Bürokrasi
Bürokrasi nedir
İşte Cevaplar
Bürokrasi, kelime anlamı itibariyle, “bürodan yönetim ya da büroların egemenliği” demektir.
Kavramın günlük dilde ve bilimsel literatürde kullanımına bakıldığında ise, temelde iki tanımın ön plana çıktığı görülür.
Bu tanımlar;
Rasyonal bir biçimde organize edilen ve hiyerarşik bir yapıda atama yoluyla işbaşına gelen memurlar tarafından yürütülen sevk ve idare işleri olarak bürokrasi ve
İşlerin ağır yürümesi, yeterince yerine getirilememesi, monotonluk ve karmaşık işlemler şeklinde ilerleyen bir süreç olarak bürokrasi tanımlarıdır.
Rasyonel Bir Örgütlenme Biçimi Olarak Bürokrasi
Bürokrasinin birinci tanımı özellikle ünlü Alman sosyolog Max Weber’le birlikte ortaya çıkmıştır.
- Weber, en genel tanımıyla “rasyonel bir örgütlenme biçimi” olarak ele aldığı bürokrasi kavramını, işbölümüne dayalı, otorite ve hiyerarşiye bağımlı, yazılı kurallar çerçevesinde ilerleyen gayrişahsi bir örgütlenme biçimi olarak tanımlar.
- Ona göre bürokrasi karmaşık örgütleri yönetmek için kullanılabilecek en verimli sistemdir.
- Bürokrasinin temel özellikleri Weber ve onu yorumlayanlar tarafından kısaca şöyle özetlenmiştir:
- Bürokratik yapılarda, görev ve yetkiler yasalarla düzenlenmiştir. Bürokrasi yazılı ve resmi kurallar çerçevesinde işler.
- Görevler hiyerarşik bir düzen içinde yürütülür. Böylece her alt birim, bir üst birimin gözetim ve denetimi altına girmiş olur.
- Görev sırasında yapılan her türlü eylem ve işlem, yazılı belgelere dayanır. Bu belgeler, gerektiğinde kullanılmak üzere saklanır.
- Yetki ve görevler işbölümü ve uzmanlaşmaya dayanır.
- Bürokrasi gayrişahsidir. İş ve işlemler tamamen yazılı kurallara göre yürütüldüğünden, kişisel düşünceler ve tavırlar değil kurallar esastır.
- Bürokraside iş ve işlemler, memurlar tarafından yürütülür. Memurluk mesleği, işin mahiyetine uygun kişilerce ve belli esaslara dayalı bir terfi sistemi içinde yürütülür.
- Weber’e göre bu örgüt biçimi yani bürokrasi sadece devlete özgü değildir. Aynı zaman özel sektörde bu örgütlenme biçimine dayanır.
- Ancak ne var ki, günümüzde bürokrasi kavramı daha çok “kamu yönetimi” kavramının bir nevi eş anlamlısı olarak kullanılmaktadır.
- Bu anlamda bürokrasi, devlet yönetiminde çeşitli idari görevleri ve kamu hizmetlerini yerine getirmek için kurulan örgütler bütünüdür. Diğer bir ifadeyle devlet, üstlendiği kamu hizmetlerini, bürokrasi denilen örgüt eliyle yerine getirir.
Karl Marks
Marx sistematik bir bürokrasi teorisi geliştirmemiş; bürokrasiyi, devlet yönetimi içinde daha çok güç ilişkisi bağlamında ele almıştır. Marx, bürokrasiyi, kapitalizmin belirli ihtiyaçlarıyla ilişkilendirmiş, burjuva çıkarlarını destekleme ve kapitalist sistemin savunma mekanizması olarak değerlendirmiştir.
Liberaller,
Liberal düşüncenin bürokrasi konusundaki görüşleri, esas itibari ile İngiliz yazar John Stuart Mill’in etrafında şekillenmiştir. Mill devlet müdahalelerine ve bürokrasiye bireysel özgürlükler açısından yaklaşmış; büyüyen bir devletin ve bürokrasinin özgürlükler yönünden tehlikeleri üzerinde durmuş ve ‘sınırlı devlet’ ve dolayısıyla ‘sınırlı bürokrasi’ tezini savunmuştur.
