Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Mor salkımlı evin kısa özeti acil

Bu sorunun cevabı için bana yardımcı olur musunuz.

Bu soruya 4 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Admin

    • 2016-03-21 18:38:15

    Cevap : Kitap Bilgileri Adı: Mor Salkımlı Ev
    Yazarı: Halide Edip Adıvar
    Sayfa sayısı: 343
    Yayınevi: Can Yayınları
    Basım yılı: 2011 Özet
    Yazar kitaba küçükken yaşadığı olayları an an hatırladığını anlatarak başlıyor. İlk önceleri anılarında Mor Salkımlı Ev ve annesi vardır. Annesi ile ilgili anıları çok sürmüyor çünkü yazar küçük yaşta annesini kaybediyor. Annesinin ölümüyle ilgili hatırladığı belki de en önemli anı, annesinin cenazesinde gördüğü safran rengi örtüdür. Bundan dolayı yazarın korkularında ve nefretlerinde hep safran rengi vardır. Babası sarayda görevli Edip Bey’dir. Evlerinde ilk önceleri görevli olarak Rasim Dadı ve Ali lala vardır. Yazar Rasim dadıyı sevmez. Rasim dadı ise Ali lalayı sevmektedir. Yazar Rasim’i sevmediğinden dolayı kızın, durumu aileye bildirmesinden korkarlar. Bir gün bundan dolayı yazarı döverken anneannesi bunları görür ve görevlilerin ikisini de evden attırır. Yazarın, annesinin ölümünden sonra en sevdiği iş, babasının atıyla saraya gidişini izlemektir. Bir gün aniden, nöbete kalan babasını görmek ister. Ağlar, sızlar ve sonunda seyis ile saraya gönderilir. Durumu zar zor nöbetçilere anlatan seyis sonunda kızı babasına ulaştırır. Daha sonra başka bir evde ailesinden tanımadığı fertlerle tanışır. Bunlardan en çok dayısının oğlu Refat ve on yaşındaki ablası Mahmure’yi hatırlar ve bazı anılarını anlatır. Babası başka kadınla evlenince başka bir eve taşınırlar. Yazar yine Mor Salkımlı Evi arar. Yeni annesiyle çabuk anlaşır. Daha sonra hastalanması üzerine doktorların tavsiyesiyle Mor Salkımlı Eve döner.
    Yazar çocukluktan yavaş yavaş çıkmaya ve büyümeye başlamıştır. Artık hatıralarını bir film gibi hatırlamaktadır. Yazar bir keresinde hasta olur. Bundan dolayı anneannesi yazarı bir hocaya gösterir ve babası da eve doktor getirtir.
    Ayrıca yazar mektebe ilk gidişini ve babasından işittiği ilk azarı da bu kısım da anlatmaktadır. En iyi arkadaşı Şayeste adında bir kızdır. Onunla birlikte geçirdiği Ramazan ve Kurban bayramlarını unutamaz. Yazar kurbanlara acımaktadır. Bunun dini vazife olduğunu bilmesine rağmen, okuduğu “Serencam” adlı kitabın etkisiyle kendini teselli eder. Dayısının ölümüyle sarsılan yazar, ardından bu olaya dayanamayarak ölen dedesine çok üzülür. Artık Mor Salkımlı Ev’den taşınma vaktidir. Bu evde hatırladığı son şey ise anneannesine Mahmure’nin etkisiyle yalan söylemesidir. Artık yazar Üsküdar’da oturmaktadır. Burada Eğinli Ahmet ile tanışır. Kendisi okumuş, güngörmüş, kurnaz ve çok zekidir. Türk Halk Edebiyatı’nı çok sever ve yazara sürekli parçalar okur. Yazar zaten o kadar çok yabancı dil özentisi olunan bir dönem de herhangi birinden daha fazla Türk Edebiyatı’nın ruhunu kavrayabilmişse bunu Eğinli Ahmet’ e borçludur. Bu arada ikinci kardeşi dünyaya gelmiştir. Babası daha sonra abla ve teyze dediği iki kişiyle daha evlenir. Bu iki gelin anlaşamazlar. Daha sonra babası ablayı çocuklarıyla birlikte Mor Salkımlı Ev’e gönderir. Ayrıca burada Eğinli Ahmet’le gittikleri tiyatroları, Mahmure’ye gelen ilk görücüleri ve en sevdiği kahraman Hz. Ali ‘den bahsetmektedir. Yaşının küçük olmasına rağmen koleje gönderilir. Fakat öğretmenlerinin tavsiyesiyle okuldan alınır. Yazar tekrar Mor Salkımlı Ev’e ailecek taşınmıştır. Babasının evi dekore ederek