Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Açıklayıcı anlatım ne demektir

Açıklayıcı anlatım ne demektir

Bu soruya 4 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    zeamays

    • 2020-09-04 10:14:04

    Cevap : Açıklayıcı anlatım, adı üzerinde okuyucuya bilgi vermek amacıyla yazılan metinlerde kullanılan anlatım türüdür.

    Maddeler halinde sıralayacak olursak;
    1. Açıklayıcı anlatım, okuyucunun eksik ya da yanlış bildiği bir konuda ona yeni bilgiler edindirmek için yazılan metinlerde kullanılan anlatım türüdür. Amaç okuyucuya bilgi vermektir. Bu sebeple dil göndergesel işlevde kullanılır.
    2. Amaç bilgi vermek olduğu için metni yazan kişi metindeki konu ile ilgili derinlemesine bilgi sahibi olmalıdır. Bilgi eksiği olmamalıdır. Çünkü açıklamayı yapan kişidir. Bildiklerini anlaşılır bir dille, mümkünse örnekleyerek anlatmalıdır.
    3. Anlatıcı metnin iyi anlaşılması için, mesajın alıcıya doğru ulaşması için birkaç şeye dikkat etmelidir. Örneğin alıcıyı iyi analiz etmelidir. Alıcının yaşına ve eğitim düzeyine göre metnini, metnin dilini seçmelidir.


    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Tugcedogus

    • 2020-09-04 10:14:04

    Cevap :
    Bulmacada 'Açıklayıcı anlatım ne demektir' sorusunun cevabı olan 'BETİMLEYİCİ ANLATIM - ANLATIM TÜRLERİ' kelimesinin sözlükte eş anlamı nedir:
    Cevap Yaz Arama Yap