Verimsizlik ve Kırtasiyecilik Anlamında BürokrasiBürokrasinin ikinci tanımı ise, onun olumsuz özellikleri üzerine kurulmuştur. Bugün bürokrasi dendiğinde sıklıkla aklımıza gelen de bürokrasinin bu tanımıdır.
Bu tanıma göre bürokrasi, yavaşlık, verimsizlik, halka eziyet, rüşvet gibi kavramlarla özdeşleştirilmiştir.
Bu anlamıyla bürokrasi, halk arasında “kırtasiyecilik” olarak da adlandırılır.
Kırtasiyecilik, özden çok biçimselliğe önem verme, yazışmaya ve evraklara düşkünlük, insani ihtiyaçları önemsememe, kararları üste havale etme gibi eğilimleri tanımlamak için kullanılmıştır.
Dolayısıyla bu tanım, bir hoşnutsuzluğu belirten ve daha çok bürokrasinin eleştirisi üzerine kurulan bir tanımdır.
Bir devlet dairesine gidip istediğimiz bilgi ya da belgeyi elde edemediğimizde, evraklarımızdaki bir eksiklik nedeniyle geri çevrildiğimizde ya da elimize imzalatmamız gereken bir sürü evrak verildiğinde, genelde bürokrasinin bu eleştirel tanımını aklımıza getiririz.
Bürokrasiye getirilen bu eleştiriler her ne kadar haklı olsa da, yozlaşmamış ve ideal haliyle bürokrasinin etkin ve verimli bir sistem olabileceğini unutmamak gerekir.
Nitekim bürokrasi kavramı ideal düzeyde bakıldığında, yönetenlerin yasal sınırlar içinde hareket ettikleri, kişisel eğilimlerden etkilenmeyen, hukuka uygun ve rasyonel bir yönetim tarzıdır.
BÜROKRASİNİN OLUMSUZLUKLARI
Weber'in bürokrasi modeli, uygulamada sanıldığı gibi rasyonel olarak işlememektedir. Bürokrasinin olumsuzlukları, onun yapısal ve işlemsel özelliğinden kaynaklanmaktadır. Bürokrasinin olumsuzlukları şöyle özetlenebilir:
1. Bürokratik personelin, verimli ve etkili çalışabilmesi için, kurallara sıkı bir şekilde bağlı kalarak hareket etmesi gerekir. Bu da, otomatik olarak bürokratların, değişen şartlara ve ihtiyaçlara göre hareket etme gücünü sınırlandırır.
2. Bürokraside memur, makinenin dişlisi gibidir; Örgütün bir parçasına uyan ve bu amaçla kullanılan standart ve gayrişahsi bir varlıktır. Bu sebeple memur, bürokratik sistemin işleyişine müdahale ederek bireysel olarak düzeltme yapma imkânından büyük ölçüde mahrumdur.
3. Bürokrasi, rasyonel düzenlemelere göre işleyen bir mekanizma değildir. Bürokraside keyfi ve taraflı olarak konulmuş kurallar bulunmaktadır. Astlara karşı üstlerin davranışları ve işlemleri, yasalara uygun olmamakta, zaman zaman gayri insani ve keyfi nitelik göstermektedir.
4. Bürokratik örgütlerde formel (resmi-şekli) yapı her şeyi ifade etmez. Uygulamada, memurların kendi aralarında geliştirdikleri, tutum, davranış, anlayış ve geleneklerin oluşturduğu informel (gayriresmi) yapı, formel yapının yerini almakta ya da onu alt üst etmektedir.
5. Weber, işbölümüne dayalı uzmanlığın resmi hiyerarşik otoriteyi etkisiz hale getirebileceğinin farkına varamamıştır. Resmi hiyerarşik otorite, bürokrasinin işleyişinde, teknik konularda uzman olan astlara bağımlı hale gelmektedir. Günümüzde otoritenin en önemli kaynağı uzmanlıktır.
6. Bürokratik örgüt yapısı, otoritenin üstlerde temerküz etmesine imkân sağlamakta ve dolayısıyla, orta ve alt kademe yöneticilerinin inisiyatif kullanmalarına olanak tanımamaktadır. Bu durum, yazışmaların artmasına, kırtasiyeciliğe ve işlemlerin gecikmesine neden olmaktadır.
