Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Beytül hikme nedir

beytül hikme nedir

Bu soruya 2 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Hera

    • 2020-11-11 07:47:32

    Cevap : Beytü’l Hikme Abbasiler zamanın kurulan bir tercüme evi ve kütüphane.
    BEYTÜ'L HİKME

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Tugcedogus

    • 2020-11-11 07:47:32

    Cevap : Sözlükte Beytü’L Hikme Adlı Kurumun Kuruluş Amacı Ve Kelime Anlamı Nedir:
    Soru: Abbasi Halifesi El Me’mun devrinde Bağdat şehrinde açılan Beytü’l Hikme adlı kurumun kuruluş amacı ve kelime anlamı nedir? (2x5=10)

    Cevap:
    Beytü’L Hikme Nedir: Abbasiler zamanın kurulan bir tercüme evi ve kütüphane.
    Beytü’L Hikmenin Kuruluş Amacı Nedir: Önceleri islam dışındaki kültür ve medeniyetlerin başta felsefe olmak üzere matematik, astronomi ve edebiyatını İslam dünyasına tercüme ederek bu bilgileri İslam kültürüne dahil edilmesi amacı taşır. Bu kurumun asıl kuruluş amacı budur yani aslında bir tercüme kurumu olarak kurulmuştur. Bu tercümelere ihtiyaç duyulmasında temel neden ise; iç içe yaşadıkları farklı kültürlere karşı kendilerini daha etkili savunmak ve kendilerini bilimsel ve kültürel olarak geliştirmek istemeleridir. Fakat zamanla bu oluşum islamın üstünlüğü savunmayı temel amaç edinen bir kuruma dönüşmüştür. Oysa kuruluş amacı İslamı geliştirmeye daha uygundur.
    Beytü’L Hikmenin Kelime Anlamı Nedir: Bilgelik Evi

    Üstteki tarih sınav sorusunu cevabını verdik. Şimdi dilerseniz Beytü’L Hikme hakkında yapılmış olan aşağıdaki akademik yazıyı okuyabilirsiniz başarılar.

    Beytü’l Hikme Nedir

    a. Kuruluşu


    Beytü’l-Hikme, Abbasi halifesi Me’mun döneminin önceki dönemlerden farklılaşarak, ilim ve kültür çalışmalarının zirveye ulaşmasında en önemli paya sahip olan kurumdur. İslam kültür tarihinde bilinen ilk yükseköğretim kurumu olan Beytü’l-Hikme, (Hitti 1980: 2/ 630; Ahmed Emin 1933: 2/64) Yuhanna b. Maseveyh’in büyük bir kütüphane yaptırması tavsiyesi üzerine, Harun Reşid tarafından iktidarının son dönemlerinde, kütüphane olarak sarayın bitişiğinde yaptırılmıştır. (Kıftî: 169; Ataullah: 329; Çelebi 1976: 177-178). Beytü’l-Hikme’nin ilk nüvesinin Halife Mansur döneminde sarayda oluşturulan bir kütüphane olduğu, önceden beri tercüme edilen kitapların oraya konduğu, dışarıdan getirilen eserlerin artık buraya sığmaması üzerine Harun Reşid tarafından sarayın bitişiğine Hizânetü’l-Hikme adı verilen kütüphanenin yaptırıldığına dair bilgiler de bulunmaktadır. (Demirci 1996: 45-49).

    Bermekilerin ilme düşkünlükleri ve yapılan çalışmalara verdikleri destekler düşünüldüğünde Beytü’l-Hikme’nin kuruluşunda onların katkılarının da olmuş olabileceğini akla gelmektedir. (Öztürk 1998: 451). Harun Reşid’in Bizans şehirlerine yaptığı askeri seferlerde oralarda bulunan ve yerli halkın pek kıymetini bilemediği değerli eserleri Bağdat’a getirmeyi önemli bir hedef olarak gördüğü belirtilmektedir. Özellikle, yukarıda  da bahsedildiği gibi, Ankara ve Ammuriye bu bakımdan oldukça zengindi. Buraların fethinden sonra Harun Reşid başka yerlerde bulunması zor olan nadir ve nefis eserleri Bağdat’a nakletmiş ve Beytü’l-Hikme’ye koydurmuştur. (Ahmed Emin 1933: 2/62; Ataullah: s. 34). Bu dönemde, Hint seyyah, alim ve doktorları tarafından getirilmiş olan, Hint eserleri de Beytü’l-Hikme’ye konulmuştur. (Brockelmann 1988: 202; Altınay 1328: 5/405).

