Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Aynı cins atomlardan oluşan saf maddelere ne denir?

Aynı cins atomlardan oluşan saf maddelere ........ denir?

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    gokturk

    • 2020-05-20 17:52:24

    Cevap : Aynı cins atomlardan oluşan saf maddelere ELEMENT denir.

    Kimyasal çözümlemeyle ayrıştırılamayan veya bireşim yoluyla elde edilemeyen maddeye element denir.

    Çok eskiden beri kimyacilar, elementleri siniflandirmayi düsünmüslerdi. Böyle bir siniflandirmada elementlerin özellikleri, belirli bir düzen içinde degisirse, kimyacilarin isi epeyce kolaylasacakti. Geçen yüzyilin ortalarinda, simdi bilinen elementlerin yarisindan biraz fazlasi biliniyordu. Bilinen elementleri, özelliklerine göre siniflandirmak için o zamanki kimyacilar, degisik fikirler ileri sürmüslerdir.

    Bugünkü anlama yakin periyodik sistem, 1869 yilinda Rus kimyacisi Dimitri Mendeleev tarafinda yapilmistir. 1877 yilinda Alman bilgini Lothar Meyer de Mendeleev' den habersiz olarak bir periyodik cetvel yapmistir. Bu iki cetvel hemen hemen birbirinin aynidir. Meyer; elementleri, cetvelinde fiziksel özelliklerine göre siralamis, Mendeleev ise elementlerin atom kütlelerini dikkate alarak artan atom kütlelerine göre cetvelinde siralamistir. Bu siralamada birbirini izleyen elementlerin degerliklerinin ve öteki özelliklerinin, belirli sayida elementten sonra tekrarladigini, yani bu özelliklerin periyodik oldugunu görmüstür.

    Mendeleev; hidrojen elementini, özellikleri o zaman bilinen elementlerin özelliklerine benzedigi için ayri birakarak ondan sonra gelen elementleri (Li, Be, B, C, N, O, ve Fu) bir satir üzerinde (periyotta) atom kütlelerine göre siraladi. Böylece, bu elementlerin özelliklerinin ve degerliklerinin adim adim degistigini gördü. O gün için bilinen ve atom kütlesine göre flüordan sonra gelen element sodyum idi. Sodyumun özellikleri, ondan öncekilere degil, lityumun özelliklerine benzediginden, sodyumu ikinci satirin(periyodun) basina, lityumun altina getirmesi gerekmis ve bu suretle de yeni bir periyot baslamistir. Bu periyotta sodyumdan sonra, birinci periyottaki elementlere adim adim benzeyen Mg, Al, Si, P, S ve Cl gelir. Bunlardan sonra atom kütlesine göre sirasi gelen element potasyumdur.

    Bunun özellikleri : sodyumuna benzedigi için sodyumun altinda potasyum yer alacak sekilde, potasyum ile yeni bir periyot baslar. Potasyum ile baslayan bu yeni periyotta atom kütlesine göre sirasi gelen element kalsiyumdur. Kalsiyumun özellikleri magnezyumunkine benzedigi için onun altina yeni ikinci sütuna yerlestirilir. Kalsiyumdan sonra o zaman bilinen element titandi. Ancak titani, özellikleri bakimindan alüminyumun altinda göstermeye imkan olmadigini gören Mendeleev, üstün bir önseziyle, kalsiyum ile titan arasinda bir elementin bulunmasi gerektigini söylemistir. Bu nedenledir ki Mendeleev, atom kütleleri sirasina göre kurdugu gruplarda, özellik bakimindan benzeyen element yoksa, yerini bos birakmistir. Bunun sonucu olarak Mendeleev' in periyodik cetvelinde bazi bosluklar meydana gelmistir. Mendeleev, bu bosluklari açiklamasini bilmis, o gün için bilinmeyen ve periyodik cetvelde 32 numarali yeri almasi gereken elementin özelliklerinin ne olacagini tahmin etmistir. Ayrica, Mendeleev' in sisteminde bos kalan yarlarda bilinmeyen elementlerdir.

