Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Geçmişten Günümüze Kılık Kıyafette Neler Değişti

Geçmişten Günümüze Kılık Kıyafette olan değişiklikler bu değişiklikler neden oldu. Nelerin etkisi var resimli olsun. Geçmişten günümüze kılık kıyafette değişmelerin sebebi nedir

Bu soruya 4 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Admin

    • 2015-04-29 07:00:39

    Cevap : İlk başta insanlar sadece örtünmek soğuktan sıcaktan korunmak için giyinirken zamanla bu içinde bulunulan topluma, coğrafya, iklime, kültüre göre değişti. Artık giyinmek sadece örtünme veya korunma ihtiyacı değil sosyal statü, moda, anlayış farklılıklarına göre değişmektedir. Zaman içerisinde ilk başta sadece o bölge bulunan veya elde edilebilen şeylerden giyisi yapılabilirken bu da kısıtlı bir giyinme imkanı veriyordu. Şimdi teknoloji ile birlikte artık her yere ulaşabiliyor her türlü ham madde elde edilebiliyor ve herşeyden  kıyafet üretebiliyoruz. Şu an mesela plasitkten, kağıttan, aliminyumlardan bile kıyafet üretebiliyoruz. Nano teknolijli kıyafetler kullanıyoruz artık.
    Diğer Cevaplara Gözat
    Geçmişten Günümüze Kılık Kıyafette Neler Değişti

    Sunum İçeriği

    Cevap Yaz Arama Yap

    Ödevci_8

    • 2015-04-29 07:03:32

    Cevap : Giyim kuşam zaman, kültüre, coğrafyaya göre değişir. Eskiden ilk zamanlar sadece örtünmek için giyinilirken zamanla güzellik veya yaşanılan bölgenin şartlarına göre değişmeye başlamıştır. Örneğin kutuplara yakın yerlerdeki insanalr hayvan postu giyerken ekvatora yakın sıcak yerlerdekiler incecik örtünme bezleri kullanmışlardır. 

    Zamanla her coğrafya kendi giyim kuşamını yaratmış bu nedenle giyim kuşam biçimleri içinde bulundukları şartlara göre değişmiştir.

    Oysa günümüzde internet ve televizyon sayesinde dünya küçülmüş globalleşmiş ve bütün kültürlerin kıyafetlerini herkes görür yapar beğenir giyer olmuştur. Uçaklar sayesinde çok uzak mesafeler kısalmış turistik bir gezide oranın kıyafetlerini alıp giyer olduk. 

    Asıl önemlisi artık nerdeyse tüm dünyadaki insanların giyim kuşamı tek tipleşmeye başladı. Moda akımları neyse insanlar onları giyinmeye başladı.

