Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Batı karadeniz bölgsinin baslıca kıvrım dagları

Bu sorunun cevabı için bana yardımcı olur musunuz.

Bu soruya 2 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Poseidon

    • 2017-03-26 06:43:03

    Cevap : BATI KARADENİZ BÖLGESİNİN BAŞLICA TOPOĞRAFİK ELEMANLARI Tâlip Y Ü CEL Son yıllarda sayılan artmış bulunan neşriyatın, yekdiğerinden hayli uzak ve dar sahalarla ilgili bulunuşu; ekserisinin sathî birer seyahat notu olmaktan öteye gitm cyişi; kısmen, gür bir bitki örtüsü altına gizlenmiş yapının sırlarını ifşa etmede kıskanç davranması yüzünden, coğrafyacılar, henüz, Batı Karadeniz bölgesindeki topografik vahdetlerin ne teferruatına inebilmiş ve ne de bir kısmının sınırlariyle bağlantılarını aydınlığa kavuşturabilmişlerdir. Hatta aydınlığa kavuşturmak şöyle dursun, bazı neşriyattaki beyanlar, durumu içinden çıkılmaz bir hale sokmuştur, isimlendirmede iki ayrı dağdan faydalanılan bir silsile söz konusu imiş gibi, kendisinden “ Küre-İsfendiyar” (l.S :14); “ Küre ve Isfendiyaı” (l.S:16) olarak bahsedilen Küre veya îsfendiyar dağlarının Filyos çayından başlatılıp, Sinop ve gerisine isabet eden yüce bölümünü Orta Karadeniz Bölgesine! bağlayan (1.Önsöz ve S:14); Ilgazların Bolu dağlariyle devam ettiğini öne süren (2.S:12); Köroğlu silsilelerinin ayrılmaz bir elemanı durumundaki Seben dağlarını Ilgazlara mal eden (3.S:64); llgazlaıı Abant sıralarında yeniden buluşmak üzere kuaeyde Bolu, güneyde Seben-Ardıç dağlariyle devam ettiren (4.S:30) ve rakımı 700-750 metreler arasında oynayan Bolu Ovasının 425 metre dolaylarında olduğunu bildiren (4.S:84) satırlar, bu meyanda zikredilebilir. Örnekleri, daha da çoğaltılabilecek olan bu mesnetsiz fikirlerin yarattığı karışıklığa bir son verme zamanının geldiğine kaniim. Büyük topografik elemanlara sınır seçiminde, bariz hatların çerçevelendirdiği Köroğlu silsilesinin bir problem yaratacağına ihtimal veı- 1- Akkan E., Sinop Yarımadasının Jeomorfolojisi (D.T.C. Fak. Yay. No: 261) Ankara 1975. 2- îzbırak, R., Türkiye I (Millî Eğitim Bakanlığı Kültür Yayınları) İstanbul, 1972. 3- Ardel, A., Batı Karadeniz Bölgesinde Morfolojik Müşahedeler (îst. Üniv. Coğr. Enst. Derg. Cilt: 7, sayı: 14, S: 62-75) İstanbul, 1964. 4 - Emiroğlu, M., Bolu’da Yaylalar ve Yaylacılık (Ank. Üniv. D.T.C. Fak. Yay. No: 272) Ankara, 1977. T A L İP YÜ CEL miyorum. Buna mükabil, bilhassa İsfendiyar dağlarının, sınırları, uzantıları ve dokusu henüz vuzuha kavuşturulmaınıştır. Nitekim, hocamız coğrafya oıdinaryus’ü Prof. Herbert Louis, Çoruh-Kelkıt olduğunun devamı zannettiği Gökırmak-Daday depresyonuna, Ilgazlarla İsfendiyar dağlarını birbirinden ayıran bir hudut nazariyle bakıyor (5.S:194— 195). Jeologlar da Pontidleri Batı Karadeniz’in diğer sıralarından ayırmada bu çizgiden faydalanıyorlar (6.S:99). Halbuki diğer bir hocamız Ord.Prof. rahmetli Ahmet Ardel’e