Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Bilgisayar oyunları ile ilgili makale örneği

Bilgisayar oyunları ile ilgili kısa bir makale örneği

Bu soruya 2 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Zeus

    • 2020-02-03 18:01:31

    Cevap :

    Daha önce bilgisayar oyunları ile ilgili pek çok araştırma yayınladık. Business Insider’ın yaptığı, “Bilgisayar Oyunlarının Sizleri Sağlıklı ve Akıllı Yaptığını Gösteren 11 Bilimsel Gerçek“, psikolog Peter Gray’in araştırmalarını yazdığı, “Ünlü Psikolog Peter Gray’den Bilgisayar Oyunlarına Farklı Bir Bakış“, ve yine aksiyon oyunlarının beyin üzerindeki etkisini ele alan “Aksiyon Oyunları Beyniniz İçin İyidir” yazısında bu araştırmalara ulaşabilirsiniz. Şimdi de Gaye Özen’in Gaia Dergi’de kaleme aldığı oyunların insan üzerindeki etkilerini sizlere sunalım.

    Bilgisayarın bizlere sunduğu imkanlarla sanal ortamda sosyal medyanın ve bilgisayar oyunlarının kullanımı giderek yaygınlaşıyor. Birçoğumuz için bilgisayar kullanımı iş, günlük hatta özel hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Özellikle bilgisayar oyunlarının bağımlılık, agresyon, obezite ve duruş bozukluğu gibi olumsuz etkilerinin olduğu bilinirken diğer yandan bilgisayar oyunu oynayan kişilerin gerçek hayatta cinsiyet, dış görünüm, yaş ya da kültürel nedenlerle ifade edemediği şeyleri deneyimlemesine olanak sağladığı da belirtiliyor (Cole ve Griffiths, 2007).

    Martoncik ve Loksa’nın yaptığı araştırma, çoklu kişilerle oynanan oyunların (World of Warcraft) sanal da olsa işbirliği, arkadaşlık gibi sosyal ilişkileri güçlendirerek oyuncuların yalnızlık duygularını ve sosyal fobilerini gerçek hayatta olduğundan daha az hissetmelerini sağladığını gösteriyor. Bu oyunlar ayrıca oyuncuların uzamsal görüş, zihinsel döndürme, ayrıntılara dikkat etme, görev değişimi, çoklu yönergelerin uygulanması, seçici dikkat bölünmüş dikkat ve dikkatin sürdürülmesi, karar verme, problem çözme, neden-sonuç ilişkilerini kurma becerilerini güçlendirerek deneyimlerin uzun süreli belleğe atılmasını yani öğrenmenin gerçekleşmesini sağlıyor (Bavelier, 2012).

    Tabii ki de oyun oynamanın tüm bu yararlarının oynanan oyunlar için geçerli olduğunu belirtmekte fayda var. Çünkü yapılan araştırmalar oyuncuların sadece oyunlardaki performanslarını ölçerek gelişmeleri değerlendiriyor. Bu oyunlarla kazanılan becerilerin oyuncuların oyun dışındaki hayat olaylarına genellenebilirliği, ilişkilerine yansıyıp yansımadığı ya da nasıl yansıdığı henüz bilinmiyor. Dolayısıyla bilgisayar oyunu oynayanların hayatlarının her alanında dikkatli, doğru ve hızlı karar veriyor ya da zamanı iyi kullanıyor vs. olduğunu söyleyemeyiz.

    Ancak yeni çalışmalar 3 boyutlu sanal ortamda oynanan oyunların problem çözme ve öğrenme becerilerini arttırarak bellek yapılarını oluşturmada 2 boyutlu olanlara kıyasla daha etkili olduğunu ortaya çıkardı.

