Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Iklim değişikliğinin yaşama etkileri nedir?

Bu soruya açıklama yazılmamış..

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    gokturk

    • 2020-05-18 17:05:17

    Cevap : Yaşadığımız bölgedeki iklim koşullarının değişmesinin en kötü sonucu kuraklık, tarım alanlarının kaybı, ortalama sıcaklıkların artması ve şiddetini artıran fırtınalardır. 

    İklim değişikliği, “nedeni ne olursa olsun iklimin ortalama  durumunda ve/ya da değişkenliğinde onlarca yıl ya da daha uzun süre boyunca gerçekleşen değişiklikler” biçiminde  tanımlanmaktadır. Dünyamızın bugüne kadarki tarihi boyunca, yaklaşık 4,5 milyarlık bir periyotta iklim sisteminde,  milyonlarca yıldan on yıllara kadar tüm zaman ölçeklerinde doğal etmenler ve süreçlerle birçok değişiklik olmuştur.

    Jeolojik devirlerdeki iklim değişiklikleri, özellikle buzul hareketleri ve deniz seviyesindeki değişimler yoluyla yalnızca
    dünya coğrafyasını değiştirmekle kalmamış, ekolojik sistemlerde de kalıcı değişiklikler meydana getirmiştir.

    İklim değişikliğinin başlıca etklierine göz atalım;


    1. İklim değişikliğinin en önemli sonucu dünyanın ortalama  sıcaklığının artmasıdır. Dünyanın ortalama sıcaklığının artması ile birlikte sıcak hava dalgalarının şiddeti de artar. Yani  sıcaklıklar belirli bir bölgede ortalama sıcaklıkların çok çok üzerinde seyretmeye başlar. 
    2. Ortalama sıcaklıkların  artmasının bir başka sonucu buharlaşmanın artmasıdır. Yani sıcaklıklar ne kadar artacak olursa denizler göller ve  buralardaki su gittikçe daha fazla buharlaşır. 
    3. Bu fazla buharlaşan su daha fazla yağmura, sele, toprak kaymasına, okyanusta kasırgalara yol açar.
    4. Yoğun buharlaşmanın iki olumsuz etkisi var: Önce iki yağış arasındaki süre artar, yani kuraklık gerçekleşir. Sonra yağış geldiği zaman yağan yağmurun miktarı artar, yani sağanak yağmurlar başlar. Bu iki artış, dünyayı olumsuz etkiler.
    5. İklim değişikliğinin en önemli sonuçlarından biri de Kuzey Kutbu ve Güney Kutbu’ndaki buzulların  erimesinden dolayı deniz seviyesinde görülebilecek yükselmedir. 
    6. Bu yükselme bütün buzullar eridiğinde kıyı kesimler için  ciddi bir toprak kaybına yol açacaktır. 



    Daha detaylı inceleyecek olursak; 

    Günümüzde sözü edilen küresel iklim değişikliği
    ise, fosil yakıtların yakılması, arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaştırma ve sanayi süreçleri gibi insan
    etkinlikleriyle atmosfere salınan sera gazı birikimlerindeki hızlı artışın doğal sera etkisini kuvvetlendirmesi sonucunda
    Yerkürenin ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artışı ve iklimde oluşan değişiklikleri ifade etmektedir.



    Atmosferdeki sera
    gazlarının oranı, 1750’li yıllarda başlayan sanayi devrimi sonrasında artmaya başlamış, karbondioksit oranı %40’lık bir
    artış göstererek 280 ppm’den 394 ppm’e ulaşmıştır. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre karbondioksit
    oranındaki artış öncelikle fosil yakıt kullanımından kaynaklanıyor. Kayda değer ikinci etken, başta ormansızlaşma olmak
    üzere arazi kullanımındaki değişimdir.

    İklim değişikliğinin nedenleri?

    Özellikle sanayi devrimi sonrası özellikle 1750’li  yıllardan itibaren, hız kazanan insan faaliyetleri etkisiyle atmosferin kompozisyonu değişmekte, sera gazı emisyonları  artmaktadır. En önemli sera gazı olan CO2`nin atmosferdeki birikimi sanayi öncesi dönemde yaklaşık 280 ppm’den (milyonda  bir parçacık) Mart 2018’de 407,96 ppm’e yükselmiştir. Sanayi öncesi dönemde yaklaşık 715 ppb (milyarda bir parçacık) olan  CH4 birikimi, 2017 yılı sonunda 1859 ppb’e çıkmıştır. Küresel atmosferik N2O birikimi sanayi öncesi dönemde yaklaşık 270  ppb düzeyindeyken 2017 yılında 330 ppb’ye çıkmıştır.

