Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Birtakım insanlar hikayesinin özeti, inceleme, tahlil, ana fikir, olay örgüsü, konusu, teması, karakterleri

Sait Faik'in Birtakım İnsanlar hikayesinin özeti, inceleme, tahlil, ana fikir, olay örgüsü, konusu, teması, karakterleri

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Zeus

    • 2020-12-10 04:01:44

    Cevap :

    BİRTAKIM İNSANLAR İNCELEMESİ

    Bir Takım İnsanlar adlı öykü, Sait Faik’in 1952 yılında ilk kez yayınlanan konusu İstanbul’da geçen fakir insanların hayatları hakkında empati kurduğu ve onların adına üzüldüğü bir hikayesi olmaktadır.

    Hikâyenin mekânı olarak İstanbul Taksim’de bir tramvay durağı seçilmiştir. Yazar durum veya kesit hikâyesi olarak adlandırılan bu hikayesinde Zonguldak şivesi ile konuşan fukara bir adamın bir sorusu üzerine adama dikkat kesilmiş, o anda evsiz barksız insanların hayatları hakkında hayaller kurarak ve tahminlerde bulunarak onlarla empati kurmuş bu düşünceler de onu rahatsız etmiştir.

    Hikâye, anlatıcı yazar dilinden kaleme alınmış yazarın bir soru karışsında bir anda aklına gelen tahayyüller ve karamsar hayalleri öykünün konusu olmuştur.

    Zaman

    Hikaye soğuk bir İstanbul gecesinde Taksim'de geçmektedir.

    Mekan

    İstanbul, Taksim tramvay durağı

    Dil ve Anlatım

    Yazar, bu hikayesinde diğer hikayelerinde olduğu gibi yalın, sade, içten ve gerçekçi bir üslup kullanmıştır. 

    Anlatım Biçimleri

    Hikayede öyküleyici ve betimleyici anlatım türleri kullanılmıştır.

    Örnek: Bu adamın ne paltosu ne şapkası ne de ayakkabıları vardı. Buna mukabil sırtında mor pamukları yer yer, parça parça dökülen bir hırkası, belinde ipi, ayağında yazlık, tüy gibi bir pantolonu ve ayaklarında da yine iplerle bağlanmış çuvalı...
    Yüzü tatlı esmer renkli idi. Sakalı uzamıştı. Yirmi beş, otuz yaşlarında gözüküyordu. Yalnız gözlerinde büyük, korkak, acele bir şeyler vardı. ( … )

    Konusu

    Taksimde tramvay bekleyen anlatıcı evsiz barksız yersiz yurtsuz bir fukara görünce evsizlerin ve barksızları hayatları hakkında tahminlerde bulunmuş ve kendi rahatı da kaçmıştır.

    Anafikir

    Duyarlı insanlar fakir ve fukaraları görünce huzur içinde olmazlar. Evsizler yersiz yurtsuz insanlara yardım edilmelidir.

    Anlatıcı

    Kahraman anlatıcı:  Hikâyenin anlatıcısıdır. Kendisine soru soran adamın haline bakarak onun yersiz yurtsuz, kahvelerde vb yattığı sokaklarda kaldıklarına dair birtakım düşünceler içine girmiş ve onların hayatları ile duygudaşlık kurduğu için kendi keyfi de kaçmıştır.

    Zonguldaklı adam: Anadolu'dan İstanbul'a çalışmak için geldiği anlaşılan ve arkadaşlarını yitirdiği için onları sorup arayan hamallık amelelik gibi işler yaptığı anlaşılan bir fukaradır.

    BİRTAKIM İNSANLAR ÖZETİ

    Anlatıcı soğuk bir gecede Taksim’de tramvay beklerken bir adam ona Anadolu şivesiyle "kendisine benzeyen birtakım adamların oradan geçip geçmediğini sorar. Anlatıcı insanların zaten hep birbirlerine benzediğini düşünürken adamın kıyafetlerine dikkat eder.  Bu adamın üstü başı perme perişandır.  Adamın ne paltosu ne şapkası ne de ayakkabıları vardır ve bu soğuk gecede adamın üzerinde eski bir hırka, bacaklarında ise ince bir yazlık pantolon vardır.

    Adama dikkat kesilince adamın kastettiği “kendisi gibi bir takım insanların” kimler olduğu anlar. Bu "Birtakım insanlar" ırgatlık, hamallık, amelelik, dilencilik, uşaklık gibi işler yapan fukara kişilerdir.  

