Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Heidi hikayesinin özeti

yazarı:SAFFET GÜNERSAL olan hikayenin özeti... :)

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    gokturk

    • 2020-05-23 19:35:19

    Cevap :

    Roman Johanna SPYRİ tarafından yazılmış Saffet Günersal tarafından çevirilmiştir.


    Romanın Özeti:

    HEIDI

    Heidi annesini ve babasını küçük yaşta kaybeder. Teyzesi Heidi’ye sekiz yaşına kadar bakar. Bundan sonra küçük kıza büyükbabası bakacaktır. Büyükbaba görünüşte aksi bir adamdır. Alp dağlarındaki kulübesinde yalnız yaşamaktadır. Heidi’nin gelişi ile her şey çok daha eğlenceli ve güzel olacaktır.
    Alm-Oehi, zamanında büyük bir çiftlik sahibi iken, içki ve kumar yüzünden sıfırı tüketince bulunduğu topraklan terk etmiş; uzun yıllar sonra, yanında yetişkin oğlu Tobias ile geri dönmüştü. Tobias, Heidi’nin annesi ile evlenmiş; bir yıl sonra Heidi doğmuştu. Ancak, zavallı kızın babası feci bir iş kazasında ölmüş, çok geçmeden annesi de bu dünyadan göç etmişti. Herkes, nedense bu ölümlerden dolayı dedeyi suçlayınca, o da, insanlardan uzakta, tek başına, dağın eteğine yapmış olduğu evinde yaşamaya başlamıştı. Heidi’ye ise teyzesi bakmaya başlamıştı. Ancak, kadın başka bir yerde, iyi bir iş bulduğu için, Heidi’yi birisine bırakması gerekmektedir. O kişi, dedesidir.
    Şimdi, Heidi ile teyzesi dedesinin yaşadığı eve doğru tırmanmaktadırlar. Nihayet Alm-Oehi’nin yanına varırlar ve teyze Dete, kendisini soğuk bir şekilde karşılayan Alm-Oehi’ye Heidi’yi bırakır ve oradan ayrılır. Dedesi, Heidi’nin geldiğine çok sevinmiş olmasına rağmen, bunu torununa belli etmez. Ama onun yemesinden yattığı yere kadar gösterdiği özen, bunun belirtisidir.
    Çok iyi ıslık çalan küçük çoban Peter’in getirdiği, dedesine ait Kuğucuk ile Ayıcık isimli keçileri çok seven Heidi, sabah erkenden Peter’in ıslığı ile uyandı. Dedesinin izin vermesi ile o gün Peter ile birlikte dağlarda çobanlık yaptı. Keçilerin isimlerini ve özelliklerini Peter’den öğrendi. Akşam güneşinin batarken oluşturduğu o güzel manzaraya hayran kalan Heidi, her gün bu güzelliği seyredeceği için seviniyordu.
    Yaz boyu temiz hava, doğal gıda ile beslenip, dağlarda kırlarda koşturan Heidi, kısa zamanda, gelişti. Ancak, bastıran kış mevsimi ile birlikte artık çobanlık yapamıyor dağlara meraya çıkamıyor evinde oturuyordu. Peter ise okula gidiyordu. Heidi, Peter’e durmaksızın okul ile ilgili sorular soruyor, yeni yeni şeyler öğrenmek istiyordu.
    Bir gün dedesi, Heidi’yi kızakla Peter’lerin evine götürdü. Heidi, orada gözleri görmeyen Peter’in ninesi ile konuşup, uzun uzun sohbet etti. Yaşlı kadın Heidi’yi çok sevmiştir. Akşam olunca, dedesi gelip, Heidi’yi aldı. Bu kadar huysuz bildikleri bir insanın, torununa göstermiş olduğu yakın ilgi insanları şaşırtmıştı. Hele hele, Alm-Oehi’nin günlerce çalışarak, her tarafı dökülen evlerini onarması, hiç rastlanmamış bir olaydı.
