Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Bir işletmenin fiili üretim miktarı ile maksimum üretim arasındaki ilişki

Bir işletmenin fiili üretim miktarı ile maksimum üretim arasındaki ilişki

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Zeus

    • 2021-01-13 15:12:04

    Cevap : Bir işletmenin fiilî üretim miktarı ile maksimum üretim arasındaki ilişkiyi gösteren kapasiteye teknik veya mühendislik kapasitesi denmektedir.

    KAPASİTE KAVRAMI

    İşletme kapasitesi kavramı çoğu kez işletme büyüklüğü ile birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. Ancak, işletmeler açısından kapasite, sadece nicel bir ölçüt iken; büyüme nicel ölçütlerde bir irileşme anlamına geldiği gibi, nitel bakımdan işletmenin iş yapabilme yeteneğinde (kapasitesinde) artış anlamına da gelmektedir. Kısaca büyüme, kapasite artırımının yanında, işletmeler için, yönetim becerisini geliştirmeyi, işletmenin teknoloji, pazar ve finans fonksiyonlarını etkin yönetmeyi de kapsamaktadır.

    Bir işletmenin üretim kapasitesi, işletmenin belli bir zamanda mevcut üretim faktörlerini rasyonel bir şekilde kullanarak gerçekleştirebileceği üretim miktarıdır. Bir başka tanımla kapasite, işletmenin mal ve hizmet üretebilme yeteneğidir. Ya da, herhangi bir üretim sisteminin gerçekleştirebileceği üretim seviyesidir. Daha genel bir tanımla kapasite, bir makine veya tesisin normal çalışma düzeninde kullanılması sonucu elde edilebilecek en yüksek üretim miktarıdır. İşletme açısından kapasite, bir işletmenin belli bir dönemde (çoğunlukla bir yıl olarak alınır) mevcut kaynaklarını (beşeri, malî, fiziksel) kullanarak, elde edebileceği maksimum üretim miktarını ifade eder. Bütün kapasite tanımlarının ortak özelliği, kapasitenin belli bir sürede işletmenin üretim düzeyini veya üretim gücünü ifade etmesidir.

    Ekonomi bilimi açısından kapasite, temel olarak, “bir şeyin sığdırılabileceği miktar.” demektir. İşletme bilimi açısından ise kapasite, “bir üretim oranı ya da belli bir zaman diliminde gerçekleştirilen üretim miktarı” anlamına gelmektedir. En genel tanımıyla işletme açısından kapasite; işletmelerin mal veya hizmetleri üretebilme yeteneğidir. “Bütün tanımlara göre kapasite, herhangi bir işletmenin“ belli bir zaman süresinde belli bir üretim düzeyi veya gücü”dür.

    İşletme kapasitesi “üretim miktarı” açısından ve “maliyetler” açısından tanımlanabilir.

    İşletmenin para, ham madde, malzeme, makine, işgücü ve bilgi gibi üretim faktörlerini en uygun biçimde bir araya getirerek, belli bir dönem içinde ürettiği mal ve hizmet miktarı; o işletmenin kapasitesini ifade eder. İşletme çalışanları için de kapasiteden bahsedilebilir. Normal bir insan günde 8 saat çalışabiliyorsa; bu, onun çalışma ve iş yapma kapasitesidir. Bir makine günde aralıksız olarak en fazla 18 saat çalışabiliyorsa; bu makinenin günlük çalışma ve iş yapma kapasitesidir.

    Tanımlardan da anlaşılacağı gibi, işletme büyüklüğü teorik bir kavram iken, kapasite kavramı pratik bir kavramdır.