    Kaliforniya Üniversitesi’nden Clemenson ve Stark, daha önce hiç video oyunu oynamamış üniversite öğrencilerine iki haftayı aşkın bir sürede günde 30 dakika video oyunu oynatarak öğrencilerin beyin fonksiyonlarındaki gelişmeleri incelediler. Öğrencilerden 3 boyutlu olan Süper Mario veya 2 boyutlu Angry Birds oyunundan birini seçmesi istendi. Öğrencilere oyunları oynamaya başlamadan önce ve sonra beynin karmaşık öğrenme ve episodik (kişisel) bellek oluşumundan sorumlu alan olan hipokampusun fonksiyonlarıyla ilişkilendirilen bellek testlerinden olan nesne tanıma testi uygulandı. Sonuçlar 3 boyutlu video oyunlarını oynayan bireylerin bellek testlerinde daha iyi performans gösterdiğini ortaya çıkardı. Öğrencilerin bellek performanslarının yüzde 12 oranında arttığı belirlenirken 2 boyutlu oyun oynayanlarda herhangi bir gelişme gözlenmedi.

    Öğrenme ve bellek nörobiyoloji merkezi araştırmacılarından Craig Stark sonuçları şu şekilde yorumluyor, “Öncelikle 3 boyutlu oyunlar 2 boyutu olanlarından öğrenilecek daha fazla karmaşık ve uzamsal bilgi içeriyor. Bu tip karmaşık ve uzamsal öğrenmeler beyni uyarmakla kalmayıp aynı zamanda hipokampusun çalışmasını da sağlıyor. Bireyler 3 boyutlu oyunlarda bir nevi kendilerini çevreleyen ortamlarda bulunarak doğal yaşam deneyimlerine benzer deneyimler yaşadıklarından tek bir bilişsel yapıya odaklanmaktansa birçok bilişsel işlevi aynı anda kullanarak deneyimlerini zenginleştiriyorlar.”

    “Peki, video oyunlarını hipokampus fonksiyonlarını geliştirmek için kullanabilir miyiz?” sorusuna ise Stark’ın cevabı, “Genellikle aktif ve meşguliyetlerle dolu bir yaşam tarzının bilişsel yaşlanmayı geciktirdiği bilinir. Dünya turu yapamasak da olduğumuz yerde bizi hareketli ve meşgul tutacak birçok şey bulabiliriz. 3 boyutlu video oyunları da bize bunun için pratik bir yol sunuyor.”

    3 boyutlu oyunların hipokampusu büyük ölçüde uyarmasının nedeninin 3 boyutlu yapay ortam sayesinde mi yoksa 3 boyutlu oyunların 2 boyutlu sürümlerinden daha karmaşık olduğu için mi gerçekleştiği henüz bilinmese de beyin fonksiyonlarının geliştirilmesine yönelik çalışmalar genler, çevre koşulları, kazalar ya da yaşlanmayla birlikte azalan fonksiyonların geri kazanılmasına yardımcı olacaktır.

    Kaynak: Science Alert, JNeurosci, Liebert Pub, CMS, Gaia Dergi



    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Zeus

    • 2020-02-03 18:00:30

    Cevap :

    Yaptığım pek çok konuşmada bana aileler tarafından en çok sorulan sorulardan biri, çocuklarının bilgisayar oyunu saatlerini kısıtlamanın iyi bir fikir olup olmadığı. Bazı aileler ise bana, “aklı başında her ailenin yapması gerektiği gibi” çocuklarının bilgisayar oyunu saatlerini hatta tüm ekran saatlerini zaten kısıtladıklarını söylüyor.

    Beni tanıyanlar belki cevabımı tahmin edecektir. Çocukların, boş zamanlarını nasıl değerlendirecekleri konusunda doğru seçimler yapma becerisine sahip olduklarına dair güçlü bir inancım var. Kendi seçimlerini kendileri yaptıkları sürece tabii ki. Bazı çocuklar sadece tek bir şeyle çok uzun zaman geçirebiliyorlar. Ve bazı yetişkinler bunda bir problem olduğunu düşünüyor, çünkü onlar (yetişkinler) asla böyle bir seçim yapmıyorlar. Ancak benim deneyimlerime göre, eğer çocuklar oynama ve farklı yollarla keşfetme konusunda gerçekten özgürlerse ve bunun sonucunda sadece “tek bir yolla” oynuyor ya da keşfediyorlarsa, bunu, yaptıkları şeyden gerçekten anlamlı bir şey çıkardıkları için yapıyorlar.