    Dağlarda zaman hızla akıp gidiyordu. Heidi kır yaşamına iyice alışmıştı. Bir gün, bir rahip dedesini ziyarete geldi. Konu, Heidi’nin okula başlamasıydı. Rahip, çocuğu okula göndermediği için Alm-Oehi’yi eleştiriyor; Alm-Oehi de, karda kışta çocuğu uzakta bulunan okula göndermeyeceğini söylüyordu. İki gün sonra ise Heidi’nin teyzesi Dete geldi ve Heidi’yi bir ailenin yanında kalması için götüreceğini söyledi. Teyzeye göre Heidi, burada eğitimsiz kalıyordu. Gittiği yerde ise, hem okuyacak, hem de para kazanacaktı.
    Dede ile yaptıkları tartışma sonucu, Heidi’yi de kandırarak yanına aldı ve birlikte yola çıktılar. Peter’lerin evinin önünden geçerken onları gören Peter nereye gittiğini sordu Heidi’ye. O da teyzesiyle birlikte Frankfurt’a gittiğini hemen döneceğini, dönerken de Büyükanneye nefis ve yumuşacık francalalı ekmeklerden getireceğini söyledi. Dete Teyze Heidi’yi ancak böyle ikna edebilmişti. Heidi teyzesinin elinden tutmuş koşar adımlarla yürüyorlardı. Heidi’nin niyeti o bir an önce ekmekleri alıp geri dönebilmek Büyükbaba’sını da daha fazla sinirlendirmemekti. Köyden geçerken her pencereden bir ses yükseliyordu. Bu söylenenler Heidi’nin yine aklını çelebilecek şeylerdi. ‘‘Onu yine mi alıyorsun’ Alm-Oehi’den mi kaçtı’ Yaşıyor olması bile mucize! Ama yine de yanakları kıpkırmızı!’’ Dete sonunda Heidi’yi de alıp köyden uzaklaşmıştı. Alm-Oehi ise o günden sonra ne zaman köye inse her zamankinden daha fazla surat asıyordu. Kimseyi selamlamıyor, kimseyle konuşmuyordu.
    Bay Seseman’ın Frankfurt’taki konağında, biricik kızı Clara, dokuz on yaşlarında, annesi öldüğü için, babasıyla yaşayan, sakat olduğu için tekerlekli sandalyeye mahkum olan bir çocuktu. Babası, sık sık iş seyahatlerine çıktığı için yalnız kalıyor ve canı sıkılıyordu. Bu nedenle, Heidi’yi ona arkadaşlık etmesi için çağırmışlardı. Dete ve Heidi Sesemanların evinin önündeydi nihayet. Zile bastılar, kapıyı hizmetçi açtı. Dete geliş nedenini açıkladı. Heidi’nin elinden sıkıca tuttu ve içeri girdiler. Merdivenleri çıkarak çalışma odasına vardılar. Bayan Rottenmeier oturduğu yerden doğruldu ve Heidi’yi baştan aşağı süzdü. Çocuğun görünüşü pek de hoşuna gitmemişti. Dete’ye Heidi’nin küçük göründüğünü Clara’nın on iki yaşında olduğunu ve yaşına uygun bir arkadaş istediklerini söyledi. Dete de çocuğun yaşını tam olarak bilmediğini ancak on yaşlarında olabileceğini söyledi. Heidi hemen atıldı ve sekiz yaşında olduğunu söyledi bunu ona büyükbabası söylemişti.
    ‘‘Hangi kitapları okudun’’ diye sordu çocuğa.
    ‘‘Hiçbirini’’ diye yanıtladı Heidi.
    ‘‘Okumayı nasıl öğrendin peki’’’
    ‘‘Öğrenmedim, Peter de öğrenmedi.’’ Bayan Rottenmeier’in gözleri kocaman olmuştu. Adını sordu bu defa da.
    ‘‘Adım Heidi ‘‘ dedi küçük çocuk.