    İşletme kapasitesi “üretim miktarı” açısından da ve “maliyetler” açısından tanımlanabilir. Üretim miktarı bakımından bir işletme veya tesisin birim zamanda elde edebildiği maksimum üretim miktarı onun kapasitesini gösterir. Maliyetler açısından ise işletme kapasitesi, işletmenin kısa dönemde ortalama maliyet eğrisini minimum kılan üretim düzeyi olarak ifade edilebilir. Kapasite, üretim kapasitesi olarak da ifade edilebilir. Buna göre üretim kapasitesi, işletmenin üretim faaliyetlerinde kullandığı üretim faktörleri miktarıdır. Kimi bilim adamları işletme kapasitesini “üretim miktarı” açısından kimileri de “maliyetler” açısından ele almaktadırlar. Nitekim kapasite, bir işletmeden birim zamanda elde edilebilen maksimum üretim miktarı olarak tanımlanabilir.

    İşletme Verimliliği ve Kapasite İlişkisi

    İşletmelerde verimlilik, işletmede kullanılan kaynakların rasyonel kullanımı sonucunda ortaya çıkar. Bu ifade aynı zamanda işletmenin optimum kapasite düzeyinde çalışması anlamına gelir. İşletmelerin etkinliği ve verimliliği çalışanlarla, kullanılan teknoloji ve üretim yöntemleri ile doğrudan ilgili olduğu gibi, büyüklüğü ve kapasite düzeyi ile de doğrudan ilgilidir.

    İşletme çalışanlarının verimliliklerini artırmanın en etkin araçlarından biri, onlarda “iş yapma arzusu” ve “örgütsel hedeflere bağlanma” hissi oluşturmaktır. Bu arzu; işi ilginç hâle getirerek, zenginleştirerek, genişleterek, başarı güdüsü yaratarak, katılımı ve yetki devri vererek sağlanabilir. Örgütsel kaynakların rasyonel kullanımının sağlanması ise uygun kapasite düzeyinde çalışma anlamına gelir. Bu aynı zamanda örgütsel etkililiğin de bir koşuludur. Bilindiği gibi etkililik, örgütsel çabaların hedefleri gerçekleştirme derecesidir. Etkililik; yöntem, teknik, kişisel beceri, bilgi, davranış ve yeteneğin bir fonksiyonu olduğu gibi, uygun araç ve gereçlerin ve insan kaynaklarının doğru yerde ve doğru ölçüde kullanılması anlamına gelir. Aynı zamanda optimal kapasite düzeyinde çalışmak demektir.

    Yüksek verimlilik, aynı miktar kaynakla daha çok çıktı elde etmektir. Bu da zamanla ve üretilen mal ve hizmetin kalitesi ile ilgili olduğu gibi optimal kapasiteyle de ilgilidir. İşletme ancak optimal kapasite düzeyinde olduğu zaman aynı miktarda kaynakla en uygun düzeyde ürün üretebilir. Optimal kapasite düzeyinin altında kalmak atıl kapasiteye neden olacaktır. Optimal kapasitenin üstüne çıkmak ise uzun vadede sürdürebilir olmaması nedeniyle işletmenin varlığını devam ettirme gibi genel amaçları uyumlu değildir.

    İşletme ancak optimal kapasite düzeyinde olduğu zaman aynı miktarda kaynakla en uygun düzeyde ürün üretebilir.

    İşletmelerde verimliliği artırmanın birçok tekniği vardır. Bunlar; zaman ve hareket etütleri, iş basitleştirme, iş genişletme ve iş zenginleştirme, beyin fırtınası, örgüt geliştirme, nominal grup çalışması, duyarlılık eğitimi gibi davranış teknikleri gibi teknik ve yöntemlerdir. Ancak bu yöntemlerden hiçbiri işletme doğru büyüklüğü ve uygun kapasiteyi belirilemediği zaman bir işe yaramayacaktır. Çünkü gömleğin ilk düğmesi, işletme büyüklüğü ve kapasitesidir.

