Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Dogal afetlerle orta bilgi ??? === ???

kısa bilgi bekliyorum acil lütfen yarın dersimiz == ???

Bu soruya 4 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    gamzeccakmak

    • 2015-12-14 15:55:42

    Cevap : Doğal afetler, en geniş anlamı ile insanlara zarar veren olaylardır. Başka bir ifade ile can ve mal kaybına yol açan doğal olaylardır. Afetin ilk özelliği doğal olması, ikincisi can ve mal kaybına neden olması bir diğeri çokkısa zamanda meydana gelmesi ve son olarak da başladıktan sonra insanlar tarafından engellenememesidir. 

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2015-12-15 05:53:13

    Cevap : Doğal afetler, en geniş anlamı ile insanlara zarar veren olaylardır. Başka bir ifade ile can ve mal kaybına yol açan doğal olaylardır. Afetin ilk özelliği doğal olması, ikincisi can ve mal kaybına neden olması bir diğeri çok kısa zamanda meydana gelmesi ve son olarak da başladıktan sonra insanlar tarafından engellenememesidir. Bazı afetlerin yeryüzünün nerelerinde daha çok olduğu bilinmektedir. Örneğin deprem, heyelan, çığ, sel, don ve bazı afetlerin sonuçları depremde olduğu gibi doğrudan ve hemen ortaya çıkar. Ama kuraklıkta olduğu gibi bazılarının sonuçları ise uzun bir zaman sonra ve dolaylı olarak görülür.

    Doğal Afetler Nelerdir? Doğal Afet Türleri, Afet Çeşitleri

    Doğal Afetler iki ana grupta incelenir, Jeolojik ve Meteorolojik.

    Jeolojik Afetler
    Bunlar doğrudan doğruya kaynağını yer kabuğu ya da yerin derinliklerinden alan doğal afetlerdir.
    - Deprem
    - Heyelan
    - Yanardağ patlamaları
    - Tsunami

    Meteorolojik Afetler
    Atmosferdeki doğa olayları sonucunda meydana gelirler.
    - Sel
    - Çığ
    - Fırtına
    - Kuraklık
    - Orman yangını
    - İklim değişiklikleri
    - Kasırga
    - Hortum

    Meteorolojik afetlerin oluşumunu hazırlayan temel etkenler atmosfer kökenli olmasına rağmen, bazılarında afetin oluştuğu yerin özellikleri de etkili olmaktadır. Sel, çığ ve sis buna örnek olarak verilebilir.

    Doğal Afetlerle ilgili Detaylı Bilgiler
    Doğal afet, insanların etkisi olmadan meydana gelen, büyük yıkımlar yaparak insanların canına veya malına zarar veren doğa olaylarına verilen isimdir. Kasırga, deprem, sel bırer doğal afettir...

    KASIRGA
    Doğal afetlerin en büyüğü olan kasırga şu şekilde tanımlanabilir: Büyük çaplı ve çok şiddetli Beufort ölçeğine göre saatte 75 milden fazla hızla ve dönerek esen tropik rüzgâr. Doğu Pasifik ve Güney Atlantik hâriç subtropikal ve tropikal iklim kuşağındaki bütün sıcak denizlerde sıksık meydana gelir. Ağustos, eylül aylarında Antillerde görülür. Batı Pasifik Okyanusu’nda Tayfun adını alır. Başlangıç ve mevsim sonu kasırgaları, Karaiplerin batısında görülür. Orta Amerika kıyılarının biraz açıklarında Pasifik Okyanusunda ve Meksika Körfezinde de sık sık rastlanır.

