İşte Cevaplar
Cevap :
Namık Kemal, gayet büyük yuvarlak başlı, pek yüksek alınlı, pembe çehreli, hiddetlendikçe çatılır az eğri kaşlı, koyu elâ gözlü, irice burunlu, fevkalâde güzel ağızlı, kırk yaşından sonra siyah denecek kadar koyulaşmış uzunca, kumral sakallı, kısaya mail orta boylu, şişmanca, omuzları geniş elleri ayakları küçük bir insandı.
Diğer Cevaplara Gözat
Namık Kemal'in ruhsal portresi sorusunun cevabı
Bir kişinin iç dünyasını, alışkanlıklarını, duygularını, tutum ve davranışlarını tasvir etmeye ruhsal veya ruhi portre denir. Bir kişinin ruhsal portresini tasvir etmek fiziki portresi kadar kolay değildir. Öncelikle bir zaman dilimini o kişiyle geçirmek, onu tanımak gerekir. İyi bir gözlemle onun hobi ve fobilerini, üzüntü ve sevinç kaynaklarını, kırılganlıklarını, insan ve doğa sevgisini kısacası onun karakterini öğrenmeliyiz. Bütün bunlar öğrenildikten sonra sağlıklı bir ruhsal portre ortaya çıkar. Sadece üçüncü şahısların bilgileri ve kulaktan dolma bilgilerle sağlıklı bir ruhsal portre ortaya çıkarılamaz. Portrenin etkililiği ve inandırıcılığı tasvir edilen kişinin sözlerine de yer verilerek sağlanabilir.
Namık Kemal, gayet büyük yuvarlak başlı, pek yüksek alınlı, pembe çehreli, hiddetlendikçe çatılır az eğri kaşlı, koyu elâ gözlü, irice burunlu, fevkalâde güzel ağızlı, kırk yaşından sonra siyah denecek kadar koyulaşmış uzunca, kumral sakallı, kısaya mail orta boylu, şişmanca, omuzları geniş elleri ayakları küçük bir insandı.
Burnunun sağ tarafında attan düştüğü zaman hasıl olan yaradan kalma bir çizgi vardı. Pek nâdir hiddetlenir fakat şiddeti uzun sürerdi. Simasındaki ilahi cazibeyi tasvirden âcizim. O ulvî simada pek çok mânâlar dolaşırdı.
Hele gözleri, mükemmel bir insan fıtratının en güzel ma'kesiydi. Şimdi şimşekler fırlatır, şimdi tebessümlerle dolar, derken hazin hazin ruha işler. Her dakika, her saniye ulvî, ümitli, emin, mahzun düşünceli, hâkim, ilâhi mânâlar arz eden cevval bir nur...
Onu her gören meftun, bütün vicdaniyle hürmetkâr olurdu. Kendisini tanıyanlardan bu hakikati itiraf etmeyen tek kimse yoktu.
Bu fevkalâdeliğiyle beraber gayet sade. Pek sade giyinir, saatine altın kordon takmayacak kadar ziynet eşyasından nefret eder, kolonyadan başka koku sürünmezdi.
Asla işlemeli gömlekler, mendiller kullanmaz, altın başlı bastonları eline almaz.
Diğer Cevaplara Gözat