Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

  • Bilim
  • 8 yıl önce
  • 3 Cevap

Etnometodoloji nedir

Etnometodoloji nedir

Bu soruya 3 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Admin

    • 2015-11-14 07:38:40

    Cevap : Kısaca : Etnometodoloji insanların, gündelik toplumsal etkileşimler sırasında başkalarının söylediklerine ya da yaptıklarına nasıl anlam kazandırdıklarını inceleyen bilim dalı. Etnometodoloji, insanların birbirleriyle anlamlı değiş tokuşlar yapabilmelerini sağlayan “etnometodlar” ile ilgilenmektedir.

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    seymaozbey

    • 2015-11-13 12:38:21

    Cevap : Etnometodoloji, insanların günlük hayatta karşılaştıkları deneyimleri, nasıl anlamlandırdıklarının ampirik incelenmesidir. Etnometolologlar, düzenin kendi başına bir gerçekliği olduğu fikrine karşıdırlar.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Beste

    • 2015-11-14 07:38:04

    Cevap : GÜNDELİK YAŞAMIN METODOLOJİSİ; ETNOMETODOLOJİ

    Özet
    Bu makalede gündelik yaşamı anlamayı ve yorumlamayı hedefleyen etnometodologların bilimsel projesi incelenmektedir. Etnometodolojinin amacı, insanların günlük yaşamlarında gerçekleştirdikleri farklı etkileşimleri, ilişkileri sürdürürken kullandıkları metotları veya prosedürleri analiz etmektir. Bununla birlikte bu makalenin amacı da, gündelik yaşamın metodolojisini geliştiren bu yaklaşımın temel özelliklerinin ve problemlerinin anlaşılması,etnometodolojik bilgiye ulaşmada takip edilen yol ve yöntemlerin analiz edilmesidir. Etnometodolojiyi özgün kılan, aktörlerin günlük yaşamda koşulsuzca sürdürdüğü rutinleri oluşturan yapıyı ampirik olarak incelemesi ve sıradan insanların oluşturduğu “pratik teorileştirme” yi, ‘bilimsel olarak” açıklamaya çalışmasıdır. Etnometodolojiyi ve etnometodolojik düşünceyi tanımak; günlük yaşamı sorgulamak ve toplumsal düzenin kırılgan doğasını bilmek adına önemli görülmektedir. Bu çerçevede makalede, etnometodolojik düşüncenin kökleri, temel kavramları, yöntem ve teknikleri, simgesel etkileşimcilik ile arasındaki ortak ya da farklı yönler, kendisine yöneltilen eleştiri ve savunulara değinilmektedir.
    Anahtar kelimeler: etnometodoloji, etnometodologlar, metodoloji, gündelik yaşam, etnometodolojik düşünce