7. Bürokrasi, rutin hale dönüşen bir görev ve işleyiş düzenine dayanır. Bürokrasiler genellikle muhafazakâr yapılardır. Bürokratik yönetimin verimsizliğinin temelinde, söz konusu düzenin değişen şartlara ayak uyduramaması ve kendi kendini yenileyememesi yatar.
8. Personelin, etkinlik ve verimlilik amacıyla konulmuş bulunan bürokratik kural ve teknikleri kullanmak suretiyle sorumluluktan kaçmaları mümkündür. Genellikle yöneticiler, sorumluluktan kaçmak istediklerinde, önlerine gelen somut bir sorunun çözümünü yazılı bir kuralın ruhuna değil, lafzına dayandırmak isterler. Böylece, kendilerini kuralların kastettiğinden daha dar sınırlar ve kalıplar içine koyarlar. İşin şeklinin, aslından daha önemli olduğu kanısını uyandıran uygulamalar içine girerler. Karşılaştıkları bir sorunun çözümü için uygun bir kural bulamadıklarında, konu ile ilgili önceki bir uygulamanın olup olmadığına bakarlar. Benzer bir uygulama bulamadıklarında, inisiyatif kullanmaktan kaçınırlar; çözümsüzlüğü ya da "hayır" demeyi tercih ederler.
9. Bürokratik örgüt yapısı, zamanla kapalı bir sistem haline dönüşmekte ve verimsizleşmektedir. Bürokraside orijinalliğe ve yeniliğe kapalı bir işleyiş düzeni egemendir. Ehliyetsiz yöneticilerin, bürokratik örgütün üst basamaklarına kısa zamanda yükselmesi olağan ve yaygın hadiselerdir.
Weber'in bürokrasi analizi eleştirilse de, bu analizin ortaya koyduğu gerçekler büsbütün inkâr edilemez. Gelişmiş toplumlardaki bürokratik organizasyonların ilkeleri, Weber'in bürokrasi analizlerinden birçok unsuru bünyesinde barındırmaktadır. Uzmanlaşma, hiyerarşi, formel işlemler, çağdaş örgütlerin yaygın özelliklerindendir.
BÜROKRASİNİN OLUMSUZ YÖNLERİNİN GİDERİLMESİ
Bürokrasinin olumsuzluklarını asgariye indirmede yardımcı olabilecek etkin bir kamu yönetimi sisteminin belli başlı özellikleri şöyle sıralanabilir:
1. Etkin dış siyasi denetim,
2. Oldukça esnek örgütlenme,
3. İyi bir liderlik ve yönetim,
4. Kurum içinde yetki devri yoluyla orta ve alt düzeydeki yöneticilerin sorumluluklarının artırılması ve kırtasiyeciliğin önlenmesi,
5. Adil personel yönetimi,
6. İdare içi işbirliğinin geliştirilmesi,
7. Örgütteki amaçların, yöntemlerin, işlemlerin, kuralların ve sonuçların devamlı olarak gözden geçirilmesi ve basitleştirilmesi,
8. Kuralcılığa kaymayı önleyecek iyi bir iş ahlâkı,
9. Etkin halkla ilişkiler
Yasal ve rasyonel bürokrasinin özellikleri
- Bürokrasi etkin ve verimli örgüt biçimidir.
- Yalnızca devlette değil özel sektörde de yaygınlık gösterir.
- Güçlü bir örgüt biçimidir.
- Genişleme ve büyüme eğilimindedir.
- Memuriyet bir meslektir.
- Memur kurum ya da yönetici karşısında kişisel olarak hürdür.
- Memurlar daha yüksek bir yetkili tarafından atanır.
- Memurların işe alınması mesleki ehliyete göre yapılır.
- Memurların aylık maaş ve emeklilik hakları mevcuttur.
- Memurlar kurumları içinde üst makamlara doğru yükselebilir.
- Memurun yaptığı iş ve bu iş ile ilgili kaynaklar kendi malı değildir.
- Memur yönetilenlere kıyasla farklı bir sosyal itibar kazanmak ister.
- Memur iyi düzenlenmiş bir disiplin ve kontrol sistemine tabidir.
Yasalarla düzenlenmiş yetki alanı,
Amacını gerçekleşmesi için düzenli çalışmalar belli kurallarla yapılır ve yasalarla yetkilendirilir.
