Müslümanların ilk hicret noktasının habeşistan olarak belirlenmesinin sebebi nedir?
Müslümanların ilk hicret noktasının habeşistan olarak belirlenmesinin sebebi nedir sorusunun cevabı için bana yardımcı olur musunuz?
Bu soruya 2 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
İşte Cevaplar
Cevap : Müslümanların ilk hicret noktasının Habeşistan olarak belirlenmesinin sebebi hangisidir?
A) Afrika kıtasında bulunması
B) Adaletli bir yönetici tarafından idare edilmesi
C) Bölgede Hristiyanlık dininin yaygın olması
D) Deniz yoluyla seyahat edilen bir yer olması
CEVAP:B ŞIKKI
Diğer Cevaplara Gözat
A) Afrika kıtasında bulunması
B) Adaletli bir yönetici tarafından idare edilmesi
C) Bölgede Hristiyanlık dininin yaygın olması
D) Deniz yoluyla seyahat edilen bir yer olması
CEVAP:B ŞIKKI
Diğer Cevaplara Gözat
Cevap : Müslümanların ilk hicret noktasının habeşistan olarak belirlenmesinin sebebi nedir sorusunun cevabı;
Komşu ülkeler arasında ise sadece Habeşistan, en azından uluslararası karışıklıkların dışında bulunuyordu. Üstelik bu ülkenin kralı Necâşî’nin Araplara karşı oldukça yakın davranacağı da ümit ediliyordu.
Bu olumlu şartlar dolayısıyla Müslümanlar için ilk hicret yurdu olarak Habeşistan tercih edilmiş oldu.
Hz. Peygamber (sas) tarafından Müslümanlar için ilk Hicret yurdu olarak Habeşistan’ın tercih edilmesinin önemli gerekçeleri: Her şeyden önce Arap töresi herhangi bir kabile mensubunun iznini almayan kimselere sığınma hakkı tanınmasına imkân vermiyordu. Başka bir ifadeyle sığınacak bir yer bulmak, sığınmacının tabii bir hakkı değil, tamamen şansına kalmış bir şeydi. Aralarında sadece erkeklerin değil, kadın ve çocukların da bulunduğu kırk-elli kişilik, hatta bazen yüzlerce kişilik bir topluluğa sığınma hakkı tanımak son derece zordu. Zira herkesin birbiriyle kavgalı olduğu bir ülke olan Arabistan’da o hakkı verecek kişinin rızasının yanında, bu sığınmacıların bölge ekonomisiyle kaynaşıp bütünleşmesi için önemli maddî imkânlara sahip olmalarını da gerekli kılıyordu. Arapların bilinen konukseverliklerine rağmen, Arap Yarımadası’nın bu kadar çok sayıda sığınmacıyı barındıracak herhangi bir yeri yoktu. Ayrıca Arabistan’daki kabileler bu sığınmacıları içlerine almakla Kureyş’in doğrudan düşmanlığına maruz kalacaklarının da farkındaydılar. Bu sebeple Müslümanlar, Mekkelilere karşı kendilerini savunmak için, Arap Yarımadası’nda yaşayan herhangi bir kabile yerine, Kureyş’in muhtemel tehditlerine aldırmayacak güçlü bir devlete ihtiyaç duyuyorlardı. Bu hususta Arabistan’a komşu ülkeler arasında ilk aklan gelen İran’dı. Ancak bu devlet, Hîre’de kurulmuş olan Arap krallığını henüz yeni ortadan kaldırmıştı ve tamamen Araplar arasından çıkmış olan bu yeni liderden Hz. Peygamber-(sas) tabiatıyla kuşkulanıyordu. Bizans İmparatorluğu ise o sıralarda İranlılara karşı giriştiği mücadelede oldukça ağır kayıplar vermiş ve Şam, Kudüs ve hatta İskenderiye’yi kaybetmişti. Ayrıca bu dönemde Bizans kralı tarafından özellikle Araplara karşı alınmış olan sıkı ekonomik tedbirler, o dönemin Mekkeli Müslümanlarını Suriye’ye de çekemezdi. Komşu ülkeler arasında ise sadece Habeşistan, en azından uluslararası karışıklıkların dışında bulunuyordu. Üstelik bu ülkenin kralı Necâşî’nin Araplara karşı oldukça yakın davranacağı da ümit ediliyordu. İşte bütün bu olumlu şartlar dolayısıyla Müslümanlar için ilk hicret yurdu olarak Habeşistan tercih edilmiş oldu.