kendisiyle ilgilendiğini hissettirmesi, yazarı duygulandırır. Ama Mor Salkımlı Ev’den eskisi gibi zevk alamamaktadır. Mahmure abla evlenmiştir. Üç çocuğuyla yeni bir evde oturmaktadır. Ev ikiye bölünmüştür. Teyze ile haminne bir tarafta, abla ve ailesi diğer taraftadır. Bu arada yazara Habeşli bir halayık gelmiştir. İlk başlarda bu halayıkla anlaşamasa da belli bir süre sonra anlaşmaya başlarlar. Aldığı Arapça dersleri sayesinde okuduğu sureleri anlamak artık ayrı bir haz verir. Daha sonra gelen İngiliz hoca kendini yazara başka sevdirir. Daha çok eğitim hayatına değinen yazar ikinci defa koleje başlamasıyla Mor Salkımlı Ev’deki maceraları tekrar son bulur.
    Yazar artık 15 yaşındadır. Küçüklüğünden beri olgun insanlarla ve yaşlılarla olan muhabbetinden ve alakasından dolayı onlar gibi düşünmeye başlamıştır. Yazar, öbür gençler gibi bir gençlik yaşamamıştır. 2. defa kolej hayatı ona yaramıştır. Öbür dinlere olan merakını gidermek adına iyi olmuştur. Çeşitli hocalarından bahseden yazar tüm derslerinde başarılıdır. Bir tek matematik dersi iyi değildir. Daha sonra kendisine ders veren Salih Hoca’dan evleneme teklifi alır. Babasından çıkan pürüzlere rağmen kabul eder. Okulda yazarın evlenmesi zor gibi gözükse de, okul bittiğinde evlenecektir. Yazar, Salih Zeki Bey’in teklifini kabul etmesiyle evlenirler. Salih Zeki Bey, yazar ve Salih Zeki’nin önceki eşinden olan oğluyla yaşamaya başlarlar. Üvey oğluyla yazar mesuttur. Anne olmak istemektedir. Fakat 20’sinden önce anne olması uygun değildir. 20’sinden sonra 2 çocuğu olur. Aynı zaman da Mahmure ablanın da 5. çocuğu yoldadır. Fakat kocasını bulaştığı siyasi olaylardan dolayı evi ablukaya alınır. Normal hayata devam ederken Sultan Abdülhamit’in kararıyla 1. Meşrutiyet ilan edilir. Meşrutiyetin ilanı yıldırım etkisi yaratır. Yazar ve çevresinden kimileri bu işe sevinir. Kimileri de o kadar sevinmez. İşte yazar ilk olarak bu yıllarda “Tanin” adlı bir gazeteye yazmaya başlar. Fakat batılı görüşü fazla olan yazara ilk defa tehdit gelir.” Bir daha gazeteye yazmayacaksın” diye gelen tehdit her ne kadar yazarın gözünü korkutsa da o bu işten vazgeçmemiştir. Meşrutiyetin ilanında dolayı isyanlar başlamıştır. Meşrutiyet yanlısı yazara karşı oluşan tehditlerden dolayı yazar ilk önce evinden hiç çıkmamaya başlar. Daha sonra tanıdıkları bir dergâha sığınan yazar daha sonra Amerikan Koleji’ne sığınır. Böyle saklanmayla olmayacağı anlaşılınca mecburen memleket dışına gitmek zorunda kalır. Yazar ilk defa memleket dışına gider, burası Mısır’dır. Mısır’a çocuklarıyla giden yazar, bir dost vasıtasıyla otele yerleşir. O sırada etkili olan kızamık salgınına çocuğu da kapılır. Hastalık üzerine yazar kocasını Mısır’a çağırır. Kocası yanlarına gelince çok uzun düşüncelerden sonra ve kendisinin de dostlarının bulunduğu İngiltere’ye gider. Orada daha önce tanıştığı Miss Fry’ın ve birkaç arkadaşının daha yanında kalır. İsyanlar bastırıldıktan sonra yazar tekrar İstanbul’a geri gelir. O sıralarda pedagoji üzerine yazı yazıyordur. Çocuğu tifo olan yazar, çocuğuna bakarken yazdığı “Seviye Talip” adlı romanını bastırır. Daha sonra çeşitli eleştiriler alır. Eğitiminden dolayı ve tekliflerle de birlikte çeşitli eğitim kurumlarında görev alır.
