Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

  • KPSS
  • 3 yıl önce
  • 1 Cevap

Alemin Aslanı ünvanı hangi hükümdara aittir?

KPSS de çıkması muhtemel soru

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    gokturk

    • 2020-05-20 20:40:00

    Cevap :

    Alemin Aslanı ünvanı  Gazneli Mahmut'a aittir. 


    Gazneliler devleti hükümdarı, Hindistan Fatihi (D. 2 Kasım 971, Buhara - Ö 1030, Gazne). Tam adı Yemin el-Devlet Abdülkasım Mahmud ibn Sebük Tigin’dir. Babası Gazneliler Devleti’nin kurucusu Sebük Tegin, annesi ise İran ile Afganistan arasında bir bölge olan Zabulistan kökenli asil bir ailenin kızıydı. Daha gençlik yıllarında devlet yönetiminde görev almaya başladı. Babasının yanında katıldığı savaşlarda cesareti ve zekâsıyla kendini gösterdi. Babasının ölümü üzerine, küçük kardeşi İsmail, yerine geçti ise de Sultan Mahmud, hemen Gazne’ye giderek, mülkünü kardeşinin elinden aldı ve saltanatını ilân etti (998). Samanîlerin elinde kalmış olan Buhara, Horasan, Herat, Belh, Bust ve Kâbil’i de aldı. İran ve Irak taraflarında hüküm süren Şiî Büveyhîler (932-1062) ile önce savaş ve sonra da barış yaparak saltanatını güçlendirdi. Şafiî bilgini Ebû Hamid İsfahanî’yi Bağdat’taki Abbasi halifesine gönderdi. Halife el-Kadir (991-1030), Gazneli Mahmût’un elçisini memnuniyetle karşıladı. Yeni hükümdara saltanat alâmetlerinden hil’at (giysi), taç ve bayrakla birlikte, sahip olduğu ülkelerin “Ahid”ini göndererek, ona “Yemînü’d-Devle”, “Velî Emîrü’l-Mü’minîn” ve “Emîrü’l-Mille” sanlarını verdi.

    Sultan Mahmud, saltanatı eline aldıktan sonra sırasıyla Horasan ile bugünkü Afganistan ve Belûcistan denilen ülkeleri tümüyle hükmü altına aldı. Mâverâünnehir Hanı İlikhan ve sonra Kadir Han’la savaşarak, Ceyhun’un ötesine ve Harezm’e kadar sınırlarını genişletti. Şiî Büveyhilerden İran ve Irak taraflarında Rey, İsfahan, Kazvin, Sâve, Zencan, Ebher kent ve kalelerini alıp, yıkıcı faaliyetlere kapılanları cezalandırdı. Rafızîliği ve felsefî ideolojilere ait kitapları yok ettirip yıkıcı çalışmalara katılanları izlettirdi.

    Gazneli Mahmud, böylece ülkesinin kuzey cephesini güvenceye aldıktan sonra, tahta çıkarken yaptığı yemine ve verdiği söze sadık kalarak, Hint seferlerine başlamaya karar verdi. Eylül 1000 tarihinde ilk Hint Seferine çıkarak, bu tarihten 1027 yılına kadar Hindistan’a on yedi büyük sefer düzenledi. Birinci seferinde Kabil’in doğusunda Lamgan bölgesinde Hintlilerin elinde bulunan birkaç kaleyi alarak geri döndü. İkinci Hint seferini Vayhand Racası Caypal’e karşı yaptı. 27 Kasım 1001 tarihinde Peşaver yakınlarında yapılan savaşı da Gazneli ordusu kazandı. Caypal oğulları, torunları ve komutanlarıyla tutsak edildi. 1004 yılında Bhatiya bölgesi racası Beci Ray üzerine yürüdü. Bu seferde Bhatiya Racalığının bütün bölgelerini ele geçirdi. Sultan Mahmud, dördüncü seferini Multan üzerine yaptı. Gazneliler ordusunun üzerine geldiğini haber alan Ebü’l-Feth kenti terk ederek İndus Nehri üzerindeki bir adaya kaçtı. Multan’ı zapteden Sultan Mahnut, buradaki Karmatîleri cezalandırdı. 1008 yılında Multan’ın yeni valisi Suhpal’ın Müslümanlığı terk ederek Moğol dinine dönmesi üzerine, çetin kış koşullarına karşın beşinci Hint seferine çıktı. Multan önünde yapılan savaşı kazanarak, Suhpal’ı tutuklatıp Multan ve çevresinin yönetimini komutanlarından Tegin Hazin’e bırakarak Gazne’ye döndü. Aynı yıl Kuzeybatı Hindistan ve Pencap bölgesi racalarının (krala bağlı derebeyler) İslâmiyetin yayılmasını durdurmak için çalışmalara başladıklarını duyunca tekrar harekete geçen Sultan Mahmud, müttefik kuvvetlere karşı Vayhand ovasında yapılan savaşı, ağır kayıplar vererek kazandı. Bu savaş ile Kuzey Hindistan racalarının kuvvetleri ezilmiş ve Pencap yolu Müslüman-Türk orduları için güvenli bir duruma geldi. Sultan Mahmud, Ekim 1009 tarihinde büyük bir ticaret merkezi olan Narayyanpur’u aldı. 1010 tarihinde çıktığı seferde Multan’ı tümüyle fethetti. Müslümanlara eziyet eden Karmatîlere ağır bir darbe daha vurdu. 1014 tarihinde çıkılan dokuzuncu Hint seferinde Nandana Kalesi’nin fethinden sonra Keşmir üzerine yüründü. Keşmir kuvvetleri iki kez bozguna uğratıldı. Bu zaferin Hindistan’daki yankıları büyük oldu ve İslâmiyet en uzak yerlere kadar yayıldı.