Komşu ülkeler arasında ise sadece Habeşistan, en azından uluslararası karışıklıkların dışında bulunuyordu. Üstelik bu ülkenin kralı Necâşî’nin Araplara karşı oldukça yakın davranacağı da ümit ediliyordu.
Bu olumlu şartlar dolayısıyla Müslümanlar için ilk hicret yurdu olarak Habeşistan tercih edilmiş oldu.
Hz. Peygamber (sas) tarafından Müslümanlar için ilk Hicret yurdu olarak Habeşistan’ın tercih edilmesinin önemli gerekçeleri: Her şeyden önce Arap töresi herhangi bir kabile mensubunun iznini almayan kimselere sığınma hakkı tanınmasına imkân vermiyordu. Başka bir ifadeyle sığınacak bir yer bulmak, sığınmacının tabii bir hakkı değil, tamamen şansına kalmış bir şeydi. Aralarında sadece erkeklerin değil, kadın ve çocukların da bulunduğu kırk-elli kişilik, hatta bazen yüzlerce kişilik bir topluluğa sığınma hakkı tanımak son derece zordu. Zira herkesin birbiriyle kavgalı olduğu bir ülke olan Arabistan’da o hakkı verecek kişinin rızasının yanında, bu sığınmacıların bölge ekonomisiyle kaynaşıp bütünleşmesi için önemli maddî imkânlara sahip olmalarını da gerekli kılıyordu. Arapların bilinen konukseverliklerine rağmen, Arap Yarımadası’nın bu kadar çok sayıda sığınmacıyı barındıracak herhangi bir yeri yoktu. Ayrıca Arabistan’daki kabileler bu sığınmacıları içlerine almakla Kureyş’in doğrudan düşmanlığına maruz kalacaklarının da farkındaydılar. Bu sebeple Müslümanlar, Mekkelilere karşı kendilerini savunmak için, Arap Yarımadası’nda yaşayan herhangi bir kabile yerine, Kureyş’in muhtemel tehditlerine aldırmayacak güçlü bir devlete ihtiyaç duyuyorlardı. Bu hususta Arabistan’a komşu ülkeler arasında ilk aklan gelen İran’dı. Ancak bu devlet, Hîre’de kurulmuş olan Arap krallığını henüz yeni ortadan kaldırmıştı ve tamamen Araplar arasından çıkmış olan bu yeni liderden Hz. Peygamber-(sas) tabiatıyla kuşkulanıyordu. Bizans İmparatorluğu ise o sıralarda İranlılara karşı giriştiği mücadelede oldukça ağır kayıplar vermiş ve Şam, Kudüs ve hatta İskenderiye’yi kaybetmişti. Ayrıca bu dönemde Bizans kralı tarafından özellikle Araplara karşı alınmış olan sıkı ekonomik tedbirler, o dönemin Mekkeli Müslümanlarını Suriye’ye de çekemezdi. Komşu ülkeler arasında ise sadece Habeşistan, en azından uluslararası karışıklıkların dışında bulunuyordu. Üstelik bu ülkenin kralı Necâşî’nin Araplara karşı oldukça yakın davranacağı da ümit ediliyordu. İşte bütün bu olumlu şartlar dolayısıyla Müslümanlar için ilk hicret yurdu olarak Habeşistan tercih edilmiş oldu.