    Bu dönem Bosna-Hersek’in işgalini de içerir. Bundan dolayı Türkler Avusturya mallarını boykot eder. Böylelikle fes giyimi tümüyle sona ermiştir. Yerli başlık giyimi başlamıştır. Trablusgarp’ın işgaliyle de İtalyan malları ve makarna boykot edilir. Yazara dokunan acı bir olay ise kocasının tekrar evlenme isteği üzerine boşanmaları olmuştur. 9 yıllık evlilik hayatı sona ermiştir. Artık Balkan Harbi başlamıştır. Kendisinin daha önceden kurmuş olduğu, yaralıları tedavi eden ve kadınlara ders veren cemiyetteki insanların durumuna da değinir. Türk Ordusu Makedonya’da yenilmiştir. Bulgarlar Edirne’yi de almak ister. Savaşın bitmesi için Edirne ‘yi vermek niyetinde olan hükümet düşürülür. Daha sonra Balkanlar’da çıkan karışıklıktan yararlanan Türk Ordusu Edirne’yi geri alır. İttihatçılar yapıcılığını kaybetmesiyle ülke çöküşe doğru gitmektedir. Yenileşme çabaları sadece bazı alanlarda başarılıdır. Birçok alanda ise başarısızlık yaşanmıştır. Yazar eğitim sisteminde belli bir kademeye gelmiştir. Ama Şükrü Bey’le girdikleri bir çatışma sonucu işinden istifa eder. Daha sonra ısrarlar üzerine istifasını geri alan yazar, birkaç ay sonra söylemediği bir sebepten dolayı istifasını geri verir. Bu arada yazarı derinden sarsan bir olay olur. Canından çok sevdiği haminnesini kaybeder. Yatağa düşen haminne on gün kadar yattıktan sonra vefat eder. Yakın çevresiyle birlikte belli kursları birleştirerek vakıf okulu kurarlar. Bu okulda eğitimci olarak göreve devam eder.
    Yakın zamanda Birinci Dünya Savaşı patlak vermiştir. Yazar millet aleyhtarı olmadığı müddetçe savaşa karşı çıktığına değiniyor. Devamında Yusuf Akruman’ın Ömer Seyfettin gibi milliyetçileri toplayıp yaptığı toplantıyı anlatıyor.
    Yazar bir müddet sonra Cemal Paşa’nın isteği üzerine birkaç öğretmen arkadaşıyla Arap Diyarı’na geçer. Buradaki eğitim ve öğretim hakkında inceleme yapması, rapor çıkarması ve Lübnan, Şam ve Suriye’de okul açması istenmektedir. Yazar bu istek üzerine çeşitli çöller aşıp, birçok Arap ve İsrail şehrine gider. Duruma bakar ve bir rapor çıkarır. Aynı zamanda buraları gezip başından geçen olayları anlatıyor. Yetimlerin olduğu ve bakımsızlıktan çocukların bitlendiği bir okula hoca olması istenir. O sadece müfettiş olmayı kabul eder. Çünkü ana ve baba olmuş aile insanlarının hoca olmasını ister. Onun raporuyla birçok yeni okul açılır. Ayrıca rahibelerin barındığı yeni bir yer de açılır. Yazarın Arap Diyarı’nda üzerine düştüğü Ayin Tura adında bir yetimhane vardır. Yetimhane içler acısıdır. Çocuklar pislikten bitlenip, açlıktan zayıf düşmüştür. Yazar bu ve bunun gibi birkaç yetimhaneyi Cemal Paşa’nın desteği ve arkadaşlarıyla buraları tertip, düzen ve intizama sokar. Bu çalışmalardan sonra okulun çevresinde savaş olabileceği haberi gelir. Ama yazar ve hoca arkadaşları okullar tatil olmadan hiçbir sebeple burayı terk etmeyeceklerini söylerler. Daha sonra yazarın gayretiyle okul en kısa zamanda tatil edilir. Çocuklar ise Kızılay’a bırakılır. Okul kapanırken yetimlerin hazırladığı ve oynadığı tiyatro ise yazarı çok sevindirir. Bundan dolayı çocukları aktör olarak adlandırır. Bundan sonra okul kapanır. Yazar ve arkadaşları İstanbul’a geri döner. İttihat ve Terakki’nin başarısızlıkları zillet, başarıları ulviyet getirmiştir. O sıralarda Avrupa’nın en büyük destanlarından biri başlıyordur…     Şahıslar ve Olaylar   Yazar (Halide): Kendisinden bahsetmeye üçüncü tekil şahısla başlıyor. Daha sonra hafızası netleşince Anlatımı kendi üstüne alıyor. Burada küçük bir kız çocuğu iken, doğu ve batı kültürlerinden beslenerek usul usul büyür. Kah Mevlevi bir anneannenin yakarışlarını dinler, kah Avrupa özentisi bir babanın hayran olduğu İngiliz terbiyesini alır. Boşanmasından sonra hayatına eğitimci olarak devam eder. Ayrıca kendisinin açtığı cemiyetle meşgul olur. Kendisi eğitimi seven biridir.

