Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Gezi yazısı türünde kompozisyon örnekleri

gezi yazısı türünde kompozisyon örnekleri

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    gokturk

    • 2020-06-01 00:28:37

    Cevap :

    NEMRUT DAĞI GEZİSİ

       Dünyanın sekizinci harikası olarak anılan Nemrut Dağını çok duymuştum; ama doğrusu gidip gezme fırsatını bir türlü bulamamıştım. İş yerimden aldığım bir haftalık tatilimi ailemle birlikte değerlendirmenin güzel bir fikir olacağını düşündüm ve iyi bir Nemrut gezisi yapabileceğimize karar verdim.

       Nihayet Ankara’dan yola çıktık ve aslında Adıyaman iline bağlı olan Nemrut Dağına Malatya’dan gitmenin daha kolay olacağını öğrendik. Malatya’ya vardığımızda ilk işimiz konaklayabileceğimiz bir otel bularak üzerimizdeki yorgunluk ve uykusuzluğu atmak oldu. Ertesi gün öğlen saatlerine doğru Nemrut Dağı’na gitmek üzere kendi arabamızla yola çıktık. Yolda farklı yerlerde küçük molalar verdik. Karşılaştığımız yaylalar gerçekten konaklamaya değerdi. Bu gibi çeşmelerini de unutmamak gerek tabii. Yaklaşık iki saat süren bir yolculuktan sonra Nemrut’a vardık Tek otel olan Güneş Otel’e yerleştik. Akşam saat 6’da dolmuşla zirveye çıkacağımızı öğrendik. Etrafı biraz ezdikten sonra, dinlenmeye çekildik. Saati geldiğinde de zirveye çıktık. Nemrut’taki heykeller gerçekten görülmeye değerdi. Binlerce yıllık heykellerin bu dağ zirvesine nasıl çıkarıldığına akıl sır erdiremedik doğrusu. Güneş batımını bekledik. Güneş gerçekten çok güzel bir şekilde batıyordu burada. Ufuk, kıpkızıl bir hal almıştı. Ancak öğrendiğimiz kadarıyla asıl güzelliği sabah güneşin doğuşunda görecekmişiz. Güneş battıktan sonra dolmuşumuza geçtik ve otele indik. Akşam yemeği, çay derken gece geç saatleri buldu. Sabah erken saatlerde uyanacağımız için hepimiz erkenden yataklarımıza geçtik.

       Güneş doğmadan yarım saat önce hepimiz uyanıp dolmuşumuza geçtik. Temmuzun ortaları olmasına rağmen hepimiz montlarımızı giymiştik. Buna rağmen fena halde üşüyorduk. Ama zirveye çıkıp da güneşin doğuşunu gördüğümüzde her şeye değdiğini düşündük. Böyle bir güneş doğuşunu hiçbir yerde görmemiştim ve doğrusu görebileceğimi de düşünmüyorum. Bu doğa harikasını hepinizin gezip görmesini şiddetle tavsiye ederim.

    ADIYAMAN GEZİ YAZISI

       Adıyaman ismini belki de çoğunuz çok az duymuşsunuzdur. Ancak bu şehrimizi gezip gördüğünüzde nasıl olur da daha önce duymadım deyip çok şaşıracaksınız. Zira Adıyaman, öyle tarihi güzelliklere sahip ki bu ülkede yaşayan herkesin buraları muhakkak gezmesi gerekir. Doğrusu ben de bir İzmirli olarak bu ili pek duymamıştım. Bir iş arkadaşımın tavsiyesi ve sunduğu imkânlarla buraya bir gezi düzenleme fırsatı buldum. İyi ki de bulmuşum. Zira gezilesi o kadar çok yeri varmış ki anlatamam.

