İşte Cevaplar
Cevap : Problem Durumu
a) İntihal nedir?
Yayın, bilimde kendini ifade etmenin bir yoludur. Bilim yayın demektir.
“Yayınla ya da yok ol” görüşü esastır. Araştırmacı temel ilkelere, kurallara dikkat
etmezse yayınladığı halde yok olur. (İnci, 2009, s.70). Araştırmacılar belli bir yayın
etiği çerçevesinde araştırmasını tamamlayıp yayınını meydana getirmelidirler.
Ahlak, dürüstlük ve açıklık ilkelerine uygunluk; bilimsel dürüstlük ve yayın etiği
açısından çok önemlidir. Eğer yazdıklarınız sizin fikirleriniz, düşünceleriniz, özgün
araştırma sonuçlarınız veya tüm toplum tarafından bilinen genel bilgiler değil ise;
bir başka kaynakta okuduğunuz, duyduğunuz gördüğünüz herhangi bir şey ise, bu
kaynağı yazınızda uygun atıf kurallarına göre belirtmek zorundasınızdır (Uçak,
2010).
Her araştırmacı yayın oluşumu sürecinde neyi yapmaya hakkı olup
olmadığını sorgulamalıdır ve toplum her araştırmanın iç denetimini yapmalıdır. Her
bilimsel araştırma daha önce yapılmış araştırmalar üzerine geliştirilir. Yapılan
çalışmaların yayın içinde aktarımında bazı kurallara uyulması, yararlanılan
kaynakların yine belirli kurallara göre belirtilmesi esastır (Uçak ve Birinci, 2008).
Bu durum gerçekleşmediğinde bilim ahlakının ters düştüğü bilimsel yanıltmalar
ortaya çıkacaktır. Bilim ahlakının işaret ettiği şey, emeğe saygı duyulması
gerektiğidir. Bu gereklilik; ister bir seminerde ya da özel görüşmede dile getirilmiş
olsun, ister bir poster bildiride ya da herhangi bir kitapta yer alsın, kendi
düşüncemizi geliştirmemize katkısı bulunan her kişiye hakkını teslim etme
durumuna dayanmaktadır (Arda, 2009,s.17)
İntihal sorunu da bilimsel yayınlarda sıklıkla ortaya çıkan bir sorundur.
İntihal; aşırma, yani başkalarının çalışmalarını kendisininmiş gibi göstererek atıf
yapmadan bilimsel yayınında kullanma işidir. Bilimde ilerleyebilmek ve üretimin
sağlanması ise dürüstlük ve güvene dayalı olmasına rağmen bilimsel yayınlarda etik
yanıltmalar her ülkede görülmektedir. En gelişmiş kurumlarda, çok ünlü isimlerin
etik yanıltmaları saptanmış, cezalar uygulanmıştır (İnci, 2009,s.71).
b) İntihalin Nedenleri
Öğrenci niyetine göre intihal iki kategoride incelenebilir. İlki kasıtlı
intihaldir. Öğrenci aldattığının ya da bir başkasının çalışmasını çaldığının
farkındadır. İkincisinde ise kasıt yoktur. Öğrenci yanlış bir eylem yapmıştır ancak
çalışmanın gerçek yazarının itibarının gerekliliğinin farkında değildir ya da doğru
çalışmayı bilmiyordur (Park, 2004; Dunn ve Drain, 2010). İntihal üzerine yapılan
araştırmalara göre öğrencilerin %46’sı atıf yapmak için gerekli doğru yöntemlerden
haberdar değildirler (Landau, 2002; Dunn ve Drain, 2010).
Kıraç (2011) makalesinde, etik dışı olayların nedenlerini; hızlı yükselme
hırsı, başkalarının kendisini olumlu ve başarılı tanımalarını arzulama, ismini
yayınlarda sık görme arzusu “Hollywood sendromu” na dayandırmaktadır. Bireyin
yetersiz eğitimi, yeterli düzeyde araştırma disiplini eğitimi almamış olması,
kurumun veya bölümün aşırı baskısı, parasal kazanç hırsı ve psikiyatrik kişisel
bozukluklar nedeni ile de bilimsel yanıltma yapılmış olabileceğini belirtmiştir
(s.175). Bu konuya eğitimin farklı aşamalarında gereken önemin verilerek
öğrencilerin eğitilmesi, ödevlerin denetimi, kopyaya neden olan unsurların (çok
ödev verilmesi, zaman baskısı vb.) dikkate alınarak azaltılması, intihal
uygulamalarında denetim ve yaptırımların yerine getirilmesi ileriki yıllarda
bireylerin davranışlarının şekillenmesi ve olumlu alışkanlık kazanmaları açısından
önemlidir (Uçak 2010, s.6). Yine lisans ve lisansüstü eğitim sırasında bireylere
araştırma disiplini eğitimi verilmelidir.
