İşte Cevaplar
Cevap : Bilginin Kaynağı Problemi
Tüm bilginin ilk kaynağının deneyim olduğunu savunan yaklaşımın bir diğer ortak
görüşü, insan zihninin doğuştan boş bir levha (tabula rasa) olduğudur. İnsan
doğduğunda zihni bilgi yüklü olarak değil de, boş fakat yazılmaya olanaklı bir anlama
yetisiyle donatılmıştır.
Deney(im) duyumlarla gerçekleştirilir. Basit izlenimler, duyularımızın verileri sonucu
elde edilir. Duyular, ilk izlenimlerdir. İzlenimler bellek ve imgelemin işlevleri sonucu
birleşirler. Birleşik izlenimler, zihnin anlama yetisiyle soyutlanarak idea ve tasarım
haline gelerek bilgi olurlar. Empiristler için öncelikli akıl yürütme biçimi
tümevarımsal akıl yürütmedir.
Bu görüşe göre, matematik gibi bilgiler ve aklın ilkeleri olarak adlandırılan “özdeşlik”,
“çelişmezlik” ve “üçüncü halin olanaksızlığı” ilkeleri de deneyin ürünleridir. Deneyin
tekil verilerinden kalkarak, tümevarımsal genellemeler sonucu matematik bilgiler elde
edilir. Yani, tüm bilgiler a posterioridir.
Dolaysız bilginin kaynağı (bkz. Sonsuz geriye gidiş argümanı) duyu deneyimidir.
Anlamları, açıklama ya da tanımlama gerektirmeyen ilksel kavramlar gözlem
kavramlarıdır. Neyi gözlemlediğimizi ya da neyi deneyimlediğimizi aktaran ifadeler
gözlem ifadeleri / önermeleridir. Bu önermeler, diğer inançlarımızı bunların ışığında
gerekçelendirdiğimiz temel önermeler veya ilk ilkelerdir.
Empirizm, deneyimin dolaysız bilginin (ve anlamın) bir kaynağı olduğu savının
ötesinde tek kaynağı olduğunu savunur. Gözlemsel ifadeler bize gözlemleyebildiğimiz
şeylerin gerçekte nasıl olduklarını söyler, sadece nasıl göründüklerini değil (NAİF
REALİZM). Buna karşıt görüş, görünüş / gerçeklik ayrımında ısrar eder ve duyuların dış dünyanın ve dış dünyadaki nesnelerin değil, ama bize dış dünya tarafından sunulan görünüşlerin dolaysız bilgisini verdiğini savunur. Diğer bir deyişle, duyular,
görünüşlerin dolaysız bilgisidir ve biz bilgi için duyuların ötesine geçeriz.
Örneğin, yukarıdan ve yandan bakılan madeni para için
(a) para yuvarlaktır
(b) para eliptiktir
şeklinde gözlemsel ifadelerde bulunulduğunda, bunlar birbirleriyle çelişen ifadeler olduğundan birinin yanlış olması zorunludur.
Buna karşın,
(a) Şimdi para yuvarlak görünüyor
(b) Şimdi para eliptik görünüyor
Şeklindeki aktarımda, bu iki önerme birbirleriyle çelişmez, ikisi de doğrudur.
Benzer bir tartışma, ördek/tavşan örneği için de yürütülebilir. Hata / yanlış sadece
dolaysız verilere getirilen yorumlarda açığa çıkar. Dolaysız veriler ise hiçbir
zaman yanlış değildir.
Nihil in intellectus quod non fit priori in sensu” ; Zihinde, önceden duyularda olmayan hiçbir şey yoktur.
“Dünya hakkında bilebileceğimiz her şey kendisini zorunlu olarak duyumlarla ifade
eder”
2) Bilginin Kaynağı Akıldır (Rasyonalizm)
Ana motivasyon sağlam, değişmez ve kesin bilgi arayışı olduğunda, deneyin
temelinde olan duyuların güvenilmezliği ve yanıltıcılığı bilginin kaynağının deneyimolamayacağını gösterir. Kesin, doğru ve evrensel bilginin kaynağı akıldır. Akıl kökenli bilgiler / doğrular a prioridir ve bu nedenle değişmez ve zorunludur.
İnsan zihni doğuştan boş değildir. Rasyonalistlere göre, öncelikli akıl yürütme biçimi tümdengelimsel akıl yürütmedir. Bazı önerme biçimleri, o kadar apaçıktır ki, bir kez kavrandı mı gerekçelendirme gerektirmez. Bu ilk ilkeler akılda bulunur (Özdeşlik ve
Üçüncü Halin olanaksızlığı yasası vb.). Diğer bir ifadeyle, rasyonalistler geri gidişi akıl ya da zihnin dünya hakkındaki dolaysız ve kesin bilginin bir kaynağı olduğunu söyleyerek durdurmaya çalışırlar. Rasyonalist ilk ilkelerin doğruluğu duyu deneyiminin ışığı altında görülmez – onun yerine, “aklın doğal ışığı”yla görülebilir.
