Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Gezi yazısı ve anı arasındaki farklar

Gezi yazısı ve anı arasındaki farklar sorusunun cevabı nedir?

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    fatoş

    • 2022-06-15 17:18:41

    Cevap :

    Anı ile Gezi Yazısı Arasındaki Farklar Nelerdir

    Herhangi bir kimsenin, daha çok bir edebiyat sanatçısının gerek yurt içinde gerekse yurt dışında gezip gördüğü yerlerdeki toplumları, kentleri, yerleri, yaşayışları, âdet ve töreleri, gelenek ve görenekleri, doğal ve tarihî güzellikleri, ilgi çeken değişik yönleri edebî bir üslup içinde kaleme alarak anlatmasına “gezi yazısı” (seyahatname) denir.

    Yazar, gezip gördüğü yerlerle ilgili gözlemlerini, incelemelerini, bilgileri bir araya getirerek gezi yazısını yazar. Okur, anlatılan yerleri bu sayede sanki yazarla birlikte geziyormuş hissine kapılır.

    Gezi yazılarında aydınlatıcı, öğretici bilgiler de yer alır. Amaç, gezilen yeri okuyucuya her yönüyle tanıtmaktır. Bu yapılırken geçmişle gelecek arasında bağ kurulur, toplumların birbirleriyle ilişki kurması ve birbirlerini tanıması, toplumlar arası kültür alışverişi ortamının oluşması sağlanır.

    Gezi yazısının özellikleri :

    1. Gezi yazılarında, gezilip görülen yerin bütün özellikleri ele alınır.
    2. Gezilen yerin özellikle tarihî, coğrafî, tabiî ve sosyal nitelikleri belirgin şekilde anlatılır.
    3. Gezi yazılarında gezginin dikkatini çeken ve farklı bir özellik gösteren insanlar, tarihî ve tabiî güzellikler, farklı kültürler gibi konular güncel olaylarla da bütünleştirilerek edebî bir üslupla yazıya geçirilir.
    4. Gezi yazılarında ayrıca yörenin dil, din, inanç, âdet, gelenek, görenekleri incelenir. Bölgedeki insanların düşünce yapısı ortaya konur.
    5. Bölge, okuyucunun daha iyi anlaması açısından başka bölgelerle kıyaslanır.
    6. Yazar, gezisi esnasında birçok yer görür, birçok insanla tanışır; bunları hafızasında tutmak zor olduğu için gezi esnasında kısa notlar alır ve bunları hikâye eder.

    Gezi yazısı gezilen bölge için belgesel bilgiler içerir. Bu bakımdan gezi yazısında yazar gözlemlerine yer vermeli, yanlış bilgiler aktarmamalıdır.

    Gezi yazısında gerçek bilgiler verilmelidir. Ancak gezi yazıları her şeye rağmen kişisel bir değerlendirme içerdiği için nesnel verilerden oluşan bilimsel bir belge niteliği taşımaz. Sadece fikir verici bir içeriğe sahiptir.

    Dış dünyayı yazarın gözüyle anlamaya yarar.

    Dünya Edebiyatında Gezi Yazısı

    Dünya edebiyatında gezi yazısının ilk örnekleri sayılabilecek eserleri verenlerin başında Heredotos, Marco Polo, İbni Batuda gelir.

    Türk Edebiyatında Gezi Yazısı

    Eski çağlarda özellikle keşif, ticaret, savaş amacıyla değişik geziler yapılmıştır. Eski Türk edebiyatında gezi yazısına ‘seyahatname” denirdi. Türk edebiyatında en eski seyahatnameler.

    Timur’un oğlu Şahruh’un yanında bulunan Gıyasüddin Nakkaş ın yazdığı “Acâib’ül-Letâif” ve Ali Ekber Hatâî adlı bir tüccarın kaleme aldığı “Hıtâînâme’dir.

    16. yüzyılda yazılan “Baburnâme” ve Kâtibî mahlasıyla tanınan Seydi Ali Reis in “Mirat-ül Memalik” (Memleket Aynası) adlı eser, ilk gezi örneği kabul edilir.

