İşte Cevaplar
Cevap : ROMA’DA
Bu, Roma’ya üçüncü gelişimdir. Ama Roma,orada doğup orada büyüyenler için bile bitmez.Her heykel, her tablo, her anıt, size her görünüşünde güzelliğin yeni bir sırrını açacaktır.Roma’da heykel vatandaş olmuştur. 0, müzede değil, bizim gibi sokaklarda dolaşıyor,meydanlarda geziniyor, parklarda dinleniyor! Sabahleyin ağzından sular dökülen aslanları seyrederek Doney’e gittim. Burası, büyük otellerin, şık mağazaların ve camlarından hare hare sular akan çiçeklerin sıralandığı büyük bir cadde üstünde, Via Veneto’da bir kahvedir ama Mehmet Akif’in “Mahalle Kahvesi’ değil, bir temizlik ve zarâfet sergisi... Kaldırım üstündeki masalardan birine oturdum. Garson, ısmarladığım portakal suyunu getirdi. içinde dört köşe, pırıl pırıl bir buz parçası,yanında, ipek kâğıtlı keselere el değmeden doldurulmuş şeker... Bardağı yudum yudum emerek caddeyi seyrediyorum: iskarpinler geçiyor... Siyah iskarpinler, beyaz iskarpinler... Bağlısı var, düzü var, fiyonklusu var. Ama iki şey yok: Boyasızı bir,çarpık ökçelisi iki. Gözlerimi yavaş yavaş yukarı kaldırıyorum:Her kadın başı güzel taranmış ve her erkek çehresi jiletten yeni çıkmış. Roma sokaklarında dağınık kafa, kepekli saç ve tıraşsız surat göremezsiniz.Via Veneto yolcuları arasında bir şey daha yok: Hasta ve sarsak adam. Değil koltuk değnekleriyle asfaltı karıştıran topala, değil bastonuyla kaldırımları dürtükleyen köre, öksüren insana bile rastlayamazsınız. Avrupalı , öksürdü mü: — Hastalandım, deyip yatağa giriyor. Yusuf Ziya ORTAÇ - Göz Ucu ile Avrupa
Diğer Cevaplara Gözat
Bu, Roma’ya üçüncü gelişimdir. Ama Roma,orada doğup orada büyüyenler için bile bitmez.Her heykel, her tablo, her anıt, size her görünüşünde güzelliğin yeni bir sırrını açacaktır.Roma’da heykel vatandaş olmuştur. 0, müzede değil, bizim gibi sokaklarda dolaşıyor,meydanlarda geziniyor, parklarda dinleniyor! Sabahleyin ağzından sular dökülen aslanları seyrederek Doney’e gittim. Burası, büyük otellerin, şık mağazaların ve camlarından hare hare sular akan çiçeklerin sıralandığı büyük bir cadde üstünde, Via Veneto’da bir kahvedir ama Mehmet Akif’in “Mahalle Kahvesi’ değil, bir temizlik ve zarâfet sergisi... Kaldırım üstündeki masalardan birine oturdum. Garson, ısmarladığım portakal suyunu getirdi. içinde dört köşe, pırıl pırıl bir buz parçası,yanında, ipek kâğıtlı keselere el değmeden doldurulmuş şeker... Bardağı yudum yudum emerek caddeyi seyrediyorum: iskarpinler geçiyor... Siyah iskarpinler, beyaz iskarpinler... Bağlısı var, düzü var, fiyonklusu var. Ama iki şey yok: Boyasızı bir,çarpık ökçelisi iki. Gözlerimi yavaş yavaş yukarı kaldırıyorum:Her kadın başı güzel taranmış ve her erkek çehresi jiletten yeni çıkmış. Roma sokaklarında dağınık kafa, kepekli saç ve tıraşsız surat göremezsiniz.Via Veneto yolcuları arasında bir şey daha yok: Hasta ve sarsak adam. Değil koltuk değnekleriyle asfaltı karıştıran topala, değil bastonuyla kaldırımları dürtükleyen köre, öksüren insana bile rastlayamazsınız. Avrupalı , öksürdü mü: — Hastalandım, deyip yatağa giriyor. Yusuf Ziya ORTAÇ - Göz Ucu ile Avrupa
Diğer Cevaplara Gözat