Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Şiir İncelemeleri

Şiir İnceleme Örnekleri (Redif, uyak, kafeiye şeması, zihniyet, gelenek,ahenk, nazım biçimi v.s.)

Bu soruya 8 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Admin

    • 2016-01-02 12:58:19

    Cevap : Bir şiir başlıca şu açılardan incelenmelidir:

    A) DIŞ YAPI ( ŞEKİL İNCELEMESİ )
    a= Nazım birimi( dörtlük mü, beyit mi, bent mi, dize mi ? vb...) 
    b= Kafiye düzeni : ( şeması, türleri )
    c=Ölçü sistemi ( hece, aruz, serbest , varsa durak, kalıp )
    d= Nazım şekli ( gazel, kaside...,koşma, varsağı,mani.)

    B) İÇ YAPI ( İÇERİK İNCELEMESİ )
    a= Konu, tema
    b= Dil , üslup, anlatım 
    c= İmge , benzetme, söz sanatları, anlam oyunları...
    d= Fikir, buluş, özgünlük, anafikir
    f= Psikolojik etkenler, duyumsal ve hissi faktörler...
    g= (Muhtevaya etki eden karakter, eğitim, bilgi,) Gözlem (ve deneyim unsurları)

    C) SANAT AKIMLARI, DÖNEM VE ANLAYIŞLA İLGİLİ UNSURLAR (şairle ilgili)
    a= Mensup olduğu, dönem, akım, fikri yapı vb analizi
    b= Etkilendiği sanat akımları, eserler, yazarlar...
    c= Düşünce yapısı, inanç, hedef ve misyonu vb...

    D) AHENK UNSURLARI
    Müzikal değerler, asonans, aliterasyon ve melodik uğraşılar 

    E) EDEBİ TENKİT
    Olumlu olumsuz yanları, genel değerlendirme, sonuç.

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2016-01-02 13:05:32

    Cevap :
    ÖLÜMDEN SONRA
    Öldük, ölümden bir şeyler umarak.
    Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
    Nasıl hatırlamazsın o türküyü,
    Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,
    Alıştığımız bir şeydi yaşamak.

    Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok;
    Yok bizi arayan, soran kimsemiz.
    Öylesine karanlık ki gecemiz,
    Ha olmuş ha olmamış penceremiz;
    Akar suda aksimizden eser yok.
    Cahit Sıtkı TARANCI

    ZİHNİYET:
    Şiirde İkinci Dünya Savaşının insan hayatlarında bıraktığı olumsuz izleri görmekteyiz. Bu savaşta, çok fazla insan ölmüş, savaşa girmeyen ülkeler bile bu savaştan çok fazla etkilenmiştir. O zamanın insanları, hayatın pamuk ipliğine bağlı olduğuna şahit olmuşlar, insanların birbirlerini öldürmesinden etkilenerek, karamsarlığa kapılmışlardır. Çağın bunalımıdenilen bu zamanlarda insanının dünyadaki yeri, varlığı tartışılmıştır.

    Cahit Sıtkı, Paris'te okurken İkinci Dünya Savaşı başlamıştır. Paris, Almanlar tarafından işgal edilmiştir. Şiirde, şairin yaşadıkları etkilidir.

    Şiirin birinci biriminde geçen "Öldük, ölümden bir şeyler umarak" dizesi, adeta bu devrin hayat anlayışını özetlemektedir. Ölüm, o kadar sıradanlaşmış, bayağılaşmış ki insanlar ölümden bir şeyler umar olmuştur.

    İkinci birimde ölen kişinin dünyadan yavaş yavaş silinmesi anlatılır. Ölenlerin ağzından yazılan bu bölümde, mezar içinde yapayalnız, karanlıklar içinde yatan kişinin, dünyada kendinden bir iz kalmadan yok oluşunu anlatır.

    RİTİM-AHENK: Şiir 11'li hece ölçüsüyle yazılmıştır. Dize sonlarında bulunan redif ve kafiyeler, ahengin oluşmasını sağlamıştır. Şiir iki beşlikten oluşmuştur. Şiirin kafiye düzeni "abbba-cdddc” şeklindedir.