       Yolda verdiğimiz kısa molalarla birlikte uzun bir yolculuktan sonra Adıyaman’a varmıştık. Yolculuğun sonu sabah saatlerine denk gelmişti. O kadar yorgunluk ve uykusuzluğa rağmen hepimizin tercihi zaman kaybetmeden gezmekten yana olmuştu. Güzel bir kahvaltıdan sonra ilk durağımız olan Perre Antik Kent’e, diğer adıyla Pirin Mağaralarına uğradık. Bu antik kent, insanlığın ilk yerleşim merkezlerinden ve zamanının en büyük kentlerinden birisiymiş. Öyle bir kent ki evlerin, yapıların, mezarların tamamı kayalar yontularak yapılmış. Kocaman bir tepe düşünün ki tamamı kayadan oluşuyor ve tüm bu kaya yontularak evler, ahırlar, anıt mezarlar yapılmış. Kent belki binlerce yıl toprak altında gizlenmiş. Sonradan kazılan toprak altından yüzlerce ev çıkmış. Senelerdir burada çalışılmasına rağmen kent tamamen gün yüzüne çıkarılmış değil. Güzel bir gezi ve fotoğraf çekiminden sonra Adıyaman’ın Kâhta ilçesine doğru hareket ettik.

       Kâhta, tarihi kalıntılar açısından Türkiye’nin en zengin ilçelerinden birisi. Burada Milattan Önceden kalma yapıtlar bile var. Kâhta ilçe merkezinde yaptığımız kısa bir gezintiden sonra kuzeye doğru yol aldık. Diyarbakır’a giden yol üzerinden 7-8 km sonra Karakuş Tepesi’ne vardık. Bu tepede büyük taşların üst üste konulması ile oluşturulan ve çeşitli medeniyetlere ait olan büyük burçlar bulunmakta. Tepenin her bir köşesinde bir burç bulunmakta ve her bir burç, bir medeniyeti temsil etmektedir.

       Sonraki durağımız Cendere Köprüsü oldu. Cendere Köprüsü Milattan önce yapılan ve taşların dışında hiç malzeme kullanılmayan bir köprü. Tamamen taşların sıkıştırılması yolu ile yapılmış bir köprü. Taşıt trafiğine kapatılmış ama hala dimdik ayakta.

       Eski Kâhta Kalesi (Yeni Kale), Arsemia, Değirmenbaşı gezisinden sonra o günkü gezimize son vererek Kâhta ilçe merkezinde bulunan otelimizde dinlenmeye çekildik.  Yukarıda da belirttiğim gibi buraları mutlaka gezip görmeniz lazım. Yoksa çok şey kaybetmiş olursunuz, benden söylemesi.

    Gaziantep Ömeriye Camii

    Gaziantep Ömeriye Camii’ ye bir gezinti yapalım: Çok yakın zamanda Gaziantep’e  yolculuk yaptık. Yola İstanbul’dan çıktık. Direk uçak ile Gaziantep’e indik. İkindi vakti direk Gaziantep Ömeriye Camii’ye gittik. Ömeriye Camii büyük ihtişamı, inanılmaz mimarıyla, göz dolduruyordu. Ulu caminin içine girince duvarlardaki hat yazıları ile caminin içindeki havuzu inanılmazdı. Bu arada  her yeri aşırı derecede tarih kokuyordu. Taç kapısı ile mihrabı beyaz ve siyah  taşlarla örülü olan caminin, minare şerefesinin korkuluklarında oyma taş işçiliğinin inanılmaz örnekleri dikkat çekiyordu. Aslında en önemlisi camiyi ön plana çıkaran unsurlardan birinin de cami avlusunda bulunan ve deprem uyarısı yaptığına inanılan döner özellikteki süslemeli taş olduğuydu.

    Marmaris Kalesi

    Marmaris Kalesi’ne gidelim. Marmaris’in tarih kokan pek fazla kişinin bilmediği Marmaris Kalesi’ni gezme fırsatı buldum. Bu kaleyi daha önce bir film sahnesinde görmüştüm. Kalede toplam 18 adet oda, bir ark ve çeşme bulunmaktadır. Kalenin 7 tane kapalı alanı vardır. Bunlarda 2 tanesi arkeoloji salonu ve 1 tanesi de etnoğrafya salonu olarak düzenlenmiştir. Bu arada kalan bölümler ise sanat galerisi ve depo olarak kullanılmaktadır.

