İşte Cevaplar
Cevap : Bir sözcüğün gerçek anlamı dışında cümle içinde kazandığı geçici ve özel anlamına mecaz anlamı denir.
Sözcüklerin cümle, dize veya deyim içine girdiklerinde, gerçek anlamlarından tamamen sıyrılarak başka bir sözcük ya da kavram yerine kullanılmasıyla kazandığı anlama mecaz (değişmece) anlam denir. Mecaz anlam, Sözcüğün sürekli olmayan, kullanım içinde geçici olarak üstlendiği anlamdır.
Mecaz Türleri Benzetme (Teşbih) : Aralarında benzerlik bulunan iki varlıktan (kavramdan) niteliği zayıf olanın, niteliği üstün, belirgin olana benzetilmesidir. Benzetme, sözü daha etkili ve gözle görünür kılmak amacıyla kullanılan bir mecaz türüdür. Benzetmenin dört öğesi vardır :
1- Benzeyen (niteliği zayıf olan)
2- Benzetilen (niteliği, üstün, belirgin olan)
3- Benzetme yönü (benzerlik ilgisi gösteren)
4- Benzetme edatı (gibi, kadar, sanki, misali)
Örnek : Kızın deniz gibi masmavi gözleri vardı. Bezetilen: deniz Benzeyen: göz Benzetme edatı: gibi Benzetme yönü: masmavi
Benzetmeyle İlgili Uyarılar :
Þ Benzetmenin oluşabilmesi için benzeyen ve kendisine benzetilenin kullanılması şarttır.
Þ Bunlar, benzetmenin temel öğeleridir.
Þ Dört öğesinin dördünün de kullanıldığı benzetmelere ayrıntılı benzetme, benzetme edatının olmadığı benzetmelere kısaltılmış benzetme, yalnızca temel öğelerin kullanıldığı benzetmelere teşbih-i beliğ denir.
Örnek :
Sular öyle temiz ki annemin yüzü gibi.
(Ayrıntılı Benzetme)
Bezetilen: annemin yüzü Benzeyen: sular Benzetme edatı: gibi Benzetme yönü: temiz
Adam cesurlukta aslandı.
(Pekiştirilmiş Benzetme)
Bezetilen: aslan Benzeyen: Adam Benzetme yönü: cesurluk
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.
(Kısaltılmış benzetme)
Bezetilen: dev Benzeyen: ordu Benzetme edatı: gibi
Gider oldum kömür gözlüm elveda.
(Teşbih-i beliğ)
Bezetilen: kömür Benzeyen: göz
Eğretileme (İstiare) :
İstiare Arapça bir sözcük olup "bir şeyi iğreti, ödünç alma" anlamındadır. Ya benzeyenle ya da benzetilenle yapılan benzetmedir.
Örnek :
Þ Aslan gibi güçlü bir adamdı. (benzetme)
Þ Soruyu doğru yanıtlayınca "Aslan be!" dedi. (eğretileme)
Eğretileme üç çeşittir.
Açık Eğretileme : Yalnızca kendisine benzetilenin kullanılmasıyla yapılan eğretilemedir.
Örnek :
Þ Havada bir dost eli okşuyor tenimizi. Benzeyen:Rüzgar(yok) Benzetilen:Bir dost eli
Þ Kurban olam kurban olam
Beşikte yatan kuzuya
Benzeyen : Bebek, çocuk (yok) Benzetilen : Kuzu
Kapalı Eğretileme : Yalnızca benzeyen ile yapılan, benzetilenin de bir özelliğinin belirtildiği (genel olarak benzetme yönü) eğretilemedir.
Örnek :
Þ Oğlu büyüyünce yuvadan uçup gitti. Benzeyen : Oğul Benzetilen : Kuş (yok) Benzetme yönü : Uçup gitmek
Þ Ay zeytin ağaçlarının arasından yere damlıyordu. Benzeyen : ay Benzetilen : su (yok) Benzetme yönü : yere damlaması
Yaygın (Temsili) Eğretileme : Benzetmenin temel öğeleriyle birlikte, birden çok benzetme yönünün bulunduğu eğretilemedir. Yaygın eğretilemede bir "gizleme" vardır. Açıkça söylenmeyen ya da söylenmek istenmeyen sözler, benzetme yoluyla ve sözlük anlamına gizlenerek söylenir, şairler bunu çoğu kez güzel ve etkili bir anlatım için kullanırlar.
