Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Empati ve farklılıklara saygı kavramlarını açıklayınız

empati ve farklılıklara saygı kavramlarını açıklayınız

Bu soruya 4 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Zeus

    • 2020-11-08 18:47:55

    Cevap : Empati: kendimizi karşıdaki kişinin yerine koyarak onun ne düşündüğünü veya hissettiğini anlamaya çalışmaktadır. 
    Farklılıklara saygı ise: karşımızdaki insanın fikir, düşünce ve davranışlarına saygılı ve anlayışlı olmaktır.
    Diğer Cevaplara Gözat
    ArdaPat1 Takipçi
    Cevap Yaz Arama Yap

    Tugcedogus

    • 2020-11-08 18:39:57

    Cevap : Sözlükte EMPATİ Nedir:
    Empati Nedir ? (Özet) : insanin karsisindaki gibi düşünüp herhangi bir durumda karsidaki insan ne yapardi sorusunu kendisine sormasi ve o sorunun cevabini yine karsida ki insan gibi bulmasi .

    1. Kendini başkalarının gözüyle görme yatkınlığı.
    2. Başkalarını başka insanların gözüyle görme yatkınlığı.
    3. Başkalarına onların gözüyle bakma yatkınlığı.

    + + +

    Empatinin Tanımı ve Tarihçesi

    Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Basit gibi gözüken bu tanımın gerisinde pek çok kuramsal öğe bulunmaktadır ve belki de bu yüzden sözkonusu tanıma ulaşılması oldukça zaman almıştır. Günümüzde "empati" denildiğinde akla Carl Rogers ve onun konuya ilişkin çalışmaları gelir. Psikoterapi alanında empatik iletişim kurma becerisiyle ünlenmiş Rogers' ın adı ile empati kavramı adeta özdeş hale gelmiştir. Bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine "empati" adı verilir.

    Yukarıdaki empati tanımı üç temel öğeden oluşmaktadır.

    Bir insanın karşısındaki bir kişi ile empati kurabilmesi için gerekli olan bu öğeleri şöyle sıralayabiliriz:

    1) Empati kuracak kişi kendisini karşısındakinin yerine koymalı, olaylara onun bakış açısıyla bakmalıdır. Başka bir söyleyişle, empati kurmak isteyen kişinin karşısındaki kişinin fenomonolojik alanına girmesi gereklidir. Fenomenolojik alan nedir? Psikolojideki fenomenolojik yaklaşıma göre her insanın bir fenomenolojik alanı verdır. Her insan gerek kendisini gerek çevresini, kendisine özgü bir biçimde algılar; bu algısal yaşantı özneldir (subjektiftir); kişiye özgüdür. Yani her insan dünyaya, kendine özgü bir bakış tarzıyla bakar. Eğer bir insanı anlamak istiyorsak, dünyaya onun bakış tarzıyla bakmalı, gerçekleştirmek için de empati kurmak istediğimiz kişinin rolüne girmeli, onun yerine geçerek adeta olaylara onun gözlüklerinin gerisinden bakmalıyız. Karşımızdaki kişinin rolüne girerek empati kurduğumuzda, o kişinin rolünde kısa bir süre kalmalı, daha sonra da bu rolden çıkarak kendi rolümüze geçebilmeliyiz. Aksi halde empati kurmuş sayılmayız. Karşımızdaki ile özdeşim kurmak (ona benzemek) veya ona sempati duymak, empatiden farklı şeylerdir.

    2) Empati kurmuş sayılmamız için, karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamamız gereklidir. Karşımızdakinin yanlızca duygularını veya yanlızca düşüncelerini anlamış olmak yeterli değildir. Empatiyi tanımlarken bu noktayı vurguladığımızda, empatinin iki temel bileşeninden söz etmiş oluyoruz. Bunlar empatinin bilişsel ve duygusal bileşenleridir. Karşımızdakinin rolüne girerek onun ne düşündüğünü anlamamız, bilişsel nitelikli bir etkinlik (bilişsel rol alma/bilişsel perspektif alma), karşımızdakinin hissettiklerinin aynısını hissetmemiz ise duygusal nitelikli bir etkinliktir (duygusal rol alma/duygusal perspektif alma.) Bilişsel rol alma duygusal rol almanın ön şartı sayılabilir. Empatinin bileşenlerinin ne olduğu konusunda araştırmacılar arasında, bazı görüş farklılıkları vardır. Örneğin Hoffman’ a (1978) göre empatinin, bilişsel, duygusal ve güdüsel (motivasyonel) olmak üzere üç bileşeni vardır. Bazı araştırmacılar empatinin bilişsel yönünü, bazıları ise duygusal yönünü vurgulamaktadır. Fakat çoğunluğun üzerinde uzlaştığı görüş, empatinin bilişsel ve duygusal bileşenlerden oluştuğu yolundadır.