göre, bu iki büyük orografik bölümü, yekdiğerinden Devrekani Çayının yukarı mecrası ayırmaktadır (3.S:62). Şu iki kanaat veya hükümden acaba hangisi daha geçeılidir? isfendiyar Dağları, Kızdırmakla Daday arasında yeı alan veya Devrekani Çayının doğu-batı yönlü yukarı mecrasına münhasır bir orografik unsur olsaydı, her iki teklif itirazsız kabul edilebilirdi. Lâkin, yüzlerce kilometre uzayıp giden İsfendiyar silsilesinin, bir çıkmaz sokağı andıran Gökırmak-Daday oluğu veya kısa bir süre sonra izine raslanılamıyan Devrekâni Çayı yukarı çığırı ile tahdit etmek bana pek makul görünmüyor. İsfendiyar Dağlarını Ilgazlardan ayırmada, bu silsileleri boydan boya takip eden ve ileri süıülenlerden ayrı bir topogıafik unsura dayandırmak gerekir. Bu vazife, yanılmıyorsam, Gökırmak-KastamonuAraç Çayı-Mengen-Bolu güzergâhını takip eden Tersiyer Fliş kuşağına yüklenebilir. Zira adı geçen kuşak, Gökırmağı Araç Çayından; Filyos’un çelimsiz kolunu Mengen Deresinden ayıran iki basık eşik hariç, bir seııklinal ve gerçek bir depresyondur. Yalnız, tabandaki gre, marn ve kalkerlerin kornişli vadilerle fazlaca yarılmadığı plato görünümlü bir olu k . . . Aralarına sokulduğu masiflerin şekillerine ayak uydurarak, Araç Vâdisi boyunca genişleyip uçlara doğru daralan söz konusu oluk, pek öyle zannedildiği gibi, Çoruh-Kelkit çukurluğunun devamı değildir. Jeolojik araştırmalar göstermiştir ki, Çoruh-Kelkit depresyonu Gökırmak’la değil Devrez Vadisiyle uzantısını sürdürmektedir. İsfendiyar Dağlarına, güneyde, herkesçe kabul edilebilecek böyle bir sınır çizdikten sonra, onun dokusu ele alınabilir. Yalnız, buna teşebbüs etmeden önce hatırlanması gereken nokta, sonradan peneplenasyon dönemi yaşamış İsfendiyar Dağlarının, pli-faylarla yerlerinden edilmiş, 5 - Louis, H. Türkiye Coğrafyasının Bazı Esasları Hakkında Rapor (Birinci Coğrafya Kongresi S: 171-228) Ankara, 1941. 6- Blumenthal, M. Bola Civan ile Aşağı Kızılırmak Mecrası Arasındaki Kuzey Anadolu Silsilelerinin Jeolojisi (M.T.A. Yay. Seri: B, No: 13) Ankara, 1948. BATI K A R A D E N tZİN T O P O Ğ R A F İK ELEM AN LARI 3 çok kere süreksiz, zaman, zaman birbirleriyle kenetlenen Jura tipi bir kıvrımlar demeti olduğudur. Gerçekten Karadeniz Eıeğlisi-Bolu Ovası a.rası için hazırlanacak herhangi bir kesit, güneye yaklaştıkça yükseltileri artan, doğu-batı uzantılı, bir kısmı güneybatıdan kuzeydoğuya doğru yönelmiş çeşitli b oy ve ende, bir sürü antiklinal ve senklinalin varlığını ortaya koyaı. Bir kısmı topografyada dağ sırası, bir kısmı oluk şeklinde tecelli eden kıvrımlardan başlıcaları, bir kanadı Karadeniz’in işgaline uğramış Kandilli-Zonguldak antiklin alinden başka Göktepe, Babadağlar, Bolu Dağları antiklinalleri ve onların arasına sıkılmış Ereğli, Ormanlı (Baş- veıen), Yığılca, Gökırmak-Bolu senklinalleridir (7.S:61 deki haritaya bakınız). Çekirdeğindeki I. zaman depolarının maden kömürü damarlarını