İşte Cevaplar
Cevap : Karl Marx'ın Conflict Teorisi sosyal bir perspektif ile politik, sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri sorgulayan, yaygın sosyo-politik sisteme karşı çıkan ve bu yönüyle toplumun bir harmoni içinde yaşadığını iddia eden structural functionalisme zıt düşen bir düşünce sistemidir.
Toplumun varlığını, kendi içinde yaşadığı çatışmalar ile sürdürdüğünü iddia eder, öyledir de.
Anne-kız, öğrenci-öğretmen, yöneten-halk, sermayedar-işçi, zengin sınıf-sömürülen sınıf çatışması bunlardan sadece birkaçıdır..
Diğer Cevaplara Gözat
Toplumun varlığını, kendi içinde yaşadığı çatışmalar ile sürdürdüğünü iddia eder, öyledir de.
Anne-kız, öğrenci-öğretmen, yöneten-halk, sermayedar-işçi, zengin sınıf-sömürülen sınıf çatışması bunlardan sadece birkaçıdır..
Diğer Cevaplara Gözat
Cevap : Toplumu meydana getiren grup ya da öbekler arasındaki rekabete dayalı çıkar çelişkisini temele alan, çatışmanın toplumsal gelişme için önemli bir işlev yerine getirdiğini dile getiren teori.
Çatışmanın doğası ve işleviyle ilgili ilk teoriler on dokuzuncu yüzyılla yirminci yüzyılın başlarında öne sürülmüştür. Bu alandaki ilk önemli kuram. Marx’ın iki sınıf arasındaki çatışmaya dayanan toplumsal çatışma modelidir. Toplumun bütününü sermaye ve emeğin çıkarlarını temsil eden iki sınıfa bölen Marx’a göre, çatışmanın toplumu dönüştürme gibi bir işlevi vardır. Alman felsefe profesörü George Simmel ise, çatışmanın önemini vurgulamakla birlikte, Marx’ınki gibi ikili bir model benimsememiş ve çatışmanın tüm toplumsal düzenlemeleri ortadan kaldıracağı sonucuna yarmamıştır. Ona göre, çatışmanın durağanlığı, toplumsal istikrar ve dengeyi sağlamak, bireyleri korumak bakımından üstlendiği çok önemli rol ve olumlu işlevler vardır.
Çatışma konusunda, bu iki önemli çatışma teorisinden sonra yirminci yüzyılda ortaya çıkan üçüncü yaklaşım, çatışmadan, toplumsal bütünlüğün önemini ve ortak değerlerin olumlu etkisini gündeme getiren birlikli bir toplum görüşü lehine feragat eden fonksiyonalist görüştür. Fonksiyonalistler çatışmaya olumlu bir rol yükleyen Karl Marx’la Simmel’in tersine, onu, sağlıklı bir toplumsal organizmanın normal değil de, patolojik bir hali olarak yorumlamışlardır.
Fonksiyonalist anlayıştan sonra ortaya çıkan tüm çatışma teorileri Marx ya da Simmel ‘in görüşünün farklı versiyonları olmak durumundadır. Örneğin, 1960’1ı yıllarda sistem çatışmasıyla toplumsal çatışma arasında bir ayırım yapan sosyolog Dockwood, Marksist bir anlayış benimsemiştir. Ona göre, kurumlar birbirleriyle uyum içinde olmadıkları zaman sistem çatışması ortaya çıkar; buna karşın toplumsal çatışma bireyler arasında olup yalnızca toplumsal etkileşimler içinde ortaya çıkar.
Çatışmanın doğası ve işleviyle ilgili ilk teoriler on dokuzuncu yüzyılla yirminci yüzyılın başlarında öne sürülmüştür. Bu alandaki ilk önemli kuram. Marx’ın iki sınıf arasındaki çatışmaya dayanan toplumsal çatışma modelidir. Toplumun bütününü sermaye ve emeğin çıkarlarını temsil eden iki sınıfa bölen Marx’a göre, çatışmanın toplumu dönüştürme gibi bir işlevi vardır. Alman felsefe profesörü George Simmel ise, çatışmanın önemini vurgulamakla birlikte, Marx’ınki gibi ikili bir model benimsememiş ve çatışmanın tüm toplumsal düzenlemeleri ortadan kaldıracağı sonucuna yarmamıştır. Ona göre, çatışmanın durağanlığı, toplumsal istikrar ve dengeyi sağlamak, bireyleri korumak bakımından üstlendiği çok önemli rol ve olumlu işlevler vardır.
Çatışma konusunda, bu iki önemli çatışma teorisinden sonra yirminci yüzyılda ortaya çıkan üçüncü yaklaşım, çatışmadan, toplumsal bütünlüğün önemini ve ortak değerlerin olumlu etkisini gündeme getiren birlikli bir toplum görüşü lehine feragat eden fonksiyonalist görüştür. Fonksiyonalistler çatışmaya olumlu bir rol yükleyen Karl Marx’la Simmel’in tersine, onu, sağlıklı bir toplumsal organizmanın normal değil de, patolojik bir hali olarak yorumlamışlardır.
Fonksiyonalist anlayıştan sonra ortaya çıkan tüm çatışma teorileri Marx ya da Simmel ‘in görüşünün farklı versiyonları olmak durumundadır. Örneğin, 1960’1ı yıllarda sistem çatışmasıyla toplumsal çatışma arasında bir ayırım yapan sosyolog Dockwood, Marksist bir anlayış benimsemiştir. Ona göre, kurumlar birbirleriyle uyum içinde olmadıkları zaman sistem çatışması ortaya çıkar; buna karşın toplumsal çatışma bireyler arasında olup yalnızca toplumsal etkileşimler içinde ortaya çıkar.