    3) Empati tanımındaki son öğe ise,empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşıdaki kişiye iletilmesi davranışıdır. Karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini tam olarak anlasak bile eğer anladığımızı ifade etmezsek empati kurma sürecini tamamlamış sayılmayız. Araştırmacılar,insanların zihinlerinde kurdukları empatiyle, karşılarındaki kişiye ilettikleri empati arasında farklılık olduğunu belirtmektedirler. Karşımızdaki insanlara empatik tepki vermenen iki yolu vardır: Yüzümüzü/bedenimizi kullanarak onu anladığımızı ifade etmek. Empatik tepki vermenin en etkili yolu herhalde bu ikisini birlikte kullanmaktır. Bir sıkıntımız olduğunda, bizimle konuşan kişi, dostça bir gülümsemeyle kolumuza dokunup sıkıntımızı sözelleştirirse, örneğin "son günlerde çok bunalmışsın" derse, rahatladığımızı hissedebiliriz.

    Bir Halk Masalında Empati

    Göğsü kınalı bir serçe varmış. Gök gürlediği zamanlar tir tir titreyerek yere yatar, gök yıkılmasın diye de ayaklarını havaya kaldırırmış. Bir yandan da "korkumdan kırk kantar yağım eridi" dermiş. Birgün birisi demiş ki "sen kendin beş dirhem gelmezsin; nerden oluyor da kırk kantar yağın eriyor?" Bunun üzerine serçe şu cevabı vermiş; herkesin kendine göre dirhemi, kantarı var; siz ne anlarsınız".

    Yukarıdaki masalda verilmek istenen mesaj kanımca şudur: Her insanın -hatta her canlının- olaylara kendine özgü bir bakış açısı (fenomenolojik alanı) vardır. Dışardan baktığımızda bunu göremeyiz ve bu yüzden de onun bazı davranışlarına anlam veremeyiz.Kendimizi karşıdakinin yerine koyup olaylara onun gözüyle bakabilirsek, ancak bu durumda onun duygularını ve düşüncelerini anlamamız, dolayısıyla da davranışlarına anlam vermemiz mümkün olur.

    Empatinin Sempatiden Farklılığı

    Bir insana sempati duymak demek, o insanın sahip olduğu duygu ve düşüncelerin aynısına sahip olmak demektir. Karşımızdaki kişiye sempati duyuyorsak, onunla birlikte acı çekeriz yada seviniriz. Empati kurduğumuzda ise karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamak esastır. Kendimizi sempati kurduğumuz kişinin yerine koymamız ve onu anlamamız şart değildir; sempatide "yandaş" olmak esastır. Empati kurduğumuzda ise karşımızdaki kişiyle aynı duyguları ve görüşleri paylaşmamız gerekmez; sadece onun duygularını ve düşüncelerini anlamaya çalışırız. Bir insanı anlamak başka şeydir, ona hakvermek başka şey. Empatide anlamak, sempati de ise anlamış olalım ya da olmayalım, karşımızdakine hak vermek sözkonusudur.