    Tugcedogus

    • 2020-09-04 10:14:04

    Cevap :
    Sözlükte BETİMLEYİCİ ANLATIM Nedir:
    Betimleyici Anlatım Nedir ? (Özet) Canlı ve cansız varlıkları en ince ayrıntılarına kadar anlatma sanatına tasvir (betimleme) denir. Çevremizde gördüğümüz her şey betimlenebilir. Betimleyici anlatımın genel özelliklerinden bazıları şunlardır: - Betimlemelerde görsellik vardır. Genellikle görülen varlıklar betimlenir. - Betimlemelerde görmenin dışında koklama, tatma, duyma, dokunma gibi diğer duyulardan da yararlanılabilir. - Betimleyici anlatımın kullanıldığı yazılarda niteleyici sözcüklere sıkça rastlanılır. - Betimleyici anlatımı kullanan bir yazar ayrıntılara çok dikkat eder ve varlıkları birbirlerinden ayıran özelliklere bolca yer verir. Örnek: “Çoban Mehmet ile evlenecek olan Zehra, insanın rüyasına girse korkutacak kadar acayip bir mahluk, bir nevi delidir. Kına renginde çalı gibi sert, karmakarışık saçları, balmumu gibi renksiz yüzünde yine o renkte çilleri, daracık alnı ile bir hizada korkunç gözleri vardır.” Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu Betimleyici anlatım yazarın anlatıma kendi duygu ve düşüncelerini katıp katmamasına göre izlenimsel ve nesnel (açıklayıcı betimleme) olmak üzere ikiye ayrılır: 1 - İzlenimsel Betimleme Yazarın kendi duygu ve düşüncelerini de içeren betimleme türüdür. Öznel bir anlatıma sahiptir. İçerdiği yargıların doğruluğu kişiden kişiye değişebilir. Edebi eserlerin birçoğunda da izlenimsel betimleme kullanılır. Çünkü yazarlar genellikle gördüklerine kendi yorumlarını da katarlar. Örnek: "Eylül sabahının bu kapanık ve serin gününde bahçenin bütün ağaçları durgun ve karanlık... Havuzların suları, bulutlu gökyüzünün yansımalarıyla kirli bir katran renginde...Neşesiz fıskiyeler havada tutunamıyor. Derinden derine, perişan kuş feryatları, bin tempoda hayvan bağırmaları duyuluyor. İnsan daha kapıdan girerken bir gurbet ve ıstırap bahçesinin eşiğine ayak bastığını anlıyor.” (Ahmet Haşim, Bize Göre) 2 - Nesnel Betimleme (Açıklayıcı Betimleme) Yazarın kendi duygu ve düşüncelerini içermeyen betimlemelerdir. Bu tür bir betimleme yazmakta olan bir yazar anlatıma kendi duygularını katmamaya, yani objektif kalmaya titizlik gösterir. Örnek: “Numaralı maroken koltukları yataklı vagon gibi önceden kiralanan lüks otokarlardan minimini kaptıkaçtılara kadar son derece zengin çeşitler. Kamyonlar vardır ki İstanbul’daki benzin kamyonları gibi alçak kenarlı bir tekneden ibarettir. Yalnız bunlara teneke yerine insan oturtulacağından içlerine bir miktar arkalıksız kahve iskemlesi konmuş, dört köşesine dikilen dört sırığa da bir tente çekilivermiştir.” (R. Nuri Güntekin, Anadolu Notları) İnsanları anlatan betimlemelere portre denir. İnsanın dış görünüşünü anlatan betimlemelere fiziki portre; insanın iç dünyasını, ruhsal yapısını, karakterini anlatan portrelere de ruhsal portre denir. Ruhsal portrelerde görsel ayrıntılar bulunmaz. Ruhsal portreler kişilerin görülebilen özelliklerinden çok karakterlerini betimlerler. + + + + + + + + + Betimleyici Anlatım Nedir ? (Detay) Bu tekniği uygulayan yazarın amacı, okuyucunun görmediği bir görüntüyü, olayı, yeri, okuyucunun kafasında canlandırmaktır. Yazar özellikle görme duyusundan yararlanarak okuyucunun hayalinde sözcüklerle sanki resim yapar. Betimleme özetle, okuyucuya izlenim kazandırmaktır. Bu yöntemde beş duyudan ve hareket öğesinden yararlanılır. Hareket öğesi öyküleme yönteminin de öğesidir. Betimlemelerdeki hareketler birbirinden kopuktur. Neden-sonuç ilişkisiyle birbirine bağlanıp bir olaya