    Anneanne(Haminne): Bu yazarın anneannesidir. Adı Nakiye Hanım’dır. Mevlevi bir kadındır. Kimseye fena söz söylemez, şiddet etmez. Namazını muntazam kılar. Dini gösteriş hiç yapmaz. Yazarın hayatında en sevdiği insandır. Ölümü yazarı derinden etkiler. Edip Bey: Yazarın babasıdır. Sarayda görevlidir. Yazar babasını çok sevmektedir. Birkaç evlilik daha yapmıştır. Edip Bey Avrupa hayranı bir insandır. Salih Zeki Bey: Yazarın ilk kocasıdır. Matematik uzmanıdır. Kolejde okuduğu sırada yazarın matematik hocasıdır. Salih Zeki çok bilgin ve çevresi geniş bir insandır. Tekrar evlenme isteği üzerine yazarla boşanmışlardır. Cemal Paşa(İkinci kısım): Yazrın Arap Diyarı’nda okul açmasını isteyen bir insandır. Kendisi İttihat ve Terakkiye mensuptur. Cemal Paşa hastalıkla mücadele etmek, mektep açmak siyasetini ele almış ve bu çalışmaları sonucu Suriye’de düzen kurmuştur. Nakiye Hanım(İkinci kısım): Yazarla birlikte Cemal Paşa’nın isteği üzerine Arap Diyarı’na gider. Yazarın eğitimci arkadaşıdır.     Yazar   Halide Edip Adıvar, Meşrutiyet ve cumhuriyet devirlerinin tanınmış edebiyatçılarındandır. Kitap okumaya küçük yaşta başlayan Halide Edip ilk önce Tanin gazetesinde yazmaya başlamış ve daha sonraları birçok gazetede roman, makale, sohbet ve hikaye türlerinde eserler vermiştir. İlk romanlarında ferdi aşk temasını işlemiş, daha sonra belgeseldi ve sosyal romanlara önem vermiştir.   Eserleri   Roman Heyula (1908) Raik’in Annesi (1909) Seviye Talip (1910) Handan (1912) Yeni Turan (1912) Son Eseri (1913) Mev’ud Hüküm (1918) Ateşten Gömlek (1923) Vurun Kahpeye (1923) Kalp Ağrısı (1924) Zeyno’nun Oğlu (1928) Sinekli Bakkal (1936) Yolpalas Cinayeti (1937) Tatarcık (1939) Sonsuz Panayır (1946) Döner Ayna (1954) Akile Hanım Sokağı (1958) Kerim Ustanın Oğlu (1958) Sevda Sokağı Komedyası (1959) Çaresaz (1961) Hayat Parçaları (1963) Öykü İzmir’den Bursa’ya (Yakup Kadri, Falih Rıfkı ve Mehmet Asım Us ile birlikte, 1922) Harap Mabetler (1911) Dağa Çıkan Kurt (1922) Oyun Kenan Çobanları (1916) Maske ve Ruh (1945) Anı Türkün Ateşle İmtihanı (1962) Mor Salkımlı Ev (1963)