    Empati Kurma ve Yardım Etme Davranışı

    Empati kurmanın yardım etme davranışına nasıl dönüştüğü hakkında başlıca iki kuramsal açıklama vardır: Bunlardan birincisine göre, sıkıntı içinde bulunan kişi ile empati kuran kişi, karşısındakinin durumunu anladığı için sıkıntıyı gidermek yani kendisini rahatlatmak için o kişiye yardımda bulunur. İkinci açıklama ise şöyledir: Sıkıntıda bulunan kişi ile empati kurarak onun durumundan haberdar olan kişi, diğergam bir davranışta bulunarak, sıkıntıdaki kişiyi rahatlatmak amacıyla ona yardım eder. Yukarıdaki açıklamaların birincisine göre, yardım davranışının temelinde egoist bir güdü, ikincisine göre ise diğergam (altruıstic) bir güdü bulunmaktadır. Empati sadece kendisiyle empati kurulana yararı olan bir etkinlik değildir. Empati, empatiyi kuran kişi için de önemlidir. Empatik becerileri ve eğilimleri yüksek olan, bu yüzden de diğer insanlara yardım eden kişilerin, çevreleri tarafından sevilme ihtimalleri artar. Bell ve Hall(1954) yaptıkları araştırmada, liderlik özelliğine sahip kişilerin empati kurma becerilerinin yüksek olduğu belirlenmiştir. Bir araştırmada, piyano ve keman çalan gençlerin empatik becerileri ve kendilerine yönelik saygı düzeyleri, müzikle uğraşmayan gençlerinkine oranla daha yüksek bulunmuştur. Yine benzeri bir araştırmada, kedi köpek gibi evcil hayvanların beslendiği evlerdeki çocukların empatik becerileri (bilişsel ve duygusal rol alma becerileri), evcil hayvan beslenmeyen evlerdeki çocukların empatik becerilerinden daha yüksek bulunmuştur.Bu bulgular,kişilerin ilgi alanları ile empatik becerileri arasında ilişki bulunduğu anlamına gelmektedir. Müzik, evcil hayvan gibi uğraş edinmek muhtemelen kişilerin empatik anlayışlarını/becerilerini arttırmaktadır. Bir araştırmaya göre, meraklarına anne ve babalarından karşılık bulan çocuklar, yetişkin olduklarında, aynı ortamda yetişmeyenlere oranla daha yüksek empatik ilgiye sahip olmaktadırlar.

    Aşamalı Empati Sınıflaması

    Onlar Basamağı

    Bu basamakta tepki veren kişi karşısındaki kişinin kendisine anlattığı sorun üzerine düşünmez, sorun sahibinin duygu ve düşüncelerine dikkat etmez, bu soruna ilişkin kendi duygu ve düşüncelerinden söz etmez. Sorunu dinleyen kişi, sorun sahibine öyle bir geri bildirim verir ki, bu geri bildirim, o ortamda bulunmayan üçüncü şahısların (toplumun) görüşlerini dile getirmektedir. Bu basamakta tepki veren kişi, birtakım genellemeler yapar, atasözleri kullanır. Örneğin parasını israf ettiği için yakınan bir kişiye "ayağını yorganına göre uzat" dersem, Onlar basamağında bir empatik tepki vermiş olurum. Bu sözlerimle karşımdaki kişinin ya da benim duygu ya da düşüncelerimiz yer almamakta, yalnızca toplumun bu konu ile ilişkin görüşü yansıtılmaktadır.

    Ben Basamağı

    Bu basamakta empatik tepki veren kişi, benmerkezcidir; kendisine sorununu anlatan kişinin duygu ve düşüncelerine eğilmek yerine, sorunun sahibini eleştirir, ona akıl verir; bazende kişiyi kendi sorunlarıyla başbaşa bırakıp kendinden söz etmeye başlar. Örneğin "ben" basamağına uygun empatik tepki veren bir kişi, dinlediği sorun karşısında "üzüldüm, aynı dert bende de var" der ve böylece sorun sahibini sorunuyla yüzüstü bırakıp kendi sorunlarını anlatmaya başlar. Ben basamağında empatik tepki veren kişi, karşısındaki insanı bir ölçüde rahatlatabilir.

    Sen Basamağı

    Bu basamakta empatik tepki veren bir kişi, kendisine sorununu ileten kişini rolüne girer, olaylara o kişinin bakış açısıyla bakar. Yani kendisine iletilen sorun karşısında, toplumun ya da kendisinin düşüncelerini dile getirmez, doğrudan doğruya karşısındaki kişinin duyguları ve düşünceleri üzerinde odaklaşarak, o kişinin ne düşündüğünü ve hissettiğini anlamaya çalışır.