    ŞİİR DİLİ: Şiirin dili sade, akıcı ve söz sanatlarından uzaktır. Şiirde günümüzde kullanılmayan, anlamı az bilinen hiçbir kelime yoktur. Şair, ölümün etkisini arttırmak için bu kelimeyle düşünebileceğimiz bazı kelimeleri kullanarak çağrışımlar yapmıştır. Şair, söylemek istediklerini rahat ve aynı zamanda günlük dilde görülemeyecek şairane bir söyleyişle dile getirmiştir.

    YAPI: Nazım birimi olarak benttir. Şiirin bütün birimleri, ritim ve ahenk özellikleri, imge, söz sanatları bir sistem içinde şiirin kendine özgü yapısını oluşturmuştur. Şiir hece ölçüsüyle yazılmıştır ve şiirde kafiye ve rediflerin, imge ve söz sanatlarının ahenkli bir biçimde bulunması, yapıyı oluşturmuştur.

    TEMA: Şiirin teması ölümdür.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2016-01-02 13:07:10

    Cevap : Cahit Sıtlı Tarancı Gün Eksilmesin Penceremden Şiiri İncelemesi
    ZİHNİYET: Şiirde sosyal hayatta önemli bir değer olan yaşama sevinci ifade edilmektedir. Şair, şiirinde döneminin yaşama sevincinden çok, birey olarak insanın yaşama sevincinden bahsetmektedir.

    RİTİM-AHENK: Ritim, 9'lu hece ölçüsüyle sağlanmıştır. Şiirin birinci biriminde "n" sesleri tekrarlanarak aliterasyon yapılmıştır. Şirin kafiye düzeni "abab-cdcd" şeklindedir.

    ŞİİR DİLİ: Şiirin dili sade ve akıcıdır. Şiirde günümüzde kullanılmayan, anlamı az bilinen hiçbir kelime yoktur.

    YAPI: Şiirin bütün birimleri, ritim ve ahenk özellikleri, imge, söz sanatları bir sistem içinde şiirin kendine özgü yapısını oluşturmuştur. Şiir hece ölçüsüyle yazılmıştır ve şiirde kafiye ve rediflerin, imge ve söz sanatlarının ahenkli bir biçimde bulunması, yapıyı oluşturmuştur.

    TEMA: Şiirin teması "yaşama sevinci"dir.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2016-01-02 13:00:40

    Cevap : HİKÂYE 
    Senin dudakların pembe 
    Ellerin beyaz, 
    Al tut ellerimi bebek 
    Tut biraz!

    Benim doğduğum köylerde
    Ceviz ağaçları yoktu, 
    Ben bu yüzden serinliğe hasretim 
    Okşa biraz! 

    Benim doğduğum köylerde
    Buğday tarlaları yoktu, 
    Dağıt saçlarını bebek 
    Savur biraz! 

    Benim doğduğum köyleri 
    Akşamları eşkıyalar basardı, 
    Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
    Konuş biraz! 

    Benim doğduğum köylerde
    İnsanlar gülmesini bilmezdi, 
    Ben bu yüzden böyle naçar kalmışım 
    Gül biraz!

    Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin
    Benim doğduğum köyler de güzeldi 
    Sen de anlat doğduğun yerleri
    Anlat biraz! 
    Cahit KÜLEBİ  

    İNCELEMESİ
    YAPI:  Nazım birimi dörtlüktür , 6 dörtlükten oluşmuştur. Duygular anlatılmış , bir olaya yer verilmemiştir.

    ANLAM: Şiirdeki kelimeler genellikle gerçek anlamda kullanılmıştır. Şair, dörtlüklerde, sevdiği kişiye kendi hayatıyla ilgili bilgiler verip ve hislerini anlatır.

    GERÇEKLİK: Bu şiirde anlatılanlar, seven bir insanın gerçekliğidir ve bu gerçekliği, birebir aynı olmasa da, günlük hayatta bulabiliriz. Bu şiirin gerçekliği, insan hayatının gerçekliğiyle benzeşmektedir.

    SES: Şiirde duygularını yansıtan bir ses akışı vardır. Ses akışını sağlayan özelliklerden biri de, dizelerin uzunluk ve kısalıklarıdır.

    RİTİM-AHENK: Şiirde ritim, serbest ölçüyle sağlanmıştır. Ayrıca her dörtlüğün sonunda tekrarlanan "biraz" kelimesi, şiire ahenk kazandırmıştır.

