İşte Cevaplar
İçselleştirme: kişinin kültürü ile ilgili, değer ve kuralları kendi kişiliğinde yoğurarak benimsemesidir. böylece kişi toplumsallaşarak hem öğrenir hem de tüm bunları(öğrendiklerini) kabullenir.
İçselleştirme Ve Özümseme
Zihinsel öngörüler ve algılar ancak, benimsenerek, kabullenilerek, özümsenerek ve içselleştirilerek kişiliğimizde yer bulabilirler. Bu nedenle ‘zihniyet devrimini’ ‘İçselleştirme ve özümseme’ konusuyla iç içe kabul gördüğümüzden, peşi sıra yazmakta fayda gördük.
* Bireyin, doğduğu toplum içinde ya da içinde yaşadığı toplumsal çevre de hazır bulduğu davranış kalıplarını; toplumsal etkinlikleri düzenleyen kuralları öğrenme ve benimseme süreci; bireyin toplumsallaşma sürecinde yaşadığı uyum mekanizması.
Saf bir ‘anlamak’ ile saf bir ‘özümseme’ arasında; ilki, kişinin kendini koruması açısından daha mantıklıdır. İkincisinde, artık siz eski siz değilsinizdir. Özümseme daha ciddi bir muhasebe gerektirir. Anlamak ise daha basit bir sonuç, ya da inkardır. ‘Bilmek’ ile ‘inanmak’ arasındaki farka göre daha avantajlıdır. ‘Bakmak’ ile ‘görmek’ arasındaki farka göre ise, bir adım geridedir.
İçselleştirilmiş olan bilginin bir gereği de, onun bireyin hem iç dünyasında şüpheye yer bırakmayacak bir boyut ve kapsama biçiminde kabullenilişi, hem de dış dünyasında, yani sürdürmekte olduğu hayatın görünen kısmında bu kabullenişin gereklerinin uygulamada görülmesidir. Özellikle de inandığı bilgiler bir uygulama alanı içeriyorsa, yaşanmasını hal ve hareketlerinin biçim ve şekil alışında bir yönlendiricilik ve uygulayıcılık sergiliyorsa, kabullenişin bir tezahürü olarak, gerçekleşmesi gerekmektedir. İşte, inanılan şeylerin yaşanılması için yapılan çaba ve hareketler özel literatüründe “amel” diye adlandırılmaktadır. Ameller, bilginin yaşanan biçimleridir.
İman, ameli gerektirir, amel ise imanı güçlendirir. Bu döngünün bilinç ve kabulleniş düzeyindeki samimiyeti, hem bireyin iç huzur ve sukununu sağlar, hem de toplumsal dayanışma ve güvenin pekişmesi yönünde bireyi hazırlar ve etkin kılar. Tam bu noktada, gerek inançlı bireyin kendi içinde ve gerekse toplum olarak müslümanların ameliyelerinde, bilinç ve kabulleniş samimiliğini içselleştirmeleri gerekir. Bu döngü, içselleştirmenin bir nevi hareket metodudur.
İçselleştirmenin, kişiliğin oluşmasında/olgunlaşmasında toplumsal ve bireysel yararları/gerekliliği olduğu gibi, bir toplumu duyarsızlaştırmak, yabancılaştırmak ve edilgenleştirmek veya kendi çıkarlarına hazır hale getirmek için de, dış güçler tarafından kullanıldığı gerçeği, ‘zihinlerimizde hak ettiği yer’i almalıdır. Bozdurulan kodlarımızı, tekrar onarmak ve aslımıza dönmek için bilmemiz gerekenlerdir.
Bunlar;
2- Irkçılık olgusunun içselleştirilmesi,
4- Her türlü tahrifatı özümsememiz için çok yönlü çalışmaları,
6- Bireyselliği özümsemek, camiadan uzak durmamız ve ben merkezli yaşamaya başlamamız,
8- İdeolojisizliği içselleştirmek veya yabancı bir ideolojiyi özümsemek,
10- Gereksizle meşguliyeti ve hayatı anlamsızlaştırmayı içselleştirmek,
12- Resmi ideolojinin, tek tip insan formasyonunda, dejenere/asimile hamlesini göremeden yada göre göre, ecdadımıza rağmen kendi kültürümüze yabancılaşmamız,
14- İnkâr etmeyi içselleştirmek, alıcılarımızı, vicdan, merhamet ve dua yörüngesine ayarlayamamak,
16- Aynı dinin mensupları ve hizmetkârları olduğumuz halde, farklı yorumlarımızdan dolayı, hedef birliği yapamamamız; neyi içselleştirdiğimizi veya neyi içselleştiremediğimizi anlatır bize,
18- İnsan hakları, İslâm, adalet ve özgürlük konularına rağmen, menfaatimiz gereği yanlış yerde durmayı içselleştirmek,
20- Adil, akılcı ve rahmanî yollar varken, yanlış yolları benimsemeyi içselleştirmek.
Bizi, ‘gerçek biz’ olmaktan uzağa götüren ve önce zihinlerimizde başlayan sonra karekterimize /kişiliğimize inen bu içselleştirmeler, ‘bizi bizden alan’ özelliğiyle de ön plana çıkmaktadır. Bizi tekrar ‘gerçek biz’( Fıtri biz) yapacak olan olgular da, yine ancak zihinlerimizin berraklaşmasıyla ve vahiy kültürüyle ve sahih kaynaklardan beslenmemizle mümkündür. Kişiliğimizde ve pratik hayatımızda ‘bize ait olmayan’ içselleştirdiğimiz o kadar çok olgu var ki, ‘Kur’an”ın tarif ettiği Müslüman’ olabilmeyi başarmak tanısı, ilk özümseyeceğimiz bilgidir. Bir an bile vazgeçmeden, caymadan, üşenmeden ve ertelemeden ‘doğrularımızı kendimizleştirmeyi başarmalıyız. Bu başarı yolculuğunda azığımız; Kur’an_ı Hakim, Sünnetullah, Peygamber’imizin (sav) hayatı ve Güzel İslâm dinimizin kaynaklarıdır.
Diğer Cevaplara Gözat