    Bence çocuklara ne yapmaları ya da ne yapmamaları gerektiğini söylemek her zaman bir hatadır. Ev işleri konusunda yapmaları gereken şeyleri sıralamak ve başka insanları üzecek şeyler yapmamaları gerektiğini söylemek dışında. Çocuklarımızı kendi tercih ettikleri şekilde oynamaktan ya da keşfetmekten alıkoyarsak, onlarla aramızdaki “duvara” bir tuğla daha eklemiş oluruz. Çünkü onlara özünde şunu söylemiş oluyoruz: “Kendi hayatını kontrol etme konusunda sana güvenmiyorum.” Bence bugün çocuklar çok fazla bilgisayar oyunu oynamaktan ya da çok fazla ekrana maruz kalmaktan değil, hayatlarındaki aşırı yetişkin kontrolünden ve yeteri kadar özgür olamamaktan muzdaripler.

    Gerçekten özgür olan çocuklar kendileri için neyin iyi olduğunu bilirler. Özellikle de boş zamanlarını nasıl geçirmeleri gerektiğini. Her çocuk farklıdır, tıpkı her yetişkinin farklı olması gibi. Çocukların kafalarının içine girip bizim hiç anlamadığımız bir şeyden ne kazandıklarını bulamayız. Yıllarca, aşırı derecede aptalca olduğunu düşündüğüm televizyon programlarını izlemek için ekran başında saatlerini geçiren bir çocuk tanıyorum. Ancak zaman geçtikçe onlardan çok şey öğrendiğini fark ettim. Yeni ve farklı yollarla düşünmeyi öğreniyordu. Programların aptalca yönlerinin – en az benim kadar – farkına varıyordu, ama aynı zamanda zekice yönlerini de görüyor ve onları analiz ediyordu. Bu bilgiler lisedeki oyunlarda rol alan bir oyuncu olarak yeteneğine çok şey kattı. Bu programları izlerken kafasının içinde bazı bölümleri oynuyordu aynı zamanda. Programlar, insan psikolojisinin belli yönlerine duyduğu hayranlığı da besliyordu. Şimdi en büyük hayali bir klinik psikolog olmak.

    Saatlerce kitap okuyan çocuklar da biliyorum. Belki günde 10 saat boyunca sadece oturup kitap okuyan ve başka hiçbir şey yapmayan! Ben çocukken bile böyle çocuklar vardı. Benimle balığa çıkmak varken neden oturup kitap okuduklarını asla anlayamadım. Boşa geçen zaman! Ama asla çocuklarının kitap okuma saatini kısıtlayan bir aile tanımadım. Neden bir çocuğun günde 4 ya da 5 saatini bilgisayar ekranı başında geçirmesinden ve yapmak istediği bir şeyi yapmasından endişe ediyoruz da aynı çocuğun okulda 6 saat boyunca oturmasından, sonra üstüne birkaç saat de ödev yapmasından ve üstelik tüm bunları başkaları onu zorladığı için yapmasından endişe etmiyoruz ki?

    Bir çocuğun bilgisayar başında, okulda öğrendiğinden daha değerli şeyler öğrenebileceği olasılığını da gözönüne almanızı istiyorum sizden. Bilgisayar aktivitesinin bireysel bir seçim olduğunu, okul aktivitesinin ise hiç de öyle olmadığını da unutmayın.

    Bilgisayarlar modern toplumun en önemli araçları. Neden çocukların onlarla oynama fırsatlarını kısıtlayalım ki?

    Çocukların bilgisayar saatlerini kısıtlamak, avcı-toplayıcı yetişkinlerin çocuklarının ok ve yay saatlerini kısıtlamalarına benziyor. Çocuklar, etraflarına bakmak ve içinde doğdukları kültürde “hayatta kalabilmek” için neleri bilmeleri gerektiğini anlamak üzere “tasarlanarak” dünyaya gelirler. Bu konuda yetişkinlerden daha başarılıdırlar. Bu yüzden dili bu kadar hızlı öğrenirler. Çevrelerindeki dünya hakkında yetişkilerden daha hızlı bilgi sahibi olurlar. Bu yüzden göçmen ailelerin çocukları yaşadıkları yeni yerdeki akranları tarafından konuşulan dile, ailelerinin konuştuğu dilden daha fazla ilgi gösterirler. Ayrıca bu yüzden ne zaman yeni bir teknolojik gelişim olsa, çocuklar onu kullanmayı ailelerinden daha hızlı öğrenirler. Çocuklar içgüdüsel olarak başarılı olmak için öğrenmek zorunda olduklarını bilirler.