    DİL: Metnin dili sade ve anlaşılırdır.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2016-01-02 13:08:06

    Cevap : MAKBER Eyvah, ne yer ne yâr kaldı, Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı, Şimdi buradaydı, gitti elden, Gitti ebede gelip ezelden. Ben gittim, o hâksâr kaldı, Bir kuşede târmâr kaldı, Bâki o enıs-i dilden, eyvah, Beyrut’ta bir mezar kaldı. Makber, sonudur dekaayıkın bu, Bir sırr-ı garibi Hâlikin bu. Bir ntır ki meyl-edince hâbe, İnmekte şu bir yığın türâbe. En yükseğidir şevâhikın bu. En mudhişidir hakayıkın bu. … Abdülhâk Hâmit Tarhan Biçim açıklaması: -          Şair, “Makber”den alınan bu parçada genç yaşında veremden ölen çok sevdiği eşi Fatma Hanım’ın ölümünden duyduğu acıyı, coşkulu duygulanmalar, felsefi görüşlerle dile getirmektedir. -          Şiir aruz’un: (Mef û lü /me fâ i 1ün / fe ulün) Fa’lün Ey vâh / ne yer ne yar / kal dı kalıbıyla yazılmıştır. -          Makber 8’er mısralık bölümler halinde yazılmıştır. Her bölümün kafiye şeması şöyledir: a —yâr (kaldı-redif) a —zâr ( “ “ ) b —elden b —ezelden a —hâksâr (kaldı-redif) a —târmâr ( “ “ ) Serbest   (karanlık) a —mezâr (kaldı-redif) -          Bir ana konu “ölüm” üzerinde 295 bentlik “2360” mısra uzunluğunda ilk eserdir. Klasik plan düşüncesinden uzak bulunmasına karşın, ölüm karşısında insanoğlunun duyduğu birbirine zıt duygulan zincirlemesine ifade edişiyle edebiyatımızda muhteva “içerik”, bakımından da yenilik sayılır. -          Makber’de Divan şairi Şeyh Galip’in etkileri belirgindir. Ayrıca yer yer de Fuzuli’nin kimi mısralarından esinlenmelere rastlamaktayız. Şöyle ki: Kâm aldı bu çerhden gedalar Ferdalara kaldı âş- nâlar Durmaz mı o ahdler, vefâlar Geçmez mi bu ettiğim dualar. Şeyh Galip-Hüsn ü Aşk.   Bi-fâide gördü çok cefalar Bigâne bulundu âşnâlar Kâr etmedi verdiğim devâlar Geçti yere ettiğim dualar. A.Hâmit-Makber -          Şair eserin tümünde tezatlı söyleyişlerden geniş ölçüde yararlanmıştır. Bir nur ki meyledince hâbe İnmekte şu bir yığın türâbe En yükseğidir şevahi- ki bu En müthişidir hakayıkın bu Yağsın neyi varsa kâinatm lâkin şu derin sükût dinsin. Kesme yolumu ey hayatımı katil. Ey mevt, beni siyânet eyle Hem ölüme katil diyor, hem ona sığınıyor.) -          Şair, ölümle ilgili bir takım soyut düşünceleri anlatmak zorunda kaldığı için yabancı sözcük vb. tamlamalara fazlaca yer vermiştir: enîs-i dil: Gönül dostu dekayık: İncelenmesi gerekli ince noktalar, dakikalar; pâyân: Son, bitim, semavat: Gökler, şevahik: Tepeler, yükseklikler, tebah: Yok olma, tükenme, hâksâr: Toz toprak içinde vb. -          Kafiyeler tam kafiyedir: (yâr-zâr, mezar, el- den-ezelden. mâh-tebâh vb.) -          “Yığın” sözü mezar toprağı anlamınadır. -          Makber’de çok kuvvetli şiirsel söyleyişler yanında basit ve acemice söyleyişlere rastlanması, şairin geçirdiği derin bunalımın olduğu kadar, üslûp kaygısı duymamasının da bir sonucudur. Anlam açıklaması: -     Eyvâh, ne yer, ne yâr “sevgili eşim” kaldı. Sadece geriye gönül dolusu inleyişler ve ahlar kaldı. Biraz önce yanımdaydı, elimden çıktı gitti. Bir bilinmezlikten gelip bir başka bilinmezliğe, sonsuza gitti. Onu ne yazık ki toz toprak içinde bıraktım. Perişan ve bitkin bir köşede kaldı. Geride o gönül dostundan ancak Beyrut’ta bir mezar kaldı. Makber yani ölüm geçen dakikaların sonudur. Yaradanın bir garip sırrıdır. Nedeni ve sonucu karşısında insan aciz kalır. Aslında bir ışık olan insan, bir uykuya dalar gibi ölüyor ve şu bir yığın toprağa gömülüyor. Bu küçük