Nedir.Org
Soru Tara Cevapla Giriş


Cevap Ara?

14.756.348 den fazla soru içinde arama yap.

Sorunu Tarat
Kitaptan resmini çek hemen cevaplansın.

Parsons'a göre aile tipleri

Parsonsa gore aile tipi

Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin.
    Şikayet Et Bu soruya 0 yorum yazıldı.

    İşte Cevaplar


    Zeus

    • 2020-12-13 13:12:02

    Cevap :

    Parsons Etkisi

    1902-1979 yılları arasında yaşayan Talcott Parsons’ın kuramı, işlevselcilik, toplumu kendine ait işlevleri bulunan parçalardan oluşan bütünsel bir sistemdir diye kısaca tanımlanabilir. Her ne kadar açıklamaları genellikle modern, zengin Amerikan toplumunun bir ürünü olarak görülse de II. Dünya Savaşından sonraki yaklaşık 20-30 yıl boyunca, başta İngilizce konuşulan ülkeler olmakla birlikte dünya sosyolojisinde önemli etki yaratmıştır.

    Bu çerçevede aile, toplum için belirli işlevleri yerine getiren toplumsal bütünsel sistemin çok sayıda bileşenlerinden biri olarak ele alınmaktadır. Daha da önemlisi aile sistemi, tüm toplumsal sistemi ayakta tutmak anlamına gelen roller ve statüler ağına uygun olarak hareket eden/edecek olan bireylerden meydana gelmiştir. Ailenin incelenmesi, aynı şekilde ailenin diğer üyelerinin rol beklentilerini, öznel eğilimlerini, referans gruplarını, durumlarının tanımlarını ve sistemin ayakta durma mekanizmalarını işin içine sokar. Böylece bazen aile içindeki bireysel/özel davranışları dikkate alan mikro işlevsel bir yaklaşım olarak da düşünülebilir.

    Bu çerçeve kullanıldığı zaman, aile bir yandan diğer toplumsal ajanlarla, yani okul, iş ortamı, pazar gibi, dışsal etkilere ve uzlaşmalara açıktır. Öte yandan ailenin içindeki diğer alt sistemlerle, yani karı-koca, kardeşler gibi, iç içe girmiş bir sistem olarak da dikkate alınmalıdır.

    Bu açıdan birey, kararlar alan etkin bir kişiden çok, roller ve statüler sistemiyle bağlı ve kendinden beklenen şekilde davranan bir kişi gibi algılanabilir. Ayrıca aile bir değişim ajanı olmaktan çok sistemin devamlılığı açısından önemli fakat pasif bir öğedir. Yani yapının statik görünümünün önemi o kadar öne çıkar ki, değişim göz önüne alınmaz. Aile hem kendi içinde hem de sitem içinde sosyal sistemin korunmasında önemli fonksiyonları olan ve rol-statü toplamları bakımından en iyi konumlara sahip bireylerden ibaret olarak karşımıza çıkar. Bireyler ya yapının taleplerine yanıt vererek ya da yapının sınırı altında eyleme geçerek sitemin devamlılığına katkıda bulunurlar.

    İşlevselci yaklaşıma göre en yalın ifade ailenin evrensel bir kurum olduğu ve bu nedenle de bazı evrensel fonksiyonları yerine getirmesi gerektiği şeklindedir. Belli temel fonksiyonel ön gereklilikler vardır. Eğer toplum devam edecekse, bu gereksinmelerin karşılanması gerekir. Aile kurumu bu fonksiyonları en iyi biçimde karşılar. Bu görüş, gelecekte, bu fonksiyonların en azından birkaçının ya da tümünün diğer kurumlar tarafından yerine getirilmesinin olası olduğunu ifade eder. Aile kurumu bazı evrensel ve zorunlu fonksiyonlarla içinden çıkılmaz bir biçimde bağlanmamıştır. Parsons tarafından gösterilen bu yaklaşım evrimci bir perspektife bağlıdır. Yani bu görüş, toplumların ve sosyal kurumların birbirlerinden farklılaşarak yapısal bir farklılaşma süreciyle evrim geçirdiğini ifade eder. Böylece modern toplumda iş evden ayrılmış olur. Bu durum da ailenin işlevlerinin aile ile toplum arasındaki ilişkiler gibi değişebileceğini ifade eder. Ancak bu aşamada belki de en önemli soru, toplumun beklentilerine uygun bireyleri yetiştirecek olduğu için vazgeçilmez bir kurum olan aile tüm işlevlerini kaybederek ortadan kalkabilir mi?