    Kasırgalar, mahallî fırtınalar kadar şiddetli sayılmazlar. Orta kuşakta meydana gelen ekstratropik siklonlar kadar da geniş çaplı değildirler. Fakat bunlar nisbeten geniş çapta ve kesafette olursa, bütün fırtınaların en tehlikelisi ve tahrip edicisi hâlini alırlar. Atlantikte ortalama yılda yedi kasırga vuku bulduğundan doğu Pasifikte de yaklaşık aynı sayıda kasırga vuku bulur. 1890-1910 arası çok, 1910-1930 arası az, 1930-1950 arası çok sık kasırga vuku bulmuştur. Kasırgaların ekseni kuzeybatı istikametinde eser.

    Meydana geliş ve hareket
    Kuzey Atlantikteki kasırgalar ekseriyetle hazirandan ekime kadar olur. Bu müddet zarfında deniz yüzeyinde sıcak ve rutubet en fazla haldedir. Mayıs ve kasım aylarında daha az, diğer aylarda ise pek seyrek meydana gelir. Kuzey Atlantik bölgesinde yılda meydana gelen ortalama tropik siklon miktarı sekizdir. Bunun beşi ise kasırga tipindedir. Eylül ayında Atlantik Okyanusunun güneyindeki büyük subtropikal anti-siklon bölgesinde tropik fırtınalar eser. Antisiklon bölgesinin güneyinde esen doğu rüzgârları tarafından tahrik edilerek birkaç günlüğüne batı istikametine kayar. Fırtınaların çoğu antisiklon bölgesinin batı ucundan kıvrılarak bâzıları Amerika’yı kasıp kavurur. Diğerleri ise kıyıdan geçer. Diğer fırtınalar kıvrılmadan batı istikametinde doğruca eserek Meksika Körfezini veya Orta Amerika’yı tesiri altına alır. Mevsimin başında ve sonunda patlak veren kasırgalar meydana geldikten sonra kuzey istikametinde eserler. Fırtınaların hızı ortalama 80-240 km’yi bulur.

    Rüzgâr ve yağış
    Tropik bir siklonun kasırga olarak adlandırılabilmesi için hızının en azından 117 km/saat olması gerekir. Ekseriya saate 240 km’den fazla hıza sâhiptirler. Sebeb oldukları direkt zarardan başka rüzgarlar felaketlere yol açan büyük deniz dalgalarına ve denizin kabarmasına sebep olurlar. Carolis hareketleri adı verilen hareketler sebebiyle kuzey yarım kürede esen rüzgârlar saat yelkovanının tersi istikametinde, güney yarım kürede ise saat yelkovanı istikametindedir. Kasırgalarla birlikte yağış da gelir. Tropik bir rüzgâr kuşağının ortalama yağış miktarı 75-150 mm’dir. Daha çok yağış düştüğü de olur. Böyle yağışlar karaların iç kısımlarında ciddî sellere sebebiyet verir.

    Büyüklük ve yapı
    Çok yüksek hıza sâhib olan bulutların taşıdığı yağmur, nisbeten daha sâkin bir bölge olan kasırganın dönen kısmının arkasına düşer. Kasırga boydan boya 50-800 km genişliğindedir. Büyük kasırgalarda havanın sirkülasyonu 12.000 m’den daha üst bölgelere kadar tesir eder. Hattâ bâzı kasırgalarda bu tesir stosferde dahi görülebilir. Sağnak yağmur getiren kümülüs ve kümülonimbüs bulutları rüzgâr kuşağında spiral bir şekil almaya meyillidirler. Şekiller radar ekranında görülebilmekte ve böylece muhtemel bir kasırganın gelişi anlaşılmaktadır. Kara istasyonları, uçaklar ve denizdeki gemiler, radarlar vâsıtasıyla kasırgaları tâkip edebilmektedirler. Kasırganın dönen kısmın arkasına (gözüne) yaklaşıldıkça rüzgârın hızı kesilir ama tamâmen durmaz. Yağış durur. Ortadaki bulutlar kaybolur, alçak bulutlar ekseriyetle kalır. Aralarından güneş ışıkları geçer. Kuşlar kasırga gözüne kapılır ve sürüklenir. Kasırga gözü geçtikten bir saat sonra aksi istikamette daha kuvvetli bir rüzgâr eser.