    Verimlilik, çıktılarla girdiler arasındaki orandır. Bu oran, ne kadar çıktılar lehine gerçekleşirse; verimlilik, o oranda yüksek sayılır. Üretim tipi, politik ya da ekonomik sistem ne olursa olsun, verimlilik tanımı değişmez. Bu nedenle, verimlilikte temel kavram, daima üretilen mal ve hizmetlerin miktar ve kalitesi ile bunları üretmek için kullanılan kaynaklar arasındaki ilişki olarak kalır. İşletme verimliliğinde girdi ve çıktıları makul düzeyde sağlamanın en etkin aracı ise uygun (optimum) kapasite düzeyinde çalışmaktır.

    Verimlilik, üretime katılan üretim faktörleri ile bunun sonucunda elde edilen çıktı arasındaki oran olarak tanımlansa da farklı verimlilik düzeylerinin olduğu unutulmamalıdır. Örneğin maksimum verimlilik en az üretim faktörüyle en fazla mal ve hizmet üretmektir. Hangi verimlilik tanımı alınırsa alınsın veya verimlilikte hangi ölçüt kullanılırsa kullanılsın, işletme verimliliği için optimal kapasite düzeyinde üretim yapmak, işletme verimliliği için zorunlu şarttır.

    İşletme verimliliğinde girdileri ve çıktıları makul düzeyde sağlamanın en etkin aracı ise uygun (optimum) kapasite düzeyinde çalışmaktır.

    Verimlilik kavramı farklı disiplinlerde farklı şekillerde ifade edilmektedir. Verimlilik ekonomistler bakımından ayrı, onu kendi şirketinin performansı çerçevesinde düşünen girişimci bakımından ayrı, yaptığı teknik işin ölçülmesi ile ilgilenen mühendis açısından ayrı anlama gelebilmektedir. Genel anlamda verimlilik, bir işletmenin mal ve hizmet üretirken kaynaklarını ne kadar iyi kullandığını gösterir. Kaynakları kullanmanın optimum düzeyini bulmak için, kullanılan kaynaklar ile sağlanan ürünler arasında oransal bir ilişkinin kurulması gerekir. İşte verimlilik çıktı (hizmetler, mal)lar ile bunların üretiminde kullanılan üretim faktörleri arasındaki oransal ilişkidir. Bu ilişkinin genel adı ise optimum kapasitedir.

    Optimum verimlilik rasyonelliği ve ekonomikliği birlikte kapsadığı gibi, elde edilen çıktının, beklenen çıktıya oranı anlamına gelen etkenlik kavramını, belli bir dönemde, amaçlara ulaşabilme derecesini gösteren etkililik kavramını ve belli bir dönem sonunda elde edilen kârın, bu dönem boyunca kullanılan sermaye değerine oranını gösteren kârlılık kavramlarını da kapsar. Bir faaliyetin etkili olması demek, onun istenen sonucu vermesi demektir. Burada söz konusu olan örgütsel çabayı optimize etmektir. Optimize edilecek iş ise optimum kapasite düzeyinde mal ve hizmet üretmektir.

    Verimlilik, ürünün minimum maliyetle üretilmesidir. Bu tanım, toplam fiziksel girdilerin kullanılan gelirlere oranını ifade ettiği gibi girdilerin, minimum toplam maliyeti gerçekleştirecek oranlarda bir araya getirilmesinin gereğini de ifade eder.

    Ekonomiklik, üretimden elde edilen gelir ile üretim sırasında yapılan maliyet giderleri arasındaki orandır. Bir işletmede maliyet giderlerinin az olması veya bu maliyet giderleri ile üretilen mal veya hizmetin satış tutarlarının yüksek olması, o işletmenin ekonomiklik oranının yükselmesini sağlar. Burada ekonomiklik kavramı, hem “rasyonellik” hem de “prodüktivite” anlamına gelmektedir. Rasyonellik anlamında verimlilik, gündelik dildeki kârşılığıyla “akla uygunluk” demektir. Ekonomideki anlamıyla verimlilik, belli araçlarla en yüksek sonucu veya belli bir sonucu en az araç kullanarak elde etmektir.  