     Gaziantep Kalesi

    Gaziantep Kalesi çok ilginç yerlerden bir tanesidir. Gaziantep Kalesi Allenben deresinin güney kısmında yer alan ve yüksekliğinin ortalama olarak 25 metre civarında bir tepe üzerinden kurulmuştur. Gaziantep Kalesi Milattan Önce 2. ve 4. yüzyılda ilk başta  Roma Döneminde gözetleme kulesi olarak kullanılmıştır. Kule yapısının dairesel biçimde olduğu Gaziantep Kalesi toplamda 36 adet kale burcuna sahiptir. Ancak 12 adet kale burcunun günümüze kadar gelebildiğini görmekteyiz. Gaziantep Kalesinin duvar taşlarının tamamen bolak taşlardan inşa edilmiş olmasıdır. Bu sayede Gaziantep kalesinin oldukça sağlam bir yapıya sahiptir. Gaziantep kalesinin çevresi ise yaklaşık olarak 1200 metre civarıdır.

    Sokullu Mehmet PAŞA CAMİİ: Küçük Ayasofya camii ve Sultanahmet camii arasında: Kadırga-Şehit Mehmet Paşa yokuşundadır. Aşırı dik yokuşlardan oluşan sokaklarda kurulmuş bir külliye. Çevresi: 2 metrelik duvarla çevrilerek kapatılmıştır.

    Tam tamına 3 Osmanlı Padişahına sadrazamlık yapan, Sırp asıllı Sokullu Mehmet Paşa adına; 1571 yılında, karısı Padişah 2.Selim’in kızı Esma Sultan tarafından yaptırılmıştır. Bu sadrazamın boyu 2 metreyi aşmakta ve zamanın en uzun boylu sadrazamı idi.
    Bakıldığında çevresinde, medrese bölümleri sıralıdır, avluda mermer bir şadırvan vardır. Sultanahmet tarafındaki avlu kapısından ve hemen karşısındaki kapıdan ve kıble’ye bakan merdivenli kapıdan girildiğinde ise; avluya girilir.

    İlk iki kapı girişinde; mezarlıklar vardır. Camide; İznik çinileri ve tamamen orjinal kalem işleri görülmeliktir. Evet ününü; göz kamaştırıcı  bu İznik Çinileriyle berraklaşan, stabil ve aydınlık iç mekanına borçludur. Tek kubbeli ve tek minareli. Bu arada Kuzeyde; mihrap çevresinde; insan boyundan büyük, iki mum ve mihrap üzerinde hat sanatlı çini süslemeler var.

    Şerefe kısmından üstü yıkılmış, eski bir tuğla minare daha var. Caminin; ses ve aydınlatma sistemi, her Sinan camiinde olduğu gibi mükemmeldir. Mimar Sinan’ın en güzel eserlerinden bir tanesidir. Bu camiye özel benzersiz özellik var. Bu camide “Hacerülesved” taşı parçaları gömülüdür. Hacerülesved taşının, Kabe’den getirilmiş küçük parçalarından dördü, inşaat sırasında burada: minber, mihrap ve kubbe duvarları içine gömülmüştür.

    Yenicami gezisi

    Yenicami’ye bir gezinti yapalım; Eminönü Meydanının olmazsa olmazı  olan güvercinlerini kesinlikle görmelisiniz. Dört bir yanda, pencerede, her yerde, gökte, minarelerde, elektrik kablolarında, kubbelerde; her yerdeler adeta. Bu arada kuşlara yem atarak hem kuşları, hem de yemden kazanç sağlayan (ama) görme özürlü vatandaşlarımızı sevindirmeyi unutmayın.

    Baktığımızda meydanda tüm heybeti ile duran bu cami: Valide Sultan camii veya Yenicami  olarak nitelendirilmiştir. Caminin bulunduğu konum; eski İstanbul’un “yahudhane” evlerinin bulunduğu yer. Baktığımızda evler yıkılarak cami inşa edilmiş. Evet burada caminin temeli de çok ilginçtir. Yumuşak bir zeminde ve yarı bataklıkta inşa edilen caminin temelleri için: sert tahta kazıklar, uçlarına demir başlıklar geçirilmiş kullanılmıştır. 1597 yılında başlamış. Mimarı: Davut Ağa. Kubbe ise bu camiye özgü bir özellikle, piramidi andırır şekilde yükselmektedir. Bu arada inşaatı yapımcısı ise ; Sultan 3.Murat’ın eşi Safiye Sultan.