yol açmaz. Betimleme paragraflarında sadece bir özel konu ve onun ayrıntıları vardır. Ana düşünce söz konusu değildir. Bir betimlemede olay da varsa, o anlatım yöntemi öyküleme sayılır. Hareketlilik varsa; ancak olay yoksa o zaman anlatım yöntemi betimleme olarak kalır. Betimleme, ilk kez romantik sanatçılarda ortaya çıkmıştır. Çünkü dünya edebiyatında ilk kez onlar gerçek yaşamı, kişileri ve varlıkları ele alma gereği duymuşlardır. Gerçekleri, göz önüne getirebilmek için farklılıkların, ayırt edici özelliklerin belirtilmesi gerekir. Bu da betimleme türünü doğurmuştur. Romantik betimlemeler, daha çok duygulara dayanır. Olaylar ve kişi davranışlarıyla bağlantısı yok denecek kadar azdır. Realistlerin betimlemeleri tümüyle gerçektir. Onlar bir düz ayna gibi yansıtırlar her şeyi. Ayna nasıl iyi kötü, güzel çirkin, doğru yanlış her şeyi gösterirse realist betimlemeler de aynen öyle. Bu betimlemelerin olayların gelişimi ve kişilerin karakterlerinin oluşumuyla doğrudan bağlantıları vardır. Realist yapıtlardan betimlemeleri atarsanız geriye hiçbir şey kalmaz. Örnek: Köyde iki günden beri olağanüstü zamanlara öz-gü bir hal var. Bayram mı? Hayır; çünkü hiç kimse yeni giysilerini giymemiş. Biri mi evleniyor? O da değil. Yalnız herkes işini gücünü bırakmış, şunun bunun evinde, hemen hemen gizli diyebileceğimiz birtakım toplantılar da... Sonra genel bir avarelik, bir kendinden geçiş, gözlerde hiç görmediğim pırıltılar... Konu: Köyün olağanüstü bir anı Bu betimleme, bir öykü havasında; ancak bir olay yok. Bir ana düşünce yok. Hareketli anlatım öyküleme için yetmiyor ve anlatım betimleme aşamasında kalıyor. Örnek: Mehtap, küçük koyu pırıl pırıl aydınlatıyor. Deni-zin ölü dalgaları başından geçenleri kıyıya anlatıyor. Hafif bir meltem, gecenin sıcaklığını bastırmak için tüm soluğunu harcıyor. İkimiz de susuyoruz. Konuşmak yasak sanki... Zaten konuştuğumuz an bu sihirli büyü bozulacak. İç dünyalarımız doğanın görkemiyle bir olmuş. Suskunluğumuzun gürültüsü yetiyor bize. Konu: Mehtaplı bir gecede koy, deniz ve hissettikleri Örnek: Kış, Ada'nın her tarafında yerleşebilmek için rüzgârlarını poyraz, yıldız poyraz, maestro, dramudana, gün doğusu, batı karayel, karayel halinde seferber ettiği zaman; öteki yakada yaz, daha pilisini pırtısını toplamamış, bir kenara, oldukça mahzun bir göçmen gibi oturmuştur. Gitmekle gitmemek arasında sallanır bir halde, elinde bir pasaport, çıkınında üç beş altın, bekleyen bu güzel yüzlü göçmen tazeyi benden başka bu adada seven hemen hiç kimse yoktur diyebilirim. Konu: Yaz bitimi, Ada'ya kışın gelişi Örnek: Barba Vasili, sandalın kıçındaki koltuğu suya bıraktı. Gözü ipte, küreklere asıldı. On dakika sonra arkamızdaki adayı da görmez olduk. Sis, gitgide bastırıyor. Uzaktan uzağa vapur sesleri sağımızdan mı gelir, solumuzdan mı? Yakınlarda, pek yakınımızda bir hışırtı da duyar gibi olduk. Hiçbir şey göremedik ama. Bir vapur sanki burnumuzda gibi acı acı öttü. Konu: Ada'da sis... Örnek: Sabahın 6'sı. Saroz Körfezi kıpırtısız. Kıvrım kıvrım bir sahil... Tahta bir iskele... İskelede tek ayak üstünde duran iki martı ve balık tutmaya çalışan bir babayla bir oğul... Tüm hareketler ağır çekim... Arada bir 'hay anasını' sözleri, umutlanarak açılmış martı ağızları... Konu: Saat 6 sularında Saroz Körfezi kıyıları... Örnek: Kırış kırış bir yüz... Altmış yılın çizgileri... Askerlikten kalma bir kurşun yarası izi... Çukura kaçmış çakır gözler... Dünyanın kahrına dayanmaya çalışan, gelecekten umudu kalmamış bir adam. Konu: 80 yaşındaki bir adamın fiziki ve ruhsal