    Kasırganın orta kısmı (otağında) ısı normalden 10°-15°C daha yüksektir. Çünkü buradaki hava daha az faaldir. Yanlardaki yüksek hava basıncından merkezdeki alçak hava basıncına doğru kuvvetli bir hava akımı meydana gelir. Fakat bu iç hava akımı adı verilen hadisenin kuvveti kısmende olsa sürtünme ile hafifler. Kasırganın göz ve odak merkezi kısmından dış kısımlara bilhassa yukarıya doğru santrafüj kuvvetler vâsıtasıyla bir hava akımı meydana gelir. Bu bölgede rüzgâr hızı azalır. Deniz seviyesindeki şiddetli siklonik akıma tezat teşkil ederek antisiklonik bir akım meydana gelir. Kasırgalar basit bir buharla çalışan motora benzetilebilir. Kasırgayı hareket ettiren dinamo iç hava akımıdır. Hareketini ısı değişiklikleri sağlamaktadır. Mal ve can kaybına sebep olan kasırgalar üzerinde senelerdir çalışmalar yapılmaktadır. Sun’i peykler vasıtası ile kasırgaların doğuşu, takip ettiği yollar, büyüklüğü ve zararları hakkında yardımcı bilgiler alınmaktadır.

    DEPREM
    Deprem, en korkutucu doğal afet olması ile bilinir. Aynı zamanda aniden ortaya çıkması sonucu önlem alınması çok zordur. Deprem, yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayıdır.

    Magma üzerinde yüzen levhalar konveksiyonel akım sayesinde sürekli hareket halindedir. Kıtaların hareketi ile plato sınırlarında kaynama ve ayrılmadaki sürtünmeden oluşan kinetik enerjinin aniden büyük bir güçle boşalabilir. Yer katmanlarında oluşan şok dalgalarının sebep olduğu doğa olayına deprem denir.

    Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "Sismoloji" denir.

    Sismik şok dalgaları, yer kabuğunda dikey veya yatay olarak hareket edebilirler. Deprem bölgesinin jeolojik yapısı sonucu killi veya kumlu arazilerde yer altı su kaynakları aniden yeryüzüne çıkabilir. Arazide seviye kaybı veya tersi oluşabilir.

    Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynadığı ve üzerinde bulunan tüm yapıların da hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır. İstanbul Kandilli Rasathanesi Türkiye depremlerini araştırma ve bilgi merkezidir.

    HEYELAN (TOPRAK KAYMASI)
    Heyelan, toprağın üst kısmı ile birlikte alttaki ana kayanın bulunduğu yerden kayarak yer değiştirmesidir.
    Heyelanda Etkili Faktörler
    1) Eğimin fazla olması.
    2) Yağışların fazla olması
    3) Toprak özellikleri (killi olması)
    4) Tabakaların uzanış doğrultusu: Tabakalar eğime paralel ise heyelan daha fazla görülür.
    5) Beşeri faktörler: Yol yapım çalışmaları ile yamaç denge profilinin bozulması.
    6) Depremler

    Türkiye’de heyelan olayı en fazla Karadeniz Bölgesinde Doğu Karadeniz Bölümünde görülür. Sebepleri: Yağışın ve eğimin fazla olmasıdır. Ayrıca toprağın killi olmasıdır.

    En fazla görüldüğü dönem ilkbahardır. Sebebi kar erimeleri ile toprağın suya doygun hale gelmesidir.

    EROZYON
    Erozyon, dış kuvvetlerin etkisiyle toprak örtüsünün aşındırılarak başka alanlara taşınmasıdır. Akarsu ve rüzgar erozyonunun birlikte etkili olduğu yerlerin ortak özelliği bitki örtüsü bakımından fakir olmalarıdır.