    Yukarıda sıralanan üç temel empati basamağını kapsayacak şekilde on alt Basamak oluşturdum:

    1.Senin problemin karşısında başkaları ne düşünür, ne hisseder: Bu basamakta empati kurmaya çalışan kişi, birtakım genellemeler yapar, felsefi görüşlere, atasözlerine başvurabilir, dinlediği soruna ilişkin olarak genelde toplumun neler hissedebileceğini dile getirir; sorununu anlatan kişiyi toplumun değer yargıları açısından eleştirir.
    2.Eleştiri: Dinleyen kişi, sorununu anlatan kişiyi kendi görüşleri açısından eleştirir,yargılar.
    3.Akıl Verme: Karşısındakine akıl verir, ona ne yapması gerektiğini söyler.
    4.Teşhis: Kendisine anlatılan sorunu ya da sorunu anlatan kişiye teşhis koyar; örneğin "bu durumun sebebi toplumsal baskıdır" ya da "sen bunu kendine fazla dert ediyorsun" der.
    5.Ben de Var: Kendisine anlatılan soruna ya da sorunun benzerinin kendisinde de bulunduğunu söyler; "aynı benim başımda" diye söze başlar ve kendi sorununu anlatmaya başlar.
    6.Benim Duygularım: Dinlediği sorun karşısında kendi duygularını sözle ya da davranışla ifade eder; örneğin "üzüldüm" ya da "sevindim" der.
    7.Destekleme: Karşısındaki kişinin sözlerini tekrarlamadan, onu anladığını ve desteklediğini belirtir.
    8.Soruna Eğilme: Kendisine anlatılan soruna eğilir, sorunu irdeler, konuya ilişkin sorular sorar.
    9.Tekrarlama: Kendisine iletilen mesajı (sorunu), gerektiğinde mesaj sahibinin kullandığı bazı kelimelere de yer vererek özetler; yani dilediği mesajı kaynağına yansıtmış olur.
    10.Derin Duyguları Anlama: Bu basamakta empati kuran kişi, kendisini empati kurduğu kişinin yerine koyarak onun açıkça ifade ettiği ya da etmediği tüm duygularını ve onlara eşlik eden düşüncelerini farkeder ve bu durumu ona ifade eder.
    + + +

    Farklı Kaynaktan Empati Nedir: En genel tanımı ile Empati ,bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi olarak tanımlanmaktadır.
    İletişim ise Toplum içinde yaşayan insanın kendisini ve çevresini daha iyi tanımasını ve başkaları ile uyumlu ilişkiler gerçekleştirmek için etkileşim kurabilme ve bu etkileşimi geliştirme becerisidir.
    İnsan topluluğu ve davranışları ile ilgili her dalın iletişimle ilgilenmesi gerekmektedir. İletişimin gerçekleşmesinde Empati en temel eylem olmalıdır.
    Bu bağlamda Empatik iletişimin gerçekleşmesinde ,karşımızdaki kişiyi işitmek yeterli olmaz. Onun söylediklerini anlamak,düşünmek,etkin bir dinleyici olmak gerekir. Onun duygularını yansıtma fırsatı vermek,kendini ifade etme ortamı oluşturulmasında Empatik iletişim gereklidir.

    Empati kurmak için öncelikle karşımızdaki kişinin bizim gibi bir varlığı, bizden farklı değer yargıları ve inançları olduğunu bilmek ve bunu kabul etmek gerekir. Bu kabulden hareketle, etkileşimde bulunduğumuz kişinin haklı/haksız, iyi/kötü biçiminde yargılanmaması, sadece onun durumunun anlaşılabilmesi için çaba gösterilmesi gerekir (Harrow, 1999)

    Modern hayatın içerisinde yaşadığımız bir çok sorun alanın empatik kavramıyla ilişkilidir. Günlük hayatın içinde unuttuğumuz değerler ve dayanışma açısından empati son derece önemlidir. Yine bir çok kaygı ve sorun arasında kendimiz karşımızdakinin yerine kayabilmemiz son derece güçtür.
    İletişimde empatinin kurulabilmesi için,kişinin karşısındaki kişinin hem duygu hem de düşüncelerini doğru olarak anlaması büyük önem taşır. Ayrıca empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışı karşısındaki kişiye iletmesi de empatinin gerçekleşmesinde son derece önemlidir. Bir başka deyişle karşımızdaki kişinin duygu ve düşüncelerini anlamak yeterli değildir. Bunun iletilmesi de gerekmektedir.

