Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Harname Nedir

Harnameyi kim yazmıştır eserin özellikleri nelerdir ? Harnâmenin incelemesi. Harnamenin türü nedir? Kişileri ve Özeti.

Bu soruya 5 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Ödevci_8

    • 2015-05-04 12:11:35

    Cevap : Yazarı : Şeyhi
    Türü: 
    Didaktik şiir.
    Konusu: Eşeğin kişiliğinde, yeteneğinin üstüne çıkmak isteyen bir insanın içine düştüğü kötü durum ele alınıyor, bu tür kişilerin karşılaşabilecekleri güç durumlar anlatılıyor.

    Ana düşünce: İnsan, kendi yeteneğini, değerini ve yerini bilmeli; elindekiyle yetinmeli, daha çoğunu istememelidir.

    Kafiye şeması: aa/bb/cc/dd/ee/ff/gg/hh...
    Kafiyeli olan, "zâr/nizâr" sözcüklerinde, üç ses benzeşmesinden olan zengin kafiye vardır. Su-da idi/ kısu-da idi" sözlerinde yer alan "-da" hal ekleriyle "idi" sözcükleri aynı görevde olduğundan rediftir. Ka­lan bölümlerde iki ses benzeşmesinden oluşan tam kafiye vardır.

    Dil özellikleri:
    a) Olay, "tahkiye" (hikâye etme-öyküleme) yo­luyla anlatılmış, XV. yüzyıl aydınlarının yabancı söz­cüklerle karışmış Türkçesine yer verilmiştir: Zâif ü nizâr, şikeste vü zâr, gam-ı palan, ferâsetlû, tac-ı devlet, azm-i râh.
    b) Sözcüklerde "üben, icek, yın" bağ-fiil ekle­riyle emir kipinin üçüncü tekil kişisini gösteren ve "-sin" ekinin karşılığı olarak kullanılan "-gil, -gıl" eklerine yer verilmiştir.
    c) "Gerlü, K'olmadı, K'ey" sözcükleri, ölçü zo­ruyla böyle yazılmışlardır. Asılları "gerilü, ki olmadı, ki ey" dir.
    d) Kimi sözcükler, küçük ses değişimleriyle gü­nümüzde de kullanılmaktadır: Tü (tüy), bigi (gibi), bunlarunla (bunlarla), ulduz (yıldız), ana (or.a), komamıştı (koymamıştı), varayın (varayım), komak (koy­mak).
    e) Günümüzde kullanılan "ve" bağlacı yerine "u,ü,vü" kullanılmıştır. Bu durum tüm divan edebiya­tı anlatımında yaygındır.
    f) "Katı" (çok), "dün" (gece), "kısu" (sıkıntı), "ıss" (sahip) sözcükleri günümüzde anlam değiştirmiş, bu anlamlarda kullanılmaz olmuştur.
    g) "Ana" (onu) sözcüğü "-i" hali yerine "-e" hal ekiyle kullanılmıştır.
    h)“îdi, odunda, su" gibi söcükler, ölçü zoruyla
    uzatılmıştır.

    Söz Sanatları:
    Eşek, insan gibi düşünüldüğünden teşhis (kişileş­tirme), konuşturulduğundan intak (konuşturma) sana­tı yapılmıştır, öküzlerin boynuzları biçim yönünden yaya, parlaklık yönünden ay'a benzetilmiştir. "Bunla­rın başlarına taç neden" dizesinde istiare (iğretileme) sanatı yapılarak boynuzlar taca benzetilmiştir.
    Benzetilen öğe kullanılmadığından, sanat açık istiare­dir. "Odundur/ o dundur" sözcükleri, cinaslı olarak kullanılmıştır.