    Giriş
    Gündelik hayatın rutin düzenini sorgulamak çoğu insanın aklına gelmez. Birçok sosyolog ise günlük hayatı ayrıntılı biçimde sorgulama,  araştırma ve inceleme gereği duymaz. Aksine onlar, toplumda karşılaştıkları olağandışı olaylara odaklanır, terör, suç, savaş gibi karışıklıklarla daha çok ilgilenirler. İnsanları bir arada tutan gündelik yaşantının rutinleri sorgulanmaz ya da milyonlarca insanın bu rutinleri aksatmadan nasıl devam ettirdiği çok da merak edilmez. Çoğu sosyal bilimci ya da sosyolog araştırmalarında toplumsal değişimler ve kesintilere odaklanırken, etnometodologlar çalışmalarının merkezine gündelik yaşamın gerçekliklerini yerleştirirler. “Onlara göre, gündelik hayatın rutinleri ve sağduyusal anlayışlarının ardında ortak fikirler, karşılıklı beklentiler ve paylaşılan anlamlar olmasaydı, araştırılacak bir toplumsal düzen bile olmayacaktı” (Slattery, 2011, s.224). Bu bağlamda da etnometodologların bilimsel projesi, insanların günlük yaşamlarında gerçekleştirdikleri farklı etkileşimleri, ilişkileri sürdürürken kullandıkları metotları veya prosedürleri analiz etmektir. Sosyolojinin araştırma nesnesi olarak bireylerin dışında bulunan “şeyleri” ileri süren Durkheim’ın aksine etnometodoloji, insanların “metotlar”ı ve “pratikler”iyle ilgilenir.
    Etnometodolojik düşünceyi ve yöntemi daha yakından bilmemiz gündelik hayatın bilgisini ve toplumsal düzenin kırılgan doğasını anlamak ya da sorgulamak adına önemlidir.  Horald Garfinkel, Parsons’ un eylem teorisinde, aktörlerin bilgiyi nasıl anladıklarını, insanların kültürel normlarını nasıl keşfettiklerini, yarattıklarını ve sürekliğini nasıl sağladıklarını açıklamadığını belirtir. “Aktörler, norm ve eylemler karşısında düşünceyle hareket eder. Şu ya da bu hedefin seçilmesinde eylemin muhtemel sonuçlarının değerlendirilmesinde belirleyici olan kesinlikle “üyelerin” (Garfinkel’in terimi) ampirik olağan bilgisidir. Parson’un yaklaşımında eksik olan yön, üyelerin pratik akıl yürütmesidir. Fail dünyayı kendisinin katıldığı farklı eylem biçimlerini gözlemleme, bildirme ve yorumlamanın sonucunda dile getireceği “açıklama”yla anlayacaktır. Sosyolojik bir eylem teorisi, aktörün eylemine ilişkin kendi açıklamasına her zaman yer ayırmalıdır” (Swingewood, 1998, s.320). Pozitivizmin, niceliksel araştırma tekniklerinin araştırmacıyı toplumsal gerçeklikten uzaklaştırdığı için eleştirilmesi ile birlikte, “toplumsal düzeni inşa eden aktörlerle iç içe yapılan ampirik bir araştırmaya” ilgi artacaktır. Etnometodolojide aktör, kendi eylemini yorumlama, anlama ve muhakeme yapma yetisine sahiptir. Dolayısıyla sosyal gerçekliğin analizinde, söz konusu “aktörün bilinci” metodolojik öneme sahiptir. Genelde yorumcu sosyolojiler özelde ise etnometodoloji, gündelik dünyanın, Husserl’ci anlayışla “yaşam dünyası”nın incelenmesini içerir. İnsanlar gündelik yaşamda koşulsuzca sürdürdükleri rutinleri, konuşmaları ya da anlayışları hangi yapı çerçevesinde devam ettirmektedirler? Kendiliğinden oluşan bu toplumsal düzene uyum sağlanmadığı taktirde “aktör”ün duruşu nasıl olmaktadır? Etnometodoloji bu ve buna benzer soruları kendine dert edinmiş bir yaklaşım olarak varlığını devam ettirmekte, sıradan insanların oluşturduğu “pratik teorileştirme” yi, ‘bilimsel olarak” açıklamaya çalışmaktadır. Etnometodolojinin uzun yıllar varlığını devam ettiren bir yaklaşım olmasında araştırma nesnesine “yukarıdan” ya da “dışarıdan” bakan bir duruş sergilememiş olmasının etkili olduğu düşünülmekte, etnometodologların“gündelik yaşamın metodolojisi”ni geliştirerek “toplumsal düzenin kırılgan doğasını aydınlatma” duruşlarının etkisi de uzun yıllar sürecek gibi görünmektedir.
    Bu çerçevede makalede ilk olarak, etnometodolojinin tanımı ve köklerine değinilmektedir. Etnometodolojinin, adının koyulma süreci, tanımı, Garfinkel’in etnometodolojik çalışmalara yönelme noktası, “yorumcu sosyolojinin kökleri” başlığı altında değerlendirilecektir. Makalenin devamında, etnometodolojinin temel kavramları olan pratik/icra, bağlama-gönderimlilik, refleksitive, açıklanabilirlik ve üye ‘ye değinilmiş, sunulan bu kavramsal çerçeve ile insanların günlük hayatta karşılaştıkları deneyimlerin ampirik incelemesi ile ilgilenen etnometodolojiyi bilimsel çerçevede incelemek hedeflenmiştir. Etnometodoloji “gündelik hayatın ampirik incelmesi”dir, dolayısıyla etnometodolojinin kullandığı yöntemleri, teknikleri incelemek ve örneklerle somutlaştırmak gerekecektir. Bu nedenle üçüncü başlık “etnometodolojik yöntem”e ayrılmıştır. Etnometodologlar herkesçe bilinen bu dünyayı anlamak için çeşitli araştırma yöntem ve teknikleri geliştirmişlerdir, bunlar; dokümanter yorum metodu, açık uçlu ya da derinlemesine mülakat, katılımcı gözlemi, videoya kaydetme, belgeleri yorumlama ve etnometodolojik deneylerdir. Ayrıca etnometodolojik yöntemin içerisinde, H. Garfinkel’in toplumsal düzenin kırılgan doğasını anlama adına sıkça başvurduğu “ bozma deneylerine” de değinilmektedir. Simgesel etkileşimcilik ve etnometodolojinin ortak noktaları olmakla birlikte birbirinden ayrılan yönleri de bulunmaktadır. Bunları tanımak ve bilmek adına, makalemizde dördüncü başlıkta simgesel etkileşimcilik ve etnometodoloji arasındaki farklılıklara yer verilmiştir. Etnometodolojinin metodolojisine, araştırma nesnesine ve etnometodolojik düşünceye yapılan eleştirilerle birlikte, onu savunanlarda bulunmaktadır. Dolayısıyla, makale de sonuç kısmı öncesinde, bu eleştiri ve savunmalara değinilmektedir. Makalenin sonuç kısmında ise makalenin ve makale konusunun genel bir değerlendirmesi yapılmıştır.
     