    Erozyonda Etkili Faktörler
    1) Arazinin çok engebeli olması,
    2) Eğimli arazilerde arazinin eğime dik sürülmesi.
    3) Bitki örtüsünün tahrip edilmesi: Orman yangınları, tarla açmak amacıyla ağaçların kesilmesi, otlaklarda aşırı otlatılma yapılması, anız örtüsünün yakılması gibi.
    4) Toprağın aşırı işlenmesi.
    5) Yağışların sağanak yağış şeklinde olması.
    6) Yağış rejiminin düzensiz olması
    7) Akarsu taşkınları

    Erozyonun Sonuçları
    1) Toprağın verimi düşer, çölleşme olur.
    2) Barajlar dolar.
    3) Tarım alanları daralır.
    4) Bozulan doğal dengeye bağlı olarak bir çok bitki ve hayvan türü yok olmaktadır.

    Erozyonu önlemek için yapılması gerekenler
    1) Mevcut bitki örtüsü korunarak ağaçlandırma yapılmalıdır.
    2) Eğimli tarım alanlarında tarla eğime paralel sürülmeli ve taraça (seki) yapılmalıdır.
    3) Nöbetleşe tarım yöntemi uygulanmalı (bu yöntemde asıl amaç erozyonu önlemek değildir. Verimi artırmaktır.)
    4) Otlaklarda erken ve aşırı otlatma yapılmamalıdır.
    5) Baraj gölü yamaçları ağaçlandırılmalıdır

    YANARDAĞ (VOLKAN)
    Yanardağ ya da diğer bir adıyla volkan, dünyanın katmanlarında yer alan magmaların yeryüzüne çıktığı, genelde şekil olarak koni biçimine benzeyen ve magma maddelerin havaya püskürtülmesini sağlayan, bir ağzı bulunan dağdır.
    Dünyanın fizyolojisine bakıldığında, dünyanın çeşitli katmanları bulunmaktadır. Bu katmanların bazılarında radyoaktif elementler ayrışır ve burada çok yüksek derecede bir ısı açığa çıkar. Öyle ki, bu ısı bazen binlerce derece seviyesine çıkabilmektedir. Derin katmanlarda yüksek basınç bulunduğu için, kayaçlar erime işlemine uğrayamazlar ve bu nedenle sıvı hale dönüşemezler. Bu kayaçlar oldukça kızgın haldedir ve yeryüzünün zayıf noktalarından yukarıya doğru çıkmaya başlarlar.
    Dünyanın daha üst katmanlarında basınç oranı azalır ve kayaçlar bu nedenle yukarıya doğru çıkarken erimeye başlar. Ve bu kayaçlar yeryüzüne, lavlar halinde çıkmış olur. Bu lavlar, volkanik dağlardan yeryüzüne püskürülmektidir. Yeryüzüne yanardağlardan çıkan lavlar, dünyanın katmanlarını incelemek ve bu katmanlardan bilgi almak için bilim insanlarınca incelenmektedir.
    Dünya geneline bakıldığında,  yeryüzünde oldukça fazla yanardağ bulunmaktadır. Bu alanlar aynı zamanda, volkanik bölge olarak adlandırılırlar. Bu yanardağların çoğu sönmüşken, yaklaşık 700-800 kadar yanardağ aktif olarak lav püskürmeye devam eder. Fakat bu lav püskürme işlemi, sık sık yaşanan bir eylem değildir. Çok nadir olarak yaşanır. Yaşandığında ise, hayatı felç edebilir. Sönmüş yanardağlar ise, hiç beklenmedik şekilde tekrar aktif hale gelebilme özelliğine sahiptirler. Burada magmanın rolü büyüktür.
    Dünyada yer alan etkin yani aktif yanardağların çoğu, dar kuşaklarda toplanmış bulunmaktadır. Buralar volkanik alanlardır. Bu kuşaklar içerisinde, Pasifik Çevresi Kuşağı, en bilinenlerden ve aynı zamanda en tehlikelilerinden biridir.  İkinci büyük yanardağ bölgesi ise, Atlas Okyanusu Bölgesidir. Bu bölge, okyanus ortalarındaki ve anakarada yer alan fay bölgelerini içermektedir. Bu okyanus bölgelerinin dışında, bir de volkanik bölge olarak Akdeniz Bölgesi bulunmaktadır. Bu bölgedeki yanardağlar, Akdeniz çevresinde bulunan kıvrımlı dağların iç bölgelerinde bulunur ve jeolojik yapıdan incelendiğinde, Akdeniz Bölgesinin özelliklerini taşımaktadır.
    Anakarada bulunan yanardağların, oldukça görkemli görüntüleri bulunmaktadır. Ama bu görkemli yanardağlar, deniz ve okyanus bölgelerinde yer alan yanardağlarla karşılaştırıldıklarında, görkemlerini kaybetmiş olmaktadırlar. Okyanus ve denizlerde yer alan yanardağların, sadece tepeleri su yüzeyindedir. Bu türden yanardağlara bilinen en iyi örneklerden birisi, Kanarya Adaları’nda bir ada olan tenerife adasndaki “Pice de Teide” yanardağ’dır. Bu volkanın doruk noktası deniz yüzeyinden 3.718 metre yüksekte, dibiyse su yüzeyinden 3000 metre aşağıda yer alır. Bu volkanın toplam yüksekliği, Ankaradaki yanardağlardan oldukça fazladır. Ki Hawai Adalarında yer alan Volkanik dağların, tüm yükseklikleri 9 kilometreyi aşmaktadır. Bu yükseklik ise, yeryüzünün en büyük dağı olan Himalayalar’dan daha fazladır.
    Yanardağlar aktif hale geçtikleri zaman, yeryüzüne çok kızgın lavlar iner ve havaya da kül ve toz bulutları dağılır. Bu kül bulutları o kadar şiddetli büyüklükte olabilir ki, dünyadaki hava yolu ulaşımını rahatlıkla aksatabilir. Lavların da çevreye zararları oldukça geniş çaplıdır.