Görev hiyerarşisi ve otoritenin kademelenmesi,
En alt kademeden üst kademeye kadar hiyerarşik bir yapı vardır ve kimin hangi yetkiyle o görevi yapacağı belirlenmiştir.
Yönetimin yazılı belgelere dayandırılması,
İdari işleyişi ve süreç sözlü olmayıp yazılı olarak yürütülür. Bir nevi yazı belge niteliğindedir.
Yetki ve görevlerde uzmanlaşma,
Memurlar ya da personel aynı görevi sürekli yaptığı için alanında uzmanlaşmıştır.
Kurallara bağlılık ve biçimsellik,
Yazılı kurallara bağlılık vardır ve şekil olarak ne istenilirse o yerine getirilir. Önceden belirlenmiş soyut ve genel kurallar hüküm sürer.
Gayrişahsilik,
Memur işini yaparken, duygusal ve kişisel davranmaz. Soyut ve genel olarak kurallara bağlıdır.
Kariyer yapısı,
Memuriyet bir meslektir ve yönetim kademelenmesi içinde kariyer sistemiyle en üst hiyerarşiye kadar yükselebilir.
Kamu ve özel hayatın ayrışması,
Kişinin özel alanı ile resmi faaliyeti birbirinden ayrılmıştır.
Bürokrasinin Gelişimi
Bürokrasi, bürokratik otorite ve memur sınıfının ortaya çıkışı devletin gelişmesiyle paralellik gösterir. Devlet, bürokratik örgütün ve otoritenin tarihi olarak en önemli taşıyıcısı ve geliştiricisi olmuştur. İlk topluluklar klan ve kabile gibi kan bağına dayalı bir yapıya sahipti. Toplumda yöneten ve yönetilenlere göre belirlenmiş idari birimler yoktu. Bürokrasi, ilk olarak şehir ve şehir devletlerinin oluştuğu Mezopotamya’da, Sümerlerde, ortaya çıktı. Kurulan şehirlerde önemli rol oynayan sulama sisteminin, yönetim ve sosyal organizasyonunun gelişmesinde büyük etkisi var. Vergilerin toplanması, tapınakların ve altyapı tesislerinin kurulması, kaynakların ve hizmetlerin bölüşülme ihtiyacı idari yapının gelişimini sağladı. Bu gelişme basamak basamak iş bölümü, rütbe, görev ve statü farklılığını ortaya çıkardı. Ör: Mısır’da sulama sisteminin korunması, bakımı ve yönetimi için”katipler” adı verilen bir memur grubu ortaya çıktı (Eryılmaz, 2002a).
İlk devletlerin ve bürokrasilerin ortaya çıkışında sulama sisteminin yanında din, ticaret, nüfus artışı ve savaşların da önemli rolü vardı. Ör: Çinliler, dış tehlikelere karşı korunma ihtiyacından Çin Seddi gibi bayındırlık işlerine önem verdiler.
Weber, modern bürokrasilerin ortaya çıkışında etkili olan sosyal ve ekonomik nedenleri özetlemiştir: Protestan ahlakı, para ekonomisinin gelişmesi, ulus-devletlerin ortaya çıkışı, devletin görevlerinin artması ve kapitalist sistemin ortaya çıkmasıdır.
