İşte Cevaplar
Cevap : İçinde "kulak" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
Kulak ardı etmek: Söylenen bir şeyi duymazlıktan gelmek; vurdumduymaz olmak.
Kulak asmamak: Önem vermemek, umursamamak, önemsememek.
Kulak kabartmak: Belli etmemeye çalışarak dinlemek.
Kulak misafiri olmak: (deyiminin anlamı) Yanında, yakınında konuşulan bir şeyi belli etmeden dinlemek.
Kulak tıkamak: Bir şeyi duymazlıktan gelmek.
Kulak vermek: Merak edip dinlemek, işitmeye çalışmak.
Kulakları (kulağı) çınlasın: Kendisinden söz edildiği ortamda bulunmayan sevilen bir kişiyi anarken söylenir.
Kulağı delik: Olup bitenleri çabuk haber alan.
Kulağı kesik: Her şeyi bilir, yanılmaz, aldanmaz.
Kulağı kirişte olmak: Ne söyleneceğini işitmek için çok dikkatli olmak.
Kulağına çalınmak: Başkasına bir şey söylenirken kendisi de şöyle böyle duymuş olmak.
Kulağına girmek: Söylenilen sözlere önem vermek, doğruluğuna inanıp o yolda davranmak.
Kulağına kar suyu kaçmak: Rahatını kaçıran bir haber almak.
Kulağına sokmak: Bir duruma ya da söze hazırlamak için önceden kısaca anlatmak, düşünce aşılamak, telkin etmek.
Kulağına küpe olmak: Başa gelen bir durumdan alınan dersi hiç unutmamak.
Kulağını bükmek: Bir sorun karşısında dikkatli davranmasını söylemek, uyarmak.
Kulağını çekmek: Ders olsun diye hafif bir ceza vermek.
(Birinin) Kulağını çınlatmak: Bir muhabbet esnasından birinin lafı geçmek, onu anmak.
Kulağını kiraya vermek: Söylenen bir şeyi iyi dinlememek.
Kulakları paslanmak: Çoktan beri müzik dinlememiş olmak.
Kulaklarını dikmek: Genellikle hayvan için kullanılır, dikkat kesilmek demektir.
Kulaklarının pasını gidermek: Çoktan beri müzik dinlememişken büyük bir zevkle müzik dinlemek.
Kulaktan dolma: Şurada burada işitilerek edinilen bilgi.
Kulaktan kulağa: Ondan ona gizlice söylenerek.
Diğer Cevaplara Gözat
Kulak ardı etmek: Söylenen bir şeyi duymazlıktan gelmek; vurdumduymaz olmak.
Kulak asmamak: Önem vermemek, umursamamak, önemsememek.
Kulak kabartmak: Belli etmemeye çalışarak dinlemek.
Kulak misafiri olmak: (deyiminin anlamı) Yanında, yakınında konuşulan bir şeyi belli etmeden dinlemek.
Kulak tıkamak: Bir şeyi duymazlıktan gelmek.
Kulak vermek: Merak edip dinlemek, işitmeye çalışmak.
Kulakları (kulağı) çınlasın: Kendisinden söz edildiği ortamda bulunmayan sevilen bir kişiyi anarken söylenir.
Kulağı delik: Olup bitenleri çabuk haber alan.
Kulağı kesik: Her şeyi bilir, yanılmaz, aldanmaz.
Kulağı kirişte olmak: Ne söyleneceğini işitmek için çok dikkatli olmak.
Kulağına çalınmak: Başkasına bir şey söylenirken kendisi de şöyle böyle duymuş olmak.
Kulağına girmek: Söylenilen sözlere önem vermek, doğruluğuna inanıp o yolda davranmak.
Kulağına kar suyu kaçmak: Rahatını kaçıran bir haber almak.
Kulağına sokmak: Bir duruma ya da söze hazırlamak için önceden kısaca anlatmak, düşünce aşılamak, telkin etmek.
Kulağına küpe olmak: Başa gelen bir durumdan alınan dersi hiç unutmamak.
Kulağını bükmek: Bir sorun karşısında dikkatli davranmasını söylemek, uyarmak.
Kulağını çekmek: Ders olsun diye hafif bir ceza vermek.
(Birinin) Kulağını çınlatmak: Bir muhabbet esnasından birinin lafı geçmek, onu anmak.
Kulağını kiraya vermek: Söylenen bir şeyi iyi dinlememek.
Kulakları paslanmak: Çoktan beri müzik dinlememiş olmak.
Kulaklarını dikmek: Genellikle hayvan için kullanılır, dikkat kesilmek demektir.
Kulaklarının pasını gidermek: Çoktan beri müzik dinlememişken büyük bir zevkle müzik dinlemek.
Kulaktan dolma: Şurada burada işitilerek edinilen bilgi.
Kulaktan kulağa: Ondan ona gizlice söylenerek.
Diğer Cevaplara Gözat