    Benden bu kadar başarılar.
    Geçmişten Günümüze Kılık Kıyafette Neler Değişti

    Sunum İçeriği

    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2015-04-29 06:55:10

    Cevap : Geçmişten Günümüze Kılık Kıyafette Neler Değişti?
    Orta Asya’da göçebe bir yaşam süren Türkler’in kıyafetleri­ne ilişkin bilgiler, Orta Asya’da yapılan ka­zılardan ele geçen buluntular, duvar re­simleri ve minyatürlere dayanmaktadır. Bu dönemde Türkler’in dokumacılık ve özel­likle deri işlemeciliğinde ileri oldukları bi­linmektedir. Deri, yün kumaş, post ve kürk bu dönem kıyafetlerinin başlıca öğelerindendir. Eldeki bilgilere göre Orta Asya’da yaşayan Türkler, deri çizme, mintan, önü çapraz kavuşan ve beline kemer takılan bir tür kısa kaftan ve ata binmeye elverişli üst kısmı bol pantolon giyiyorlardı. Soğuk­tan korunmak amacıyla üstlüklerin içine kürk ya da post geçiriliyor, başlıklar da ge­ne bu malzemeden yapılıyordu. Selçuklu dönemi kıyafetlerinde de Ana­dolu öncesi türk giyiminin etkileri görülür. Bununla birlikte İran ve Anadolu’nun yerli halkının giyiminden de izler taşır. Selçuklu kıyafetlerinin en önemli özelliğini, çok gelişmiş olan dokumacılık sanatının ürü­nü olan kumaşlar oluşturur. Bu dönem gi­yiminde başlık ve kıyafeti oluşturan öğe­lerin birtakım etkenlerle giderek çeşitlen­diği dikkati çeker.   Osmanlı dönemi kıyafetlerine ilişkin bilgiler müzelerden, seyahatnamelerden, o döneme ilişkin resimlerden ve minyatür­lerden öğrenilmektedir. Osmanlılar’da saray, saray çevresi, ordu ile esnaf, reaya ve öteki halk kesimlerinin kıyafetlerinde de­ğişik etkenler geçerli olmuştur. Yönetsel çevreyle halk arasındaki farklılıklar, giyim kuşamı da belirlemiştir. Saray ve çevresin­de gösteriş kaygısı ağır basarken, halk arasında kıyafet, örtünmeyle özdeş bir an­lam taşımaktadır. Kimi dönemlerde de ya­sal düzenlemeler kıyafetlere değin uzan­mıştır. Devlet adamlarıyla halkın giyim kuşa­mında bilinen ilk düzenlemeler, Kanuni Sultan Süleyman döneminde gerçekleş­miştir. Bu dönemde erkek giyimi mintan, zıbın, şalvar, kalpak-sarık, çedik, mest, çiz­me ve yemeniden oluşmaktadır. Zıbının yakaları üst üste gelmeyecek biçimde yu­varlak, kollarıysa katmerlidir. Mintan pamukludandır ve üste etekleri dizkapağın­da, kolları dirsekte biten gömlek giyilir. Be­le kuşak sarılır, alta şalvar giyilir. Daha son­ra bunun yerini, baldırları dar poturlar al­mıştır. Eri üste genellikle önü yırtmaçlı ve uzun entari giyilmektedir. Devlet adamla­rı ve varlıklı kesimde ayrıca üste kürklü, işlemeli kaftan giyilmekte, esnaf ve orta sı­nıf kaftan yerine cüppe, hırka vb., halk ise yakasız cepken ya da yelek kullanmakta­dır- Osmanlılar döneminde toplumsal kat­manlar arasındaki farkın en belirgin gös­tergesi, başlıklardı. Halk kesimi, üzerine abani ya da yemeni sarık dolanmış külah­lar giyerdi. Saray çevresi ve varlıklı kesim­de ise yusufi, örfi, kâtibi, kaveze vb. adlar taşıyan birçok başlık türü kullanılıyordu. Yeniçeri subayları miğfer biçiminde ve tüy­lerle süslenmiş kuka, erler keçe adı veri­len başlığı takarlardı. Kanuni döneminde perişani denilen başlık türü yaygındı. Sa­ray ileri gelenleri ise mücevveze denilen çeşitli değerli taşlarla süslü ve değerli ku­maşlardan sarıkları olan başlıklar takarlardı. Vezirlerin kallavi adı verilen başlıkları yarım endaze uzunluğundaki kavuk üze­rine hint tülbendi sarılarak oluşturulur, üze­ri sırma şeritlerle bezenirdi. Kavuk en yaygın kullanımı olan başlık­lardandı, bu nedenle XVII. yy.’da ayrı bir kavukçu esnafı ortaya çıkmıştı. XVIII. yy.’da kadınların da süslü ve iğnelerle donatılmış kavuklar giydikleri bilinmektedir. Osmanlı kıyafetlerinde kürkün de önemli bir yeri vardı. Varlıklı kesimde ve sarayda birçok biçimleri olan ve yaygın olarak kullanılan kürk, XVII. yy.’