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2016-03-21 18:39:20

    Cevap : Mor Salkımlı Ev Özeti
    Mor Salkımlı Ev’ de Halide Edip Adıvar’ ın çocukluk yıllarından 24 yaşına kadar olan hayatının izini sürerken okurlar,  bir yandan da can çekişen bir imparatorluğun  son yılları ile yüzleşir. Eserde bir taraftan yazarın çocukluk dönemi, gençlik yıllarında fikirlerini etkileyen hadiseler, ilk evliliği, Milli Mücadele’ nin kendisini nasıl etkilediğine dair anılarını okurken satır aralarında zamanın Osmanlı’ sının sosyal yaşamı, insan ilişkileri, devlet yapısı hakkında bilgi ediniriz. Halide Edip, eserde anılarını oniki bölüm halinde aktarır.  Her bir bölüm kendi içinde bağlantılı olsa da tek bir eser gibi okunabilmektedir. Eserin ilk bölümünde okur olarak yazarın Beşiktaş’ ta doğduğu ve çocukluk yıllarını geçirdiği evine gideriz. Bu ev, küçük Halide’ nin zihninde ‘mor salkımlı’dır. Romanın adı da yazarın hafızasında canlılığını koruyan Beşiktaş’ taki mor salkımlı mekandan gelmektedir. Halide Edip’ in çocukluk yıllarının ardından kısa süreli evliliği, bu esnada yaptığı yurt dışı seyahatleri anlatılır. Gençlik yıllarına denk gelen Birinci Cihan Harbi’ ne dair anılar, kitapta ağırlıklı olarak ele alınır. Birinci Cihan Savaşı yıllarında memleket meselelerine olan ilgisi artar ve o dönemde çok tartışılan, din, ırk, mezhep, dil, anayasa gibi kavramlar üzerinde düşünmeye başlar. Halide Edip, o dönemde görev yaptığı Beyrut, Şam ve Lübnan’ da sıkıntı ile geçen öğretmenlik yıllarıyla ilgili karanlık ve karamsar bir tablo çizer. Çünkü o dönemin Suriye ve Lübnan’ ı acı ve karışıklıklar içindedir. Bu durum, Halide Edip’ i derinden etkiler. Halide Edip Adıvar, Mor Salkımlı Ev’ de topladığı anılarını 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması ile bitirir.  Bir devrin panoramasını gözler önüne serdiği için edebiyatımızda önemli bir yeri olan mor Salkımlı Ev, anı türünün en iyi örnekleri arasında da gösterilmektedir. Eser, Halide Edip’ in duru Türkçesi ve yalın anlatımının yanı sıra duygularını kağıda dökmedeki gücü ile de kendini okutabilen, okuru sıkmayan, sürükleyici bir nitelik taşımaktadır. Bir önceki yazımız olan Sefiller Özeti Victor Hugo başlıklı makalemizde 100 temel eser özeti, dünya klasikleri ve sefiller özeti hakkında bilgiler verilmektedir.
    Cevap Yaz Arama Yap