Geçtiğimiz yirmi yıl içinde bilgisayar teknolojisinde meydana gelen
gelişmelerin intihali artırdığı görüşü yaygındır. Ödeve yardımcı siteler, kopyalayapıştır teknolojisi, parayla satılan hazır tezler dolayısıyla bilgisayar
teknolojisindeki gelişmeler artan intihal olaylarından sorumlu tutulmaktadır
(Gallant, 2002; Dunn ve Drain, 2010). Bu gelişmelere rağmen Gallant’ın
çalışmasına göre intihale karşı örgütsel tepkilerde bir değişim görünmemektedir.
Hala intihal karşıtı politikalar, caydırıcı cezalar, onur kuralları sistemi, suçluyu
ortaya çıkarma gibi geleneksel yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemler günümüz
intihal problemlerinde etkisiz kalmaktadır ve yeni stratejiler aranmaktadır.
Bu yeni stratejiler öğrenci merkezlidir ve intihal sorununa, öğrencinin akademik gelişimi
etkilenmeden önce yani birinci sınıfta müdahale etmeyi amaçlar. Öğrencilere
öğrenimlerinin ilk yılında intihalle mücadele etmede yardımcı olmak için fakülte
tarafından etkileşimli ve önleyici bir yaklaşım içinde olmak gerekir (Dunn ve Drain,
2010).
Bilimsel yanıltmalar farkında olmadan olabileceği gibi bilinçli olarak da
gerçekleşebilir. Her iki durumda da tüm bilimsel yayınların denetleyicisi bilim
kamuoyudur. Onların sorumluluğu asla göz ardı edilemez. Uçak (2010) yazısında,
başta araştırmacı/yazar olmak üzere, araştırma kurumu, editör, hakem, kütüphaneci
ve okuyucu olmak üzere bilimsel iletişim süreci içinde rol alan aktörlerin intihalin
önlenmesinde sorumlulukları olduğunu savunmuş ve bu sorumlulukları şu şekilde
sıralamıştır:
1. Yazarın/araştırmacının sorumluluğu
2. Araştırma kurumunun sorumluluğu
3. Editörün sorumluluğu
4. Hakem ve danışman sorumluluğu
5. Kütüphanecinin ve okuyucunun sorumluluğu (s.s. 7–9)
Araştırmacının sorumluluğu uzmanlık alanına giren konulardaki
yayınları izlemek, ortaya konulan savların, varsa yanlışlıklarını saptayacak biçimde
incelemek ve yanlışlamak, bilimsel ortamda ortaya koymak, tepki vermektir (İnci,
2009,s.70). Bilimsel temizlenme için örgütsel sorumluluğun kazandırılması çok
önemlidir. Bu sorumluluk bilincinin bireylere kazandırılması ise eğitim ile olacaktır.
c) Örgütlerin İntihale Yaklaşımları
Chris Anson’nun belirttiği gibi yüksek öğrenim kurumlarında intihal tanımını
“suçluluk merceği altında suçluları cezalandırmak ve kendilerini yasal olarak bu
süreçte korumaları” olarak yorumlamaya yönelik eğilim artmaktadır ( Simith ve
Saltmarsh, 2009). Bazı araştırmalar intihal yapanların ortaya çıkarılmasının intihali
azalttığını gösterse de (Barrett & Malcolm, 2006; Zobel & Hamilton, 2002) bu
suçluların belirlenmesinin, sürdürülebilir ve yeterli bir eğitim yaklaşımı olduğu
anlamına gelmez ( Simith ve Saltmarsh, 2009).
Ranald Macdonald ve Jude Carroll’a (2006) göre üniversiteler “suçluları
ortaya çıkarma ve cezalandırma” yerine kaynaklarını yeniden gözden geçirmeli ve
“akademik, bilimsel uygulamalara” vurgu yapmalıdır. Akademik, bilimsel
uygulamalara vurgu yapmak sağlıklı bir çalışma ortamına katkıda bulunur.
Kurumsal süreç, prosedür ve söylemler aracılığı ile “akademik, bilimsel
uygulamalar” ve “sağlıklı bir çalışma ortamı” yaratmak etik bir akademik varlığın
gelişimi için temeldir ( Simith ve Saltmarsh, 2009).
