Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

  • Tarih
  • 3 yıl önce
  • 1 Cevap

Divanı Humayun nedir? Görevleri nedir?

Divanu humayunun görevleri

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Mehmet Akbaba

    • 2020-05-13 19:36:52

    Cevap : Divan-ı Hümayun ; Osmanlı Devleti’nde 15. yüzyıl ortalarından 17. yüzyılın yarısına kadar en önemli yüksek karar organıdır. İmparatorluğun yıkılışına kadar varlığını korusa da 17. yüzyıldan sonra önemini kaybetmiş ve 19. yüzyılda 2. Mahmud’un teşkilat reformuyla kabine sistemine geçilerek Divan-ı Hümayun sembolik hale gelmiştir.

    Divan-ı Hümayun’un Asil Üyeleri : Sadrazam, Kubbealtı Vezirleri, Rumeli beylerbeyi, Rumeli ve Anadolu Kazaskeri, Rumeli ve Anadolu Defterdarları, Nişancı, Vezirlik rütbesine sahip Yeniçeri Ağası, Kaptan-ı Derya Divan-ı Hümayun’un Asil üyeleridir.

    Başlangıçta bir devlet dairesi olan divan, İran devlet geleneğinin de etkisiyle sonradan kurul biçimine dönüşmüştür. Devleti işlerinin görüşüldüğü asıl divan, Divan-ı Humayun haricinde, toplanış yerine ve amacına göre farklı isimler almıştır. Bunlar: Ayak Divanı: Padişahın halkın huzuruna çıkar. Galebe Divanı: Yabancı ülke elçileri kabul edilir. Sefer Divanı: Vezir-i Azam sefere çıkarken toplanır. At Divanı: Sefer sırasında at üzerinde yapılır. Ulufe Divanı: Yeniçeri maaşları için toplanır. İkindi Divanı: Sadrazam konağında Divan-ı Hümayun ’da yarım kalan işleri tamamlamak içindir.

    DİVAN-I HÜMAYUN NE YAPARDI :

    Osmanlı’da, padişah sarayında toplanan ve şimdiki Bakanlar kurulu gibi memleketin önemli işlerini gören, bu arada müracaat dilekçelerini de kabul ederek bir çeşit yüksek mahkeme vazifesi de gören kurumdur. Divan-ı Hümayun,Topkapı Sarayında ki Kubbealtı dairesinde toplanırdı. Kuruluşu, Orhan Gazi dönemindedir. Devletin ilk zamanlarında devlet işleri ya doğrudan doğruya padişahlar tarafından ya da sadrazamlar tarafından görülürdü. İstanbul’un alınmasından sonra, devlet işlerinin çoğalması, böyle bir divanın kurulmasını gerekli kılmıştır.
    Osmanlı Devleti'nin merkez teşkilâtının üç büyük temel unsurundan biri de, divan-ı hümayun ve kalemleridir. Diğerleri Bab-ı asafi ve kalemleri ile Bâb-ı defteri ve kalemlerinden meydana gelmektedir. Dîvân-ı hümâyûnda, imparatorluğa ait siyasî, idarî, askerî, örfî, şer’î, adlî ve malî işler, şikâyet ve davalar görüşülüp, ilgililer tarafından tetkik edildikten sonra, bir karara bağlanırdı. Dîvân, hangi dil ve millete mensup olursa olsun, her sınıf halka, kadın erkek herkese açıktı. Devletin idarî, siyasî ve örfî işleri doğrudan doğruya; diğerleri, bir müracaat, bir itiraz veya bir lüzum üzerine tetkik edilirdi. Memleketin herhangi bir yerinde haksızlığa uğrayan, zulüm gören veya mahallî kadılarca haklarında yanlış hüküm verildiğini iddia edenler, vakıf mütevellîlerinin haksız muamelelerine uğrayanlar, idarî veya askerî âmirlerden şikâyeti olan herkes ve diğer davacılar Dîvân-ı hümâyûna bizzat başvururlardı. Bütün davalar burada tarafsızlıkla görülürdü. Ayrıca, harp ve sulh gibi kararlar dîvânca verildiği gibi, bütün mühim devlet işleri de burada müzakere edilir ve neticelendirilirdi. Dîvânda bitmeyen veya padişaha arza muhtaç olmayan gerek resmî ve gerek hususî işler, padişahın mutlak vekili olan veziriâzamın İkindi Dîvânı'nda müzâkere edilir ve karara bağlanırdı.