    Emaptik anlayışımızın gelişmesi için Ben-Merkezcilikten uzaklaşmamız gereklidir. Hatta zorunludur. Ben – Merkezcilik iletişimi engelleyen faktördür. Bu durumda insanların duygularını ve ne hissettiklerini anlamakta zorluk çekilir.
    Empatik iletişim becerimizin gelişmesi için iş birliği,yardımlaşma ve dayanışmaya acık ,savunucu iletişimden uzak,farklılıklar arasında benzerliği aramaya çalışan birey olunmalıdır.

    Bireylerin gelişime açık,kendini yenileyen,önyargılardan uzak,iletişim kurduğu kişinin bulunduğu yeri değerlendiren demokratik tutumu davranış edinmiş kişiler bu kazanımlarını empatik iletişimi gerçekleştirerek yapmışlardır.
    Bir başka deyişle empatik iletişim içinde olan birey demokratik tutum ve davranış sergileyen bireydir. Bu bağlamda empatik iletişim,bireylerin birbirini anlama ve iletişim den kaynaklanan sorunların çözümünde en temel etkidir.
    Bir çok sorunun anlaşılamamaktan kaynaklandığı,karşısındaki kişiyi kabul etmeme veya dinleme gibi iletişimi engelleyen tutumlar içinde olmanın temeli empatiyi geliştirememektir.

    Emapatik iletişimi gerçekleştiremeyen Ebeveynler eğer çocuklarını anlayamıyor,onların tutum ve davranışlarını değerlendirmede zorluk çekiyorlarsa,çocukların sorunlarına yardımcı olmak istiyor,fakat bunu başaramıyorlarsa,çocukları ile olan sorunlarının çözümünde hemen empatik iletişim kurmayı başarmalıdırlar.

    Empatik iletişimi gerçekleştiren Ebeveynler,çocuklarına güven duygusunu kazanmış,onların duygu ve düşüncelerini anlatmasında dinleme becerisini geliştirmiş,çocuklarının yaşının getirdiği psiko-sosyal sorunlara çözüm bulmuş ailelerdir. Bu ailelerde demokratik tutum ve davranış kazanılmış olup,sağlıklı ve başarılı çocuklar yetiştirmektedirler.

    Çağımızın getirdiği bir çok farklı sorunla karşı karşıyayız bir çok sorun tartışılmadan ketlenmektedir. Çocuklar anne ve babasından uzaklaşmakta,çevresindeki kötü niyetli kişilerle iletişim kurmaktadırlar. Okullarda şiddetin artması,uyuşturucuya yönelim tüm bu tutum ve davranışların temelinde empatik iletişimin geliştirilmemesi nedendir.

    Mutsuz evlilikler ve bunun sonucu artan boşanmalar,eşler arasında sorunlarına yaklaşımda empatik iletişim geliştirememek belirleyici önemli nedenlerdir.

    Empatik iletişimin yetersizliğinden dolayı yukarıdaki örnekleri artırabiliriz. Amacımız olumsuzlukları vurgularken bunların tartışılarak bir sonuca gitmesidir.
    Bu bağlamda birey olarak empatik tutum ve davranışı geliştirmeli bu konuda Psikiyatrisler,Psikologlar,Sosyal Hizmet Uzmanları,Sosyologlar,Akademisyenler,Öğretmenler ,İletişim Uzmanlarına görev düşmektedir.

