Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Ahmet Mithat Efendi'nin Sanat Anlayışı

Ahmet Mithat Efendi'nin Romanlarının anlayışı nedir romanlarının özellikleri nelerdir

Bu soruya 3 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Admin

    • 2016-01-04 14:48:32

    Cevap : AHMET MİTHAT EFENDİ (1844-1913)
    1. Tanzimat Edebiyatının EN POPÜLER(HALKÇI) EN ÜRETKEN YAZARIDIR.
    2. Tanzimat Edebiyatında halk üzerinde en çok etkili olan sanatçıdır. Halka okuma alışkanlığı kazandırmaya çalışmıştır. Bunda başarılı olmuştur. “Sanat toplum içindir.” anlayışını benimsemiştir.
    3. Eserleriyle toplum için “hace-i evvel”(ilk okul hocası) olmuştur. Türk edebiyatında onun kadar eser veren başka bir sanatçı yoktur; bu nedenle “yazı makinesi” olarak tanınır.
    4. Ahmet Mithat’a göre; edebiyat bilginlerin daha önce araştırıp bulduklarını halka yayan bir araçtan başka bir şey değildir. Eserlerinde halkın anlayabileceği sade bir dil kullanmıştır.
    5. Roman, makale, öykü, anı, tiyatro, gezi, tarih, hukuk, felsefe, coğrafya, ziraat, iktisat gibi birçok alanda eser vermiştir.
    6. Romanları teknik açıdan kusurludur. Olayın akışını kesip araya girerek bilgi verir; gereksiz açıklamalar yapar. Tarih, polisiye, macera, aşk, yanlış Batılılaşma ve cariyelik gibi birçok konuda roman yazmıştır. Romanların isimleri bile konuları hakkında bilgi vermiştir. 7. Olaylar bazen yazarın hiç görmediği yerlerde geçer.
    8. “Halk için roman” çığırını edebiyatımızda o açmıştır.
    9. Romantizm akımının etkisinde kalmıştır.
    10. Öykü ve romanlarında meddah tekniğinden yararlanmıştır.(olayın akışını kesip bilgi verme)
    11. Türk edebiyatında ilk öykü örneklerini vermiştir. (Letaif-i Rivayet)
    12. Gazetecilik yönü de vardır. Tercüman-ı Hakikat, Bedir, Devir gazetelerini çıkarmıştır. Dağarcık ve Kırkambar adlı dergileri de çıkarmıştır.
    13. Servetifünun yazarlarını eleştirerek onlara Dekadanlar (soysuzlaşmış) adını takmıştır.
    14. Evinde kurduğu küçük bir matbaada eserlerini basmıştır.
    15. “Esrar-ı Cinayet” adlı romanı edebiyatımızda ilk polisiye roman sayılır.

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2016-01-04 14:50:59

    Cevap : Kısaca;
    1. Tanzimat Edebiyatının her iki döneminde yer almıştır. Sanat anlayışı bakımından birinci döneme yakındır.
    2. Tanzimat Edebiyatında halk üzerinde en çok etkili olan sanatçıdır. Halka okuma alışkanlığı kazandırmaya çalışmıştır. Bunda başarılı olmuştur. “Sanat toplum içindir.” anlayışını benimsemiştir.
    3. Eserleriyle toplum için “hace-i evvel” olmuştur. Türk edebiyatında onun kadar eser veren başka bir sanatçı yoktur; bu nedenle “yazı makinesi” olarak tanınır.
    4. Ahmet Mithat’a göre; edebiyat bilginlerin daha önce araştırıp bulduklarını halka yayan bir araçtan başka bir şey değildir. Eserlerinde halkın anlayabileceği sade bir dil kullanmıştır.
    5. Roman, makale, öykü, anı, tiyatro, gezi, tarih, hukuk, felsefe, coğrafya, ziraat, iktisat gibi birçok alanda eser vermiştir.
    6. Romanları teknik açıdan kusurludur. Olayın akışını kesip araya girerek bilgi verir; gereksiz açıklamalar yapar. Tarih, polisiye, macera, aşk, yanlış Batılılaşma ve cariyelik gibi birçok konuda roman yazmıştır. Romanların isimleri bile konuları hakkında bilgi vermiştir. Olaylar bazen yazarın hiç görmediği yerlerde geçer.
    7. “Halk için roman” çığırını edebiyatımızda o açmıştır.
    8. Romantizm akımının etkisinde kalmıştır.
    9. Öykü ve romanlarında meddah tekniğinden yararlanmıştır.
    10. Türk edebiyatında ilk öykü örneklerini vermiştir. (Letaifi-Rivayet)
    11. Gazetecilik yönü de vardır. Tercüman-ı Hakikat, Bedir, Devir gazetelerini çıkarmıştır. Dağarcık ve Kırkambar adlı dergileri de çıkarmıştır.
    12. Servetifünun yazarlarını eleştirerek onlara Dekadanlar (soysuzlaşmış) adını takmıştır.
    13. Evinde kurduğu küçük bir matbaada eserlerini basmıştır.
    14. “Esrar-ı Cinayet” adlı romanı edebiyatımızda ilk polisiye roman sayılır.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2016-01-04 14:52:42