Örnek :
Þ Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
Eğretileme Yolları
İnsana özgü kavramların, doğaya (dış dünyadaki varlıklara) aktarılmasıyla;
Örnek : İnsan "Derinden derine ırmaklar ağlar".
Kapalı Eğretileme Benzetilen Benzeyen
Doğaya özgü kavramların insana aktarılmasıyla; Örnek : Askerin ölümü "Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor." Açık Eğretileme Benzeyen Benzetilen
Doğadaki bir varlığa ait özelliğin, bir başka varlığa aktarılmasıyla; Örnek : Bulut Yüce dağ başında bir top pamuk var. Kapalı Eğretileme Benzeyen Benzetilen
Bir duyuya ait bir kavramın bir başka duyuya aktarılmasıyla; Örnek : Sıcak bakışlarıyla ısıtırdı içimizi. Kapalı Eğretileme
Ad Aktarması : (Mürsel Mecaz)
Bir sözü benzetme amacı gütmeden bir başka söz yerine kullanmaktır. Sözcüklerin yeni anlamlar yüklenmesinde bir etken de ad aktarmasıdır. Ad aktarması şu ilişkiler çerçevesinde kurulabilir : Þ Sanatçı verilir, yapıtı anlatılır. Örnek : Yaşar Kemal'i lise yıllarımda okudum. (Yaşar Kemal'in romanlarını)
Þ İçteki varlık verilir, dışındaki anlatılır ya da dıştaki varlık verilir içindeki anlatılır. Örnek : Haberi duyunca bütün ev ayağa kalktı. (Evin içindeki insanlar) Ayağını çıkarmadan içeri girme. (Ayakkabını)
Þ Parça verilir, bütün anlatılır ya da bütün verilir, parça anlatılır. Örnek : Bu acılı haberi ona hangi dil söyleyebilir? (İnsan) Gemi Mersin'e yanaştı. (Mersin Limanı)
Þ Bir yer adı verilir, o yerde yaşayan insanlar anlatılır. Örnek : Bütün köy meydanda toplandı. (köy halkı) Erzurum, Mustafa Kemal'e kucak açtı. (Erzurum Halkı)
Þ Bir yön adı verilir, o yöndeki bölgeler ya da ülkeler anlatılmak istenir. Örnek : Batı bu duruma müdahale etmedi. (Batı ülkeleri)
Þ Bir eşya adı verilir, onu kullananlar anlatılmak istenir. Örnek : Koştu, yokuş aşağı bir şapka. (İnsan)
Þ Soyut bir ad verilip, somut bir varlık anlatılır. Örnek : Bu sonucu Türk gençliğine armağan ediyorum. (Genç insanlar) Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı. (insanlar)
Þ Sonuç verilir, bunun nedeni kastedilir. Örnek : Gökten sicim gibi bereket yağıyor. (bereket, sonuçtur, nedeni yağmur anlatılmıştır)
Kinaye (Dolaylı Söz Söyleme) Sözcüklerin çok anlamlı olarak kullanılmasında kinayenin de büyük bir önemi vardır. Kinaye bir sözün hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürecek bir biçimde kullanılmasıdır. Kinayede gerçek anlam verilir, mecaz anlam kastedilir. Örnek : Þ Bu çocuğun elinden tutsan ne kaybedersin? Þ Bulmadım dünyada gönüle mekan Þ Nerde gül bitse etrafı diken Þ Şu karşıma göğüs geren Taş bağırlı dağlar mısın?
Tariz (Taşlama) Bir kimseyi iğnelemek, onunla alay etmek amacıyla bir sözü gerçek anlamının tam karşıtı bir anlamda kullanmaktır. Örnek : Þ Randevuna sadıkmışsın, beklemekten kök saldık. Þ O kadar çok konuştu ki söylediklerinden hiçbir şey anlamadık. Þ Biraz daha hızlı yürürsen karıncalar bile bizi geçecek.