toprak yığını aslında yüksekliklerin en yükseğidir. Gerçeklerin en dehşet vericisidir. Ey talihsiz insan, bu gerçeği anlamaya çalışman boşuna. Sana lâyık görülen budur. (ölüm her canlının, özellikle insanoğlunun, ne kadar yaşasa mutlaka karşılaşacağı bir son’dur. Hiçbir gerçek onun kadar kesin ve inandırıcı olamaz. Zengin, fakir, genç, yaşlı hiçbir canlı ölümden kurtulamaz, ölüm insanoğlunun değişmez alınyazısıdır.) -          Gitti gözlerimin önünden ah, gitti. Maksatsız ve günahsız olarak gitti, “ölüm insanı bir amaçla dünyadan koparıp almıyor ki.. “Her insan dünyada birdir, tektir, ama kimse onun gibi “eşi Fatma Hanım” eşsiz bir tek olamaz. O ay yüzlü, bir tane idi, gitti. Aylarca yavaş yavaş öldü gitti, “veremin seyrini anlatıyor” Ey Tanrım o benim ışığımdı, şimdi söndü, karanlık içinde kaldım, seni bile görmesem yeridir Tanrım. (Burada şair, ıstırabının derinliğiyle isyan duygularını dile getiriyor. Aslında Tanrı’ya sığınma anlamı gelebilecek içtenlik dolu bir söyleyiş içindedir.) -          Fatma, mezardan çık, ayakta dur. Hâtıramdaki halini sürdür. Bu sırrı “ölüm sırrı” sakın gizleme, ne olur bir iki söz söyle. Ben senden böyle bir söz istiyorum. Güller gibi ince ince gülümse. Gönül yarama çare bul, bunu yürekten iste ne olur. Bir tatlı bakışla, bir gülüşle, yaşadığım günleri “ömrümün geri kalan günlerini” bütünle. -          Faydasız yere çok eziyetler çekti. Dostlar ise hep kayıtsız kaldı, çekingen durdular. Devran büyük ama ben neyleyim? Biliyorum, hiç kimsenin elinden bir şey gelmez. İnsan olmakla hep böyle ezilecek miyim? Onun iyileşmesi için elimden gelen her şeyi yaptım. Hangi ilâcı verdiysem şifa bulmadı. İyileşmesi için ettiğim dualar kabul olmadı. Her şeyi bilen Tanrı seni de gördük. Sen de çare bulamadın. (Şair çaresizlik içinde konuşuyor, insanı küçük yaratan Tanrı’dır tabii. Ölüm insanın alınyazısıdır. Bunu bildiği halde sitem, isyan duygularıyla sonunda yine acizliğini anlayarak Tanrı’dan yakınıyor.) -          Sen yaradanımızsın, sana inandık. Bu çektiğimiz sıkıntı ve üzüntüler ancak sende son bulur. Sen varken, mutlaka ahiret de vardır. Şüphe yok ki kusurlarımızı engin bağışınla affedersin. Zaman zaman sana isyan eder oldum, ama bunu insan olmama, beni küçük yaratmana bağla, vicdanım yine sana bağlanmak istiyor. Biliyorum ki sevgilim sana ulaştı. Hasta olduğunda ona derman olmadın. Madem ki en büyük güç sende, o halde ona yeniden hayat verebilirsin. Onu yeniden yaşama kavuştur. -          Tanrım bana yardımcı ol. Ne yapacağımı şaşırdım. Bana bir yol göster. Ondan ayrı kaldım ama nerde olduğunu göremedim, çünkü beni ölüm ile öyle çarptın ki.. Sonunda kendi kendime “Ey can gel artık bu sonuca inan, git mezarını ziyaret eyle” dedim, önümü kesme ey hayat katili, ölmek ona ulaşmaktır, anladım! Ey ölüm ne olur, beni koru, ona bir an önce kavuşayım. -          Yeryüzünde yaşayanlar gökleri yer edinip oraya yerleşsin. Ecel, bütün yönleriyle ortaya konulduğu için öfkesinden tepinsin dursun. Bin gürültü, bin kıyamet olsun. Tanrı’nın yardımı, binlerce deprem olsun. Mahşer, “yani bizden önce ölenler” dirilerek kalkıp mezarlarının üstüne çıksın. Gökteki yıldızlar ve gezegenler birbirlerine çarparak kırılıp yeryüzüne insin. Evrenin neyi varsa yağsın, ama beni perişan eden bu ölüm sessizliği dinsin. (Şair, burada, ölümün sırrını çözememekten dolayı duyduğu kızgınlık ve umutsuzlukla kıyametten daha büyük yıkımlar, sarsıntılar istemektedir.)
    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2016-01-02 13:09:32