    Bu bölümde Önal Sayın’ın Ege Üniversitesinde 1990 yılında yayınlanan, Aile Sosyolojisi Ailenin Toplumdaki Yeri adlı kitabından yararlanarak Parsons’ın açıklamalarını inceleyeceğiz. Toplum bir bütünsel sistemdir. Aile ise bu bütünsel sistemin bir alt-sistemidir. Yani aileyi tek başına bir sistem olarak ele almamak ve diğer kurumlar gibi bütünsel topluma bağımlı bir birim olarak değerlendirmek gerekir.

    Parsons’ın aile kuramının üç boyutu şöyle ifade edilmektedir: 1.Amerikan ailesinin işlevleri, 2.Amerikan ailesinin yapısı, 3.Erkek ve kadın rolleri. Aslında bu üç boyutun sadece isimlerini okumak bile, Parsons’ın Amerika Birleşik Devletleri’ndeki toplumu açıklama çabasında olduğunu bize gösterir. Ne var ki, görüşlerinin neredeyse evrenselleşmesi, aile açıklamalarının üzerinde neden durulduğunu bize göstermektedir.

    1. Amerikan ailesinin işlevleri: Parsons’ın açıklamalarını farklılaşma kavramının egemen olduğu değişme çerçevesine yerleştirmek gerekmektedir. Parsons’a göre farklılaşma, eskiden uzmanlaşmamış bir birim tarafından yerine getirilen işlevlerin bazılarını bu konuda uzmanlaşmış birimlerin yerine getirmesidir. Uzmanlaşma toplumda yeni birimlerin doğmasına yol açmaktadır. Bu yeni doğan birim, daha uygun bir biçimde, daha az sayıdaki işlevler konusunda yoğunlaşır. Buraya kadar söylediklerinden şunu çıkarmamız gerekmektedir: Demek ki değişme ve uzmanlaşma kaçınılmaz olarak gerçekleşecektir. Geçmişte insan hayatının sürekliliği açısından yaşamsal öneme sahip olan aile kurumu, ister istemez değişecektir. O halde bütün bu değişime rağmen aile nasıl ayakta kalmaya devam etmiştir/edecektir.

    Ailedeki değişmelerin tipik örneğinin geleneksel geniş ailede görülen ekonomik üretimden, çağdaş ailenin soyutlanması olduğunu söyler Parsons. Aile grubunun ekonomik üretim birimi olmaktan çıkması durumunda ekonomik farklılaşmadan söz edilir. Yani ailenin sadece tarımsal faaliyetlerin dışına çıkması değil, imalat sanayii dışına da çıkması süreci gerçekleşmiştir. Ekonomik üretim artık büyük sanayinin unsuru haline gelmiştir. İkinci çok önemli nokta ailenin eğitimle ilgili sorumluluklarını transfer etmesi veya farklı/uzmanlaşmış toplumsal birimlerle paylaşmasıdır. Okullardan başka, eskiden ailenin yerine getirdiği birçok toplumsal hizmetler, arkadaşlık grupları, hastaneler, boş zaman grupları, kitle iletişim araçları... gibi birimler tarafından üstlenilmektedir.