ın ikinci yarısından sonra es­naf ve çeşitli halk kesimleri tarafından da giyilmeye başlandı, bu nedenle giyimde gösterişten kaçınılmasına ilişkin kimi uyarı ve düzenlemeler söz konusu oldu. Sa­ray çevresinde yarı resmi bir üniforma ni­teliğinde olan kürk, bu özelliğini XIX.yy.’a değin sürdürdü. Bu zamana kadar sad­razam ve vezirler erkân kürkü denen gös­terişli kürkü, şeyhülislamlar ise beyüz de­nen ak kürk giyerlerdi. Padişahın huzuru­na çıkanların da kürk giymesi zorunluy­du. Kanuni dönemindeki düzenlemeler doğrultusunda tüm kesimlerin kıyafetinde belli bir düzen izlenmekteydi. Müslüman, hıristiyan, musevi gibi din bakımından ayrı toplulukların, din adamlarının, esnafın, devlet görevlilerinin ve askerlerin giyimleri birbirinden farklı özellikler taşımaktaydı ve belli kurallara bağlanmıştı.Bu kuralların yanı sıra hıristiyan ve müslümanların yer­leşme alanları ve işlerinin farklılığı da kıyafeti belirleyen etkenlerdendi. XVII. yy.’da doruğa ulaşan Osmanlı yönetsel bunalı­mıyla kıyafetlerde de bir karmaşa belirdi. Lale devrinde başlayan yoğun tüketim ve gösterişe yöneliş, çeşitli önlemlere karşın XIX. yy.’da da varlığını sürdürdü. Mahmut ll’nin 1820’lerde başlattığı kıyafette çağ­daşlaşma girişimleri de ancak devlet ke­siminde geçerli olabildi. Bu girişimlerle sa­rığın yerini fes aldı, Babıâli’de çalışanlara fes, pantolon ve setre giyme zorunluluğu getirildi, varlıklı kesimde ayakkabı olarak potin yaygınlaştı. Dönemin esnaf kıyafeti şalvar, cüppe, uzun ve bol mintan ile yemeniden oluşuyordu. Tulumbacılar külahları, Buharalılar takkeleri, Çerkezler kalpakları, Rumlar uzun mavi püsküllü kara fesleri ve potur­ları, Araplar ihramları, dervişler çakşırları ve sarıklarıyla geleneksel kıyafetlerini ko­ruyorlardı. XIX. yy. boyunca girişilen Tanzimat, Meşrutiyet gibi yenileşme hareketleri de kıyafetler üzerinde etkili oldu. Redingotun altına ceket, yelek, boyunbağı ve düz ya­ka mintan giyiliyor, sivri burunlu, yüksek ökçeli ayakkabılar giderek yaygınlaşıyordu. Halk kesimi bu değişimleri ya tepki ya da özentiyle izliyor, kent yaşamı dışında­kiler ise bu değişimlerden habersiz ken­di geleneksel kıyafetlerini sürdürüyorlar­dı. Osmanlı kadın giyimiyle ilgili bilgiler ancak saray ve konak çevreleriyle sınırlıdır. Entari, kuşak, şalvar, başörtüsü, XVII. yy.’da ferace ve XIX. yy.’da çarşaf ve pe­çeyle sınırlı olan ev kadını giyimi, yüzyıl­lar boyunca pek az değişime uğrayarak varlığını sürdürmüştür. Varlıklı kesimde gösteriş tutkusu, halk arasında ise örtün­me kaygısı kıyafeti belirleyen başlıca öğeler olmuştur.   XVI. yy.’da kadın giysilerinin başında ayak bileklerine değin uzanan iki katlı entariler geliyordu. Başa sert ve işlemeli bir hotoz, onun üzerine ince bir örtü örtülüyor, bunun da üzerine işlemeli ince bir tül atılıyordu. Alna kadife kurdele dolanıp, uzunca olan tül, bir iki kez boyna sarılıyor­du. Sokak giysilerinin başında ferace ve yeldirme geliyordu. Dışarı gidilirken başa örtülen örtü ağzı kapatacak biçimde yaş­mak gibi bağlanırdı. XVII. yy. kadın giyiminde görece bir sadeleşme dikkati çeker. Kısa kollu kaftan biçimli üstlüklerin altına bir iç entari giyilir, üstlük bele değin küçük düğmelerle ilik­lenir, bele kemer takılırdı. Bu yüzyılın so­nuna doğru kadın giyimine şalvar ve üze­rine giyilen kısa entari egemen oldu. Hotozların üzerine tüyler, püsküller tak­ma da dönemin belirgin modası arasın­daydı. Dışarı giysisi olarak ferace var­lığını koruyordu. Lale