barındırdığı Kandilli-Zonguldak antiklinali ile Babadağlar arasına yerleşmiş kıvrımları, batıya doğru uzayıp gitmekten alıkoyan şey, muhtemelen bir faydır. Sinop’tan beri kuzeydoğu-güneybatı istikametine sadık kalmış sahil çizgisinin, durup dururken Ereğli-Alaplı arasında kuzey güney doğrultusunu kazanması manidar değil m idir? Çam Dağdan başlayan Babadağlar için böyle bir kesinti söz koüusu değildir. Azami yükseltisine Eosen depoların Paleozoik taban üzerine takke gibi oturduğu Kızıltepeden sonra, Bacaklı Y ayla’da (1615 m.) ulaşan Babadağlar, etekleri ekseri pli-faylarla bezenmiş bir silsiledir. Nitekim, tortul menşeli demir cevherlerinin yataklandığı Çamdağlar ekaylı bir yapıya sahiptir. Kaplandede Dağının yaşlı temeli pli-faylarla Yığılca Oluğu ve Akçokoca’ya doğru devrilmiş; Ormanlı havzasınla Tersiyer flişleri üzerine şariye olmuştur (7.S:35, 65). Çift istikametli tektonik basınçlarla yelpaze vâri kıvrılıp kırılmış bir antiklinal olan Babadağlaıı, Devrek-Ereğli şosasını geçer geçmez şahsiyetini kaybediyor. Platolara intikal etmiş bu dağın devamını bulmak için, jeolojik haritaya başvurmaktan başka çare yoktur. Babadağların Paleozoik çekirdeği, takriben 25 km ’lik bir fasıladan sonra, Zonguldak’ın güneydoğusuna isabet eden Gökdağda yeniden belirir ve bu hal, onun biraz ileride Zonguldak antiklinaline iyice sokulduğunu bize haber verir. Öyle ise, Filyos-Bartm havzası belisinde, Isfendiyaı Dağları kıvrımlarının uzantıları, Zonguldak-Kandilli sırtları, Babadağlar ile arada kalmış ensiz antiklinal ve senklinalleı'dir. 7- Tokay, M. Contribution à l’étude géologique de la région comprise entre Ereğli, Alaplı, Kızıltepe et Alacaağzı (M.T.À. Enst. Derg. No. 42-43, 1952’den aynbasim) Ankara, 1953. T A L İP Y Ü CEL Batıya doğru açılıp yekdiğerinden uzaklaşan bu kıvrımlı saha, pliosen peneplenasyonu ile hafif dalgalı bir düzlüğe inkilab ettikten sonra epirojenik hareketler ve kısmen Karadeniz seviye oynaklıklarına ayak uydurmaya çalışan akarsular tarafından yarılıp parçalanmış ve böylece Babadağların batı yarısı dışında kalan sahalar, 700 metreye zorlukla çıkabilen platolar halinde belirmiştir. Yardma ile birlikte canlanmış karstik faaliyetler, plato sathına, kendilerine mahsus şekilleri işlemekte gecikmemişlerdir (8. S:8-10 ve 9.S:104, 10.S:177). Aşıntı satıhlarının hazırladığı kolaylıklar sayesindedir ki, bugünün akarsuları, çoğu yerlerde eski tektonik hatları umursamadan yollarına devam edebilmektedirler. Nitekim Ereğli’nin minyatür havzasını şekillendiren Gülüç; Ormanlı çanağının sularını akıtan Alaplı Dereleri, nadiren bu çizgilere uyum gösterirler. Artık şimdi kökleri kalmış arızalara âit kıvrım mihferleıinin, Isfendiyar Dağlarına bir an önce kavurmak üzere, tersiyer ilişleri altına dalışa geçtiği Filyos-Bartm Çaylarıyla sınırlanmış havza, esasında Yığılca Oluğunun, genişleme imkânını bulmuş bir bölümüdür. Tektonik