    Cevap : AHMET MİTHAT’ IN EDEBİ KİŞİLİĞİ:
                  Ahmet Mithat, Tanzimat devrinin en popüler yazarıdır. Nesrin bütün tür ve konularında çok sayıda eserler vermiştir. Şinasi’den sonra Batı ruhuyla yoğrulmuş bir yazardır. Avrupa medeniyetini ve milliyet fikrini idrak eder. Halka ve Türkçülüğe yönelir. Okutmak ve öğretmek ilkesi, halkı Avrupa medeniyeti seviyesine yükseltmek amacına yöneliktir. Bu anlayışla Batı klasiklerinin dilimize kazandırılması gerektiğini savunur.
                 
                  Halk için yazmış olmasından ötürü, halk yazarı olarak nitelendirilir. O, geniş halk tabakalarını okutmak, okutabilmek için, halkın nabzını elinde tutmayı başarmış, halk dilini kullanarak öğreticilik görevini yerine getirmiştir. Kalemini halkın eğitimi için kullanır. Bu yüzden, sanatı ikinci plana iter. Kullandığı dil, amacına uygunluk gösterir. Eserlerindeki sade diliyle dikkat çeker. Halka yakınlığı ve onları aydınlatmaya çalışması nedeniyle “hace-i evvel” (ilk öğretmen) kabul edilir. Akla gelebilecek her türlü konularda halka bilgi ve ders vermeye çalışır. Sürekli okur, yazar ve okutur. Halkı göz önünde tutarak halka yararlı bilgiler sunar. Halk arasında okuma hevesini ve merakını uyandırır. Çok okuyup yazdığı için kendisine “On iki beygir kuvvetinde bir yazı makinesi” denmiştir.   
                 
                  Ahmet Mithat, ilk gazetecilerimizdendir. “Tuna, İbret, Devir, Bedir, Ceride-i Askeriye, Basiret ve Tercüman-ı Hakikat” gibi gazetelerde çalışır. Gazetecilikten yetişen bir yazar kimliğiyle karşımıza çıkar. Edebiyatımızda hikâyeci, romancı ve gazeteci olarak isim yapar. 1879 – 1908 yılları arasında yayın hayatında hizmet veren “Tercüman-ı Hakikat” gazetesi, Muallim Naci, Ahmet Rasim ve Hüseyin Rahmi gibi yazarların yetişmesine yardımcı olur. Bu gazete, adeta yazarlar için bir yuva özelliği taşır.
                 
