Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Halkevlerinin açılma sebepleri neler

Halk evlerin açılma sebepleri nelerdir?

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    gokturk

    • 2020-04-25 15:02:45

    Cevap : HALKEVLERİNİN AÇILMA SEBEPLERİ


    Halkevlerinin açılmasının gerisinde yatan pek çok sebep vardır. Bunları siyasal ve kültürel olmak üzere iki grupta toplayabiliriz:

    Siyasal Sebepler

    Cumhuriyetin ilânından halkevlerinin kurulduğu tarihe kadar geçen yaklaşık 10 yıllık sürede yeni Türkiye’nin bütünlüğünü tehlikeye atan veya Cumhuriyet rejimini kökten değiştirmeyi amaçlayan birtakım siyasî hareketler meydana gelmişti. Doğu vilâyetlerinde başlayan Şeyh Sait İsyanı (Başlaması:13 Şubat 1925–kesin olarak bastırılışı: 31 Mayıs 1925), Menemen’de Derviş Mehmet ve bir kısım arkadaşının başlattığı gerici hareket ve Kubilay adlı yedek subay öğretmenin şehit edilmesi (23 Aralık 1930) gibi tehlikeli teşebbüsler, yeni rejimi tehdit eden ve devleti dinî esaslara dayandırmayı amaçlayan başlıca siyasî hareketlerdi. Ayrıca Atatürk’ün teşvikiyle kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası (Kuruluşu: 12 Ağustos 1930, kendisini feshetmesi 17 Kasım 1930) kısa sürede memleket genelinde teşkilâtlanma çalışmalarını tamamlamış ve iktidara aday bir siyasî parti haline gelmişti. Serbest Cumhuriyet Fırkasının beklenmedik bir ilgiyle karşılanması ve yeni rejime muhalif unsurların bu fırkanın çatısı altında toplanması Atatürk ve diğer CHF yöneticileri tarafından endişeyle izleniyordu. Diğer bir ifadeyle yapılacak ilk seçimde CHF iktidarı sona erebilir; yeni Türkiye SCF vasıtasıyla sonu belli olmayan bir maceraya sürüklenebilirdi. Bunlara ilâveten Cumhuriyet Halk Fırkasının bir kültür kolu olmakla beraber zaman zaman siyasî çalışmalar da yürüten Türk Ocakları, bazı açılardan CHF ile ters düşüyordu. Bir kısım Türk Ocağı şubeleri ve üyelerinin SCF’ye geçmesi, bazı şubelerde ise doğrudan Halk Fırkası aleyhine çalışmalar yapılması CHF yöneticilerinde Türk Ocakları aleyhinde bir düşüncenin gelişmesine sebep olur. Hatta Türk Ocağı teşkilâtının bulunduğu yerlerde partinin teşkilât kuramaz hâle geldiğini belirten CHF müfettişleri, raporlarında “Türk Ocakları bu gidişlerinde bırakılacak olursa, çok daha kötü sonuçlar doğabileceğini’ söylemeye başlamışlardı” Devletin ve partinin geleceğini tehdit eden bu tür olumsuz gelişmeler Atatürk ve CHF yöneticilerini yeni ve radikal önlemler almaya sevk etmiştir.

    Türk Ocaklarının kapatılarak bir süre sonra halkevlerinin dış siyasal sebeplere de dikkat etmek gerekir. Türk Ocaklarına dair bir araştırma yapan Füsun Üstel’in belirttiğine göre, Ocakların kapatılmasındaki dış etkenlerin çoğu “Ocakların ‘Turancı’ eğilimlerinin 1930’larda iyi ilişkiler içinde bulunduğumuz SSCB tarafından kendi varlığına karşı bir tehdit olarak algılanması noktasında yoğunlaşmaktadır. 1930-1931 döneminde SSCB’nin Türkiye Büyükelçiliği görevinde bulunan Surits’in, Ocakların kendi ülkesi ile fazla ilgilenmesi ve üyeleri arasında yayılmacı amaçlar taşıyan kişilerin varlığı nedeniyle dönemin Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü’yü (Aras) uyarması ve Türk Ocakları merkez binasının mimarı Arif Hikmet Koyunluoğlu’nun belirttiğine göre Azerbaycan Elçisi İbrahim Abilof’un ‘Paşam, biz sizinle dostuz. Kurtuluş Savaşında bu dostluğu ispatladık. Para, silah yardımı yaptık. Ancak Türk Ocağında dostluğa yakışmayan bazı olaylar oluyor. Burada Türkistan’ı alacağız, Azerbaycan’daki Türkleri kurtaracağız diye konferanslar veriliyor. Bu dostluğa yakışmaz, bunun önlenmesini istiyoruz.’ şeklinde eleştiride bulunması”[4][4] halkevlerinin kurulma sürecinde önemli bir rol oynamıştır.

    Kültürel Sebepler

    Cumhuriyetin ilânından sonra kültürel alanda bir dizi inkılap yapıldı. Ancak yukarıda kısaca değindiğimiz siyasî gelişmeler, yapılan inkılapların halk tarafından tam olarak benimsenmediğini göstermektedir. Bu bakımdan inkılâbın halka mal edilmesi, derinleştirilmesi ve halkın eğitilmesi için herkesin rahatlıkla çalışmalarına katılabileceği yaygın bir teşkilâta ihtiyaç vardı. 1929’da halka yeni harflerle okuma-yazma öğretmek amacıyla bir yaygın eğitim kurumu olarak Millet Mektepleri açılmıştı. Fakat, bu kurumlardan pedagojik alanda istenilen verim alınamamış olmalı ki Millet Mekteplerinden daha geniş ve daha kompleks bir kurum olan halkevleri kurulmuştur.