    Beytü’l-Hikme’nin kurulup Yunan ve Hint eserlerinin oraya konulmasından sonra, Harun Reşid, Yuhanna b. Masevevh’e özellikle tıpla ilgili kitapların tercüme edilmesi görevini vermiştir. (İbn Cülcül 1955: 65-66; Ahmed Emin 1933: 2/62). Allan eş-Şuûbî ve Fazl b. Nevbaht’ta tercüme işiyle görevlendirilmişlerdir. (İbn Nedim 1988: 105, 284; Bozkurt 2002:120). Yukarıda verilen bigilerden hareketle, Beytü’l-Hikme’nin tabii ihtiyaçların ve bir sürecin neticesinde ortaya çıktığı, İskenderiye ve Cundişapur akademileri örnek alınarak kurulduğu söylenebilir. Zira, Beytü’l-Hikme kuruluncaya kadar eski kültür ve medeniyetlere ait çok sayıda eser Bağdat’a getirilmiş ve sistematik olmasa da birçok eser tercüme edilmiştir. Eski kültür merkezlerinin İslam devleti sınırları içerisinde kalmasından sonra gerek halifelerin daveti, gerekse sunulan imkânlar dolayısıyla buralardan çok sayıda yetişmiş insanın Bağdat’a gelip yerleştiği bilinmektedir. Söz konusu alimlerin böyle bir akademinin kurulması yönünde çalışmalar yaptıkları, yetkilileri teşvik etmiş olabilecekleri akla gelmektedir. Ayrıca, toplumun başta tıp ve astronomi olmak üzere çeşitli ilim dallarına gittikçe artan bir şekilde ihtiyaç duyması, en azından bu alanlarda kurumsallaşmayı gerekli kılmıştır. Dolayısıyla, Beytü’l Hikme’nin toplumun ihtiyaçları muvacehesinde, süreç içerisinde ortaya çıkan bir kurum olduğu değerlendirilmektedir. Kanaatimizce kurumun nasıl, niçin, nerede ve kim tarafından kurulduğundan ziyade, toplum için yerine getirdiği fonksiyon önemli olmalıdır.

    Bazı kaynakların ilim ve hikmet kurumu anlamına Beytü’l-Hikme, bazılarının da kitapların toplanıp muhafaza edildiği yer anlamına Hizanetü’l Hikme adını verdikleri kurum hakkında, Harun Reşid dönemi itibarıyla söylenilebilecek çok fazla şey yoktur. Özetle, Harun Reşid tarafından bir kütüphane olarak kurulmuş, burada bulunanlar tarafından yapılan tercüme faaliyetleri öncesine kıyasla daha da hızlanmış ve sistematik hale gelmeye başlamış, kurumun Me’mun döneminde yükleneceği önemli fonksiyonlara mukaddime yapılmıştır. Hikmet sözünden de anlaşılacağı gibi kurum, fizik, kimya, astronomi ve felsefe araştırmalarının ve bu konulardaki eserlerin çevirilerinin yapıldığı bir merkez olmuştur. Din ilimleri ile ilgili ders ve çalışmalar ise camiler başta olmak üzere başka kurumlarda yapılmıştır. (Makdisi 1981: 24-25; Dağ vd. 1974: 109).

    b. Me’mun’un Katkısı

    Beytü’l-Hikme asıl fonksiyonunu Me’mun halife olduktan sonra icra etmeye başlamıştır. Me’mun döneminde Beytü’l-Hikme, her şeyden önce eski nadir eserlerin toplanarak muhafaza edildiği bir eski eserler kütüphanesi, tercüme ve telif yoluyla pek çok eserin meydana getirildiği ve çok sayıda ilim adamının yetiştiği bir yükseköğretim kurumu, astronomi ile ilgili araştırma ve gözlemlerin yapıldığı bir rasathane ve halk kütüphanesi olarak hizmet vermiştir. Kindî’nin burada felsefe öğrenmek isteyenlere mahsus bir bölüm açtığı da (Ataullah: 332) düşünülünce ihtisas bölümlerinin oluştuğu da söylenebilir.

    Beytü’l-Hikme’nin o dönemde öne çıkmasının Me’mun’un şahsiyeti, aydın bir kişi olması ve kuruma olan kişisel ilgi ve desteği ile irtibatlı olduğu değerlendirilmektedir. Tarihçiler onu alim, filozof, zeki, ilme değer veren, azimli, iradesi güçlü, ileri görüşlü, hür fikirli ve şahsiyeti güçlü bir halife olarak nitelendirmektedirler. (Zehebi 1982: 10/273; Dineverî 1930: 401). Onun ilim, akılcılık ve fikir hürriyetine olan düşkünlüğü, Mutezile mensupları ve imamları ile sıkı irtibatına sebep olmuş, Me’mun’un en fazla itibar ettiği kişiler de onlar olmuştur. Şüphesiz Yunan felsefe ve mantık eserleri, akli yorumu öne çıkaran Mutezile için önemliydi. Me’mun’un özellikle bu ilimlere olan ilgisinin, onların tesiriyle olmuş olabileceği de akla gelmektedir. (Hasan 1985:  3/164).2 Dönemin önemli bir kültürel etkinliği olarak halifenin huzurunda yapılan münazaralarda, Mutezile imamlarının felsefe ve mantık kurallarını da kullanarak Yahudi ve Hıristiyanlara uygun cevaplar vermelerinin ve onlardan bazılarının Müslüman olmasının, Me’mun’u müspet ilimler yoluyla İslam’a hizmet etme anlayışına sevk ettiği de düşünülebilir. Zira, Bağdat gibi büyük merkezlerde başka dinlerin mensuplarıyla artık içli dışlı yaşanıyor ve onlar bu ilimleri biliyorlardı. (Ahmed Emin 1933: 1/265, 356-358).