    ASTırıOFizikçİ

    • 2016-03-26 19:07:31

    Cevap : Sadece yazarini biliyorum halide edip adi var
    Cevap Yaz Arama Yap

    Admin

    • 2016-03-21 18:39:42

    Cevap : Halide Edip, 1882’de Mehmet Edip Bey’in kızı olarak Beşiktaş’ta Mor Salkımlı Ev’de dünyaya gelmiştir. Aile, çeşit­li sebeplerle ara ara bu evden ayrılmakla birlikte her de­fasında mor salkımlı eve geri döner. Halide’nin annesi Bedri-fem Hanım, o küçük yaşta iken veremden ölmüştür. Halide, onu çok az ve silik hatırlamaktadır.
    Halide’nin hayatında, mor salkımlı evde ‘Haminne’ diye hitap ettiği anneannesinin büyük yeri olmuştur. Eyüp Sultanlı Nakiye Hanım {Haminnesi), Mevlevi, aşırı derecede merha­metli, cömert, elindeki her şeyi yoksullara dağıtmaya çabala­yan bir insandır. Haminne’siyle birlikte Çingene olduğu söylenen sütninesi Hatice ile de çok iyi anlaşmaktadır. Bun­ların dışında Halide’nin annesinin ilk evliliğinden olan Mahmure ablası onun çocukluk yıllarındaki en büyük arkadaşıdır.
    Halide Edip’in zihninde, babası Mehmed Edip Bey’in de büyük bir yeri vardır. Mehmed Edip Bey, işi gereği bazı gece­ler sarayda kalmaktadır. Halide, annesinin ölümünden sonra çok hassaslaştığı için babasının sarayda kaldığı bir gece evde ‘Babamı isterim!’ diye sinir krizi geçirmiş, ev halkı mecburen küçük kızı saraya babasının yanına götürmüştür.
    Bir süre sonra, Mehmed Edip Bey, bir başkasıyla evle­nerek Yıldız’da bir ev tutar. Halide yeni üvey annesi ile tanış­mak zorunda kalır. Önce üvey annesine ısınsa da eve ve mu­hite alışamaz. Mor salkımlı evi ve oradaki yakınlarını özler. Babası Mehmed Edip Bey, katı bir İngiliz terbiye usulü be­nimsemiştir. Halide, buna dayanamaz. Kış günlerinde, kol­larını, bacaklarını açıkta bırakan lacivert ve kısa elbiseleri, yazın beyaz kıyafetleri giymekten hiç hoşlanmaz. O, sokakta­ki küçük kızlar gibi renkli elbiseler giymek ister. Beslenmesi de katı İngiliz terbiye metoduna göre düzenlendiğinden şekerle­me yemesine izin verilmez. Halide, bugünlerde kendini çok yalnız hisseder.
    Küçük Halide, Kiria Eleni adlı bir Rum kadının işlettiği bir çocuk yuvasına verilir. Halide, buradaki tek Türk çocuğudur. Halide, Kiria Eleni’yi çok sever ve buraca bir sıcaklık hisse­der. Fakat babasının evinde çektiği sıkıntı ve yalnızlık onun hastalanmasına neden olur ve babası mecburen onu mor sal­kımlı eve gönderir.
    Mor salkımlı evde, kalabalık bir aile içinde Halide, içe ka­panık bir çocuk olur. Saraylı Hanım teyzesi ona Afrika Seya­hatnamesi adlı bir kitap verir. Halide, okuma zevkine ilk ola­rak bu kitapta ulaşır. Daha beş yaşında olmasına rağmen ba­bası, ondaki okuma arzusunu görerek özel hoca tutar.
    Halide’nin bu günlerde arka arkaya iki kız kardeşi dün­yaya gelir: Nilüfer ve Nigâr. Bir süre sonra Halide’nin dayısı ve büyük babası mor salkımlı evde vefat edince aile Üskü­dar’daki ibrahim Efendi Konağı’na taşınır. Halide bu evde pi­yano dersleri de almaya başlar. Fakat müzikte çok başarılı de­ğildir. Ancak müziği derinden sevmektedir. Konağa gelen ve Halide’yi etkileyen kişilerden biri de Ahmet Ağa’dır. Üç yıl boyunca onlarla kalan Ahmet Ağa, Halide’ye okuması için Battal Gazi, Ebu Müslim gibi eserler verir. Halide’nin hayal gücüne büyük tesiri olur bu eserlerin. Ahmet Ağa, onu Ka­ragöz’le de tanıştırır.
    Halide’nin hayatında bir değişiklik meydana gelir. Saray­lı Hanım teyzesi ile babası evlenir. Eski üvey annesi bu durum­dan çok rahatsız olur. Bu karmaşayı ve hüznü yakından gören Halide ömrü boyunca çok evlilikten nefret eder. Babası hu­zursuzluğa son vermek için iki eşini ayrı yerlere yerleştirir ve Halide tekrar mor salkımlı evde yaşamaya başlar.