    1-      YORUMCU SOSYOLOJİ’NİN KÖKLERİ
    Etnometodolojik hareketin kökleri ikinci dünya savaşı sonrasında Amerika’nın 50’li ve 60’lı yıllarına denk gelmektedir. Bu akımın kuramsal öncüsü, T. Parsons’ın öğrencisi Harold Garfinkel’dir.  Harold Garfinkel’inEtnometodoloji’ de Araştırmalar (1967) kitabı sayesinde, çoğunluğun tanıdığı bir yaklaşım haline gelen Etnometodoloji’nin başlangıcını, Harold Garfinkel’in 1945’te jüri müzakerelerine ait kayıt bantlarını çözümlemesine kadar götürebiliriz. Garfinkel çalışmalarını yönlendiren ve kendisini etkileyen dört isimden bahseder. Bunlardan birisi hocası T. Parsons’dur; diğerleri Alfred Schutz ve fenomenolog felsefesiciler Aron Gurwitsch ve Edmund Husserl ‘dir. Garfinkel’in çalışmaları için Schutz’a çok şey borçlu olduğunu söylediği bilinmektedir. Etnometodoloji’nin kurucusu Garfinkel, Etnometodolojide İncelemeler’in yayımından sonra Stanford Üniversitesi yakınındaki Davranış Bilimleri İleri Araştırma Merkezi’nde etnometodolojik araştırmalar el kitabını hazırlamış ve yayınlamıştır. Bu çalışmalarını öğrencileri ve arkadaşlarına tanıtan, onları ampirik araştırmalara teşvik eden Garfinkel’dir ve günümüzde temel etnometodolojik şahsiyet konumunu sürdürmektedir. Etnometodolojik düşünceler onun kafasından kendiliğinden yayılmamıştır. Bu düşüncelerin kökleri Talcott Parsons’ın toplumsal düzen problemi üzerine görüşleri ile Alfred Schutz’un (1899-1959) fenomonolojik yazılarına kadar götürülebiliriz.
    Garfinkel, etnometodoloji terimini Yale’deki kültürler arası dosyaları incelerken etnobotonietnofizyoloji, etnofizik başlıklı bölümlerle karşılaşması ile bulur. Jüri müzakereleri projesinde metodoloji yapmakta olan jüri üyeleri ile karşı karşıya olduğunu düşünmüş ve Etnometodoloji başlığının çalışmasına uygun olduğuna karar vermiştir. Çünkü etno; “bir üyenin, toplumu hakkında sahip olduğu herhangi bir konuda “sağduyuya dayalı (bilimselin karşıtı olarak) bilgisini” kullanmasıdır. Böylece terimin “etno” kısmı bir grubun üyeleri, halk ya da insanlar olarak tercüme edilecek olursa; bu terim, üyelerin “kendi toplumsal dünyalarını anlamaktaki yöntemleri” olarak ifade edilebilir. Etnometodoloji insanların günlük etkinliklerine verdikleri anlam ile ilgilidir. Günlük etkinliklerin birçoğu olduğu gibi kabul edildiğinden bunlardan anlam çıkarmak söz konusu değildir. İnsanlar gerçeği olduğu gibi kabul ederler, niçin bunlardan anlam çıkarmaya çalışsınlar öyle değil mi? Garfinkel işte bu noktada her günkü yaşama dünyasını anlamak için olduğu gibi kabul edileni problematik olarak ele almaktadır. “Etnometodologlar insanların toplumsal durumlardan anlam çıkarmakta kullandıkları yorumlarla ilgilenirler” (Wallace ve Wolf, 2004, s.309). Kendilerini klasik sosyoloji kuramlarına, yapısalcılık ve işlevselciliğe muhalif olarak “inşa eden”, sembolik etkileşimcilik, fenomenoloji ve etnometodoloji, literatürde “yorumcu sosyolojiler” olarak geçmektedir. Bu sosyoloji akımlarında ortak olan yön, dil ve anlam problemlerine merkezi ağırlık vermeleri, insanın yapıp etmelerini “yorumlayıcı anlama” temelinde ele almaya çalışmalarıdır.