Teşhis - İntak (Kişileştirme - Konuşturma)
İnsana özgü nitelikleri insan dışındaki varlıklara aktarmaya kişileştirme denirken, bu varlıkların insan gibi konuşturulmasına da konuşturma denir. Örnek : Þ Güneş ışığında yağmurunu döken bulutlar sanki gülüyordu. (Teşhis) Þ Ufukta günün boynu büküldü. (Teşhis) Þ Dal, bir gün dedi ki tomurcuğuna : Tenimde bir yara işler gibisin. (İntak)
Abartma (Mübalağa)
Bir durumu olduğundan çok ya da az göstermektir. Örnek : Þ Bütün gün çalışmaktan iğne ipliğe döndü. Þ Alem sele gitti gözüm yaşından Þ Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
Dolaylama
Bir kelimeyle anlatılabilecek bir durumu birden fazla kelimeyle anlatmaya denir. Örnek: Þ yavru vatan: Kıbrıs, Þ büyük kurtarıcı: Atatürk, Þ ulu önder:Atatürk Þ derya kuzuları: balık, Þ file bekçisi:kaleci Þ Türkiye'nin kalbi: Ankara
Diğer Cevaplara Gözat
Sözcüklerin cümle, dize veya deyim içine girdiklerinde, gerçek anlamlarından tamamen sıyrılarak başka bir sözcük ya da kavram yerine kullanılmasıyla kazandığı anlama mecaz (değişmece) anlam denir. Mecaz anlam, Sözcüğün sürekli olmayan, kullanım içinde geçici olarak üstlendiği anlamdır.
Mecaz Türleri Benzetme (Teşbih) : Aralarında benzerlik bulunan iki varlıktan (kavramdan) niteliği zayıf olanın, niteliği üstün, belirgin olana benzetilmesidir. Benzetme, sözü daha etkili ve gözle görünür kılmak amacıyla kullanılan bir mecaz türüdür. Benzetmenin dört öğesi vardır :
1- Benzeyen (niteliği zayıf olan)
2- Benzetilen (niteliği, üstün, belirgin olan)
3- Benzetme yönü (benzerlik ilgisi gösteren)
4- Benzetme edatı (gibi, kadar, sanki, misali)
Örnek : Kızın deniz gibi masmavi gözleri vardı. Bezetilen: deniz Benzeyen: göz Benzetme edatı: gibi Benzetme yönü: masmavi
Benzetmeyle İlgili Uyarılar :
Þ Benzetmenin oluşabilmesi için benzeyen ve kendisine benzetilenin kullanılması şarttır.
Þ Bunlar, benzetmenin temel öğeleridir.
Þ Dört öğesinin dördünün de kullanıldığı benzetmelere ayrıntılı benzetme, benzetme edatının olmadığı benzetmelere kısaltılmış benzetme, yalnızca temel öğelerin kullanıldığı benzetmelere teşbih-i beliğ denir.
Örnek :
Sular öyle temiz ki annemin yüzü gibi.
(Ayrıntılı Benzetme)
Bezetilen: annemin yüzü Benzeyen: sular Benzetme edatı: gibi Benzetme yönü: temiz
Adam cesurlukta aslandı.
(Pekiştirilmiş Benzetme)
Bezetilen: aslan Benzeyen: Adam Benzetme yönü: cesurluk
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik.
(Kısaltılmış benzetme)
Bezetilen: dev Benzeyen: ordu Benzetme edatı: gibi
Gider oldum kömür gözlüm elveda.
(Teşbih-i beliğ)
Bezetilen: kömür Benzeyen: göz
Eğretileme (İstiare) :
İstiare Arapça bir sözcük olup "bir şeyi iğreti, ödünç alma" anlamındadır. Ya benzeyenle ya da benzetilenle yapılan benzetmedir.
Örnek :
Þ Aslan gibi güçlü bir adamdı. (benzetme)
Þ Soruyu doğru yanıtlayınca "Aslan be!" dedi. (eğretileme)
Eğretileme üç çeşittir.