                  Ahmet Mithat, her şeyden önce bir gazeteci olarak dikkati çeker. “Tuna” gazetesinden “Tercüman-ı Hakikat”e kadar uzanan yazı hayatında halkı ilgilendiren bilgileri aktarma görevini üstlenir. Yazı yazmada sıkıntı çekmeyen yazarın dili, bir gazeteci dilidir. Geniş bir muhayyileye ve sağlam bir hafızaya sahiptir. Bütün edebi ve fikri eserlerinde Doğu ve Batı medeniyetlerini karşılaştırır, bir süzgeçten geçirir ve senteze ulaşmaya çalışır. Bu amaçla roman, hikâye, tiyatro gibi eserleriyle ve diğer yazılarıyla okuyucuya ulaşır. Ahmet Mithat, Şark ilimlerini ve felsefeyi öğrenmiş bir yazardır. Hakiki İslamlığı anlatan “Nizam-ı İlm ü Din” adlı -dört cilt- eserini yazar. Maneviyatçı olan Ahmet Mithat, maddeciliğe karşıdır; bunu “Ben Neyim?” adlı eseriyle ortaya koyar. Felsefe yerine hikmeti tercih eden Ahmet Mithat, Alman filozofu Shopenhauer hakkında yazdığı esere “Şopenhaver’in Hikmet-i Cedidesi” adını verir.
     
                  Halit Ziya’ ya göre, Türk fikir hayatında ilk defa onunla Batı’nın felsefe problemleri üzerinde düşünmeye başlanır. O, gençlik çağında yayınladığı yazılarında birtakım materyalist ve pozitif bilgiler benimsemiş, fakat zamanla daha spiritalist görüşleri desteklemiştir. Buna paralel olarak İslam ahlakına ve doktrinine gittikçe artan bir bağlılık göstermiştir.
                 
                  Ahmet Mithat’a göre, roman ve tiyatroya, önce Batı’yı taklit yoluyla başlamak, daha sonra mahalli ve milli karakter vermek gerekir. Ahlak yönünden ise kendi milli ve içtimai gerçeklerimiz yansıtılmalıdır.
                  Ahmet Mithat, kendi amacı için tarih yazan bir şahsiyettir. Dünya tarihi olarak “Kâinat” adlı bir eser yazar. Bunu aktüel tarh eseri olan “Üss-i İnkılâp” ve “Zübdetü’l-Hakayık” izler. Osmanlı tarihine dair üç ciltlik “Mufasal” ı kaleme alır.
     
                  Ahmet Mithat , “Tuna ve Zevra” gazetelerindeki makalelerinden sonra, hikâyeleriyle edebiyat alanında kendini gösterir.  Kıssalardan oluşan hikâyelerini Bağdat’ ta iken, “Kıssadan Hisse” adı altında yayımlar. Daha sonra 1894 yılına kadar yazdığı yirmi sekiz hikâyeyi “Letaif-i Rivayat” adıyla ayrı ayrı çıkarır. Bu hikâyeleri, “Meddah hikâyeleri” şeklinde düzenler. Hikâye anlatma sistemi olarak, bizim eski meddahlar yöntemini kabul eder. Edebiyat geleneğimizden yararlanır. Ortaoyunu, Karagöz, Meddah hikâyelerinden tahkiye ve diyalog tarzlarında istifade eder. Halk diliyle yazılan bu hikâyeler, ders verici, güldürücü nitelik arz eder, okuyucuyla senli benli konuşmalarla tamamlanır. Ananevi halk hikâyeciliğine ve hikâyecilerine çok sıkı bağlarla bağlıdır. Bu yüzden çağdaş meddah kimliği taşır. Ahmet Mithat’ ın üslubu esnaf kahvelerinde dinlemiş olduğu meddah hikâyelerinin devamı niteliğindedir. Sık sık kullandığı “deyip de geçmeyelim” gibi ifadelerin kaynağı buradan gelir. Tanpınar, Ahmet Mithat Efendi’ nin bütün eserlerini “bir halk okuma odası” kabul eder. Vakaları halkın merakını çeker, tasvirlerde yorucu olmaz, nükte ve esprileri halkın seviyesine uygundur. Halkı meraka ve hayrete düşürür. Okuyucuya öğretir, onları yetiştirir, güldürür ve sevindirir. Yerine göre onlara öğütler de verir. Çevresindeki ilginç konuları hikâye ve romana aktarır. Atasözlerini, fıkraları hikâyeleştirir. Batının roman ve hikâyelerinden yaralanır. Dilin sadeliği, örf ve âdeti, halk deyimleri, canlı konuşma ve anlatımıyla edebiyatımızda seçkin bir yer alır. Büyük okuyucu kitlesini kendisine bağlamayı başarır, popüler ansiklopedik bir yazar olarak ilgi görür. Devrinin en çok okunan yazarlarından olur.
     