    Cevap : Kısaca : 
    1. Bu şiire hakim olan zaman şimdiki zamandır.
    2. Otuz beş yaşına gelmiş bir insanın geçmiş ve geleceğine bakışı vardır.
    3. Şiir otuz beş mısradan oluşmuştur.(5x7).
    4. İlk iki mısradan sonra şair bütün şiirde pişmanlık,yalnızlık ve ölümden bahsetmektedir. 

    Detaylı İnceleme
    A. 35 Yaş Şiirinin Biçimsel İncelemesi
    Şiirin Ölçüsü: 
    Şiirimiz 11'li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
    Nazım Birimi: Nazım birimi beşliktir.
    Kafiye şeması:
    -a
    -b
    -a
    -b             şeklinde sarmal uyak kullanılmıştır.

    ÇAPRAZ KAFİYE:
     "a b a b" "cdcd"olmalı.

    Otuz beş yaş şiiri yedi beşlikten oluşmuştur. Şiir 11’li hece ölçüsüyle yazılmıştır.

    Kafiye , Kafiye Şeması ve Redif
    yarısı eder. a eder ve gider’deki –er; redif
    ömrün. b -er; tam uyak
    cevher, a -ün; tam uyak
    bugün, b
    gider. a

    yağdı ne? c -üz; tam uyak
    çizgili yüz? d -lar; redif
    halkalar? e -a; yarım uyak
    görünüyorsunuz d
    aynalar? e

    insan! f -an; tam uyak
    baksam ben değilim: g ben değilim; redif
    heyecan? f -am; tam uyak
    adam ben değilim g
    yalan. f

    ilk aşkımız; h -ir; tam uyak
    gelir. ı -ımız; redif
    başladığımız h -k,-ğ; yarım uyak
    bir bir; ı
    yalnızlığımız h

    varmış! j -mış; redif
    sert olduğunu. k -ar; tam uyak
    yakarmış! j olduğunu; redif
    dert olduğunu, k -ert; zengin uyak
    anlarmış. j

    sonbahar! l -ar; tam uyak
    benimsediğim. m -kim; tunç uyak
    kuşlar? l
    Ölen kim? m
    tarumar. l

    başında. n -ında; redif
    uyanamadın olacak o -aş; tam uyak
    yaşında? n olacak; redif
    saltanatın olacak. o -ın; tam uyak
    taşında n

    Otuz beş yaş şiirindeki ses olayları
    Ünsüz benzeşmesi çıktı-ettim
    Ünsüz yumuşaması rengi-yalnızlığımız.
    ünlü daralması artıyor-duruyor-değişiyor 
    ünlü düşmesi resmime- ömrün.Nerde
    Ulama ortasındayız ömrün,saltanatın olacak,
    Kaynaştırma-Gözünün-yaşına 


    B. 35 YAŞ ŞİİRİNİN İÇERİK YÖNÜNDEN İNCELENMESİ
    1.BENT:
    Dante, Sevgi Gökdemir ve Ayvaz Gökdemir’in dediğine göre; İtalyan şairi, otuz yaşında iken siyasete atılmış, otuz beş yaşındayken rakip taraf duruma hakim olunca kaçmış, sonunda rakipleri tarafından dâimi sürgünlüğe ve ele geçtiği takdirde diri diri yakılmaya mahkûm edilmişti. Bu arada meşhur eserini( İlahi Komedya) “Hayat yolunun ortasında kendini karanlık bir ormanda buldum” diye başlıyor diyorlar. Tarancı da Dante’den esinlenerek başlamış şiirine.