    Köşelerdeki dört kubbe ile birlikte, toplam 66 kubbe bulunmakta. Mihrabın solunda; değerli taşlarla süslü, mozaik bir tablo var. Minberi ve mihrabı: beyaz mermerden.  Merdivenlerle, üç kapıdan giriliyor. Merkezi kubbe: çinilerle süslü, dört fil ayağına ve dört kemere oturuyor. Sağda ve solda, üç’er şerefeli, iki minare var. Kare planlı olarak yapılmıştır. Bu merkezi kubbeyi, dört yarım kubbe destekliyor.

    Yani; bu mükemmel yapı: yapımı boyunca, 3 mimar ve birkaç padişah görmüş. Yenicaminin inşaatı tam 66 yıl sürmüştür, İstanbul’da camiinin inşaatı normal şartlarda 2-7 yıl sürmektedir.

    İzmir saat kulesi

    İzmir saat kulesine gitmeye karar verdik. Mersin’den kendi arabamız ile yola çıktık. Akşam üzeri 22’de yola çıktık sabah 8 gibi İzmir’deydik. İzmir’de gitmek istediğimiz belki de tek yer sat kulesi idi. Çünkü daha önce çoğu kez İzmir’e gelmiştik. Ama bir türlü saat kulesine gidememiştik. Tüm ihtişamı ile saat kulesi karşımızda duruyordu. Saat Kulesi’nin etrafı beyaz mermerden, diğer bölümleri kesme taştan yapılmıştı. Üçer çeşmesi ile kurnası, ortasında da fıskiyeleri de vardır. Ay yıldız kabartmalar mükemmel ötesiydi. Gerçekten beklediğim kadarıyla vardı. İzmir Saat Kulesi kendisinden bekleneni vermişti bana göre birde, çok şaşırdım noktası yapıldığı günden bu yana sadece bir kere durmuştur. Oda depremden dolayı daha sonra onarılmış ve çalışmaya devam etmiştir.

    Bostancıdan Ayasofya’ya Uzanan Bir Yolculuk!

    Bostancı sahilinin kıvrak yolunda gezinirken balık kokan restoranların yerine tarih kokan Ayasofya’ya gitmeye karar vermiştim. Ve tabii ki bu bana biraz pahalıya mâl olacaktı. Neden mi? Çünkü Ayasofya müze kart ile giriş yapılabilen bir müze statüsünde ve buraya girebilmek için 15 TL’yi (2013 yılı için geçerli fiyat idi) gözden çıkarmak gerekiyordu. Ha bir de eklemek gerekirse 3 saat içerisinde tekrar giriş çıkış yasağı da vardı. Yani o anda ne gördüyseniz gördünüz aksi takdirde 3 saat beklemek zorunda kalacaktınız.

    Neyse ki, Karaköy deniz otobüsüne binerek Anadolu yakasından Avrupa yakasına geçiş yaptık. Ve aktarma ile tramvay aracılığı ile Ayasofya tarafına vardık.

    Burada Sultan Ahmet Camii’nde keyifli bir gezi yapabilirsiniz. Ve ben de öyle yaptım. Ardından hemen köşede cıvıl cıvıl parlayan Topkapı Sarayı’na da gidebilirsiniz.

    Neyse ki Ayasofya’ya da gitmek üzere sakin bir günü seçmiş olmalıyım ki uzun bilet kuyruğuna takılmadan hemen biletimi aldım ve Ayasofya’ya girdim.

    Ayasofya gerçekten de mükemmel bir müze. Esasında müze mi, kilise mi ya da cami mi tam karar veremedim. Çünkü daha çok bir kiliseyi andıran ama bir yandan da duygusal olarak camiye benzettiğim fakat müze olduğu bir an bile aklımdan çıkmayan bu olağanüstü yapıya ne diyeceğime tam karar veremiyordum.

    Ayasofya, üst kısmı yani tavanda ki figürleri ile mükemmel bir mekanı andırmaktadır. Ayrıca bazı kilise simgelerini de taşıdığını söylemek gerekir. Meryem ana ve Hz.İsa figürü ile Cebrail ile diğer birkaç meleğin figürlerini de izleyebilirsiniz.

    Ayasofya’da birçok Osmanlı ve Bizans figürlerini bulabilirsiniz. Tüm bu şekilleri ve simgeleri izledikten ve gördükten sonra sırada dilek taşına parmağınızı koyarak dilek dilemeye gelmiştir. Burada dilediğim şey şu zamana kadar gerçekleşmedi ama sanırım artık buna da gerek kalmadı!