    KAPASİTE TÜRLERİ

    Literatürde genellikle iki tür kapasite kavramına rastlanmaktadır. Bunlardan ilki, işletmenin “teknik veya mühendislik kapasitesi”; ikincisi ise, “ekonomik veya maliyetler açısından kapasite” dir.

    Bir işletmenin fiilî üretim miktarı ile maksimum üretim arasındaki ilişkiyi gösteren kapasiteye teknik veya mühendislik kapasitesi denmektedir.

    Teknik veya mühendislik kapasitesi: Bir işletmenin fiilî üretim miktarı ile maksimum üretim arasındaki ilişkiyi gösteren kapasitedir. Bu yaklaşıma göre kapasite, maliyetler ve üretim göz önüne alınmadan bir işletmenin birim zamanda üretebileceği maksimum ürün miktarını gösterir. Bir işletmenin tahmin edilen kapasitesi sürekli olarak gerçek veya fiilî üretim kapasitesinin üzerinde olur. Teknik kapasitenin kolay ölçülebilmesi, bu yaklaşımın üstünlüğü olarak gösterilmektedir. Ancak teknik kapasite kavramının eleştiriye açık bir yönü vardır. Birincisi insan gücü, ham madde ve diğer parasal maliyetleri dikkate almaması; ikincisi, makine, teçhizat gibi üretken ünitelerin hiçbir arıza göstermeyeceği, tamir ihtiyacı duymadan maksimum üretime devam edeceği varsayımıdır.

    Maliyetler açısından veya ekonomik kapasite: Üretim yöntemi değişmediğinde bir işletmenin minimum maliyetle üretebileceği ürün miktarıdır. Ekonomik kapasite teknik kapasiteye oranla bir işletmenin üretim düzeyini daha sağlıklı biçimde yansıtacaktır.

    İşletme ekonomisi literatüründe teknik kapasite, maksimum kapasite; ekonomik kapasite de optimum kapasite olarak nitelendirilmektedir. İşletme kapasitesi, tüm işletmenin üretim gücünü ifade eder. Böylece, işletme bir bütün olarak incelendiğinde, işletmenin üretim gücüne, “işletme üretim kapasitesi” veya kısaca “işletme kapasitesi” denilmektedir.

    Bir işletmenin kapasitesini ifade etmek için, değişik sınıflamalar yapılabilir. Bunlar; teorik (maksimum) kapasite, normal (pratik) kapasite, gerçek (fiilî) kapasite, aylak (boş) kapasite, zorlanmış kapasite ve optimum kapasitedir. İşletmeler, sahip oldukları kaynaklardan her zaman tam olarak yararlanamazlar. Makine bozulmaları, iş görenlerin kanunî izin ve sağlık problemleri gibi durumlar aksamalara neden olabilir. Çeşitli dış faktörlerden kaynaklanan veya sermaye yetersizliği gibi durumlar, üretim miktarını kurulu ölçeğin altına çeker. Bu nedenle işletme kaynaklarının tam olarak kullanılmadığı, bazılarının atıl kaldığı veya kabul edilebilir aksamalar göz önüne alınarak belirlenen farklı kapasite düzeyleri vardır.

    İşletmelerde kapasite hesaplamasında karşılaşılan zorluklar, kapasite konusunda değişik yaklaşımlara ve çeşitli kapasite türlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Kapasite türlerinden en yaygın olanları şunlardır: Teorik kapasite, pratik kapasite, fiilî kapasite, maksimum kapasite, optimum kapasite, minimum kapasite, normal kapasite, tam kapasite, ekonomik kapasite, teknik kapasite, iş kapasitesi, mamul kapasitesi, makine kapasitesi, asıl kapasite, yan kapasite, ikame kapasitesi, toplam kapasite, dönem kapasitesi, atıl kapasite, yedek kapasite ve zorlanmış kapasite gibi kapasitelerdir.