    Eser, Portekizlilere karşı savaşırken Hint denizinde fırtınaya yakalanıp Gücerat’ta karaya çıkan Seydi Ali Reis’in Hindistan, Afganistan, Buhara ve Maveraünnehir yoluyla Edirne’ye dönüşü sırasında başından geçen serüvenleri kapsar.

     Evliya Çelebi’nin 17. yüzyılda yazdığı “Seyahatname” ise dünya edebiyatındaki en iyi örneklerle boy ölçüşebilecek niteliktedir.

    Bu eserin birinci bölümü her yönü ile İstanbul’u anlatmaktadır. Kanunî Sultan Süleyman’ın hizmetinde bulunmuş olan Pirî Reis’in yazdığı Bahriye adlı eseri verdiği coğrafya ve oşinografya bilgileri dışında mükemmel bir Akdeniz seyahatnamesi sayılabilir.

    Ancak Türk edebiyatında Batılı anlamda gezi yazısı örnekleri Tanzimat döneminde yazarların Avrupa’ya gitmesiyle verilmeye başlanmıştır.

    Avrupa’ya giden sanatçılar gördükleri şehirlerle ilgili yazılar yazmışlardır. Özellikle Namık Kemal ve Ziya Paşa bunların başında gelir.

    Türk edebiyatında yazılan önemli gezi yazıları şunlardır:

    1. Mirat-ül Memalik – Seydi Ali Reis (İlk gezi kitabımız)
    2. Seyahatname – Evliya Çelebi
    3. Avrupa’da Bir Cevelan – Ahmet Mithat Efendi (Batı tekniğine uygun ilk gezi örneği)
    4. Hac Yolunda – Cenap Şahabettin
    5. Avrupa Mektupları – Cenap Şahabettin
    6. Frankfurt Seyahatnamesi – Ahmet Haşim
    7. Anadolu Notları – Reşat Nuri Güntekin

    Anı-Gezi Yazısı Farkı

    Gezi yazılarında gezilen yerlerle ilgili gözlemler yansıtılırken özne dış dünyadır. Anılarda ise kişi yaşadıklarını veya tanık olduklarını anlatır.

    Anı Nedir?:

    Bir kimsenin yaşadıkları dönemde gördükleri veya yaşadıkları ilginç olayları gözlemlerine ve bilgilerine dayanarak anlattıkları yazı türüne anı denir. Anıların yazı özelliği bulunan başka yazılarda vardır.

    Bunlar; seyahatname, sefaretname, muhtıra, tezkire, menkabe, günlük, otobiyografi ve tarih türleri olabilir. Bu türlerin her birinin yazılış gayeleri ayrıdır.

    Ortak özellikleri ise yaşanmış olaylar üzerine kurulmuş olmalarıdır. Anı (Hatırat) ile günlük, en çok karıştırılan iki türdür. Bu iki türün en önemli ayrılığı günlüklerin yaşanırken, anıların ise hayatta ya da ömrün sonunda kaleme alınmalarıdır.

    Anının Özellikleri

    1. Yaşanmakta olanı değil, yaşanmış bir konuyu anlatır.
    2. İnsan belleğinde iz bırakan olay ve olguları anlatır.
    3. Gelecek kuşaklara ders vermek ve kamuoyu ile hesaplaşmak amacı da vardır.
    4. Anılar tarihi gerçeklerin öğrenilmesine katkı sağlar ve tarihçilere ışık tutar.
    5. Tanınmış, bilim, sanat ve politika adamlarının yaşamlarını çalışma ve araştırmalarını anlatır.
    6. Yazarın unutulmasını istemediği gerçekleri kalıcı kılar.
    7. Geçmiş birinci kişinin ağzından kişisel yargılar ve yorumlarla verilir.

    Anı nasıl yazılır?

    Anılar, geçmişte yaşananlara sanatsal, siyasal ve bilimsel açıdan ışık tutmaları açısından önem taşır Anılar, edebiyatçılar tarafından kaleme alındıklarında daha ilgi çekici ve sanatsal yönü güçlü yapıtlar ortaya çıkar


    Anılar sonradan anımsanarak yazılabildiği gibi, olayın yaşandığı gün sıcağı sıcağına da yazılabilir
    Çoğu yazarlar anılarını günlük olarak not ederler.