    Dîvân-ı hümâyûn, mutad toplantılarından başka, kapıkulu askerlerine ulûfe dağıtımı için üç ayda bir fevkalâde olarak toplanırdı. Gelen yabancı elçiler de, bu vesile ile sadrazamla görüşürler ve daha sonra padişahın huzuruna çıkarlardı. Buna, Galebe Dîvânı denirdi. Padişahın, teb'asıyla ve bilhassa askerî sınıflarla aracısız olarak görüşmesi gayesiyle, tahtın, Bâbüssaâde denilen, sarayın üçüncü kapısı önünde kurulması suretiyle akdedilen olağanüstü toplantılara ise, Ayak Dîvânı denirdi. Ayak dîvânları, ekseriya ihtilal veya karışıklık zamanlarında olurdu. Hükümdar, burada halkla veya askerle doğrudan doğruya temas eder, dertlerini dinlerdi. Ayak Dîvânının, mühim ve acele işleri müzakeresi ve derhal bir karara varılması için, hükümdarın veya serdâr-ı ekremin başkanlığında, saray dışında ve mesela sefer zamanlarında ordunun bulunduğu yerde toplandığı da olurdu. Bu sırada müzakerelere, yalnız devlet adamları ve tecrübeli komutanlar katılırdı.
    Fatih Sultan Mehmet devrine kadar, dîvâna bizzat padişahlar başkanlık ederlerdi. Daha sonra padişah adına veziriazamlar (Baş Sadrazamlar) başkanlık etmişlerdir. Padişah nerede bulunursa, divan orada toplanırdı. Yalnız veziriazam seferde bulunurken, büyük divan onun başkanlığında toplanırdı. Fatih Sultan Mehmet zamanında da divan her gün toplanmakta olup, haftada dört gün padişahın huzuruna arza girilirdi. Divan-ı hümayun toplantıları,16. Yüzyıldan sonra haftada dört güne inmiştir. Tarihçi Gelibolulu Mustafa Ali’nin yazdığına göre, 3. Murat Han zamanına kadar, haftada dört gün divan toplanır ve bu divan toplantılarından sonra dört defa da arza girilirken, dört defa arza girmek çok görüldüğünden, arz günleri, ikiye indirilmiştir.

    Toplantı, Cumartesi, Pazar, Pazartesi ve Salı günleri yapılırdı. Bu dört günde, Divan-ı Hümayun üyeleri, saraya gelip işlere bakarlardı. Pazar ve Salı günleri müzakerelerden sonra veziriazam ile diğer vezirler, kazaskerler ve defterdarlar, Arz Odası’nda padişahın huzuruna kabul olunarak, divan işleri hakkında her biri ayrı ayrı izahat verirdi. Divan heyetine, vezir rütbesinde olmadıkça, Yeniçeri Ağası katılamazdı. 4. Mehmet’in padişahlığı ve Fazıl Ahmet Paşa’nın sadrazamlığı zamanında, evvelâ II. Viyana Kuşatması ve sonra Leh Seferleri dolayısıyla padişah Edirne’de bulunduğundan, divan müzakerelerini, yalnız arz günlerine inhisar ettirerek, haftada iki gün, yani Pazar ve Salı günleri toplanması kararlaştırılmıştı. Padişah, 1677’de İstanbul’a gelince, yine aynı surette haftada iki gün olarak devamı emredilmişti. Bu durumda devlet işleri, yavaş yavaş sadrazamların İkindi Divanı’na yükletilmiş oluyordu. 2. Ahmet’in saltanatının son senelerinde, haftada iki gün toplanan divanın azlığı ve iş sahiplerinin mağduriyeti göz önüne alınarak, bu hükümdarın emriyle, divan toplantıları yine haftada dört gün olmuştu.

    Divan toplantılarının, 18. Yüzyıl başlarında, 3. Ahmet zamanında, haftada ikiye ve sonra bire indiği görülmektedir. Daha sonraki devirlerde divan toplantıları, büsbütün terk edilerek işlerin halli sadrazam divanına bırakılıp, padişahların iradeleri alınmak için, hükümdara telhisçi gönderilmek suretiyle, Paşa Kapısı'nda görülür olmuş ve divan akdi üç ayda bir, kapıkulu ocaklarına maaş verme ve yabancı elçi kabulü şekline dönüşmüştür.

    Divan-ı hümayunun Topkapı Sarayı'nda Kubbealtı denilen binasını, Kanuni Sultan Süleyman zamanında veziriazam Damat İbrahim Paşa yaptırmıştır. Bundan evvel, sonradan Eski Divanhane denilen başka bir divan toplantısı yeri bulunmaktaydı. Kubbealtı veya Divan-ı hümayun binası, esas itibarıyla, üç kubbe altındadır. Bu üç kubbeden birisi, divan üyelerinin toplandığı müzakere salonudur. Burada, üyelerin oturacağı yerler bellidir. Bu salonda veziriazam ile diğer vezirlerin oturdukları yerin üstünde, padişahların dîvân toplantılarını gizlice dinledikleri “Kasrı Adl.” denilen kafes pencereli yer bulunmaktadır.

    Divan-ı hümayun, 18. Yüzyıldan sonra önemini kaybetmesine rağmen, büsbütün ortadan kaldırılmayarak, imparatorluğun sonuna kadar muhafaza edilmiştir.

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz







    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.