Açık Eğretileme : Yalnızca kendisine benzetilenin kullanılmasıyla yapılan eğretilemedir.
Örnek :
Þ Havada bir dost eli okşuyor tenimizi. Benzeyen:Rüzgar(yok) Benzetilen:Bir dost eli
Þ Kurban olam kurban olam
Beşikte yatan kuzuya
Benzeyen : Bebek, çocuk (yok) Benzetilen : Kuzu
Kapalı Eğretileme : Yalnızca benzeyen ile yapılan, benzetilenin de bir özelliğinin belirtildiği (genel olarak benzetme yönü) eğretilemedir.
Örnek :
Þ Oğlu büyüyünce yuvadan uçup gitti. Benzeyen : Oğul Benzetilen : Kuş (yok) Benzetme yönü : Uçup gitmek
Þ Ay zeytin ağaçlarının arasından yere damlıyordu. Benzeyen : ay Benzetilen : su (yok) Benzetme yönü : yere damlaması
Yaygın (Temsili) Eğretileme : Benzetmenin temel öğeleriyle birlikte, birden çok benzetme yönünün bulunduğu eğretilemedir. Yaygın eğretilemede bir "gizleme" vardır. Açıkça söylenmeyen ya da söylenmek istenmeyen sözler, benzetme yoluyla ve sözlük anlamına gizlenerek söylenir, şairler bunu çoğu kez güzel ve etkili bir anlatım için kullanırlar.
Örnek :
Þ Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
Eğretileme Yolları
İnsana özgü kavramların, doğaya (dış dünyadaki varlıklara) aktarılmasıyla;
Örnek : İnsan "Derinden derine ırmaklar ağlar".
Kapalı Eğretileme Benzetilen Benzeyen
Doğaya özgü kavramların insana aktarılmasıyla; Örnek : Askerin ölümü "Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor." Açık Eğretileme Benzeyen Benzetilen
Doğadaki bir varlığa ait özelliğin, bir başka varlığa aktarılmasıyla; Örnek : Bulut Yüce dağ başında bir top pamuk var. Kapalı Eğretileme Benzeyen Benzetilen
Bir duyuya ait bir kavramın bir başka duyuya aktarılmasıyla; Örnek : Sıcak bakışlarıyla ısıtırdı içimizi. Kapalı Eğretileme
Ad Aktarması : (Mürsel Mecaz)
Bir sözü benzetme amacı gütmeden bir başka söz yerine kullanmaktır. Sözcüklerin yeni anlamlar yüklenmesinde bir etken de ad aktarmasıdır. Ad aktarması şu ilişkiler çerçevesinde kurulabilir : Þ Sanatçı verilir, yapıtı anlatılır. Örnek : Yaşar Kemal'i lise yıllarımda okudum. (Yaşar Kemal'in romanlarını)
Þ İçteki varlık verilir, dışındaki anlatılır ya da dıştaki varlık verilir içindeki anlatılır. Örnek : Haberi duyunca bütün ev ayağa kalktı. (Evin içindeki insanlar) Ayağını çıkarmadan içeri girme. (Ayakkabını)
Þ Parça verilir, bütün anlatılır ya da bütün verilir, parça anlatılır. Örnek : Bu acılı haberi ona hangi dil söyleyebilir? (İnsan) Gemi Mersin'e yanaştı. (Mersin Limanı)
Þ Bir yer adı verilir, o yerde yaşayan insanlar anlatılır. Örnek : Bütün köy meydanda toplandı. (köy halkı) Erzurum, Mustafa Kemal'e kucak açtı. (Erzurum Halkı)
Þ Bir yön adı verilir, o yöndeki bölgeler ya da ülkeler anlatılmak istenir. Örnek : Batı bu duruma müdahale etmedi. (Batı ülkeleri)
Þ Bir eşya adı verilir, onu kullananlar anlatılmak istenir. Örnek : Koştu, yokuş aşağı bir şapka. (İnsan)
Þ Soyut bir ad verilip, somut bir varlık anlatılır. Örnek : Bu sonucu Türk gençliğine armağan ediyorum. (Genç insanlar) Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı. (insanlar)
Þ Sonuç verilir, bunun nedeni kastedilir. Örnek : Gökten sicim gibi bereket yağıyor. (bereket, sonuçtur, nedeni yağmur anlatılmıştır)
Kinaye (Dolaylı Söz Söyleme) Sözcüklerin çok anlamlı olarak kullanılmasında kinayenin de büyük bir önemi vardır. Kinaye bir sözün hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürecek bir biçimde kullanılmasıdır. Kinayede gerçek anlam verilir, mecaz anlam kastedilir. Örnek : Þ Bu çocuğun elinden tutsan ne kaybedersin? Þ Bulmadım dünyada gönüle mekan Þ Nerde gül bitse etrafı diken Þ Şu karşıma göğüs geren Taş bağırlı dağlar mısın?