    Parsons’a bu değişimi şu karşılaştırmayla açıklar: Amerikan toplumu, ekonomik üretim, yönetim, dinsel etkinlik, toplumsallaştırma, boş zamanların değerlendirilmesi gibi işlevleri üstlenmiş geniş aile grubunu bağrında taşıyan arkaik toplumlarla büyük bir çelişki oluşturan farklılaşmış/uzmanlaşmış bir toplumdur.

    Bu derecede uzmanlaşmanın toplumun insanlık dışılığa gitmesine yol açabilir mi düşüncesi Parsons’ın verdiği cevap şudur: Bir birim kendisini belirli işlevlerden soyutlarsa, koruduğu işlevleri daha iyi yerine getirir. Özellikle aile ve arkadaşlık grubu bireye duygusal destek verme konusunda uzmanlaşmıştır. Ailenin işlevleri azalsa da toplum ona her zaman olduğundan daha çok bağımlıdır.

    Parsons’a göre bugünün ailesi, yapısı ve işlevlerinde, sadece biyolojik kompozisyonun bir yansıması olmayan değişmez öğelere sahiptir. Ailenin en önemli işlevleri, türün devamı ve çocukların bakımı olarak ifade edilebilir.

    Sonuç olarak Parsons’a göre aile, geleneksel olarak bu kuruma bağlı belirli işlevlerinin gerilemesi nedeniyle, yüksek düzeyde uzmanlaşmıştır; canlı bir birim olarak varlığını sürdürmektedir. Yani aile, türün devamı ve çocukların toplumla özdeşleşme işlevi dışında tamamen işlevsiz kalacaktır. Çünkü aile hem ekonomik üretime katılmaz hem de siyasi sistem bakımdan bir birim olarak kabul görmez. Buna karşılık mikro sosyolojik açıdan, aile, iki temel ve ortadan kaldırılamayacak işlevi yerine getirmektedir: İçine doğduğu toplumun bir gün üyesi olabilmek için çocukların ilk toplumsallaştırılması ve toplum içindeki yetişkinlerin istikrarı. Bu iki işlev birbirine bağlıdır.

    Aile toplumsallaşmanın merkezidir. Çocuk içinde yaşadığı toplumun kültürünü ailede içselleştirir. Ailenin bu işlevi yerine getirebilmesi için, ailenin sorumlu üyelerinin sistemle bütünleşmesi ve kültürü edinmiş olması gerekmektedir. Yani bütün içinde toplumsal sistem olan aile istikrar ve denge eğilimi gösterir. Buna göre, ailenin çok önemli bir işlevi sistemin ayakta kalmasına ve dengelenmesine katkıda bulunmak amacıyla çocuğun toplumsallaştırılmasıdır.

    Parsons’a göre, toplumsallaştırma kuramın geçerliliğini de göstermektedir. Buna göre aile toplumun bir alt sistemidir. Böylece ailenin toplumsallaştırma işlevinin temel amacı çocuğa toplumun temel fikirlerini, değerlerini ve kavramlarını iletmektir. Bu işlev başlangıçta baba ve anne tarafından oynanan ebeveynlik rolleri aracılığıyla yerine getirilir. Fakat aile toplumsallaşmanın tek birimi değildir. Diğer birimler, okul, arkadaşlık grubu, boş zamanlar grubu, üniversite... aile ile birlikte kendiliğinden çocuğun toplumsallaşması konusunda işlev görmektedirler.

    Parsons’a göre Amerikan ailesi öncelikle genci özerkliğe hazırlar. Bunun için gençlerin yaşamına mümkün olduğunca az müdahale eder ve ebeveynsel davranış modellerine bağlı olmaktan kaçınarak genci özerkliğe ve sorumluluklara hazırlar. Ebeveynler için doğru olan çocuğa müdahale edilememesidir. Bireysel tamamlanma üzerine kurulmuş bir toplumda, çocuk yerine getirmesi gerekli rolleri bizzat kendisi yaratmalı ve keşfetmelidir. İkinci olarak, Parsons, çocuğun birey olarak kendi kendini tamamlamaya hazırlamak amacıyla, ebeveynlerinin çocuklarının duygusal bağlanmalarından faydalandıkları konusunda da ısrar etmektedir. Anne-baba sevgisi çocuğun okuldaki veya arkadaş grubundaki başarısını koşullayan bir etken olmaktadır. Bu suretle çocuk, kendini gerçekleştirme konusunda çok güçlü bir motivasyon geliştirmektedir. Böylece aile, normların, rollerin ve değerlerin çocuğa iletilmesiyle, onun kişisel tamamlanma üzerine kurulmuş bir toplumla bütünleşmesine olanak veren temel birimdir.

