Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Kadına şiddetin sebepleri nelerdir? Neden bazı erkekler kadınlara şiddet uygular?

Kadına şiddetin sebepleri nelerdir? Neden bazı erkekler kadınlara şiddet uygular?

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    gokturk

    • 2020-06-02 18:22:39

    Cevap : Kadına yönelik şiddet yaygın bir toplumsal sorundur. Şiddetten en çok etkilenen kişiler, kadınlar ve çocuklardır. Kadına yönelik şiddet, temel hakların ve özgürlüklerin ihlalidir. Kadına yönelik şiddetin sebebi, kadının davranışlarını korkutucu bir şekilde kontrol etme çabası, üstünlük kurma isteği, ekonomik yetersizlikler, iç dünyasında kendisini yetersiz hissetme, çocukluğunda ailesinde şiddete bağlı davranışları öğrenmiş olma ve kişinin iletişim kurmakta problem yaşaması, kontrolsüz alkol kullanımı veya zararlı madde kullanımına bağlı kötü alışkanlıklar sonucu olabilir diyebiliriz. Kadına yönelik şiddet, fiziksel, psikolojik ve cinsel zarar görmesiyle sonuçlanan hareketlerdir.

    NASIL ÖNLENEBİLİR?

    Kadına şiddet, kadın-erkek eşitsizliğinin bitmesiyle her iş kolunda çalışabilen kadınların artmasıyla, toplumsal kuruluşların birleşmesiyle, kadın dayanışma merkezlerinin artmasıyla, şiddet konusunda farkındalık eğitimlerinin yapılması ve artırılmasıyla, ders kitaplarında kadına yönelik şiddetin zararlı ve kötü sonuçlarının yazılması ve anlatılmasıyla, toplumların sosyo-ekonomik düzeylerinin artmasıyla ve toplumların eğitim seviyesinin yükselmesiyle ve aynı zaman da hukuksal yaptırımların artırılmasıyla azalabilir.


    Erkek Kaynaklı Şiddetin Genel sebeplerini inceleyecek olursak;

    1. Ataerkil İktidar:

    Erkeklerin bireysel şiddet hareketleri, “erkek kaynaklı şiddet triyadı” adını
    verdiğim düzen içerisinde meydana gelmektedir. Kadınlara yönelik erkek
    kaynaklı şiddet, erkeklerin diğer erkeklere uyguladığı şiddetten bağımsız
    değildir ve aynı zamanda şiddetin içselleştirilmesiyle bağlantılıdır.
    İçselleştirmeden kastedilen erkeğin kendisine uyguladığı şiddettir.

    Gerçekten de erkek egemen toplumlar sadece erkeklerin kadınlar üzerindeki
    hakimiyetine değil, aynı zamanda bazı erkeklerin diğer erkekler üzerindeki
    hakimiyetine dayalıdır. Erkekler arasındaki şiddet veya şiddete başvurma
    tehdidi sözkonusu resmi olmayan hiyerarşiyi kurmak adına çocukluktan
    itibaren kullanılan bir mekanizmadır. Bunun neticesinde erkekler şiddeti
    içselleştirmekte ya da ataerkil toplumsal yapı neticesinde, normalde nispten
    daha hareketsiz veya iyi huylu olabilecek, biyolojik içgüdüleri şiddete yol
    açmaktadır. Böylece erkek çocukları ve erkekler seçerek şiddeti kullanmayı
    öğrenmekte ve de daha sonra da göreceğimiz üzere, farklı duyguları öfke
    olarak dışarı vurmaktadırlar. Bu durum bazen kendi kendilerine yönelttikleri
    şiddet biçiminde tezahür etmektedir, madde ve alkol kötüye kullanımı
    örneklerinde saptandığı üzere.