Öğrenciler üniversiteye geldikleri zaman kopyala yapıştır geçmişlerini de
beraberinde getirirler. Ortaokula geldiklerinde geniş kaynak araştırması yapmadan
bilgi toplamayı öğrenirler ve üniversiteye geldiklerinde akademik dürüstlük, kaynak
güvenirliği ve fikri mülkiyet gibi kavramlarla karşı karşıya kalırlar. Bu karışıklık
şaşırmaya neden olur. Öğrencilere kurallara uymaları için talimatlar vermeden önce
onlara neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösteren açık örnekler gösterilmelidir.
Ancak bu durumda öğrenciler akademik yaşamlarına başladıklarında, lisans
programını bitirdiklerinde ya da master a başladıklarında tesadüfî hatalardan
arınabilirler ve hatalarında kasıt aranabilir hale gelirler. Çünkü artık hile
yaptıklarından haberdardırlar (Ouden ve Wijk 2011).
d) İntihali Önleme
Üniversiteler genellikle yönergelerinde yüksek eğitim standartlarının
korunduğunu ve mezunlarının belli bir etik anlayışla çeşitli mesleklere gireceklerini
savunmaktadırlar. Üniversitelerde akademik etik kavramı özellikle ele
alınmamaktadır. Daha çok öğrencileri intihalden caydıracak düzene sahip olma
eğilimindedirler ( Liddell&Fong, 2008; Saltmarsh&Sutherland-Smith, 2009). Suçlu
bulunan öğrenciler için cezalandırma vardır (Saltmarsh&Sutherland-Smith, 2009).
Ancak yapılan araştırmalara göre suçun ortaya çıkarılması, intihalden caymakla
sonuçlanmıyor ya da öğrencilerin etik davranışları benimsemesini sağlamıyor (
Simith ve Saltmarsh, 2009). Bu ikinci durumda önleyici bir yaklaşım gerekir.
İntihali ortaya çıkarma ve önlemede uyarma yöntemi en etkisiz yöntemdir ( Landau,
2002; Dunn ve Drain, 2010). İntihali önlemede kullanılan onur kuralları sistemi de
etkisiz bir yöntemdir (Gallant, 2002; Dunn ve Drain, 2010). Onur kuralları ve
caydırma madalyonun iki yüzü gibidir: İlki pozitif yaklaşımla ikincisi ise negatif
yaklaşımla intihali güçlendirir (Dunn ve Drain, 2010).
Bu iki yöntemden farklı olarak daha ilerici bir yaklaşım ise önleyici
yaklaşımdır. Pek çok 21. yüzyıl intihal araştırmacısı öğrencilerin intihal güdülerini,
konuyla ilgili niyetlerini ve kavramsal yaklaşımlarını incelemektedir. Compton ve
Pfau (2008) araştırmalarında önleyici yöntemlerin diğer yöntemlere göre intihali
azaltmada daha etkili olduğunu bulmuşlardır (Dunn ve Drain, 2010).
Önleme cezalandırmadan çok daha iyidir ve son sınıf öğrencileri ile eğitimine yeni başlayan
öğrencilere farklı yaklaşılmalıdır. Her iki grup öğrencinin de intihali yapma ile ilgili
farklı motivasyonları vardır ve bizler bunları önlemek için farklı önlemler almak
durumundayız (Ouden ve Wijk 2011). Önleyici yaklaşıma göre öğrencilere,
üniversite yaşamlarının ilk yılından itibaren intihale yönelik eğitim verilir. Bunun
sebebi öğrencilerin akademik gelişimleri başlamadan müdahale etmektir. Bu
eğitimin içeriğinde öğrencilerin okuduklarını kendi sözcükleri ile ifade etmeleri, atıf
yapmada temel beceriler ve bunun yanında intihal anlayışlarını geliştirme amaçlı
çalıntı örnekleri inceleme yer almaktadır.
Bu eğitim öğrenim süresince her yıl tekrar edilmelidir. Çünkü etik davranışların kazanılması uzun bir süreçtir. Bunun yanında
etik davranışlar kolayca etkilenmeye hazırdır. Lisans programının ilk iki yılında
yapılan intihal cehalete atfedilirken lisansın son yıllarında ve master programlarında
nedense daha kötü bir sorun olarak yorumlanır ve öğrencilerin kasıtlı olarak hile
yapmaya eğilim gösterdiklerine inanılır. Her iki gruba da engelleme amaçlı öğretici
adaptasyonlar yapmalıyız (Ouden ve Wijk 2011).