    Şair otuz beş yaşın hayat yolunun yarısı olarak kabul ediyor. Artık bu yaştan sonra bütün canlılığın yavaş yavaş azaldığını ölümün yaklaştığını belirtmek istemiş. Devletlerin doğuşu( kuruluşu ) vardır. Yükselme dönemi, duraklama dönemi ve çökme dönemi vardır. Burada da şair insan hayatının yükselme devrinin sonunu otuz beş yaş olarak kabul ediyor. Bu yaştan sonra artık insan duraklamaya başlıyor ve daha sonrasında da hayat sona eriyor. Delikanlılıktaki cevher, canlılık, delidoluluk, hayata sıcacık bakmaların geçici olduğunu, biz ne kadar istesek de bu günlerin biteceğini vurguluyor.

    2.BENT: 
    Şair sûretindeki değişikliği aynaya bakarak farkediyor. Saçlarının yavaş yavaş beyazladığını, yüzündeki yaşlılık çizgilerini, gözünün altındaki mor halkaları farkediyor ve önceden olan( genç iken ) yüzünün güzelliğini, pürüzsüzlüğünü hatırlayıp, aynaların kendine düşman göründüğünü söylüyor. Kendini güzel, genç göstermediğinden yakınıyor. Fakat yaşlandığının da farkındadır.

    3.BENT:
    Şair artık yavaş yavaş yaşlandığının farkındadır. Önceden çekilmiş olduğu resimlere bakınca resimdeki kendisiyle aslının birbirine benzemediğini görüyor. Eskiden olan heyecanı, canlılığı, gençlik duyguları artık kaybolmuş. Yüzü eskisi gibi gülmüyor artık. Resimlerdeki gülen adamı kendisine benzetemiyor. Artık hayatından şüphe ediyor, kaygıya düşüyor. Her an ölüm gelebilir. Kaygısız olduğu yalanmış, kaygı duyuyor artık.

    4.BENT:
    Bu dizelerde diğer şiirlerinde olduğu gibi yalnızlıktan bahsediyor. İlk aşkını hayal meyal hatırlıyor. Şairden şimdi o kadar uzaklaşmıştır ki, hatırası bile yabancı gelir. O duygular, o hayaller, o heyecan ve ümitler sanki bir zamanlar onun değilmiş, onları yaşamamış gibi şaire uzak, yabancı geliyor. Gençlik yıllarında her zaman beraber olduğu arkadaşları, dostları artık yanında yok, hepsinden yolları ayrılmış. Hepsi bir tarafa dağılmış, yapayalnız kalmış hayatta.

    5.BENT:
    Gökyüzünün rengini genel olarak mavi diye biliriz. Zaten gökyüzü denince akla mavi, açık, güzel bir görüntü olarak algılarız. Gençliğin de verdiği canlılıkla sadece gökyüzünün güzel yanlarını görmek isteriz, öyle hatırlamak isteriz. Fakat yaşlanınca artık gerçekler gözümüze gözükür ve şair de gökyüzünün başka renklerini farkediyor. Taşın sert olduğunu, suyun insanı boğduğunu, ateşin ise yaktığını farkediyor. Artık hayatın tozpembeliğini aşıp gerçekleri görebiliyor.

    6.BENT:
    Ayva sarı, nar kırmızı ; demek ki her yıl biraz daha benimsediği sonbahar mevsimindeymiş şair. Sonbaharı biraz daha benimsemesinin sebebi , 35 yaşı, ömrün ortası, hayatın güze dönüş noktası olarak kabul etmesidir. Bu yaştan sonra şair, artık sararan ayva, kızaran nar gibi her an dalından koparılmayı bekliyor. Neden dönüp duruyor havada kuşlar ? Kuşların havada dönüp uçması, hastalıklı, ölmesi yakın canlıyı yırtıcı kuşlar anlar ve peşini bırakmadan takip eder. Şair de kendini artık yaşlı hissettiği için, ölüme yakın hissettiği için böyle soruyor kendine.

