Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

  • Tarih
  • 9 yıl önce
  • 2 Cevap

Halkçılık İlkesi Nedir

Atatürkçü Düşünce Sisteminde Halkçılık Nedir

Bu soruya 2 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Admin

    • 2015-04-04 10:38:41

    Cevap : Halkçılık Tanımı : "Kişilerin dil, din, mezhep, ırk, cinsiyet ve siyasi görüş farkı gözetilmeksizin kanunlar önünde eşit olması ve halkın devlet için değil devletin halk için varolmasıdır".

    Kısaca : "Halkın halk tarafından, halk için idaresidir"     

    Halkçılık İlkesinin Esasları
    Halkçılık ilkesinde insanlar dil, din, mezhep, ırk, cinsiyet ve siyasi görüş farkı gözetilmeksizin kanunlar önünde eşittir. Toplumsal sınıf kavramının yerine meslek gruplarının varlığını savunur. Toplumsal grupların çatışmasını değil,meslek grupları’nın dayanışmasını öngörür.  Yönetim biçimi olarak demokrasiye dayalı cumhuriyet rejimini öngörür. Devlet; her türlü eylem ve işlemde halkın çıkarını gözetir.  Atatürk inkılaplarının hepsinin halkçılık ilkesi çerçevesinde, halkın yararları gözetilerek yapılmıştır.   
      
    Halkçılık ilkesine göre ülkemizde; ilkokuldan, üniversiteye kadar halka ücretsiz eğitim ve eğitimde fırsat eşitliği tanınmıştır.     
    Halkçılık ilkesine göre ülkemizde; ihtiyacı olanlara devlet hastanelerinde ücretsiz sağlık hizmetleri verilir.     
    Halkçılık ilkesine göre ülkemizde; ücretsiz kültür hizmetinin devletin ana görevlerinden biridir.     
    Halkçılık ilkesine göre ülkemizde; halkın ihtiyacı olan altyapı yatırımlarının tümü devlet tarafından yapılır.
        
    En ücra köylere kadar okul, sağlık ocağı, yol, elektrik, su ve sulama hizmetinin , hiçbir çıkar gözetilmeksizin yapılan bir halkçılık ilkesi uygulaması olduğu bilinmelidir.  

    ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNDE HALKÇILIK VE DAYANDIĞI ESASLAR
    Halkçılık; yönetimin ekonominin, siyasetin, devlet ve toplum düzenlemelerinin toplumdaki güçlülere varlıklılara, geleneksel birikimler kalıntılar sonucu ağırlık kazanan kişilere, kesimlere ailelere değil, güçsüzlere, emeği ile geçinenlere, halka dönük olmasıdır. Ama sınıf egemenliğini reddedir. Halkçılık cumhuriyetçilik ilkesinin içerdiği demokratik, özgürlükçü çoğulcu yönetimin yasalardaki bir hak olmaktan çıkarılıp halklaştırılmasını, işlerliğe kavuşturulmasını yönetimde, siyasette, kalkınmada, gelirlerin dağılımında, devlet ve ulus olanaklarının kullanılmasında halk yararının gözetilmesini amaçlar. Bu amaç doğrultusunda devleti, önlemler almak, yasalar çıkarmak, düzenlemelere gitmek, engelleri ortadan kaldırmakla görevli kılar.

    Halkçılık ilkesinde idare ve egemenliğin kaynağı millettir. Bu idare ve egemenliğin devletin vatandaşa, vatandaşın da devlete karşı olan ödevlerini iyi bir şekilde düzenlemesi yolunda kullanılması esastır.

    Atatürkçülük’te Halkçılık yurdu, ayrıcalık iddialarından ve sınıf kavgalarından koruyan bir ilkedir. Halkçılığın;
    1 nci Unsuru Demokratlık
    2 nci Unsuru Milletin genel hakları dışında hiçbir kişiye veya topluluğa ayrıcalık tanımamak,
    3 ncü Unsuru Sınıf mücadelesini kabul etmemektir.