    TSUNAMİ
    Tsunami (Japonca'da liman dalgası anlamına gelir) okyanus ya da denizlerin tabanında oluşan deprem, yanardağ patlaması ve bunlara bağlı taban çökmesi, zemin kaymaları gibi tektonik olaylar sonucu denize geçen enerji nedeniyle oluşan uzun periyotlu deniz dalgasını temsil eder.
    Yunan tarihçi Tukididis, tsunamileri denizaltı depreminden kaynaklandığını ileri sürdüğü bilinen ilk kişi olarak bilinmesine rağmen tsunaminin oluşumu hakkında 20. yüzyıla kadar pek birşey bilinmemekteydi. Konu, hala araştırılmaktadır. İlk jeolojik, coğrafik ve oşinografik makaleler, tsunamileri "sismik deniz dalgaları" olarak adlandırmaktadır.
    Tropikal kasırga gibi bazı meteorolojik şartlar, büyük alçak basınç alanlarını oluşturarak İng. storm surge denilen fırtınalarda denizin fazla yükselmesi olgusuyla meteotsunamilere neden olabilir. Meteotsunamiler de deniz seviyesini gelgit normalin birkaç metre üstünde çıkartabilir. Bu değişim, alçak basınç alanındaki düşük atmosfer basıncından kaynaklanır. Bu storm surgeler kıyıya erişince etrafı suya boğarak tsunamiye benzetilebilirler.
    Tsunami, tektonik olaylar sonucu deniz veya okyanusta meydana gelen devasa büyüklükteki dalgalara verilen bir addır. Japonca'da liman dalgası anlamına gelir. Can ve mal kaybının çok olduğu önemli doğa olaylarından biridir. Tsunami kelimesi, 15 Haziran 1896 yılında Japonya'da yaşanan büyük meiji tsunamisinden sonra dünya dillerine kendiliğinden yerleşmiştir.
    Deniz veya okyanusun dibinde meydana gelen deprem, zeminin çökmesine ve kaymasına neden olur. Bunun sonucunda tsunami adı verilen devasa dalgalar oluşur. Depremden kısa bir süre sonra kıyıda görülen yavaş ama anormal su yükselişi çok kuvvetli dalgaların yani tsunaminin geleceğinin habercisidir. Tsunaminin ilk ve son dalgası etkisizdir ancak diğer dalgalar çok hızlı ve kuvvetlidir. Ard arda gelen 4-5 büyük dalga çevreye yayılır.
    Tsunaminin en çok görüldüğü okyanus pasifiktir. En yeni örneği 10 mart 2011 tarihinde tüm dünyanın gözü önünde Japonya'da yaşandı. Son 140 yılın en büyük depremi olarak tanımlanan felakette can kaybı yaşanmazken deprem sonucu oluşan tsunami de akıl almaz can ve mal kaybı yaşanmıştı.