    Öte yandan Türkiye Cumhuriyeti ilk çağlardan beri birçok medeniyetin geliştiği bir coğrafya üzerindeydi. Anadolu’da eski medeniyetlerden kalma çok sayıda tarihî değere sahip eser vardı. Bunların korunması, meydana çıkarılması ve gelecek nesillere aktarılması için sistemli çalışan bir teşkilâtın gerekliliği hissedilmekteydi. Kaldı ki Osmanlı döneminde Anadolu’daki tarihî kıymeti olan pek çok eserin yağma edilerek yurt dışına kaçırıldığı bilinen bir gerçektir. Ayrıca sanatı geliştirmek, sanatkârı himaye altına almak, sağlıklı ve gürbüz nesiller yetiştirmek, köyle şehir arasındaki kültürel ve ekonomik farklılıkları gidermek, halkı hurafelerden kurtarıp onları modern bir zihniyetle yetiştirmek, yeni rejim için tehdit unsuru olabilecek bazı düşüncelerin gelişme olanağı bulduğu çeşitli sivil toplum örgütlerini kontrol altında tutmak gibi hususları da halkevlerinin kuruluş sebepleri arasında saymak mümkündür.

    Yukarıda kısaca değindiğimiz siyasal ve kültürel sebepler, genel olarak iki noktada birleşmektedir: Ekonomide liberalizmi benimseyen SCF’nin 1930’lu yılların Türkiye’sinde yaşama alanı bulamaması ve benzer düşünce yapısına sahip insanların toplandığı Türk Ocaklarının kapatılması aslında, devletçilik ilkesinin tam manasıyla Türkiye’ye yerleştirilmek istenmesine bağlanabilir. Böylece serbestçilik yerine devletçiliği, ferdiyetçilik yerine halkçılığı ikâme edecek ve daha güçlü bir şekilde savunacak bir kurum olarak halkevleri kurulmuştur. Nitekim katı bir şekilde uygulanan devletçilik kurallarının 1945’ten itibaren gevşetilmesi ve kısmen serbest bir ortamın yaratılmasıyla birlikte, halkevlerinin faaliyetleri yavaşlamış, Türk Ocakları da yeniden açılmıştır.

    30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi’nden sonra Cemal Paşa, Enver Paşa ve Talât Paşa gibi İttihat ve Terakki Partisinin önde gelen bazı yöneticileri yurt dışına kaçmıştı. Bununla beraber, bilhassa Enver Paşa’nın gerek Mütareke Dönemi’nde gerekse Cumhuriyetin ilânından sonra Türkiye’ye gelmek ve yeniden iktidarı ele geçirmek için ciddî girişimlerde bulunduğu bilinen bir gerçektir. Suna Kili’nin belirttiği gibi “gerçi I. Dünya Savaşı’ndan yenilgi ile çıkılması İttihatçıların saygınlığını büyük ölçüde azaltmış, bunları gözden düşürmüştür. Fakat eski, deneyimli ittihatçılar el altından çalışmalarını sürdürmekte, Anadolu Ulusal eyleminin yönetimini ele geçirmek, yeniden kurulacak devletin başına geçmek istemektedirler”[5][5]. Türkiye Büyük Millet Meclisinde kırk kadar ittihatçının bulunduğu ileri sürülmektedir. TBMM’deki ittihatçılardan bir kısmı sadece Millî Mücadele esnasında değil, aynı zamanda Millî Mücadeleden sonraki dönemlerde de Rusya’da bulunan Enver Paşa ile sürekli ilişki içerisinde bulunmuşlar, kurulacak devletin başına Enver Paşa’yı geçirme plânları yapmışlardır. Enver Paşa da Anadolu’ya geçmek ve yeniden iktidarı ele geçirmek için her yolu denemiş, hatta yeni Rus yönetimiyle bu konuda görüşmeler bile yapmıştır. Enver Paşa’nın Anadolu’daki yandaşları da her türlü muhtemel gelişmeyi düşünerek çeşitli siyasal gruplarda yer almışlardır. Sol eğilimli Halk Zümresi, Komünist Parti, Halk İştirakıyyün Partisi ve Yeşilordu gibi siyasal gruplarda epeyce ittihatçı vardır[6][6]. Söz konusu siyasal teşekküllere bir kültür kurumu olmakla birlikte, daha önce İttihat ve Terakki Partisinin görüşleri doğrultusunda çalışmalar yürüten Türk Ocaklarını da ilâve edebiliriz. Enver Paşa ve onun çevresinde gelişen bu hareketler Cumhuriyetin ilânından sonra bile Atatürk ve CHF’ye gerek yurt dışından gerek yurt içinden ciddî bir muhalefet hareketi olduğunu göstermektedir. Bu durumun Atatürk’ü ve diğer CHF yöneticilerini yeni ve radikal önlemler almaya sevk ettiğini düşünebiliriz. Böylece Enver Paşa’yı destekleyen ya da destekleme ihtimali olan Türk Ocakları kapatılmış, yerine CHF ile organik bir bağa sahip olan halkevleri açılmıştır.
    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.