    Elementlerin özellikleri


    1. Elementler fiziksel ve kimyasal yollarla kendisinden daha basit maddelere ayrıştırılmazlar.
    2. Elementlerin en küçük yapı taşları atomdur.
    3. Elementler sembollerle gösterilir.
    4. Elementler saf maddelerdir.
    5. Elementleri öz kütleler i ve erime, kaynama noktaları sabittir.
    6. Elementler tabiatta hem katı, hem Sıvı hem de gaz halinde bulunurlar.
    7. Saf ve homojen maddelerdir Sabit öz kütleleri vardır.

    Kullandığımız Elementler


    Hidrojen, Oksijen ve karbon vücudumuzu oluşturan başlıca elementlerdir. Diğerleri de az miktarlarda olmasına rağmen yaşantımız için vazgeçilmez önemdedirler. Bu elementler yapımızda yer aldıkları gibi onları hayatımız boyunca doğadan sağlarız. Gerekli olmadığı halde birçok element vücudumuza girer. Ancak onları zararsız hale getirecek özelliklerimiz vardır. Genel olarak bakarsak yaşamamız için gereken element miktarının çok olmadığını görürüz. Selenyum çok önemlidir. Ama gereken dozun üstündeki miktar öldürücüdür. Canlı organizmaların,kendilerine gereken maddeleri hangi oranda alacağı evrim ile belirlenmiştir.

    Aynı şekilde yararsız olan yabancı maddelere karşı direnç te Gelişim sürecinde kazanılmıştır. Bu direncin seviyesi, çevrelerindeki element çokluğu ile ilgilidir. Başka bir ifade ile, Canlılar gerekli ve gereksiz Elementlerle iç içe yaşar. Ama evrimsel birikimleri ile metabolizmaları yaşamsal ayrımı gerçekleştirir. Elementlerin birbirleri ile birleştiklerinde bize garip gelen özellikleri vardır. Hem oksijen hem de Hidrojen ateşe karşı duyarlıdır. Oksijenin bizzat kendisi yanıcı değildir,sadece başka maddelerin yanmasını kolaylaştırır.

    Hidrojen gaz halinde iken son derece yanıcıdır. Ama bir ar Aya geldiklerinde ort aya çıkan özellik tam tersidir. Ayrı ayrı yanma olayını tetikleyen bu iki element uygun oranda birleştiklerinde ateşi söndürür.

    sodyum kararsız bir Elementtir. klor ise oldukça toksiktir,yani bünyede zehirlenme etkisi yapar. su içerisine az miktarda bile saf Sodyum atılırsa kuvvetli bir patlama olur. Klor az yoğunlukta kullanılır ise Mikroorganizmaları yok eder. Ama yoğunluğun artması bizim için çok tehlikelidir.

    Nitekim Yüzme havuzlarına mikrop öldürücü olarak atılan klor çok seyreltilmiş haldedir. Buna rağmen onun varlığını hissederiz. Ayrı ayrı bize zararlı olan bu iki element bir araya gelince ilginç bir oluşum gerçekleşir.Sodyum klorür. Yani yemeklerimize kattığımız sofra tuzu. Bir element doğal yollardan bünyemize girmiyorsa ona karşı direnç sistemimiz yoktur. Şöyle de ifade edebiliriz:Yaşantımız için doğrudan veya dolaylı ilgisi olmayan maddeler bizim için zararlıdır. Örneğin kurşun insan açısından zehirlidir.Zira onu zararsız hale getirecek savunmamız yoktur. Cıva ve plütonyum da böyledir.

    Elementlerin sınıflandırılması


    Elementler kimyasal özellikleri bakımından üçe ayrılır. Metaller ametaller Soy gazlar .