Batı’da Bürokrasi
Batı’da bürokrasinin gelişimi siyasi ve idari kurumların evrimiyle paralellik gösterir. Gournay, bürokrasiyi hastalık olarak değerlendirmiş, bu hastalığı “Bürolara aşırı tutku” olarak nitelendirmiştir. 19.yy’da bürokrasi genellikle “otorite”,”devlet dairelerindeki yönetici ve memurların etkisi” anlamlarında kullanmıştır. 16.yy’da mutlak monarşi,merkezi yönetim, buna bağlı olarak yönetici ve memurlar sınıfı ortaya çıkmış, bu sınıfın etkileri artmıştır. 18.yy’da Avrupa’da merkezi yönetim gücünü arttırmış, sanayi devrimi, bilimsel bilginin artması, aydınlanma dönemi düşünürlerinin de etkisiyle bürokrasi daha da gelişmiştir. Fransız İhtilali ve Napolyon iktidarı, bürokrasiyi anayasa prensipleriyle sınırlandırarak bürokrasiyi köklü olarak biçimlendirmiştir. Fransa’da devlet, kralın kişisel mülkü olmaktan çıkmış onun yerini millet ve kamu hizmetleri almıştır. Artık sadakat krala değil, devlete ve kanunlara olacaktır (Weber’in yasal-rasyonel yönetimi). Bürokratik yapının gelişmesinde:
- Yapılan işlerin hacim bakımından büyümesi
- Devletin gelişmesi ve ulus devlet
- Kapitalist sistem
- İdeolojik ve siyasal nedenler
- Özel idari sorunlar ve ihtiyaçlar
- Sanayi ve kentleşme
- Demokrasi ve eşitlik düşüncesi
- Ülkelerin kendilerine ait sosyal şartları
Osmanlı ve Türkiye’de Bürokrasi
Osmanlı’da kamu hizmetleri çoğunlukla devlet adamlarının konutlarında görülürdü (Bab-ı âli). Fatih Sultan Mehmet döneminde merkezi yapı güçlendirildi, memurların yoğun olarak çalıştığı kurumlar Saray, Bab-ı âli, defterdarlık devlet yönetiminin temel birimleriydi.
Osmanlı Devleti’nde zengin dini gruplar, aşiretler, etnik unsurlar ve şehirlerin bir çatı altında teşkilatlandırıldığı bir merkez bulunuyordu. Osmanlı bürokrasisinde görev yapan memurlar, ilmiye, mülkiye, seyfiye, kalemiye olarak dört sınıfa ayrılmıştır.
İlmiye: Eğitim, din, yargı ve belediyede çalışanlar (Kadı, Müderris, Kazasker, İmam)
Mülkiye: Üst düzey kamu yöneticilerini kapsardı (Sadrazam,Vezir, Beylerbeyi)
Seyfiye: Kumanda heyeti dışındaki askeri personel
Kalemiye: Devletin kayıt ve yazışma işlerini yürüten kâtiplerden meydana gelmekteydi.
Devlet bürokrasisinin başı olan Nişancı devlet sekreteri demekti ve örf ve kanun hakkında uzman olması gerekirdi.
Osmanlı Devleti’nde memurluk, görerek ve yaparak öğrenilen bir meslekti. Memur olmak isteyenler devlet dairesinde önce çırak, gerekli tecrübeyi aldıktan sonra da kalfa olabilirlerdi. Eyalet, sancak, kaza yönetimlerinin de ayrı kâtipleri vardı. Arşivlerimizdeki milyonlarca tarihi doküman Osmanlı İmparatorluğunun bürokratik devlet niteliğini yansıtıyor. Osmanlı bürokratları edebiyat, tarih, hukuk gibi konularda ansiklopedik bilgi sahibiydi.
Osmanlı Devleti 16.yy’dan itibaren duraklama sürecine girince Batı’dan askeri eğitim, teknik ve üniforma; daha sonra kurum ve yasalar almaya başladı. Geleneksel Osmanlı bürokrasisi Tanzimat’la beraber köklü değişikliklere uğradı ve yeni bir yapılanmaya gitti. Yeni bakanlıklar eklendi, yardımcı danışma meclisleri kuruldu, Taşradaki yöneticilerin yetkileri kısıtlandı, yönetimin yeniden yapılanmasında idari ve mali merkeziyetçilik esas alındı. Tanzimat Fermanı ile getirilen can ve mal emniyeti, bürokratlara siyasi otorite karşısında endişesiz yaşam ve hizmet olanağı sağlamaya yönelikti. Padişahın otoritesi ve karar alma yetkisi fiilen bürokrasiye geçti. Bu dönemde bugün uygulanmakta olan yönetim birimlerimiz oluştu.
- Eyalet sisteminden vilayet sistemine geçildi,
- Taşra yönetiminde sancak, kaza, köy yönetmeleri yeniden düzenlendi,
- İl özel idaresi, belediyeler kuruldu,
- Danıştay ve Sayıştay gibi temel kurumlar oluştu.
Rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma Tanzimat sonrası Osmanlının hastalığı olmaya devam etti. Bürokrasi nedeniyle resmi işlemlerin uzun zaman aldığını gören halk, memura rüşvet vererek işini hızlandırmanın yollarını aradı.