    Atatürkçü düşüncü sisteminde Halkçılık ile Demokrasi eş anlamlıdır. Nitekim Atatürk;” Demokrasi esasına dayalı hükümetlerde, egemenlik halka, halkın çoğunluğuna aittir. Demokrasi prensibi, egemenliğin millette olduğunu, başka yerde olmayacağını gerektirir. Bu şekilde demokrasi prensibi; siyasi kuvvetin, egemenliğin kaynağına ve yasallığına temas etmektedir. “ diyerek demokrasinin halkçılığın bir sonucu olduğunu vurgulamıştır.

    Atatürkçü düşünce sisteminde Halkçılık anlayışı eşitliği öngörür çalışmaya değer verir. Milletin genel hakları dışında hiçbir kişiye veya zümreye ayrıcalık tanımaz. Atatürkçülük, yasalar önünde eşitliği gerektirir ve toplumun varlığını sürdürmesi için çalışmayı zorunlu ve üstün değer sayar.

    Halkçılık, toplum hayatında hertürlü ayrıcalığı reddeder. Herhangi bir kişiye aileye veya zümreye yahut bir topluluğa ayrıcalık tanımaz. Kim olursa olsun, yasalar ve kamu kurumları önünde kesinlikle eşittir.

    Atatürkçülük'te Türk halkının kanun önünde eşitliği benimsenmekle birlikte onun sorumluluğu da belirlenmiştir. Bu sorumluluğun esası “çok çalışmaktır.” Atatürk, kişilerin çalışmaması halinde toplumun yaşamasını ve varlığını tehlikede görür. Halkçılık ilkesine göre, Türkiye’de sosyal düzen kişinin çalışmasına dayanılarak korunabilir ve sürdürülebilir.

    Atatürk Ne olduğumuzu bilelim. Kurtulmak yaşamak için çalışan ve çalışmaya mecbur olan bir halkız! Bundan dolayı her birimizin hakkı vardır. Yetkisi vardır. Fakat çalışmak sayesinde bir hakkı kazanırız. Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını çalışmaktan uzak geçirmek isteyen insanların bizim toplumumuz içerisinde yeri yoktur, hakkı yoktur! O halde Halkçılık, toplum düzenini çalışmaya ve hukuka dayandırmak isteyen bir toplum sistemidir Diyerek halkçılık ve çalışmanın doğrudan ilişkisini açıkça ortaya koymuştur.

    Atatürkçülük halkın ilerlemesini öngörür. Çalışmayı ilerlemenin temel esası olarak ele alır. Atatürk İtiraf ederim ki düşmanlarımız çok çalışıyor. Bizler onlardan daha çok çalışmaya mecburuz. Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim, teknik ve her türlü buluşlardan azami derecede yararlanmak zorunludur Sözleriyle çalışmanın önemini vurgulamış, çalışmanın hangi nitelikte çalışma olması gerektiğini belirtmiştir.

    Atatürkçülük kişilerin her konuda düşünür olması ve kendi haklarına sahip olması esasına her zamansahip çıkar ve bu nedenle halkçılık anlayışında halkın siyasi yeteneklerinin gelişmesi ve bu yönden halkın siyasi eğitiminin, kendilerini halkın üstünde görenlere ve böyle bir davranışta bulunacaklara karşı güçlü önlem olarak milli müesseseler kurulmasını, bu milli müesseselerin kurulabilmesi için de halka siyasi terbiye verilmesini önerir. Bunu da demokrasiyi koruyan temel taşlardan biri sayar.

    Halkçılık iç barışı öngörür ve sınıf mücadelesini reddeder. Atatürkçülük Türk toplumunda sınıflar arasındaki mücadeleyi başka bir deyişle sınıfların çıkar kavgasını kabul etmez.

    Türk halkının sosyal yapısı sınıf kavgası için uygun olmayan bir yapıdadır. Çünkü halkın içinde çalışanlar arasında, bir çıkar çatışması yoktur. Mevcut sınıflardan biri olunca öbürünün de olması kaçınılmaz bir gerçektir. Atatürk Türkiye'de sınıfların çıkar kavgasından halkın yararına bir sonuç alınmayacağı inancındadır. Türk toplumunda sınıf farkının bulunmadığını her zaman ve her yerde söylemiş ve belirtmiştir. Çalışma hayatının gerektirdiği çalışma gruplarının oluşabileceğini, ancak bunların grup amaçlarına değil, toplumsal amaçlara hizmet etmesi gerekliliğini savunmuştur.