    Gaziantep’te Farklı Kültür ve Farklı Bir Dünya Sentezi

    Gerçekten de Türkiye’nin her bölgesi gibi Gaziantep’te mükemmel bir şehir. Bu şehre geldiğiniz zaman yapabileceğiniz o kadar şey var ki, hangisini yapabileceğinize karar veremeden saatin gece olduğunun farkına bile varmazsınız. Peki Gaziantep’te neler yaptım.

    Öncelikle şehrin ortasında onlarca otelden birinde konakladım. Ve ardından sabah vaktinde burada gelenekselleşmiş olan Beyran kahvaltısını yaptım. Beydan, bir çeşit etli ve pilavlı çorba olarak da düşünebileceğiniz bir yemek. Bunu kahvaltıda tüketmek enerji vermekle birlikte daha lezzetli olduğu için biz de sabah yedik.

    Beyrandan sonra sırada katmer var. Mükemmel bir katmeri tek başınıza yemenizi tavsiye ederiz. Çünkü bir daha bu kadar lezzetli bir katmeri başka yerde bulamayabilirsiniz.

    Ve sırada Kemikli Bedesten, Zincirli Bedesten ve Hanlar , Hamamlar derken, kale vardı. Görkemli ve harika görüntüsü ile Gaziantep Kalesine gittik. Ama kale maalesef restorasyonda imiş ve biz de sadece yan kısmı müze olan bölgeye girebildik. Ama inanın burası bile gezilmeye değer harika bir yerdi. Ve Kurtuluş Savaşının bir çok simgesini burada görebilirsiniz.

    Mükemmel bir yer Gaziantep ve Gaziantep kalesi, en yakın zamanda siz de kesinlikle buraları gezmelisiniz.

    Trabzon Sümela Manastırı

    İstanbul’dan yola çıkarak Trabzon Sümela Manastırı’na doğru çıktık.
    10 saatin üzerinde bir yolculuktan sonra Trabzon Sümela Manastırı’na ulaştık. Sümela Manastırı’nın gerçek ismi ”Panagia Sumela veya Theotokos Sumela” olduğunu öğrendik. Çok eski bir yapı olduğu aşikardı öğrendik ki M.S 350-400 yılları arasında imiş. Manastırın içinde çok geniş ve büyük bir kilise vardır. Manastıra vadiden çıkmak mümkündür, ortalama olarak 100 basamaklı merdiven ile çıkılmaktadır. Sümela Manastırı tam 6 katlı ve 2 katı ise üstü açık teras tarzındadır. Meryam ananın ölümüne ilişkin resimler mevcuttur. Ayrıca Adem Babamız, Havva Annemiz yasak meyveyi ve cennet kovulmayı anlatan resimler vardır.Bazı meleklere ait figürler vardır.Özellikle büyük meleklerin figürleridir bu yapı gerçekten çok ihtişamlı ve inanılmazdır.Gidilip görülmesi gereken yerleden biridir.

    Dolmabahçe Sarayı

    Dolmabahçe sarayına gelmiştik. Gerçekten çok heyecanlıydım. İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde yer alıyordu, ulaşımı ise son derece kolaydı. Hemen gezmek istiyordum. Her yeri adeta tarih kokuyordu. İlk olarak öğrendim ki Abdülmecid Han tarafından yaptırılmıştı. Dolmabahçe Sarayı’nın mimarı ise Balyan ailesidir. Dolmabahçe Sarayı’na giriş için öncelikle iki büyük saltanat kapısından geçmek gerekiyor. Sonrasında sarayın içinde 6 tane daha kapı bulunmaktadır. Saray içerisinde 1 adet asansör bulunmaktadır. 43 salon, 600 metrelik rıhtımı, 285 oda ve 6 hamamı vardı. Dolmabahçe Sarayı’nda Türklere özgü sanat motifleri de bulunmaktaydı. Sarayın dış cephesi oldukça sade ve özgündü iç mimarisi ise oldukça renkli, gösterişli, ve oldukça çekiciydi. Dolmabahçe Sarayın iç mimarisi ise rengarenk farklı çiçek motifleriyle süslenmiş idi. Her desen ve renklerden kaplanmıştı.