Ve bu apaçık ilkelerden ilk bakışta apaçıklıktan çok uzak olabilecek birçok başka şeyi kanıtlayabiliriz.
3) Bilginin Kaynağı Hem Deney Hem de Akıldır
Bilginin kaynağını radikal ve indirgemeci bir biçimde deneyde veya akılda görenlere
karşı, her iki kaynağı da bilginin temeline koyan görüştür. Bu görüşe göre, bilgi için
hem deney hem de akıl gereklidir.
Bilgi deneyle başlar, fakat deneyle bitmez. Deneyle gelen a posteriori algı, aklın a
priori kavram ve kategorileriyle işlenerek bilgi olur. “Görüsüz kavramlar boş,
kavramsız görüler kördür.”
4) Bilginin Kaynağı Sezgidir
Doğru, kesin ve sağlam bilgiyi ya da hakikati ne deney ne de akıl verebilir. Bu niteliklerdeki bilgiyi ancak aracısız ve doğrudan bilmeyi içeren sezgi verebilir.
Akıl ve deney bilgisi dolaylıdır, çünkü son noktada daima dille (terimlerle ve kavramlarla) ifade ve biçim bulur. Kavram ve terimlerin kapsamı ile sınırlılık ve dolayıma dayalı olmak akıl ve deneyim bilgisini eksik ve yetersiz bırakır. Sezgi terim
ve kavrama ihtiyaç duymaz. Sezgi, aracısız, doğrudan kavramadır. Buna bağlı olarak, sezgi bireyseldir ve bireyin öznel yaşantısının dışına aktarılamaz. Diğer bir deyişle, dolayıma sokularak ifade edilemez.
Diğer Cevaplara Gözat
- Bilginin kaynağı deney(im)dir. (Empirizm)
- Bilginin kaynağı akıldır. (Rasyonalizm)
- Bilginin kaynağı hem akıl hem deney(im)dir.
- Bilginin Kaynağı sezgidir.
Tüm bilginin ilk kaynağının deneyim olduğunu savunan yaklaşımın bir diğer ortak
görüşü, insan zihninin doğuştan boş bir levha (tabula rasa) olduğudur. İnsan
doğduğunda zihni bilgi yüklü olarak değil de, boş fakat yazılmaya olanaklı bir anlama
yetisiyle donatılmıştır.
Deney(im) duyumlarla gerçekleştirilir. Basit izlenimler, duyularımızın verileri sonucu
elde edilir. Duyular, ilk izlenimlerdir. İzlenimler bellek ve imgelemin işlevleri sonucu
birleşirler. Birleşik izlenimler, zihnin anlama yetisiyle soyutlanarak idea ve tasarım
haline gelerek bilgi olurlar. Empiristler için öncelikli akıl yürütme biçimi
tümevarımsal akıl yürütmedir.
Bu görüşe göre, matematik gibi bilgiler ve aklın ilkeleri olarak adlandırılan “özdeşlik”,
“çelişmezlik” ve “üçüncü halin olanaksızlığı” ilkeleri de deneyin ürünleridir. Deneyin
tekil verilerinden kalkarak, tümevarımsal genellemeler sonucu matematik bilgiler elde
edilir. Yani, tüm bilgiler a posterioridir.
Dolaysız bilginin kaynağı (bkz. Sonsuz geriye gidiş argümanı) duyu deneyimidir.
Anlamları, açıklama ya da tanımlama gerektirmeyen ilksel kavramlar gözlem
kavramlarıdır. Neyi gözlemlediğimizi ya da neyi deneyimlediğimizi aktaran ifadeler
gözlem ifadeleri / önermeleridir. Bu önermeler, diğer inançlarımızı bunların ışığında
gerekçelendirdiğimiz temel önermeler veya ilk ilkelerdir.
Empirizm, deneyimin dolaysız bilginin (ve anlamın) bir kaynağı olduğu savının
ötesinde tek kaynağı olduğunu savunur. Gözlemsel ifadeler bize gözlemleyebildiğimiz
şeylerin gerçekte nasıl olduklarını söyler, sadece nasıl göründüklerini değil (NAİF
REALİZM). Buna karşıt görüş, görünüş / gerçeklik ayrımında ısrar eder ve duyuların dış dünyanın ve dış dünyadaki nesnelerin değil, ama bize dış dünya tarafından sunulan görünüşlerin dolaysız bilgisini verdiğini savunur. Diğer bir deyişle, duyular,
görünüşlerin dolaysız bilgisidir ve biz bilgi için duyuların ötesine geçeriz.
Örneğin, yukarıdan ve yandan bakılan madeni para için
(a) para yuvarlaktır
(b) para eliptiktir
şeklinde gözlemsel ifadelerde bulunulduğunda, bunlar birbirleriyle çelişen ifadeler olduğundan birinin yanlış olması zorunludur.