    Metaller


    1. Tabiatta atomik halde bulunur.
    2. Genellikle yüzeyi parlak görünüşlüdür.
    3. Levha ve tel haline getirilebilir.
    4. Isı ve Elektrik akımını iletir.
    5. Oda sıcaklığında hepsi katıdır. ( cıva hariç )

    Ametaller


    1. Yüzeyleri parlak görünüşlü değil, mattır.
    2. Genellikle erime noktası düşüktür.
    3. Katı olan ametaller tel ve levha hâline getirilemez. Kırılgandır.
    4. Tabiatta oda sıcaklığında üç halde de bulunur. ( Klor gaz, brom Sıvı, iyot katıdır. )
    5. Elektrik akımını iletmez. ( Karbonun bir allotropu olan grafit hariç )

    Soy gazlar


    1. He, Ne, Ar, Kr, Xe, Rn Elementleri soy gazdır.
    2. Soy Gazlar son yörüngesinde maksimum sayıda elektron bulundurur. Bu s ayı Helyum için 2, diğer beş soy gaz için 8 dir.
    3. Soy gazlar nötr atomlar olarak kalmayı tercih ederler. Elektron almaz, vermez ve ortaklaşmazlar.

    Elementlerin Simgeleri


    Element simgesi, her elemente ait bir ya da iki harften oluşan simgelerin, uluslararası geçerliliği vardır. Çok az sayıda elementin bilindiği zamanlarda, Elementler, Plato’nun Eski Yunanlıların kullandığı toprak – hava – su ve ateş sembollerinden yaptığı uyarlamalarla simgeleniyordu. Daha sonra yeni elementler keşfedildikçe, tüm elementlerin eninde sonunda ” altın “a dönüşeceği düşüncesinden yola çıkan simyacılar tarafından, Güneş ( Altın ) merkezli sistemdeki her gezegenin adı, bir elemente verildi. O dönemde bilinen elementlerin bazılarının ” simya ” sembolleri kullanılıyordu.

    Element ele alınacak bir konu ama tartışılması uzun süren bir tartışma olurdu kimyacılarla felsefecilerin yaptığı bir tartışma hayalleniyor beynimde. gerçellik,soyut,somut,kişisellik,kristizm.gibi konular açılır. elementler çok uçuk bir konu tartışılması zor ve güç. basite indirgenirse. doğda bulunan 4 ana yaşam kaynağıdır.

