Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

  • Tarih
  • 3 yıl önce
  • 2 Cevap

Misaki milli iktisadi hükümleri

Misaki milli iktisadi hükümleri sorusunun cevabı için bana yardımcı olur musunuz?

Bu soruya 2 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    mountaingoat

    • 2021-04-10 08:59:18

    Cevap :
    Misakı İktisadi;Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra Mustafa Kemal'in girişimleri ile 17 Şubat 1923 tarihinde, Lozan barış görüşmelerinin 4 Şubat 1923'te anlaşma sağlanamadan kesildiği sırada ülkenin ekonomik durumunun ciddi ve planlı olarak ilk defa ele alındığı ve alınan bu kararlar bakımından ulusal bir kongre niteliği de taşıyan İzmir İktisat Kongresi toplanmıştır. Bu kongreye ülkenin ekonomik alanda faaliyet gösteren her meslek grubundan temsilciler, Yeni Türk Devleti'nin ekonomisini görüşerek çiftçi, sanayici, tüccar ve işçi kesimlerinden oluşan toplamda 1135 kişinin katılımıyla kongrede yapılan görüşmeler üzerine Misakı İktisadi ( Ekonomik Yemin ) kabul edilmiştir.

    Misakı İktisadi'nin Önemli Kararları 
    1. Ülkede yerli malının kullanılmasını ve yerli malınının kullanımının yaygınlaşmasını sağlamak.
    2. Teknik eğitimi geliştirmek.
    3. Ham maddesi yurt içinde olan sanayi dallarını kurmak ve genişletmek.
    4. Küçük olan imalattan büyük işletmelere geçmek.
    5. Özel teşebbüse kredi sağlayacak bir devlet bankası kurmak.
    6. Demir yolu inşaatını bir programa bağlamak.
    7. Yabancıların kurduğu tekellerden kaçınmak.
    8. İşçilerin durumunu düzeltmek.
    İzmir İktisat Kongresinde alınan bu kararlar TBMM'ye de yön gösterici bir nitelik taşımaktadır. 23 Nisan 1923'te başlayacak olan İkinci Lozan görüşmelerinde kapitülasyonların kaldırılması konusunda TBMM heyetine büyük bir destek sağlamıştır.

    Tarım Alanındaki Düzenlemeler
     
    Osmanlı Devleti son dönemlerinde olduğu zamanlarda halkın çoğu tarımla uğraşmaktaydı. Ancak halkın çoğunluğu tarımla uğraşıyor olsa da dünyada tarım alanında yapılan gelişmeler ve yenilikler yakından takip edilmediği için tarımsal üretim çok az oldu. Buna rağmen alınan vergiler üretime göre çok ağırdı. Aşar vergisi genel bütçe gelirinin %40'ını oluşturmaktaydı. Üretici ürettiği mamulleri satamamakta ya da mamüllerin gitmesi gereken yerlere ulaştıramamakta idi. 17 Şubat 1925 yılında çıkarılan bir kanunla aşar vergisi kaldırılarak onun yerine arazi vergisi konuldu. Daha sonra ki yıllarda çiftçiye kredi sağlamak amacı ile Ziraat Bankasında yeni düzenlemeler gerçekleştirildi. Traktör kullanımı teşvik edildi. Tarım ve Kredi Kooperatifleri, Yüksek Ziraat Enstitüleri kuruldu. Örnek olarak devlet çiftlikleri kuruldu ve tohum ıslah istasyonları açıldı. Türkiye'de tarımın gelişmesi için önemli hamleler gerçekleştirildi.
     
    Ticaret Alanındaki Düzenlemeler
     
    30 haziran 1930 yılında ticareti geliştirmek amacı ile Merkez Bankası kuruldu. Böylelikle ülkede ki sermayenin akışı denetim altına alınmış oldu. Bu şekilde piyasanın da güvenliği sağlandı. 1924 yılında işverenlere kredi sağlamak için İş Bankası kuruldu.
     
    Sanayi Alanındaki Düzenlemeler
     
    Yeni Türk Devleti'nin kalkınması için sanayileşme zorunluydu. Ancak Osmanlı Devleti'nden kalan sanayi birikimi neredeyse yok denecek kadar azdı. İstanbul, İzmir ve Adana'da bir kaç dokuma fabrikası ve İstanbul'da askeri bir fabrika ülkenin sanayi varlığını oluşturuyordu. 28 Mayıs 1927'de Teşvik-i Sanayi Kanunu kabul edilerek özel teşebbüse destek verilmesi sağlandı. 1929 yılında ithalat mallarından alınan gümrük tarifeleri yükseltilerek yerli üretimin ithal sanayi mamülleri ile rekabet etmesi kolaylaştırıldı. Üç beyaz olan şeker, un ve pamuk ile üç siyah olan kömür, demir ve petrol projesi olarak adlandırılan sanayileşme hamlesi istenen hızla gerçekleştirilememiştir. Bunun en önemli nedenleri şunlardır.
    1. Özel sektörün elinde yeterli sermayenin oluşu,
    2. Teknik bilgi ve eğitilmiş insanların azlığı
    3. Devletin 1929'a kadar yerli sanayiyi dışa karşı yeteri kadar koruyamaması
    4. 1929 yılında ki Dünya ekonomik bunalımının Türkiye'yi de etkilemesi
    Sanayileşmenin uzun bir zaman dilimi içinde planlı bir şekilde sağlanabilmesi amacıyla 1934 yılında planlı ekonomiye geçildi.1934-1939 yılları arasını kapsayan I. beş yıllık kalkınma planı uygulamaya konuldu. Özel teşebbüsün gerçekleştiremediği yatırımlar böylece devlet eliyle yapılmaya başlandı. 1937 yılına kadar demir, cam, kağıt üretimi birçok fabrika açılarak ithal mallar yüzde elli oranında azaltıldı. 1939 yılında kabul edilen II. beş yıllık kalkınma planı ise II. Dünya savaşının ortaya çıkardığı olağan üstü durumlardan dolayı uygulanamadı. 1933 yılında kurulan Sümerbank ve 1935 yılında kurulan Etibank sanayicilere kredi vererek yeni sanayi tesislerinin kurulmasında önemli bir rol oynadı.1935 yılında MTA kurulmuştur.
     