    Yurttaşlarımızın, sorunlarının tartışılması, çözümü,kendisini ifade etmede , demokratik bir toplum için empatik iletişim geliştirilmelidir.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Zeus

    • 2020-11-08 18:45:34

    Cevap :
    Bireysel farklılıkların farkında olmazsak;
    1. Gelişimi için ihtiyaç duyduğu gereksinimleri karşılayamayız.
    2. Potansiyelini gerçekleştirmesi için uygun ortamı sağlayamayız.
    3. Geleceğe ilişkin umutsuzluk yaşar.
    Bireysel farklılıkları yok sayarsak;
    1. Çocuk anlaşılmamış hisseder.
    2. Öfkeli ve saldırgan davranışlar sergiler.
    3. Güvenli olmayan ortamlara girme ihtimali artar.
    4. Aile bağları zayıflayarak riskli davranışlar sergiler.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Zeus

    • 2020-11-08 18:41:07

    Cevap :
    İnsanların; fikirlerine, yasam tarzına, hayata bakış açısına saygı göstermek ''farkındalık'' duygusundan kaynaklanan
    ''olgun davranışların'' toplamıdır.İnsanları; sırf kendi tercihlerinden, seçimlerinden dolayı yargılamamak, ön yargılı ve
    kişisel yaklaşmamak gerekir. Çünkü saygı bir davranış biçimidir, dar bir görüş değildir. Bizim sorguladığımız saygı; değer
    vermektir, güvenmektir, samimi olmaktır. Farklılıklara saygılı olmak ve bunları zenginlik olarak görmek önemlidir. Her
    şeyden önce; her birey saygıya değer bir varlıktır bu nedenle hiç kimse kendinden farklı olanı hor görmeye ve ötelemeye
    hakkı yoktur. Hangi dinden, dilden, coğrafyadan, düşünce ve fikirden olursa olsun herkesin, yaşama, kendini tanımlama
    ve değerli kılma hakkı vardır. İnsanların; değerleri, yaşam tarzları, olaylara bakış açısı, inançları, beklentileri inançları,
    zevkleri ve dünyayı algılama ve yorumlama şekilleri farklı olabilir. Bunlar, dünya hayatının zenginlikleridir. Siyahla-beyazın
    dışında ara renklerdir. Bunlar hayatın lunaparklarıdır. Ne kadar çeşit o kadar yaşamı renkli ve anlamlı kılmak...
    Bu nedenle olsa gerek; toplum yaşamında olsun, ikili ilişkilerde olsunolaylara bakış açıları farklı farklı olabilir. Bu
    farklılık bir ayrışma sebebi olmamalı, farklılıklar zenginliğimiz olmalı.Bu kilim desenlerine benzer her ilmek nakış nakış
    işlenirken ara renkler serpiştirilir. Hepsinde ayrı bir görsellik ve emek vardır, bu emeğe saygı duyarız, değer veririz,
    anlamlı kılarız. İnsana saygıda budur...görmezlikten gelemezsin yada senin farklılığın beni rahatsız ediyor dediğin an
    dünya senin tekelindeymiş gibi olur.Ne sevgi ne saygı, hiç biri hiç kimsenin tekelinde değildir.Farklılıklara tahammülü
    olmayan insanların muhakkak kişilik problemleri vardır. Bencil olurlar, paylaşım duygusundan yoksun ve sevgi anlayışları
    kısırdır. Birey olamamışlardır ben merkezli yaşarlar, cesur değillerdir.

    En küçük çatışmada çirkinleşirler ve korkaktırlar. Yenilikten, bilimden,ilimden korkarlar.Bu korkular, yaşamın
    zenginliğini durduran perdeler değil midir? Biz ancak ''kendimizin, insanlığın, çevremizin farkındalığına'' vardığımızda bu
    perdeler içeriden açılır. O zaman ''gönlümüz, aklımız'' insanların ''değerini'' renkleriyle, dilleriyle, cinsiyetleriyle ve maddi
    güçleriyle ölçmekten vazgeçtiğinde bu dünya yaşanılası bir yer olacaktır.İnsanların yaşam tarzlarına müdahale etmenin,
    dışlamanın insan onuruna yakışmadığını, insana saygının bir erdem olduğunu anlayan, algılayan insanlar, hayatın içinde
    ''saygının'' bir ''kültür'' olduğunu benimsemişlerdir.Buda; onlara empati yapmayı ve bunun üzerinden insanlara ulaşmanın
    kapılarını açar... Ne güzel değil mi? Saygı; toplum yaşamı için, aile yaşamı için çok önemlidir ve yaşamın, insan olmanın
    onurudur, olmazsa olmazıdır...