    İçerik Yönünden:
    Zayıf ve güçsüz bir eşek vardı. Yük altında çok harap olmuştu. Bazan odunda bazan suda idi. Gece ve gündüz kahır ile sıkıntıda idi. O kadar ağır yükler taşırdı ki, yara teninde tüy bırakmamıştı. Dudağı sark­mış, çenesi düşmüştü. Sırtına sinek konsa yorulurdu. Kargalar derneği kulağında, sinek gezer gözünün ya­ğında. Arkasından alınca palanı, sanki köpek artığıy­dı geriye kalanı. Bir gün sahibi onu korudu, yani ona yardım etti. Palanını aldı ve ota saldı. Otlayarak bi­raz öte yürüdü. Gördü otlukta yürüyen öküzleri. Ateş­li gözleri ve gerili göğüsleri. Bazısının boynuzu ay gi­bi, kiminin halka halka yay gibi. Ne yular derdi ne palan derdi. Ne yük altında hasta ve inleyen. Hayret eder ve düşünür, kendi durumunu zihninden geçirir. Ki: yaradılışta bunlarla eşitiz. Elde, ayakta, yüzde ve şekilde. Bunların başlarına taç neden? Bizde bu yoksulluk ve gereksinim neden? Bir eşek vardı çok anlayışlı, akıllı. Hem ulu yollu hem de uyanıktı. Bu miskin eşek, o ulu eşeğin katına, gitti, yüz sürdü, ey başkan: Sen eşekler içinde yücesin, akıllısın, büyüksün ve erdemlisin. Sen eşekler içinde bilgesin. Sıkıntım var, yardım etmelisin. Bugün otlukta gördüm öküzler, göğüslerini gererek yürürlerdi. Her birisi se­miz ve kuvvetli, içi ve dışı yağlı ve etli. Yok mudur gökte bizim yıldızımız, ki yeryüzünde boynuzumuz ol­madı? Olgun eşek şöyle yanıt verdi: Ey belâ bağına tutsak eşek! Onlar gündüz gece arpa ve buğday işler­ler, onu otlayıp onu dişlerler. Çünkü bunlar oldu o değerliye sebep. Bu değeri onlara Tanrı verdi hep. Başlarına devlet tacı kondu. İç ve dışlarına et ve yağ doldu. Bizim en büyük işimiz odun taşımaktır, İçimize ateş vuran o aşağı iştir. Zayıf eşek tuttu yüz dert ile ağlamaklı, gönül yaralı, kırık... Varayım ben de buğday işleyeyim, orada yaylayayım orada kışlayayım. Gezerek yeşermiş bir ekin gördü. Sanki o ekin ile kin tutardı. Aşk ile tepti, girdi işlemeye. Bazan ayakla bazan dişiyle. Ekin sahibi... Sopa elinde yola koyuldu. Tarlasını görünce ah etti. Gördü yer tamamen temiz­lenmiş, yeşil ekinlik kara toprak olmuş. Küfür etti, içi yüreği susmadı, eşeği dövmekle de hırsını alama­dı. Bıçağını çekti, ayrısını kodu, kesti kulağını ve kuy­ruğunu. Eşek kaçar canı acıyarak, yaş yerine kan dö­kerek. Ansızın bilge eşek çıkageldi. Durumunu sordu, beriki dert ile ah etti: Boş şey istedim, doğru yol­dan ayrıldım, boynuz umdum, kulaktan da oldum.

    Araştırmalar:
    1.Şeyhi, II. Murat döneminde yaşamıştır. Bu fabl şairin padişaha sunduğu bir övgüde "Münasip Hikâye" başlığı altında yer almıştır. Eser, 126 beyitten oluş­maktadır. Şair, mesnevisinin başında padişahı över. Devrinde herkesin mutlu olduğunu; kendisinin ise ke­derli olduğunu belirtir. Yaşamda rahatlık istedikçe zahmet çektiğini, mutluluk istedikçe belaya düştü­ğünü dile getirir, öyküsünde kendisini bu eşekte sim­geleyerek Sultan Murat'tan yardım diler.

    Öykünün kahramanlarından eşek, zayıf, güçsüz, yük taşımaktan bitkindir. Sırtında yaralar açılmış, dudağı sarkmış, yaşamın zorluklarına göğüs geremeyecek kadar perişan bir duruma düşmüştür, öküzler ise eşeğin karşıtı besili, boynuzları ay gibi, yük taşı­mayan, yular ve palan kaygısı olmayan sağlıklı ve ta­lihli hayvanlardır. Yaşlı eşek; ulu, kâmil, âkil, ehil, fâzıl niteliklerinden anlaşılacağı gibi güngörmüş bil­ge olan bir varlıktır. Ekin sahibi, çıkarlarını koruyan öfkeli biridir.

    Öyküde zayıf eşek, şairin kendisi; öküzler, Şeyhi'ye verilen tımarın (toprakların) ilk sahipleri ile yet­kili kişi ve kuruluşlardır. Yaşlı bilge eşek ise Osman­lı toplumunu belirli ülkü ve düşünceler doğrultusunda yönlendiren aydınlar ve düşünürlerdir. Bunlar şiirde "bilge-filozof" olarak tanıtılmaktadır.

    Günümüz toplum yaşamı açısından düşünülürse:
    Zayıf eşek: İçinde bulunduğu durumu beğenme­yen, elindekiyle yetinmeyen, olanaklarını değerlendir­meden hayatta daha çok şeye sahip olmak isteyen, bu yolda çaba verirken elindekini de yitiren insanları simgeler.

