Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Osmanlı toplumunda askeriler ve reaya

Osmanlı toplumunda askeriler ve reaya sorusunun cevabı için bana yardımcı olur musunuz?

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Zeus

    • 2022-05-16 04:27:35

    Cevap : Ders: Tarih 10
    Ünite: Devletleşme Sürecinde Savaşçılar ve Askerler
    Konu: Osmanlı Toplumunda Askeriler ve Reaya
    Kazanım: Tımar sisteminin özelliklerini siyasi, sosyal ve ekonomik açılardan değerlendirir.

    Reaya Ne Demektir?

    Osmanlı Devleti’ndeki ve diğer İslam toplumlarındaki toplumsal sınıflar memurluk ve askerlik görevi yapan askeriler, ulemalar ve sınıf olarak en altta bulunan, vergi mükellefi olan tebaayı oluşturan “reaya” dan oluşurdu. “Reaya”, “koyun sürüsü” ve “sığır” anlamına gelen “raiyyet” sözcüğünün çoğul hali olarak kullanılır. Sıkça toprağı biçme gibi görevleri üstlenen köylü halkını ifade etmek için kullanılır. Kavramın kökeninin tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi soylular, din adamları, katiplerin meydana getirdiği askerîler ve vergi mükellefi durumunda olan tüccar, zanaatkar ve köylülerin meydana getirdiği reaya olmak üzere iki zümreden oluşan Sasani İranına kadar uzandığı sanılmaktadır.

    Kelime Osmanlı Devleti’nin genişlemesiyle beraber fethedilen topraklarda devlete haraç vermeye başlayan gayrimüslim halkı da ifade etmeye başlamıştır. Reaya kelimesi, anlam itibariyle İslam toplumlarında hükümdar olarak görülen şahısların halkı güden, yol gösteren bir çoban gibi görülmesi sebebiyle halka sıkça verilen bir isim olarak ortaya çıkmıştır. İslam toplumlarında halkı ifade eden reaya gibi kelimelerin kullanımının bu toplumlarda hükümdarların nasıl bir profili olduğunun incelenmesi yönünden önemi büyüktür.

    Tımarlı Sipahiler ile Köylüler Arasındaki İlişki

    Osmanlı toplumunda Tımarlı Sipahilerle köylüler arasında nasıl bir ilişki vardır? sorusunu yanıtlayalım. Kendisinden önce gelen Selçuklu Devleti gibi Osmanlı İmparatorluğu yerel yönetim konusunda uzun süre boyunca Tımar sistemine bel bağlamıştır. Tımar sisteminde yerel yönetimin başında bulunup hem devlet memuru hem de asker olarak görev yapan Tımarlı Sipahiler, köylülere tahsis ettikleri toprak ve yerleşim yerleri, bu yerleşim yerleri içerisinde sağladıkları asayiş karşılığında reayanın ürettiği malın bir kısmının vergi olarak kendilerine ve merkezi yönetime verilmesini beklemişlerdir.

    Bu döngünün etkili bir şekilde işleyebilmesi için Tımarlı Sipahiler ile köylüler arasında hak ve hukuka dayanan bir ilişki kurulmaya çalışmıştır. Yapısı itibariyle reaya ile Tımarlı Sipahiler arasındaki çıkar odaklı ilişkide feodal dönemden kalma köylü-derebeyi ilişkisine benzer bir durum görülür. Ancak Osmanlı’da feodal sistemden daha gelişmiş bir yapı söz konusudur. Zira Avrupa’da o dönemde örnekleri bulunan feodal yapıların aksine Osmanlı’da Tımarlı Sipahi’nin reayaya herhangi bir şekilde haksızlık etmesi durumunda köylünün adalet için gerekli mecralara başvurması, hatta gerek görülürse organize bir şekilde sipahiye şiddetle karşı konulması hakkı meşru görülmüştür. Hak ve adalete dayalı bu ilişki, verimi sebebiyle yüzyıllar boyunca tımar sisteminin Osmanlı’da hâkim yerel yönetim yapısı olarak kullanılmasında etkili olmuştur.

    Tımarlı Sipahilerle Köylülerin Birbirlerine Karşı Görev ve Sorumlulukları

    Tımarlı sipahilerle köylülerin birbirine karşı görev ve sorumlulukları nelerdir? sorusunu yanıtlayalım. Reayanın etkili bir şekilde çalışıp devlete kazanç sağlaması, köylü ve Tımarlı Sipahiler arasında karşılıklı yardıma dayalı, adalete önem verilen bir ilişkinin oluşturulması yoluyla sağlanmıştır. Bu yönde merkezi yönetimin belirlemiş olduğu kimi kurallar çerçevesinde bu ilişkinin mümkün olduğunca hak ve hukuka, karşılıklı bir dayanışmaya dayalı olmasına önem verilmiştir. Merkezi yönetimin belirlediği bu kurallar, Tımarlı Sipahinin ahalisine adil davranmasını, ağır vergiler dayatmamasını, seferler için reayadan asker adaylarını seçerek eğitmesini gerektirmiştir.