    Öyle ki; bizim ilişkilerimizi, sosyal ve dini ritüellerimizi, cinsel tercihlerimizi, kendimize saygımızı, durduğumuz yerin
    farkındalığını, konuşma yetkinliğimizi, insanlara verdiğimiz değeri düzenleyen çok önemli bir ''yaşam anahtardır'' saygı...
    Saygı bir erdemdir ve erdemin olduğu her yerde bizi güzelliğe yönelten davranışlar olur. Korkudan kaynaklanan,
    göstermelik bir saygı da erdem yoktur. En önemlisi; karşıdakini tanımak ve anlamak onu kendi değer yargıları içerisinde
    ''muhasebe etmek'' söz konusu değildir.

    Saygı aynı zaman da; karşında ki insanı değerli kılmaktır, önemsemek, dinlemeyi bilmek gibi ve anlamaya niyetli olmak !
    Kendine saygı duymayan bir insanın, başkasına saygı duyması mümkün değildir. Yaşamı anlamlı kılan her birey
    kendine ve yaşama saygılıdır. Otorite ya da korku karşısında ceket ilikleme tutumunu saygı olarak algılayamıyorum. Bu
    bana hep saygı konusunda çelişkiler sunmuştur ve bu konuda kendimi de çok eleştirmişimdir. Çocukken olsun yetişkin
    olduğumuz dönemler olsun bize her kese saygı göstereceksin, her kesin düşüncesine saygılı olacaksın denildi,
    öğretildi.Çoğu zaman bu saygı kavramı bende çelişkiler yarattı...Büyüğe saygı deniliyordu, bana, her büyüğe saygı
    duymam gerektiği anlayışını empoze eden zihniyeti zamanla sorguladım. Bir insanın yaşama hakkına saygı gösterebilirsin
    lakin topluma ve kendine faydalı olmayan bir insana saygı duymanın nasıl bir izahı olabilirdi? İyi bir insan olmadığı
    bilindiği halde sırf büyük olduğu için saygı duymam isteniyordu. Saygı duymuyordum o zaman nasıl saygı gösterecektim,
    burada bir belirsizlik vardı. Saygı karşındaki insanın varlığını kabul etmekse ben bu çelişkiyi samimi bulmuyordum. Bir
    şeyin yada kişinin varlığını kabul ettiğinizde ona yok muamelesi yapamazsınız.

    Yaşamla birlikte ''saygının'' hiç bir zaman yanlışa toleranslı davranmak, görmemezlikten gelmek, katlanmak demek
    olmadığının öğreniyorsun.Ve saygının; insanın, gerek ruhsal dünyasında gerekse çevresinde sevgi ile barışık yaşadığı
    ''farkındalık'' duygusu olduğunun ayrımına varıyorsun.Bu nedenle ''erdemli saygı'' bir korku imparatoru
    yaratmaz.Farklılıkları anlamaya çalışır, ön yargısız tutum sergiler.Hümanist ve evrensel insanların en büyük özelliğidir
    saygıyı kendilerine ilim olarak seçmeleri çünkü karşılarında ki insanlara ''ölçülü, seviyeli ve kibar davranırlar'' ön yargılı ve
    yargılayıcı değildirler. Farklılıklara saygıyı, toplum yaşamın en önemli bağı olarak görürler. Kendi düşünce ve yaşam tarzını
    her şeyin üstünde tutan insanlarla gönül bağı kuramazlar...Otoriteye bağlı olan saygının hiç bir zaman samimi ve içten
    olmadığını bilirler. Ne olursa olsun; karşımızda ki insanın fikri, düşüncesi, tercihleri bir başkasının yaşamını yok etmeye
    yönelik olmadığı sürece bir arada yaşamanın muhakkak yolu vardır yeter ki önce insan olalım. İnsan olmak onurlu
    olmaktır. Şayet ''Yolumuz birbirimizi anlamaktan geçmiyorsa, hiçbir yere varamayacağız demektir.'
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.