    Öküzler: Her toplumda var olan, hak etmedik­leri biçimde varlıklı ve mutlu yaşayan talihli kişileri temsil eder.

    Yaşlı eşek: Toplumu yönlendiren aydın ve dü­şünürlerin yerine geçer.

    Ekin sahibi: Çıkarlarına düşkün, öfkeli ve yitir­diklerini kendi gücüyle almaya çalışan insanları kar­şılar.

    2."Etgil, gerüben, göricek, kışlayın" sözcüklerin-deki "-gil, -ben, -Icek, -yın" eklerinin günümüzdeki söylenişleri "-sin, -rek/-rak, -ince, -yım" biçiminde­dir.
     
    Metinde geçen sözlerin anlamları şunlardır:
    İt artuğu: Köpek artığı; bir deri bir kemik ka­dar zayıf düşmüş varlık.
    Acebe kalmak: Bir durum karşısında şaşkınlı­ğa düşmek; hayret etmek.
    Gökte ulduzumuz yok mu?: Şansımız, talihimiz yok mu; kaderimizde mutlu olmak yazılmamış mı?
    Belâ bendine esir olmak:  Yaşamda dertlerle karşılaşmak, onlardan kurtulmamak.
    Aşk ile tepti: Büyük bir arzu ve istekle koştu.
    3."Odun/ o dun" sözcükleri, söylenişleri aynı, an­lamları farklı olan sözlerdir. "Odun" sözcüğü, yaka­cak ağaç; "o dun" ise o alçalma anlamında kullanıl­mıştır. Böyle sözcüklere cinaslı kafiye denir.
    4.Öyküye göre: Zayıf ve güçsüz bir eşek, bir gün otlamaya çıkar. Otlakta, bakımlı öküzler görür. Onla­rı kendisiyle karşılaştırır, bir sonucu varamaz. Onlar­la arasındaki farkı anlamak ister, bunun nedenini yaş­lı bir eşeğe sorar. Yaşlı eşek, onların gece ve gündüz arpa ve buğday işleriyle uğraştıklarını, bu yüzden ba­kımlı ve rahat olduklarını söyler. Zayıf eşek, onlar gibi olmak için buğday ve arpa işlemeye karar verir. Bu kararla bir ekin tarlasına girer. Bunu gören ekin sahibi, öfkeyle zayıf eşeğe saldırır, kulağı ile kuyru­ğunu keser. Böylece zayıf eşek, elindekiyle yetinme-menini cezasını kulak ve kuyruğunu yitirerek öder.
    5. "Harnâme"nin ana düşüncesi,   insan elindekiyle yetinmelidir, daha çoğunu istememelidir; istediği takdirde elindekini de yitirebilir" biçiminde anlatılmış­tır, öykünün kahramanlarıyla ilgili söylenen alaycı sözler, yergi öğeleridir.
    6. Fabller, manzum yazılardır,  konuları hayvanlar arasında geçer. Her fablın sonunda insanlara bir öğüt ya da bir ahlak dersi verilir. Bu özellikler, "Harnâme"de de görülmektedir. Bu duruma göre, ona fabl diyebiliriz.
    N. KARTAL, BİRSEN Y. 1990


    Diğer Cevaplara Gözat
    Harname Nedir

    Sunum İçeriği

    Cevap Yaz Arama Yap

    Şüpheci

    • 2015-05-04 12:14:50

    Cevap : Harname hiciv edebiyatımızın gururudur. Bu alandaki ilk örnek ve en başarılı örnektir. Yazarı Şeyhi, kendi başından geçen bir hikayeyi aç kalmış bir eşek üzerinden anlatmıştır.
    Eserin sultan ikinci murad'a sunulduğu büyük ihtimalle doğrudur. Eserin konusunu şeyhi, arapça bir darb-ı mesel'den almıştır. 