    İşte bu erkek kaynaklı şiddet triyadı - her bir şiddet türü diğerinin oluşumuna
    neden olmaktadır - şiddeti besleyen bir çevrede ortaya çıkmaktadır: ataerkil
    veya erkek egemen toplumların örgütsel yapısı ve talepleri.
    Şiddetin ideolojilerimize ve toplumsal yapılarımıza eklemlenmesi neticesinde
    şiddet bir yaşam/çalışma biçimi haline gelmiş ve insan ilişkilerinde fiili bir
    standart olarak doğallaşmıştır. En basit haliyle ifade etmek gerekirse insan
    grupları kendi kendini idame ettiren toplumsal örgütler kurar ve yaratılan bu
    gerçekleri anlamlandırmak, gerekçelendirmek ve de devamlı kılmak için
    ideolojiler oluştururlar. Belirli gruplara sağladığı büyük nimetlerden ötürü de
    şiddet olgusu sözkonusu yapılar ve ideolojiler içerisine inşa edilmiştir: her
    şeyden önce şiddet (ya da en azından şiddet kullanma tehdidi) erkeklerin (bir
    grup olarak) oldukça zengin ayrıcalıklara sahip olmalarını sağlamış ve iktidar
    olmalarına yardımcı olmuştur. Eğer gerçekten de sosyal hiyerarşi ve iktidarın
    kökenleri cinsiyete dayalı yapıdaysa bu durum sosyal sınıf, ırk, yaş, din, cinsel
    yönelim veya fiziksel beceriler temelinde yapılandırılan sosyal ilişkilerin çok
    uzun zaman önce zaten bir şablona oturtulduğu anlamına gelmektedir. Bu
    bağlamda şiddet veya tehdidi ayrıcalıkları kazanmak ve iktidarı uygulamanın bir
    yolu haline gelmektedir. Şiddet hem bir sonuç hem de sonuca götüren bir
    araçtır.

    2. Ayrıcalık Taşımanın Hak Olduğu Algısı:

    Şiddet uygulayan bir erkeğin bireysel deneyimleri iktidarını koruma arzusu
    üzerine kurulu olmayabilir. Burada etkili olan bilinçli deneyimleri değildir. Bu
    tarz şiddet hareketleri, feminist çözümlemelerin bir çok defalar ortaya koyduğu
    üzere, daha ziyade erkeğin belli ayrıcalıklara sahip olmayı hakettiği algısının
    mantıksal bir yansımasıdır. Bir erkeğin eşini akşam yemeği hazırlamaması
    nedeniyle dövmesi sadece bunu bir kez daha tekrarlamamasını tembih
    yöntemi değil aynı zamanda kendisne hizmetçilik edilmesi gerektiği algısının
    bir göstergesidir. Bir başka örnek ele almak gerekirse; bir erkeğin randevuları
    esnasında bir kadına cinsel taciz/şiddet uygulaması erkeğin fiziksel tatminin
    hakkı, tek taraflı bile olsa, olduğu algısından kaynaklanmaktadır. Bir başka
    deyişle, bir çok kadının ifade ettiği gibi, şiddete yol açan sadece iktidar
    paylaşımındaki eşitsizlikler değil aynı zamanda erkeklerin bilinçli ama
    çoğunlukla bilinçsiz biçimde ayrıcalık taşıma hakkına sahip oldukları algısıdır.

    3. Onaylama/İzin Verme

    Erkek kaynaklı şiddetin karmaşık sosyal ve psikolojik nedenleri ne olursa olsun
    sosyal törelerde, kanunlarda ve belirli dini öğretilerde şiddete açık veya zımni
    onay/izin verilmemesi halinde bu sorunun devam etmesi mümkün olmazdı. Bir
    çok ülkede eşlere karşı şiddet veya cinsel şiddet üzerine ya hiç yasal düzenleme
    yoktur ya da varolanlar gevşek yapıdadır. Bir çok ülkede kanunlar güç bela
    uygulanabilmektedir, daha trajikomik ülke örneklerinde ise, örneğin, bir
    tecavüz suçlaması için kadınların tanıklığına değer verilmediğinden çok sayıda
    erkeğin şahitliğine gerek duyulmaktadır.