İntihali tamamen yok edemeyebiliriz; ancak öğrencilerin intihale
başvurmalarını zorlaştırabiliriz (Probett, 2011). İntihal örgütler tarafından bir
öğrenme ve öğretme sorunu olarak görülürse ve öğrenme sürecinde yer alırsa daha
sürdürülebilir bir intihal yönetimi yaklaşımıyla sonuçlanabilir. Guelcher ve
Cahalene’ye (2004) göre yüksek makamlardaki yöneticiler kurumlarının itibarını
korumakla sorumludurlar ve bunu ancak etik eğitimi programları ile yapabilirler
(Weegar, 2007).
e) Örgütsel Sorumluluk
Yapılan araştırmalara göre örgütler ve üniversiteler, etik temellerin
vurgulanmasına yönelik gereksinim olduğu konusunda hem fikir olmalarına rağmen
etik kuralları örgütlerine entegre etmede en iyi yolun hangisi olduğu konusunda
endişeleri vardır (Weegar, 2007).
Couch ve Dodd’a (2005) göre akademik sahtekârlık, beklenen etik
davranışların öğrencilere iletilmesi yoluyla onur kuralları oluşturularak azaltılabilir.
Üniversiteler öğrencilere kişisel ve akademik yaşamlarında rehberlik edecek etik
standartları geliştirmede sorumludur. Üniversite öğrencileri için etik prensipler
oryantasyon programlarına dahil edilmelidir. Üniversitelerin öğrencilerin
üniversiteye etik kuralları öğrenerek geldiklerini varsaymaları doğru değildir
(Weegar, 2007).
Üniversitelerin kararlarında ve misyon ifadelerinde kullandıkları intihal ile
ilgili söylemleri, kurumun dürüstlük yaklaşımına katkı sağlayabilir. Atkinson (2008)
üniversitelerin misyon ifadeleri ile ilgili araştırmasında bu ifadelerin “söylemsel
kurumsallık” bakış açısıyla yapıldığı sonucuna varmıştır. Araştırmacıya göre
üniversiteler bu ifadelerini sorgulamalı ve yüksek eğitim ideolojisini geliştirmeye
hizmet edip etmediklerini kritik etmelidirler ( Simith ve Saltmarsh, 2009).
Bilimsel yanıltma ve intihali önleme, örgütsel sorumluluk bilincinin
kazandırılması ve eğitim ile sağlanabilir bir durumdur.
Bunların dışında bir yayındaki olası intihalleri belirleyebilen özel yazılımlar geliştirilmiştir (Turnitin
gibi). Ülkemizde özellikle İngilizce eğitim veren yüksek öğretim kurumları bu
yazılımı öğrenci ödev ve tezlerinin incelenmesi sırasında kullanılmasını rutin
prosedür haline getirmiştir (Özdağ, 2011,s.2).
Sonuç olarak üniversite öğrencilerine öğretim yöntemlerini uygulamak,
intihali önlemede başvurulacak en iyi yoldur. Birinci sınıf öğrencilerine beceri
tabanlı yaklaşımları uygulamak sadece kendi cümleleri ile ifade etme ve atıf yapma
becerilerini geliştirmez aynı zamanda konuya daha duyarlı yaklaşmalarını sağlar.
Yöntemin daha başarılı olması için öğrencinin üniversite öğrenimi boyunca her yıl
tekrar edilmelidir. Ellery’inin (2008) vurguladığı gibi tutumlar, değerler, inançlar ve
normlarla ilgili uygulamalar sürekli devam eden uzun vadeli bir süreçtir (Dunn ve
Drain, 2010).
İntihal eğitimde yeni bir problem olmamasına rağmen dünya
çapındaki internetteki zengin kaynaklar problemin doğasını ve kapsamını
değiştiriyor. Akademisyenler akademik yönetmeliğin tehlike altına gireceği ile
giderek daha çok ilgileniyorlar (Duggan, 2006). Öğrenciler ve üniversiteler intihal
ile savaşmaya önümüzdeki yıllarda da devam edeceklerdir.
Bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler intihali sadece daha kolay erişilebilir hale getirmektedir.
Christensen (2011) de yazısında intihalin kontrol edilebilir ama durdurulamaz
olduğunu vurgulamıştır. İntihali kontrol etmenin yolları olarak akademisyenlere
verdiği önemli ipuçlarından bazıları şu şekilde sıralanabilir:
Diğer Cevaplara Gözat
a) İntihal nedir?
Yayın, bilimde kendini ifade etmenin bir yoludur. Bilim yayın demektir.
“Yayınla ya da yok ol” görüşü esastır. Araştırmacı temel ilkelere, kurallara dikkat
etmezse yayınladığı halde yok olur. (İnci, 2009, s.70). Araştırmacılar belli bir yayın
etiği çerçevesinde araştırmasını tamamlayıp yayınını meydana getirmelidirler.