    Rottenmeier şaşkın ve kızgın ‘‘Böyle isim mi olur, başka adın vardır herhalde ayrıca okumayı da bilmiyor. Bana bakın Dete Hanım anlaşmamız böyle değildi. Bana bu garip çocuğu nasıl getirirsin’’’
    Dete, asıl adının Adelheid olduğunu söyledi. Bu çocuğun çok özel bir çocuk olduğunu diğer çocuklara benzemediğini ve ona da böyle bir çocuk getirmesi istendiğini söyledi. ‘‘Ama şimdi gitmeliyim, işverenlerim beni bekliyor, onlardan izin alabildiğim zamanlarda ziyarete gelir, durumunu kontrol ederim.’’ dedi ve evden ayrıldı. Heidi şaşkın, Bayan Rottenmeier ise hem şaşkın hem kızgın oldukları yerde kalakalmışlardı.
    Evin yönetimi gayet sert davranışlı ve katı yürekli Bayan Rottenmeier’in elinde idi. Bayan Rottenmeier’in kuralcı davranışları ve evin özgürlükten yoksun havası, daha ilk günden Heidi’nin canının sıkılmasına yol açmıştı. Rottenmeier Heidi’ye yemekte nasıl davranılacağı, evdeki hizmetlilerle nasıl konuşması gerektiğini bir bir öğretmeye çalıştı. Heidi bir gün hizmetli Sebestian’dan kırların, yeşilliklerin görünebileceği yer olup olmadığını sormuş, kilisenin kulesinden görebileceğini duyunca, koşa koşa evden çıkıp kilisenin kulesine çıkmış, ancak yine de istediği gibi bir manzara görememişti. Evden koşa koşa çıkıp gitmesi yetmiyormuş gibi, dönüşte getirmiş olduğu iki kedi yavrusu Bayan Rottenmeier’i çileden çıkartmaya yetmiş, ancak Clara’nın kedilere sahip çıkması ile yavruları saklamışlardı.
    Clara, Heidi’yi çok seviyordu. Onun gelmesiyle yaşama sevincine kavuşmuş, dersler bile sıkıcı olmaktan çıkmıştı. Sadece, Bayan Rottenmeier, Heidi’yi sevmiyor ve cezalandırmak için fırsat kolluyordu. Heidi büyükanneyi unutmamış her yemekte ekmeğini gizlice masanın altında elbisesine saklıyor, sonra odasındaki torbaya götürüp biriktiriyordu. Bir gün dedesini, Peter’in ninesini ve kırları çok özlediği için, öğlen vakti bütün eşyasını toplayıp gitmek için kapıdan çıkıyordu ki, Bayan Rottenmeier tarafından kapıda yakalandı. Heidi, hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve gideceğini söylüyordu.
    Clara’nın babası nihayet iş gezisinden dönmüştü. Gelir gelmez, Bayan Rottenmeier, Heidi’yi şikayet etmeye başladı. Ancak, Bay Seseman kızı ile görüşünce, işin doğrusunu anlayarak, kadının söylediklerini dikkate almadı.
    Günler bu şekilde geçerken Clara’nın büyükannesi Bayan Seseman da Clara’yı ziyarete gelmişti. Büyükanne çok tatlı ve iyi yürekli bir insan olduğu için, Heidi’nin, torunu Clara’nın yaşantısında yarattığı değişikliği görmüş, bu sevimli yavrucakla özel olarak ilgilenmişti. Bu ilgi sayesinde, Heidi kısa sürede okuma-yazmayı öğrenmişti.Ancak, Bayan Seseman’ın kalacağı süre dolmuş ve ayrılık vakti gelmişti. O gittikten sonra, evin havası tekrar değişmiş, kadının ilgisi ile geçici bir süre de olsa evini unutan Heidi’nin hasreti yeniden alevlenmişti. Bu nedenle sık sık ağlıyordu. Düşlerinde hep yemyeşil kırları, keçileri, mavi gökyüzünü, nineyi, Peter’i ve dedesini görüyordu.