    ORMAN YANGINLARI
    Eskiden orman yangınları doğal afet olarak kabul edilmese de, bugün artık akciğerlerimize ve sağlığımıza karşı çok büyük bir yıkım olduğundan doğal afet olarak kabul edilmektedir. Orman yangını, doğal ya da insani sebeplerden ortaya çıkan ormanların kısmen veya tamamen yanmasıdır. Yıldırım düşmesi,yanardağ patlaması ve yüksek sıcaklık gibi doğal sebeplerle çıkan yangınlar ve sigara, tarımsal ürünler nedenli çıkan insan kaynaklı orman yangınları vardır. Ormanların yanması ekolojik olarak bir çok zarara sebep olur. İklim değişikliği ve kuraklık başlıca sonuçlardır.
    Ormanları yangınlara karşı korumak için
    1. Ormanlara cam ve cam kırıkları atılmamalıdır. (Cam, güneş ışığını bir büyüteç gibi çimenlere çeker. Çimenler, tutuşarak çimenlerin alevlenmesine ve dolayısıyla yangının oluşmasına neden olacaktır.)
    2. Mangal küllerini söndürmeden dökülmemelidir. Çünkü çimenlerin tutuşarak yangın çıkarma olasılığı vardır.
    3. Bir yangın gördüğümüz zaman 110 yangın ihbar hattına bildirmeliyiz; eğer bu bir orman yangınıysa, o zaman 177 alo orman yangını ihbar hattına bildirmeliyiz.
    4. Halk görevli kişiler ve çevre örgütleri tarafından bilinçlendirilmeli, bu konuda seminerler ve konferanslar düzenlenmelidir.
    5. Ormanda ateş yakmamalıyız, yakmak zorundaysak çimensiz bir alanda ateşin etrafına taş koyarak yakmalıyız.
    Böylece en önemli doğal afetlerin neler olduğunu, doğal afetlerle nasıl başa çıkılacağını, doğal afetler için hangi önlemlerin alınması gerektiğini öğrenmiş olduk.

    Sunum İçeriği

    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2015-12-15 05:54:01

    Cevap : Doğal Afetler ve Korunma Yolları
    Doğal afetler, insanları olumsuz etkileyen doğal olaylardır. Büyük oranda can ve mal kaybına neden olurlar. İnsanlara ve ülkelere büyük zarar verirler. Doğal afetlerin kontrol altına alınıp durdurulması da mümkün değildir. Bazı doğal afetleri şöyle sıralayabiliriz;

    a. Depremler
    Yer kabuğunda meydana gelen ani sarsıntılara deprem denir. Yeryüzünün belirli yerlerinde sıklıkla görülür. Buralara deprem kuşakları denir.
    Bunların en önemlisi Kuzey Anadolu Deprem Kuşağı’dır. Bu kuşak Saros körfezinden başlayarak Marmara denizinin kuzeyinden İzmit körfezi ve Karadeniz Bölgesi’ndeki sıradağların arasındaki çukurluklardan Van gölünün kuzeyine kadar ulaşır.