portresi Betimleme, şiirden sonra en zor yazılan bir türdür. Şiirsel bir anlatım, duyarlı bir yaklaşım gerektirir. Kimi usta kalemlerin elinden çıkan betimlemeler bir tablo değerindedir. Betimleme yapabilmek için ayrıntıları gören bir göze, bunu anlatabilecek olağanüstü bir dile gereksinim vardır. Örnek: Cehennem Nisanı'ında beş sandaldık. Güzel bir ocak akşamı… Hava lodos. Denize kırmızı ren¬gin türküsü yayılmış. Çok kaynamış ıhlamur rengindeki yayvan, geniş, ölü dalgalar... Sandallar ağır ağır sallanıyor, oltalar bekliyor, insanlar susuyor... Otuz beş kulaç suyun altındaki derin sessizliğe, dibindeki dallı budaklı kayaların arasına yedi rengin en koyusu girer mi şimdi? Sinağrit Baba döner mi avdan? Pırıl pırıl eleğimsağma rengi pullarıyla ağır ağır, muhteşem bir ilkçağ kralı gibi zengin, cömert, asil ve zalim mantosu ile dolaşır mı kimbilir? Altuni, zümrüdü, incisi, mercanı, sedefi lacivertliğin içinde yanıp yanıp sönen sarayını özlemiş, acele mi ediyordur? Örnek: Buradan (Değirmenoluk'tan) Akçadağ'a kadar öyle kayalık öyle sarptır ki Toros, bir ev yerinden daha büyük toprak parçası görülmez. Ulu çamlar, gürgenler kayaların arasından göğe doğru ağmıştır. Bu kayalıklarda hemen hemen hiçbir hayvan yoktur. Yalnız, o da çok seyrek, akşam vakitleri keskin bir kayanın sivrisinde boynuzlarını, büyük çangallı boynuzlarını sırtına yatırmış bir geyik, bacaklarını gerip sonsuzluğa bakarcasına durur. Örnek: İn cin uyanmadan denizin üstü de boş gibidir. Bir gecebalıkçılı ya da erkenci iki martı sezilir alaca karanlıkta. Amaçsız, kararsız oraya buraya süzülürler. İşgüzar işgüzar kanat çırparken birden durulur, suya konarlar. Ben onları maçtan önce ısınmaya çıkmış çurçur yeden oyuncularına benzetirim. Asıl maç çok sonra başlayacaktır. Kocaman gövdesi ve iri kanatları ile bir kaşıkçıkuşu çok yükseklerde tur atıyor. Uzakta bir takanın patpatı… Kıyıda böcek gagalayan bir denizkırlangıcı... Çöpleri eşeleyen uyuz bir köpek... Örnek: Aşağıdaki parçada yazarın özellikle görme duyumuzdan yararlanarak hayalimizde bir görüntü oluşturduğuna iyice dikkat edelim. Çocuk bir akasya ağacının altına yüzükoyun uzanmış gökyüzünü izlemekteydi. Ayaklarını yukarı kaldırmış bir ileri bir geri sallıyordu. Ağzının kenarındaki otu çiğniyordu. Sırtında yırtık bir keten gömlek, bacağında at ahırı ve ezilmiş yeşil ot kokan bir pantolon vardı. Başını az bir şey bizden yana döndürüp uykulu gözlerle bana baktı. Ağzındaki otu dudağının öbür yanına itip gözlerini kapadı. Yazarın anlattığı görüntü zihnimizde canlandı mı, canlanmadı mı? Evet, canlandı, öyleyse yazar bizim zihnimizde sözcüklerle resim yaptı. Yani betimleme yöntemini kullandı. Şuna da dikkatinizi çekerim ki: yukarıdaki parçada öyküleme tekniğine de yer verilmiş. Bunu göz ardı edemeyiz. Çünkü sıralı olaylar da var. Örnek: Aşağıdaki parça da betimleme tekniğiyle yazılmıştır. Anlatılan mekânın zihnimizde canlanmasına dikkat edin. Kitabevi iki kattan oluşmakla birlikte üst kat satışa henüz arz edilmemiş veya satış dışı kalacak kitapların son durağı olarak kullanılıyor. Tüm heyecan giriş katında, giriş katı yetmiş metrekare dolaylarında ve birkaç metrekarelik bölümü işyeri sahibinin özel odası olarak ayrılmış. Bu insan, nitelikli kitapları seçen, çoğunu okuyan zarif bir kitap tutkunu, Kitabevini orta yaşlı bilge bir beyefendi olan yeğeniyle birlikte yönetiyor. Örnek: Aşağıdaki parça da betimleme tekniğiyle yazılmışır. Yazarın amacı kendinin gördüğü, okuyucunun görmediği bir görüntüyü okuyucunun zihninde sözcüklerle canlandırmaktır. Özellikle görme duyumuza