    2-      
    ETNOMETODOLOJİNİN TEMEL KAVRAMLARI
    Etnometodoloji genellikle yorumcu sosyoloji geleneğinin bir parçası olarak görülmektedir. Fenomenolojinin, toplumların sadece üyeleri tarafından algılandıkları sürece var oldukları kabulünden hareket eden bu yaklaşımda, toplumun nasıl işlediğini anlamanın yolu onu içeriden yani öznel olarak katılımcıların bakış açısından araştırmaktır. “Garfinkel’in temel amacı Alfred Schutz’un ve fenomenolojinin fikirlerini uygulamak ve bir gündelik hayatın sosyolojisini geliştirmektir” (Slattery, 2011, s. 226).“Garfinkel etnometodolojiye özel bir terminoloji kazandırdı. Etnometodoloji tamamen yeni olmayan bu kavramlardan bir bölümünü başka alanlardan aldı: dilbilimden bağlama gönderimlilik (idexicality), fenomenolojiden refleksitive ve Parsons’tan üye kavramı. Etnometodoloji ayrıca ortak dilden alınan pratik ve açıklanabilirlik gibi terimlere yeni anlamlar yükledi” (Coulon, 2010: 27).
    2.1. Pratik/İcra
    Garfinkel, esasen pratik etkinliklerle, özellikle hem gündelik hem de uzman muhkeme ile ilgilendiğini açıkça söyler. Bu bağlamda etnometodologlara göre sosyoloji gerek sıradan gerek bilimsel etkinlikleri araştırır. Sosyolojik betimlemelerde tipik olarak aktörün pratik deneyimleri ihmal edilir ve aktör irrasyonel bir varlık olarak tanınır. Etnometodoloji ise üyelerin karar verme süreçlerini ayrıntılı olarak araştırır. Bu araştırma sırasında aktörlerin kullandıkları kuralları, metotları ortaya çıkarmaya çalışır. Üyelerin somut etkinlikler, sırasında yer alan pratik etkinlikler, araştırılması gereken kurallar ve süreçleri gösterir. Garfinkel araştırmasında pratik etkinlikleri pratik koşullar ve pratik sosyolojik muhakemeyi empirik araştırma konuları olarak ele almaya çalışmıştır.
    2.2. Bağlama-Gönderimlilik
    Toplumsal hayat dil aracılığıyla inşa edilir ancak gündelik hayatın diliyle. İnsanlar konuşur, sorular sorar, cevap alır ya da alışveriş yapar, kitap yazar, gevezelik yapar, seminerlere katılır. Tüm bunlar dilsel ehliyet sayesinde gerçekleştirilir. Bağlama-gönderimlilik (idekssellik), dil bilimde, cümle veya sözcüklerin farklı bağlamlarda farklı anlamlara gelmesini anlatır. Örneğin; “yağmur yağıyor” cümlesi bağlama, kişinin içinde bulunduğu duruma göre farklı anlamlar ifade edebilir” (Tatlıcan, 2011, s.166). Etnometodologlar, bu görüşten hareketle yaklaşımlarını geliştirir. Bağlama-gönderimli ifadeler “ben”, “sen” gibi anlamlarını kullanıldıkları bağlamlardan alan ifadelerdir. Bağlama-gönderimlilik fikri sosyal bilimlere etnometodoloji aracılıyla geçmiştir. Bağlama-gönderimlilik Bütün sembolik formaların, kurallar, hareketler, sözler gibi sadece icra edildiklerinde ortadan kaybolan ve adeta “tamamlanmamışlık ufkuna “ karşılık gelen anlamları işaret eder. Örneğin “vesaire” kelimesinin geçtiği cümleler etnometodologların araştırmaları içinde yer almakta, gösteren bir ifadenin, anlamın tamamlayıcısı olduğunu tespit etmektedirler. Garfinkel, “gündelik dilin bağlama-gönderimli karakterini bir kusur olarak değil, aksine temel karakteristiklerinden biri olarak alır; bağlama-gönderimli ifadelere rutin ve sıradan bir biçimde başvurarak dili nasıl kullandığımızı öğrenmeye çalışır ve böylelikle bizzat dilin kullanımını araştırmayı önerir” (Coulon, 2010, s.33).
    2.3. Refleksitive
    Garfinkel etnometadologları reflexive yani dönüşlü uygulamalara dikkat etmeye çağırır. Refleksitive toplumsal çevreyi hem betimleyen, hem de inşa eden pratikleri içerir. Bir durumu betimlemek onu inşa etmektir. Gündelik hayatın içerisinde konuşmalarımız esnasında anlamı, düzeni fark etmeyiz. Toplumsal dünyaya ilişkin söylediğimiz betimlemeler o dünyanın hatta toplumsal gerçekliğin kurucu unsurları haline gelir.
    Rekleksitive sosyal gerçekliği düşüncelerimizle, eylemlerimizle inşa etmemiz ve bu gerçekliğin oluşturulmasında “aktif özne” olarak yer alma sürecimizi içermektedir.“Refleksitive, insanların kendileri ve diğerlerinin eylemleri ve düşünceleri üzerinde düşünebilmeleri ve bu düşünceler sayesinde davranışlarını gözden geçirip değiştirebilmeleri yeteneğini anlatır. Bu anlamda ehliyetli her birey refleksif bir varlıktır ve bu refleksivite insan hayatı ve toplumsal hayatın olmazsa olmaz bir koşuludur” (Tatlıcan, 2011, s.160). Burada ki düşünme ya da eylemlerin bilinçli olması gerekmemekte, en basit eylemler bile yaptıklarımıza açıklama getirebilmeyi gerektirmektedir.  İnsanların refleksive pratiklere sahip olması onların yaptıkları şeyler üzerinde düşündükleri anlamına gelmemektedir, üyeler “farkında olmadan” bu süreci gerçekleştirmekte, farkında oldukları takdirde “patrik eylemleri” sürdürmeye zorlanacaklardır.   
    2.4. Açıklanabilirlik
    Garfinkel’e göre, “Etnometodolojik araştırmalar gündelik gerçeklikleri üyelerin bizzat bu etkinlikleri bütün-pratik-amaçlarla-görünür-ve-raporlaştırabilir (yani açıklanabilir) kılma metotları olarak analiz ederler” (Tatlıcan, 2011, s.162). Açıklama, insanların dünyayı anlamak için açıklamalar sunma süreçleridir. Bir açıklama sunmak, davranış üzerinde düşünmek ve bu davranışı anlaşılır kılmaya çalışmaktır. Etnometodologlar, karşılıklı konuşma analizleriyle ilgilendikleri için, hem insanların açıklamalarını analiz etmeye çalışır hem de bu açıklamaların diğer insanlar tarafından onaylanma ya da reddedilme biçimlerine büyük ilgi gösterirler. Bir eylemin refleksif olduğunu söylemek onun koşullarının açıklanabilirliğinin ve bu etkinliklerin kurucu bir unsuru olduğunu söylemektir. Etnometodologlar, açıklamanın doğasıyla, ancak daha ziyade açıklama pratikleriyle ilgilenirler. Yani açıklamaları pratik eylem içinde nasıl kullanıldıklarına göre analiz ederler. “Özetle toplumsal dünyanın açıklanabilir olduğunu söylemek, onun betimlenebilir, anlaşılabilir, raporlaştırılabilir ve analiz edilebilir olması anlamına gelir. Dünya temelli olarak verili değildir, bizim pratik icatlarımız içinde inşa edilir” (Tatlıcan, 2011, s.163).
    2.5. Üye
    Üye kavramı Garfinkel’in kullandığı şekliyle, toplumsal bir gruba ait olmayı veya toplumsal kategoriyi anlatmaz. Ona göre üye fikri meselenin kalbidir. Bu terim bir kişiyi anlatmaz, aksine o,doğal dile hâkimiyeti anlatır.Garfinkel üye kavramının kullanmanın riskli olduğunun farkındadır, genellikle bu kavram “kişi” akla getirmektedir.“Şöyle der: “Bizim gözlemimize göre kişiler, bir doğal dili konuşarak öğrendikleri için gözlenebilir ve rapor edilebilir olgular olarak gündelik etkinliklerinin sağduyusal bilgisinin nesnel olarak üretimine ve sergilenişine bir ölçüde konuşarak katılabilirler” (aktaran, Coulon, 2010, s. 40). Etnometodolojik araştırmalar Alfred Schutz’un deyişiyle “pratik sosyologlar” olduğu düşüncesi etrafında toplanırlar. Gerçektende gündelik dil, toplumsal gerçekliği betimler ve inşa eder. Tatlıcan’ın belirttiği üzere (2011, s.164),  etnometodolojik terminolojide üye kavramı bir toplumsal kategoriyi değil, doğal dile hâkimiyeti anlatır.
    Etnometodolojinin “üye” kavramı Witgeinstein’in “bir kuralı bilmek” tanımına benzemekte ve bir kuralı bilmek içinde bulunulan kültüre nasıl uyum sağlanacağını bilme gerekmektedir. “Caoulon’a göre Garfinkel “kolektif üyeliği” , yani bir topluluğa aitliği ısrarla vurgulayan Parsonscı üye kavramının çok ötesine geçmiş, doğal dile hâkimiyeti vurgulayan, daha bilimsel bir kavrama geçmiş bulunmaktadır” (Tatlıcan, 2011, s. 164).
     