    Deprem öncesi alınması gereken önlemler;
    -Deprem kuşağına yerleşim yeri kurulmamalıdır.
    -Zemini sağlam olmayan yerlere yerleşilmemelidir.
    -Binalar yüksek katlı olmamalı ve inşaat tekniklerine uygun yapılmalıdır.
    -Halka deprem konusunda eğitim verilmelidir.
    Deprem sırasında yapılması gerekenler;
    -Soğukkanlı davranılmalıdır.
    -Balkon ve pencereden atlanmamalıdır.
    -Elektrik sigortası ve hava gazı vanası kapatılmalıdır.
    -Bina içinde sağlam eşyaların yanında çömelmiş durumda bulunulmalıdır.
    -Sarsıntı biter bitmez binadan çıkılmalıdır.
    Ülkemizin büyük bir kısmı deprem tehlikesi altında olduğu için depreme karşı her zaman hazırlıklı olmalıyız. Kısacası depremle yaşamayı öğrenmeliyiz.

    b. Erozyon
    Sel suları ve rüzgârlar tarafından aşındırılarak taşınan toprakların barajlara, göllere ve denizlere biriktirilmesine erozyon denir.
    Yurdumuz yarı kurak bir iklime sahip olduğu için önemli bir kısmı bitki örtüsünden yoksundur. Aynı zamanda yurdumuz çok engebeli bir araziye sahiptir.
    Bunlardan dolayı ülkemizde çok şiddetli erozyon meydana gelmektedir. Sağanak yağışlar, orman ve otlakların tahribi ile arazilerin yanlış kullanımı da erozyonu artıran faktörlerdendir.
    Erozyon sonucunda toprağın en verimli olan kısmı taşındığı için tarım alanlarında azalma meydana gelir. Taşınan toprağın bir kısmı baraj göllerine dolarak barajların kullanım sürelerinin kısalmasına neden olur.
    Toprak erozyonu ülkemiz için çok önemli bir sorundur. Çünkü tahrip edilen toprakta bitkiler yetişmeyecektir. Bu yüzden topraklarımızda tarım yapmak zorlaşacaktır. Bu durumda ülkeler açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirler.
    Erozyonla mücadele için özel bir kuruluş olan TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı) kurulmuştur. TEMA erozyon konusunda eğitici çalışmalar yaparak, erozyonu önlemek için faaliyetlerde bulunur.

    Erozyonu önlemek için;
    -Orman alanları korunmalı
    -Boş araziler ağaçlandırılmalı
    -Meralar korunmalı
    -Eğimli yamaçlar taraçalandırılmalı
    -Tarlalardaki anız örtüsü yakılmamalıdır.
    Kısacası erozyonu önlemek için bitki örtüsü korunmalıdır.

    c. Toprak kayması
    Yamaçlarda bulunan toprağın, kütle halinde kayarak aşağı doğru inmesi olayına toprak kayması denir. Toprak kaymasına heyelân da denir. Bazen toprakla birlikte altındaki kayanın bir bölümü de yer değiştirir.

    Toprak kaymasının nedenleri;
    -Yer şekillerinin fazla eğimli olması
    -Yağışlar ve eriyen kar sularının toprağı kaygan hale getirmesi
    -Özellikle killi toprakların yağış sularını emerek kayganlaşması
    -İnsanların yol yapımı ve inşaat çalışması gibi faaliyetleri de toprak kaymasına neden olabilir.
    Ülkemizde toprak kaymaları en fazla ilkbahar mevsiminde görülmektedir. Bunun en önemli nedeni kar erimeleridir. Toprak kayması en fazla Karadeniz Bölgesi’nde meydana gelmektedir. Özellikle Doğu Karadeniz Bölümü’nde heyelânlar çok fazla olmaktadır.
    Toprak kayması sonucunda göller de oluşur. Vadi boyunca akan bir akarsuyun önü toprak kayması ile kapanarak göller oluşabilir. Trabzon’daki Sera ve Erzurum’daki Tortum gölleri buna örnek olarak verilebilir.