    Topkapı Sarayına yolculuk. Topkapı Sarayı 1478’de Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştı. 380 yıl Osmanlı İmparatorluğu’nun idare merkezi olmuştu. Topkapı sarayı deniz ve karadan girilebilmektedir. Biz deniz yolculuğunu tercih etmiştik. Topkapı sarayı iki bölümden oluşmaktaydı, birinci ve ikinci avluda Enderun ve Birun bölümleri vardır. Avlularda birçok yeri gezdik. Alay köşkünü, çinili köşkü, lale bahçesini ve daha birçok bölümünü görülmeye değerdi. İç sarayında ise Fatih Köşkü’nü, Hekimbaşı Odasını,Arz odasını ve diğer bölümleri fazlasıyla gezdik çok ihtişamlı ve görülmeye değer bir yerdi.

    Sultan Ahmet Camii

    Sultan Ahmet Camii’ne ailece gelmiştik
    . Aslında çoğu kişinin bildiği Sultan Ahmet Camii yaptıran 1.Ahmed’dir. 1616 tarihinde bitmiştir.

    Sultan Ahmet Camii ilk 6 minareli cami özelliğine sahiptir. Sultan Ahmet Camii mimarı ise Sedefkar Mehmet Ağa’dır. Dikkatimi çeken yabancıların ‘Mavi Cami’’ demesiydi. Öğrendim ki İznik çinilerinden yeşil,mavi,beyaz çiniler kullanıldığından iç tarafı kubbeler mavi tonlarındadır.

    Gezdiğimizde gördük ki, hamam, türbe, imarethane gibi yerlerde mevcuttu. 200 adetten fazla aydınlık olması renkli camlar mevcuttur.

    Çinilerde bitki motifleri vardır. Sultan Ahmet Camii yüksekliği 43 metredir. Sultan Ahmet Camiinin duvarlarında büyük ve çekici şekilde halifelerimizin isimleri yazılıdır. Ayrıca Kur’an-ı kerimden yazılar vardır.

    Planlarımız arasında bu yıl farklı bir diyar vardı. Kimsenin görmediği yerleri görmek ve hayal edip cesaret edemediği yerler. Arkadaşlarımızla etraflıca neresi gezilebilir ki diye birbirimize sorduk ve en sonunda Mardin’in Midyat ilçesindeki gizemli Dara antik kenti için son kararımızı verdik.

    Yol masrafları ve erzak kısmını da aramızdaki biri güzel bir şekilde aramızda paylaştırdıktan sonra sıra günü belirlemeye gelmişti. Hiç kuşkusuz bu en kısa süren tartışma konumuzdu.

    Çünkü, hepimiz memurduk ve en uygun zaman hafta sonu olduğu için aramızda itiraz eden çıkmadı.

    Yola çıktık. Adana ile Mardin arası yaklaşık 7 saat gibi bir süre idi. Ve biz arabamızla bunu daha kısa sürede gideceğimizi biliyorduk. 7 saatten kısa bir süre kala Mardin’e, oradan da Midyat’a vardık.

    Çok yorulmuştuk.

    Ve Urfa üzerinden geldiğimiz için Urfa’da Halil İbrahim’e uğradığımız için epey enerji sarf etmiştik. Bu yüzden, biraz dinlenip ertesi gün Dara’ya gitmeye karar verdik.

    Dara için yarını beklemek sabırsızlık verici olsa da, bekledik ve sabah olur olmaz yola tekrar çıktık.

    Güzel bir kahvaltının da verdiği tatlı bir huzurla Dara’ya yetiştik. Mükemmel bir yer olan Dara’yı görmek bizi adeta büyülemişti.

    Eşi benzeri olmayan bu antik kenti, Türkiye’de yaşayıp gezmeyen varsa, gerçek anlamda çok şey kaybetmiş demektir.

    Mükemmel mağaraları, tarihi kalıntıları ve sıradışı mimarisi ile Dara, bizi büyülemeyi başarmıştı. Akşama kadar zor ayrılabildik bu olağanüstü yerden. Ve tekrar memleketlerimize döndük.