    T. Parsons tarafından aileye verilen diğer mikro sosyolojik işlev, yukarıda da ifade edildiği gibi, yetişkin kişinin istikrarı ve dengelenmesidir. Bu işlev en başta evlilikle yerine getirilir. Her eş diğerine bağlanmaktadır. Buna karşılık ailenin diğer üyeleriyle, ebeveynlerle, kardeşlerle olan bağlar zayıflamaktadır. Parsons’a göre bu görünümün olumsuz yanı, eşlerden her birinin eşine olduğu kadar, akrabalarından birine dayanmamasıdır. Buna karşılık, evlilik ve aile yetişkinlerin duygusal denge bulmalarına olanak vermektedir. Yani aile akrabalıktan soyutlanmıştır. Fakat mikro sosyolojik iki temel işlevin yerine getirildiği karmaşık bir etkileşim ağını vücuda getirir.

    2. Amerikan ailesinin yapısı:

    Önal Sayın’ın kitabından okumaya devam edelim. Parsons çağdaş Amerikan ailesinin yapısını çekirdek veya evlilik ailesi olarak tanımlar. Göreli olarak geniş akrabalıktan soyutlanmıştır, ikametgâh yeri yeni evli çiftin yerleşim yeridir.

    Dölverme Ailesi

    İki yanlı akrabalık sistemi üzerine dayanır ve evlilik üzerine kurulmuştur. Değerleri akılcılık üzerine temellenir. Bu ailenin cinsiyete ve kuşaklara bağlı rolleri çok değişmiştir.

    Parsons’a göre evlilik ailesi ‘ego’nun normal durumunda sadece bir değil iki ailenin üyesi olması ilkesine dayanır. Birincisi egonun içinde doğduğu yönlendirme ailesi adı altında belirlenir. İkincisi ise egonun evlenmesinden kaynaklanan döl verme ailesi olarak isimlendirilir. Ego iki ailenin tek ortak üyesidir. Ebeveynler ve küçük yaştaki çocuklardan oluşan bu aile (döl verme evlilik ailesi), hem ayrı bir konutta yaşar ve hem de üyelerinin kaynaklarını yani parasal gelirlerini ortak olarak koydukları bir tüketim birimidir. Normal durumlarda ne evsel düzenlemeler ne de gelir kaynağı eşlerin yönlendirme ailesine bağlıdır.

    Parsons aile tipleri

    Evlilik ailesi ve her eşin yönlendirme ailesi arasında dikkate değer bir coğrafi mesafe vardır. Ailenin geçimi en başta kocanın mesleğiyle güvence altına alınmıştır, genel olarak yönlendirme ailesine başvurmadan bu güvence sağlanır. Parsons’a göre bu tip aile sanayi toplumuna daha iyi uyum gösterecektir. Çünkü bu aile, sanayi toplumunun gerektirdiği coğrafi ve toplumsal hareketliliği daha kolay yerine getirebilir. Mesleki zorunluluklar nedeniyle yer değiştirmeleri küçük aile, geniş bir aileden daha kolay yapar. Sanayi sisteminin değerleri, akraba kayırıcılığı temeline değil, yeterlilik üzerine kurulmuştur. Sonuçta, küçük evlilik ailesinin akrabalığa göre ekonomik bağımsızlığı, sanayi toplumunun yeni gereklerine yanıt verebilir.