    3-      ETNOMETODOLOJİK YÖNTEM
    Garfinkel,  Schutz’u izleyerek “herkesçe bilinen ve olduğu gibi kabul edilen dünya” sorgulanacak ise, bunun için “özel bir neden”in gerekli olduğunu iddia eder. Parsoncu teoride düzen problemi aktörlerin normatif zorunluluklarını benimsedikleri üzerine kuruludur. Garfinkel Parsons’cu teorinin bu temel kabulünü askıya alacak şekilde kuramsal bir adım atar. Aktörlerin paylaşılan anlayışlara sahip olmaları gerektiğini kabul etmek yerine, bu ihtimalin sorunsal olarak görülmesini ve paylaşılan anlayışların aktörelere nasıl ulaştığı üzerinde durur. Bununla birlikte aktörlere toplumsal ortamlar (yani sosyal sistemi oluşturan ortak kültür) tarafından önceden verilmişse aktörler toplumsal hayatın düzenli, rasyonel, öngörülebilir, vb. olduğu hissine nasıl ulaşırlar? Garfinkel’in tam bu noktada Parsons’un teorisinden ilham alarak, onu farklı bir çıkış noktasına götürmesinin nedeni “ toplumsal düzenin temelini ortaya çıkarma girişimi “ olduğunu söyleyebiliriz.
    Mannheim’in bilimsel bilgi için kullandığı “dokümanter yorum metodu”nu Garfinkel etnometodolojik araştırmalarda kullanabileceğini düşünür. Ona göre insanların gündelik hayatta birbirini anlamak için kullandığı yöntem budur. “Garfinkel e göre bu metot karşımızdakinin ne hakkında konuştuğunu bilmemizi sağlar zira bu kişi ne kastettiğini asla kesin olarak ifade etmez. Bu metot uzman sosyologlar tarafından da kullanılır” (Coulon, 2010, s.49). Dokümanter metot, araştırmacı bir yaşam tarihi veya bir “doğal tarih” inşa ettiğinde kullanılır. Aslında bu metot günümüzde “sözlü tarih” araştırmalarına benzemektedir. Garfinkel bu yöntemle ilgili bir deney yapar; on öğrenci ile on danışmanı bir araya getirir. Öğrenciler danışmanlarına sorunlarını dikkatle anlatırlar. Danışmanlar ise sorunlarla ilgili olmayan, şaşırtıcı cevaplar verdiğinde bile öğrenciler bunları dikkate alır, ne kastettiği hemen anlarlar. Burada öğrencilerin cevapları anlamlı, makul bir şekilde anlama çabasında olduklarını görür. Bu durum öğrencilerin, danışmanlarının sağduyusal bilgisine güvendiklerini göstermektedir. Garfinkel’in bu konu ile ilgili olarak sıkça duyduğumuz “profesör” örneğinden de bahsetmek gerekebilir. Sınıfa giren profesör, sınıf içinde “öğretmen” rolüne uymayan bir takım aykırı davranışlar gösterir. Sınıf içinde gereksiz bir şekilde pencereyi açıp kapatır ya da yerlere kağıtlar fırlatır, tahtaya anlamsız kelimeler yazar. Bu durumda öğrencilerin tutumu, profesörün bu davranışlarını anlamlı bir hale getirmeye ya da “uygunsuz” davranışları “duruma uygun” hale getirmeye çalışma şeklindedir. Coulon’a göre (2010, s. 52) dokümanter yorum metodu böylece aktörlerin mevcut olayları geçmiş eylemleri yorumlayacak ortaya çıkaracak ve yeni anlamlar yükleyecek kaynaklar olarak kullandıklarını gösterir.
    Etnometodologlar araştırmalarında diğer nitel ve klinik sosyolojilerin yöntemlerini kullanırlar. Etnometodologlar tarafından çözümlemek üzere bilgi toplamada kullanılan teknikler; açık uçlu ya da derinlemesine mülakat, katılımcı gözlemi, videoya kaydetme, belgeleri yorumlama ve etnometodolojik deneylerdir.
    Etnometodologlar için bireyin günlük hayat durumlarında verdiği anlamlar birinci derecede önemlidir. Genellikle açık uçlu mülakatlar yaparlar. Garfinkel etnometodoloji araştırmalarının temelini oluşturan jürilik müzakerelerini incelemiştir. Jüri üyeleri ile yaptığı derinlemesine mülakatlarda Garfinkel’in temel sorusu, jürilik mülakatlarında yer alan jürilerin, jürilik bilgisine nereden ulaştıkları idi.  Jüri üyelerinin jürilik bilgilerini, çeşitli el kitaplarından, daha önce jüri üyeliği yapmış olanların söylediklerinden, mahkeme talimatlarından öğrenmiş oldukları, bu şekilde davranmadıkları takdirde jürilik yapamayacaklarına dair usulden bahsettikleri sonucuna ulaşmıştır. David Sudnow, yakını ölmüş kişiler ile yaptığı derinlemesine mülakatta, “insanlar genellikle ölüm öncesi etkinliklere tam olarak ne zaman kaldıkları yerden başlamaları gerektiğini bilemezler” der. İnsanların karşılaştığı zorluk kederli, acılı insan olarak görülmeleridir. Diğer insanların gözünde matemli insan halini ancak zamanla kaybeder ve sona erer. Kültürel reçetelerde boşluklar vardır ve kişiler bu boşlukları derinlemesine yaşarlar. Matemli kimse “burada benim nasıl davranmam bekleniyor” sorusunu endişe ile sormaktadır.
    Etnometodolojik araştırma alanları; örneklerle birlikte değerlendirildiğinde eğitim; sınıf içi iletişim, dersler, sınav uygulamaları, danışmanlık alanlarıdır. Yargı sistemi; suçlu ve polis pratikleri, mahkemeler, ceza evleri, kriminal vakalar, hâkim ya da avukat tutumlarıyken tıp pratikleri; hastanelerde ölümün organizasyonu, teşhis ve tıbbi pratikler, psikiyatri hastaneleri, hastalık sonrası bakım hizmetleridir. Politik alan da, örgütler ve örgüt sistemi içerisindeki pratikler, laboratuar etkinlikleri, radikal siyasi hareketler vb.dir.
     