    Halkçılık ilkesinde milli gelirin dengeli ve uyumlu olarak dağıtımında, yönetiminde kalkınmanın sağlanmasında, halk yararının gözetilmesinde görev devlet otoritesine aittir. Bu amacı gerkçekleştirebilmek için devlet, önlemler alacak ve yasalar çıkartacaktır.
    Halkçılığı uygulamada esas, halkın maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bu yönden halkçılığı uygulamakta devlet-halk ilişkilerini düzenlemekte halkın şikayetleri önemli yer tutar.

    Devlet işlerinin nasıl yürüdüğünü anlamak, halkın aydınlanma ihtiyaçlarının hangi noktalarda olduğunu göstermektedir. Atatürk Cumhuriyetin ilk yıllarında bu konuda şöyle demiştir.Şikayetler devlet teşkilatımızda daima esaslı bir yankı uyandırmalıdır. Hükümete gelen her başvuru ve şikayet sıradan memurların değil, bizzat bakanın veya bölgesinde valinin imzalayacağı, olumlu veya olumsuz olsun, gerekçelere dayanan bir cevapla karşılanmalıdır. Bu şikayetler tek tek incelenmekle beraber, bunların konularına göre sınıflandırıldıktan sonra, meydana gelecek tablonun toptan incelenmesi büyük halk tabakalarının hangi ıstıraplarla yüklü olduğunu gösterir

    Yukarıdaki amaca ulaşmak için halkın şikayetlerini almak, doğruyu yanlıştan ayırmak, sınıflandırmak gerekir. Böyle bir çalışma halka dönük, halkla beraber, halk için çalışan bir halk hükümetinin yönetiminin sonuçlarını takip etmesini sağlar, bu halktaki etkisine göre, yönetimin bir tür kontrol sistemidir.

    Bu uygulama, şikayet sahiplerinin şikayetlerinin giderilmesinden çok hükümetlerin icraatının genel olarak başarılı olup olmadığını gösterir. Ayrıca kamuoyunun hangi noktalarda aydınlatmaya ihtiyacı olduğunu da gösterir. Halk şikayetlerinin ve incelenmesinin, cevabının verilmesinin bir esasa bağlanması gerekir. Çünkü, güçlü olması zorunlu olan hükümeti zayıf düşüren önemli nedenlerden birisi de, halk şikayetlerinin kayıtsızlığa uğraması olarak değerlendirilmiştir.
    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Ugur

    • 2015-04-03 14:23:53

    Cevap : Halkçılık İlkesi
    Halk bir ülkede yaşayan, o ülkeyi vatan bilen, kaderini o ülkenin kaderine bağlamış insanların tamamıdır. Halkçılık ise genel olarak bireyler arasında hiçbir fark gözetmeksizin halkı tek ve eşit kabul etmektir. Halkçılıkta esas, halkın kendini demokratik esaslara uygun yönetmesidir. Milli egemenliğin halk tarafından halkın menfaatine kullanılması sonucu demokra­sinin gerçekleşmesi ve yerleşmesi sağlanır. Bu bakımdan halkçılık, cumhu­riyetçilik ve milliyetçilik ilkelerinin zorunlu bir sonucudur.

    Atatürkçü Düşünce Sisteminde Halkçılık
    Cumhuriyet Halk Fırkası’nın ilk programında Halkçılık görüşüşöyle tanımlanmıştır:

    “Kanunlar önünde mutlak bir eşitlik kabul eden ve hâkimiyetin devletin vatandaşa karşı olan görevlerini tamamıyla yerine getirmek için kullanılması partinin başlıca prensiplerindendir. Kanunlar önünde mutlak bir eşitlik kabul eden ve hiçbir ferde, hiçbir aileye, hiçbir sınıfa ve hiçbir cemaate imtiyaz tanımayan yurttaşları halktan ve halkçı olarak kabul ederiz.