    İtalya’da Unutulmayacak Yolculuk Deneyimi – italya gezi yazısı örnekleri

    İtalya’da harika zaman geçirebileceğiniz ve eşsiz bir tatil deneyimi yaşayacağınız mükemmel olanaklar sizleri bekliyor. Büyüleyici bir ortam ve doğa harikası tarihi ile bu Ülkede olağanüstü bir tatil keyfi yaşayacağınızı söyleyebiliriz.

    Kimi zaman bir cafede dinlenmek ve keyifli bir sabah kahvaltısı yapmak, kimi zaman spaghetti şölenine ortak olmak ve bazen de Roma mimarisinin en içten örneklerini gözlemleyebilmek için çıktığımız bu yolda bazı aksaklıklarla da başa çıkmak zorunda kaldık. Tatlısı ile tuzlusu ile tadı damağımızda kalması ve bunu sizlerle paylaşmak için yazımızı sizlere sunmak istedik. Umarım sizler için keyifli bir yazı olacaktır. Eğer hazırsanız deneyimlerimize başlayabiliriz.

    Venedik’te Bir Karnavala Katılmak

    Venedik’te her Şubat ayında en az bir karnaval düzenlenir. Tuhaf ki biz de tam olarak bu döneme denk geldik ve mükemmel bir karnavala katılmak üzere yola çıktık. Mardi Gras etkinlikleri olarak bilinen ve bu ay içerisinde yaklaşık 2 hafta süren bir karnavala katılmak neden olmasın!

    Karnavala her yıl 3 milyon kişi katılıyormuş ve sanırım gittiğimiz zaman da bu sayıya ulaşılmıştı. Zafer etkinliklerine de ev sahipliği yapan bu karnavalın en büyüleyici yanı ise Askeri konvoy geçişi idi. İnanın bunu görmeniz sizi çok farklı bir atmosfere taşıyacaktır.

    Roma Yakınlarında Yemek

    İtalya diğer birçok yönünün yanı sıra yemekleri ile de ünlü bir ülkedir. Ve bu ülkenin en önemli merkezi ise Roma’dır. Romayı anlamak için yemek kültürünü iyi tanımanız gerekir. Kuzeyin doyurucu trüf temelli yemeklerinden güneydeki Napoli’nin ünlü pizzalarına kadar her bölgenin kendi kültürel gelenekleri var ve bu bölge kültürü için çok önemli.

    Uzun süredir kurduğum hayallerimden biri de, İtalya’nın benzersiz yiyeceklerini keşfedecek bir hafta geçirmektir. Palazzo Tronconi’de kendinizi Ciociaria bölgesinin yemek geleneklerine tam olarak sokabilirsiniz.

    Burada şef size en iyi yerel malzemelerden kremalı morina fishcakes ve carbonara gibi yemekleri nasıl hazırladığını gösterecektir. Konaklamanızı, İtalya’daki tatil villalarındaki ve dairelerdeki uzmanlar, Sizin için Rezervasyonlar için Palazzo’da rezervasyon yapabilirsiniz.

    Orta Gölü’nde 1 Hafta Geçirmek

    Belki kulağa zor bir etkinlik gibi gelebilir ama Orta Gölü gerçekten de büyüleyici manzarası ve doğal görüntüsü ile sizleri baştan çıkaracaktır. Bakir görüntüsü ve serin suyu ile bu gölde 1 hafta geçirmek sizin için harika bir deneyim olacaktır. Orta Gölü kıyısında sizleri ağırlayacak onlarca küçük butik otel mevcuttur. Ayrıca çocuklarınız ile de keyifli bir tatil geçirmek isterseniz şehir merkezine yakın ultra lüks otellerden dilediğinizi de seçebilirsiniz.

    LIGURIAN Sahilinde Yelken Keyfi

    Ligurian sahilinde sıcak kum ve kumsalda tadı damağınızda kalacak yelken keyfi ile zevki doruğuna kadar yaşamanın tam zamanı. Başta biraz yorgunlukla sonuçlanan bir keyif olsa da sonraları yorgunluğumuzu dahi alan bir etkinliğe dönüşmesinden dolayı burayı sizlere tavsiye ederiz. Portovenere’den kalkan otobüsler ile ya da kendi şahsi aracınız ile buraya gelebilirsiniz. Ayrıca yol üstünde mükemmel bir pizza da atıştırarak yolunuza devam edebilirsiniz.

