Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Karl Marx'ın Sınıf Anlayışı Nedir

Karl Marx'ın Sınıf Anlayışı Nedir

Bu soruya 2 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Admin

    • 2015-11-18 09:56:43

    Cevap : Karl Marks’ın Sınıf Anlayışı
    Sınıf kavramı Marksist doktrinin en önemli kavramlarından biri, belki de onun temel direğidir. Marks, sosyal sınıfın tam bir tanımını vermez. Ayrıca sınıfların yapısı, ayrımları ve sayısı konularında da ilk bakışta belki çelişmeli gibi görünen noktalar vardır. Komünist Manifestosu’nda tüm toplum tarihinin başlangıçtan günümüze kadar sadece iki sınıf arasındaki sömüren ve sömürülen çatışmanın tarihinden ibaret olarak nitelendirirken, sınıf kavramı en gelişmiş anlamda alınmış ve onun bütün ara bölümleri iki kategori halinde kapsanacak şekilde basitleştirilmiştir (Kazgan, 1997: 283-284).

    Tarih boyunca değişik toplum tiplerini belirleyen değişik üretim biçimleri olmuştur. Sosyal sınıflar da üretim sisteminde oynadıklara role göre, daha açık bir deyişle, üretim araçları ile olan ilişkilerine ve durumlarına göre belirlenirler. Sınıf ayrımının temeli, üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanır. Marksist sınıf anlayışının kilit noktası buradadır. Üretim araçlarının mülkiyetine sahip olanlar bir sınıf meydana getirirler. Üretim araçlarına sahip olmayanlar da ayrı bir sınıf oluştururlar. Kapitalist toplumlarda geçimini sağlamak için emeğini satmak zorunda olan sınıfın adı proletaryadır. Ancak işçi sınıf emeğinin tam karşılığını alamaz. Kapitalistin kar olgusu işçinin sömürülmesine yol açar. İşçi ise hayatını sürdürmek zorunda olduğu için kapitalistin bu sömürüsüne katlanmak zorunda kalır (Talas, 1999: 271-274).
    Marksist sınıf anlayışında ‘hâkim sınıf’ kavramı vardır. Kapitalist toplumda hâkim sınıf, üretim araçları mülkiyetini elinde bulunduran, burjuvadır. Burjuvazi ekonomik iktidarı elinde bulundurur. Fakat ekonomik üstünlük aynı zamanda politik üstünlüğü de sağlar. Siyasal iktidar daima hâkim sınıfın elindedir.

    Burjuvazinin ekonomik çıkarı, işçilerden mümkün olduğunca çok iş elde ederken, onlara alabilecekleri en az ücreti ödemektir. Bunun tersine, işçilerin ekonomik çıkarı, işverenlerinden mümkün olduğunca çok para alırken, bunun karşılığında en asgari işi yapmaktır.
    Marks için önemli bir başka kavram sermayedir. Kapitalist, elindeki sermayeyi artırmak ister. Bunun nedeni, rekabet ortamında ayakta kalabilme isteğidir.  Bunun için de işçiyi en düşük ücretle çalıştırır ve karşılığında karını mümkün olduğunca artırıp sermayesine ekler. İşçiyi en düşük ücretle çalıştırması da işçinin üretim maliyetine bağlıdır, yani işçiyi işçi haline getirmek için ne kadar kısa bir eğitim süresi olursa, işçinin de elde edeceği ücret o kadar düşük olur.

    Eylem felsefesi:
    Marksist düşüncenin hem teorisine hem de pratiğine bakınca, daha önce de kısmen temas edildiği gibi, adeta bir din edasıyla olaylar yorumlanıp eylemciliğe davet vardır. Aktif olmaya, eyleme geçmeye tam bir teşvik vardır. Marks’a göre eğer insan faaliyeti, tarihsel evrimle aynı yönde yapılmaktaysa etkilidir, yoksa kısır kalır görüşü hâkimdir (Kazgan, 1997: 284). Tarihsel evrimin yönü de, kitlelerin iktidara gelmesidir. Marksizm de bu kitle proletaryadır. Daha önce de izah edildiği gibi Marks, sınıfların oluştuğu ilk toplum biçimi olan köleci toplumdan, feodal topluma, feodal toplumdan da kapitalist topluma doğru gelişmesini açıklayan genel teoriler ortaya koymuştur. Tarihi gelişmenin ekonomik temelini ve tarihin, bu temelin yarattığı sınıflar arasındaki mücadeleye bağlı olarak nasıl değiştiğini açıklamıştır. Marks, bu genel yasalar çerçevesinde kapitalist toplumun komünist topluma dönüştürülmesinin kaçınılmaz olduğunu söylemiştir. Eylem felsefesi aynı zamanda düşüncenin anahtarını da verir (Kazgan, 1997: 284).