    Gerek işletme iktisadı literatüründe, gerekse işletme pratiğinde çok sayıda kapasite türü belirlenmiştir. Ancak bunlardan bazıları aynı anlam içeriğine sahiptir. Burada genel olarak kabul edilen kapasite türleri üzerinde durulacaktır.

    Teorik kapasitede üretim hacminde duraklama ve arıza için pay ayrılmamıştır.

    Teorik Kapasite

    Teorik kapasite planlanan ve teorik olarak kâğıt üzerine yazılan, makinelerin, tesislerin ve insan kaynaklarının hiçbir kesinti ve aksamaya uğramadan çalıştığı takdirde birim zamanda gerçekleşebilecek kapasitedir. Bir işletme veya makinenin hiçbir arıza ve gecikme olmadan üretebileceği maksimum ürün miktarıdır. Bu aynı zamanda “mühendislik veya teknik kapasite” anlamına gelmektedir. Teorik kapasite; ideal koşullarda ulaşılan, arzu edilen maksimum üretim miktarını gösterir.

    Teorik kapasitede üretim hacminde duraklama ve arıza için pay ayrılmamıştır. Örneğin, bir tuğla fabrikasının yıllık teorik kapasitesi 5.000.000 adet/yıl tuğla ise, bu fabrikanın bir yıl boyunca hiç durmadan ve hiç arıza yapmadan çalışarak 5.000.000 adet tuğla üreteceği varsayılır. Aynı şekilde bir tekstil fabrikasının yıllık maksimum kapasite miktarı 1.000.000 metre kumaş ise, bu fabrikanın arızalanmadan, tamir ve bakım için ara vermeden bir yılda 1.000.000 metre kumaş üretebileceği anlaşılır. Teknik kapasite kavramı “kolaylıkla ölçülebilir olma” özelliğine sahiptir ancak iki yönden eleştiriye açıktır:

    İnsan gücü, ham madde ve diğer maliyetleri göz önüne almaz.

    Makine ve teçhizat gibi üretken unsurların hiç arıza yapmayacağı, bakım ve tamire gerek duyulmayacağı varsayımından hareket edilir.

    Kısaca teorik kapasite, üretim faktör ve araçlarında hiçbir aksama olmaksızın, üretim sürecinde nitelikli işgücü kullanılmasıyla ve ancak ideal koşullarda ulaşılabilecek kapasite düzeyidir.

    Normal Kapasite

    Normal (pratik) kapasite; tamir, bakım, onarım gibi çeşitli aksamaların dikkate alınmasıyla gerçekleşen kapasitedir. Şu halde normal kapasitede makinelerin, diğer üretim araçlarının ve işgücünün teorik kapasite düzeyinde çalışamayacağı baştan kabul edilmektedir. Üretimde koruyucu bakım, makine hazırlık gibi faaliyetler için zaman gerekebilir. Ayrıca işgörenlerin çalışma ortamına ve kullanılan teknolojiye uyum sağlaması (oryantasyon) zaman alabilir. İşgören devamsızlığı, malzeme yetersizliği, elektrik kesintileri gibi durumlarla kârşılaşılabilir. Bütün bu nedenlerden dolayı üretim genellikle maksimum kapasitenin altında gerçekleşebilir. İşte bütün bu plan dışı gelişmelerden dolayı maksimum kapasitenin altında gerçekleşen kapasiteye normal kapasite denir.

    Pratik Kapasite

    Pratik kapasite ile normal düzeyde bir üretim ifade edilmekte ve genellikle bu kapasite, işletmelerin ulaşmaya çalıştığı ortalama verimliliği ifade eden bir ölçü olarak kullanılmaktadır.