    Dönemin ilim ve kültür hayatı bakımından çok verimli bir dönem olmasını, çok sayıda eserin getirtilip tercümelerinin yapılmasını bazı tarihçiler Me’mun’un felsefeye olan şahsi düşkünlüğüne bağlamaktadırlar. Ancak, kısa sürede Yunan felsefesini katlayacak büyüklükte çalışmaların yapılmasını, halife de olsa bir kişinin felsefeye olan merakına bağlamak uygun olmasa gerektir. (Gibb 1991: 86). Ayrıca, tercüme edilen kitaplar sadece felsefe kitapları da değildir. Mutezile alimlerinin tamamının bu eserlerin getirilmesi ve tercüme edilmesi noktasında gayretli oldukları, eserleri okudukları ve İslam’ı izahta onlarda ortaya konan metotları kullandıkları, dönemin diğer bazı üst düzey idarecileri ve zenginlerinin de ilim adamlarını himaye ederek eserler ortaya çıkarmalarını teşvik ettikleri düşünülünce, yapılan çalışmalarda geniş bir elit kesimin etkin olduğu ve dini saikların de önemli olduğu anlaşılmaktadır. (Ata-ullah: 271). Me’mun’un aldığı eğitim dolayısıyla felsefeye olan düşkünlüğü, akılcı tutumu ve Mutezileye olan yakınlığı da buna eklenince onun döneminde 2 Bazı kaynaklarda tercümelerin birinci sebebi olarak Me’mun’un Aristo’yu rüyasında görmesi zikredilmekte, hikâye uzun uzun anlatılmaktadır (İbn. Nedim 1988: 303-304; Hudarî Bey 1366: 1/220; Rifaî 1927: 3/377). Ahmed Emin, Me’mun’un kesinlikle tanıdığı Aristo’nun kim olduğunu etrafındakilerden sorması gibi kendi içerisinde çelişkili olan hikâyenin uydurma olduğunu söylemektedir. Ona göre sebep tabiidir. Me’mun Aristo’yu gayet iyi bilmektedir. Zira, o güne kadar Arapçaya tercüme edilmiş olan eserlerini okumuş bulunmaktadır (1933: 1/268).

    c. İdaresi ve Çalışanlar

    Beytü’l-Hikme, ‘Sahibu Beyti’l-Hikme’ adı verilen bir müdür tarafından idare ediliyordu. Yuhanna b. Masaveyh, Selm el-Harranî, Sehl b. Harun ve Huneyn b. İshak bu görevi yürütmüşlerdir. Örneğin, Sehl b. Harun Me’mun döneminde Beytü’l-Hikme’nin müdürüydü.( İbn Nedim 1988: 133; Ataullah: 160). Ancak bu müdürlüğün bir genel müdürlük olduğu anlaşılmaktadır. Aksi takdirde, bir dönemde çok sayıda müdür olması gerekir. Zira kaynaklarda, aynı dönemde birden fazla kişi için müdürlük sıfatı kullanılmıştır. Dolayısıyla, Beytü’l Hikme’de mevcut olan her bölümün başında bir müdür olduğu, bunların da bir genel müdürün idaresi altında toplandığı anlaşılmaktadır. Örneğin, Muhammed b. Musa b. Şakir astronomi bölümünün müdürüdür. Ayrıca kütüphanenin, yazıcıların, ciltçilerin de başlarında birer sorumlu idareci bulunmaktadır. (Demirci 1996: 75, 79).

    Beytü’l-Hikme’de çalışanlara dolgun maaş verilmiş, onları araştırmadan alıkoyacak her türlü engel ortadan kaldırılmıştır. Mütercime tercüme ettiği eserin ağırlığı kadar altın verilmesi gibi teşviklerle ilim adamları araştırmaya yönlendirilmiş, araştırmacılar desteklenmiştir. (Ataullah: 372). Abbasi idarecilerinin bilinen bu tutumları, diğer bölgelerden ilim adamlarını Bağdat’a celbetmiştir.
    Ayrıca, halife haricinde dönemin diğer bazı idareci ve zenginlerinin

    de ilim ve kültürel çalışmaları desteklemeleri, ilim adamları nezdinde hem Beytü’l-Hikme’nin hem de Bağdat’ın cazibesini artırmış olmalıdır. Örneğin Benû Musa olarak adlandırılan Muhammed, Ahmed ve Hasan isimli üç kardeş, oluşturdukları heyetlere ülke dışından önemli eserleri bulup getirttikleri gibi, tercüme heyetlerine de bunları tercüme ettirmişlerdir. Tercüme heyetinde yer alan alimlere de 500’er dinar gibi tatminkâr ücretler ödedikleri belirtilmektedir. (İbn Nedim 1988: 304; Hudarî Bey 1970: 1/220; Hasan 1985: 3/174-175).
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.