    Eser 126 beyittir. Aruz'un feilatün mefailün feilün kalıbıyla yazılmıştır. Kısa bir tevhid ve mattan sonra padişahı öven bir 26 beyit vardır. Şeyhi burada padişahın devrinde kötülüğün atağa geçtiğini, huzurun korunamadığını anlatır. Ardından bahar tasviri çizer ve eşeğin hikayesine başlar.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2015-05-04 12:21:47

    Cevap : Soru 1: Harname'nin yapısını oluşturan olayları ve olay orgüsünü tespit ediniz. Eserin olay örgüsü: Yazarın eşeği tanıtması sahibinin eşeği salması eşeğin çayırda gördüğü öküzlere hayran kalması ve onları kıskanması ardından bilge eşekle karşılaşması bilge eşeğin ona nasihat vermesi fakat eşeğin bu nasihatı dikkate almayıp bir buğday tarlasına dalması ve tarla sahibinin onu yakalamasıyla kulaklarını ve kuyruğunu kesmesi oradan kaçarken tekrar bilge eşekle karşılaşması şeklindedir.   Soru2: Harname'de yapı unsurları olarak belirli bir zaman ve mekan var mıdır? Metinde geçen bir gün,buğday tarlası şeklindeki unsurlar belirgin değildir bü yüzden metinde belirli bir zaman ve mekan yoktur.   Soru3: Harname'nin kahramanlarını ve olay örgüsünü gerçekle ilişkilendirerek yazarın bu unsurlara ne anlamlar yüklediğini belirleyiniz. Harnamedeki kahramanlar eşek,eşeğin sahibi,pir eşek ve tarla sahibidir.bu kahramanlar ve bunların etrafında şekillenen olay örgüsü doğal gerçeklikle ilişkilidir.Şairin yaşadığı olaylarla ilişkilendirilirse,eşeğin şairin kendisini,eşeğin sahibinin hükümdarı,pir eşeğin şairin bir mürşüdini,tarla sahibinin ise köylüler veya eşkiyaları sembolize ettiği görülebilir.   Soru4: Harnamedeki temel çatışmayı ve temayı bularak defterinize yazınız. Harnamedeki temel çatışma ''adalet-adaletsizlik''çatışmasıdır.Metnin teması ise''elindeki ile yetinmeyi bilmek''tir.   Soru5: Harnamedeki olayları ve temayı sosyal hayatla ilişkilendirerek yorumlayınız. Zamanının sosyal hayatından etkilenerek yazıldığı göz önünde bulundurularak günümüz sosyal hayatında da elindekilerle yetinmeyi bilmeyen insanların olabileceği ve burda temsil edilen olay benzeri olayların meydana gelebileceği rahatlıkla söylenebilir. Soru6: Harname mesnevi nazım şekliyle yazılmıştır.Eserin dil anlatım.ritim ahenk ve ypı özelliklerinden hareketle mesnevi nazım şeklinin özelliklerini tespit ediniz. Harnameden de hareketle mesnevi nazım şeklinin özelliklerinin şunlar olduğu söylenebilir Nazım birimi beyittir. Aruz ölçüsü kullanılır.Aruzun kısa kalıpları kullanılır. Her beyit kendi arasında kafiyelidir. Sembolik tarzda yazılır. Olay örgüsü,kişiler,zaman ve mekan unsurları bulunur.   Soru7: Harnamenin yazılış amacı ve temel ifade biçiminden yola çıkarak mesnevi türünün genel özelliklerinden farklı yönlerini belirleyiniz. Harname yazılış amacı olarak diğer mesnevilerden farklıdır yazar bu eseri kaleme alırken toplumun eksik ve yanlış yönleri vurgulamak istemiştir.Ayrıca diğer mesnevilerden farklı olarak hayvanlara insan özellikleri kazandırılmıştır.Bundan dolayı Harname bir çeşit fabl olarak nitelendirilebilir   Soru8: Harnamede kahraman olarak eşek ve öküzün seçilesinin nedeni nedir?Tema ve olay örgüsüyle ilişkilendirerek tartışınız. Harnamede kahraman olarak eşek ve öküzün seçilmesi birbiriyle kıyaslanabilecek farklarının olmasındandır.Bu farklılık etkenlerle yetinme teması ve onun etrafında gelişen olay örgüsüyle,elindekilere rıza göstermeyen eşek ve eşekten üstün olan öküzün eksiklik ve fazlalıkları üzerine kurulmuştur. Bir eşek var idi zâif ü nizâr Yük elinde kat'i şikeste vü zâr Benem ol gâm yükinde har-ı leng Gussalar balçığında vâlih ü deng Soru9: Yukarıdaki beyitlerden yola çıkarak metindee kaç tür bakış açısı olduğunu belirleyiniz. İl beyitte ilahi bakış açısı kullanılmıştır. İkinci beyitte ise kahramanın gözünden anlatım vardır.Burdan yola çıkılarak metinde 2 tür bakış açısı olduğunu söyleyebiliriz.   Soru10: Anlatıcının Harnamedeki olay ve kişilerle ilişkisini değerlendiriniz. Anlatıcı bu olaylar kendi yaşadığı olaylar olmasına rağmen onları hikedeki hayvanların başından geçmiş gibi anlatıyor.       Ki teninde tü komamıştı yağır Bizim ulu işimiz odundur K'ide tevki-i Padişaha hilaf Çün bular oldı ol azize sebeb Soru11: Yukarıdaki dizeler günümüz Türkçesiyle karşılaştırıldığında Harnamenin dil ve anlatım özellikleriyle ilgili neler söylenebilir? Bu dizelerle günümüz Türkçesi karşılaştırıldığında kısmen sade bir Türkçeyle yazıldığı yorumu yapılabilir.       Yok mudur gökde bizüm ılduzumuz K'olmadı yir yüzinde boynuzumuz. Soru12:Yukarıdaki beyti anlam bakımından yorumlayınız. Ilduz sözcüğü günümüzde değişerek yıldız şeklini almıştır.Bu sözcük burada mecazi olarak talih baht anlamında kullanılmıştır. Oktay Özseven Halid Bayram Yiğit Talas
    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2015-05-04 12:08:00