    Büyüleyici PUGLIA Bölgesini Keşfedin

    Bizdeki Peri bacaları ve Travertenlere benzer ama gerçeği söylemek gerekirse daha güzel alanlardan biri de Puglia bölgesidir. Nefes almak ve gerçekten de yaşayan bir canlı olduğunuza tanıklık etmek isterseniz bu alana kesinlikle uğrayın. Mesele sadece taş evler ve renkli park ya da bahçeler değil. Bunun dışında ki tüm her şeyin de aynı güzellikte olmasından dolayı sizlere burayı şiddetle tavsiye ederiz.

    GELATO ÜNİVERSİTESİ’nde Dondurma Keyfi

    Evet, doğru okudunuz – Gelato Üniversitesi. Bologna’da bulunan Carpigiani’nin Gelato Üniversitesi, öğrencilere İtalyan tarzı dondurma hazırlamayı öğretmeye adanmıştır. Gelato ile ilgili devam eden bir saplantı var ve dondurmaları çok lezzetli hale getiren teknikleri ve tarifleri öğrenmek isteyebilirsiniz. Öyleyse bu üniversiteye uğrayabilir ve evinizde keyifli bir dondurmayı nasıl hazırlayabileceğinizi ayak üstü öğrenebilirsiniz.

    PALIO DI SIENA’yı Deneyimleyin

    Gerçek anlamda sosyalitenin ve topluluk bilincinin ne olduğuna şahit olmak isterseniz burası kesinlikle size göre. Toscana şehrinin en önemli özelliklerinden biri hiç kuşkusuz temiz şehir yapılanmasıdır. Ayrıca inanın yapmacık olmayan şekilde herkesin birbirine sabahları günaydın ve akşamları iyi akşamlar demesi kadar doğal hiçbir şey yoktur. Herkes bu koca bölgede birer çekirdek aile gibidir. Ve huzurun başkenti demek burası için abartılı bir yakıştırma olmayacaktır.

    Verona Arena’da Opera Binasına Uğrayın

    Bu opera binasına uğrayın ve gerçekte bir opera binasının nasıl olduğuna tanıklık edin. İnanın halen bu bölgeye gitmediğinize pişman olacaksınız. Zira burası tam bir kültür başkenti  ve dilediğiniz zaman dilediğiniz her şeyi yapabileceksiniz.

    Dünya’nın En İyi Restoranında Yumurta Yiyin

    Ya bir yumurta için de bir ülkeye gidilir mi diye düşünmeyin. Zira bu ülkede en güzel yiyeceklerden bir de hiç kuşkusuz farklı tatlar ile süslenmiş yumurta yemekleridir. Ve burada bir yumurta yemeği yemeden asla ülkeye dönmeyin. Üstelik oldukça zarif ve güzel olmasına rağmen çok ama çok ucuzdur.


    Gezi Yazısı Nedir?

    Yazarın gezdiği, dolaştığı, izlenimlerini paylaştığı, gördüğü yerlerin özelliklerini noktasına kadar hiçbir eksik olmadan yazmasıdır. Gezi yazısında yazar ne görmüşse yazısına onu aktarır, kendisinden hiçbir şey katmamakla birlikte, hayal ettiği şeyleri yazmaz gerçek ne ise onu yazar. Bu arada eskiden  Seyahatname olarak da bilinen  bu türün Türk Edebiyatı’ndaki en ünlü ve bilinen örneklerinden Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme adlı eseridir.

    Gezi Yazısının Özellikleri Nelerdir?

    1- Anlatılanlar hayal gücüne dayalı değil tamamı ile gerçektir.

    2- Betimleyici anlatımdan yararlanılır.

    3- Gezi yazısı görülen yerlerin güzellikleri hakkında duygu ve düşünce içerebilir.

    4- Gezi yazılarında yazarın dikkatini çeken ve çeşitli konular güncel olaylarla da entegre ederek  edebi bir üslupla anlatılır.

    5- Gezi yazıları çok kuvvetli bir gözleme dayanır.

    6- Yazar anlattıklarının doğruluğunu; bilgi toplama konuşma, ile ve fotoğraflarla desteklemeli, anlattıklarını bir akıl çerçevesinde değerlendirmelidir . Bu arada anlattıkları, daha önceki anlattıklarıyla çelişki içinde olmamalıdır.



    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.