    parsons aile

    Parsons’a göre, geniş aile ve sanayi toplumu temelden karşıt olan iki değer sistemini oluşturmaktadır. Belli bir aileye üye olmaya dayanan akrabalık temelli ilişkiler, dünyaya gelişle kazanılmış niteliklerdir. Bireysel başarı yani elde edilmiş niteliklerin önemi yoktur. Bu ilişkiler, dünyaya gelişe bağlı olduklarından dolayı özel değerler taşımaktadırlar. Oysa modern sanayi toplumu evrensel değerlerle yönetilir. Herkes toplumsal konumundan veya ırkından bağımsız olarak ailevi bağlarıyla değil, yeteneklerine bağlı olarak terfi edebilir.

    Böylece birey, aynı zamanda hem bir ailenin hem de modern bir iş yerinin üyesi olarak, uyuşmaz iki değer kategorisi tarafından yaratılmış gerilimden ortaya çıkan çatışma ile karşılaşabilir. Bununla birlikte toplum aile çekirdeklerden meydana gelmişse çatışma minimum düzeyde sınırlanır. Bu aile, sonuç olarak akrabalık grubunun tümünden soyutlanmıştır. Ancak çekirdek ailesine karşı en yoğun duygusal bağları içselleştirmiştir. Koca, ekonomik sistemle bütünleşmiştir. Yani, iş sisteminde ailesel değerlerin karışımından kaçınılır ve işin değerleri alenin dayanışmasını bozmaz. Parsons’a göre, modern sanayi toplumuna en iyi uyan tip, işte bu soyutlanmış çekirdek ailedir.

    Çekirdek aile yeni bir yerde (konutta ve mekânda) kurulur. Evlilikten sonra aile, iki aile grubundan bağımsız bir eve veya daireye yerleşir. Bundan başka Amerikan ailesi iki yanlı akrabalık sistemi içine girer. Ebeveynlerden birinin mirasını, kan bağı içindeki sıraya uygun olarak, bir çocuğa bırakmasını gerekli kılan bir kural yoktur. Beklentiler her çocuğun eşit bir paya sahip olmasıdır. Uygulamalar da bu doğrultuda olur.

    Amerikan toplumunda evlilik akrabalığın temel yapısal anahtarıdır. Bu konu şu anlama gelmektedir: Bireyin (egonun) sorumluluğu ebeveynlerine değil, eşine ve çocuklarına karşıdır. Bunun başka bir anlamı ebeveynlerin hiçbir katılımı olmadan, bireyin özgürce eşini seçebilmesidir. Yeni kurulan birim, geniş aile grubu içine kolayca katılabilir. Böylece Durkheim’ın da işaret ettiği gibi, modern aile evlilik temeline dayanmaktadır. Oysa eskiden tam aksine evlilik aile temeline dayanıyordu.

    Sonuçta Parsons, geniş aile sisteminde değerlerin akılsal olmadığı, statünün doğumla birlikte elde edildiği konusunda ısrar etmektedir. Sanayi sonrası modern Amerikan evlilik ailesi, akılsal değerlere yönelmiştir. Elektrikli ev aletlerinin kullanılması, çocuğun akılsal eğitimi konusuna verilen önem, oturulacak yerin seçimi bütün bunlara örnek oluşturur. Çocuksuz genç çiftler genellikle merkezde otururlar. Çocuklarının olmasıyla birlikte banliyölere yerleşirler. Parsons ve onun izleyicilerinin zihninde, bu modelin nitelikleri, uzun dönemde sanayileşen ülkelerde kendini kabul ettireceklerdir. Parsons’ın kuramının üçüncü boyutu ailedeki kadın ve erkek rolleridir. Şimdi bu boyutu inceleyelim.

    3. Aile içinde kadınsı ve erkeksi roller: Bilindiği gibi toplumsal sistem, bütünsel olarak uzmanlaşma ve farklılaşma eğilimindedir. Aile de bir alt-sistem olduğuna göre benzer bir uzmanlaşma ve farklılaşmaya sahip olmalıdır. Öncelikle aileyi oluşturan kadın ve erkeklerin, öte yandan kuşaklar arasındaki işlevlerde farklılaştırma eğilimi gösterir.

    Parsons özellikle, cinsiyete bağlı ailesel roller konusuna önem verir. Erkek ve kadın rollerinde uzmanlaşma olmalıdır. Bu uzmanlaşmasının amacı, aile alt-sisteminin ayakta kalması ve çocuğun toplumsallaşmasına temel sağlamasıdır.

    Toplumla bağ kurma rolü araçsal rol olarak tanımlanır. Araçsal rol en başta da ailenin maddi gereksinmelerini karşılama rolüdür ki bu babaya düşer. Babanın araçsal rolü yani mesleği aynı zamanda ailenin statüsünü belirler.

    Anneye aile içinde anlamsal roller düşer. Ev işleri ve çocuklara bakmak kadınsı rolün yani annenin temel etkinlikleridir. Çocuklara anne babadan daha yakındır. Ailenin duygusal yaşamını en iyi biçimde dile getiren annedir. Cinsiyete uygun olarak rollerin bu iki kutupsal yapısı (ev içi-ev dışı roller) Parsons’a göre, çocuğun kişiliğinin biçimlenmesinde önemli rol oynar. Kişiliğin belirli bir aşamasında, erkek çocuk babaya bağlanır ve onunla özdeşleşir. Kız çocuk ise anneye bağlanır. Bu tablo aslında hepimizin bildiği, Hollywood sayesinde çok iyi anlatılmış olan klasik-üst orta sınıf Amerikan ailesini gösterir.

    Parsons’ın görüşleri etkinlik yarattığı kadar eleştirilere de maruz kalmıştır. Eleştirileri iki ana boyutta gösterebiliriz. Birincisi tanımladığı ailenin sınıfsal nitelikleri, yeni bir aile modeli kurarken geleneksel kadın-erkek rollerinin muhafaza etmesi gibi özelliklerle ifade edilebilir. İkincisi evrensel bir şeklide yorumlanan sanayileşmenin çekirdek aileyi ortaya çıkaracağı tezidir.

    Sayın’ın kitabında da belirttiği gibi, Parsons muhakkak ki teorisini geliştirirken Amerikan toplumunu göz önünde bulundurmuştur. Ancak yine de sınıfsal nitelikler, yani orta-sınıf aileyi dikkate alırken, sanayinin üretim kısmında kadın-erkek çalışanları dikkate almaması önemli bir sorundur. Bunun ötesinde Parsons’ın araçsal ve anlamsal roller veya kadınsı ve erkeksi roller ayrımının da eleştirilere uğraması kaçınılmazdır. Öncelikle geleneksel ailedeki cinsiyete dayalı iş bölümünü anımsatmaktadır. Tabii ki amacının toplumsal düzenin istikrarlı bir şekilde sürmesi ve yeni kuşakların toplumsallaşmasının geleneksel beklentilere en uygun şeklide gerçekleşmesini sağlamak için olduğu açıktır.

    Anlattıklarının evrensel gerçekliklere uymadığı eleştirisi de söz konusudur. Her ne kadar Amerikan ailesini temel aldığı açık olsa de çekirdek ailenin sanayileşmenin bir ürünü olduğunu göstermesi evrensellikle ilgili eleştirilerde önemli bir noktadır. Öte yandan evrenselleştirilmesi meselesinde eğitim almak için ABD’ye giden sosyologların görüşlerini benimseyerek yaygınlaştırması konusunu unutmamakta da fayda vardır.



    Diğer Cevaplara Gözat
    Cevap Yaz Arama Yap

    Cevap Yaz




    Başarılı

    İşleminiz başarıyla kaydedilmiştir.