Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Georg Simmel’in metropol/kent yaşamı üzerine düşünceleri

Bu soruya açıklama yazılmamış..

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    gokturk

    • 2020-05-24 16:16:33

    Cevap : Simmel’in çözümlediği toplumun kuruluş yeri, yüksek dinamizmiyle karşımızda duran,
    bütün enerjisini iç etkileşimlerinin yoğunluğundan alan, bir sistem olarak metropolün kendisidir. O
    imkânlarını etkileşim süreçlerinin hızından kaynaklanan boşlukta bulan, bu nedenle de etkileşim
    sürecinin ivmesinin sürekli artmasıyla karakterize olan bir istemdir. Bu nedenle metropol, bütün
    unsurların karşılıklı etkileşime sürekli ve zorunlu olarak gereksinim duydukları bir konsensüs
    alanıdır.

    Metropol tek yönlü süreçlerin durduğu, tüm unsurların çıkarlarının karşılıklı işlediği
    demokratik bir alandır. Orada bütün süreçler karşılıklı işler ve bu nedenle karşılıklı süreçlerin
    merkezindeki unsurlar, yani sitemi oluşturan bütün varlıklar tek tek, fakat birbirlerinin dolayımıyla
    özel önem –ve de anlam- kazanırlar. Nesneler ve insanlar, hem ayrı ayrı hem birlikte –karşılıklı
    etkileşimle- sistem içinde yer alırlar. Bu nedenle orada aydınlanma, sekülerleşme, rasyonelleşme,
    ilerleme, endüstrileşme vs. gibi modernliğin bilinen tek yönlü süreçleri önemini yitirmiştir.

    Nedenler ve –onların- sonuçları biçiminde işleyen lineer etkileşim düzeni çökmüştür. Onun yerine her unsurun kendince merkezde
    olduğu bir sitem ve onlarla diğerleri arasındaki ilişkileri ifade eden
    düalistlik etkileşim süreçleri söz konusu olmuştur. Bunlar, itme ve çekme, sevgi ve nefret, sempati
    ve antipati, âhenk ve âhenksizlik, birleşme ve rekabet gibi zıt güçlerin bir aradalığını mümkün
    kılan değer içerikli etkileşim süreçleridir. Bütün bu süreçler, toplumda var olan unsurların ayrı ayrı
    merkeziliğine, onların toplumsal katılımına, toplumsal süreç içindeki aktif rollerine vurgu yapar.
    Zaten Simmel için “sosyolojinin nesnesi, toplumun atomları arasındaki etkileşimdir” ve ona göre
    modern kültür “insani gelişmenin en önemli ölçütünü oluşturan karmaşık bir toplumsal çevreler
    bütünlüğüne çok yönlü bir katılımla ifade edilmektedir” (Swingewood,1998:170).

    Bu karmaşık toplumsal çevreler bütünü en başta metroplün kendisidir. Metropol bizzat içindeki toplumsal
    süreçlerin koşullarını hazırlar. Simmel’e göre bu bütünde antipatinin kendisi bile
    “birleştirici/bütünleştirici unsurlarla birlikte çözülemez bütünselliği içinde hayatın metropolitan
    biçimini husule getirir ve, ilk bakışta onda ayrılma/çözülme olarak gözüken şey, aktüel olarak
    toplumlaşmanın temel biçimlerinden biridir” (Simmel,1999,37).

    Bütün bu yaklaşımlar günlük hayatın dinamizmi içerisinde her unsurun kendi özgünlüğüne
    binaen anlam kazanan süreçlerdir. O nedenle sempati ve antipatiyle simgelenen süreçler kesişim
    noktalarında özgün toplumsal unsurlar olmak üzere, bu unsurların diğerleriyle anlık karşılıklı
    etkileşimlerini imlerler. Ve tüm bu süreçler günlük hayatın akışı içerisinde kendini gösterirler.
    Onlar gündelik etkileşim sürecinden akılcı soyutlamalarla koparılmış ve yeniden formüle edilmiş
    tasarımlar değildirler. Tersine onlar günlük hayat içinde oluş halindeyken ve kendisini doğuran ve
    kendisinin neden olduğu bağlam içinde anlam taşıyan olaylar sistemidir.

    Bu nedenle Lukacs, Simmel’i “normal bilimin yürüne yürüne aşınmış yollarının ötesinde, günlük yaşamdaki sonsuz
    form bağlamını felsefi düzeyde görünür kılmak için bu yaşamın en küçük ve en önemsiz
    fenomenlerinin üzerine giden bir yenilikçi olarak değerlendirmiş…tir”. Bu açıdan ona göre “Georg
    Simmel tüm modern felsefe içinde en önemli ve en ilginç geçiş süreci düşünürüdür” (Jung,
    1995:18); teoriden kültüre, dışsal ve soyut süreçlerden somut varlıklara, belirlenimden karşılıklı
    etkileşime, kısaca toplumdan toplusallaşmaya geçişi sağlayan bir düşünür olarak… Simmel
    sosyolojisini tek yönlü süreçler yerine çift yönlü/düalistlik süreçler üzerine kaydırmış olmakla yeni
    bir paradigmaya adım attığı söylenebilir.
    Diğer Cevaplara Gözat
    Georg Simmel’in metropol/kent yaşamı üzerine düşünceleri

    Sunum İçeriği

    byzkvrak1 Takipçi
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.