    Ne gün yazıldığını hatırlamak için tarih atılan, çoğu zaman her günün sonunda olup bitenin sıcağı sıcağına anlatıldığı, olaylarla ilgili yorumlar değerlendirmeler yapıldığı yazılara “günlük” veya “günce” denir Pek çok insanın tuttuğu anı (hatıra) defteri bir tür güncedir.

    Edebiyatımızda pek çok anı örneği vardır Örneğin; Ömer Faruk Toprak’ın Gönen Öyküler’i adlı kitabında ve Ahmet Rasim’in Falaka adlı kitabında toplanan öyküler çocuklara yönelik anı öykülerdir.

    Halide Edip Adıvar’ın Türk’ün ateşle İmtihanı, Falih Rıfkı Atay’ın Atatürk’ün doğumundan ölümüne kadar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Gençlik ve Edebiyat Anıları, Oktay Akbal’ın Günlerde, Halikarnas Balıkçısı’nın Mavi Sürgün, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun bir lise öğrencisinin millî mücadele anıları anı kitaplarının en iyi örneklerindendir

    Anı yazarken nelere dikkat edilmelidir?

    1. Konu ilgi çekici olmalıdır.
    2.  Yazılanlar yeni nesillere ders verici, onları iyiliklere özendirici olmalıdır.
    3.  Yazarken alabildiğince duygusallıktan uzak kalınmalı ve gerçekçi olunmalıdır.
    4.  İyi hatırlanmayan olaylar, bilgiler yazıya alınmamalıdır.
    5.  Abartılı anlatımdan sakınılmalıdır.

    Anının tarihsel gelişimi

    ‘Anı’nın eski karşılığı ‘hatıra’dır. Edebî bir tür olarak anı, bir kişinin aklının erdiği dönemden itibaren görüp yaşadığı, kendisi ve toplum için önemli gördüğü olayları ve durumları belli bir sistem içinde yazıya döktüğü, genellikle, otobiyografik metinlere denir.

    Otobiyografi, kişinin yalnızca kendisiyle ilgili bilgileri verirken anı, hem bireysel hem de sosyal anlamda bilgi içerir. Günlük tutan yazar, sıcağı sıcağına o günün olay, yaşantı ve düşüncelerini aktarırken; anı yazarı, tarih olmuş eski zamanların olaylarını belleğe ya da belgelere dayalı olarak ortaya koyar.

    Bu bakımdan anı metinleri yalnızca hatırlanabilen, unutulmayan, kaydedilebilen olayları içerdiği için tarihi aynen aksettirmekten uzaktır, büsbütün objektif olması beklenemez. Toplumların sosyal hayatlarında anı aktarmak önemli bir gelenektir.

    Özellikle yaşlı insanlar kendilerinden daha genç kimselere daha önce görüp geçirdiklerini, yaşadıkları ilginç olayları anlatırlar.

    Anı yazma geleneği, Tanzimat döneminde, kimi devlet adamlarında batıdaki meslektaşlarına olan özentiden başlamış ve giderek günümüze kadar gelmiştir.

    Tanzimat öncesindeki şuara tezkireleri, menakıpname, siyer, vekayi’name, gazavatname, fetihname, sefaretname gibi eserler bilinen anlamıyla birer anı eseri olmasalar da bu türe özgü özellikleri taşırlar.

    Anılar konuları itibariyle genellikle siyasî ve edebî olmak üzere iki kategoride değerlendirilmektedir. Bunlar kesin sınırlandırmalar değildir. Bir siyasî anı kitabında edebî anılar da olabilmektedir.

    Kimi anı kitapları da toplum içinde belli özellikleriyle seçilmiş kişilerin portrelerinden oluşmaktadır.

    Halit Fahri Ozansoy Edebiyatçılarımız Geçiyor (1939), Yahya Kemal Beyatlı Siyasî ve Edebî Portreler (1968); Yusuf Ziya Ortaç Portreler (1960); Hakkı Süha Sezgin Edebî Portreler’i (İstanbul 1997); Beşir Ayvazoğlu Defterimde 40 Suret (İstanbul 1996)… gibi.





    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.