Bürokrasinin merkeziyetçi yapısı, insanların en güvenilir iş olarak memurluğu seçmesi, işe girmede kayırmacılık, memurların iyi ücret alması, toplumda seçkin bir sınıf olarak görülmesi Cumhuriyet yönetimine devredilen bir mirastır.
Cumhuriyet Dönemi’nde Bürokrasi
Cumhuriyet yönetimi, Osmanlı’dan yönetim sisteminin temel kurumlarını aynen aldı. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde bürokrasilerin iki temel misyonu vardı. Birincisi, reformları geliştirerek devam ettirmek, yerleştirmek, korumak; ikincisi, ekonomik kalkınmaya devletin öncülük etmesiydi. Bu dönem bürokrasinin ekonomik ve sosyal hayata büyük ölçüde müdahalesine yol açtı.
Tek Parti Dönemi
Cumhuriyetin kuruluşu sistematik bir değişimi ifade eder. Köklü bir Batılılaşma uygulaması ve bürokrasiyi düzenlemek konusunda Cumhuriyet Halk Fırkası kullanıldı. İçişleri, dışişleri, maliye, adalet, savunma alanlarına bakanlıklar getirildi. Devletin modernleşme ve ekonomik gelişmeye yönelik politikaları bürokrasinin büyümesini sağladı. Tek parti yönetiminde, planlanan reformların uygulanmasında büyük ölçüde İçişleri Bakanlığından yaralanıldı. Bu bakanlık diğer bakanlıkların üzerindeydi. 1936’da devlet –parti özdeşliği güçlendirildi. Mülki yöneticiler idari görevlerin yanında siyasi işlerle de uğraştılar. Bu dönemde devrimlerin yürütülmesi ve bekçiliği bürokrasinin göreviydi. Bu sayede mülki yöneticiler güçlü bir konuma yükseltildi. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın kabul ettiği devletçilik ilkesi, ülke ekonomisinin yönetiminde üretim, düzenleme, denetiminde aktif rol oynadı. Belli alanlarda kamu işletmeleri kuruldu (Etibank, Sümerbank). Ankara İstanbul gibi büyük kentlerde su, elektrik ve kent içi ulaşım hizmetlerini yürütmekle görevli şirketler devletleştirildi daha sonra birer kamu işletmesi olarak belediyelere devredildi. 1930-1950 yılları arasında 19 kamu iktisadi teşebbüsü kuruldu. Böylece büokratlar, sanayi kuruluşlarının yöneticileri olarak ekonomi ve kalkınma faaliyetleriyle doğrudan ilgilenmeye başladılar. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde bürokrasi altın dönemindeydi, kamu görevliliği en çok rağbet gören, en yüksek mesleklerin başında geliyordu. İkinci Dünya Savaşı sürecinde ekonomik yapının devlet elinde olması memurların statüsünü arttırdı. 1930’lu yılların sonuna doğru özel sektörün gelişmesi ile memur grubunun statüsü azaldı.
1950 ve 1960’lı Yıllar
Siyasi sistem, bu dönemde kendini halkın tanıtımına açtı. 1946’da Demokrat Parti’nin kurulmasıyla Türkiye resmen partili hayata geçti.
1950-1960 dönemi bürokrasi açısından büyük bir gerilemenin, itibar ve güç kaybının yaşandığı yıllar oldu. Bu dönemde siyaset ve siyasetçiler öne çıktı; bürokrasi, ikinci plana itildi ve yalnızca kamusal hizmet aracı olarak görülmeye başlandı.
Demokrat Parti; liberal politikayı benimseyerek, devletin ekonomiye müdahalesini asgari düzeye indirmeyi; kamu sektörünün ekonomideki payının azaltılmasını; özel sektörün teşvik edilmesini öngörüyordu. İktidarın ve politikasının değişmesi ile bürokratların buna uyumu kolay olmadı. Bürokrasi, siyasi iktidarın piyasa ekonomisine dayalı politikalarına ve Atatürk devrimleri konusundaki esnek tutumuna tepki gösterdi.