ilişkin ayrıntılara yer verdiğine dikkat edelim. Bir yanımız kuleli, öbür yanımız Vaniköy koruluğu, Yamaçta bir apartman... Yanında yöresinde başka ev apartman yok. Hafif bir yokuşun sonunda, tepede, tek başına, on sekiz daireli, iki bölümlü bir apartman. Salon dediğimiz ön oda sanki bir kaptan köşkü. Karşımızda köprü, ta uzakta Sultanahmet Camii, Ayasofya, Topkapı Saray... Önde Beylerbeyi Sarayı, Çengelköy kıyıları ve Boğaz… Buralarda yaşanmadan bilinmesi, algılanması olanaksız bir başka deniz bu… Okuduğunuz parçada yazarın amacının görüntüyü zihnimizde canlandırmak olduğunu söylemiştik. Yazar amacını gerçekleştirdi, zihnimizde görüntü canlandı. Buradan hareketle bu parçanın anlatım tekniğinin betimleme olduğunu söyleyebiliriz. Örnek: "Kulübenin ardında iki katlı, yaşlı bir bina vardır. Bir bırakılmıştık duygusu taşır, lodosun eskittiği yüzünde camlarda yağmur izi... Gençliğine duyamamıştır. Alt katında kimi işlemez dükkânlar, üst katında ise küçük bir sahil lokantası. Sanki dekorunu ve yemeklerini yıllardır hiç değiştirmemiş bir sahil lokantası... Bu meydandaki her bina, her yol, her ayrıntı denize göre konum almış gibidir; denizle yüzleşir durur." İzlenimsel Betimleme Örneği: Mağaranın ağzında büyük ağabeyim elinde kazma, ortanca kürek, küçük olanı da sönük bir gaz lambası ile beklerdi. Mağaranın içi uzun bir dehlize benzer, etrafta birtakım acayip şeyler varmış gibi görünür, durmadan tepeden damla damlar su sızar, yer daima ıslak olurdu. Ben mağaranın kapısı önünde, bir ayağım içerde, bir ayağım dışarda beklerdim. Güneş ağaçlardaki eriklerin üzerine ışıldardı. Açıklayıcı Betimleme Örneği: "...Akdeniz Bölgesi'nin çatısını Toros Dağları oluşturur. Dağlar bazı yerlerde denize çok sokulur; kayalık ve az girintili çıkıntılı bir kıyı üzerinde dikine inerler. Bazı yerlerde ise kıyı çizgisi ile dağ sınırları arasına Adana Ovası gibi geniş düzlükler girer. Bu bölge özelliğini kendine komşu olan ılık denizden alır. Fakat denizin etkisi yüzey şekillerine ve yükseltiye göre değişir..." Örnek Soru: Yirmi yaşından fazla göstermeyen bir genç, çadırın önünde yan yatırılmış el arabasının üstüne oturmuş saz çalıyordu. Fenerin aydınlattığı alnı, ter damlalarıyla kaplıydı. Sazının sapı, şaşırtıcı bir süratle aşağı yukarı kayan parmaklarının altında bir canlı gibi titriyordu. Tellere vuran sağ eli, küçük fakat kendinden emin hareketler yapıyordu. Gencin eli, sazın gövdesine yaklaştıkça insan, saz ile el arasında gizli fakat çok anlamlı bir konuşma olduğunu sanıyordu. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır? A) Betimleme B) Tartışma C) Açıklama D) Öyküleme E) Karşılaştırma (1995/ÖYS) Yanıt: A Örnek Soru: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde betimleme yoktur? A) Söylenenleri hiç duymuyormuşçasına dalgın, düşünceli bir tavırla işini yapmayı sürdürdü. B) Artık bahar geldi derken birdenbire hava bozmuş; damlar, sokaklar, kırlar karla örtülmüştü. C) Az konuşan, doğruyu söyleyen, söylediğini tartan bir insandı. D) İçli, çok duygulu bir adamdı, konuşurken hem ağlar hem ağlatırdı. E) Benim gibi babamın da dedemin de çocukluk ve ilk gençlik günleri bu konakta geçmişti. (1993/ÖYS) Yanıt: E Not: Betimleme bir anın fotoğrafını ortaya koymak idi. Bir manzaranın ya da kişinin fotoğrafı çıkarılabilir. Öyküleme tekniğinde ise anahtar kavram kameradır. Birbirini takip eden durum ve olaylar ancak kamera ile tespit edilip aktarılabilir. Öyküleme tekniğinde eylemlerin, olayların devamlılığı söz konusudur.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Tugcedogus

