Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Osmanlıda esnaf teşkilatının sayısının sınırlı olmasında ki neden

Osmanlıda esnaf teşkilatının sayısının sınırlı olmasında ki neden nedir?

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Mehmet Akbaba

    • 2020-05-26 10:02:01

    Cevap : Bu sorunun cevabını aşağıda ki yazımda bulabilirsiniz. Özellikle altını çizdiğim yerler sorunuzun direk cevabıdır.

    Osmanlı döneminde şehirlerde ticaret ve sanatla uğraşmak, belli koşullara ve kaidelere bağlanmıştı. Kişiler, istedikleri ticaret ve sanat mesleğine hemen giremezler, istedikleri yerde ve biçimde çalışamazlardı. Her esnaflık ve sanatkârlık dalının, kendi içinde lonca teşkilâtı olup, o loncalarında kendine has gelenekleri ve kuralları vardı ki bunlara titizlikle uyulurdu. Loncaya başlangıçta çırak olarak girilir, belli zamanlarda verilen sınavlardan sonra dükkân veya zanaat sahibi olunurdu. Loncaya girip belli bir müddet sonra usta veya dükkân sahibi olmak yetmezdi. Özellikle büyük şehirlerde plansız şehirleşmeyi önlemek, şehirler ve bölgeler arası dengesizliklere mani olmak için belli mesleklerde çalışacakların ve iş yerlerinin sayısı dondurulmuştu. Örneğin Kütahya’da yapılan 1766 tarihli Fincancılar esnafı anlaşmasında 24 işyerinden başka işyerinin açılamayacağı belirtilmiştir. Buna teşebbüs edenlere ölüme bedel kürek cezası verileceği karar altına alınmıştır. Bu sebeple meslek sahiplerinin, gerekli çalışma yetkisine ve yerine sahip olmaları gerekirdi. Bu yetkiye “gedik”, bunu sağlayan sisteme de “gedik sistemi” denirdi. İhtiyaç duyulduğunda yeni gedik kadroları ihdas edilir, böylece, ticaret, sanayi, ziraat ve hizmet sektörleri arasındaki dengenin korunması sağlanırdı. Gerçekten halkın ihtiyacı sebebiyle kendiliğinden açılan dükkanlar ve işyerleri kapatılmaz, bunlar gedik sisteminin içine alınarak kontrol edilirdi. Hem mal ve hizmet kontrolü sağlanmış olur, hem de fiyatların fahiş bir şekilde artması önlenirdi. Hepsinden daha önemlisi, iş ve çalışma ahlâkı sağlanırdı. Esnaf ve sanatkârın, birbirlerinin üretim ve satış sahalarına taşmaları yasaktı. Ancak halkın menfaati söz konusu olunca, böyle uygulamalara izin verilirdi. Esnafın çalışma alanlarının belirlenmesi, hem haksız rekabeti hem de işsizliği önlemede önemli bir tedbirdi. Gedik sistemiyle, iş ve ticaret ahlâkına sahip olmayan, hileli mal üreten, ticarette karaborsacılık yapan veya piyasa fiyatının üzerinde fahiş fiyatla mal satan kimseler, halka ve maliyeye zarar verdikleri için teşkilattan ihraç edilirlerdi. Keşke bu sistem günümüzde de aynen uygulanabilseydi.

    Ticaret ve sanat ile uğraşma yetkisi ve bu yetkiye sahip esnaf.

    Osmanlılarda her işin belirli kişiler tarafından yapılması anlamına gelen"Gedik"in bazı kuralları bulunmaktaydı. Esnaf grubu içinde belli bir işi yapmakla görevli olan kimse, bu işi ölünceye kadar elinde tutardı. Bir ustanın veya pirin başkanlığı altında toplanan kimselerden birinin yeri boşalmadıkça oraya bir başkası giremezdi. Bu sebepten ticaret ve sanatla uğraşan kimseler arasında, bunlardan birinin ölmesi veya hakkını bir diğerine devretmesi sonucunda gedik açılırdı. Bu açılan yere en uygun görülen, yani ustalık hakkı, ticaret yapma yetkisi, dükkan açma hakkı bulunan bir kişi getirilirdi.

    Osmanlı Devleti'nde gedik usulünün devam ettiği yıllarda gedik sayısı artırılabilirdi. İstanbul, Eyüp, Galata ve Üsküdar çevresinde 47 enfiyeci dükkanı gediği varken, sonraları bu sayı 94'e çıkarılmıştı. 1860 yılından sonra tamamen kaldırılan gediklerle birlikte ticaret ve sanatta tekelci düzene son verildi

    Ticaret ve sanatta tekel düzeni kaldırıldıktan sonra da gedik sahiplerinin gedik bulunan yer üzerindeki tasarruf hakları bir müddet daha sürdü. Gedik sahipleri, gediklerinin bağlı bulunduğu yerleri oldukça yüksek ücretlerle kiraladıkları halde, mülk sahiplerine eski kirayı vermekte devam ettiler. Böylece gerçekte üzerinde "müstakar gedik" bulunan emlakin tasarrufu fiilen gedik sahiplerine geçmiş oluyordu.

    1913 yılında geçici bir kanunla gedikler tekrar kaldırıldı, İstanbul ve çevresinde gediklerin emlak üzerinde tasarruf bakımından meydana gelen karışıklığa son verildi ve asıl hak sahiplerinin emlak üzerindeki hakları bedele çevrildi.

    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.