    Asya tipi üretim tarzı (ATÜT):
    Marks kuramını kurarken büyük oranda batı toplumundan hareket etmiş ve onların durumu üzerine bu teorilerini kurmuştur. Ancak zaman içinde bu teorilerin ve varsayımların diğer toplumlara uymadığını görünce “Asya tipi üretim tarzı” teorisini geliştirmiştir (Küçükömer, 1994: 27-56).

    Tamamen maddeci tarih tezine göre geliştirilen ATÜT’e göre, Doğu’da ve Asya toplumlarında toprak az ve kuraktır, topraktan çok verim alabilmek İçin büyük ölçeklerde kemerler, suyolları ve kanallar yapmak gerekmektedir. Bunlarsa, ne bireylerin, ne de küçük aile ve toplulukların kendi başlarına başarabilecekleri şeyler değildirler. Toprağın cinsi, iklim ve geniş bir su şebekesinin üretimin vazgeçilemez parçası durumunda olması, toprak üzerinde özel mülkiyetin değil, devlet mülkiyetinin ortaya çıkıp kurumlaşmasına yol açmıştır. Devlet, mülkiyetini elinde bulundurduğu geniş toprakları bireylere verir, onlar da üzerinde çalışır ve bunun karşılığında devlete bir rant öderler.
    Tabii bu süreçte devletin de yüklendiği bir takım önemli görevler var. Devlet öncelikle söz konusu yatırımları gerçekleştirmek zorundadır. Buna bağlı olarak toplumun genelini yakından ilgilendiren kamu işleri, kalabalık bir ordunun beslenmesi ve geniş bir ulaştırma şebekesini kurmak ve yönetmek de devlete düşen görevler arasında yer alır. Talan, yağma ve fetihlerin sürdüğü Asya toplumlarında yatırımlar, askere silah temini, erzak, araç-gereç ve ulaştırma şebekesinin kurulması ekonominin tek merkezden yönetilmesi olgusunu gerekli kıldığından, mülkiyet yüksek otoriteyi temsil eden devletin elinde toplanmıştır. Kale, yol inşaatı, büyük su kanalları, arklar, menfez vb. yatırımlar ancak mülkiyetsiz bir sistemin merkezi yönlendirmesi ile mümkün olabilir. Devlet bu hayati fonksiyonları dolayısıyla yönlendirici ve birleştirici bir unsurdur. Bu temel fonksiyonunu sürdürebilmesi için mülkiyeti elinde tutan devlet, bireyleri, aile ve toplulukları toprak üzerinde tasarruf hakkı sahibi kılar.

    Bu toplumlarda tarım ve küçük el sanatları (sanayi) arasında kurulan ilişkinin temellendirdiği ekonomik hayatın önde gelen özelliği, ekonominin kendi kendine yeter olması, pazar için meta üretiminin yapılmamasıdır. Elbette bu toplumlarda ticaretten de söz etmek mümkündür. Ne var ki, ticaret belli seviyelerde gelişme gösterse bile, basit mübadeleye dayanan ticaret küçük toplulukların farklılaşan metaına ve verilmiş talebe dayanır. Ancak ne tarım ve sanayi, ne de ticaret kendini yeniden üretecek geniş bir sermaye birikimin teşekkülünü mümkün kılmaz.

    Asya toplumlarında kırsal kesimde üretimde bulunan topluluklar artık-ürünü devlete aktarmaktadırlar. Devletin görevi kamu işlerini yerine getirmek, tarımın devamını sağlayacak ziraî altyapı yatırımlarını gerçekleştirmek, ordunun ihtiyaçlarını karşılamak, ulaşım şebekesini kurmaktır. Ancak bu toplumlarda üstün otoriteyi temsil eden devletin üretici topluluklardan elde ettiği artık-ürünün tümünü yukarıda sayılan işlerde harcamadığı da bir gerçektir. Devlet sonuçta karar almada serbest ve kimseye karşı sorumlu olmadığından, artık-ürünün bir kısmını kendi tüketimine ayırabilmektedir.