    3.1. Toplumsal Düzenin Kırılgan Doğasını Aydınlatmak
    H. Garfinkel’in toplumsal düzenin kırılgan doğasını aydınlatmak için oldukça “doğal deneyler” yaptığını görebiliriz. “Örneğin o; gündelik hayatta rutinlerin önemini aydınlatmak için öğrencilerinden –kalabalık bir otobüste yüksek sesle şarkı söyleyerek veya yaşlı bayanlar ve hamile kadınları yerlerini kendilerine vermeye zorlayarak- bu rutinleri bilinçli olarak ihlal etmelerini istemiştir” (Slattery, 2011, s.224). Garfinkel bu deneylerden hareketle, toplumun sıradan “üyeler”inin gerçekliği yorumlama çabalarının yanı sıra, bu gerçekliği her gün yaratma (ve yeniden-yaratma) kapasitesine sahip olduklarını açıklamak için üç temel kavram geliştirmiştir. Bu kavramlar yukarıda da değinildiği gibi dokümanter metot, refleksivite ve bağlama-gönderimliliktir.
    Etnometodologların “bozma deneyi” adını verdikleri deneyler, toplumsal düzenin kırılgan doğasını aydınlatmak üzerinedir. Garfinkel alışılmış konuşmaların onaylanmış özelliklerinden bahseder. Bununla ilgili şöyle bir deney yapar;
    Deneyi yapan ve denek aynı araba parkına üyedir ve denek önceki gün işe giderken lastiğinin patladığını anlatmaktadır:  
    Denek: Arabamın lastiği patladı.
    Deneyi yapan: Arabamın lastiği patladı ne demek?
    Denek: (Bir an çok şaşırmış görünür) (Öfkeyle) “Ne demek” diyerek ne demek
    istiyorsun? Patlak lastik, patlak lastiktir. Bunu kastediyorum. Ne saçma soru?
    Garfinkel deneğin içinde bulunduğu durumu kabul edilmiş yani “onaylanmış karakter” olarak tanımlar. Durumdan anlam çıkarma sorusu deneğe saçma gelmekte, deneyi yapanın sorusu, onun yakından bildiği sahneyi ihlal etmekte ve doğal olarak denek hırçınlaşmaktadır. Bu deneyde dikkat çekici bir diğer nokta, deneğin verdiği cevaplarla karışık bir sahneye düzen getirmeye çalışmış olmasıdır. Etnometodolojide “bozma”  ihlal etmedir ve sahneyi bozma deneyleri etnometodologların sıkça başvurdukları çalışmalar arasında yer alır.  Etnometodologlar insanların kaosa nasıl düzen bulduklarını görmek için kendileri bazı sıkıntı yaratma yolları bulmuşlardır. Örneğin bir deneyde; Garfinkel öğrencilerinden evlerinden yarım saatliğine pansiyoner olduklarını tasavvur ederek ihtiyatlı ve nazik davranmalarını istemiştir. Kişisel olmayacak resmi olacak, sadece kendilerine hitap edildiğinde konuşacaktır. Bu deneylerde Garfinkel’in güven kavramı önemlidir; İnsanlar günlük hayatlarını nasıl anlayıp yorumlamaktadırlar. Ve nesnelerle olaylar ve olgular nasıl olurda normal ve anlamlı görünmektedir. Garfinkel’in cevabı “güven”dir. Yani kurallar muğlâktır ama aktörler bu belirsizlik karşısında çevreye güvenir.
     
    4-      SİMGESEL ETKİLEŞİMCİLİK VE ETNOMETODOLOJİ
    Simgesel etkileşimcilik gibi etnometodoloji de roller ve yapılardan çok, bireyler ile ilgili toplumsal-psikolojik yaklaşımdır ancak soruları birbirinden farklıdır. Etnometodoloji “oyunun kuralları” nın yapısı ile ilgilenir. Yöntemleri aynı olmakla birlikte farklı şekillerde kullanılırlar çünkü etnometodoloji farklı sorular sorar. Etnometodologlar bir durumdan anlam çıkarmakta olan kişileri, çözümleyebilmenin peşindedir. Örneğin; yeni bir yere gelen göçmenleri ilk hafta inceleyecek kişi pek çok veri bulacaktır. Yeni ve beklenmedik bir durumda alınan haberlerin olduğu yerler yine etnometodoloji için çok veri sağlayacaktır.
    Temelde her ikisi de niteliksel verilerle ilgilenir ancak niceliksel verilerin değersiz olduğunu iddia etmez. Etnometodoloji, araştırmacıların toplamış olduğu öznel verileri yorumlamalarında oradaki yanlılığı da göz önünde bulundurmalıdırlar. Bu anlamda simgesel etkileşimciliğe benzer. Ancak etnometodologlar diğer bakış açılarına göre daha derinlemesine uygulayıcılar oldukları için yanlılık onlarda daha belirgindir, yani “bu insanlar neye göre yanlılar ya da taraflılar?” sorusu ile ilgilenir.
    Sembolik etkileşimcilik durumun tanımı ile ilgilenirken, durumun tanımı bir etkileşim meselesi olarak ele alınır. Garfinkel’in çalışmasında etkileşim meselelerine odaklanmak kesinlikle onaylansa bile, bu araştırma programında etkileşimler metotlu şeyler olarak algılanır. Etno-metod-oloji ifadesi basitçe, “toplumun üyeleri arasında kullanılan metotların araştırılması” olarak veya tam bir ifadeyle “toplumun üyeleri arasında kullanılan gerçeği anlama ve değerlendirme metotlarının araştırılması” biçiminde anlaşılabilinir. Simgesel etkileşimciler gibi etnometodologlarda biyografiler, derinlemesine mülakatlar, vaka incelemeleri ve katılımcı gözlemleri kullanırlar ancak Garfinkel katılımcı gözlemi tartışırken araştırmacının katılımcı yönünü, gözlemci yönünden öne çıkarır. Garfinkel araştırmacıların araştırdıkları dünyanın bir parçası olmaları gerektiğini düşünür. Bununla birlikte, etnometodologların, sembolik etkileşimcilerin bazı terimlerine yakın metotları kullandıklarını söyleyebiliriz. Örneğin, Howard Becer, “Becoming Marihunna User” adlı simgesel etkileşim araştırmasında niteliksel çözümleme sürecini aydınlatır. Blumer, araştırmacının deneysel “toplumsal dünyaya yaklaşarak, içine derinlemesine girmesini” sağlayacak iki sorgulama biçimi geliştirmiştir. Bunlardan birisi, “deneysel toplumsal dünyanın doğal incelemesi” olarak söz edilen “keşfetmek”tir, diğeri de “yakından incelemek” olarak geçmektedir. Becker’in araştırmasında da, bu iki aşamanın birbiri ile çakıştığına inanan araştırmacılar, iki aşamayı da kapsayan “doğal araştırma” terimini kullanırlar (Wallace ve Wolf, 2004, s. 262-264) bu bağlamda niteliksel araştırmalarında bu terimi içeren metotları kullanmayı da tercih ederler.  Etnometodologların da araştırmalarında “doğal araştırma” terimini andıran doğal deneylere yer verdikleri görülmektedir. 
     