                  Edebiyatımızda hikâye ve roman türünün Batılı anlamda ilk örneklerini Ahmet Mithat verir. Halkı bilgilendirmek amacıyla eserlerinde sık sık konu dışına çıkar, tarih, coğrafya, fen gibi konularda bilgi verir. Her eserinde “kıssadan hisse” çıkarır, toplumsal bir yarar sağlamaya çaba gösterir. Hikâyeciliği ve romancılığı, halk hikâyeciliğinden Batı hikâyeciliğinin çeşitli akımlarının metotlarını –sistemsiz olarak- bulmak mümkündür.
     
                  Ahmet Mithat, Namık Kemal’ in “Vatan yahut Silistre” oyunun tesiriyle tiyatroya yönelir. “Eyvah, Açık Baş, Çengi, Siyavuş, Çerkez Özdenleri” gibi piyesler yazar. Buna rağmen, Onun yazı faaliyetlerinin en esaslı yanını, hikâyeciliği ve romancılığı teşkil eder. Romancılığı, Rodos’ ta sürgünde iken, Alexandre Dumas Pere’ in Monte-Cristo’ sunu tanziren yazdığı “Hasan Mellah” ile başlar. Son romanı “Jön Türk” ile tamamlanır. O, gerçek anlamıyla bir halk romancısı olarak, edebiyatımızda yerini alır. Edebiyatı toplum hizmetinde kullanan yazarın romanlarında esas olarak, Alexandre Dumas Pere’ e dayanan “popüler-romantik” çizgiler görülür. Ahmet Mithat, masaldan romana geçişi sağlayan ve okuyucunun ilgisini çekmeyi başaran bir sanatçıdır. Ahmet Mithat’ a göre, “Görebilen göz için, hayat her muhayyileden zengindir. İlhamı muhayyilesinden alan muharririn, dünyayı anlatmaya çalışan âmâdan farkı yoktur.”. Onun romanlarında ya kendisi yahut bir dostu vardır. Konuları genellikle, ya kendi başından, ya da bir dostunun, bir tanıdığının başından geçen olaylar ve maceralardır. Görmediği hiç bir âlemi, hatta hiç bir yeri anlatmak istemez. Romana malzeme olacak yerleri gezerek görür, o mekânda yaşar, sonra kullanır. Romanlarında mekân olarak İstanbul’ un sınırlarını aşmaz. Sözgelimi “Henüz On Yedi Yaşında, Taaffüf, Müşehadet, Felatun Bey ile Rakım Efendi” gibi romanlarında, figürler halktan alınmış, sahneler hayattan seçilmiş ve günlük hayat tasvirlerine yer verilmiştir. Buna rağmen, Ahmet Mithat bu romanlarında İstanbul’ un semtlerinden dışarı çıkmaz, alaturka ve alafranga âlemlerde takılıp kalır. Amacı, halka hoşça vakit geçirtmek, onları eğlendirmek ve ahlaki ölçüler içerisinde uyarmaktır. Bu konudaki düşüncelerini şöyle ifade eder:
     
                  “Roman, garip ve latif bir vakanın hikâyesinden ibaret değildir. O vaka, elbette fenlerden birisine, sanatlardan bir kaçına, felsefenin bazı kaidelerine, coğrafyanın bir faslını teşkil eden bir memlekete, tarihin bir fıkrasına ilgili olur ki, onlara dair verilen izahat, okuyucuların malumat ve vukuf dairesini genişletir.
     
                  Romanda maksat; fikren seyahat yaptırmak, İstanbul’ da köşelerde bucaklarda dolaştırmak, alaturka âlemlerde gezdirmek, alafranga âlemlerde eğlendirmek, beşeriyetin hiçbir yerde, hiçbir zaman yakasını kurtaramadığı felaketleri gösterip gönüllere yufkalık vermek, yine beşeriyetin hiçbir yerde kendisini kurtaramadığı türlü gariplikleri gösterip kahkahalarla güldürmektir”.
     