    Karbon Dioksit (CO2), Metan (CH4) ve Azot (N2O) gibi sera gazlarının
    atmosferdeki yoğunlukları, endüstri devriminin başından bu yana önemli ölçüde artmıştır. Bu durum büyük oranda fosil yakıt
    kullanımı, arazi kullanımındaki değişiklikler ve tarım gibi insan faaliyetleri nedeniyle gerçekleşmiştir. Örneğin,
    günümüzde atmosferdeki karbon dioksit yoğunluğu son 650 000 yıldan daha yüksek düzeye gelmiş ve son on yılda, 1960 yılında
    ölçümler başladığından bu yana ölçülenden çok daha hızlı artmaktadır.


    İklim sistemi, atmosfer, yeryüzü, kar ve buzullar,  okyanuslar ve diğer su kaynakları ile canlılardan oluşan karmaşık ve etkileşimli bir sistemdir. İklim sisteminin atmosfer  bileşeni, genellikle ortalama hava olayları olarak tanımlanan iklimi belirler. Bir akışkan olan atmosferdeki bütün  hareketler sıcaklık farklarından kaynaklanmaktadır. Bu farklar ise enlem nedeniyle güneşin geliş açısına, kara deniz  dağılışına, kara yüzeylerinin (ormanlık alan, tarım alanı, sulak alan, çöl gibi) özelliklerine bağlı olmaktadır. Dünyadaki
    iklim desenlerinin belirlenmesindeki asıl etken okyanus suyu sıcaklıklarındaki değişimlerdir. Dünyanın son 400.000 yıllık
    CO2 döngüsüne bakıldığında, ortalama olarak her 80.000 yıl ile 100.000 yılda bir atmosferdeki CO2 in yükseldiği ve daha
    sonra tekrar düştüğü görülmektedir, aynı şekilde CO2 ye paralel olarak sıcaklıkta yükselip, düşmektedir. Sonuçta 400.000
    yılda CO2 miktarı en fazla 320 ppm olmuşken, sıcaklık ise 18,5 C ile bugünkünden daha yüksek değerlere çıkmıştır.

    İklim  değişikliğinin etkileri nelerdir?

    İklim değişikliği, sosyal ve ekonomik sektörler ile canlı yaşamı ile doğrudan ilişkili su
    kaynakları, doğal afet, biyolojik çeşitlilik, ekosistem hizmetleri ve halk sağlığı gibi alanları etkilemektedir. Bu
    çerçevede, Yağış rejiminin değişmesi ile su sıkıntısı yaşanması ve/veya sellerin meydana gelmesi, deniz seviyesinin
    yükselmesi kıyı bölgelerinin özellikle deltaların zarar görmesi, sıcaklık artışı ile çölleşmenin artması, yaz aylarında
    yağış miktarının azalması, tarımda su tüketiminin giderek artması, yüzey sularının kaybedilmesi, su, toprak gibi doğal
    kaynaklara dayanan tarımsal yapı ve ürün deseninin etkilenmesi, artan sıcaklıklar nedeniyle bitkisel üretim dönemlerinin
    değişmesine bağlı olarak gıda güvenliğinin olumsuz etkilenmesi, hassas ekosistemlerin ve türlerin yok olması, orman
    yangınlarının sıklığı ve kar yağış ve erime dönemlerinin değişimi nedeniyle doğal afetlerin artması, doğaya dayalı tarım ve
    hayvancılık gibi sektörlerde çalışan kesimlerin geçim kaynaklarının tehdit altına girmesi ve buna bağlı olarak kırsaldan
    kente göçün artması, suyun sanayide yoğun olarak kullanılması sebebiyle, sanayi sektörü ve dolayısı ile ekonomik kalkınma
    sürecinin olumsuz etkilenmesi beklenmektedir.

    Günümüzde CO2 ile sıcaklık ilişkisi geçmişteki paralelliğe benzemeyen bir
    şekilde hareket etmektedir, şu anda atmosferdeki CO2 miktarı 385 ppm civarındayken, ortalama sıcaklığı 14,5 C civarındadır.
    CO2 deki artışın önceki döngülerdeki gibi dünyanın doğal döngüsünden kaynaklanan bir artış değil, insan kaynaklı olarak
    hızlı ve yoğun olması, alışıla gelen bu paralelliğin bozulmasına sebep olmaktadır. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin
    öncelikle su kaynakları, meteoroloji karakterli afetler, tarım ve gıda güvenliği, halk sağlığı, kara ve deniz ekosistemleri
    ile kıyı bölgeleri üzerine olacağı öngörülmektedir.