    7.BENT: 
    Her insanın ölümü tadacağını söylüyor. Hiçbir insan ebedi olmayacak. Burada tasavvufi bakış açısıyla yaklaşmıştır. Ebedi uykuya yatıp daha uyanmayacağız. Gözlerimizi son defa kapattığımızda ebedi uykuya dalacağız ve daha uyanmayacağız. Bu ölüm ne zaman, nerde, ne şekilde, kaç yaşında olacağı da bilinmez. Şair en sonda ince bir istihza (olay) ve büyülü Divân şâiri Bâkî’nin : “Kadrini seng-i musallada bilip ey Bâkî – Durup el bağlayalar karşında yârân sâf sâf” olarak vasıflandırıyor. Yani bir namazlık saltanatın olacak sen musalla taşında yatıca padişah huzurunda durdukları gibi herkes senin önünde ellerini bağlayacak.

    ŞİİRDE KULLANILAN SÖZ SANATLARI:
    Dante gibi ortasındayız ömrün: Bu bölümde benzetme vardır.
    Delikanlı çağımızdaki cevher: Benzetme ögelerinden biri kullanıldığı için istiare sanatı vardır.
    Gözünün yaşına bakmadan gider: Deyim kullanıldığından iktibas vardır.
    Şakaklarıma kar mı yağdı ne var: Tecahül-i arif sanatı kullanılmıştır.
    Benim mi Allahım bu çizgili yüz?: Kendi kendine soru sorduğundan istifham vardır.
    Su insanı boğar, ateş yakarmış!:Bilip de bilinmezden geldiği için tecahül-ü arifa sanatı kullanılmıştır.

    Cahit Sıtkı Tarancının Şiir Anlayışı
    Tarancı’nın ilk şiirlerinde görülen yalnızlık ömrü boyunca onun şiirine sinmiştir. Aile ocağından ayrı İstanbul’da tek başına yaşamanın Tarancı üstünde bıraktığı bir etki olarak bilinen yalnızlık Tarancı’yı içkiye yönlendiren nedenlerden biri olarak düşünülmüştür. İçki sayesinde kendisini mutlu ve neşeli yapan bir dünyaya gittiği düşünülebilir. Fiziksel görünüşünün onun ruhsal yaşamını etkilediği, bu yüzden de yalnızlık duygusunun arttığı söylenebilir. Otuz Beş Yaş şiirinde yalnızlık duygusunun arttığı ve dostlarının yavaş yavaş yaşamdan göçmelerinin de onu etkilediği görülür. Yalnızlık duygusu içinde zamanın geçmediğinden yakınır fakat yinede kaderini kabul eder ve yalnızlık içinde geçse de yaşamın yaşam olduğunu ve herkesin aslında yalnız olduğunu savunur.

    • Bireyden, aynadaki görüntüsünden yola çıkarak ölüm ve fanilik konularına değinmiştir. Genele gitmiştir.
    • Bu şiir ömrün yarısına varmanın bilincine ermiş bir insanın, ölümden duyabileceği ürpertiyi dile getirmiştir. Buna rağmen şair ölümün herkesin başında olduğunu düşünerek avunmaktadır: “Neylersin ölüm herkesin başında”.
    • “Dante gibi ortasındayız ömrün” diyerek kendisini İtalyan şair Dante’ye benzetmiştir. Dante ile Tarancı’nın bu konudaki benzerliği ise iki şairinde ölüm konusunu işlemeleri ve yapıtlarında ölümden bahsetmeleridir.
    • Cahit Sıtkı ölümü ızdırap duyarak karşılar fakat metafizik duygulara kaçmaz. Bunun sebebi ise laiklik düşüncesinden dolayı başka konulara çekmez.
    • Cahit Sıtkı sosyal konularla ilgilenmez.
    • Şiirde sade, yalın, basit, halk deyişlerine yer verilmiştir. Şiirde geçen deyimler: “gözünün yaşına bakmadan gider”, “şakaklarıma kar mı yağdı ne var?”, “gözler altındaki mor halkalar”.
    • Gerçeklerden ayrılıp hayal dünyasına . Şair yaşadığı ana çok bağlı ve o andan kopmuyor.
    • Bu şiire hâkim olan zaman şimdiki zamandır. Otuz beş yaşına gelmiş bir insanın geçmiş ve geleceğine bakışı vardır.
    • Şiir otuz beş mısradan oluşmuştur.(5x7)
    • 11’li hece ölçüsü kullanılmıştır. abab sarmal uyak örgüsü kullanılmıştır.