Tariz (Taşlama) Bir kimseyi iğnelemek, onunla alay etmek amacıyla bir sözü gerçek anlamının tam karşıtı bir anlamda kullanmaktır. Örnek : Þ Randevuna sadıkmışsın, beklemekten kök saldık. Þ O kadar çok konuştu ki söylediklerinden hiçbir şey anlamadık. Þ Biraz daha hızlı yürürsen karıncalar bile bizi geçecek.
Teşhis - İntak (Kişileştirme - Konuşturma)
İnsana özgü nitelikleri insan dışındaki varlıklara aktarmaya kişileştirme denirken, bu varlıkların insan gibi konuşturulmasına da konuşturma denir. Örnek : Þ Güneş ışığında yağmurunu döken bulutlar sanki gülüyordu. (Teşhis) Þ Ufukta günün boynu büküldü. (Teşhis) Þ Dal, bir gün dedi ki tomurcuğuna : Tenimde bir yara işler gibisin. (İntak)
Abartma (Mübalağa)
Bir durumu olduğundan çok ya da az göstermektir. Örnek : Þ Bütün gün çalışmaktan iğne ipliğe döndü. Þ Alem sele gitti gözüm yaşından Þ Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
Dolaylama
Bir kelimeyle anlatılabilecek bir durumu birden fazla kelimeyle anlatmaya denir. Örnek: Þ yavru vatan: Kıbrıs, Þ büyük kurtarıcı: Atatürk, Þ ulu önder:Atatürk Þ derya kuzuları: balık, Þ file bekçisi:kaleci Þ Türkiye'nin kalbi: Ankara
Diğer Cevaplara Gözat
Cevap : Mecaz Anlam Örnekleri:
Bu konuyu bir daha açmayacağım.
İşsizlik sorunu hükümeti terletecek.
Derdim çoktur, hangisine yanayım.
Doktora boş gözlerle bakıyordu.
Bu şarkıya bayılıyorum.
Tatlı sözlerle babasının gönlünü aldı.
Yakında savaş patlayacak.
Hepimiz onun hafif biri olduğunu biliyorduk.
İnce işlere aklım pek ermiyor.
Kitapları taşırken kolum koptu.
İlk damlalardan sonra yağmur birdencoştu.
Bu söze gençlerden biri ince bir karşılık verdi.
Onun pişkinliğine bir anlam veremedik.
Cesaretinin kırılmasına sen sebep oldun.
Bu konuyu bir daha açmayacağım.
İşsizlik sorunu hükümeti terletecek.
Derdim çoktur, hangisine yanayım.
Doktora boş gözlerle bakıyordu.
Bu şarkıya bayılıyorum.
Tatlı sözlerle babasının gönlünü aldı.
Yakında savaş patlayacak.
Hepimiz onun hafif biri olduğunu biliyorduk.
İnce işlere aklım pek ermiyor.
Kitapları taşırken kolum koptu.
İlk damlalardan sonra yağmur birdencoştu.
Bu söze gençlerden biri ince bir karşılık verdi.
Onun pişkinliğine bir anlam veremedik.
Cesaretinin kırılmasına sen sebep oldun.
Cevap Yaz Arama Yap