İşte Cevaplar
Cevap : Tanzimat'tan önceki dönemlerde, sadrazamların konaklarında yaptıkları divan için kullanılan bir deyimdir. Divan, ikindi namazından sonra toplandığı için bu ad verilmiştir. Divan-ı Hümayun belli günlerde toplandığı zaman sadrazamlar, bitirilemeyen veya arza gerek görülmeyen işleri konaklarında Salı ve Perşembe günleri haricinde hallederlerdi. Sadrazam Divan'da dava dinler ve diğer konular ile mevsimine göre hava kararana kadar meşgul olurdu. Karara bağlanacak konuları tezkireciler okurlardı. İkindi Divanı'nda Türkçe bilmeyenlere yardımcı olmak üzere tercümanlar da bulunurdu. Davacılar isteklerinin halli için sıra ile girerlerdi. Bu sırayı düzenleyen, ellerinde kamıştan asa bulunan kapıcılar ile muhafız yeniçerilerdi. Eğer dava sadrazamın halledeceği bir iş ise derhal yaptırılır veya yapılması için emir verirdi. Daha önemli ise Divan-ı Hümayun'a şer'i ve hukuki bir hükmü gerektiriyorsa kazaskere ve İstanbul kadısına havale olunurdu. Verilecek kararları sadrazam kabul ederse kenarına ilan şeklinde yazılarak sadrazam tarafından da "buyuruldu" ile tasdik olunurdu. Sadrazam, Serdar-ı Ekrem sıfatıyla sefere çıktığı zaman ikindi ezanı okununca nöbet vurulur, bir tarafta çavuşlar, karşı tarafta da kapıcılar kethüdası ile kapıcılar dizilip dua edilir, daha sonra sadrazam kendi otağında divan kurardı.
Diğer Cevaplara Gözat
Diğer Cevaplara Gözat
Cevap : Divan üyelerinin kimler olduğu ve buraya kimlerin katıldığı açık olarak kaynaklarda belirtilmemekle birlikte;
Sadrazama doğrudan bağlı reîsülküttâb, çavuşbaşı, büyük ve küçük tezkireciler ve Türkçe bilmeyen müracaat sahiplerine yardımcı olmak üzere bir tercümanın toplantıya katıldığı; kapıcılar (bevvâbân), selâm çavuşları, müteferrikalar, çaşnigîr ve muhzırların da diğer hizmetleri gördükleri bilinmektedir (Topçular Kâtibi Abdülkadir [Kadrî] Efendi Târihi, s. 610). Divana muhtemelen sadâret kethüdâsı da katılmaktaydı. Ayrıca mülâzemetle İstanbul'da bulunan bazı beylerbeyiler, sancak beylerinin divana gelip dava dinlemede yardımcı oldukları bildirilmektedir. Ancak muhtemelen bu husus süreklilik arzetmeyip davanın özelliğine bağlı bir durumdu. Kubbe vezirleri ve nişancı, sadrazamın herhangi bir mazereti dolayısıyla katılamadığı zamanlarda ikindi divanına başkanlık edebilmekteydiler. Fakat bunlar devamlı üye durumunda değildi.
Sadrazama doğrudan bağlı reîsülküttâb, çavuşbaşı, büyük ve küçük tezkireciler ve Türkçe bilmeyen müracaat sahiplerine yardımcı olmak üzere bir tercümanın toplantıya katıldığı; kapıcılar (bevvâbân), selâm çavuşları, müteferrikalar, çaşnigîr ve muhzırların da diğer hizmetleri gördükleri bilinmektedir (Topçular Kâtibi Abdülkadir [Kadrî] Efendi Târihi, s. 610). Divana muhtemelen sadâret kethüdâsı da katılmaktaydı. Ayrıca mülâzemetle İstanbul'da bulunan bazı beylerbeyiler, sancak beylerinin divana gelip dava dinlemede yardımcı oldukları bildirilmektedir. Ancak muhtemelen bu husus süreklilik arzetmeyip davanın özelliğine bağlı bir durumdu. Kubbe vezirleri ve nişancı, sadrazamın herhangi bir mazereti dolayısıyla katılamadığı zamanlarda ikindi divanına başkanlık edebilmekteydiler. Fakat bunlar devamlı üye durumunda değildi.