    Bir süredir Bay Seseman’ın evinde garip olaylar yaşanıyordu. Açılan kapılar, gece gezen beyaz elbiseli yaratıklar, en fazla Bayan Rottenmeier olmak üzere herkesi tedirgin etmişti. Bay Seseman’a mektup yazılmış, o bunu fazla ciddiye almamıştı. Bu sefer de Bayan Rottenmeier Bay Seseman’a, Clara’nın hayaletler yüzünden çok korktuğunu yazmış, babası mecburen eve gelmişti. Bu zırvalara inanmayan Bay Seseman, doktor arkadaşını da evine çağırdı ve birlikte hayaleti beklemeye başladılar. Gece duydukları tıkırtıya bakmak için gittiklerinde, beyaz geceliği içinde, uyurgezer Heidi’yi gördüler. Uyandırdıklarında, kız ağlaya ağlaya, her gece, dedesine ve kırlara yürümek için evden çıktığını, ancak gözünü yatağında açtığını gördüğü vakit, büyük bir üzüntü ile ağladığını anlattı. Heidi’nin bu üzüntülü hali, Bay Seseman’ı da büyük bir üzüntüye sevk etmişti. Bu işe bir çare bulmalıydı.
    Bay Seseman, ertesi sabah Bayan Rottenmeir’e seslendi ve Heidi’nin eşyalarının hazırlanmasını istedi. Sonra da, Sebestian’la birlikte, Heidi’yi gönderdi. Clara, çok üzülmüştü. Babası onu seneye Heidi’nin yanına götüreceğini söyleyince, biraz olsun rahatlamıştı.
    Heidi, küçük çantası ile sevinç içerisinde tepeyi tırmanıyordu. İlk Önce, Peter’in evine uğradı ve nineyi gördü. Biriktirmiş olduğu ekmeklerin yerine Clara tazelerini vermişti Heidi’ye, onları büyükanneye verdi. İkisi de sevinç içinde birbirine sarılıp, ağladılar. Peter’e de hediye getirmişti. Sonra, kendi evinin yolunu tuttu ve dedesini görünce, koşa koşa boynuna sarıldı. Dedesi, iyi görünmeyen torununa bakarak, ‘Yoksa sana kötü mü davrandılar’’ diye sorunca, Heidi, evini çok özlediği için geldiğini anlatıp, Bay Seseman’ın dedesi için verdiği zarfı uzattı. Zarfta bir mektup ve para vardı. Dedesi, parayı Heidi’ye verip, ileride lazım olabilir diye saklamasını istedi. Heidi’nin gelişi ile dağdaki hayat yeniden değişikliğe uğra-mıştı. Dede yeniden herkesle konuşmaya başlamış, Peter sevincinden ıslığını bir başka çalar olmuştu. Hele hele, Clara’nın yazmış olduğu mektupta, ‘Yanınıza geleceğiz’ demesi tam bir sevinç havası yaratmıştı. Diğer taraftan Bay Seseman’ın arkadaşı Doktor Classen, peş peşe eşini ve çocuğunu kaybettiği için üzüntüden bayağı hastalanmış ve zayıflamıştı. Bu nedenle, Bay Seseman onun Heidi’nin yanına gitmesini ve sağlığı için orada kalmasını isteyince kabul etti. Heidi, misafir geleceğini bildiği için, her gün yolları gözlüyordu. Nihayet bir sabah kahvaltısından sonra, Doktor Classen’in geldiğini görünce, sevinçle zıplar ve ona doğru koşar. Clara ve Bayan Seseman’ın da bahara doğru geleceklerini öğrenir. Bay Classen, Alm-Oehi ile kısa zamanda kaynaşır. Dağ havasının hem kendisine, hem de Heidi’ye iyi geleceğini gördüğü için de sevinir,
    Ertesi gün Heidi, Peter ve Bay Classen hep birlikte keçiler de yanlarında kırlara çıktılar. Heidi ile oynayamayacağı için Doktor Classen’e ters ters bakan Peter, onun yiyeceklerinin çoğunu kendisine vermesi üzerine yumuşamış, doktora karşı daha sokulgan bir hale gelmişti. Heidi ise Bay Classen’in toparlanması için elinden geleni yapıyordu. Onu üzgün gördüğü vakitlerden birinde şarkı söylemeyi teklif etmiş doktor da dinleyeceğini belirtmişti. Heidi peterin gözleri görmeyen büyükannesini örnek göstererek artık üzülmemesini, mutluluğa tekrar kavuşabileceği inancını yitirmemesi gerektiğini söyledi ve duruma uygun bir şarkı seçmişti. Şarkının sözleri şöyleydi:

    Bırak seni yönlendirsin gökten tek bir söz indirsin.