    Türkiye Cumhuriyeti halkını ayrı ayrı sınıfların birleşmesinden değil, ferdî ve toplumsal hayat için iş bölümü bakımından türlü hizmetlere ayrılmış bir cemaat saymak esas prensiplerimizdendir. Çiftçiler küçük sanat sahipleri sanat erbabı, tüccarlar ve memurlar Türk millî varlığının başlıca çalışma unsurlarıdır. Bunların birinin çalışması diğerlerinin hayatı ve refahı için bir mecburiyetidir.

    Partimizin bu prensiple göz önünde tuttuğu amaç sınıf kavgaları yerine içtimai nizam ve dayanışmayı elde etmek ve menfaatler arasında birbirine zıt olmayacak surette ahenk koymaktadır. Menfaatler liyakat ve faaliyet derecesine göre olur.
     
    Atatürk’ün halkçılık anlayışı siyasi, ekonomik ve toplumsal uygulamalarda halkın yararının ön planda tutulmasınıöngörür. Tanımdan da anlaşıldığı gibi halkçılık ilkesinin özünde halk vardır. Atatürk Türk halkını irken, dinen, kültür bakımından birbirlerine karşı saygılı, özveri duygularıyla dolu, geleceği ve çıkarları ortak olan bir toplum olarak nitelendirmiştir.

    Halkçılık ilkesinin birbirini tamamlayan üçönemli özelliği vardır. Birincisi, halk yönetimi yani siyasal demokrasidir. ikincisi, kanun önünde herkesin eşit olması, hiçbir kişi veya zümreye ayrıcalık tanınma-masıdır. Üçüncüsü ise sınıf mücadelesinin reddi ve toplumun dayanışma içinde gelişmesidir.

    Halkçılık ilkesinde demokrasi ile kastedilen kişi hak ve hürriyetleri ile halk egemenliğine dayalı bir yönetimin gerçekleştirilmesidir. Millî Mücadele sırasında kullanılan halk hükümeti sözü ve 1921 Anayasası’nın “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.maddesi ile halk egemenliği açık bir şekilde ifade edilmiştir. Atatürk’e göre; özgürlüğün, eşitliğin ve adaletin dayanak noktası, ulusal egemenliktir. Bu yüzden onun halkçılık anlayışının tam olarak gerçekleşebilmesi için egemenliğin tamamen halka ait olması gerekir. Sınıf egemenliğine dayanan ve halk cumhuriyeti olarak adlandırılan bazı yönetimlerde egemenlik belli bir sınıfa verilir. Bu tarzdaki yönetimlerde çok partili sistem yasaklanırken bir muhalefetin varlığından da söz edilemez. Bugünkü demokratik sistemlerin temelini de oluşturan egemenliğin bütün halk tarafından eşit olarak kullanıldığı halkçılık anlayışı ise cumhuriyetin başlangıcından itibaren sağlanmaya çalışılmıştır. Atatürk döneminde, muhalefet sürekli olarak varlığını korurken çok partili siyasi yaşama geçilmeye çalışılmıştır. Bu noktada halkçılık ilkesi cumhuriyetçilik ilkesi ile bir bütün oluşturur.