Ahlak, dürüstlük ve açıklık ilkelerine uygunluk; bilimsel dürüstlük ve yayın etiği
açısından çok önemlidir. Eğer yazdıklarınız sizin fikirleriniz, düşünceleriniz, özgün
araştırma sonuçlarınız veya tüm toplum tarafından bilinen genel bilgiler değil ise;
bir başka kaynakta okuduğunuz, duyduğunuz gördüğünüz herhangi bir şey ise, bu
kaynağı yazınızda uygun atıf kurallarına göre belirtmek zorundasınızdır (Uçak,
2010).
Her araştırmacı yayın oluşumu sürecinde neyi yapmaya hakkı olup
olmadığını sorgulamalıdır ve toplum her araştırmanın iç denetimini yapmalıdır. Her
bilimsel araştırma daha önce yapılmış araştırmalar üzerine geliştirilir. Yapılan
çalışmaların yayın içinde aktarımında bazı kurallara uyulması, yararlanılan
kaynakların yine belirli kurallara göre belirtilmesi esastır (Uçak ve Birinci, 2008).
Bu durum gerçekleşmediğinde bilim ahlakının ters düştüğü bilimsel yanıltmalar
ortaya çıkacaktır. Bilim ahlakının işaret ettiği şey, emeğe saygı duyulması
gerektiğidir. Bu gereklilik; ister bir seminerde ya da özel görüşmede dile getirilmiş
olsun, ister bir poster bildiride ya da herhangi bir kitapta yer alsın, kendi
düşüncemizi geliştirmemize katkısı bulunan her kişiye hakkını teslim etme
durumuna dayanmaktadır (Arda, 2009,s.17)
İntihal sorunu da bilimsel yayınlarda sıklıkla ortaya çıkan bir sorundur.
İntihal; aşırma, yani başkalarının çalışmalarını kendisininmiş gibi göstererek atıf
yapmadan bilimsel yayınında kullanma işidir. Bilimde ilerleyebilmek ve üretimin
sağlanması ise dürüstlük ve güvene dayalı olmasına rağmen bilimsel yayınlarda etik
yanıltmalar her ülkede görülmektedir. En gelişmiş kurumlarda, çok ünlü isimlerin
etik yanıltmaları saptanmış, cezalar uygulanmıştır (İnci, 2009,s.71).
b) İntihalin Nedenleri
Öğrenci niyetine göre intihal iki kategoride incelenebilir. İlki kasıtlı
intihaldir. Öğrenci aldattığının ya da bir başkasının çalışmasını çaldığının
farkındadır. İkincisinde ise kasıt yoktur. Öğrenci yanlış bir eylem yapmıştır ancak
çalışmanın gerçek yazarının itibarının gerekliliğinin farkında değildir ya da doğru
çalışmayı bilmiyordur (Park, 2004; Dunn ve Drain, 2010). İntihal üzerine yapılan
araştırmalara göre öğrencilerin %46’sı atıf yapmak için gerekli doğru yöntemlerden
haberdar değildirler (Landau, 2002; Dunn ve Drain, 2010).
Kıraç (2011) makalesinde, etik dışı olayların nedenlerini; hızlı yükselme
hırsı, başkalarının kendisini olumlu ve başarılı tanımalarını arzulama, ismini
yayınlarda sık görme arzusu “Hollywood sendromu” na dayandırmaktadır. Bireyin
yetersiz eğitimi, yeterli düzeyde araştırma disiplini eğitimi almamış olması,
kurumun veya bölümün aşırı baskısı, parasal kazanç hırsı ve psikiyatrik kişisel
bozukluklar nedeni ile de bilimsel yanıltma yapılmış olabileceğini belirtmiştir
(s.175). Bu konuya eğitimin farklı aşamalarında gereken önemin verilerek
öğrencilerin eğitilmesi, ödevlerin denetimi, kopyaya neden olan unsurların (çok
ödev verilmesi, zaman baskısı vb.) dikkate alınarak azaltılması, intihal
uygulamalarında denetim ve yaptırımların yerine getirilmesi ileriki yıllarda
bireylerin davranışlarının şekillenmesi ve olumlu alışkanlık kazanmaları açısından
önemlidir (Uçak 2010, s.6). Yine lisans ve lisansüstü eğitim sırasında bireylere
araştırma disiplini eğitimi verilmelidir.