    Anlatıcının aklından çok şey gelip geçmeye başlar. Bu birtakım insanlar otellere paraları yetmediği için kahvehane sahiplerine üç beş kuruş verip kahvehanelerde yatıp kalkan Tophane’de bir kahvehanenin köşesinde gariban insanlardır. Ama polisler gelip sabahçı kahvelerinde yatanları dışarı atmış, bu "birtakım adamlar"  da yatacak yer bulmak için valiye yalvarıp yakaran adamlardır. .

    Anlatıcı bu soğuk gecede tramvay beklerken bunları aklına getirince keyfi kaçar. Artık o hayallerini kurduğu ve "bir sevgili, hatıra, çocukluk, güzel rüya, bir bahar, bir deniz kenarı” gibi güzel düşleri unutur.

    BİRTAKIM İNSANLAR HİKÂYE METNİ

    Gece. Saat on ikiyi on geçiyor. Taksim’de saatin altında tramvay bekliyorum. Öyle olmasa bu kadar ince eleyip sık dokumaya lüzum görmez; vakit gece yarısını geçmişti, derdim.

    Epey oluyor. Baharın bu soğuk günlerinde, şu devam eden kıştan bir buz gibi gece hatırıma geliyor. O zamanlar daha bahardan haber bile yoktu. Şimdi ne kadar olsa sisin ve yağmurun hatta soğuğun içinde insanı şaşırtan ve başını döndüren bir koku var. O zamanlar daha Camlı Köşk’ün camlarını ve hanende ilanlarının mavi ışığını üşüterek geçen buz gibi bir rüzgâr esiyordu. Benimle beraber belki ona yakın insan, gördükleri herhangi bir filmin rüyasını ayakta görüyor ve yataklarının ümit, hayal, güzel günler veyahut uykusuz, muharebeli geceler, sığınaklar düşündüren ılıklığına bir an evvel kavuşmak için bir türlü gözükmeyen tramvaya sabırsızlanıyorlardı. Ağzımdan su buharı fışkırıyor. Birbiriyle konuşanların arasına bir sis tabakası seriliyordu. Yatak şimdi bütün insanlar için ekmek kadar azizdir. Yatak bir sevgili, yatak hatıra, yatak çocukluk, güzel rüya, yatak bir bahar, bir deniz kenarı, bir egzotik memleket, bu saniyede insana dostlarım yatak ne değildir ki…

    Burnum yastıkta, yorganım ağzım hizasında, kirpi gibi büzülmüşüm; dalmak üzereyim: Bir şeyler, birtakım kuşlar tüylerini döküyor, bir ılık su damlıyor, içimi yıkayan bir çeşme var…

    Tramvay hâlâ yok. Biraz daha yerimde yatağımı, uykuyu düşünsem belki de uyuyuvereceğim. Donmak üzere olan insanların tatlılığını içimde duymağa başladım. “Bari gideyim şu açık pastanede bir ıhlamur içeyim de sonra yatarım.” dedim. Bir iki adım atmamıştım ki önüme bir adam dikildi. Rüzgârdan yalnız bir karartı gördüm. Sonra yüzüme doğru bir hortumdan çıkar gibi bir duman yayıldı: Adam konuşuyordu. Tatlı, munis bir Anadolu şivesiyle:

    — Ağabey, dedi, buradan bana benzer birtakım adamlar geçti mi?

    Paltomun yakası içinde yarı yarıya kaybolmuş kafamı çıkardım. Kafamı bir iki defa salladım. Soğuğa alışmış, mukavemete hazırlanmış gibiydim. Kulaklarımı keskin bir rüzgâr ısırdı. Adama baktım:   

    Bana benzer adamlar… Bütün insanlar birbirine aşağı yukarı benzemez mi? Bana benzer adamlar, ne demekti?

    Evet, adamın hakkı vardı. Ona benzer adamlar, ötekilerinden kolaylıkla ayrılabilirdi. Kış günü bir şehirde insanlar palto, şapka giyer, ayaklarında fotinler vardır. Belki paltolarının renkleri, şapkalarının kurdeleleri ve alamerikan yahut alaturka şapkalarıyla birbirlerinden ayrılabilirler, icap ederse.

