İşte Cevaplar
Cristina ve Tudor, ilk günlerde kaybın doğurduğu boşluğu ve kederi hissettirmeden yok saymaya, küçük kızı bulma umudunu canlı tutarak güçlü davranmaya çalışıyorlar. Bastırdıkları duygular, sonraki günlerde umudun da azalmasıyla birlikte ani patlamalara dönüşüyor. Cristina, “kızımı sen kaybettin” diye Tudor’u suçlamaya başlayarak rahatlama yolunu seçiyor ve oğlunu alarak annesinin yanına gidiyor. Tek başına kalan Tudor, çaresizlik ve kederin yanına suçluluğu da ekleyerek iyice çıkmaza giriyor.
Pororoca, uygar insanın travma ile baş etme sürecini didik didik ediyor. Her gün parka gidip gelmeye başlayan Tudor, gün geçtikçe daha derin bir boşluğa düşüyor, işlevsizleşiyor, işe gitmiyor, hiçbir şeyle uğraşamıyor, beyhude de olsa kızını bulmak için aklına gelen her şeyi uyguladığı yapılacaklar listesi de tükenince boşluk büyüyor, parka gidip beklemek başlı başına bir iş oluyor. Bir süre sonra saçı sakalı birbirine karışıyor, iyice derbeder bir biçareye dönüşüyor, ruhsal yapısındaki dağınıklık, parçalanmışlık, fiziksel görüntüsüne de yansıyor. Polisin aradan haftalar geçmesine rağmen bir sonuç elde edememesi üzerine iyice öfkelenen Tudor, düzenli olarak parka gidip gelen bir adamdan şüphelenmeye başlıyor ve onu takıntı haline getiriyor. Tam da bu noktada cesaretle bir adım daha ileri giden Pororoca, uygar insanın barbarlaşmasını olası en şiddetli biçimde perdeye yansıtıyor.
Diğer Cevaplara Gözat