                  Ahmet Mithat’ a göre, “Roman, bir insan topluluğu içinde görülen hallerden birisini ya da kimilerini kâğıt üzerinde koymaktır.” Roman, genel ahlakın tayin ettiği yaşantılar içinde oluşur. Avrupa’ nın romanı nasıl kendine ait ise, bizim de romanımız kendimize ait olmalıdır. Avrupa’ nın kendi hayatımıza uymayan romanlarını örnek almamız yanlıştır. Milli bünyemize uyan romanı esas almalıyız. Milletin örf ve adetleri, inanç ve davranışları romanı şekillendiren önemli unsurlardır. Roman milletle bütünleşmelidir. Millet başka, roman başka olmamalıdır.
     
                  Ahmet Mithat, çevirmelerin Avrupa kültür ve yaşayışıyla Osmanlı kültür ve yaşayışını çok iyi bilmeleri gerektiği görüşündedir. Roman çevirisini alışılmışın dışında algılar; bu yüzden, çevirilerinde uyarlama yoluna gider. Bu tutum Onu, sevdiği bir romana yaklaşan çizgide romanlar yazmaya götürür. Çeviri romanla, yazdığı romanlar arasında bir aylık görülmez. Çevirilerinde, bir özetleme dikkati çeker. Ahmet Mithat, klasiklerin dilimize kazandırılmasını ister. Böylece Türk halkı, Onun çeviri ve telif eserlerinde Batı’ nın iyi yanlarını görür ve tanıma imkânı bulur.
     
                  Edebi eser yazmak endişesi taşımayan Ahmet Mithat, sanat ve üslup endişesine kapılmaz. Halkı eğitmek düşüncesiyle kendine has bir roman anlatımıyla karşımıza çıkar. Olayların akışına müdahalesi, ansiklopedik bilgiler aktarması, kendi görüş ve düşüncelerini belirtmesi ve bir meddah hikâyesi havasında belirmesi, bu yüzdendir.
     
                  Ahmet Mithat’ ın romancılığını, değerlendiren Mehmet Kaplan, bu konuda şunları söyler: “Ahmet Mithat Efendi romanlarında o devir Türk toplumunun kıymet hükümlerine, hayat görüşüne uygun müspet ve menfi tipler yaratmıştır. Bu tipler, çoğu kahramanları adlarıyla canlandıran sabit karakterli şahıslardır. Mithat Efendi, çok daha zıt karakterleri karşılaştırarak, Karagöz ve Ortaoyunu’ nda olduğu gibi konuşturur ve daima kıssadan hisse çıkarmaya çalışır. “Kaplan’ a göre, Ahmet Mithat’ ın gayesi, sıkmadan, sohbet ederek, eğlendirerek okuyucusuna ahlak ve medeniyet dersi vermektedir. Bu davranış onu bir hayli geveze yapar. Kaplan, Ahmet Mithat’ ta kompozisyon ve üslup endişesi olmadığını söyler.
     
                  Ahmet Mithat, bir kısım olaylarını günlük hayattan (Henüz On Yedi Yaşında), bir kısmını da olağanüstü durumlardan (Hüseyin Fellah, Çengi, Dünyaya İkinci Geliş) alır. Yerli hayat sahneleri “Müşehadet” adlı romanında dikkati çeker. İlk romanlarında romantizmin, sonraki romanlarında ise, realizmin ve natüralizmin etkisinde kalır.
     
                  Ahmet Mithat, realizm ve natüralizm etkisinde yazılan romanların yanında romantizme yer veren romanların daha güzel olduğu düşüncesindedir. Ona göre, bu akımlar arasındaki belirgin fark, anlatılan şeylerde ve yazarın bakış açısında görülür. Romantizmin beşeri güzellikleri esas aldığını, realizm ve natüralizmin ise, kötülükleri ve çirkinlikleri göstermeye çalıştıklarını söyler. Romanda faydacı anlayışı benimseyen Ahmet Mithat; romanın, insanlara, hayata nasıl bakacaklarını öğretmek ve güzelliği sevdirmek için yazdığını ifade eder. Ahmet Mithat’ a göre roman, yalnızca eğlendirmemeli, aynı zamanda öğretmelidir. Bu bakımdan, romanın realisti, natüralisti olmaz; roman romandır. Aslında bir romanda bu akımın izleri vardır. Hangi akımın etkisinde yazılırsa yazılsın, romanın mutlaka “hayali” olduğu görüşündedir. Hayali, edebiyatın esası kabul eder. Muhayyel olan şeyi tasvir etmenin roman olduğunu söyler.
     