Çok partili siyasi hayat, hiyerarşik yapıyı gevşetti. İktidar partisi milletvekilleri bürokratlar üzerinde baskı kurdu. Toplumun devlet karşısında özerk ve sivil alan meydana getirme mücadelesi başladı. KİT’lerin sayı ve niteliği gelişti, bu gelişimle beraber klasik devlet bürokrasisi ile ekonomik işlevli bürokrasi arasında farklılıklar ortaya çıkmaya başladı. Ekonomik işlevli bürokraside çalışanlar maaş ve sosyal imkânlar yönünden üstün bir konuma geldi.
1960’tan sonraki dönem
Yetkileri ve gücü azalan ve mali sıkıntıya düşen bürokrasi 1960 darbesine sempatiyle baktı. 1961 Anayasası; parlamentoyu egemenliği kullanan tek organ olmaktan çıkardı, içinde Anayasa Mahkemesi, üniversiteler ve bürokrasinin de olduğu yetkili organlara verdi. Bunlara tanınan haklarla bürokrasinin konumu güçlendi. Anayasanın getirdiği düzenlemelerle, Devlet Planlama Teşkilatı ortaya çıktı. Bu sayede bürokratlar, burada yetişen teknokratların sahip olduğu bilgi ve uzmanlıktan yararlanma fırsatı buldular.
1961 Anayasasıyla askeri bürokrasi güçlendi. Askeri bürokrasinin devlet yönetiminde etkili ve özerk olmasını sağladı. Yapılan yasal düzenlemelerle askeri ve sivil yönetim birbirinden ayrıldı ve idarenin bütünlüğü bozuldu. Bu dönemde kamu hizmetlerinin genişleyip yaygınlaşması ile bürokrasinin büyümesi hızlandı. Kamuda çalışan işçilerin mali haklarında gelişmeler oldu. KİT’lerde çalışan memurlar işçi statüsüne girmeye başladı.
1970 askeri muhtırası ile Anayasa’da yapılan değişiklikler, yürütme organını güçlendirdi fakat kamu hürriyetlerini kısıtladı ve bürokrasinin özerkliğini kaldırdı. Demokrat Parti’nin iktidar dönemi dahil olmak üzere 1980’e kadar olan dönemde, daha çok merkezi bürokrasinin güçlendirilmesi ve geliştirilmesi yönünde bir politika izlendi; yerel yönetimler her bakımdan ihmal edildi.
1980’den sonra
1980’li yıllar bütün dünyada özelleştirme ve devletin küçültülmesi politikalarının uygulamaya konulduğu dönemdir.1983 yılında ANAP’ın iktidara gelmesiyleözelleştirme politikası ile birlikte bürokrasi ile mücadele konusu da irdelendi. Bürokrasinin kırtasiyecilik olarak yorumlandığı ve yönetim sistemi olarak düşünülmediği için kurumsal, yapısal reformlara girişilmedi. Daha çok teknik anlamda; bilgisayar, faks, çağrı cihazı gibi bürokrasinin araçsal yönü gelişti. Kamu bürokrasisinin yolsuzluk, kayırma, rüşvet gibi temel sorunları ciddiyetini korudu.1980’den itibaren piyasa ekonomisine geçişle birlikte, düzenleyici ve denetleyici kurumlar olarak adlandırılan üst kurullar oluştu. Bu otoriteler, klasik bürokrasilerden farklı bir statü oluşturdu. 2000 yılından itibaren kamu bürokrasisi yeniden bir bütün olarak yapılanma sürecine girdi. Avrupa Birliği uyum politikalarıyla ilgili olarak yönetim yapıları, anlayışları ve prosedürleri bakımından bir dönüşüm yaşadı.
Bürokrasinin Özellikleri
Weber bürokrasiyi özellikle yasal ve rasyonel bürokrasiyi olumlar. Ona göre bürokrasi,
Yasalarla düzenlenmiş yetki alanı,
Amacını gerçekleşmesi için düzenli çalışmalar belli kurallarla yapılır ve yasalarla yetkilendirilir.
Görev hiyerarşisi ve otoritenin kademelenmesi,
En alt kademeden üst kademeye kadar hiyerarşik bir yapı vardır ve kimin hangi yetkiyle o görevi yapacağı belirlenmiştir.
Yönetimin yazılı belgelere dayandırılması,
İdari işleyişi ve süreç sözlü olmayıp yazılı olarak yürütülür. Bir nevi yazı belge niteliğindedir.