    Halkçılık ilkesi ile demokrasinin korunması ve sürdürülmesi sağlanmış olur. Atatürk bu konuda İşe köyden, mahalleden ve mahalle halkından başlıyoruz. Halk düşünür olmadıkça, hangi haklara sahip olduğunu anlamadıkça kitleler istenen yöne, herkes tarafından iyi veya kötü yönlere yöneltilebilirler. Kendini kurtarabilmek için her kişinin geleceği ile bizzat ilgilenmesi gerekir. Aşağıdan yukarıya, temelden çatıya doğru yükselen böyle bir kurum elbette sağlam olur.” demiştir.
    Halkçılık anlayışına göre ulusu oluşturan bireylere, seçme ve seçilebilme hakları verilerek siyasal bakımdan eşitlik getirilmiştir. Yine bu ilkeyle birlikte sosyal adalete, sosyal güvenliğe ve adaletli gelir dağılımına önem verilmiştir. Ülkede herkesin refaha ulaşması sağlanmaya çalışılmıştır. Bu yüzden halkçılık her şeyden önce halkın tüm imkânlarıyla ekonomiye katılmasını, ülke ekonomisinden de hakkı olan payı alabilmesini amaçlamıştır. Buna karşılık ekonomide dengeli bir düzen oluşturmak ve kararlı bir gelişme sağlamak için halk ve devletin iş birliği içinde olması gerekir. Bu iş birliği sağlanıp kamuda adaletli bir gelir dağılımının oluşması istenmiştir. Böylece de sınıf mücadelesi de kendiliğinden ortadan kalkacağı sağlanmış olacaktır. Bu düşüncelerle Halkçılık, 1930 yılı başlarından itibaren ise devletçilik ilkesi ile desteklenerek siyasal anlamının yanı sıra, ekonomik bir anlama da kavuşmuştur.

    Halkçılığın bir diğer unsuru ise sınıf mücadelesinin reddedilmesidir. Atatürk bu konuda “Bizim halkımız, çıkarları birbirinden farklı sınıf hâlinde değil; aksine varlıkları ve çalışmalarının sonuçları birbirine lazım olan sınıflardan ibarettir. Bu dakikada dinleyenlerim çiftçilerdir, sanatkârlardır, tüccarlardır ve işçilerdir. Bunların hangisi bir diğerine karşı olabilir? Çiftçinin sanatkâra, sanatkârın çiftçiye ve çiftçinin tüccara ve bunların hepsine, birbirine ve işçiye muhtaç olduğunu kim inkâr edebilir? Bugün mevcut fabrikalarımızda ve daha çok olmasını dilediğimiz fabrikalarımızda kendi işçimiz çalışmalıdır. Refah içinde ve memnun olarak çalışmalıdırlar ve bütün bu saydığımız sınıflar, aynı zamanda zengin olmalıdır ve hayatın gerçek tadını tadabilmelidir ki çalışmak için kudret ve kuvvet bulabilsinler.” 3 demiştir. Böylelikle Türk toplumunun, menfaatleri birbiriyle çatışan sınıflardan değil, birbirine ihtiyaç duyan ve aralarında uyum bulunan çeşitli çalışma gruplarından oluştuğunu belirtmiştir.

    Sınıf mücadelesinin önlenmesi, devletin sosyal adalet ve sosyal güvenliği gerçekleştirmesine, adaletli bir gelir dağılımı sağlamasına, bütün zümrenin menfaatlerini dengeli ve uyumlu bir şekilde gözetmesine bağlıdır. Atatürk de “Millî servetin dağıtımında daha mükemmel bir adalet ve emek sarf edenlerin daha yüksek refaha ulaşması millî birliğin muhafazası için şarttır.” diyerek toplumsal barış ve düzen için adaletli gelir dağılımının şart olduğuna dikkat çekmiştir. Millî gelirin dengeli ve uyumlu olarak dağıtımında da devleti görevlendirmiştir. Devlet bunun için gerekli önlemleri almak ve yasalar çıkarmak durumundadır.

    Halkçılık uygulamalarında esas olan halkın maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bunun gerçekleştirilebilmesi ve devlet - halk ilişkilerinin düzenlenebilmesi için halktan gelen şikâyet ve dilekçeler, önem taşımaktadır. Atatürk bu konuda şöyle demiştir. "Şikâyetler, devlet teşkilatımızda daima esaslı bir yankı uyandırmalıdır. Hükümete gelen her başvuru ve şikâyet, sıradan memurların değil, bizzat bakanın imzalayacağı gerekçelere dayanan bir cevapla karşılanmalıdır.”  Yapılan icraatların toplumdaki yankıları, yönetim üzerinde bir otokontrol oluşturur. Halktan gelen şikâyetler hükümetin icraatının genel olarak başarılı olup olmadığını gösterir. Bu, devlet idaresinde halkçılığın bir gereğidir
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.