    Bu arada erkek kaynaklı şiddet ve şiddet içeren saldırgan davranışlara
    (genellikle bir başka erkeğe karşı) spor, sinema ve edebiyat dünyasında ve de
    savaşlarda büyük değer verilmektedir. Şiddete sadece onay vermekle kalmayan
    bu mecralar aynı zamanda onu daha da çekici hale getirmekte ve
    ödüllendirmektedir. Ataerkil toplumların en eski kökenlerinde şiddet, bireyler,
    erkek grupları ve daha ileri dönemde uluslar arasında, anlaşmazlıkların çözümü
    ve farklılıkların giderilmesinde anahtar bir yol olarak öngörülmektedir.
    Ne zaman bir kadın veya çocuk komşularının dayak yediklerini gördüğü halde
    polisi aramayan bir kadın veya erkeği dinlesem aklıma bu onaylama/izin verme
    süreci gelir. Bu şiddet türü “mahrem” bir mesele olarak algılanmaktadır. Hiç bir
    dükkanın soyulduğunu görüp, bu hırsızla dükkan sahibi arasındaki özel bir
    mesele bahanesiyle polisi aramayan birini gördünüz mü?

    4. Erkek İktidarının Yarattığı Paradoks

    Benim kanım yine de bu anlatılanların tek başlarına erkek kaynaklı şiddetin
    genel doğasını anlatmaya yetmedikleri yönündedir. Aynı şekilde kadına yönelik
    erkek kaynaklı şiddetle erkekler arasındaki şiddetin farklı türlerinin ilintileri de
    bu şekilde anlatılamayacaktır. Burada yapmamız gereken erkek iktidarının
    yarattığı paradoksu veya benim “erkeklerin çelişkili iktidar deneyimleri” adını
    verdiğim süreci kullanmaktır.

    Erkeklerin sosyal ve bireysel iktidarı kurmak için başvurdukları yollar aslında
    çelişkili bir biçimde büyük korkuların, tecridin ve erkeklerin kendilerine dair
    hissettikleri acının kaynağını oluşturmaktadır. İktidarın hakim olma ve kontrol
    etme kapasitesi olarak kurgulandığını, “güçlü” biçimde davranabilme
    becerisinin kişisel bir zırh girmeyi ve diğerleriyle korkuya dayalı bir mesafe
    bırakmayı gerektirdiği dikkate alınırsa ve eğer iktidar ve ayrıcalık dünyası bizleri
    çocuk yetiştirme ve bakım dünyasından uzaklaştırıyorsa, işte o zaman iktidar
    deneyimleri arızalı sorunlarla dolu erkekler yaratıyoruz demektir.

    Bu durum özellikle içselleştirilmiş erkeklik beklentilerinin zaten ulaşması
    imkansız yapıları düşünüldüğünde daha da net ortaya çıkmaktadır. Bu pekala
    ataerkilliğin bünyesinde olan bir sorun olabilir, ancak özellikle katı toplumsal
    cinsiyet sınırlarının aşıldığı günümüz kültürel yapısında sorun özellikle geçerlilik
    kazanmaktadır. Erkekliğin gerekleri; fiziksel ve mali başarılar veya insani
    duyguların ve ihtiyaçların bastırılması; biyolojik erkekliğin getirdiği basit
    gerçeklerin aksine sürekli tetikte olmayı ve çalışmayı gerektirmektedir, özellikle
    erkekler için.

    Erkeklik düzeyine ulaşmada yaşanan başarısızlıkların yarattığı kişisel
    güvensizlikler veya daha basit bir ifadeyle başarısız olma korkusu erkekleri,
    özellikle gençken, bir korku, tecrit, öfke, kendinden nefret etme ve saldırganlık
    girdabına itmeye yeterli olmaktadır.

    Bu duygusal durum içerisinde şiddet bir telafi mekanizması olarak ortaya
    çıkmaktadır. Erkeklik dengesini yeniden sağlamanın ve kendisine ve diğerlerine
    bir erkek gibi yaşadığını beyan etmenin yolu olarak şiddet kullanılmaktadır.
    Şiddet ifadesi genellikle fiziksel olarak daha zayıf ve savunmasız bir hedef
    seçimini de içermektedir. Bu hedef bir çocuk veya bir kadın, eşcinsel erkeler
    veya dinsel-toplumsal bir azınlık gibi özel bir grup veya göçmen kesimler
    olabilir. Sözkonusu grupların kanun tarafından daha az korunabilecekleri de
    düşünüldüğünde erkeklerin güvensizliklerini ve öfkelerini dışarı vurmaları için
    ideal ortam oluşmaktadır (Anlatılan telafi edici mekanizma aşağıdaki örnekle
    açıkça doğrulanmıştır: erkeklik seviyesine ulaşma noktasında hayatlarının en
    güvensiz döneminden geçen genç erkek gruplarının gerçekleştirdiği eşcinsellik
    nefretine dayalı söylem ve eylemler).

