İşte Cevaplar
Uzakdoğu’daki Çin ve Hindistan gibi ülkelerde yayılan sedefçilik, Orta Asya Türkleri vasıtası ile Anadolu’ya ulaşmış, 15. yüzyıldan itibaren de Türk-İslam sanatı olarak tanınmaya başlanmıştır. 17. yüzyılda sedef işlemeciliği Osmanlı’da zirveye ulaştı, daha sonraki asırlarda barok sanatına yöneliş sebebiyle cazibesini yitirmeye başlamıştır.
Sedefkârlık, Gaziantep’te yaygın olan bir sanat. Suriye’den geldiği belirtilen sedefçilik, Gaziantep’te 1963 yılında başladı. Gaziantep’te ilk sedef ustaları, piştol tabancaları tamir etmek için sedef kullanmış. Daha sonra ince marangozluk işleri yapan kişiler sedefkâr olmuş. Sedefkârlıkta sadece sedef değil, benzer materyaller olan kemik ve fildişi gibi maddeler de kullanılmış. O dönemde sadece sedef işleyen kişilere “sedefçi” denilirmiş.
Osmanlı’da çok yaygın olan sedefkârlıkla birçok önemli yapının süslemeleri yapılmış. Bu tarihi yapılarda halen sedef işlemeleri görmek mümkün. Örneğin; Edirne 2. Beyazıt Camii kapı kanatları, Topkapı Sarayı’nın bazı bölümlerindeki kapı ve pencere süslemeleri, Ayasofya’daki 3. Murat türbesinin kapı kanatları, Sultanahmet Camii bazı pencere ve kapı kanatları, Balıkesir Zağanos Paşa Camii kap kanatları… Bu arada, Topkapı Sarayı’nda sergilenen birçok ahşap tarihi eserde de sedef süslemelerine rastlamak mümkün.
Sedefçiliğin kullanılan bazı süsleme örnekleri ve ürünler şunlar; Kur’an-ı Kerim mahfazaları, rahleler, tüfek ve tabanca kabzaları, ağızlık, pipo, tespih, yüzük, kolye, küpe, bileklik, aksesuarlar, broş, kravat iğnesi, mobilyalar, sandık, süs kutuları, mücevher kutuları, vitray uygulamaları, sehpalar...Diğer Cevaplara Gözat