    • 2020-09-04 10:14:04

    Cevap :
    Sözlükte ANLATIM TÜRLERİ Nedir:
    Her anlatımın; gerçekleştiği bağlam içinde ayrı bir bütündür. Anlatım, dil bilgisi kuralları ve anlam ilişkisi ile birbirine bağlanan cümle ve paragraf adlı birimlerden oluşur. Edebî türler veya metin türleri olarak bilinen yazılarda farklı anlatım birlikleri bir araya gelir. Bir hi­kâyede betimleme, açıklama, tanıtma amacıyla yazılmış parçalar öyküleme (hikâye etme) çevresinde birleştirilir. Makale adlı türde; açıklama, tanımlama, tartışma, öğretme, anlatım biçimleri birlikte kullanı­labilir. Anlatımın gerçekleşmesinde iletişime katılan öğelerin, anlatımın amacı, alıcıda uyandırılmak iste­nilen etki ve anlatıcının anlatılan husus veya obje karşısındaki tavrı anlatım türünü belirler. İçinde yer alacağı, kendisinden daha geniş metnin varlık sebebi ve özellikleri, anlatımın gerçekleşmesinde izle­necek yolun belirlenmesinde rol sahibidir Öyküleyici anlatım, betimleyici anlatım, göstermeye bağlı anlatım, öğretici anlatım, açıklayıcı an­latım, kanıtlayıcı anlatım, tartışmacı anlatım, coşku ve heyecana bağlı anlatım, destansı anlatım, acı ve hüzün verici anlatım, düşsel anlatım, mizahî anlatım, emredici anlatım, söyleşmeye bağlı anlatım, gelecekten söz eden anlatım vb. anlatım türlerinden söz edilebilir.

    Öyküleyici Anlatım:


    Bu anlatımda amaç; olayı okuyucunun gözü önünde canlandırmak, anlat­mak istenileni bir olay içerisinde vermektir. Öyküleyici anlatımda olaylar oluş haline uygun olarak bir dizi halinde verilirse birbirine bağlanır. Öyküleme, tasarlanan ya da yaşanan bir olayın anlatımıdır. Roman, hikâye ve masalların anlatımı öyküleyici anlatım biçimindedir. Öyküleyici anlatımda olay, kişi, zaman, mekân ve anlatıcı ortak öğelerdir. Her öyküleyici anlatım­da anlatılacak, nakledilecek veya gösterilecek bir olay veya olay örgüsü ve bir anlatıcı bulunur. Sanat metinlerinde anlatıcı kurmaca kişi, öğretici öyküleyici metinlerde ise gerçek bir kişidir. Öyküleyici metinlerde anlatıcının anlattıklarını nereden ve nasıl öğrendiği metinden ve ifadelerden anlaşılır. Bu me­nlerde anlatıcı, yaşayan veya yaşamış bir kişidir.