    Gazneli Mahmud, onuncu seferini, Hintlilerce kutsal olarak bilinen pek çok tapınak ve putun bulunduğu Thanesar kentine yaptı. Hiçbir direnişle karşılaşmadan kente giren Sultan, bütün putları kırdırdı. “Çakrasvami” adındaki en ünlü putu Gazne’ye götürerek halka gösterdi. Bu zafer, Hinduların, Müslümanları tanımalarına yolaçmış oldu ve sonucunda pek çok kimse Müslümanlıkla tanıştı. Gazneli Mahmud, 1015 yılında Keşmir yolu üzerindeki Lokhot Kalesi’ni kuşattı ise de şiddetli kış yüzünden bir sonuç alamadan geri döndü. Hint dünyası, Sultan Mahmud’tan o derece yılmıştı ki, herhangi bir yere sefere çıksa ünü kendisinden önce oraya varıyor ve kentler korkudan teslim oluyordu. Gazneli, on ikinci seferini zengin ve bayındır bir ülke olan Kanave’a üzerine yaparak Sirsava Kalesi’ni aldı. Baran (Bulendşehr) Kalesi’nin önüne geldiğinde Raca Hardat, Sultanı karşılayarak Müslüman olduğunu bildirdi ve kenti teslim etti. Mahmud Han, seferini sürdürerek Cumne ile Ganj nehirleri arasında bütün kentleri aldı. 20 Aralık 1018’de de asıl hedefi olan Kanave’i fethetti.

    Sultan Mahmud 1020 yılında Kalincar, 1021’de Keşmir ve 1022’de tekrar Kalincar racaları üzerine seferler düzenleyerek, buraları komutası altına aldı. On altıncı ve en ünlü seferini Somnat üzerine yaptı. 18 Ekim 1025 tarihinde otuz bin atlı ve binlerce gönüllüden oluşan bir orduyla harekete geçen Sultan, 8 Ocak’ta Somnat’ı aldı. Tapınağa girdikten sonra müezzine, tapınağın üzerine çıkarak ezan okumasını emretti ve tapınaktaki putların tümünü kırdırdı. Söylentiye göre, tapınaktaki ganimetten Sultan’ın payına düşen beşte bir malın değeri yirmi milyon dinardı. On yedinci seferinde ise Mansura hâkimi Hafif’i cezalandırdı.

    Gazneli Mahmud, fetihleri yanında, bilgin bir kişi olup bilime ve sanata büyük önem verirdi. Sultan’ın sarayında her gün bilgin ve şairlerle devamlı bilimsel (ilmî) tartışmalar yapılırdı. Sultan bu toplantıların birçoğuna kendisi de katılırdı. Sultan Mahmud’un adına birçok eser yazılarak kendisine sunulmuştur. Örneğin Firdevsî’nin “Şehnâme”si bunlardan biridir. Ehl-i sünnet bilginlerinin yetiştirilmesine büyük gayret sarf eden Gazneli Mahmud, Rafızî ve bid’at ehline (dinde olmayan bir inanışı, bir işi, bir sözü ortaya çıkaran) karşı sert, hak mezhep ve ehline karşı pek yumuşaktı... Otuz üç yıl adalet ve başarıyla saltanat sürüp, 1030’da Gazne’de öldü ve orada kendi adına yaptırılan türbede toprağa verildi.