    5-      ELEŞTİRİLER VE SAVUNMALAR                                              
    Etnometodolojiye yapılan eleştiriler genellikle kullandığı tekniklerle birlikte elde edilen bilginin rasyonalitesi olmaktadır. Coulon’un deyişiyle (2010,s. 83);  sosyoloji alanında etnometodolojik araştırmalar savaş ilanı olarak görülmüştür. Bu savaş 1968’in başlarında James Coleman’ın (1968) Amerikan Sociological Review’da etnometodolojik araştırmalar üzerine ünlü inceleme yazısıyla başladı.
    Bu savaşın doruk noktasını Lewis Coser’ın 1975’te Amerikan Sosyoloji Derneği’ndeki konuşması temsil eder. Coser, etnometodolojiyi diğerleri tarafından açıkça kabul görmeyen özel bir kavrayışa sahip oldukları inancıyla bir araya gelmiş çok az fanatiğinin ilgisiyle sınırlandığı için eleştirir. Dar bir çevreye hitap eden özel bir dilinin olması ve üye olmayanları keskin bir şekilde uzak tutma işlevine sahip olduğu söylenir. “Coser’a göre etnometodolojinin ilgilendiği problemlerin önemsizliği yeterince açıktır” (Coulon, 2010, s.85). Coser’ a göre bu yaklaşım karizmatik liderleri, müritleri birleştiren sosyolojik topluluğu dikkate almayan bir dile sahip olması nedeniyle hiziplere bölünmüş bir dile sahiptir. Coser’ sosyolojisi alanında pozitivizme dayanır. Ve bu anlamda etnometodolojinin sosyolojiye yeni bir ışık getirmediğini eleştirir. Etnometodolojinin savunucularından Zımmerman, bu noktada Coser’ı eleştirir ve ona göre Coser, etnometodolojiyi yeterince anlamamıştır. “Zimmerman’a göre, Coser’ın düşüncesinin aksine, “inşa edici pratik” anlayışı toplumsal düzen problemini psikolojiye indirgemez. Etnometodoloji, insan etkinliklerini analiz ederek, toplumsal olguların söylemlerimiz ve eylemlerimize nasıl karıştığını araştırmaya çalışır. Etnometodoloji, “fenomenolojik indirgeme” olarak görülmez. Gerçekte laboratuar deneyleri, etnografiler ve alan araştırmaları, sörveyler ve video dahil, farklı metotlar çok titiz bir biçimde kullanılır” (Coulon, 2010, s.89).
    Tatlıcan’ a göre (2011, s.176) etnometodoloji ile ilgili üç türlü yanlış anlaşılmadan bahsetmek mümkündür. İlk olarak, bilimsel araştırmacılar arasındaki yanlılık kaynaklarını gösterdiği için, etnometodolojinin mevcut sosyolojik teoriyi düzeltici bir yaklaşım olduğunun öne sürülmesi; buna bağlı olarak, etnometodolojinin sadece araştırmacıların değil; onların gözlemlerini onaylayan bilimsel topluluğun yanlılıklarını da ortaya çıkararak, araştırmacıların gözlemlerinin geçerliliklerini kontrol etmeye hizmet edebileceğinin düşünülmesidir. İkinci olarak grup içindeki üyelerin sorgulamadan benimsedikleri kurallar, ön-kabuller ve ritüelleri açığa çıkarmak için katılmalı gözlem gibi “gevşek” araştırma tekniklerini kullanmalarıdır.  Üçüncü olarak ise, etnometodolojinin metotlarının bilimsel sosyolojinin insanların durum tanımlarının ve toplumsal yapının normlarının daha tam bir resmini elde etmek için kullandığı yeni ve gelişkin bir teknik olarak algılanması konusu yanlış anlaşılmaktadır.
    Etnometodolojinin temsilcisi Garfinkel’in “üye” kavramı ile çağdaş sosyologlardan Bourdieu’nun “habitus” kavramı arasında fark söz konusudur. Garfinkel için üye olmak sosyal statüye değil, belirli bir toplumsal grubun doğal dilini ve etnometotlarını kullanmaya işaret ederken, Bourdieu için sosyal sınıfların yeniden üretiminin merkezinde yatan “habitus” bir bireyin veya sosyal sınıfın genel karakterini içerir. Dolayısıyla Coulon’a göre (2010, s. 92), Bourdieu sosyal tabakalaşma ve pratikler üreten şemalardan bütünlüklü eylem üreten ancak bunu yaparken önemi toplumsal aktörün bilincinden kaçan “genetik sermaye” gibi bir şeyden söz eder. Bal’ın Fenomenoloji- Etnometodoloji makalesinde belirttiği üzere, Bourdieu kendi anlayışını “inşacı yapısalcılık” veya “yapısalcı inşacılık” olarak betimler ve bu kavramla aktörlerden bağımsız nesnel toplumsal yapılar olduğunu, aynı zamanda “habitus” olarak ifade ettiği şeyi meydana getiren algı, düşünce ve eylem kalıplarının gruplar, sosyal sınıflar tarafından üretildiğini açıklar. Bourdieu hem yapıyı hem de faili (aktörü) önemseyerek sentez yapmış ve dolaylı olarak etnometodolojiye yöneltilen ağır eleştirileri hükümsüz kılmıştır. Benzer şekilde nesnelcilik öznelcilik ayrımında da sentez yapmayı tercih eder. Ona göre nesnelci ve öznelci anlar diyalektik ilişki içindedir.
    Marksizm ve etnometodoloji arasındaki ilişkiye bakacak olursak, Marx ve Garfinkel’in çalışmaları temelde ortak bir noktaya sahiptir. Bu yakınlaşma toplumun sürekli inşasıyla ilgilidir. Bununla birlikte Marksizm ve etnometodoloji arasında keskin bir uyuşmazlık olduğunu düşünenler de bulunmaktadır. Gerçekte onları yakınlaştırmaya çalışanlarda olmuştur. “Örneğin, Mehan ve Wood (1975) onları birleştirmeye çalışan bir yaklaşım sergilerken, Zimmerman’da (1978) makalesinde bunun için birkaç sayfa yer ayırır” (Coulon,2010: 92). “Bununla beraber, etnometodoloji içinde bazı vurgu ve eğilim farklılıkları ortaya çıkmıştır. Paul Atkinson (1988) gibiler, onun fenomenolojik köklerinden uzaklaştığına, güdülere sahip aktörler olarak insanlara önem vermediğine, radikal ve eleştirel yanını yitirip  “sosyolojinin kenarına yerleştiği” ne inanırlar” (aktaran, Slattery, 2011, s.228). 
     