    Betimleyici Anlatım:


    Betimleme en yalın biçimiyle sözcüklerle resim çizme işidir. Varlıkların nite­liklerini, bu varlıkların duyularımız üzerinde uyandırdıkları izlenimleri belirtmektir. Betimleme nesnele­rin, varlıkların, belirgin özelliklerini tanıtıp göz önünde canlandırmaktır. Bu anlatımda okuyucunun çe­şitli duyularına seslenilerek anlatılan varlıkla ilgili izlenim kazanılması amaçlanır. Bu amacın gerçek-eşmesi için titiz bir gözlem gerekir. Gözlem sırasında ayırt edici özelliklerin anlatılmasına özen gösterilir. Ruh çözümlemeleri de betimlemedir. Ancak buna "tahlil" denilir. Bu betimlemelerde betimlenecek nesne ve görünüşün, adı söylenerek veya sezdirilerek betimlemeye başlanır. Nesne ve görünüşün bir mekâna yerleştirilmesi bu anlatım türünde çok önemlidir. Bilgi veren, gerçeği yansıtan sanat ve simgesel işlevi olan betimlemelerden de söz edilebilir. Bu betimlemeler belgesel metinlerdir, gerçeği yansıtan betimlemeler yaşanmış olayların sahnesini tanıtan yazılardır, sanatsal betimlemeler olayın sahnesini veya aksesuarını yansıtır. Simgesel betimlemelerde, okuyucunun yorumuyla betimlenen şeye ulaşılabilir; anlatma esasına bağlı metinlerde kahramanın ruh hâlini ve mizacını yansıtan betimlemeler bulunmaktadır.

    Coşturucu Anlatım:


    Coşturucu anlatımda "ben" ve "biz" zamiri hareket noktası durumundadır. Bu tür anlatımlarda heyecan, mutluluk veya mutsuzluk ifade eden; dinî duyarlılık, derin düşünce, yü­celtme gibi hâlleri dile getiren söz öbeklerinin kullanıldığı görülür.

    Destansı Anlatım:


    Destansı anlatımda tarihî olay ve kişiler olağanüstü bir şekilde anlatılır.

    Emredici Anlatım:


    Emredici sözlü ve yazılı anlatım okuyucuyu bir iş yapmaya, bir eylemde bulunmaya, bir davranışı gerçekleştirmeye zorlar. Alıcı durumundaki okuyucu veya dinleyici kendisine söyleneni yerine getirip getirmemek durumundadır. Bu anlatım türünde emir, telkin, öneri ifade eden kelime ve kelime gruplarının çok kullanıldığı görülür. Bu tür metinlerin öğretici ve açıklayıcı yönleri de bulunmaktadır.

    Öğretici Anlatım:


    Öğretici metinler açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla yazılır. Öğretici metinlerde söz sanatlarına, dilin bünyesine mal olmamış yan anlam ifade eden kelime ve kelime grup­larına yer verilmez. Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucunun verilen bilgiyi kav­rayabilecek birikime sahip olması gerekir.

    Açıklayıcı Anlatım:


    Açıklayıcı yazılar; sorunu ortaya koyan cümle veya cümlelerle başlar; soru­nu çözümleyen açıklamalar, örnekler, karşılaştırmalar ile devam eder, özetleyici veya yargı bildiren ifadelerle sonuçlanır. Açıklayıcı anlatımda dilin göndergesel işlevi ve kelimelerin gerçek anlamlarında kullanılmasına özen gösterilir, ifadelerin kesin ve açık olması çok önemlidir. Açıklayıcı metinlerde tanımlama, açıklayıcı betimleme, sınıflandırma; örneklendirme, benzerlik ve karşıtlardan yararlanarak metinler düzenlenir.