    Şiddetin bireysel bir telafi mekanizması olarak varolmasına izin veren şiddetin
    farklılıkları çözmek ve hakimiyet kurmak için meşru bir araç olarak yagın kabul
    görmesidir. Şiddeti mümkün kılan erkeklerin yararlandıkları iktidar ve
    ayrıcalıklar, inançlarda, uygulamalarda, sosyal yapılarda ve kanunlarda yer alan
    kodlardır.

    Erkek kaynaklı şiddet, sayısız türüyle, hem erkek iktidarının ve ayrıcalık taşıma
    hakkı algısının hem de belirli şiddet türlerine onay verilmesinin ve iktidarı
    kaybetme korkusunun (ya da gerçekliğinin) bir sonucudur.
    Ama dahası da var.

    5. Psişik Erkeklik Zırhı

    Erkek kaynaklı şiddet, aynı zamanda, diğerleriyle araya duygusal mesafe
    koymaya dayalı karakter yapısının bir sonucudur. Ben ve diğerleri tarafından
    daha önce belirtildiği üzere psişik erkeklik yapıları erken çocukluk döneminde
    ortaya çıkmakta, bir baba veya yetişkin erkek figürünün olmadığı ya da
    duygusal mesafesini koruduğu ortamlarda beslenmektedir. Bu vakalarda
    erkeklik yokluğa dayalı biçimde sisteme bağlanmakta ve bir hayal dünyasında
    kurgulanmaktadır. Ancak babaların varlıklarının çok daha yoğun olduğu
    ataerkil kültürlerde bile erkeklik sistemi annenin ve kadınlığın reddine
    dayandırılmaktadır. Bir başka deyişle ilgi ve bakımla ilişkili değerler
    reddedilmektedir. Bir çok feminist psikanalistin söylediği gibi bu durum egoda
    engeller yaratmakta ya da mecazi söylemek gerekirse güçlü bir zırh giymekle
    sonuçlanmaktdır.

    Psikolojik gelişim sürecinin bu karmaşık ve özel evresinde empati kurma
    becerisinde azalma ve başka insanların ihtiyaçları ve duygularını kendi ihtiyaç
    ve duygularıyla ilişkilendirememe ortaya çıkmaktadır. Başka insanlara karşı
    şiddet hareketleri dolayısıyla mümkün hale gelmektedir. Kimbilir kaç erkekten
    duymuşuzdur vurduğu kadının “aslında canını yakmadığını”. Evet erkek
    bahaneler uyduruyordur ancak sorunun bir diğer parçası da gerçekten de
    neden olduğu acıyı tecrübe edemeyişi olabilir. Yine bir çok erkekten
    duymuşuzdur: “Cinsel ilişkiye girmeyi o istedi”. Burada yine bir bahane bulma
    sözkonusu olabilir, ancak bu durum pekala başkasının duygularını okuma ve
    anlama becerisinin azalmasından kaynaklanıyor olabilir.

    6. Ruhsal bir Düdüklü Tencere; Erkeklik:

    Erkekliğin dominant türlerinden bir çoğu bir dizi duygunun içselleştirilmesi ve
    öfkeye yeniden yönlendirilmesine dayanmaktadır. Bu sadece erkeklerin
    duygusal durumlarını dillendirememesinden ya da duygusal antenlerinin ve
    empati becerilerinin çalışmamasından kaynaklanmamaktadır. Bir çok doğa
    duygu hissedilmesi yasak ve geçersiz olarak karara bağlanmıştır. Bu belki de
    kültürlere özgü bir durum olmakla birlikte bir çok erkek çocuğu
    küçüklüklerinden itibaren korku ve acı duygularını bastırmayı öğrenmektedir.
    Spor salonlarında erkek çocuklarına acıya aldırış etmemeleri aktarılmaktadır.
    Evde ise ağlamamaları ve bir adam gibi davranmaları beklenmektedir. Bazı
    kültürler ise stoacı bir erkekliğe değer vermektedir (tabi bu toplumlarda
    sözkonusu özellikler hayatta kalmak için öğretilmektedir: bu nedenden ötürü
    mevcut davranışlarının kökeninden dolayı bireysel olarak erkek çocuklarını ve
    erkekleri suçlamamalı ancak yine de eylemlerinden ötürü onları sorumlu
    tutmamız gerektiğini atlamamalıyız).

