İşte Cevaplar
Cevap :
Diğer Cevaplara Gözat
Çokkültürlülük, belirli sınırlar içinde (bir kent, bölge veya ülkede) yaşayan kültürel farklılıkların (kimlik, aidiyet ve değerleri) birlikteliğini tanımlar.
Çokkültürlülüğün öncelikli ve temel üretim alanı, farklı yaşamsal formların ortaklaştığı fiziksel, duyuşsal ve kinestetik ortamdır. Elbette ki fiziksel alanları aşan ilişkisel mekânlarda da (sanal, sanatsal ve inançsal mekânlar gibi) Çokkültürlülük pratikleri vardır ve hızla artmaktadır.
Çokkültürlülük kavramı, ilk olarak 1957’de İsviçre’de kullanılsa da, 1960’ların sonunda ortak anlamını Kanada’da buldu. Kavram hızlı bir şekilde diğer Anglosakson (İngilizce konuşan) ülkelere yayıldı ve buralarda tartışılmaya başlandı (Sengstock, 2009: 239).
Modern anlamda Çokkültürlülük, Kuzey Amerika çıkışlı bir kavramdır. ABD ve Kanada’da farklı bir dili konuşan ve kendilerine ait olduğunu düşündükleri topraklarda yaşayan insanlar, kültürel kimliklerinin tanınmasını istemiş ve Çokkültürlülük kavramı da bu tanınma talebinin bir yanıtı olarak ortaya çıkmıştır (Özensel, 2012).
Çokkültürlülük, karmaşık iki ana unsura dayalı bir yapılanmayı içerir. Birincisi, değer düzlemi ile ilgili olan sorun, ikincisi, bu karmaşık duruma karşın (karşı) takınılan siyasi tavırdır (Bağlı, Özensel, 2005:35)
Diğer Cevaplara Gözat