    Cevap : HAR-NÂME Bir eşer var idi zâif ü nizâr Yük elinde katı şikeste vü zâr   Gâh odunda vü gâh suda idi Dün ü gün kahr ile kısuda idi   Ol kadar çeker idi yükler ağır Ki teninde tü komamışdı yağır   Nice tü kalmamışdı et ü deri Yükler altında kana batdı deri   Eydür idi gören bu sûretlu Tan degül mi yürür sünük çatlu   Dudağı sarkmış u düşmiş enek Yorılur arkasına konsa sinek   Toğranur idi arpa arpa teni Gözi görince bir avuç samanı   Kargalar dirneği kulağında Sinegün seyri gözi yağında   Arkasından alınsa pâlanı Sanki it artuğıydı kalanı   Birgün ıssı ider himâyet ana Ya’ni kim gösterür inayet ana   Aldı pâlanını vü saldı ota Otlayurak biraz yüridi öte   Gördi otlakda yürür öküzler Odlu gözler ü gerlü göğüzler   Sömürüp eyle yirler otlağı Ki çekicek kılın tamar yağı   Boynuzı ba’zısınun ay bigi Kiminün halka halka yay bigi   Böğrişüp çün virürler âvâze Yankulanurdı tağ ü darvâze   Har-ı miskîn ider iken seyrân Kaldı görüp sığırları hayrân   Geh yürürler ferâgat ü hoş-dil Gâh yaylâ vü kışla geh menzil   Ne yular derdi ne gâm-ı pâlân Ne yük altında haste vü nâlân   Acebe kalur u tefekkür ider Kendü ahvâlini tasavvur ider   Ki birüz bunlarunla hilkatde Elde ayakda şekl ü sûretde   Bunlarun başlarına tâc neden Bize fakr ü ihtiyâc neden   Bizi ger arpa ok u yây itdi Bunlarun boynuzun kim ay itdi   Didi bu müşkilümi itmez hal Meger ol bir falân har-i a’kal   Var idi bir eşek firâsetlû Hem ulu yollu hem kiyâsetlû   Çok geçürmiş zamâneden çağlar Yükler altında sızırup yağlar   Nûh Peygamber’ün gemisinde ol Virmiş İblîse kuyruğıyla yol   Dir imiş ben döşedimdüm döşeği Dirilürken ölüp ’Üzeyr eşeği   Hoş-nefesdür diyü vü ihl ü fasîh Hürmet eyler imiş humâr-ı Mesîh   Kurd korkar idi kulağından Arslan ürker idi çomağından   Ol ulu katına bu miskîn har Vardı yüz sürdi didi iy server   Sen eşekler içinde kâmilsin Âkıl ü şeyh ü ehl ü fâzılsın   Anda k’ıslâh ide tapun şer ü şûr Har-î Deccâle diyeler ker ü kûr   Menzil-i mü’minîne rehbersin Merkeb-i sâlihîne mazharsın   Nesebündür mesel hatîblere Nefesün hoş gelür edîblere   Sen eşeksin ne şek hakîm-i ecell Müşkilüm var keremden itgil hall   Bugün otlakda gördüm öküzler Gerüben yürür idi göğüzler   Her biri semîz ü kuvvetlü İçi vü taşı yağlu vü etlü   Niçün oldu bulara enzâni Bize bildür şu tâc-ı sultanî   Yok mıdur gökde bizüm ılduzumuz K’olmadı yir yüzinde boynuzumuz   Her sığırdan eşek nite ola kem Çün meseldür ki dir benî âdem   Har eger hâr ü bî-temîz oldı Çünkü yük tartar ol azîz oldı   Bâr-keşlikde çün bizüz fâik Boynuza niçün olmaduk lâyık   Böyle virdi cevâb pîr eşek K’iy bilâ bendine esîr eşek   Bu işün aslına işit illet Anla aklunda yog