    Kuşkusuz biz insanlar duygusal tepkiler verdiğimiz olaylar yaşamaktayız. Ancak
    duygusal bir deneyim neticesinde hissettiklerimizi serbest bıraktığımız/dışarı
    vurduğumuz tipik duygusal tepki süreçleri birçok erkekte kısa devre yapmış
    gözükmektedir. Öte yandan yine bir çok erkek için az da olsa geçerli olan bir
    duygu vardır: öfke. Bu tarz bir sevk sadece erkeklere özgü değildir; korku,
    güvensizlik, acı, reddedilme veya küçük düşürülme karşısında şiddetli tepkiler
    gösterme oldukça yaygındır.

    Bu durum özellikle sonuçta ortaya çıkan duygunun iktidar barındırmadığı
    hallerde doğrudur. “İktidarsız” duygular erkeklerin güvensizliklerini artırır:
    erkeklik iktidar ve kontrol demekse iktidarsızlık erkek olmama anlamına
    gelmektedir. İşte bu noktada şiddet bir kez daha böyle olmadığınızı kendinize
    ve diğerlerine kanıtlama yolu olarak ortaya çıkmaktadır.

    7. Geçmiş Deneyimler

    Bu anlattıklarım bazı erkeklerde daha bariz deneyimlerle birleşmektedir.
    Dünyada çok fazla sayıda erkek annelerinin babaları tarafından dövüldüğü
    ortamlarda yetiştirilmişlerdir. Kadınlara karşı şiddet içeren davranış
    sergilemenin bir kural olarak algılandığı ve yaşamın bundan ibaret olduğu
    zannedilen ortamlar. Bu durum bazı erkeklerin şiddetten tiksinmelerine yol
    açarken bazı erkeklerde öğrenilmiş tepkilere neden olmaktadır. Bir çok
    durumda ise ikisi birden yaşanmakta ve kadına yönelik şiddet uygulayan
    erkekler, kendilerine ve davranışlarına dair büyük bir nefret/iğrenme
    duymaktadırlar.
    Aslında “öğrenilmiş tepki” ifadesi çok basit kalmaktadır. Araştımalar
    göstermiştir ki şiddete tanık olarak büyüyen kız ve erkek çocuklarının
    kendilerinin de şiddete başvurma ihtimali yüksektir. Bu şiddet dikkat çekme
    çabası, sorunlarla başa çıkma yolu ve başa çıkması imkansız duyguları
    dışsallaştırma yöntemi olabilir. Bu tarz davranış örüntüleri çocukluğun ötesine
    geçerek devam ederler: şiddet uygulayan erkeklere yönelik programlara katılan
    erkeklerin çoğu ya annelerinin mağduriyetine şahit olmuş ya da kendileri
    mağdur olmuşlardır.
    Bir çok erkeğin geçmiş deneyimlerinde kendi yaşadıkları şiddet de yer
    almaktadır. Bir çok kültürde erkek çocukların, kız çocuklara göre, cinsel istismara
    maruz kalma ihtimalleri yarı yarıya düşük olmakla birlikte fiziksel şiddete
    uğrama ihtimalleri de iki katı fazladır. Bu durum da tek ve sabit bir sonuç
    doğurmamaktadır ve yine ulaşılan sonuçlar sadece erkek çocuklarına özgü
    değildir. Yine de bazı vakalarda sözkonusu kişisel deneyimler derin karmaşa ve
    hüsran örüntüleri telkin etmekte ve de erkek çocukları sevdikleri birine acı
    vermenin mümkün olduğunu, derinde hissettikleri acıyla ancak öfke yoluyla
    başa çıkabileceklerini öğrenmektedirler.
    Son olarak erkek çocuklarına karşı uygulanan bir çok küçük şiddet hareketi de
    vardır ve genelde bu durum erkek çocuklarına hiç de önemsiz gelmemektedir.
    Erkek çocukları, birçok kültürde, kavga, kabadayılık ve vahşi davranışlarla