    Tımarlı Sipahiler köylülerden merkezi yönetimin belirlemiş olduğu sınırlar dışında vergi talep edemezlerdi. Reayayı karşılıksız olarak çalıştıramaz. Merkezi yönetime ürün olarak ödenmesi gereken vergiyi nakde çeviremez. Reayanın ürettiği ürünü daha uzak pazarlarda satamazdı. Halk ise memleketini keyfi olarak terk edemez veya çalışmayı bırakamazdı. Aksi takdirde sosyokültürel ve ekonomik yapı bozulabilirdi. Halkın sadakati karşılığında Tımarlı Sipahi yerleşim yerinin savunma ve asayiş ihtiyaçlarını giderirdi. Fazladan üretim yapılması gereken zamanlarda köylüye fazla tohum ve malzeme tahsis ederdi. Bu görev ve sorumlulukların yerine getirilmesinde noksanlık söz konusu olduğunda merkezi yönetim tımar topraklarına el koyma hakkını saklı tutardı.

    Keyfi Olarak Toprağı Ekip Biçmeyen Köylünün Elinden Arazinin Alınması

    Osmanlı Devleti’nde keyfi olarak toprağı ekip biçmeyen köylünün elinden arazinin alınmasının nedenleri nelerdir? sorusunu yanıtlayalım. Osmanlı’da köylünün kendisine Tımarlı Sipahi tarafından verilmiş olan toprağı işleme ve bu topraktan elde ettiği gelirle vergisini ödeme yükümlülüğü vardı. Merkezi yönetimin belirlemiş olduğu kurallar köylünün tarlasını keyfi olarak başıboş bırakamayacağını öngörüyordu. Zira bir çiftçinin ne olduğu meçhul bir sebepten ötürü işini ve memleketini terk etmesi üretimi ve vergi gelirini aksatırdı. Olağan düzenin böylece aksatılması yüzyıllardır olagelmiş sosyokültürel ve ekonomik sistemin bozulmasına sebep olabilirdi. Bunun yanında bir köylünün işini bırakmasının arkasında yatan nedenler arasında köylünün bulunduğu yerleşimden sorumlu Tımarlı Sipahinin yönetimindeki bir otorite boşluğu veya karşılanmayan bir ihtiyaç bulunması durumu yaygındı. Bunlardan ötürü bir köylünün çalışmadan oturması yönetim için işini yerine getiremedikleri yönünde kötü bir imaj oluşturabilirdi. Bütün bu riskleri almak istemeyen yönetim ise kendisinde bu köylünün elinden toprağını alıp toprağı biçmeye gönüllü başkalarına verme hakkını meşru görürdü.

    Cebelüler Kimdir? Görevleri Nelerdir?

    “Teçhizatlı, zırhlı asker” anlamında kullanılan, Moğol kökenli cebelü sözcüğü, Tımarlı Sipahilerin tımarlarının gelirine göre yetiştirme yükümlülükleri bulunduğu askeriler için kullanılır. Tımarlı Sipahiler yıllık gelirlerinin ilk 3 bin akçesini “Kılıç Hakkı” adı altında kendilerine ayırırlardı. Gelirlerinin kalan kısmının her 3 bin akçesini de 1 cebelü yetiştirmek için kullanırlardı. Savaş zamanında Tımarlı Sipahiler yetiştirdikleri cebecü birlikleri ile savaşa giderlerdi. Tımarlı Sipahiler uzun süre boyunca Osmanlı’nın en büyük askeri gücü olarak varlıklarını devam ettirdi.

    Bu nedenle Tımarlı Sipahilerin yetiştirdiği Cebelüler, Osmanlı ordusunun asker sıkıntısı çekmemesinde, ayrıca ordudaki pek çok devşirme Kapıkulu birliğinin aksine Türk olmalarıyla önemli yere sahiplerdi. Devletin en büyük askeri gücünü oluşturuyor olmaları cebelülerin Tımarlı Sipahilerin devlete karşı askeri sorumluluklarının önemli bir kısmını oluşturmaları anlamına geliyordu. Bundan ötürü sipahinin elde ettiği geliri cebecü yetiştirmek için kullanmaması tımarının elinin alınmasından sipahinin idamına kadar gidebilen büyük bir suçtu. Cebelüler savaş zamanında Tımarlı Sipahilerinin altında süvari birlikleri olarak savaşırlardı. Barış zamanında ise toprağı ekip biçmede yardımcı olurlardı.

    Deliler Kimdir? Görevleri Nelerdir?

    Ordunun büyük bir kısmını meydana getiren Tımarlı Sipahi birlikleri haricinde yine eyalet askerleri arasında akıncılar, deliler, yayalar, müsellemler gibi birlikler bulunuyordu. Bunlardan “deli” birlikleri sınır koruması görevini üstlenen, kimi zamanlar seferlere de katılan birliklerdi. Gözü pek, delice cesarete sahip ve atılgan karakterleriyle ün salmış olan deli birlikleri düşmana cesur süvari akınları yaparak bir şok oluşturulması, bu yolla düzenini kaybetmiş düşman ordusunun yenilgiye uğratılmasını sağlarlardı. Seferlerde yapılan savaşlarda en ön saflarda bulunurlardı. Düşman ordusunu yarma, esirler alıp düşman hakkında bilgi edinme görevlerini üstlenirlerdi. Ağır zırhlar yerine hafif piyade silahları ve zırhlarını tercih etmeleri deli birliklerinin manevra kabiliyetlerini artırmanın yanı sıra bu birliklerin kendilerini ayırt edici süslü kıyafetler giymelerine de müsaade verirdi. Sırtlan, samur, kaplan, leopar desenlerinden yapılma; kartal kanatları takılı başlıkları delileri diğer askeri birliklerden ayıran kıyafetlerdendi. Üzerlerine de sırtlarını da kapatacak şekilde kaplan, aslan veya leopar postu geçirirlerdi.

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.