ise kıllet   Ki öküzi yaradıcak Hallâk Sebeb-i rızk kıldı ol Rezzâk   Dün ü gün arpa buğday işlerler Anı otlayup anı dişlerler   Çün bular oldu ol azîze sebep Virdi ol izzeti bulara Çalab   Tâc-ı devlet konıldı başlarına Et ü yağ toldı iç ü taşlarına   Bizüm ulu işimüz odundur Od uran içümüze o dûndur   Bize çokdur hakîki buyrukda Nice boynuz kulağ u kuyruk da   Döndi yüz derd ile zaîf eşek Zâr ü dil-haste vü nahîf eşek   Didi sehl ola bu işün aslı Çünki şerh oldı bâbı vü faslı   Varayın ben de buğday işleyeyin Anda yaylayup anda kışlayayın   Nice yiyem odun ile letler Bulayın buğday ile izzetler   Gezerek gördi bir gögermiş ekin Sanki dutardı ol ekin ile kîn   Aşk ile değdi girdi işlemeğe Gâh ayaklayu gâh dişlemeğe   Arpa gördi gögermiş aç eşek Buldı cân derdine ilâç eşek   Değme kerret ki şevk ile karvar Toprağın bile götürür harvar   Eyle yidi gök ekini terle Ki gören dir zihî kara tarla   Yiyürek toydı karnı çağnadı Yuvalandı vü biraz ağnadı   Başladı ırlayup çağırmağa Anup ağır yükin ağırmağa   Dimiş ol âdemî ki hoş-demdür Niam oldukda bî-nagam gamdur   Pes idüp cûş içinde eşvâkı Rast düzdi nevâ-yı uşşâkı   Çeker âvâze tîz ider perde Hoş ser-âğaz ider muhayyerde   Nice düzmek ki bozdı âhengi Perdesin açdı ol cihân nengi   Çıkarur har çün enker-ül esvât Ekin ıssına arz olur arasât   Ağaç elinde azm-i râh itdi Tarlasını göricek âh itdi   Dâneden gördi yiri pâk olmış Gök ekinliği kara hâk olmış   Yüreği sovumadı söğmeg ile Olımadı eşeği dögmeg ile   Bıçağın çekdi kodı ayruğını Kesdi kulağını vü kuyruğını   Kaçar eşşek acıyaruk cânı Dökilüp yaşı yirine kanı   Uğrayu geldi pîr eşek nâgâh Sordı hâlini kıldı derd ile âh   Yermürü inleyü didi iy pîr Har-ı rûbâh bigi pür-tevzîr   Bâtıl isteyü haktan ayrıldum Boynuz umdum kulakdan ayrıldum   Benem ol gâm yükinde har-ı leng Gussalar balçığında vâlih ü deng   Ne yüküm bir nefes giderici var Ne biraz çekmeğine yarıcı var   Har gedây-iken arpaya muhtâç Gözedürem k’urıla başuma tâc   İster iken halâldan rûzî Varım itdüm haramîler rûzî   Ger tonuzlara olmaya buyruk Âh gitdi kulağ ile kuyruk   Hükm-i sultâna k’ola pâyende Çarh çâkerdürür felek bende   Kim ola bâri bir iki eclâf K’ide tevk-i pâdişâha hilâf   Şâh kahrı ne’ûzü-billâh eger Çarh baş çekse ide zîr ü zeber   Göklere irdi nâle vü feryâd Dâd iy pâdişâh-ı âdil dâd   Şeyhî uzatma nâle vü âhun Nüktedândur bilür şehen-şâhun   Ger inâyetden istesen tevfîr Kılma devlet duâsını taksîr   Nice kim bu zamâne-i nâ-sâz Câhile nâz vire ehle niyâz   Ne kadar kim cihân-ı bî-ihlâs Ârifi hâric ide âmiyi hâs   Ol şehün işi izz ü nâz olsun Düşmeninün gam ü niyaz olsun   (Vezin: Feilâtün mefâilün feilün)    