    Karl Heinrich Marks
    ATÜT’çü açıklamaya göre, Doğu’da mülksüz köy toplulukları ile mülk sahibi devlet arasındaki sömürünün şekli budur. Hatta Karl Marks, bu ilişkiyi bir tür kölelik olarak tanımlar. Ona göre birey hiçbir zaman mülk sahibi olmayıp tasarruf eden olduğundan, topluluğun birliğini temsil edenin kölesidir. Öyle ise Asya toplumlarında köle ve serften farklı olan bireyin özgür olmakla birlikte bir çeşit “genelleşmiş köle” olduğu söylenebilir. Çünkü birey tasarruf hakkına sahip oluşu dolayısıyla özgür, fakat mülk sahibi olmayışı dolayısıyla genelleşmiş köledir.

    Bireyin artık-emeğinin devlete geçmesine yol açan ana etken, topraktaki devlet mülkiyetinin mutlak oluşudur. Toprakta bireyin tasarruf hakkına sahip oluşu da, sömürüye dolaylı ve kolektif bir nitelik kazandırır. Bu da gösteriyor ki, Asyalı toplumlar sınıflı toplumlardır.

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Ödevci_8

    • 2015-11-18 09:57:49

    Cevap : Marxist yaklasımda sınıf olgusu iki açıdan ele alınıp tanımlanmaya çalısılır : Bunlardan birincisi sınıf olgusunu, ortak konumlara sahip bireylerin olusturdugu toplumsal kategoriler olarak tanımlar. İkincisi ise sınıfları, kültürel ve siyasi özellikli toplumsal aktörler tanımlar. (Hindess, 1987: 21)

    Sınıf, üretim iliskileri içinde ortak konumlara, ortak çıkar ve hedeflere sahip bireylerin olusturdugu sosyal gerçekliklerdir. (Arslan, 2006:366)

    Marxist sınıf teorisinde sınıfı yaratan temel etken işbölümü olmakla birlikte sınıfları belirleyici unsur üretim ilişkileridir, sınıfların ortaya çıkaran öğe üretim araçlarının özel mülkiyetidir. İşbölümü ile meydna gelen üretim araçları üzerindeki özel mülkiyete sahip olmak ya da olmamak durumu, modern toplumda esas olarak iki sınıfı var eder: Burjuvazi ve Proleterya.

    Bu sınıfların tarihsel kökenleri köleci toplumda efendi ve köleye, feodal toplumdaysa derebeyi ve serfe karşılık gelir.
    Bu açıdan Marx, devleti burjuvazinin ya da hakim sınıfın ideolojik bir vasıtası olarak görür. İşlevi, burjuvazinin çıkarlarına hizmet etmesidir.

    Gelir durumuna, daha doğrusu geliri elde ediş biçimine göre ise üç ana sınıf vardır: Kapitalistler, Toprak Sahipleri ve İşçi Sınıfı. Kapitalistler sermaye sahipleri ve gelirleri kârdır. Toprak sahipleri toprağı olan büyük çiftçilerdir ve gelirleri ranttır. İşçilerse çalışma gücünden başka bir şeyi olmayanlar olup gelirleri sattıkları emeğin karşılığı olan ücretleridir.

    Marx ayrıca kapitalist gelişmeye bağlı olarak ara ve geçici bir takımların sınıfların da bulunabileceğini belirtir. Literatürde orta sınıflar olarak anılan bu sınıflar, Marx’ın öngörüsüne göre sermayenin gücü karşısında yok olup proleterleşeceklerdir. Marx orta sınıflar olarak; küçük tüccarlar, esnaf, el san’atçıları ve köylüleri sayar.

    Marksist sınıf teorisinin iki yorumu mevcuttur:
    1. Sosyolojik Marksist Sınıf Analizi (Ralph Miliband)
    2. Yapısalcı Marksist Sınıf Analizi (Nicos Poulantzas)

    Kaynakça:
    Hindess, Barry (1987), Politics and Class Analysis, Oxford: Basil Blackwell.
    Arslan, D. Ali (2006), Sınıf Teorilerinin Açmazları ve Bir Alternatif Olarak Elit Teorisi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 16, Sayı: 1 Sayfa: 363-382, Elazığ
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.