    Ulaşım Alanındaki Düzenlemeler
     
    20. yüzyılın başlarında en önemli taşımacılık yolu demir yolu taşımacılığıdır. Türkiye'de bulunan demir yollarının birçoğu yabancı ülkelere yap işlet devret sistemiyle inşa ettirilmiş olduğu için Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında demir yollarının bir çoğu yabancı ülkeler tarafından ticari amaçla işletiliyordu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu şirketlerden işlettikleri demir yollarını satın alarak millileştirmiştir. Tamamen yerli sermaye kullanarak 1938 yılına kadar 3360 km daha yeni demir yolu yapılmıştır. Yine çok fazla kullanılan ulaşım ağlarından karayolları da ülke genelinde güçlükle yapılıyordu. Bundan dolayı üreticilerin mallarını şehirlere taşımasını zor olmuş ve tarım ve ticaret yapan üreticilerin çalışmalarını olumsuz etkilemiştir. Bundan dolayı karayolları onarılmış taşıma canlandırılarak ekonomik faaliyetler iyileştirilmiştir. Denizyolları ise Osmanlı Devleti'nde geri kalmış bu yüzden yabancı şirketlerin Türk denizlerinde taşıma hakkı kazanmalarına neden olmuştur. Bu durum Türk deniz taşımacılığının tamamen yok olma tehlikesine sokmuştur. 1 Temmuz 1926 yılında kabul edilen Kabotaj Kanunu ile Türk denizciliği yeniden nefes alma imkanı bulmuştur.


    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    gokturk

    • 2021-04-10 09:00:59

    Cevap : Millî ve iktisadî gelişmemizin imkân dairesine girmesi ve daha modern bir idareye kavuşmamız için her devlet gibi bizim de gelişme araçlarımızın temininde tam bağımsızlığa ve serbestliğe sahip olmamız hayat ve bekamızın esas temelidir. Bu sebeple siyasî, adlî, malî ve diğer gelişmelerimizi engelleyici kayıtlara karşıyız. Tahakkuk edecek borçlarımızın ödenme şartları da bu esaslara aykırı olmayacaktır.

    Galip devletlerin barış tekliflerine karşı Osmanlı Parlamentosu’nun cevabı olarak ilân edilen Mîsâk-ı Millî tepkiyle karşılandı. İtilâf devletleri 16 Mart’ta İstanbul’u resmen işgal ettiler. Meclisi basarak ileri gelen mebusları ve aydınları tutuklayıp Malta’ya sürdüler. 18 Mart’ta çalışmalarına ara veren Meclis-i Meb‘ûsan 11 Nisan’da padişah tarafından feshedildi. Milletin temsilcileri 23 Nisan’da Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi adıyla toplanarak ülke yönetimine el koydular. Mîsâk-ı Millî yeni Türk Devleti’nin ilkelerini belirleyen, gerçekleşmesi için sonuna kadar çalışılacak millî ülkü, hedef ve kutsal ant oldu. 1920’lerde Mîsâk-ı Millî belgesine dayanılarak hazırlanan Yeni Mîsâk-ı Millî Haritası’nda İskenderiye-Port Said hizasına kadar olan bugünkü Suriye, Lübnan, Filistin ve Irak toprakları üzerinde hak iddia edilmektedir. Ayrıca Adalar, Kıbrıs ve Batum da yeni Türkiye’nin sınırları içinde gösterilmektedir. Ancak siyasî gelişmeler bu hedeflere tam olarak ulaşılmasını engellemiştir. Batum, 16 Mart 1921’de imzalanan Moskova Antlaşması ile Gürcistan’a bırakılırken San Remo Konferansı, Lübnan ve Suriye’yi Fransa manda yönetimine verdiğinden (Nisan 1920) Fransa Büyük Lübnan Devleti’nin kurulduğunu ilân etti (Eylül 1921). Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetiyle Fransa arasında 20 Ekim’de imzalanan Ankara İtilâfnâmesi’yle bugünkü sınır çizilerek Suriye ve Lübnan Fransa’ya bırakıldı. Özel statü ile Fransız yönetimine verilen Hatay 23 Haziran 1939’da anavatana katıldı. 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile Osmanlı Devleti tasfiye edilirken Mîsâk-ı Millî sınırları içinde gösterilen Irak, Filistin, Kıbrıs, Ege adaları ve Batı Trakya da yeni Türkiye Devleti sınırları dışında bırakıldı. Mecliste kabul edilen ve meclis tutanaklarında kayıtlı bulunan Mîsâk-ı Millî metninde mütareke çizgisinin içinde ve dışında kalan toprakların bölünmez bir bütün olduğu yazıldığı halde konuyla ilgili eserlerin çoğu “dışında” kelimesine yer vermemekte ve bugünkü sınırların Mîsâk-ı Millî sınırları olduğu şeklinde yanlış bir kanaatin oluşmasına sebep olmaktadır. Aslında Mîsâk-ı Millî’de hedef geniş tutulmuş, fakat şartlar gereği elde edilebilenlerle yetinilmiştir
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.