    d. Sel baskınları ve önleme çalışmaları
    Sel, sağanak yağış ve hızlı kar erimeleri sonucu çok miktarda suyun akışa geçmesi ile meydana gelir. Sel, önüne gelen taşları, toprakları, bitkileri sökerek taşımaktadır. Sel, ülkemizde çok görülen bir doğal afettir. Her yöremizde sel felaketleri meydana gelebilir. Fakat en fazla Doğu Karadeniz Bölümü’nde görülür. En fazla ilkbahar mevsiminde sel meydana gelir. Bu mevsimde artan yağmurlar selleri oluşturur. Yaz aylarında görülen sellerin nedeni sağanak yağışlardır.

    Ülkemizde sellerin başlıca oluş nedenleri;
    -Sağanak yağışlar ve hızlı kar erimeleri
    -Arazinin bitki örtüsünden yoksun olmasıdır.
    Sel baskınları verimli tarım topraklarını taşır. Tarım alanlarındaki ürünlere zarar verir. Ev, yol ve köprülere zarar verir. Seller sonucunda ulaşım ve haberleşmede aksamalar olur. Sellerin zararlarından korunmak için,
    -Akarsu yataklarına yerleşilmemelidir.
    -Akarsu yataklarının kenarlarına taşkınları önlemek için setler yapılmalıdır.

    e. Çığ
    Çığ, büyük kar yığınlarının yamaç boyunca hareket etmesidir. Yüksek dağlık alanlardaki dik yamaçlarda bulunan karların değişik seslerle harekete geçmesi sonucu oluşur. Çığ, ülkemizde en fazla Doğu Anadolu Bölgesi’nde görülür. Bunun nedeni kar yağışlarının fazla olmasıdır.

    f. Yangınlar
    Yangınların bir kısmı yerleşim yerlerinde meydana gelir. Bunlara insanlar neden olmaktadır. Fakat özellikle orman yangınları büyük doğal afetler arasında gösterilebilir. Orman yangınları en fazla yaz ve sonbahar mevsimlerinde görülür. Orman yangınları doğal çevreye zarar verdiği gibi ülke ekonomisine de büyük zarar verir. Orman yangınları; erozyon, sel, heyelân ve kuraklığa neden olur.

    Orman yangınlarına karşı alınacak önlemleri şu şekilde sıralayabiliriz;
    -Ormanlarda yapılan pikniklerde ateş yakılmamalı, sigara izmariti atılmamalıdır.
    -Orman içinde yollar açılmalıdır.
    -Orman içinde haberleşme ve yangın söndürme sistemi kurulmalıdır.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Eyüp Ömer PEHLİVAN

    • 2020-10-20 12:55:17

    Cevap :

    Tanımı


    Doğal afet; insanlara zarar veren olayların genel adıdır. Can ve mal kaybına yol açan ve kontrol edilmeyen doğal olayları içerir. Bazı doğal afetler, yeryüzünün bazı bölgelerinde daha çok meydana gelir. Deprem, heyelan, çığ, sel ve don gibi bazı afetlerin sonuçları doğrudan ve hemen ortaya çıkar. Ama kuraklık gibi bazı afetlerin sonuçları ise, uzun bir zaman sonra dolaylı olarak görülür. Doğal bir felaketin potansiyel etkisi, olayın büyüklüğüne ve yerine bağlıdır. Afet, yoğun nüfuslu bir bölgede gerçekleşirse, hem can hem de mal için daha fazla hasara sebep olur.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.