Geçtiğimiz yirmi yıl içinde bilgisayar teknolojisinde meydana gelen
gelişmelerin intihali artırdığı görüşü yaygındır. Ödeve yardımcı siteler, kopyalayapıştır teknolojisi, parayla satılan hazır tezler dolayısıyla bilgisayar
teknolojisindeki gelişmeler artan intihal olaylarından sorumlu tutulmaktadır
(Gallant, 2002; Dunn ve Drain, 2010). Bu gelişmelere rağmen Gallant’ın
çalışmasına göre intihale karşı örgütsel tepkilerde bir değişim görünmemektedir.
Hala intihal karşıtı politikalar, caydırıcı cezalar, onur kuralları sistemi, suçluyu
ortaya çıkarma gibi geleneksel yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemler günümüz
intihal problemlerinde etkisiz kalmaktadır ve yeni stratejiler aranmaktadır.
Bu yeni stratejiler öğrenci merkezlidir ve intihal sorununa, öğrencinin akademik gelişimi
etkilenmeden önce yani birinci sınıfta müdahale etmeyi amaçlar. Öğrencilere
öğrenimlerinin ilk yılında intihalle mücadele etmede yardımcı olmak için fakülte
tarafından etkileşimli ve önleyici bir yaklaşım içinde olmak gerekir (Dunn ve Drain,
2010).
Bilimsel yanıltmalar farkında olmadan olabileceği gibi bilinçli olarak da
gerçekleşebilir. Her iki durumda da tüm bilimsel yayınların denetleyicisi bilim
kamuoyudur. Onların sorumluluğu asla göz ardı edilemez. Uçak (2010) yazısında,
başta araştırmacı/yazar olmak üzere, araştırma kurumu, editör, hakem, kütüphaneci
ve okuyucu olmak üzere bilimsel iletişim süreci içinde rol alan aktörlerin intihalin
önlenmesinde sorumlulukları olduğunu savunmuş ve bu sorumlulukları şu şekilde
sıralamıştır:
1. Yazarın/araştırmacının sorumluluğu
2. Araştırma kurumunun sorumluluğu
3. Editörün sorumluluğu
4. Hakem ve danışman sorumluluğu
5. Kütüphanecinin ve okuyucunun sorumluluğu (s.s. 7–9)
Araştırmacının sorumluluğu uzmanlık alanına giren konulardaki
yayınları izlemek, ortaya konulan savların, varsa yanlışlıklarını saptayacak biçimde
incelemek ve yanlışlamak, bilimsel ortamda ortaya koymak, tepki vermektir (İnci,
2009,s.70). Bilimsel temizlenme için örgütsel sorumluluğun kazandırılması çok
önemlidir. Bu sorumluluk bilincinin bireylere kazandırılması ise eğitim ile olacaktır.
c) Örgütlerin İntihale Yaklaşımları
Chris Anson’nun belirttiği gibi yüksek öğrenim kurumlarında intihal tanımını
“suçluluk merceği altında suçluları cezalandırmak ve kendilerini yasal olarak bu
süreçte korumaları” olarak yorumlamaya yönelik eğilim artmaktadır ( Simith ve
Saltmarsh, 2009). Bazı araştırmalar intihal yapanların ortaya çıkarılmasının intihali
azalttığını gösterse de (Barrett & Malcolm, 2006; Zobel & Hamilton, 2002) bu
suçluların belirlenmesinin, sürdürülebilir ve yeterli bir eğitim yaklaşımı olduğu
anlamına gelmez ( Simith ve Saltmarsh, 2009).
Ranald Macdonald ve Jude Carroll’a (2006) göre üniversiteler “suçluları
ortaya çıkarma ve cezalandırma” yerine kaynaklarını yeniden gözden geçirmeli ve
“akademik, bilimsel uygulamalara” vurgu yapmalıdır. Akademik, bilimsel
uygulamalara vurgu yapmak sağlıklı bir çalışma ortamına katkıda bulunur.
Kurumsal süreç, prosedür ve söylemler aracılığı ile “akademik, bilimsel
uygulamalar” ve “sağlıklı bir çalışma ortamı” yaratmak etik bir akademik varlığın
gelişimi için temeldir ( Simith ve Saltmarsh, 2009).
Öğrenciler üniversiteye geldikleri zaman kopyala yapıştır geçmişlerini de
beraberinde getirirler. Ortaokula geldiklerinde geniş kaynak araştırması yapmadan
bilgi toplamayı öğrenirler ve üniversiteye geldiklerinde akademik dürüstlük, kaynak
güvenirliği ve fikri mülkiyet gibi kavramlarla karşı karşıya kalırlar. Bu karışıklık
şaşırmaya neden olur. Öğrencilere kurallara uymaları için talimatlar vermeden önce
onlara neyin doğru neyin yanlış olduğunu gösteren açık örnekler gösterilmelidir.