Buna karşın,
(a) Şimdi para yuvarlak görünüyor
(b) Şimdi para eliptik görünüyor
Şeklindeki aktarımda, bu iki önerme birbirleriyle çelişmez, ikisi de doğrudur.
Benzer bir tartışma, ördek/tavşan örneği için de yürütülebilir. Hata / yanlış sadece
dolaysız verilere getirilen yorumlarda açığa çıkar. Dolaysız veriler ise hiçbir
zaman yanlış değildir.
Nihil in intellectus quod non fit priori in sensu” ; Zihinde, önceden duyularda olmayan hiçbir şey yoktur.
“Dünya hakkında bilebileceğimiz her şey kendisini zorunlu olarak duyumlarla ifade
eder”
2) Bilginin Kaynağı Akıldır (Rasyonalizm)
Ana motivasyon sağlam, değişmez ve kesin bilgi arayışı olduğunda, deneyin
temelinde olan duyuların güvenilmezliği ve yanıltıcılığı bilginin kaynağının deneyimolamayacağını gösterir. Kesin, doğru ve evrensel bilginin kaynağı akıldır. Akıl kökenli bilgiler / doğrular a prioridir ve bu nedenle değişmez ve zorunludur.
İnsan zihni doğuştan boş değildir. Rasyonalistlere göre, öncelikli akıl yürütme biçimi tümdengelimsel akıl yürütmedir. Bazı önerme biçimleri, o kadar apaçıktır ki, bir kez kavrandı mı gerekçelendirme gerektirmez. Bu ilk ilkeler akılda bulunur (Özdeşlik ve
Üçüncü Halin olanaksızlığı yasası vb.). Diğer bir ifadeyle, rasyonalistler geri gidişi akıl ya da zihnin dünya hakkındaki dolaysız ve kesin bilginin bir kaynağı olduğunu söyleyerek durdurmaya çalışırlar. Rasyonalist ilk ilkelerin doğruluğu duyu deneyiminin ışığı altında görülmez – onun yerine, “aklın doğal ışığı”yla görülebilir.
Ve bu apaçık ilkelerden ilk bakışta apaçıklıktan çok uzak olabilecek birçok başka şeyi kanıtlayabiliriz.
- Eşit miktarlara eşit miktarlar eklenirse, sonuç eşit olur.
- Eşit miktarlardan eşit miktarlar çıkartılırsa, sonuç eşit olur.
- Aynı şeye eşit olan şeyler birbirlerine eşittir.
- Birbirleriyle çakışan şekiller eşittir.
- Bütün parçadan büyüktür.
- Herhangi iki nokta bir çizgi üzerinde bulunur.
- Bir doğru her iki yönde sonsuza dek uzatılabilir.
- Bir nokta ve bir uzunluk veriliyse, merkezi o nokta ve yarıçapı o uzunluk olan bir çember vardır.
- Bütün dik açılar eşittir.
- Düşünüyorum, o halde varım.
- Her fiziksel nesne uzayda yer işgal eder.
- Hiçbir şey aynı anda iki yerde olamaz.
- İki şey aynı anda aynı yerde olamaz. Eğer bir şey diğerlerinin nedeniyse, o zaman birinci şey ikinciden daha sonra gerçekleşmez.
- Herkes sevdiği şeyden daha azı yerine daha çoğunu tercih eder.
- Ne kadar çok paranız varsa, fazladan bir dolar sizin için o kadar önemsizdir.
3) Bilginin Kaynağı Hem Deney Hem de Akıldır
Bilginin kaynağını radikal ve indirgemeci bir biçimde deneyde veya akılda görenlere
karşı, her iki kaynağı da bilginin temeline koyan görüştür. Bu görüşe göre, bilgi için
hem deney hem de akıl gereklidir.
Bilgi deneyle başlar, fakat deneyle bitmez. Deneyle gelen a posteriori algı, aklın a
priori kavram ve kategorileriyle işlenerek bilgi olur. “Görüsüz kavramlar boş,
kavramsız görüler kördür.”
4) Bilginin Kaynağı Sezgidir
Doğru, kesin ve sağlam bilgiyi ya da hakikati ne deney ne de akıl verebilir. Bu niteliklerdeki bilgiyi ancak aracısız ve doğrudan bilmeyi içeren sezgi verebilir.
Akıl ve deney bilgisi dolaylıdır, çünkü son noktada daima dille (terimlerle ve kavramlarla) ifade ve biçim bulur. Kavram ve terimlerin kapsamı ile sınırlılık ve dolayıma dayalı olmak akıl ve deneyim bilgisini eksik ve yetersiz bırakır. Sezgi terim
ve kavrama ihtiyaç duymaz. Sezgi, aracısız, doğrudan kavramadır. Buna bağlı olarak, sezgi bireyseldir ve bireyin öznel yaşantısının dışına aktarılamaz. Diğer bir deyişle, dolayıma sokularak ifade edilemez.
Diğer Cevaplara Gözat