik bir düşünce sistemidir...

    Atatürk'ün fikir sistematiği içinde önemli olan diğer bir husus da "...Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıflardan mürekkep değil fakat ferdi ve sosyal hayat için işbölümü itibarıyla muhtelif mesai erbabına ayrılmış bir topluluk telakki etmek"tir. Burada ifade edilmek istenen sınıfsızlıktır. Mustafa Kemal, Türk toplumunu ayrı ayrı sınıflara bölmeye karşıdır. Ancak iş bölümü sonucu halkın çeşitli meslek sahalarına ayrılmış olması yeterlidir. İş bölümü sonucu meydana gelen tabakalaşma şöyledir: 1) Çiftçiler, 2) Küçük sanat sahibi ve esnaf, 3) İşçi, 4) Serbest Meslek sahibi, 5) Sanayici, 6) Tüccar, 7) Memur. O'na göre "...Bunların her birinin çalışması umumi camianın hayat ve saadeti için zaruridir. Fırkamızın bu prensipleri istihdaf ettiği (Karşısına koyduğu) gaye sınıf mücadeleleri yerine içtimai nizam ve dayanışma temin etmek ve birbirini çürütmeyecek surette menfaatlerde ahenk temin etmektir.
    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.