    Neden “otoritelerden” – Amerikan Pediyatristler Akademisi dahil – sürekli çocuklarımızın bilgisayar saatlerini kısıtlamamız gerektiğina dair uyarılar alıyoruz. Bence bu korkunun kaynağının bir bölümü, daha “yaşlı” insanlar olarak teknolojiye ve yeni medyaya güvenmeme eğilimimizden geliyor.

    Ünlü filozof Platon, tiyatro oyunlarının ve şiirlerin, gençler üzerindeki zararlı etkileri yüzünden yasaklanması gerektiğini söylemişti. Yazı ortaya çıktığında ve teknik olarak kolaylaştığında ve gençler tarafından coşkuyla benimsendiğinde, bazı yetişkinler bunun gençlerin zekasını azaltacağını ve hafızalarını kullanmamalarına sebep olacağını söylemişti. Basılı romanlar ulaşılabilir hale geldiği zaman, çoğu yetişkin bunun gençleri, özellikle genç kızları, ahlaki yozlaşmaya sürükleyeceğini söylemişti. Televizyonlar insanların evlerine girmeye başladığında, olası fiziksel, psikolojik ve sosyal zararlarına karşı uyarı bombardmanına tutulmuştuk. Şimdi aynı şey bilgisayar oyunları için geçerli.

    Bilgisayar oyunları ilk çıktıkları günden itibaren “korku tacirlerinin” saldırısına uğradı. Bu saldırılar hala azalmadı. Eğer Google’da bilgisayar oyunlarının zararlı etkileri ile ilgili bir arama yapsanız, her türlü korkutucu iddiayı görebilirisiniz. Bir internet sitesi bilgisayar oyunlarının depresyona, fiziksel agresyona, kötü uyku alışkanlılarına, somatik şikayetlere, obeziteye, dikkat bozukluklarına sebep olabileceği konusunda uyarıyor. Liste o kadar uzun ki, atladıkları tek rahatsızlık akne gibi görünüyor.

    Bilgisayar oyunları ile ilgili en yaygın şikayetler şunlar: Sosyal izolasyona sebep olmaları (1), açıkhava aktivitesi fırsatlarını azaltmaları ve bu yüzden obezite ve sağlık problemlerine sebep olmaları (2), eğer oyunlar şiddet içeriyorsa çocukları şiddete eğilimli hale getirmeleri. Görünüşe göre ilk iki madde kitap okuma için de geçerli olabilir. Üçüncü maddeye gelirsek… Neden anime karakterleri bilgisayar oyunlarında öldürüyormuş gibi yapmanın, Hamlet’in üvey babasını öldürmesini okumaktan daha kışkırtıcı olduğunu düşünüyoruz? Ve evet, çocuklara okulda Hamlet’i okutuyoruz.

    Araştırmalar bilgisayar oyunlarının zararlı etkileri hakkındaki mitleri çürütüyor.

    Eğer güncel araştırmalara bakarsanız, “korku tacirlerinin” iddialarını destekleyen çok az hatta neredeyse hiç kanıt bulamazsınız. Oysa bu iddialara karşı olan önemli kanıtlar var elimizde. Sistematik olarak yapılan anketlere göre bilgisayar oyunu oynayanlar, oynamayan akranlarına göre fiziksel olarak daha fit, daha az obez, açıkhavada oynamaktan daha fazla keyif alan, daha sosyal ve daha toplumsal düşünen insanlar.[1]