    SONUÇ
    Etnometodoloji, insanların günlük hayatta karşılaştıkları deneyimleri, nasıl anlamlandırdıklarının ampirikincelenmesidir. Etnometodologlar, düzenin kendi başına bir gerçekliği olduğu fikrine karşıdırlar. Onlar daha çok düzenin ortam içinde bulunanlar tarafından o ortama mal edildiğini önerirler. Dolayısıyla insanlar karşılaştıkları durum veya eylem ne olursa olsun "anlamlandırmaya" veya "düzenlemeye" çalışırlar.
     Bu makalede, gündelik yaşamın metodolojisi genel hatlarıyla incelenmiş, onu meydana getiren süreçlere, kullandığı kavramlara, yöntem ve tekniklere, simgesel etkileşimcilik ile ortak ya da farklı olduğu noktalara, eleştirilerle birlikte savunmalara değinilmiştir. Garfinkel’ in Etnometodolojik Araştırmalar’da belirttiği gibi  “bir toplumun üyelerinin, “gündelik hayatlarında bir bütünlük, kalıcılık, düzenlilik, anlamlar, gerekçeler ve toplumsal düzenle ilgili etnometotları” müştereken nasıl “ürettikleri ve sergiledikleri” ni sadece etnometodolojik araştırmalar gösterebilir” (aktaran, Coulon, 2010, s.92). “Etnometodoloji eylemler ile ilgili kuralların değil eylemlerin incelenmesidir. İnsanlar yüzme ile ilgili çok şey okumuş biliyor olabilir ama etnometodologlara göre yüzücü olmanın tek yolu suya girmek ve yüzmektir. Kısacası etnometodologlar, etnometodolojinin ne olduğunu anlamak için aslında etnometodoloji yapmalısınız mesajını verirler” (Wallace ve Wolf, 2004, s. 312).
     
    KAYNAKÇA
    Coulon, A. (2010). Etnometodoloji. (Ü. Tatlıcan, Çev.) İstanbul: Küre.
    Francis, D. W., Cuff, E. C., Sharrock, W. W. (2013). Sosyolojide Perspektifler. (Ü. Tatlıcan, Çev.) İstanbul: Say.
    Giddens, A. ve Turner, J. (Ed.). (2013). Günümüzde Sosyal Teori. (Ü. Tatlıcan, Çev.) İstanbul: Say.
    Layder, D. (2010). Sosyal Teoriye Giriş. (Ü. Tatlıcan, Çev.) İstanbul: Küre.
    Slattery, M. (2011). Sosyolojide Temel Fikirler. (Ü. Tatlıcan, G. Demiriz, Çev.) İstanbul: Sentez.
    Swingewood, A. (1998). Sosyolojik Düşüncenin Kısa Tarihi. ( O. Akınhay, Çev.) Ankara: Bilim ve Sanat.
    Tatlıcan, Ü. (2011).  Sosyoloji ve Sosyal Teori Yazıları. İstanbul: Sentez.
    Wallace, R. A. ve Wolf, A. (2004). Çağdaş Sosyoloji Kuramları. (L. Elburuz ve M. R. Ayas, Çev.) İzmir: Punto.
    Bal, H. (tarih belirtilmemiş). Fenomenoloji-Etnometodoloji. Erişim Tarihi: 08.01.2015,www.huseyinbal.com/makaleler/Fenomenolo-Etnomedodoloji.pdf
    Francis, D. W., Cuff, E. C., Sharrock, W. W.  (1992). Anlam ve Eylem: II, etnometodoloji. (Ü.Tatlıcan, Çev.) Erişim Tarihi: 08.01.2015,
    https://www.umittatlican.com/files/Etnometodoloji%20(Cuff,%20Sharrock,%20Francis-1992).pdf
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.