Ancak bu durumda öğrenciler akademik yaşamlarına başladıklarında, lisans
programını bitirdiklerinde ya da master a başladıklarında tesadüfî hatalardan
arınabilirler ve hatalarında kasıt aranabilir hale gelirler. Çünkü artık hile
yaptıklarından haberdardırlar (Ouden ve Wijk 2011).
d) İntihali Önleme
Üniversiteler genellikle yönergelerinde yüksek eğitim standartlarının
korunduğunu ve mezunlarının belli bir etik anlayışla çeşitli mesleklere gireceklerini
savunmaktadırlar. Üniversitelerde akademik etik kavramı özellikle ele
alınmamaktadır. Daha çok öğrencileri intihalden caydıracak düzene sahip olma
eğilimindedirler ( Liddell&Fong, 2008; Saltmarsh&Sutherland-Smith, 2009). Suçlu
bulunan öğrenciler için cezalandırma vardır (Saltmarsh&Sutherland-Smith, 2009).
Ancak yapılan araştırmalara göre suçun ortaya çıkarılması, intihalden caymakla
sonuçlanmıyor ya da öğrencilerin etik davranışları benimsemesini sağlamıyor (
Simith ve Saltmarsh, 2009). Bu ikinci durumda önleyici bir yaklaşım gerekir.
İntihali ortaya çıkarma ve önlemede uyarma yöntemi en etkisiz yöntemdir ( Landau,
2002; Dunn ve Drain, 2010). İntihali önlemede kullanılan onur kuralları sistemi de
etkisiz bir yöntemdir (Gallant, 2002; Dunn ve Drain, 2010). Onur kuralları ve
caydırma madalyonun iki yüzü gibidir: İlki pozitif yaklaşımla ikincisi ise negatif
yaklaşımla intihali güçlendirir (Dunn ve Drain, 2010).
Bu iki yöntemden farklı olarak daha ilerici bir yaklaşım ise önleyici
yaklaşımdır. Pek çok 21. yüzyıl intihal araştırmacısı öğrencilerin intihal güdülerini,
konuyla ilgili niyetlerini ve kavramsal yaklaşımlarını incelemektedir. Compton ve
Pfau (2008) araştırmalarında önleyici yöntemlerin diğer yöntemlere göre intihali
azaltmada daha etkili olduğunu bulmuşlardır (Dunn ve Drain, 2010).
Önleme cezalandırmadan çok daha iyidir ve son sınıf öğrencileri ile eğitimine yeni başlayan
öğrencilere farklı yaklaşılmalıdır. Her iki grup öğrencinin de intihali yapma ile ilgili
farklı motivasyonları vardır ve bizler bunları önlemek için farklı önlemler almak
durumundayız (Ouden ve Wijk 2011). Önleyici yaklaşıma göre öğrencilere,
üniversite yaşamlarının ilk yılından itibaren intihale yönelik eğitim verilir. Bunun
sebebi öğrencilerin akademik gelişimleri başlamadan müdahale etmektir. Bu
eğitimin içeriğinde öğrencilerin okuduklarını kendi sözcükleri ile ifade etmeleri, atıf
yapmada temel beceriler ve bunun yanında intihal anlayışlarını geliştirme amaçlı
çalıntı örnekleri inceleme yer almaktadır.
Bu eğitim öğrenim süresince her yıl tekrar edilmelidir. Çünkü etik davranışların kazanılması uzun bir süreçtir. Bunun yanında
etik davranışlar kolayca etkilenmeye hazırdır. Lisans programının ilk iki yılında
yapılan intihal cehalete atfedilirken lisansın son yıllarında ve master programlarında
nedense daha kötü bir sorun olarak yorumlanır ve öğrencilerin kasıtlı olarak hile
yapmaya eğilim gösterdiklerine inanılır. Her iki gruba da engelleme amaçlı öğretici
adaptasyonlar yapmalıyız (Ouden ve Wijk 2011).
İntihali tamamen yok edemeyebiliriz; ancak öğrencilerin intihale
başvurmalarını zorlaştırabiliriz (Probett, 2011). İntihal örgütler tarafından bir
öğrenme ve öğretme sorunu olarak görülürse ve öğrenme sürecinde yer alırsa daha
sürdürülebilir bir intihal yönetimi yaklaşımıyla sonuçlanabilir. Guelcher ve
Cahalene’ye (2004) göre yüksek makamlardaki yöneticiler kurumlarının itibarını
korumakla sorumludurlar ve bunu ancak etik eğitimi programları ile yapabilirler
(Weegar, 2007).
e) Örgütsel Sorumluluk
Yapılan araştırmalara göre örgütler ve üniversiteler, etik temellerin
vurgulanmasına yönelik gereksinim olduğu konusunda hem fikir olmalarına rağmen
etik kuralları örgütlerine entegre etmede en iyi yolun hangisi olduğu konusunda
endişeleri vardır (Weegar, 2007).