    Bu da iklim değişikliğinin önlenmesi için emisyon salınımının
    azaltılması kadar iklim değişikliğinin etkilerine uyum konusunu da ön plana çıkartmaktadır. İklim değişikliğine uyum
    toplumların ve ekosistemlerin, değişen iklim koşulları ile baş edebilmelerine yardımcı olmak için gerçekleştirilen eylemler
    ve alınan önlemlerdir. Öncelikle iklim değişikliğinin etkilerinin belirlenmesi, duyarlılık ve uyum süreçlerinin anlaşılması
    ve bunlara yönelik değerlendirmelerin yapılması gerekmektedir.

    Dünya ikliminde görülen beklenmeyen değişimlerde endüstriyel
    faaliyetlerden kaynaklanan etki düzeyinin belirlenmesi, iklim değişikliği konusunda alınabilecek önlemler ve bu sürecin
    anlaşılabilmesi yönünden önemlidir. İklim değişikliği nedeniyle oluşan doğa olaylarının izlenme süreci bu konudaki bilgi
    düzeyimizi arttıracaktır.

    Avrupa Çevre Ajansı (EEA) tarafından yakın bir zaman önce yayımlanan rapora göre Orta ve Doğu
    Avrupa’da ürünleri etkileyen ve tarım arazilerini sular altında bırakan şiddetli yağışlar da yüzde 35’e kadar artabilir.
    Fakat son 40 yılda yükselen sıcaklıklar nedeniyle tarımsal üretim kuzeye kayıyor. Tahminler, bu değişimin devam edeceğine
    ve rekoltenin artma potansiyeli olduğuna işaret ediyor.

    Türkiye, iklim değişikliği konusunda ozon tabakasını incelten
    maddelere dair uluslararası sözleşme olan Ozon Tabakasının Korunmasına Dair Viyana Sözleşmesi’ni 1991 yılında imzalamıştır.
    Türkiye Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne 24 Mayıs 2004 tarihinde taraf olmuştur. Türkiye Kyoto
    Protokolüne 26 Ağustos 2009 tarihinde taraf olmuştur ve I. ve II. Taahhüt döneminde herhangi bir sera gazı azaltım
    yükümlülüğü bulunmamaktadır.


    İklim değişikliği ile ülkemizi ve dünyayı bekleyen tehlikeler nelerdir?

    İklim değişikliği,
    sosyal ve ekonomik sektörler ile canlı yaşamı ile doğrudan ilişkili su kaynakları, doğal afet, biyolojik çeşitlilik,
    ekosistem hizmetleri ve halk sağlığı gibi alanları etkilemektedir. Bu çerçevede, Yağış rejiminin değişmesi ile su sıkıntısı
    yaşanması ve/veya sellerin meydana gelmesi, Deniz seviyesinin yükselmesi kıyı bölgelerinin özellikle deltaların zarar
    görmesi, Sıcaklık artışı ile çölleşmenin artması.

    Yaz aylarında yağış miktarının azalması, tarımda su tüketiminin giderek
    artması, yüzey sularının kaybedilmesi, Su, toprak gibi doğal kaynaklara dayanan tarımsal yapı ve ürün deseninin
    etkilenmesi, artan sıcaklıklar nedeniyle bitkisel üretim dönemlerinin değişmesine bağlı olarak gıda güvenliğinin olumsuz
    etkilenmesi, Hassas ekosistemlerin ve türlerin yok olması, Orman yangınlarının sıklığı ve kar yağış ve erime dönemlerinin
    değişimi nedeniyle doğal afetlerin artması, Doğaya dayalı tarım ve hayvancılık gibi sektörlerde çalışan kesimlerin geçim
    kaynaklarının tehdit altına girmesi ve buna bağlı olarak kırsaldan kente göçün artması, Suyun sanayide yoğun olarak
    kullanılması sebebiyle, sanayi sektörü ve dolayısı ile ekonomik kalkınma sürecinin olumsuz etkilenmesi beklenmektedir.
    Etkilenebilirlik, bir sistemin, iklim değişkenlikleri ve aşırılıkları da dahil olmak üzere iklim değişikliğinin olumsuz
    etkilerine ne dereceye kadar hassas olduğu veya bunlarla baş edebilme kapasitesidir.