    İşletmelerde pratik kapasiteyi artırmak için alınması gereken tedbirlerden bazıları şunlardır:

    1. İş yöntemlerini iyileştirmek, makine hazırlık sürelerini kısaltmak
    2. İleri teknoloji kullanmak, sürekli yenilik yapmak
    3. İş görenlerin motivasyonlarını artırmak
    4. Üretim süreçlerini iyileştirmek
    5. Standardizasyona dikkat etmek

    Gerçek Kapasite

    Gerçek kapasite satış hacmiyle de ilgilidir. Kapasiteyi sürdürmek üretilen ürünün satılabilmesiyle mümkündür.

    İşletmenlerin maksimum kapasiteyle çalışmaları neredeyse imkânsızdır. Her işletme, bazı sınırlamalar nedeniyle maksimum kapasite düzeyine ulaşamaz ve gerçek kapasite düzeyinde çalışmak durumunda kalabilir. Gerçek (fiilî) kapasite, işletmelerin belli bir dönemde ulaşılabileceği gerçek çıktı düzeyidir.

    Normal kapasite, işletmenin olağan koşullarda üretebileceği mamul miktarını gösterirken; gerçek kapasite, belli bir üretim döneminde ortaya çıkan ürün miktarını gösterir. Talepteki düşmeler, üretimdeki aksamalar gibi nedenlerle gerçek kapasite, pratik kapasitenin altında olabileceği gibi; talebin mevsimlik dalgalanmalara bağlı olarak artmasıyla da gerçek kapasite, normal kapasitenin üzerine çıkabilir.

    Gerçek kapasite satış hacmiyle de ilgilidir. Kapasiteyi sürdürmek üretilen ürünün satılabilmesiyle mümkündür. Satış hacmi yetersiz ise, normal kapasitenin ancak belli bir bölümünden yararlanılabilir. Buna göre normal kapasitenin yararlanılan bölümüne “gerçek kapasite”, yararlanılamayan bölümüne ise “aylak kapasite” denir.

    Mal ve hizmete olan talep düzeyindeki düşme, ham madde temini veya üretimdeki aksamalar fiilî kapasitenin ortaya çıkmasına neden olur. Örneğin bir otobüs işletmesi için yıllık yolcu sayısı 50.000 iken bu sayı 35.000 olarak gerçekleşebilir. Gerçek kapasitenin %75-80 civarında gerçekleşen kısmı firmanın gerçek kapasitesini gösterir.

    Tam Kapasite

    Ürün başına ortalama maliyetin en düşük, dolayısıyla kârın en yüksek olduğu kapasite “tam kapasite” olarak ifade edilir. Bu üretim düzeyinde işletme kısa dönemde, en düşük maliyetle en yüksek üretimi gerçekleştirmektedir.

    Bir işletmede tam kapasite, üretim faktörlerinin optimal bileşimde kullanılması demektir. Bu üretim düzeyinde üretim gerçekleştiğinde ortalama maliyet en düşük seviyede gerçekleşir. Dolayısıyla mevcut koşullarda işletmenin kârlılığı en yüksek düzeye çıkmış olur. Bu yönüyle tam kapasite düzeyindeki bir işletmenin; maliyetleri en düşük, toplam üretim miktarı en yüksek düzeydedir.

    Tam kapasite, belli bir dönemde normal şartlar altında ulaşılabilecek en üst çıktı miktarı olarak tanımlanabilir. Tam kapasite kısaca; üretim maliyetlerinin en düşük, üretim miktarının ise en yüksek ve üretilen ürünün tümünün satıldığı bir noktayı ifade etmektedir. Tam kapasitenin altında veya üstünde çalışan işletmeler, maliyetlerinin artmasından dolayı rekabet yetenekleri zayıflar ve pazarda tutunmaları zorlaşır.