    Tartışmacı Anlatım:


    Okuyucuyu veya dinleyiciyi istenilen davranış ve düşünce biçimine yönelt­mek amacıyla başvurulan bir anlatım biçimidir. Bu anlatım biçimiyle okuyucunun sahip olduğu düşün­cenin değiştirilmesi amaçlanır. Yani amaç düşünce ve konularda değişiklik yapmaktır. Tartışmada yazar veya konuşmacı yeteneği, bilgisi ve deneyimiyle kendince bir yöntem belirler.

    Kanıtlayıcı Anlatım:


    Ortaya atılan herhangi bir konu, düşünce, görüş veya yargıyı okuyucuya (veya dinleyiciye) kabul ettirmek için başvurulan anlatım biçimine kanıtlama (ispat yoluyla anlatım) denir. Bu anlatım biçimi -genellikle- makale, deneme, fıkra, eleştiri gibi yazılı türlerle; konferans, açık oturum, münazara gibi sözlü kompozisyonlarda kullanılır. Kanıtlamada önce, kişiye ait düşünceler (yargılar, kanaatler ...) ortaya konur, sonra bu kanaatle­rin doğruluğunu ispatlayacak delillerden, belgelerden de yararlanılarak dinleyici veya okuyucu ikna edilir. Bu anlatım biçiminde bir başka üslûp olarak da önce yazarın katılmadığı zıt düşünceler söylenir sonra bunların yanlışlığı belgeleriyle ispatlanır.

    Düşsel (Fantastik) Anlatım:


    Fantastik metinler, gerçek dışı ve düşsel nitelikteki olgu ve olu­şumları anlatan metinlerdir. Büyük ölçüde bireysel istek ve kaprislere göre biçimlenmiş, amacı somut bir işlevi yanıtlamak olmayan, özellikle genel-geçer eğilimlere uymayı yadsıyan her tür sanatsal ürün, tutum ve davranışa fantezi denir. Fantastik, soyutlaştırma yüzey ya da hacim sanatlarında gerçek varlıklara gönderme yapan betilerin tanınamayacak derecede yalınlaştırılmasıdır. Düşsel (Fantastik) metinlerde,..hayale sığınma ve yaşanılan gerçeklikten kaçış söz konusudur.

    Gelecekten Söz Eden Anlatım:


    Bu tür metinler gelecekten söz eden metinlerdir. Ütopya metin­lerini de bu gruba dahil edebiliriz. Bu tür metinlerde gelecek zaman bildiren sözler ve gelecek zamanlı çekimli fiiller kullanılır.

    Söyleşmeye Bağlı (Diyalog) Anlatım:


    Sohbet, diyalog, mülakat adı verilen metinler söyleşme çevresinde oluşur. İç konuşma (monolog) da söyleşmeye dayanır. Günlük hayat, roman, hikâye ve tiyatrolarda karşılıklı konuşma (diyalog) ve ikiden fazla kişinin konuşmasına bağlı metinler, söyleşme anlatım türü çevresinde oluşur.

    Mizahî Anlatım:


    Mizaha hayatın hemen her öğesi girer. Ancak başkalarına aktarıldığında bir forma girerek edebiyata yansır. Söz olarak doğan mizah yazıya geçirildiğinde edebi bir kimliğe bürü­nür. Mizah kavramı güldürme amacının yanı sıra dolaysız olarak yergiyi ve öfkeyi de içerir. Mizahın sınırları ironiden sövgüye kadar uzanır. Mizahın geniş bir anlatım ve içerik alanı vardır. Öfkenin, düş­manlığın dışa vurulduğu, toplumsal eleştirinin dile getirildiği önemli bir edebiyat türüdür. Mizahta abartma, ironi gibi ince zeka ürünü yöntemlerin yanı sıra aşağılamalar da vardır. Mizah, düşüncelerin nükte, şaka ve takılmalarla süslenip anlatıldığı bir söz veya yazı çeşididir. Bu anlatımda ses, hareket, konuşma, görünüş taklitlerinin rolü çok büyüktür.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.