    İklim değişikliğine uyum

    İklim
    değişikliğinin etkileriyle mücadele etmek, fayda sağlamak ve etkileri yönetebilmek için stratejilerin güçlendirilmesi,
    geliştirilmesi ve uygulanması sürecidir. İklim değişikliğine sebep olan emisyonlar azaltılsa ya da tamamen sonlansa bile
    atmosferde kalan sera gazları, iklim olaylarını değiştirmeye devam edecektir. İklim değişikliği bir kalkınma sorunudur. Bu
    nedenle, ekonomik, sosyal ve çevresel etkileri ve riskleri en aza indirmek için iklim değişikliğine uyum sağlamak
    gerekmektedir.

    Uyum etkinliklerinin senkronizasyonuna katkıda bulunmak amacıyla hazırlanan; ülkelere özgü etkilerin
    saptanması, farklı kurumların ve idari araçların devreye sokulmasının yanı sıra, iş dünyası ve sivil toplum aktörlerinin de
    geniş katılımıyla ulusal, yerel ve bölgesel düzeyde iklim değişikliğine uyum faaliyetlerini içeren ve yönlendiren politika
    belgesidir.

    İklim değişikliği ve yoksulluk

    Bugün küresel nüfusun üçte biri yoksulluk ve iklim değişikliğinin etkileri
    nedeniyle geçim kaynaklarına ulaşmada kalıcı tehditlerle karşı karşıya. Tahminler, 2030 yılına kadar 100 milyondan fazla
    insanın iklim değişikliği nedeniyle aşırı yoksullaşabileceği, 200 milyondan fazla insanın daha sık ve şiddetli iklimsel
    felaketler nedeniyle yerlerini değiştirmek zorunda kalabileceğini göstermektedir.

    Birleşmiş Milletler’in dünya genelinde
    140’a yakın ülkede (PDF) 3 milyar dolarlık projeyle iklim eylemleri için en büyük hibe yardımı sağlayıcısı olan UNDP için
    en büyük öncelik yerel eylemi hızlandırmak ve yoksulların direncini artırmak. Ülke düzeyinde, UNDP hem iklim değişikliği
    hem de yoksulluk ile mücadelede bütünleşik çözümler için bir platform görevi görüyor. Sosyal koruma sistemleri, yoksullukla
    mücadelede kilit bir rol oynamakta ve yoksulların iklim direncinin artmasına yardımcı olmaktadır.

    İklim değişikliğiyle mücadelenin önemi

    BM tarafından Ekim 2015’te yayımlanan, “İklim Bağlantılı Doğal Afetlerin İnsani Maliyeti” isimli raporda,
    20 yılda kayıtlara geçen küresel olarak toplam 6,457 doğal afetin %90’ı sel, fırtına, sıcak hava dalgası, kuraklık ve diğer
    aşırı iklim hareketlerinden kaynaklandığı; 1995 yılından bu yana aşırı iklim hareketleri kaynaklı afetler nedeniyle 606 bin
    kişinin yaşamını yitirdiği, 4,1 milyar insanın ise etkilendiği belirtilmektedir.

    Ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz
    havzası, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı en hassas bölgelerden biri olarak tanımlamaktadır. Türkiye, küresel
    ısınmanın özellikle su kaynaklarının azalması ve çölleşme ile bunlara bağlı ekolojik bozulmalar gibi olumsuz yönlerinden
    etkilenmeye başlamıştır.

    Dünya genelinde gelir dağılımından en az pay alan en fakir grubun %80’i kırsal alanda, küçük çaplı
    tarım ve hayvancılık yaparak yaşamını sürdürmektedir. İklim değişikliği kaynaklı yağış azalması ve toprak yapısının
    bozulması, doğal kaynaklar üzerinde yarattığı baskı, söz konusu kırılgan grupları göç etmeye zorlayabilir. Bu durum
    istikrarsızlıkları tetikleyerek, güvenlik risklerini beraberinde getirebilmektedir.

    İklim değişikliğiyle mücadele
    kapsamında, düşük karbonlu ekonomiye küresel düzeyde geçilmesi hususu, insanların yaşam biçimlerini, üretim ve imalat
    yöntemlerini değiştirecek köklü bir dönüşüm öngörmektedir. Bu nedenle iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum çalışmaları
    salt bir çevre sorunu olarak algılanmamalıdır. Gerçekte, bu mücadele gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin izleyeceği
    büyüme stratejilerini, enerji politikalarını, sağlık ve tarımla ilgili programlarını, su kaynaklarının kullanımını, gıda
    güvenliğini, düşük karbonlu ekonomiye geçiş ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini doğrudan etkileyebilecek ve bunların
    geliştirilmesinde belirleyici olabilecektir.

    Diğer Cevaplara Gözat
    Mehmet Akbaba1 Takipçi
    3 yıl önce G :)
    3 yıl önce M cevabınız için teşekkür ederim hocam.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.