    Bu adamın ne paltosu ne şapkası ne de ayakkabıları vardı. Buna mukabil sırtında mor pamukları yer yer, parça parça dökülen bir hırkası, belinde ipi, ayağında yazlık, tüy gibi bir pantolonu ve ayaklarında da yine iplerle bağlanmış çuvalı…

    Yüzü tatlı esmer renkli idi. Sakalı uzamıştı. Yirmi beş, otuz yaşlarında gözüküyordu. Yalnız gözlerinde büyük, korkak, acele bir şeyler vardı. ( … )  O devam etti:
    — Benim gibi ağabey, dedi. (Üstünü başını gösterdi.) İşte bu biçim adamlar görmedin mi? Bazıları şu yoldan geleceklerdi. Birtakımları da (Taksim Sineması’nın aşağısındaki yolu göstererek) şu yokuştan çıkacaklardı.

    İşi kısa kesmek istedim. Meçhul, karanlık, dalgada bir kafada her türlü hayaller dolaşabilir, neme lazım…
       — Görmedim vallahi! Dedim.
       — Allah Allah! Dedi.  İmkânı yok. Muhakkak geçmişlerdir. Ben yolda biraz eğlendim. Onları kaybettim. Yoksa geçmemelerine imkân yok.
       — Nedir bu adamlar canım, diye sabırsızlık ve merakla sordum.
    Kafamın içinde esrarengiz, büyülü, garip hikâyeler canlandı. Hatta daha ileriye giderek başka ve daha tuhaf şeyler düşündüm. Adamın afyonlu kafasına girmiş gibi oluyordum.

    Ağabey, biz, dedi, Tophane’deki sabahçı kahvelerinde yatarız. Hepimiz hamal, uşak gibi herifleriz. Ama namusumuzla yaşıyoruz. Ne yapalım? Beş on para kazanırız. Geceleri de kahveciye beş kuruş verir, bir köşede uyuruz. Ne yapalım? Otellere para mı dayanır? En aşağısı otuz kuruş. Otuz kuruşla iki gün geçimimiz var…
       — Ha! Bu akşam polisler geldiler. Sabahçı kahvelerinde yatmak yasakmış. Hepimizi çıkardılar. Biz de hep birlik olduk. Gidelim valiye çıkalım; uyandıralım, derdimizi anlatalım, dedik. İşte birtakımı şu yokuştan, birtakımı da arkadan geldiler. Demek görmedin ağabey.
       — Görmedim, dedim. Nerelisin sen? Gözleri çakmak çakmaktı:
       — Zonguldaklı bey ağabey.
    Gece yarısı, bu soğukta valiye gideceklerine başka bir koğuş bulmak, daha olmazsa polisler gittikten sonra kahveciye zorla kapıyı açtırmak mümkündü. Valiye kadar çıkmayı akıl edemezler. (…)   
       — Ne ise, ben yukarıya doğru bir hızlanayım, belki geçmişlerdir de sen görememişsindir, dedi ve hafif hafif serpen karın içine karıştı gitti.
    Tramvay gelmişti. Atladım. Tam yedek subay mektebinin önünden birtakım adamlar, gidiyordu. Fakat camlar o kadar buz tutmuştu ki göremeyince tramvaydan atladım.
    Belki seksene yakın insandı. Aralarında çok gençleri bile vardı. Büyük adımlarla gayet ciddi yüzlerle yürüyorlardı. Önde gidenlerin hâlinde daha büyük bir vaziyet vardı. Daha ciddi idiler. Tek tük geçenler durup onlara bakıyorlardı. Fakat onlar hiç kimseye bakmıyorlardı. Yalnız en önde gidenler bağıra bağıra konuşuyorlardı. Vali ile nasıl konuşacaklarını talim ediyorlardı. Kıyafetlerine baktım. Evet, benim mor pamuk hırkalı ve keten pantolonlu adamın hakkı vardı; onun gibi birtakım adamlar gidiyorlardı. Kulaklarımda genç Zonguldaklının:
      — Canım, benim gibi adamlar bey ağabey,  dediği zamanki hâli geliyordu.
    Yatağım, tramvay beklediğim dakikalardaki o munis hâlini kaybetmişti artık. Ne şu, ne buydu. Bir yataktı. İçinde yatabildiğim için mesut değildim.
    Sabahçı kahvelerini kapamadan evvel birkaç tane gece barınma evine şiddetle ihtiyacı olan İstanbul şehrinin kışı bazen ne kadar uzun, ne kadar uzun ve bitmez tükenmez bir afettir, bilen bilir.
                                                                               
    Sait Faik Abasıyanık


    Diğer Cevaplara Gözat
    5 ay önce Y emek verilmiş ve harika bir yazı
    Cevap Yaz Arama Yap




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.