    Bağışlayıcı yaradan kurtarır sıkıntılardan.
    Seni avutması için bırak biraz zaman geçsin.
    Yapar kendine düşeni, hiç unutur mu o seni!
    Bazen unutmuş sanırsın, ama bunda aldanırsın.
    Ona bağlı isen eğer o da verir sana değer.
    Ona inandığın anda bulursun onu her yanda.
    Yaptığın bir kabahatten o kurtarır seni hemen.
    Her sıkıntını atarsın, ta gönülden rahatlarsın.
    Derken kış geldi çattı. O kış, devamlı kar yağıyordu. Alm-Oehi, Heidi’nin okuması için, Dörfli’de ev tutmuş, oraya yerleşmişlerdi. Okul, Heidi’nin yeni yuvasıydı. Her şeyi bir an önce öğrenmek istediği için çok çalışıyordu. Peter de çok kötü hava şartları hariç okula geliyor, orada görüşüyorlardı. Peter, Heidi’den daha önce okula başlamış olmasına rağmen, halen okuyamıyordu. Heidi, Clara’nın kendisine vermiş olduğu renkli kitaplardan yararlanarak Petere okumasını öğretince, öğretmeni bile ilk önce buna inanamadı. ‘Mucize bu, mucize’ diyordu. Hele, ninesi Peter’in okumayı öğrenmesine çok sevinmişti. Heidi Peter’e alfabeyi şu şekilde öğretti:
    Öğrenemezsen ABC’yi göze al disipline gitmeyi.
    ÇDEFG’yi art arda söyle, asla yan gelip yatma öyle.
    ĞHI ve İ’yi unutma sakın, okuma günleri artık yakın.
    JKLM’den sonra sakın tekleme, iyi öğrenmek için fazla bekleme.
    Şimdi sıra geldi NOÖPR’ye, peşin parayla değil veresiye.
    SŞTUÜ de çıktı karşına şimdi, söylesene senin öğretmenin kimdi.
    Son üç harfin adları VYZ derste konuşana derler geveze.
    Bahar gelmiş, karlar erimiş, her yer yeşile bürünmüştü. Bu arada, Clara yazdığı mektupta, yakında orada olacaklarını söylüyordu. Nitekim, bir ay sonra geldiler. Clara ve büyükannenin yanlarında başka konukları da vardı. Alm-Oehi, konuklara büyük bir yakınlık gösterdi. Clara ise sevincinden yerinde duramıyordu. İştahı da açılmış, sürekli yemek yiyordu. Hele hele, büyükannesinin Heidi’nin yanında yatmasına izin vermesi, onu sonsuz mutlu etmişti. Heidi ile yan yana, yıldızlan seyrederek uyudular.