                  Önceleri macera romanları yazan Ahmet Mithat, okuyucu seviyesini dikkate alarak yarı realizme yönelir. Sonradan natüralist romanları kaleme alır. “Hasan Mellah” ve “Haydut Montari” gibi romanları, hayal gücü geniş romanlardır. Okuyucusunu dikkate alan Ahmet Mithat, kademe kademe basitten zora doğru gider. Bunu, okuyucuyu yetiştirmek için, bilerek yapar.
     
                  Ahmet Mithat, değişik türlerde romanlar yazmıştır: Alexandre Dumas Pere tarzında macera romanı (Hasan Mellah, Hüseyin Fellah, Dünyaya İkinci Geliş), Jules Verne tarzında fen ve gezi romanı (Acab-i Âlem, Ahmet Metin ve Şirzad), tarihi roman (Arnavutlar-Solyotlar, Yeniçeriler, Süleyman Musuli), polisiye roman (Haydut Montari, Esrar-ı cinayet, Hayret), realist roman (Felatun Bey ile Rakım Efendi, Karnaval, Henüz On Yedi Yaşında) ve Emile Zola tarzında natüralist roman (Müşehadet, Taaffüf)…
     
                  Ahmet Mithat, Tanzimat’ tan sonra da devam eden esaret müessesini “Esaret, Firkat, Hasan Mellah, Dünyaya İkinci Geliş” adlı hikâye ve romanlarında tenkit eder. Kadınların da erkekler gibi okumalarını ve çalışmalarını “Felsefe-i Zenan, Diplomalı Kız” hikâyelerinde işler. Batı medeniyetin etkisinde kalan, fakat kozmopolitlikten kurtulamayan yarım aydınlara karşı, Batı medeniyetini kavrayan ve milli benliğini koruyabilen gerçek aydınları “Felatun Bey ile Rakım Efendi, Karnaval, Vah!” adlı eserlerinde ele alır. “Felatun Bey ile Rakım Efendi” de Felatun Bey’ in karşısına çıkarılan Rakım Efendi, alafrangalığa karşı halkın içinden yetişmiş bir genç olması bakımından ilgi çeker. Rakım Efendi, batılılaşma sürecinde çağdaş Türk gencini temsil eder; yenileşmeye açık ve gerçekçi bir tip olarak karşımıza çıkar.
     
                  Ahmet Mithat, “Teehhül, Mihnetkeşan, Firkat” ve “Çengi” romanlarıyla Türk romanının gelişmesine katkıda bulunur. Romanlarında kendi kişiliğini gizlemez, sık sık okuyucuya “ey kari! , ey karie!” diye seslenir. Okuyucuya kendi görüş ve düşüncelerini aktarır. Yerine göre, okuyucuyla karşılıklı sohbet eder. Onun vakaya üçüncü bir şahıs olarak karışması, şahsi düşüncelerini söylemesi, okuyucuya sorular sorup onları yine kendisinin cevaplandırması, meddah tekniğiyle yakından ilgilidir. Meddah tesiri, özellikle tahkiyede ve üslupta çok belirgindir. “Karı Koca Masalı” adlı eseri, meddah hikâyesi özelliği taşır. Romandaki kişilere müdahale eden yazar, olayın akışına karışır; okuyucuyu eğitmek amacıyla bilgiler verir. Eserlerinde genellikle hak, kuvvet ve adalet fikri üzerinde durur; hak ve adalet mutlaka üstün gelir. Romanlarında ahlak gayesi güder. “Ahlak için, fazilet için, terbiye için roman” ilkesini işletir. Genellikle eserlerinin sonunda bir “kıssadan hisse” çıkaran yazar, romanlarının sonunda iyileri mükâfatlandırır, kötüleri cezalandırır. Eserlerinde meselelere çözüm getirir. Batı’ yı düşünce bakımından benimser. Batı’ yı züppelik ve alafrangalık şeklinde algılayanları yerer. Çok yazmasına rağmen, tekrara düşmeden yazar. Sevdiği romanlara benzer romanlar yazar: Monte Cristo’ ya karşı Hasan Mellah’ ı, Donkişot’ a karşı Çengi’ yi, Jules Verne’in romanlarına karşı Ahmet Metin ve Şirzad’ ı… Onun romanlarında olaylar, az görülebilecek türdendir. Ahmet Mithat’ ta yaratma ve hayal gücü önemlidir. Romanı çekici ve sevimli hale getirebilmek için elinden geleni yapar. Olaylarını kendi zamanından seçer. Romanlarında zengin bir şahıs kadrosu görülür. Bu şahıslar, silik kalırlar; canlı tipler azdır. Bunlar da mübalâğlı olarak anlatılır. “Dürdane Hanım” ve “Hasan Mellah” romanlarında şahıslar destan ve masal kişilerini andıracak ölçüde olağanüstüdürler.
     
