Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Kısa deneme örnekleri

kısa deneme örnnekleri yazar mısınız

Bu soruya 3 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Admin

    • 2015-10-29 06:18:55

    Cevap : Ölüm Üstüne Montaigne Madem ki ölümün önüne geçilemez ne zaman gelirse gelsin. Sokrates’e; “Otuz zalimler seni ölüme mahkum ettiler” denildiği zaman: “Tabiat da onları!” demiş.
    Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık!
    Nasıl doğuşumuz bizim için her şeyin doğuşu olduysa ölümümüz de her şeyin ölümü olacaktır. Öyle ise yüz sene daha yaşamayacağız diye ağlamak yüz sene evvel yaşamadığımıza ağlamak kadar deliliktir. Ölüm başka bir hayatın kaynağıdır. Bu hayata gelirken de ağladık eziyet çektik bu hayata da eski şeklimizden soyunarak girdik.
    Başımıza bir defa gelen şey büyük bir dert sayılmaz. Bir anda olup biten bir şey için bu kadar zaman korku çekmek akıl karı mıdır? Ölüm uzun ömürle kısa ömür arasındaki farkı kaldırır çünkü yaşamıyanlar için zamanın uzunu kısası yoktur. Aristo Hypanis ırmağının suları üstünde bir tek gün yaşıyan küçük hayvanlar bulunduğunu söyler. Bu hayvanlardansabahın saat sekizinde ölen genç akşamın saat beşinde ölen ihtiyar sayılır. Bu kadarcık bir ömrün bahtlısını bahtsızını hesaplamak hangimizi gülünç etmez? Ama edebiyetin yanında dağların şehirlerin yıldızların ağaçların hatta bazı hayvanların ömrü yanında bizim hayatımızın uzunu kısası da o kadar gülünçtür.
    Tabiat bunu böyle istiyor. Bize diyor ki: “Bu dünyaya nasıl geldiyseniz öylece çıkıp gidin. Ölümden hayata geçerken duymadığımız kaygıyı ve korkuyu hayattan ölüme geçerken de duymayın. Ölümünüz varlık düzeninin dünya hayatınınşartlarının biridir. (İnsanlar birbirini yaşatarak yaşarlar ve hayat meşalesini koşucular gibi birbirlerine devrederler – Lucretius).
    Yaşadığınız her an hayattan eksilmiş harcanmış bir andır. Ömrünüzün her günkü işi ölüm binasını kurmaktır. Hayatın içinde iken ölümün de içindesiniz çünkü hayattan çıkınca ölümden de çıkmış oluyorsunuz. Yahut şöyle diyelim isterseniz; hayattan sonra ölümdesiniz ama hayatta iken ölmektesiniz. Ölümün ölmekte olana ettiği ise ölmüş olana ettiğinden daha acı daha derin daha can yakıcıdır.
    Hayattan edeceğiniz kârı ettiyseniz doya doya yaşadıysanız güle güle gidin.
    “Niçin hayat sofrasından karnı doymuş bir davetli gibi kalkıp gidemiyorsun? Niçin günlerine yine sefalet içinde yaşanacak yine boşuna geçip gidecek daha başka günler katmak istiyorsun? Lucretius.”
    Hayat kendiliğinden ne iyi ne fenadır ona iyiliği ve fenalığı katan sizsiniz.
    Bir gün yaşadıysanız her şeyi görmüş sayılırsınız. Bir gün bütün günlerin eşidir. Başka bir gündüz başka bir gece yoktur. Atalarınızın gördüğü torunlarınızın göreceği hep bu güneş bu ay bu yıldızlar bu düzendir.

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2015-10-29 06:17:16

    Cevap : Kitap Korkusu Kitaptan niçin korkarlar? Bunu bir türlü anlayamadım. Kitaptan korkmak, in­san düşüncesinden korkmak, insanı kabul etmemektir. Kitaptan korkan adam, insanı mesuliyet hissinden mahrum ediyor demektir. "Bırak, senin yerine ben dü­şünüyorum!" demekle, "Falan kitabı okuma!" demek arasında hiç bir fark yoktur. İnsanoğlu her şeyden evvel mesuliyet hissidir ve bilhassa fikirlerin mesuliyetidir. Ondan mahrum edilen insan, kendiliğinden bir paçavra hâline düşer. Şüphesiz insanı korumamız lâzım gelen vaziyetler vardır. Fakat bu vaziyetler daha ziyade ferdin kendi dışındaki vaziyetlerdir. Bir insanı kendi içinde, düşün­cesinin mahremiyetinden korumağa hakkımız yoktur. Ortaçağ'dan bugüne kadar gelen zaman içinde insanlığın belki en büyük ka­zancı bu basit hakikati kendisine mal etmesidir.   (Ahmet Hamdi Tanpınar, Yaşadığım Gibi, s. 58-59)
    Tugbaaaaa1 Takipçi
    3 yıl önce T Kendi yazınız mi yoksa alıntı mi?
    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2015-10-29 06:17:54

    Cevap : Bir ikilidir ağlamak ve gülmek. Ağlamak, sanılanın aksine çaresizlik, zayıflık, güçsüzlük demek değildir bence. Gariptir belki… Ama ben ne zaman ağlayan birini görsem, içim gerçekten acısa dahi bir miktar da sevinirim. Çünkü üzülmeyi becerebilen bir kişi, sevmeyi de bir o kadar iyi becerebilir. Çünkü, ağlayabilen bir insan gülmenin o mükemmel kıymetini belki de daha iyi anlıyabilir.
    Bilirim ki, ağlayan bir kişinin kalbi henüz nasır tutmamıştır. Yüreği katılaşmamış, duyguları bitmemiştir. Hani derler ya, “Kalp ağlamazsa göz yaşı da akmaz…” İşte böyle bir şey… Sevindiğinizde, mutluluktan uçacak olduğunuzda nasıl kahkahalar atarsınız ya! Üzüldüğünüzde de dökülen gözyaşları bir o kadar değerlidir. Sinirli ve kibirli olduğumuzda, öfke ve intikam duygusu dolacağımıza, kalbimizi nasırlaştıracağımıza, gözlerimizle ağlama olgusu yerine getirmek belki de en iyisidir. Belki hakikati değiştirmez, ama… Kalbinizin doğru ateşi bularak yumuşamasına vesile olur.
    Ağlayan bir kişi gördüğünüzde, ona samimi birkaç söz, birkaç dokunuş ya da uzatılan bir mendil ona yapılacak en büyük destektir. Bunlar, bin türlü sözcük, davranıştan belki de daha önemli, daha kıymetlidir..
    Bence, ağlamak insanın insan olmasını gerektirdiklerinden biridir.
    Ve… Ağlamakla gülmek olmazsa olmaz bir ikilidir. Tıpkı evrende bulunan diğer zıtlıklar gibi.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.