devrinde kadın giyimi büyük bir gösterişe yöneldi. Kürk giyme yaygınlaştı ve hotozlar daha süslü bir görünüm ka­zandı. Kadın terziliğinin ilk örnekleri de bu dönemde ortaya çıktı. Ferace yakalarının aşırı uzatılması, çeşitli başlık ve fesler giyilmesi, bunlardan saçların görünmesi ve giyimde aşırıya kaçılması, şiddetli yasak­lamalara varan önlemlerin alınmasına ne­den oldu Kadın kıyafetlerinde moda olgusunun genelleşmesi ilkin İstanbul, İzmir gibi bü­yük kentlerde olmuştur ve XIX. yy.’a rast­lar. Kadın düğün, bayram, gezinti vb. belli zamanlar dışında, sınırlı da olsa toplum­sal yaşama katılmaya başlamış, kıyafet batılılaşma hareketinin göstergelerinden bi­ri olarak kabul edilmiştir. Pera çağdaş ka­dın kıyafetlerinin ve modanın merkezi ol­muş, rum, ermeni kadın terziler paris mo­dellerini büyük kentlere taşımışlardır. 1860′ larda yaygınlaşan ve tepkilere yol açan parlak renkli feraceler, ince açık yaşmak­lar giderek yaygınlaşmıştır. Abdülhamit II döneminde feracenin yerini çarşaf almış, çarşafların da giderek çeşitli biçimlere büründükleri görülmüştür. İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerde yaşayan kadınların izle­diği bu modalara karşın kırsal kesimde geleneksel kıyafetler varlıklarını korumak­tadır. Osmanlılar’ın son dönemlerinde yoğun bir değişime uğrayan kıyafetler, Cumhuriyetin ilk zamanlarında’ da üzerinde önemle durulan konulardan biri olmuştur.1925’te şapka ile başlayan'”kılık kıyafet inkılabı”, en genel onayı İstanbul’da bul­muş, tekkelerin kapatılmasıyla din adam­larına tanınan yasal giyinme biçimi de or­tadan kaldırılmıştır. Kadınlarda çarşaf ve peçe yerine manto, atkı ya da başörtüsü getirilmesine karşın kadın giyimindeki os­manlı etkisi 1930’lara değin sürmüştür. Er­keklerde şapka, ceket, frenk gömleği, ye­lek, boyunbağı, pantolon ve potinden olu­şan kıyafet, İstanbul’dan Türkiye geneli­ne yaygınlaşan bir etki göstermiştir. Yaşama biçiminden kıyafetlere de yan­sıyan bu ikili yapı, 1940’ların ortalarından başlayarak bir kopma niteliği göstermiş, İkinci Dünya Savaşı’yla belirginleşen ve toplumsal değişime koşut olarak 1950′ lerde patlama düzeyine gelen göç olgu­su, kıyafetlere Anadolu’ya özgü biçimleri getirmiştir. 1950’lerin sonlarına doğru aile boyutunda göçün de başlamasıyla ka­dın kıyafetinde bir çeşitlenme görülmüş, Anadolu’nun çeşitli yörelerinden gelenler, bulundukları semtin giyim kuşam görüntüsünü değiştirirken, bir yandan da kentli kadının giyiminden etkilenmişler, böylece ortaya entari altına pijama ya da panto­lon giyme vb. türde görüntüler çıkmıştır. Bu arada kadın kıyafetlerinde modanın belirleyici etkisi giderek yoğunlaşmakta­dır. Bu dönemin sonlarında ortaya çıkan ve 1960’lı, yıllarda daha da yaygınlaşan naylon giysiler, erkek ve kadın kıyafetleri­ne girmiş, kullanışlılığının yanı sıra ucuz oluşuyla da uzun süre varlığını sürdür­müştür. Bu arada konfeksiyon üretimin ya­nı sıra tüketimi de yaygınlaştırmakta ve kı­yafetlerde büyük bir çeşitlilik göze çarpmaktadır. Toplumsal devingenliğin yoğun­laştığı bölgelerde özellikle gençler arasın­da kız-erkek giysilerinin ortaklaşmasına yönelik bir eğilim (üniseks) dikkati çek­mektedir. Yakın yılların kadın kıyafetlerin­de beliren bir başka özellik de Anadolu yerel giysilerinin değişime uğrayarak gün­deme gelişidir. Erkek giyiminde de görü­len mintan yakalı gömlekler, canlı renklerde bu eğilimin bir başka yansımasıdır. Kaynak: Büyük Larousse Ansiklopedisi-Milliyet Yayınları
    Cevap Yaz Arama Yap

    birisi

    • 2015-04-28 18:07:03

    Cevap : teknolojinin ilerlemesi
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.