    Temiz hava ve doğal gıdalarla beslenen Clara’nın yüzü renklenmiş, Alm-Oehi’nin teşvikleriyle de her geçen gün biraz daha ayakta kalmaya başlamıştı. Bir sabah, kırlara keçilerle birlikte Clara’yı da götürdüler. Peter, Heidi’yi kendisinden uzaklaştırdığı için Clara’dan nefret ediyordu. Kulübenin önündeki tekerlekli sandalyeyi görünce, düşmanlık duygularıyla tekerlekli sandalyeyi yokuş aşağı yuvarladı. Tekerlekli sandalye, parça parça olmuştu. Peter de hemen oradan uzaklaştı. Clara, Alm-Oehi ve Heidi tekerlekli sandalyenin kaybolmasına çok üzülmüşlerdi. Büyükbaba tekerlekli sandalyeyi aramaya gitti. Bu arada, Heidi Clara’ya çi-çeklerle dolu tepeyi göstermek istiyordu. Arabası olmadığı için Peter’i çağırdı ve birlikte Clara’nın koluna girdiler. İlk adımını güçlükle atan Clara, Heidi’nin teşviki ile diğer adımları da atmaya başladı. Her adım atışta ağrıları biraz daha azalıyordu. Böylece tepeye kadar yürüdüler. Onların yanına gelen Alm-Oehi, Clara’ya ‘Sen yürekli bir kızsın, inançla çalıştın ve başardın’ dedi.
    Bir haftaya kadar Clara’nın kendi başına yürüyebileceği anlaşılıyordu. Artık Bayan Seseman’ı çağırma vakti gelmişti. Bu arada Peter’in tuhaf hareketleri de gözden kaçmıyordu.
    Yaşlı kadın geldiğinde torununu tekerlekli sandalye içinde değil de, ayakta kendisini karşılar görünce, sevinç gözyaşları içinde torununa sarıldı. Şimdi sıra, bu güzel haberi Bay Seseman’a bildirmeye gelmişti. Bir telgraf yazıp, çekmesi için Peter’e verip, Dörfli Postanesi’ne gönderdiler.
    Clara’nın babası da, onlara sürpriz yapmak düşüncesiyle Paris’ten erken dönmüş, Dörfli’ye gelmişti. Hem dağa tırmanıyor, hem de Alm-Oehi’nin evini soracak birini arıyordu. Bu esnada, Peter’i gördü ve Alm-Oehi’nin evini sordu. Peter, korkudan kaçmaya başladı ve ayağı bir taşa takılınca, tıpkı tekerlekli sandalye gibi aşağılara doğru yuvarlandı. Çocuğa bir şey olmadığını gören Bay Seseman yoluna devam etti. Nihayet yokuşu aşıp, düzlükteki evi gördü. Evdekiler de onu görmüşlerdi. Heidi ve Clara el ele tutuşarak ona doğru ilerlemeye başladılar. Bay Seseman bir düş gördüğünü sanıyordu. Bu sarı saçlı, uzun boylu, pembe yanaklı, üstelik yürüyebilen kız, kendi kızı mıydı’ Biricik kızını özlemle kucaklarken bile şaşkınlık içindeydi. Bay Seseman, bütün bu mutlu olaylar için Alm-Oehi’ye ve Heidi’ye nasıl teşekkür edeceğini bilemiyordu.
    Bu arada Peter, suçlu suçlu bir demet çiçekle gelince, tekerlekli sandalyenin katili olduğu anlaşıldı. Ancak, onu affettiler. Bayan Seseman ona bir sürü bozuk para verdi. Bay Seseman ise Alm-Oehi ile bir araya gelmiş, Heidi’nin geleceği için konuşuyordu. Alm-Oehi’ye bir şey olursa, Heidi’ye sahip çıkmaya söz verdi. Ertesi sabah ayrılık günüydü. Herkes üzüntüsünden gözyaşları döküyordu. Clara ve Heidi birbirlerinden güçlükle ayrıldılar. Ertesi yaz yine bir arada olacaklarına dair söz verdiler. Kısa bir zaman sonra, emekliye ayrılan Doktor Classen Dörfli’ye gelip yerleşti. Alm-Oehi için iyi bir dost gelmişti. İkisi de Heidi’ye güzel bir gelecek hazırlamanın gönül rahatlığı içindeydiler. Heidi ise kendisini seven insanların arasında sağlık ve mutlulukla büyüyordu.


    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.