    HAR-NÂME GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
      Zayıf bir eşek vardı Yük çekmekten anası ağlardı   Bazen odun çeker, bazen su taşırdı Gece gündüz sıkıntılıydı   O kadar ağır yükler taşıdı ki Yaralardan tüyü kalmadı   Eti ve derisi de kalmadı Teri yükler altında kan gibi akıyordu   Onu görenler Sanki bir iskelet gidiyor diyordu   Dudağı sarkmış, çenesi düşmüştü Arkasına sinek konsa yoruluyordu   Gözü bir avuç saman görünceye dek Teni kıyım kıyım doğranırdı   Kargaların derneğini dinler Sineğin gezip dolaşmasını izlerdi   Sırtında palan alınsa Geri kalan sanki bir köpekti   Bir gün sahibi onu himaye eder gözetir Ona iyilik eder   Sırtından palanını alır ve otlamaya salar Eşek otlayarak ilerler   Otlakta yürüyen öküzleri görür Gözleri ateşli, göğüsleri gergin ve dolgun   Otlağı sömürüp yerlerdi Ki kıllarını çekince kanları damlardı   Bazılarının boynuzları ay gibi Kimisinin de halka halka yay gibi   Böğürdüler mi dağlar Çın çın öterdi   Miskin eşek gezip dolaşırken Sığırları görünce şaştı kaldı   İçleri rahat yürüyorlar Bazen de dinleniyorlardı   Ne yular dertleri vardı ne palan üzüntüsü Ne de yük altında hasta ve şikayetçiydiler   Eşek bu hali garip buldu çok şaşırdı Kendi durumunu gözünün önüne getirdi   Dedi ki "Biz bunlarla aynı yaratılışdayız Elde ayakta şekilde aynıyız   Bunların başına taç giydirilmesi neden Bize bu ihtiyaç ve yoksulluk neden   Gerçi bizi arpa özlemi ok ve yay haline getirdi Bunların boynuzunu kim ay etti   Dedi ki "Eşeklerin en akıllısı falancadan Başkası bu müşkilimi halledemez   Gerçekten de kavrayışlı bir eşek vardı Hem üst sınıfta hem zekiydi   Yük altında yağları eritip Çok çağlar görmüş geçirmişti   Nuh’un gemisine girerken Şeytana kuyruğuyla yol vermişti   Üzeyr’in eşeği öldükten sonra dirilirken Yatağını ben serdiydim dermiş   Sesi güzeldir, ustadır diye Mesih’in eşeği ona hürmet edermiş   Kulağından kurtlar korkar Çomağından arslan ürkerdi   Bizim miskin eşek o ulu eşeğin yanına vardı Yüz sürdü dedi ki ey yüce kişi   Sen eşekler içinde en olgun eşeksin Akıllısın şeyhsin ehilsin, fazılsın   Senin bulacağın çözümlerle kötülük ortadan kalkarsa Deccal eşeğine sağır, kör diyecekler   Sen müminlere yol gösterici menzillerine götürücüsün Tanrı yolunu tutmuş kişilerin eşeği olma şerefine erdin   Soyun sopun hatiplere konu oldu Ediblere de nefesin hoş gelir   Kuşku yok sen eşeksin bilgesin büyüksün Benim bir sorun var kerem eyle bunu hallet   Bugün otlakta öküzler gördüm Göğüslerini gererek yürüyorlardı   Her biri semiz ve kuvvetli İçleri dışları yağlı etli   Bize nedenini açıkla. Şu sultanlık tacı Niçin bunlara layık görüldü   Gökyüzünde bizim yıldızımız yok mu Yeryüzünde boynuzumuz olmadı   Eşek nasıl sığırdan aşağı olur Çünkü insanlar şu örneği veriyor   Eşek hakir ve anlayışsız olsa da Yük taşıdığı için azizdir   Madem yük taşımakta biz onlardan üstünüz Peki neden biz boynuza layık olmadık   Pir eşek dedi ki Ey bela bağına tutsak olmuş eşek   Bu işin aslını astarını dinle Aklında noksanlık yoksa nedenini anla   Yaratan Allah öküzü yaratınca Öküzleri rızk nedeni kıldı   Öküzler gece gündüz buğday işler Buğday otlar buğday dişlerler   Aziz buğdaya bu öküzler besep olduğu için Allah bunlara o yüceliği verdi   Devlet tacı başlarına kondu İçleri ve dışları yağ ile et ile doldu   Bizim büyük işimiz odundur İçimize ateş koyan o değersiz nesnedir   Gerçek buyruksa Boynuz bir yana kulak ve kuyruk bile bize çoktur   Cılız, hasta, dertli eşek Pir