    FAYDALANILAN KAYNAKLAR
    *Kaplan Mehmet. Şiir Tahlilleri-2 Cumhuriyet Devri, İstanbul, Dergah Yay., 2002
    *Cahit Stk Taranc: Hayat, Biyografisi, Eserleri, Yaam..
    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2016-01-02 13:11:04

    Cevap : MERDİVEN
    Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
    Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
    Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak…
    Sular sarardı… Yüzün perde perde solmakta,
    Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
    Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller,
    Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller…
    Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
    Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
    Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
    Ahmet Haşim

    Kafiye ve Redifi:
    1. Bentte: “-rak” sesleri “zengin kafiye”dir.
    2. Bentte: “ol”, “tam kafiye”dir; “-makta” ise “rediftir,
    3. Bentte: “-ül”, “tam kafiye”dir; “-ler” ise “rediftir.
    4. Bentte: “ol”, “tam kafiye”dir; “-makta” ise “rediftir,

    Söz Sanatları:
    İstiare:  
    Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, (yaşam)
    Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, (insanın hatırası)

    Benzetme: 
    Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
    Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller

    Tecahül-i Arif :
    Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

    İmge:
    Merdiven (insanın sürekli sona doğru yaklaştığı hayat yolu), kızıl akşam (yaşamın son an­ları), lisân-ı hafî (ölümün yaklaştığının gizli belirtileri)…

    Merdiven” şiirinde baştan sona kadar (hemen hemen bütün sözcüklerde) imge değeri var­dır. Şiirdeki sözcükler, gerçek anlamı dışında başka kavramları çağrıştıracak biçimde kul­lanılmıştır.

    Resim-renk:
    Şiirin tamamında akşam vakti resmedilmiştir. Şiirde bir renk cümbüşü vardır. Şiirin başın­dan sonuna kadar tek renk kızıllıktır. Bütün sözler bu kızıllığı vermektedir. Kızıllığın kayna­ğı ise “güneş’tir. Hayat kaynağı olan güneş batarken tabiattaki bütün varlıklara kızıl rengi­ni veriyor. Güneşin doğmasıyla hayat bulan varlıkların, batmasıyla hayatları sona eriyor.

    Müzik
    Şiirin genelinde müzikal bir hava vardır. Bu özellik, anlam ve renk bakımından birbirini çağ­rıştıran kelimelerin art arda kullanılmasıyla sağlanmıştır. Ayrıca müzikteki vurgulu bölüm, önemli bölüm, tekrar edilir. Şiirde de müzikal bölüm tekrar edilir (Kızıl havaları seyret ki ak­şam olmakta… Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…).

    Anlam Kapalılığı:
    Şiirde, ölüm teması işlenmesine rağmen, ölümle ilgili bir tek sözcük bile kullanılmamıştır.

    Yapı: 
    Şiir iki üçlük, iki ikilik olmak üzere toplam on mısradan oluşmuştur. Klasik nazım şekline ve­ya halk edebiyatınazım şekline uymamaktadır.

    İçerik – Tema:
    Şiirin içeriği iki bölümden oluşmaktadır: birinci bölümde insanın fanilik karşısındaki drama­tik durumu, ikinci bölümde tabiatın özelliği vurgulanmıştır. Şiirin teması ölümdür.

    Dil ve anlatım:
    Arapça birkaç sözcüğün dışında, şiir sade bir Türkçeyle yazılmıştır. Şiirde kapalı bir üslup vardır. Ölüm teması etrafında şekillenirken bu duygunun açıkça dile getirilmeyip imgelerle hissettirilmesi şiire ayrı bir hava katmıştır
    Cevap Yaz Arama Yap

    keremm ünverr

    • 2016-03-15 18:16:06

    Cevap : Bulbul yetisir bağrimi hün etti figânînî (a)
    Hancer gibi deldi ciğerim tiğ-î zebani (a)

    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.