    büyümektedir. Hayatta kalabilmek için şiddeti bir davranış normu olarak kabul
    etmek ve içselleştirmek gerekmektedir.
    Şiddeti Sonlandırmak
    Burada özet olarak sunulan çözümleme erkek kaynaklı şiddete karşı durmak için
    aşağıdaki hususları içeren bütüncül bir yanıt önermektedir:
    Erkek iktidarının ve ayrıcalığının dayandığı yapılara karşı durmak ve ortadan
    kaldırmak ve de şiddet hareketlerinin kültürel ve sosyal manada onay
    görmesinin önüne geçmek. Eğer şiddet tam bu noktada başlıyorsa, kadınların
    ve erkeklerin feminizmi desteklemeleri olmaksızın ve de feminizmin önerdiği
    sosyal, siyasi, yasal ve kültürel reformları gerçekleştirmeksizin şiddeti sona
    erdiremeyiz.
    Erkekliğin yeniden tanımlanması, veya bir başka deyişe beraberlerinde bir çok
    tehlike barındıran psişik ve sosyal toplumsal cinsiyet yapılarının ortadan
    kaldırılması. Ataerkilliğin çelişkisi, nispi iktidar ve ayrıcalığın verildiği yarım
    elmanın yaşadığı acı, öfke, hüsran, tecrit ve korkuda ortaya çıkmaktadır. Ne
    yazık ki bütün bunları, bize tehlikeli geri dönüşleri pahasına, görmezden
    gelmekteyiz. Erkeklere başarıyla ulaşabilmek için çalışmalarımız şefkate,
    sevgiye, saygıya ve olumsuz erkeklik normlarına ve yıkıcı sonuçlarına kararlılıkla
    karşı durmaya dayanmalıdır. Feminizm yanlısı erkekler diğer erkeklerle temasa
    geçmeli ve onlara uzaylı gibi değil sadece bizler kadar aydınlanmamış
    kardeşleri gibi yaklaşmalıdır.
    Toplumdaki ve özellikle çocuklarımızı yetiştirdiğimiz kurumlar ve ilişkilerdeki
    toplumsal cinsiyet örgütlenmesini yeniden şekillendirmek için erkekleri
    kadınlarla işbirliği yönünde örgütlemek ve süreçlere dahil etmek. Bunu
    yapabilmek için erkeklerin bakım ve ilgi sağlayıcı olarak taşıdıkları öneme daha
    fazla odaklanmak gerekmektedir. Erkeklerin, çocuk bakımı ve yetiştirme
    süreçlerine olumlu ve şiddetten uzak katılımları gerekmektedir.
    Şiddet uygulayan erkeklerle çalışmak ve eşzamanlı olarak bir taraftan ataerkil
    varsayımlarına ve ayrıcalıklarına meydan okurken diğer taraftan saygı ve
    şefkatle yaklaşmak. Onlarla empati kurmamız ve küçük bir çocuğun zaman
    zaman korkunç şeyler yapan bir adama dönüşmesine neden olan etmenlerden
    dehşete düşmemiz için illa yaptıklarına sempati duymamız gerekmemektedir.
    Onlara saygı göstererek bu erkeklerin kendilerine ve diğerlerine meydan
    okumalarına imkan verebiliriz. Aksi takdirde, onlara erişme çabaları bir erkek
    olarak yaşadıkları güvensizliği artıracak ve şiddet doğal telafi yöntemleri
    olmaya devam edecektir.
    Erkekleri ve erkek çocuklarını sürece dahil eden ve kendilerine ve diğer
    erkeklere meydan okumaya çağıran eğitim faaliyetleri, Beyaz Kurdele
    Kampanyası gibi, yoluyla her türlü şiddetin sona erdirilmesi. Kadınlar, erkek
    çocukları, kız çocukları ve diğer erkekler hakkında sevgi ve şefkatle
    hissettiklerini açıkça söyleyebilmek erkekler için olumlu bir meydan okuma
    olacaktır.



    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.