Yetki ve görevlerde uzmanlaşma,
Memurlar ya da personel aynı görevi sürekli yaptığı için alanında uzmanlaşmıştır.
Kurallara bağlılık ve biçimsellik,
Yazılı kurallara bağlılık vardır ve şekil olarak ne istenilirse o yerine getirilir. Önceden belirlenmiş soyut ve genel kurallar hüküm sürer.
Gayrişahsilik,
Memur işini yaparken, duygusal ve kişisel davranmaz. Soyut ve genel olarak kurallara bağlıdır.
Kariyer yapısı,
Memuriyet bir meslektir ve yönetim kademelenmesi içinde kariyer sistemiyle en üst hiyerarşiye kadar yükselebilir.
Kamu ve özel hayatın ayrışması,
Kişinin özel alanı ile resmi faaliyeti birbirinden ayrılmıştır.
Bürokrasiye Eleştiriler
Liberaller, bürokrasiyi açıklık ve hesap verebilir olmadığı için eleştirirken, sosyalistler, sınıfsal boyun eğdirmenin bir aracı olduğu için kınamaktadırlar. (Heywood, 2011: 452)
Bürokrasi tüm iyi niyet açıklamalarına ve olumlu yaklaşımlara rağmen sorunsuz değildir. İstenildiği gibi gitmediği de gerçek hayatta görülmüştür. Bürokrasinin olumsuzlukları şöyle sıralanabilir. (Eryılmaz, 2002a ve 2002b)
- Personelin değişen şartlara ve ihtiyaçlara göre hareket etme gücünü sınırlandırır.
- Memuru bürokratik sistemin işleyişine müdahale edip düzeltme yapmasını sınırlandırır.
- Bürokraside keyfi ve taraflı konulmuş kurallar olabilir.
- Bürokraside formel yapı her şeyi ifade etmez kurumdaki informel yapı formel yapının yerini alır yada onu alt üst eder.
- İşbölümüne dayalı uzmanlık resmi hiyerarşik otoriteyi etkisiz hale getirir ve bu da yöneticileri astlara bağımlı hale getirir.
- Bürokrasinin orta ve alt kademeye insiyatif tanımaması kırtasiyecilik ve işlemlerin gecikmesine sebep olur.
- Bürokratik kural ve teknikler personelin sorumluluktan kaçmasına sebep olur.
- Bürokratik örgütler zamanla kapalı sistem haline dönüşmekte ve bu da niteliksiz personellerin üst kadrolara geçmelerine sebep olmaktadır.
Olumsuzluklarının giderilmesi, bürokrasinin olumsuzluklarını giderebilecek sistemin özellikleri:
- Etkin dış siyasi denetim
- Oldukça esnek örgütlenme
- İyi bir liderlik ve yönetim
- Yetki devri ile orta ve alt kadronun sorumluluklarının arttırılması
- Liyakate ve dürüstlüğe dayalı personel yönetimi
- İdare içi işbirliğinin geliştirilmesi
- Örgütteki amaçların, yöntemlerin, işlemlerin, kuralların ve sonuçların devamlı olarak gözden geçirilmesi ve basitleştirilmesi
- İyi bir iş ahlakı ve profesyonellik anlayışı
- Etkin halkla ilişkiler
- Yönetişim kavramının geliştirilmesi
- Yönetimde açıklığın benimsetilmesi
- Kamunun küçültülmesi ve hesap verilebilirliğin arttırılması
- Performansa dayalı bir yönetim anlayışı
Bürokrasinin gelişen elektronik uygulamalar bürokrasiyi azaltmaya yönelik bir baskı oluşturmaktadır. Bir de bürokrasiye zihni yaklaşımlar da bürokrasiyi azaltmada olumlu katkı sağlamaktadır. Bunların başında bürokrasiye olumsuz yakıştırmalar ve yaklaşımlar gelmektedir. Bundan dolayı özel sektörün yanında kamu sektörü de bürokrasiden uzaklaşmayı zaman zaman kendine amaç edinmektedir. Bürokratik yapılar küreselleşme sürecinde de rekabete ayak uydurmamakta ve çözülmektedirler. Bürokrasi ne kadar güçlü ise genellikle bürokrasinin de o kadar bozulması gerçekleşmektedir.
Diğer Cevaplara Gözat