    Yeryüzündeki Elementler


    Çevremizde en bol bulunan element oksijendir.
    Yerkabuğunun hemen hemen %50 sini oluşturur.
    Bazı elementlere ,örneğin fransiyuma çok ender rastlanır.
    Bolluk açısından oksijenden sonra gelen elementin hangisi olduğu çoğu kişi için şaşırtıcıdır.
    Bu,silikondur.Titanyum onuncu sıradadır.
    Elementlerin dünyamızın yapısındaki miktar olarak çokluğu bizi nasıl etkiler?
    Herşeyden önce bolluk sıralaması onları tanımamızı gerektirmez.
    Elbette kimyager ve eczacı gibi meslekten olmayan kişilerden bahsediyorum.
    Hatta onları kullanıyor olmamız bile adlarını duymamız açısından önemli değildir.
    En az bildiğimiz elementlerden birçoğu ,daha iyi bildiklerimizden daha boldur.
    Örneğin dünyamızda bakırdan çok seryum vardır.
    Lantan miktarı, kobalt ve nitrojenden daha çoktur.
    Bir şaşırtıcı saptama daha:Hemen herkes kalayı duymuştur.
    Ama praseodim,samaryum,gadolimyum gibilerden daha azdır.
    Elementlerin bolluğu ile onların keşfedilme tarihi arasında bir ilgi olmayabilir.
    Aliminyum miktar açısından dördüncüdür.
    Çevremizdeki her maddenin onda biri kadardır.Ama keşfedilmesi 19.yy.dır.
    En ilginç olgu ise element bolluğunun,onların önemi ile ilgisiz oluşudur.
    Karbon ,miktar olarak 15. sıradadır ve yerkabuğunun sadece %0,05 ini oluşturur.
    Ancak yaşam için olmazsa olmaz diyebileceğimiz derecede önemlidir.
    Karbon atomu diğer atomlarla kolayca birleşebilir.Canlıların protein ve DNA yapımında yer alır.
    Ancak yaşamsal açıdan son derece bağımlı olduğumuz karbonun sayısı yapımızda çok değildir.
    İnsan vucudundaki her 200 atomdan 126 tanesi hidrojen,51 tanesi oksijendir.
    Karbon sayısı ise sadece 19 tanedir.Bu 200 atomun geri kalan 3 tanesini nitrojen teşkil eder.
    İsmini sıraladığım elementlerin dışında kalan diğer elementler yaşamın doğuşu için gerekli değildir.
    Buna rağmen hayatın devamı açısından son derece önemlidirler.
    Örneğin hemoglobin üretmek için mutlaka demir lazımdır.Veya kobalt, B12 vitamini için gereklidir.
    Molibden,manganez,vanadyum gibi elementler enzimlerimizin işlemesini sağlarlar.
    Ama bu üçünün kendi içimizde varolduğunu kaç kişi farkında?
    Hidrojen,oksijen ve karbon vucudumuzu oluşturan başlıca elementlerdir.
    Diğerleri de az miktarlarda olmasına rağmen yaşantımız için vazgeçilmez önemdedirler.
    Bu elementler yapımızda yer aldıkları gibi onları hayatımız boyunca doğadan sağlarız.
    Gerekli olmadığı halde birçok element vucudumuza girer.
    Ancak onları zararsız hale getirecek özelliklerimiz vardır.
    Genel olarak bakarsak yaşamamız için gereken element miktarının çok olmadığını görürüz.
    Selenyum çok önemlidir.Ama gereken dozun üstündeki miktar öldürücüdür.
    Canlı organizmaların,kendilerine gereken maddeleri hangi oranda alacağı evrim ile belirlenmiştir.
    Aynı şekilde yararsız olan yabancı maddelere karşı direnç te gelişim sürecinde kazanılmıştır.
    Bu direncin seviyesi, çevrelerindeki element çokluğu ile ilgilidir.
    Başka bir ifade ile,canlılar gerekli ve gereksiz elementlerle iç içe yaşar.
    Ama evrimsel birikimleri ile metebolizmaları yaşamsal ayrımı gerçekleştirir.
    Elementlerin birbirleri ile birleştiklerinde bize garip gelen özellikleri vardır.
    Hem oksijen hem de hidrojen ateşe karşı duyarlıdır.
    Oksijenin bizzat kendisi yanıcı değildir,sadece başka maddelerin yanmasını kolaylaştırır.
    Hidrojen gaz halinde iken son derece yanıcıdır.
    Ama bir araya geldiklerinde ortaya çıkan özellik tam tersidir.
    Ayrı ayrı yanma olayını tetikleyen bu iki element uygun oranda birleştiklerinde ateşi söndürür.
    Sodyum kararsız bir elementtir.Klor ise oldukça toksiktir,yani bünyede zehirlenme etkisi yapar.
    Su içerisine az miktarda bile saf sodyum atılırsa kuvvetli bir patlama olur.
    Klor az yoğunlukta kullanılır ise mikroorganizmaları yok eder.
    Ama yoğunluğun artması bizim için çok tehlikelidir.
    Nitekim yüzme havuzlarına mikrop öldürücü olarak atılan klor çok seyreltilmiş haldedir.
    Buna rağmen onun varlığını hissederiz.
    Ayrı ayrı bize zararlı olan bu iki element bir araya gelince ilginç bir oluşum gerçekleşir:
    Sodyum klorür.Yani yemeklerimize kattığımız sofra tuzu.
    Bir element doğal yollardan bünyemize girmiyorsa ona karşı direnç sistemimiz yoktur.

    Şöyle de ifade edebiliriz:

    Yaşantımız için doğrudan veya dolaylı ilgisi olmayan maddeler bizim için zararlıdır.
    Örneğin kurşun insan açısından zehirlidir.Zira onu zararsız hale getirecek savunmamız yoktur.
    Civa ve plütonyum da böyledir.

    Diğer Cevaplara Gözat
    Aynı cins atomlardan oluşan saf maddelere ne denir?

    Sunum İçeriği

    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.