    Tam kapasitenin altında veya üstünde çalışan işletmelerin, maliyetlerinin artmasından dolayı rekabet yetenekleri zayıflar ve pazarda tutunmaları zorlaşır. Ayrıca kapasitenin gereğinden fazla olması durumunda da gelecekte atıl (boş) kapasite durumunun ortaya çıkmasına neden olur. Atıl kapasite, kaynakların israf edilmesi anlamına geldiği gibi; zorlanmış kapasite, aşırı yıpranma ve amortisman durumundan dolayı, işletmede kullanılan teknolojinin ekonomik ve kullanım ömrü kısalır anlamına da gelebilir. Atıl kapasite durumunda işletme kaynaklarının boş yere kullanılması nedeniyle üretim maliyetleri artar. İşletmenin bunu fiyata yansıtması durumunda işletme piyasada rakipleri karşısında zor durumda kalabilir. Diğer taraftan kapasitenin gereğinden küçük belirlenmesi durumunda, büyüklüğün maliyetleri azaltıcı etkisinden yararlanamama ve muhtemel talep artışlarını karşılayamama gibi bir durum ortaya çıkar.

    Atıl Kapasite

    Normal kapasitenin kullanılmayan kısmına atıl (aylak-boş) kapasite denir. Bir başka tanımla atıl kapasite, normal kapasite ile gerçek kapasite arasındaki farktır. İşletmenin belli bir dönemdeki üretimi normal kapasitenin altında ise, aradaki fark atıl kapasite olarak ifade edilir. Birim üretim maliyetini artıracağından atıl kapasite arzu edilmez. Fazla stok bulundurulması sonucunu doğurur veya işletme atıl kapasiteden kurtulmak için daha az kârlı ürünlerin üretimine yönelebilir. Atıl kapasite nedeniyle işletmenin talebi harekete geçirmek için fiyatları düşürmesi söz konusu olabilir.

    Atıl kapasite; satış miktarının kurulu ölçekten az olması işletme sermayesinin yetersiz olması veya işletme kaynaklarının yeterince kullanılmaması gibi nedenlerle ortaya çıkar ve atıl kalan kaynakların kullanılması halinde üretilebilecek ürün miktarını gösterir.

    Aşırı (Zorlanmış) Kapasite

    İşletmenin tam kapasite düzeyinden üretim hacminin üzerine çıkmasına aşırı veya zorlanmış kapasite adı verilir. Aşırı kapasite düzeyinde ortalama maliyet, tam kapasitedeki ortalama maliyetten daha yüksektir. Bunun nedeni azalan verimler kanunudur. Aşırı kapasite bir bakıma ihtiyaç fazlası ürün anlamına gelir. Bu durumda ürüne yönelik yeterli talep olmadığında stoklarda artış olacaktır. Stokların artması ise maliyetleri artıracaktır. Aşırı kapasitede durumunda makine ve teçhizat normalin üzerinde yıpranacağı için arıza ve aksamalarda artış olur. Aşırı kapasite durumunda örgütün insan unsuru da normalin üzerinde çalışma durumunda kalacak; hatalı üretim ve ürün kayıpları da faaliyet giderlerini artıracaktır.

    Ani talep artışları nedeniyle üretim miktarını geçici olarak artırmak gerekiyorsa, maksimum kapasitenin üzerine çıkarabilir. Ancak geçici olarak talebin aşırı yükselmesi durumunda kısa bir süre için aşırı kapasitede çalışmak hiçbir zaman kural hâline getirilmemelidir. Aşırı kapasite durumunda, izinlerin iptali, makinelerin ve çalışanların potansiyellerinin üzerine çıkılması gibi durumlar söz konusu olur ki bunu sürdürmek mümkün değildir. Talepteki ani artışlardan dolayı uzun süre zorlanmış kapasite düzeyinde çalışmak gerekse de bu durumda yeni makine ve personel almak suretiyle normal kapasite düzeyinde faaliyette bulunmak daha doğrudur; çünkü sürdürülebilir kapasite normal kapasite düzeyidir.

    İşletmenin tam kapasite düzeyinden üretim hacminin üzerine çıkmasına aşırı veya zorlanmış kapasite denir.



    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz







    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.