    Hollanda’da dört şehirde birden yapılan geniş ölçekli başka bir araştırma ise odasında bir bilgisayar ya da TV seti olan çocukların, ekran oyunlarına kolay ve kişisel erişimi olmayan çocuklara göre açık havada oynamaya daha meyilli olduklarını ortaya çıkardı.[2]

    Pew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir başka araştırma, bilgisayar oyunlarının sosyal izolasyona sebep olmadığı gibi aksine genç insanların akranlarıyla ve toplumla daha fazla bağ kurmalarını sağladığını söylüyor.[3]

    Bir başka araştırma ise niteliksel olarak bilgisayar oyunlarının sosyal etkileşimi ve arkadaşlığı arttırdığını öne sürüyor.[4] Çocuklar diğer oyuncularla hem kişisel olarak hem de online olarak arkadaş oluyorlar. Birbirleriyle oyunları hakkında konuşuyorlar, birbirlerine stratejiler öğretiyorlar ve genellikle beraber oynuyorlar (ya aynı odada ya da online olarak).

    Şiddete gelirsek… Şiddet içeren bilgisayar oyunlarının gerçek dünyada şiddete neden olma etkisi üzerine yapılan çok sayıda araştırma, bu etkinin son derece az ya da neredeyse hiç olmadığını ortaya koyuyor. [5] Hepimiz için şaşırtıcı olan bir başka bulgu da, bilgisayar oyunlarının sürekli artış gösterdiği yıllar içinde gençlerin şiddete eğilimlerinin sanılanın aksine azalması. [6]

    Bilgisayar oyunlarının artışının dünyadaki şiddeti azalttığını iddia etmeyeceğim. Ancak bu tür oyunların insanların kin ve düşmanlık duygularını kontrol etmeyi öğrenmelerine yardımcı olduğuna dair bulgular da var. [7]

    Bilgisayar oyunlarının beyin gücü üzerinde pek çok pozitif etkisi bulunuyor.

    Ve işte pozitif etkiler… Bilgisayar oyunlarının zihinsel gelişim üzerindeki olumlu etkilerine yönelik çok sayıda araştırma var. Araştırmalar, hızlı tempolu aksiyon bilgisayar oyunları oynamanın, oyuncuların görsel-uzamsal beceri testlerinden (standart IQ testlerinin bileşenleri dahil) aldıkları puanları arttırdığını söylüyor. [8] Başka araştırmalar bilgisayar oyunlarının (oyunun türüne bağlı olarak) hafıza, eleştirel düşünme ve problem çözme ölçümlerinde de puanları arttırdığını ortaya koyuyor. [9] Buna ek olarak, daha önce okuma ve yazmaya az ilgi duyan çocukların, online bilgisayar oyunlarındaki metin bazlı iletişim dolayısıyla daha ileri okuryazarlık becerileri edindiklerini gösteren araştırmaların sayısı da artmaya başladı.[10]

    Fokus gruplarında ve anketlerde çocuklara bilgisayar oyunlarıyla ilgili en çok neyi sevdikleri sorulduğunda, genellikle özgürlük, özyönetim ve yetkiden bahsediyorlar.[11] Oyunda kendi kararlarını kendileri veriyorlar ve kendi seçimlerinin getirdiği mücadeleleri vermek için büyük çaba gösteriyorlar. Okulda ve yetişkin hakimiyetindeki diğer yerlerde, çocuklara sürekli talimata ihtiyaç duyan “budalalar” gibi davranılıyor. Oysa oyunda yönetim onlarda. Zor problemleri çözebiliyorlar ve sıradışı yeteneklerini ortaya koyabiliyorlar. Oyunda önemli olan yaş değil, beceri. Bu gözle bakarsanız, bilgisayar oyunlarının gerçek oyunun bir benzeri olduğunu görürsünüz.

    Sonuç olarak eğer çocuklarınızın bilgisayar oyunu saatlerini kısıtlayıp kısıtlamamanız gerektiği konusundaki fikrimi soruyorsanız, cevabım kısıtlamayın olacaktır.

    Yazıdaki araştırmaların kaynağı için: https://www.psychologytoday.com/blog/freedom-learn/201201/the-many-benefits-kids-playing-video-games

    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.