sıkış­ ma, volkanik depolarda yamaç gerilemesinin ağır bir tem po ile seyretmesi yüzünden, Y ığdca Oluğunun azâmi 5 kilometreye varan genişliğine mukabil; süprülmenin kolayca geliştiği filişlerle öıtülü Filyos-Bartm havzasında, bu değer, 20 kilometreye yaklaşır. Adı geçen havza, akarsuların fazla gömülemediği, 250-300 m. yüksekliğinde bir plato, basık tepeler ve sırtlar alanıdır (10.S:178-179) geniş tabanlarında menderesler çizip kollara ayrılan Filyos ile Bartın Çaylarının peşinden ayrılmayan iki taraça (10.S:178 ve 180), akarsu gömülmesinin sürekli bir tem poda cereyan etmediğini bize haber verir; Bartm çayının karşı yakasında, bu manzara, yerini kıyıya paralel bir yay çizen Isfendiyar Dağlarına teık eder. Burası, yabancı ve o yüzden de köksüz paleozoik depolar yerine II. Zaman arazisinin çekirdek rolünü gördüğü bir antiklinaller demetidir. Üzerinde 1000-1200 metrelik düzlüklere rastlanan silsile, Yaralıgöz Dağı (1985 m.) ile birlikte yükselmeye başlar ise de, çok geçmeden Kızdırmağa doğru alçalır. Is- 8 - Alagöz, C.A., Türkiye Karst Olayları Hakkında Bir Araştırma (Türk. Coğr. Kur. Yay. sayı: 1) Ankara, 1944. 9- İnandık, H., Ereğli-Akçakoca Kıyı Bölümünün Morfolojisi (îst. Üniv. Coğr. Enst. Derg. Cilt: 5, sayı: 10 S: 92-115) İstanbul, 1959. 10- Kurter, A., Zouguldak-Safranbolu Arasında Morfolojik Müşahadeler (İst. Üniv. Coğr. Enst. Derg. Cilt: 6 sayı: 12, S: 174-183) İstanbul, 1961. BATI K A R A D E N İZ İN T O P O Ğ R A F İK ELEM AN LARI 5 fendiyar Dağlarının bu yüce bölümü, denilebilir ki, Batı Karadeniz bölgesinin en kesif ormanları ile öıtülü ve en tenha köşesidir. Bolu silsilesi, Babadağlardan ayrı hususiyetlere sahiptir. Bir kere ondan daha yüksektir ve bilhassa batıda 2000 metreye yaklaşır (Çile Doruğu 1954 metre). Sonra, Babadağlarının çift yönde şariye olmasına karşılık, Bclu-Mengen depresyonuna doğru tek yöne itilmiş bir antiklinaldir (6.S:27). Nihayet, daha devamlı bir sıradağdır. Topografya haritaları, eski temelinin II. Zaman ilişleriyle maskelendiği Filyos Çayı ötesinde, Bolu Dağlarının Isfendiyar Silsilesine iltihak ettiği intibaını verir ise de, bu görünüş yanıltıcıdır. Zaman zaman fliş örtüsünü delen Bolu Dağına mensup metamorfik serilerin uzanışından anlaşıldığına göre, bu silsile, Bartın Çayının kaynaklandığı sahada âni bir dönüş yaparak doğuya yönelmekte, Safranbolu-Eflâni arasından geçerek, Blumenthal’in “ Daday Masifi” ismini verdiği (6.S:99) arızalara, oradan da Zindan Dağları batı uçunda Isfendiyar silsilesi manzumesine eklenmektedir. Nadiren 1500 metreyi tevacüz eden Daday Dağları, bir yandan Araç depresyonundaki Eosen flişleri, öte yandan da Daday hazası Neojeni üzerine şariye olmuş durumdadır. Tek başına şu misal dahi, Anadolu’da, Neojenin epirojenik ve kratojenik hareketler dönemi olduğu teranesini tutturmuş bir kısım meslektaşlarımızı tek'îibe kâfidir. K uzey ve güneydeki bu iki sıradağ arasına ise, Isfendiyar silsilesinin sınıılandırılmasında Ardel’in büyük biı önrm atfettiği, 50 kilometre boyunca, Devrekani Deresince takip edilen senklinal yerleşir. Blumenthal, bizim Bolu-Daday dağları adını vermek istediğimiz silsileyi -herhalde metamorfik ve kristalen kültelerin Elmacık-Keremali sıraları yoluyla batıya doğru uzandıklarım dikkate alarak- Sakarya tarafından açılmış muhteşem Geyve Boğazına kadar uzatıyor ise de (6.S: 30), bu fikre-hiç değilse topografya açısından-katılmak imkânsızdır. Zira, güneyin yüksek ve arızalı dağ karakteri, Mengen-Bolu uzunlamasına depresyonunda tamamen kaybolmakta ve adı geçen oluğun karşı yakasında, Elmacık-Keremali Dağlariyle, uzantısı hayli farklı yeni bir silsile başlamaktadır. Üstelik, jeolojik deliller de böyle bir tefsire pek elverişli değildir. Çünkü, jura tipi kıvrımlara sahne olmuş bir alanda, antiklinallerden birinin (Bolu Dağları) komşu senklinali (Mengen-Bolu senklinali) yanlamasına kesmesi ve eksen yönü değişik yabancı bir antiklinale (Elmacık-Keremali) intikal etmesi, bildiğim kadariyle, vakalara tamamen ters düşer. Bölgenin ikinci büyük topografik ünitesi sayılan İlgaz Dağı sırası, kuzeydeki Gökırmak-Bolu; güneydeki Devrez-Çerkeş-Gerede-Bolu-Ak- T A L İP Y Ü C E L yazı depresyonları arasına sıkışmış gibidir. Bu son oluk, Kargı-Avlağı senklinali, Vezirköprü-Havza-Lâdik-Taşova havzalarını geçerek Kelkit- Çoruh depresyonuna eklenir. Devrez-Akyazı arasında kilometrelerce uzanan çukur saha, kuzey kanada ait yaşlı kültelerin, depresyonu örten Tersiyer depolar üzerinebir pli-fay ile sürüklenmiş bulunması yüzünden, bir yamacı daha dik, asimetrik bir senklinaldir (6.S:42). Bu senklinalden ayrılmayan fayk.r boyunca, kuzeydeki bölmenin, izafî olarak, güneydekine nazaran do­ ğuya kayıp çökmesi (ll.S :7 ), burasını, yurdumuzun en faal ve en tahripkâr zelzele kuşağı haline getirmiştir. Yerinden oynayan fayların, m evcut eğim şartlarını değiştirmesi, Gerede Çayını güneyde yeni bir yatak kazmaya zorlamış (12), parçalanmış eski akarsu şebekesinin bir bölümü durumundaki Yeni Çağa Ovası (13.S:173) kapalı bir depresyona inkilab etmiş ve teşekkülünde karstik olayların da payı bulunduğu öne sürülen (14) gölü, sonradan Mengen Çayının kolu tarafından kapılmış­ tır (14. ve 13.S:184). Adı, sadece, Soğanlı Çayı doğusundaki arızalara inhisar ettirilmemesi gereken Ilgazlar, Boyalı kavsine yerleşmiş Kocadağ, Yellice-Arkot sıralarından geçerek, Bolu Ovasına bir dizi tepeler halinde sokulur (6.S:40, 112), hatta, doğu bölümündeki metamorfik serilerin ElmacıkKeremali silsilesinde yeniden belirdiğine bakılırsa, Akyazı Ovası kenarına kadar dayanır. Gerede civarında termal kaynakların çıktığı (6.S:34) faylı DevrezAkyazı oluğundan, bir duvar gibi yükselen Ilgazlar, Hersinya kıvrımlariyle vücut bulmuş (6.S:63), yelpaze şeklinde kıvrılıp kırılmış bir sııadağdır. Soğanlı Çayın açtığı enlilemesine boğazı takiben yükselir ve Ankara-Kastamonu şosesi civarında 2587 metreye kadar tıımanır. Y o ­ lun faydalandığı gediğin solundaki Çatal İlgaz (2546 metre), doğusunda 11- Ketin, t., Son On Yılda Türkiye’de Vukua Gelen Büyük Depremlerin Tektonik ve Mekanik Neticeleri Hakkında (Türk. Jeol. Kur. Bült. Cilt: II, Sayı: 1, s: 1-13) Ankara, 1949. 