İşte Cevaplar
Cevap : Adı , Arapça kökenlidir ve bütün İslam ülkelerinde benzeri isimle anılır. Farsçada “ Duf “ , Arapça ve Batı dillerinde “ Defik “ olarak kullanılan bu ad ; Türkçe’ye “Def “ olarak geçmiştir. Daire şeklinde 25 – 30 cm. çapında ve 5 – 6 cm. genişliğindeki kasnağın ; bir tarafına ince deri gerilip , etrafına 4 , 5 veya 6 çift pirinç ziller takılmak suretiyle yapılmıştır. Türkler , şeklinden dolayı uzun yıllar bu sazı “Daire“ diye adlandırmışlardır. Hatta birçok şarkının güftesinde bu adla geçmiştir. Mesela ; Mustafa Çavuş ‘ un çok bilinen güftesi Aşık Hıfzi ‘ ye ait hisar buselik makamındaki şarkısı bunlardan biridir.
Dök zülfünü meydâne gel
Süratını ferzâne gel
Al daireni hengâme gel
Def ‘ in kasnağı genellikle ceviz ağacından , bazen de servi ağacından yapılır. Deri olarak dana balık veya köpek derisi kullanılır.
Def ; parmak uçlarına vurularak çalınır ve def çalanlara “ Defzen “ denir.
Eski fasıllarda şeflik sistemi olmadığından , faslı defzen yönetirdi. Bundan dolayı defzenlerin Türk Mûsikisi usûllerini çok iyi bilmeleri ve def ile usûl vurma hünerine sahip olmaları gerekirdi. Bugün aynı zamanda “ Hanende “ dediğimiz defzenlerin , eskiler kadar hünerli olanları pek fazla değildir. Eski fasıllarda 2 , 3 hatta 4 hanende olabilirdi. Osmanlı imparatorluğu zamanında İstanbul ‘da iyi def yapmak önemli bir sanat haline gelmişti. Özellikle Kumkapı ve Samatya ’ da def yapan ünlü ustalar yetişmiş , kasnak üzerine fildişi , bağa , sedef işlemeler yapılmıştır. “ Samatyalı ” adı ile bilinen bir usta ile sedefkâr Vasıf ‘ ın yaptığı defler özelkoleksiyonlarda ve müzelerde saklanmaktadır. Mûsikimizde en çok kullanılan ritim sazı olan def , kullanıldığı yere göre çeşitli isimler alır. Bunların başlıcaları : Klâsik Def ( Hânende Defi ) , Laterna Defi ve Karagözcü Defi ( Paslaf ) dır. Def , Araplar tarafından İspanya’ya Türkler tarafından Orta Avrupa’ya ve Balkanlar’a geçmiştir.
Kaynak: https://def.nedir.org
Diğer Cevaplara Gözat
Süratını ferzâne gel
Al daireni hengâme gel
Def ‘ in kasnağı genellikle ceviz ağacından , bazen de servi ağacından yapılır. Deri olarak dana balık veya köpek derisi kullanılır.
Def ; parmak uçlarına vurularak çalınır ve def çalanlara “ Defzen “ denir.
Eski fasıllarda şeflik sistemi olmadığından , faslı defzen yönetirdi. Bundan dolayı defzenlerin Türk Mûsikisi usûllerini çok iyi bilmeleri ve def ile usûl vurma hünerine sahip olmaları gerekirdi. Bugün aynı zamanda “ Hanende “ dediğimiz defzenlerin , eskiler kadar hünerli olanları pek fazla değildir. Eski fasıllarda 2 , 3 hatta 4 hanende olabilirdi. Osmanlı imparatorluğu zamanında İstanbul ‘da iyi def yapmak önemli bir sanat haline gelmişti. Özellikle Kumkapı ve Samatya ’ da def yapan ünlü ustalar yetişmiş , kasnak üzerine fildişi , bağa , sedef işlemeler yapılmıştır. “ Samatyalı ” adı ile bilinen bir usta ile sedefkâr Vasıf ‘ ın yaptığı defler özelkoleksiyonlarda ve müzelerde saklanmaktadır. Mûsikimizde en çok kullanılan ritim sazı olan def , kullanıldığı yere göre çeşitli isimler alır. Bunların başlıcaları : Klâsik Def ( Hânende Defi ) , Laterna Defi ve Karagözcü Defi ( Paslaf ) dır. Def , Araplar tarafından İspanya’ya Türkler tarafından Orta Avrupa’ya ve Balkanlar’a geçmiştir.
Kaynak: https://def.nedir.org
Diğer Cevaplara Gözat