    Türk-İslâm dünyasının yetiştirdiği en büyük hükümdarlardan biri olan Sultan Mahmud, ömrünün kırk beş yılını savaş meydanlarında geçirmişti. Hindistan’daki putperest Berehmenler ile Mısır Fatımî Devleti’nin (909-1171) yoğun propagandası ile İslâm ülkelerinde yayılan, yıkıcı Râfızî-Bâtınî hareketleriyle mücâdele etti. Berehmenleri her yerde yenilgiye uğrattı. Buna karşılık Rafızîliği sıkıca izleyerek, ideolojilerini yasaklayıp, yıkıcı ve bölücü eserlerini yok ettirmesine karşın, çalışmalarını tümüyle ortadan kaldıramadı. Yine de Hindistan’da İslâm dinini yayan Gazneli Mahmud’tur… Gazneli Mahmud, kalabalık orduları yönetmekte hüner sahibiydi, dolayısıyla üstün bir komutanlık yeteneği vardı. Her türlü iklim ve doğa koşullarına göre bir savaş sistemi uygulamak, malzeme sağlamak, askerî birlikler yetiştirmekte de üstün bir askerî dehası vardı. Hintlilere karşı iyi eğitilmiş okçu tümenleri kullanmış, Mâverâünnehir, Harezm ve Büveyhîler seferlerinde, bu ülkeler ordularının savaşmaya cesaret edemedikleri filleri ileri sürmüştü.

    Gazneli, devletin yararının gerektirdiği her çareye başvuran bir hükümdardı. Olayları doğru olarak değerlendirmekte ustaydı. Ordusu özel talim ve terbiye ile yetiştirilen ve sultanın kendi birliklerini meydana getiren “Hassa Ordusu” ile savaş gücünün büyük bir bölümünü gönüllüler oluşturan ve ganimetten pay alan “Gönüllüler”den oluşurdu. Sultan Mahmud, İslâm ülkelerinden, görevli adamları aracılığıyla gaziler toplattığı gibi, sefer zamanlarında her taraftan gelerek kendiliklerinden orduya katılanlar da kalabalık bir toplama ulaşırdı. Bu sistem sayesinde, Orta Doğuda cihad yapmak arzusunda olan gayretli Müslümanlar ile zararlı faaliyetlerde bulunarak toplumsal bünyeyi sarsabilecek işsiz güçsüzleri farklı bölgelere seferber ederek, onlara yeni olanaklar sağlardı. Hindistan seferleri sonucunda Gazneli Devleti, sınırlarını genişleterek çok zenginleşmişti. Gazne kenti parklar, bahçeler, zafer anıtları, camiler gibi mimarî eserlerle süslenmişti. Gazne’deki Ulu Cami bu eserlerden birisidir. Ayrıca Belh, Nişâbur gibi büyük kentler de, onun döneminde çağının en güzel ve bakımlı beldeleri durumuna gelmiştir.

    Mahmud Gaznevî aynı zamanda Divan sahibi şairdi. Hükümdarlığı boyunca şairleri, sanatkârları arkalamış, onların sanat eserleri vermelerini teşvik etti. Dünyaca ünlü Firdevsi’nin “Şehname”si, Gazneli’ye yazılmıştır. Gazne devletinin resmî dili, Türkçe ve Farsçaydı. Gaznevî şiirlerini Farsça dilinde yazdığı için Fars dili ile yazan şairleri de korumuş, sarayında yaşatmış ve Fars dilinin gelişmesine büyük hizmetleri geçmiştir. Seciyesi, ahlâkı, savaşları, ölümsüz “Şehname”ye giren Gazneli Sultan Gazi Mahmud, Türk devlet adamlarının en büyüklerinden biridir. 1030 yılında öldüğü zaman, geride beş milyon kilometre karelik büyük bir imparatorluk bırakmıştı. Tarihçiler, Gazneli Sultan Mahmud’un verem hastalığından öldüğünü kaydederler.

    KAYNAKÇA: Büyük Larousse Ansiklopedisi (s. 7673, 1986), Erdoğan Merçil / Gazneliler Devleti Tarihi (1989), M. Hanefi Paşabıyık / Valilikten İmparatorluğa Gazneliler (2002), TDV İslam Ansiklopedisi (c. 27, s. 362, 2003), İhsan Işık / Ünlü Devlet Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 1, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013).



    Diğer Cevaplara Gözat
    Alemin Aslanı ünvanı hangi hükümdara aittir?

    Sunum İçeriği

    Cevap Yaz Arama Yap




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.