12- Erinç, S., Bilgin, T „ Bener, M., Gerede Civarında Akarsu Şebekesi (İst. Üniv. Coğr. Enst. Derg. Cilt: 6, sayı: 12, S: 90-99) İstanbul, 1961. 13- Erinç, S., Bilgin, T., Bener, M., Çağa Depresyonu ve Boğazı (İst. Üniv. Coğr. Enst. Derg. Cilt: 6 sayı: 12, S: 170-173) İstanbul, 1961. 14- Tanoğlu, A., İnandık, H., Bolu-Gerede Arasında Çağa Depresyonu Hakkında Küçük Bir Not (İst. Üniv. Coğr. Enst. Derg. Cilt: 2, sayı: 3 -1, Kontrandüler ve Notlar S: 6-7). BATI K A R A D E N ÍZ lN T O P O Ğ R A F İK ELEM AN LARI 7 Hacet İlgaz (2587 metre) gibi doruklan taşıyan, büyük kısmı, Eosen ilişleriyle örtülü kayalık sırtı, bir senklinal (6.S:72), daha doğrusu tü­ nemiş bir senklinale tekabül etmektedir ki, Erinç ve arkadaşları, burada bir nivasyon sirki ile girland ve taş halkalarından müteşekkil periglasial şekiller tesbit etmişlerdir (15.S:153). Kargı civarında yükseltisi azalan llgazlarm bir kolu. Kızdırmağın karşı sahilinde, Vezirköprü havzasına doğru silinen Kunduz Dağı ile son bulur. Diğer kolu ise, kendisine âit temelin yeniden göründüğü Yük Dağı vasıtasiyle Isfendiyar silsilesine bağlanır. Canik Dağları, bu iki silsilenin birleşmesinden doğmuş, Orta Karadeniz bölgesine mensup orografik bir elemandır. Ilgazları, Sakarya ile Kızdırmağı aksi istikametlere doğru büklümler çizmeye icbar etmiş, yeni bir dağlık kuşak takip eder. İç Anadolu platolarına bazan dik bir yar gibi inen (Sündiken Dağları) bu silsilelere, Bolu güneyindeki Köroğlu Doruğuna (2378 metre) izafeten, Köroğlu Dağları adı verilmiştir. Büyük bölümü “ Galatya Masifi” diye anılan lâv, tüf ve aglomeralardan ibaret bir mantonun himayesine sığınmış bu dağlar, Kızdırmağı geçer geçmez bir takım saçaklara ayrılır. Bunlardan biri, Kızdırmağın Kargı büklümüne kama gibi sokulmuş Ada Dağdan, Gümüşhacıköy havzası batısını kapatan İnegöl Dağı’na geçer. Diğer bir saçak, Alag'izUrlu silsilesiyle uzanarak, belki de, Alaca Ovasım dolanıp Deveci Dağ- lariyle bağlantı kurar. Yalnız, ııe olursa olsun, bu yakada kollara ayrılma, Yeşilırmak yelpazesindeki kadar gelişmiş değildir. Batı Karadeniz bölgesinin tektoniğe sıkıca bağlı; enlilemesinden ziyade uzunlamasına yöreler tefrikine elveıişli görünen başlıca topoğ- rafik unsurlarının taksimi, devamı ve dokusu hakkında, kısaca, bunları düşünüyorum. Bu düşüncelerimin de bazı tereddütleri beıtaraf edeceği ümidini taşıyorum.

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    melek ileri

    • 2017-03-26 03:45:59

    Cevap : Kuzey torus daglari
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.