                  Ahmet Mithat eserlerinde pek az Arapça, Farsça kelime ve deyimler kullanmıştır; açık ve dümdüz Türkçe yazar. O, Arapça ve Farsça’ dan kelime, tamlama ve kurallar alınmasına karşıdır. Bir kelimenin Türkçesi varken, onun yerine Arapça ve Farsça bir sözün kullanılmasını istemez. Konuşma dilinin yazı dili haline getirilmesini arzular. Ahmet Mithat 1324 yılında Türk Derneği’ nin kurucuları arsında yer alır. Türk tarihi ve etnografyasına ilişkin düşünceleriyle ilgi toplar. Afrika’ da yaşayan birtakım topluluklarında Türk olduğunu savunur. Ahmet Mithat, dilin sadeliği bakımından, yabancı unsurlardan uzaklaşmayı gerekli görür. “Halkın anlayabileceği dilde yazmak” gerektiği düşüncesinden yanadır. Kendisinden önce bu ilkeyi benimseyen, fakat yeterince uygulayamayan Şinasi, Ali Süavi ve Ziya Paşa’ yı izler.
     
                  Ahmet Mithat, halka okuma merakı ve heyecanı kazandırmayı başarmış verimli bir yazardır. Halkın bilgi ve görgüsünü artırmayı başaran sanatçı olarak önem kazanır. Tutuculuğun önüne geçen Ahmet Mithat, edebi nitelikte eser yazmayışının nedenini, okuma oranının düşük olmasına bağlar. Oğlu Dr. Kamil Yazgıç’ ın belirtiğine göre, halka seslenmek ve halkı aydınlatmak, onların sorunlarını dile getirme anlayışı, edebi çizgiyi ikinci plana bırakmasına sebep olur. Yazarın bu konudaki düşüncelerini şöyle anlatır: “Ben edebi sayılabilecek hiçbir eser yazmadım. Çünkü ben, eserlerimin çoğunu yazdığım sıralarda, memlekette edebiyattan anlamayanlar nüfusumuzun bilâ mübalâğa yüzde doksan dokuzunu teşkil ediyordu. Benim emelim de ekseriyete hitap etmek, onların dertlerine tercüman olmaya çalışmaktı. Zaten edebiyat yapmaya ne vaktim, ne de kalemim müsaitti.”
     
                  Edebiyat tarihimizin Ahmet Mithat hakkındaki ortak hükmü: Halka hitap eden, halkı okutmak ve yetiştirmek isteyen, belli bir çizginin üstüne çıkamayan, sanat endişesi yerine halkı okutmak kaygısıyla yazan bir yazar, şeklindedir.
     
                  Ahmet Mithat, eserlerinde halkçılık anlayışına bağlı kalarak düşünen ve düşündüren bir yazar olarak dikkati çeker. Halkı ve gençliği çağın gereklerine uyarak geleceğe hazırlamaya çalışır. Edebi değeri yüksek olmasa da, halkı aydınlatma yolundaki misyonu, açık fikirli bir yazar olarak halkıyla bütünleşmeyi sağlayabilmesi, “halk romancısı” ünvanını korumasına yetcektir…
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.