    Halide yaşı büyütülerek Üsküdar Amerikan Kız Kolej’ine gönderilir. Bu okulda çok şey öğrenen Halide evinde Rıza Tevfik’ten de ders almaktadır. Rıza Tevfik, ona mistisizmi ve folkloru tanıtmıştır. 1899’da tekrar Amerikan Kız Kolej’ine devam eder. Burada din üzerine düşünmeye başlar ve kole­jin kütüphanesinde Hristiyanlığı araştırır. Sonuçta Hristiyan-lığın çok tahrip olduğu kanısına varır.
    1900’de matematik dersinde yetersiz olduğunu fark e-den Halide, babasından özel hoca tutmasını ister. Dönemin ünlü matemetikçi ve pozitivisti Salih Zeki Aktay hocası olur. Salih Zeki, Halide’nin fikir dünyasına çok tesir eder. 1901’de ilk Türk kızı olarak koleji bitiren Halide kendisinden yaşça büyük Salih Zeki ile evlenir. Mutlu bir evlilikleri olur. Birlikte çalışmalar yapmaktadırlar. 1903’de ilk oğlu, on altı ay sonra da ikinci oğlu dünyaya gelir. Halide Edip, çocukları ile ilgile­nirken çalışmalarına devam etmektedir.
    1908’de Meşrutiyetin ilanı onu derinden etkiler. İstan­bul’a iner ve Tevfik Fikret’in başyazarlığını yaptığı Tanin gazetesinde yazmaya başlar. Meşrutiyet’in rahat dönemi bitme­ye başlayınca Halide Edip, serbest kadın fikirleri yüzünden tehdit edilir. Ama o, farklı dergilerde kadın haklan ile ilgili fi­kirlerini yazmaya devam eder. Bu arada ingiliz gazeteci İsa-bel Fry ile tanışır.
    1909’un 31 Mart’ında siyasi karışıklık son haddine varır. Tanin matbaası basılarak tahrip edilmiştir. Halide Edip de ka­ra listededir. Bu yüzden bir süre Amerikan Kız Kolejî’nde sak­lanmak zorunda kalır. Tehlike artınca iki oğlu ile birlikte zorlu bir vapur yolculuğu ile Mısır’a gider. Isabel Fry’in daveti üze­rine İngiltere’ye gider. Orada entelektüel bir çevre tarafından takip edildiğini ve tanındığını görünce çok sevinir.
    1909’da İstanbul’a döndükten sonra roman çalışmaları­na devam eder ve Heyula, Raik’in Annesi’ni, yayınlar. Peda­gojik mevzularla ilgilenmektedir. Darülmuallimat’da ve İda-di’de beş yıl öğretmenlik yapar.
    1910’da onu üzen bir olay olur. Kocası Salih Zeki bir kadınla daha evlenmek istemektedir. Halide buna müsaade etmez. Dokuz senelik evlilikleri bu yüzden sona erer. Baba­sının Fazlıpaşa Yokuşu’nda tuttuğu eve gider. Orada uzun bir hastalık geçirir. Bu hastalık süresince manevi hisleri artar.
    1910-1912 yılları arasında Türk Ocağı’na girer. Milliyetçi­lik fikirlerinden etkilenir. Bazı farklılıklar dolayısıyla bir süre sonra Ziya Gökalp ile yollan ayrılır. 1912’de Balkan Muhare­besi patlak verince Halide, Teali-i Nisvan Cemiyeti’nin faaliyet­lerine katılır. Bir hastanede gönüllü olarak çalışır. Memleketi yakından tanıma fırsatı bulur. 1913’de Balkan Savaşı son bu­lur.
    Halide Edip, öğretmenlikten istifa eder. Kız Mektepleri U-mumi Müfettişliğine getirilir. Bu görevi dolayısıyla İstanbul’un arka mahallerindeki fakir insanların hayatını yakından görme fırsatı elde eder. 1914’de I. Dünya Savaşı çıktığında aynı görevi sürdürmektedir. 1916’da Cemal Paşa’nın daveti üzerine maarifçi olarak Lübnan’a gider. Buralarda mektep açma fa­aliyetlerini üstlenmesi için görevlendirilmiştir. Günde 16 saat çalışmaktadır.
    1917’de Adnan Adıvar’la evlenir. Tatil için Türkiye’ye gelirler. Lübnan’a tekrar döndüklerinde orada Kenan Çobanları’nı yayınlar. Bu eser bestelenerek opera şeklinde defalar­ca temsil edilir. Mart ayında okullar kapanınca Halide Edip tekrar İstanbul’a döner.
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.