Couch ve Dodd’a (2005) göre akademik sahtekârlık, beklenen etik
davranışların öğrencilere iletilmesi yoluyla onur kuralları oluşturularak azaltılabilir.
Üniversiteler öğrencilere kişisel ve akademik yaşamlarında rehberlik edecek etik
standartları geliştirmede sorumludur. Üniversite öğrencileri için etik prensipler
oryantasyon programlarına dahil edilmelidir. Üniversitelerin öğrencilerin
üniversiteye etik kuralları öğrenerek geldiklerini varsaymaları doğru değildir
(Weegar, 2007).
Üniversitelerin kararlarında ve misyon ifadelerinde kullandıkları intihal ile
ilgili söylemleri, kurumun dürüstlük yaklaşımına katkı sağlayabilir. Atkinson (2008)
üniversitelerin misyon ifadeleri ile ilgili araştırmasında bu ifadelerin “söylemsel
kurumsallık” bakış açısıyla yapıldığı sonucuna varmıştır. Araştırmacıya göre
üniversiteler bu ifadelerini sorgulamalı ve yüksek eğitim ideolojisini geliştirmeye
hizmet edip etmediklerini kritik etmelidirler ( Simith ve Saltmarsh, 2009).
Bilimsel yanıltma ve intihali önleme, örgütsel sorumluluk bilincinin
kazandırılması ve eğitim ile sağlanabilir bir durumdur.
Bunların dışında bir yayındaki olası intihalleri belirleyebilen özel yazılımlar geliştirilmiştir (Turnitin
gibi). Ülkemizde özellikle İngilizce eğitim veren yüksek öğretim kurumları bu
yazılımı öğrenci ödev ve tezlerinin incelenmesi sırasında kullanılmasını rutin
prosedür haline getirmiştir (Özdağ, 2011,s.2).
Sonuç olarak üniversite öğrencilerine öğretim yöntemlerini uygulamak,
intihali önlemede başvurulacak en iyi yoldur. Birinci sınıf öğrencilerine beceri
tabanlı yaklaşımları uygulamak sadece kendi cümleleri ile ifade etme ve atıf yapma
becerilerini geliştirmez aynı zamanda konuya daha duyarlı yaklaşmalarını sağlar.
Yöntemin daha başarılı olması için öğrencinin üniversite öğrenimi boyunca her yıl
tekrar edilmelidir. Ellery’inin (2008) vurguladığı gibi tutumlar, değerler, inançlar ve
normlarla ilgili uygulamalar sürekli devam eden uzun vadeli bir süreçtir (Dunn ve
Drain, 2010).
İntihal eğitimde yeni bir problem olmamasına rağmen dünya
çapındaki internetteki zengin kaynaklar problemin doğasını ve kapsamını
değiştiriyor. Akademisyenler akademik yönetmeliğin tehlike altına gireceği ile
giderek daha çok ilgileniyorlar (Duggan, 2006). Öğrenciler ve üniversiteler intihal
ile savaşmaya önümüzdeki yıllarda da devam edeceklerdir.
Bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler intihali sadece daha kolay erişilebilir hale getirmektedir.
Christensen (2011) de yazısında intihalin kontrol edilebilir ama durdurulamaz
olduğunu vurgulamıştır. İntihali kontrol etmenin yolları olarak akademisyenlere
verdiği önemli ipuçlarından bazıları şu şekilde sıralanabilir:
- Öğrencilerin orijinal düşüncelerine klasik test kitabı problem ve durum cevaplarından yani kalıplaşmış cevaplardan daha çok önem verilmelidir.
- Etik düşünceyi beslemek ve teşvik etmek için ifadeler yaratılmalıdır. Eğitmenler tarafından yeni bir ödev eki oluşturularak öğrencilere kopya çekmenin önemi, kopya çekildiği takdirde karşılaşacağı sonuçlar açıklanabilir ve öğrenciler bu ek dokümanı yasal olarak imzalayabilirler.
- Öğrencilere fikirlere ne zaman tırnak işareti koymaları gerektiğini ve nerelere referans göstermeleri gerektiği konusunda rehberlik sağlanmalıdır
- Öğrencilere şunu anlamaları için yardım edilmelidir; ‘‘İntihal kopy çekmenin bir çeşididir.’’
Diğer Cevaplara Gözat