eşeğin yanından dertleri artmış olarak ayrıldı   Kendi kendine bu işin aslı kolaylaştı dedi Çünkü kitaptaki bölüm açıklandı   Gideyim ben de buğday işleyeyim O işte yazlayıp kışlayayım   Daha ne kadar odunla dayak yiyeceğim Oküzler gibi buğdayla uğraşıp yücelikler bulayım   Giderken yeşermiş bir ekin tarlası gördü Sanki o ekine kin tutardı   Aşkla tarlaya gidip işlemeye başladı Bazen ayağıyla çiğniyor bazen dişiyle yiyordu   Yeşermiş arpayı gören aç eşek Can derdine ilaç buldu   Arpayı istekle kavradığı her keresinde Toprağını da eşek yüküyle götürdü   Ekini öylesine iştahla yedi ki tarla çıplak kaldı Görenler ne acayip ekilmemiş tarla derdi   Yiye yiye karnı doydu müziğe başladı Yere yattı yuvarlandı ağnandı   Söyleyip çağırmaya Ağır yüklerini anarak anırmaya başladı   Bir nüktedan kişi demiş ki Nimetler ezgisiz olunca gam olur   Sonra içindeki neşesi taşınca Nevva-yı uşşak makamını tutturdu   Gitgide sesini yükseltti Muhayyer makamda anırmayı sürdürdü   Cihanın yüz karası sesini öyle yükseltti ki Nağme düzmek bir yana ahengi bozdu   Eşek seslerin en çirkinini çıkarınca Ekinli tarlanın sahibi sesini duydu   Eline sopayı aldığı gibi yola çıktı Tarlasının halini görünce inledi   Gördü ki tarla ekinden temizlenmiş Yeşil tarla kara toprak olmuş   Küfretmekle yüreği soğumadı Eşeği döverek kendisini yatıştıramadı   Bıçağını çekip başka yerlerini bıraktı Ama eşeğin kulağını ve kuyruğunu kesti   Eşek gözyaşı içinde kan dökerek Canı acıyarak kaçmaya başladı   Yolda aniden karşısına pir eşek çıktı Ne olduğunu sordu,eşek feryat figan   Yalvarıp inleyerek dedi ki ey pir Koca tilki gibi kurnaz ve hilekar eşek   Batıl isteyerek haktan ayrıldım Boynuz umdum kulaktan ayrıldım   Gam yükünü çeken ve tasa balçığına Şaşkın sersem bir halde saplanan o topal eşek benim   Ne ağır yükü kaldıracak halim var Ne de taşımama biraz yardım eden var   Arpaya muhtaç yoksul bir eşekken Başıma taç konmasını beklerdim   Helalinden rızk isterken Bütün servetimi haramilere kaptırdım   Eğer o domuzlar için buyruk çıkmazsa Ah, gitti bizim kulak ile kuyruğumuz   Padişahın hükmüne Felek kuldur köledir   Bir iki baldırı çıplak da kim oluyor ki Padişahın nişanlı buyruğunun tersine hareket edebilsin   Padişahın öfkesi ki eğer Felek başkaldırsa onu bile yerle bir eder   Benim inleme ve feryatlarım göklere çıktı Adalet ey adil padişah adalet   Şeyhi, inilti ve ahını fazla uzatma Senin şahlar şahı büyük padişahın nüktedandır, bilir   Onun lütuf ve ihsanının artmasını istersen Devlet için dua etmekte kusur eyleme   Varsın bu uygunsuz, ters işler yapan zaman Cahile naz, ehil olanlara da niyaz verirse de   Fesat dünya her ne kadar Bilgiliyi dışarda tutup cahili has dostlar arasına soksa da   O padişahın işi izzet ve naz etmek Düşmanın işi de gam çekmek ve yalvarmak olsun
    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2015-05-04 12:07:43

    Cevap : Harnâme, divan edebiyatı şairi Şeyhi tarafından kaleme alınmış mesnevi. 126 beyitten oluşmaktadır. Aynı zamanda bir hekim olan Şeyhi; Çelebi Mehmed'i tedavi edince, Çelebi Mehmed ona bir köy (Tokuzlu Köyü) hediye eder. Köye doğru yola koyulan Şeyhi, yolda eşkiyalar tarafından soyulur ve dövülür. Bunun üzerine Harnâme'yi kaleme alır. Eserde toplumun kötü yönlerini hicvetmekte; fakat bunu mizahi bir üslub ile yapmaktadır. Har eşek demektir ve eser, Türk Edebiyatı'nın ilk Fabl örneği olarak kabul edilir.
    Cevap Yaz Arama Yap




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.